|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
| Phrasals |
|
| 1 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlamak |
weep for (someone or something) f.
|
|
I wept for the Israeli soldier who had lost his humanity.
İnsanlığını kaybetmiş İsrailli asker için ağladım.
More Sentences
|
| 2 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yalvarmak |
beg for (someone or something) f.
|
|
He only has to threaten and the heads of government come begging for concessions on bended knees.
Tek yapması gereken tehdit etmek, ve sonrasında hükümet başkanları diz çökerek taviz için yalvaracaklardır.
More Sentences
|
| 3 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için rekabet etmek |
compete for (someone or something) f.
|
|
Significantly poorer people will therefore be amongst us and also competing for jobs.
Bu nedenle önemli ölçüde daha yoksul insanlar aramızda olacak ve aynı zamanda iş için rekabet edecekler.
More Sentences
|
| 4 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlamak |
cry for (someone or something) f.
|
|
John says when he dies he doesn't want anyone to cry for him.
John öldüğü zaman hiç kimsenin onun için ağlamasını istemediğini söylüyor.
More Sentences
|
| 5 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlamak |
cry over (someone or something) f.
|
|
It is no use crying over spilt milk.
Dökülen süt için ağlamanın faydası yok.
More Sentences
|
| 6 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) dizayn etmek |
design (something) for (someone or something) f.
|
|
This textbook is designed for beginners.
Bu ders kitabı, yeni başlayanlar için dizayn edilmiştir.
More Sentences
|
| 7 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için korkmak |
fear for (someone or something) f.
|
|
I fear for the future of mankind.
Ben insanlığın geleceği için korkuyorum.
More Sentences
|
| 8 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için savaşmak |
fight for (someone or something) f.
|
|
On the one hand, there were the Chechens, a people fighting for their freedom and their right to self-determination.
Bir yanda özgürlükleri ve kendi kaderlerini tayin etme hakları için savaşan bir halk olan Çeçenler vardı.
More Sentences
|
| 9 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için poz vermek |
pose for (someone or something) f.
|
|
Everyone posed for a picture.
Herkes bir resim için poz verdi.
More Sentences
|
| 10 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi başka biri/bir şey) için feda etmek |
sacrifice (someone or something) for (someone or something else) f.
|
|
In other words, the Chechens were sacrificed for Iraq.
Başka bir deyişle Çeçenler, Irak için feda edildi.
More Sentences
|
| 11 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi başka biri/bir şey) için feda etmek |
sacrifice (someone or something) to (someone or something else) f.
|
|
They were sacrificed to ensure that the timetable for British entry was kept on track.
İngiltere'nin AB'ye giriş takviminin aksamaması için feda edilmişlerdir.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 12 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için deli olmak |
be crazy about (someone or something) f.
|
|
Tom is crazy about tennis.
Tom tenis için deli oluyor.
More Sentences
|
| 13 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için deli olan |
crazy about (someone or something) s.
|
|
He's crazy about her.
Onun için deli oluyor.
More Sentences
|
| 14 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için deli olan |
crazy for (someone or something) s.
|
|
She is totally crazy for him.
Onun için deli oluyor.
More Sentences
|
| 15 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) yararlı |
good for (someone or something) s.
|
|
These types of blogs are good for promotional and marketing purposes.
Bu tür bloglar tanıtım ve pazarlama bakımından yararlıdır.
More Sentences
|
| Idioms |
|
| 16 |
Deyim |
(biri/bir şey için) iyiye işaret etmek |
bode well (for somebody/something) f.
|
|
That really is an impressive act of clairvoyance which bodes well for the projects.
Bu gerçekten de projeler için iyiye işaret eden etkileyici bir basiret göstergesidir.
More Sentences
|
| 17 |
Deyim |
(biri/bir şey için) zemin hazırlamak |
pave the way (for someone or something) f.
|
|
Trampling over human rights today paves the way for conflict tomorrow.
Bugün insan haklarının çiğnenmesi yarın çatışmaya zemin hazırlar.
More Sentences
|
| 18 |
Deyim |
(biri/bir şey) için hareketsiz durmak |
stand still for (someone or something) f.
|
|
Tom stood still for a moment.
Tom bir süre için hareketsiz durdu.
More Sentences
|
| General |
|
| 19 |
Genel |
(biri/bir şey için) mezar olmak |
entomb f.
|
|
|
|
| Phrasals |
|
| 20 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about (someone or something) f.
|
|
| 21 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood about someone or something f.
|
|
| 22 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood on someone or something f.
|
|
| 23 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülüp durmak/içine dert olmak |
brood over someone or something f.
|
|
| 24 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için göz yaşı dökmek |
weep for (someone or something) f.
|
|
| 25 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yanıp tutuşmak |
weep for (someone or something) f.
|
|
| 26 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi biri/bir şey için ulaşılmaz/erişilmez kılmak |
seal something off from someone or something f.
|
|
| 27 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi biri/bir şey için ulaşılmaz/erişilmez kılmak |
seal something off f.
|
|
| 28 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için tasarlamak |
gear to (someone or something) f.
|
|
| 29 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için tasarlamak |
gear toward (someone or something) f.
|
|
| 30 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için geri almak |
get (something) for (someone or something) f.
|
|
| 31 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için telafi etmek |
get (something) for (someone or something) f.
|
|
| 32 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için bulup getirmek |
get (something) for (someone or something) f.
|
|
| 33 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için geri ele geçirmek |
get (something) for (someone or something) f.
|
|
| 34 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için almak |
get (something) for (someone or something) f.
|
|
| 35 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için ele geçirmek |
get (something) for (someone or something) f.
|
|
| 36 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için elde etmek |
get (something) for (someone or something) f.
|
|
| 37 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak |
grow upon (someone or something) f.
|
|
| 38 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha aşikar hale gelmek |
grow upon (someone or something) f.
|
|
| 39 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bariz bir hale gelmek |
grow upon (someone or something) f.
|
|
|
|
| 40 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak |
grow on (someone or something) f.
|
|
| 41 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha aşikar hale gelmek |
grow on (someone or something) f.
|
|
| 42 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bariz bir hale gelmek |
grow on (someone or something) f.
|
|
| 43 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için pazarlık etmek |
bargain for (someone or something) f.
|
|
| 44 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için mücadele etmek |
campaign for (someone or something) f.
|
|
| 45 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için seferber olmak |
campaign for (someone or something) f.
|
|
| 46 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin göstergesi olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
| 47 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin sembolü olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
| 48 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şey anlamına gelmek |
represent to (someone or something) f.
|
|
| 49 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şeyin temsili olmak |
represent to (someone or something) f.
|
|
| 50 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için birini/bir şey seçmek |
select someone or something for someone or something f.
|
|
| 51 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için boşa harcamak |
waste something on someone or something f.
|
|
| 52 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için boşa sarf etmek |
waste something on someone or something f.
|
|
| 53 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için israf etmek |
waste something on someone or something f.
|
|
| 54 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için heba etmek |
waste something on someone or something f.
|
|
| 55 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için boşa tüketmek |
waste something on someone or something f.
|
|
| 56 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için çarçur etmek |
waste something on someone or something f.
|
|
| 57 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
| 58 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) f.
|
|
| 59 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için aracılık etmek |
intercede for (someone or something) f.
|
|
| 60 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi biri/bir şey için israf etmek |
squander something on someone or something f.
|
|
| 61 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi biri/bir şey için boşa harcamak |
squander something on someone or something f.
|
|
| 62 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi biri/bir şey için çarçur etmek |
squander something on someone or something f.
|
|
| 63 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şey önermek |
suggest for (someone or something) f.
|
|
| 64 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için bir şey tavsiye etmek |
suggest for (someone or something) f.
|
|
| 65 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye biri/bir şey) için bakmak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
| 66 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye biri/bir şey) için göz kulak olmak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
| 67 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye biri/bir şey) için sahip çıkmak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
| 68 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi biri/bir şey) için korumak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
| 69 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi biri/bir şey) için tutmak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
| 70 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi biri/bir şey) için saklamak |
keep (someone or something) for (someone or something) f.
|
|
| 71 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey için bir şey) ayırmak |
keep (something) for (someone or something) f.
|
|
| 72 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey için bir şeyi) elinde tutmak |
keep (something) for (someone or something) f.
|
|
| 73 |
Öbek Fiiller |
programında biri/bir şey için programında yer açmak |
pen in f.
|
|
| 74 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için programında zaman yaratmak |
pen in f.
|
|
| 75 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) mücadele etmek |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) f.
|
|
| 76 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) kavga etmek |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) f.
|
|
| 77 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) dövüşmek |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) f.
|
|
| 78 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (biriyle/bir hayvanla) kapışmak |
fight with (someone or an animal) over (someone or something) f.
|
|
| 79 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için değerli olmak |
credit to someone or something f.
|
|
|
|
| 80 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için onur kaynağı olmak |
credit to someone or something f.
|
|
| 81 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ilan vermek |
advertise for (someone or something) f.
|
|
| 82 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) aranıyor ilanı vermek (bir iş, hizmet için) |
advertise for (someone or something) f.
|
|
| 83 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ilan vermek |
advertise for (someone or something) f.
|
|
| 84 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) aranıyor ilanı vermek (bir iş, hizmet için) |
advertise for (someone or something) f.
|
|
| 85 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için olmak |
apply to someone or something f.
|
|
| 86 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için uygun olmak |
apply to someone or something f.
|
|
| 87 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için bir şey ayarlamak |
arrange something for someone or something f.
|
|
| 88 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için bir şey planlamak |
arrange something for someone or something f.
|
|
| 89 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için bir şey düzenlemek |
arrange something for someone or something f.
|
|
| 90 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için kaygılanmak |
bother about (someone or something) f.
|
|
| 91 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülmek |
bother about (someone or something) f.
|
|
| 92 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için sıkıntıya girmek |
bother about (someone or something) f.
|
|
| 93 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için para ayırmak |
budget something for someone or something f.
|
|
| 94 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için kenara para koymak |
budget something for someone or something f.
|
|
| 95 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için bir bütçe oluşturmak |
budget something for someone or something f.
|
|
| 96 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yanıp tutuşmak |
burn for (someone or something) f.
|
|
| 97 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için hak iddia etmek |
claim something for someone or something f.
|
|
| 98 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için (para) toplamak |
collect (money) for someone or something f.
|
|
| 99 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yarışmak |
compete for (someone or something) f.
|
|
| 100 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için mücadele etmek |
compete for (someone or something) f.
|
|
| 101 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlamak |
cry out for (someone or something) f.
|
|
| 102 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için gösteri düzenlemek |
demonstrate for (someone or something) f.
|
|
| 103 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için gösteri yapmak |
demonstrate for (someone or something) f.
|
|
| 104 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) tasarlamak |
design (something) for (someone or something) f.
|
|
| 105 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yapmak |
devote to (someone or something) f.
|
|
| 106 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ölmek |
die for (someone or something) f.
|
|
| 107 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için canını vermek |
die for (someone or something) f.
|
|
| 108 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ölüp bitmek |
die for (someone or something) f.
|
|
| 109 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yanıp tutuşmak |
die for (someone or something) f.
|
|
| 110 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ayırmak |
earmark for (someone or something) f.
|
|
| 111 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için tahsis etmek |
earmark for (someone or something) f.
|
|
| 112 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için bir şey ayırmak |
earmark something for someone or something f.
|
|
| 113 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için bir şey tahsis etmek |
earmark something for someone or something f.
|
|
| 114 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için endişe etmek |
fear for (someone or something) f.
|
|
| 115 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için mücadele etmek |
fight for (someone or something) f.
|
|
| 116 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için tartışmak/kavga etmek |
fight over (someone or something) f.
|
|
| 117 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için aptalca para harcamak/dökmek |
fritter something away (on someone or something) f.
|
|
| 118 |
Öbek Fiiller |
parasını (biri/bir şey) üzerinde/için çarçur etmek |
fritter something away (on someone or something) f.
|
|
| 119 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) sağlamak |
furnish (something) for (someone or something) f.
|
|
| 120 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) temin etmek |
furnish (something) for (someone or something) f.
|
|
| 121 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) tedarik etmek |
furnish (something) for (someone or something) f.
|
|
| 122 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) hazırlamak |
gear someone or something up (for someone or something) f.
|
|
| 123 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için hazırlanmak |
gear up for (someone or something) f.
|
|
| 124 |
Öbek Fiiller |
birini biri/bir şey için görevlendirmek |
get someone on someone or something f.
|
|
| 125 |
Öbek Fiiller |
birini biri/bir şey için görevlendirmek |
get someone onto someone or something f.
|
|
| 126 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için dezavantajlı/istenmeyen bir durum olmak |
go against (someone or something) f.
|
|
| 127 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için işler ters gitmek |
go badly with f.
|
|
| 128 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey için dışarı çıkmak |
go for someone or something f.
|
|
| 129 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yas tutmak |
grieve for (someone or something) f.
|
|
| 130 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülmek |
grieve for (someone or something) f.
|
|
| 131 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine tartışmak |
haggle (with someone) over someone or something f.
|
|
| 132 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine pazarlık yapmak |
haggle (with someone) over someone or something f.
|
|
| 133 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyi) olmak |
have (something) for (someone or something) f.
|
|
| 134 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir çözümü) olmak |
have (something) for (someone or something) f.
|
|
| 135 |
Öbek Fiiller |
(daha iyi biri/bir şey) için bir teklifi reddetmek |
hold out for (someone or something) f.
|
|
| 136 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için ayırmak/planlamak |
intend (something) for (someone or something) f.
|
|
| 137 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için düşünmek |
intend (something) for (someone or something) f.
|
|
| 138 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için özenle/sıkı bir şekilde çalışmak |
labor for (someone or something) f.
|
|
| 139 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yas tutmak |
lament (for) (someone or something) f.
|
|
| 140 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülmek |
lament (for) (someone or something) f.
|
|
| 141 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlayıp sızlamak |
lament (for) (someone or something) f.
|
|
| 142 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için matem tutmak |
lament (for) (someone or something) f.
|
|
| 143 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlamak |
lament (for) (someone or something) f.
|
|
| 144 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için hayıflanmak |
lament (for) (someone or something) f.
|
|
| 145 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yas tutmak |
lament over (someone or something) f.
|
|
| 146 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülmek |
lament over (someone or something) f.
|
|
| 147 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlayıp sızlamak |
lament over (someone or something) f.
|
|
| 148 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için matem tutmak |
lament over (someone or something) f.
|
|
| 149 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ağlamak |
lament over (someone or something) f.
|
|
| 150 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için hayıflanmak |
lament over (someone or something) f.
|
|
| 151 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey/bir tuzak) hazırlamak |
lay (something) for (someone or something) f.
|
|
| 152 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) ayırmak |
lay aside (something) for (someone or something) f.
|
|
| 153 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için kenara koymak/ayırmak |
lay aside (something) for (someone or something) f.
|
|
| 154 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için tutmak |
lay aside (something) for (someone or something) f.
|
|
| 155 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey için) (belli bir miktar) para harcamak |
lay out (an amount of money) on (someone or something) f.
|
|
| 156 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey için) büyük miktarda para harcamak |
lay out for (someone or something) f.
|
|
| 157 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yaşamak |
live for (someone or something) f.
|
|
| 158 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için lobi yapmak |
lobby for (someone or something) f.
|
|
| 159 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yas tutmak |
moon over (someone or something) f.
|
|
| 160 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yanıp tutuşmak |
moon over (someone or something) f.
|
|
| 161 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yas tutmak |
mourn over (someone or something) f.
|
|
| 162 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için matem tutmak |
mourn over (someone or something) f.
|
|
| 163 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) elde etmek |
obtain (something) for (someone or something) f.
|
|
| 164 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyi) almak |
obtain (something) for (someone or something) f.
|
|
| 165 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyi) ele geçirmek |
obtain (something) for (someone or something) f.
|
|
| 166 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyi) temin etmek |
obtain (something) for (someone or something) f.
|
|
| 167 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için can atmak |
pant for (someone or something) f.
|
|
| 168 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yanıp tutuşmak |
pant for (someone or something) f.
|
|
| 169 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için poz verdirmek/yerleştirmek |
pose for (someone or something) f.
|
|
| 170 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için korumak |
preserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 171 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için tutmak |
preserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 172 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için muhafaza etmek |
preserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 173 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için saklamak |
preserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 174 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey için bir şey) sağlamak |
provide (something) for (someone or something) f.
|
|
| 175 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şey) satın almak |
purchase (something) for (someone or something) f.
|
|
| 176 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için ayırmak |
reserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 177 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için bir kenara koymak |
reserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 178 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için tutmak/saklamak |
reserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 179 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için rezerve etmek |
reserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 180 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için ayırtmak |
reserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 181 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi biri/bir şey) için rezerve ettirmek |
reserve (something) for (someone or something) f.
|
|
| 182 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için en iyisini dilemek |
root for (someone or something) f.
|
|
| 183 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için koşuşturmak |
run around after (someone or something) f.
|
|
| 184 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden başka biri/bir şey) için vazgeçmek |
sacrifice (someone or something) for (someone or something else) f.
|
|
| 185 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden başka biri/bir şey) için feragat etmek |
sacrifice (someone or something) for (someone or something else) f.
|
|
| 186 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi başka biri/bir şey) için gözden çıkarmak |
sacrifice (someone or something) for (someone or something else) f.
|
|
| 187 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi başka biri/bir şey) için kurban etmek |
sacrifice (someone or something) for (someone or something else) f.
|
|
| 188 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden başka biri/bir şey) için vazgeçmek |
sacrifice (someone or something) to (someone or something else) f.
|
|
| 189 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden başka biri/bir şey) için feragat etmek |
sacrifice (someone or something) to (someone or something else) f.
|
|
| 190 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi başka biri/bir şey) için gözden çıkarmak |
sacrifice (someone or something) to (someone or something else) f.
|
|
| 191 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ayırmak |
save for (someone or something) f.
|
|
| 192 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için tutmak |
save for (someone or something) f.
|
|
| 193 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için sayı yapmak |
score for (someone or something) f.
|
|
| 194 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için puan kazanmak |
score for (someone or something) f.
|
|
| 195 |
Öbek Fiiller |
(müzik parçasını) (biri/bir şey) için düzenlemek/yazmak |
score for (someone or something) f.
|
|
| 196 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi/bir yeri biri/bir şey) için araştırmak |
scour (something or some place) for (someone or something) f.
|
|
| 197 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi/bir yeri biri/bir şey) için taramak |
scour (something or some place) for (someone or something) f.
|
|
| 198 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi/bir yeri biri/bir şey) için didik didik aramak |
scour (something or some place) for (someone or something) f.
|
|
| 199 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi/bir yeri biri/bir şey) için dikkatlice aramak |
scour (something or some place) for (someone or something) f.
|
|
| 200 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey için) çevreyi araştırmak |
scout about (for someone or something) f.
|
|
| 201 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey için) çevreyi araştırmak |
scout around (for someone or something) f.
|
|
| 202 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yollamak |
send around for (someone or something) f.
|
|
| 203 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için üzülmek |
sorrow over (someone or something) f.
|
|
| 204 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yas tutmak |
sorrow over (someone or something) f.
|
|
| 205 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) işareti olmak |
spell (something) for (someone or something) f.
|
|
| 206 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için (bir şeyin) göstergesi olmak |
spell (something) for (someone or something) f.
|
|
| 207 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için ayılıp bayılmak |
swoon over (someone or something) f.
|
|
| 208 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için kendinden geçmek |
swoon over (someone or something) f.
|
|
| 209 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için şahitlik yapmak |
testify for (someone or something) f.
|
|
| 210 |
Öbek Fiiller |
çanlar (biri/bir şey) için çalmak |
toll for (someone or something) f.
|
|
| 211 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için birleşmek |
unite for (someone or something) f.
|
|
| 212 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için gözyaşı dökmek |
weep about (someone or something) f.
|
|
| 213 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için gözyaşı dökmek |
weep over (someone or something) f.
|
|
| 214 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
work for (someone or something) f.
|
|
| 215 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için kaygılanmak |
worry about (someone or something) f.
|
|
| 216 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için kaygılandırmak |
worry about (someone or something) f.
|
|
| 217 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için endişelenmek/kaygılanmak |
worry over (someone or something) f.
|
|
| 218 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için endişelendirmek/kaygılandırmak |
worry over (someone or something) f.
|
|
| 219 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için yanıp tutuşmak |
yearn for (someone or something) f.
|
|
| Phrases |
|
| 220 |
İfadeler |
(biri/bir şey) hakkı için |
in the name of (someone or something) expr.
|
|
| Colloquial |
|
| 221 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için stres/sıkıntı |
drag on (someone or something) i.
|
|
| 222 |
Konuşma Dili |
(birinin/bir şeyin, biri/bir şey için) yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek |
think (someone or something) is fit for (someone or something) f.
|
|
| 223 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için sabit durmak |
hold still for (someone or something) f.
|
|
| 224 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yanıp tutuşmak |
be hurting for (someone or something) f.
|
|
| 225 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için divane olmak |
be crazy about (someone or something) f.
|
|
| 226 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için iyi olmak |
be good for (someone or something) f.
|
|
| 227 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yaratılmış olmak |
be made for (someone or something) f.
|
|
| 228 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için biçilmiş kaftan olmak |
be made for (someone or something) f.
|
|
| 229 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yeterli olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
| 230 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için makul olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
| 231 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için uygun olmak |
do for (someone or something) f.
|
|
| 232 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için deli divane |
crazy about (someone or something) s.
|
|
| 233 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için deli divane |
crazy for (someone or something) s.
|
|
| 234 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için iyi |
good for (someone or something) s.
|
|
| 235 |
Konuşma Dili |
(biri bir şey) için teşekkür etmeyecek |
(someone) is not going to thank you for (something) expr.
|
|
| 236 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) hazırlıklı |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
| 237 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) hazırlıklı |
on the alert (for someone or something) expr.
|
|
| 238 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için kötü |
hell on (someone or something) expr.
|
|
| 239 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için acı verici |
hell on (someone or something) expr.
|
|
| 240 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için hoş değil |
hell on (someone or something) expr.
|
|
| 241 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için üzücü |
hell on (someone or something) expr.
|
|
| 242 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) daha kötü |
so much the worse (for someone or something) expr.
|
|
| 243 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) daha beter |
so much the worse (for someone or something) expr.
|
|
| 244 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için her şey bitti |
that's all for (someone or something) expr.
|
|
| 245 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) için yolun sonu |
that's all for (someone or something) expr.
|
|
| Idioms |
|
| 246 |
Deyim |
(biri/bir şey) için yaratılmış |
god's gift (to somebody/something) [ironic] i.
|
|
| 247 |
Deyim |
(biri/bir şey) için zaman |
time for (someone or something) i.
|
|
| 248 |
Deyim |
(biri/bir şey) için endişe veya kaygı duymak |
trouble (one's) head with (someone or something) f.
|
|
| 249 |
Deyim |
(biri/bir şey) için pek endişelenmemek |
not lose (any) sleep (over someone or something) f.
|
|
| 250 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok endişelenmemek |
not lose (any) sleep (over someone or something) f.
|
|
| 251 |
Deyim |
(biri/bir şey) için hiç endişelenmemek |
not lose (any) sleep (over someone or something) f.
|
|
| 252 |
Deyim |
biri/bir şey için pek endişelenmemek |
not lose any sleep over somebody/something f.
|
|
| 253 |
Deyim |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
not lose any sleep over somebody/something f.
|
|
| 254 |
Deyim |
biri/bir şey için pek endişelenmemek |
lose no sleep over somebody/something f.
|
|
| 255 |
Deyim |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
lose no sleep over somebody/something f.
|
|
| 256 |
Deyim |
biri/bir şey için iyiye işaret olmak |
augur well for someone or something f.
|
|
| 257 |
Deyim |
biri/bir şey için işler fena/kötü gitmek |
go badly with someone or something f.
|
|
| 258 |
Deyim |
biri/bir şey için işler ters gitmek |
go badly with someone or something f.
|
|
| 259 |
Deyim |
(biri/bir şey için) şakşakçılık yapmak |
beat the drum (for somebody/something) f.
|
|
| 260 |
Deyim |
(biri/bir şey için) çığırtkanlık yapmak |
beat the drum (for somebody/something) f.
|
|
| 261 |
Deyim |
(biri/bir şey için) şakşakçılık yapmak |
bang the drum (for somebody/something) f.
|
|
| 262 |
Deyim |
(biri/bir şey için) çığırtkanlık yapmak |
bang the drum (for somebody/something) f.
|
|
| 263 |
Deyim |
(biri/bir şey) için şakşakçılık yapmak |
bang the drum for (someone or something) f.
|
|
| 264 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çığırtkanlık yapmak |
bang the drum for (someone or something) f.
|
|
| 265 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kolaylıkla ikna edilebilir olmak |
be a soft touch for (someone or something) f.
|
|
| 266 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kolay lokma olmak |
be a soft touch for (someone or something) f.
|
|
| 267 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kolayca kandırılabilir olmak |
be a soft touch for (someone or something) f.
|
|
| 268 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötü olmak |
be bad news (for somebody/something) f.
|
|
| 269 |
Deyim |
(biri/bir şey) için hiç iyi olmamak |
be bad news (for somebody/something) f.
|
|
| 270 |
Deyim |
(biri/bir şey) için sorun olmak |
be bad news (for somebody/something) f.
|
|
| 271 |
Deyim |
biri/bir şey için uygun olmak |
be cut out for somebody/something f.
|
|
| 272 |
Deyim |
biri/bir şey için biçilmiş kaftan olmak |
be cut out for somebody/something f.
|
|
| 273 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyi olmak |
be good news (for somebody/something) f.
|
|
| 274 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyi haber olmak |
be good news (for somebody/something) f.
|
|
| 275 |
Deyim |
(biri/bir şey) için faydalı/yararlı olmak |
be good news (for somebody/something) f.
|
|
| 276 |
Deyim |
el altından biri/bir şey için çalışmak |
be in the pay of somebody/something f.
|
|
| 277 |
Deyim |
biri/bir şey için gizliden iş yapmak |
be in the pay of somebody/something f.
|
|
| 278 |
Deyim |
gizlice biri/bir şey için çalışmak |
be in the pay of somebody/something f.
|
|
| 279 |
Deyim |
el altından biri/bir şey için çalışmak |
be in somebody's/something's pay f.
|
|
| 280 |
Deyim |
biri/bir şey için gizliden iş yapmak |
be in somebody's/something's pay f.
|
|
| 281 |
Deyim |
gizlice biri/bir şey için çalışmak |
be in somebody's/something's pay f.
|
|
| 282 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen about (someone or something) f.
|
|
| 283 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) f.
|
|
| 284 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen on (someone or something) f.
|
|
| 285 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) f.
|
|
| 286 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çalışmak |
be of service (to someone or something) f.
|
|
| 287 |
Deyim |
(biri/bir şey) için deli divane olmak, (biri/bir şey) için çok heyecanlı/hevesli olmak |
be wild about (someone or something) f.
|
|
| 288 |
Deyim |
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) aklında tutmak |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
|
| 289 |
Deyim |
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) göz önünde bulundurmak |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
|
| 290 |
Deyim |
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) dikkate almak |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
|
| 291 |
Deyim |
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) aklında bulundurmak |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
|
| 292 |
Deyim |
birini/bir şeyi (biri/bir şey için) hesaba katmak |
keep someone or something in mind (for someone or something) f.
|
|
| 293 |
Deyim |
(biri/bir şey için) iyiye işaret olmak |
bode well (for somebody/something) f.
|
|
| 294 |
Deyim |
(biri/bir şey için) iyiye alamet olmak |
bode well (for somebody/something) f.
|
|
| 295 |
Deyim |
(biri/bir şey için) iyiye delalet olmak |
bode well (for somebody/something) f.
|
|
| 296 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kötüye işaret olmak |
bode ill (for somebody/something) f.
|
|
| 297 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kötüye alamet olmak |
bode ill (for somebody/something) f.
|
|
| 298 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kötüye işaret etmek |
bode ill (for somebody/something) f.
|
|
| 299 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kötüye delalet olmak |
bode ill (for somebody/something) f.
|
|
| 300 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötüye işaret olmak |
bode ill for (someone or something) f.
|
|
| 301 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötüye alamet olmak |
bode ill for (someone or something) f.
|
|
| 302 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötüye işaret etmek |
bode ill for (someone or something) f.
|
|
| 303 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötüye delalet olmak |
bode ill for (someone or something) f.
|
|
| 304 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyiye işaret olmak |
bode well for (someone or something) f.
|
|
| 305 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyiye alamet olmak |
bode well for (someone or something) f.
|
|
| 306 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyiye işaret etmek |
bode well for (someone or something) f.
|
|
| 307 |
Deyim |
(biri/bir şey) için iyiye delalet olmak |
bode well for (someone or something) f.
|
|
| 308 |
Deyim |
biri/bir şey için kaygılanmak |
bother one's (pretty little) head about someone or something f.
|
|
| 309 |
Deyim |
biri/bir şey için üzülmek |
bother one's (pretty little) head about someone or something f.
|
|
| 310 |
Deyim |
biri/bir şey için verilen mücadeleye öncülük etmek |
carry the torch f.
|
|
| 311 |
Deyim |
biri/bir şey için verilen mücadeleyi sürdürmek |
carry the torch f.
|
|
| 312 |
Deyim |
biri/bir şey için verilen mücadelede meşaleyi taşımak |
carry the torch f.
|
|
| 313 |
Deyim |
(biri/bir şey) için önem/değer taşımak |
carry weight with (someone or something) f.
|
|
| 314 |
Deyim |
(biri/bir şey) için bir ağırlığı olmak |
carry weight with (someone or something) f.
|
|
| 315 |
Deyim |
(biri/bir şey) için etkili olmak |
carry weight with (someone or something) f.
|
|
| 316 |
Deyim |
(biri/bir şey için) tezahürat yapmak |
(give) three cheers (for somebody/something) f.
|
|
| 317 |
Deyim |
(birinden biri/bir şey için) para toplamak |
take a collection up (from someone) (for someone or something) f.
|
|
| 318 |
Deyim |
(birinden biri/bir şey için) para almak |
take a collection up (from someone) (for someone or something) f.
|
|
| 319 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok kolay olmak |
come naturally (to somebody/something) f.
|
|
| 320 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak |
work miracles (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 321 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak |
work miracles (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 322 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak |
work wonders (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 323 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak |
work wonders (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 324 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak |
do wonders (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 325 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak |
do wonders (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 326 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak |
do miracles (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 327 |
Deyim |
(biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak |
do miracles (for/on/with somebody/something) f.
|
|
| 328 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kendi kendini yemek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 329 |
Deyim |
(biri/bir şey için) çok üzülmek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 330 |
Deyim |
(biri/bir şey için) içi içini yemek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 331 |
Deyim |
(biri/bir şey için) kendini yemek/bitirmek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 332 |
Deyim |
(biri/bir şey için) yanıp tutuşmak |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 333 |
Deyim |
(biri/bir şey için) içi içini yemek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 334 |
Deyim |
(biri/bir şey için) yanıp tutuşmak |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 335 |
Deyim |
(biri/bir şey için) ölüp bitmek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] f.
|
|
| 336 |
Deyim |
(biri/bir şey için) elinden gelenin fazlasını yapmak |
go the extra mile (for somebody/something) f.
|
|
| 337 |
Deyim |
(biri/bir şey için) gerekenden fazlasını yapmak |
go the extra mile (for somebody/something) f.
|
|
| 338 |
Deyim |
(biri/bir şey için) fazlasıyla uğraşmak/çabalamak |
go the extra mile (for somebody/something) f.
|
|
| 339 |
Deyim |
(biri/bir şey için) her şeyini vermek |
give one's right arm (for someone or something) f.
|
|
| 340 |
Deyim |
(biri/bir şey için) dünyaları vermek |
give one's right arm (for someone or something) f.
|
|
| 341 |
Deyim |
(biri/bir şey için) her şeyini vermek |
give one's eyeteeth (for someone or something) f.
|
|
| 342 |
Deyim |
(biri/bir şey için) dünyaları vermek |
give one's eyeteeth (for someone or something) f.
|
|
| 343 |
Deyim |
(biri/bir şey/bir şey yapmak için) dişiyle tırnağıyla çabalamak |
fight tooth and nail (for somebody/something/to do something) f.
|
|
| 344 |
Deyim |
(biri/bir şey/bir şey yapmak için) canını dişine takarak mücadele etmek |
fight tooth and nail (for somebody/something/to do something) f.
|
|
| 345 |
Deyim |
(biri/bir şey/bir şey yapmak için) canını dişine takmak |
fight tooth and nail (for somebody/something/to do something) f.
|
|
| 346 |
Deyim |
(biri/bir şey/bir şey yapmak için) kıran kırana mücadele etmek |
fight tooth and nail (for somebody/something/to do something) f.
|
|
| 347 |
Deyim |
biri/bir şey için kaygılanmak |
make a fuss of somebody/something f.
|
|
| 348 |
Deyim |
biri/bir şey için kaygılanmak |
make a fuss over somebody/something f.
|
|
| 349 |
Deyim |
(biri/bir şey için) endişelenmek |
get (oneself) into a stew (over someone or something) f.
|
|
| 350 |
Deyim |
(biri/bir şey/kendi) için vakit bulmak |
get time for (someone, something, or oneself) f.
|
|
| 351 |
Deyim |
biri/bir şey için çok heyecanlanmak |
go ape (over someone/something) f.
|
|
| 352 |
Deyim |
(biri/bir şey) için sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek |
go to the mat for (someone or something) f.
|
|
| 353 |
Deyim |
(biriyle beraber biri/bir şey) için sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek |
go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] f.
|
|
| 354 |
Deyim |
(biri/bir şey) için dikkat kesilmek |
have (one's) eye out for (someone or something) f.
|
|
| 355 |
Deyim |
(biri/bir şey) için uyanık/tetikte olmak |
have (one's) eye out for (someone or something) f.
|
|
| 356 |
Deyim |
(biri/bir şey) için gözünü dört açmak |
have (one's) eye out for (someone or something) f.
|
|
| 357 |
Deyim |
(biri/bir şey) için dikkat kesilmek |
have an eye out for (someone or something) f.
|
|
| 358 |
Deyim |
(biri/bir şey) için uyanık/tetikte olmak |
have an eye out for (someone or something) f.
|
|
| 359 |
Deyim |
(biri/bir şey) için gözünü dört açmak |
have an eye out for (someone or something) f.
|
|
| 360 |
Deyim |
biri/bir şey için yanıp tutuşmak |
have a thing about someone or something f.
|
|
| 361 |
Deyim |
(biri/bir şey için) ilk sırada gelmek |
have first call (on somebody/something) f.
|
|
| 362 |
Deyim |
(bir şey, iş, pozisyon, konum için) aklında biri/bir şey olmak |
have something in mind (for something) f.
|
|
| 363 |
Deyim |
(biri/bir şey) için geçerli olmak |
hold good for (someone or something) f.
|
|
| 364 |
Deyim |
(biri/bir şey) için geçerliliğini sürdürmek |
hold good for (someone or something) f.
|
|
| 365 |
Deyim |
(biri/bir şey) için tetikte olmak |
keep an eye out for (someone or something) f.
|
|
| 366 |
Deyim |
(biri/bir şey) için tetikte olmak |
keep an eye peeled (for something or someone) f.
|
|
| 367 |
Deyim |
(biri/bir şey için/uğruna) canını feda etmek |
lay down your life (for somebody/something) f.
|
|
| 368 |
Deyim |
(biri/bir şey için/uğruna) hayatını ortaya koymak |
lay down your life (for somebody/something) f.
|
|
| 369 |
Deyim |
(biri/bir şey için/uğruna) hayatını feda etmek |
lay down your life (for somebody/something) f.
|
|
| 370 |
Deyim |
(biri/bir şey) için uykusu kaçmak |
lose sleep about (someone or something) f.
|
|
| 371 |
Deyim |
(kendini/birini biri/bir şey) için hazır hale getirmek |
make (oneself or something) ready (for someone or something) f.
|
|
| 372 |
Deyim |
(kendini/birini biri/bir şey) için hazır etmek |
make (oneself or something) ready (for someone or something) f.
|
|
| 373 |
Deyim |
(biri/bir şey) için yaygara koparmak |
make a fuss of (someone or something) f.
|
|
| 374 |
Deyim |
(biri/bir şey) için yaygara koparmak |
make a fuss over (someone or something) f.
|
|
| 375 |
Deyim |
(biri/bir şey için) yer açmak |
make room (for someone or something) f.
|
|
| 376 |
Deyim |
(biri/bir şey) için zaman yaratmak |
make time for (someone or something) f.
|
|
| 377 |
Deyim |
(biri/bir şey/kendi) için iyi etmemek |
not do (someone, something, or oneself) any favors f.
|
|
| 378 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kapıları açmak |
open the door for (someone or something) f.
|
|
| 379 |
Deyim |
(biri/bir şey için) ortam hazırlamak |
pave the way (for someone or something) f.
|
|
| 380 |
Deyim |
biri/bir şey için kefil olmak |
put in a good word for someone/something f.
|
|
| 381 |
Deyim |
(biri/bir şey) için para toplamak |
raise money for (someone or something) f.
|
|
| 382 |
Deyim |
(biri/bir şey) için para biriktirmek |
raise money for (someone or something) f.
|
|
| 383 |
Deyim |
(biri/bir şey) için işleri/durumu kolaylaştırmak |
smooth the path for (someone or something) f.
|
|
| 384 |
Deyim |
(biri/bir şey) için uygun zemin/kolaylık sağlamak |
smooth the path for (someone or something) f.
|
|
| 385 |
Deyim |
(biri/bir şey) için işleri/durumu kolaylaştırmak |
smooth the way for (someone or something) f.
|
|
| 386 |
Deyim |
(biri/bir şey) için uygun zemin/kolaylık sağlamak |
smooth the way for (someone or something) f.
|
|
| 387 |
Deyim |
(biri/bir şey) için itibarını/ününü riske atmak |
stake (one's) reputation on (someone or something) f.
|
|
| 388 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kıpırdamadan durmak |
stand still for (someone or something) f.
|
|
| 389 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kıpırdamadan durmak |
stay still for (someone or something) f.
|
|
| 390 |
Deyim |
(biri/bir şey) için hareketsiz durmak |
stay still for (someone or something) f.
|
|
| 391 |
Deyim |
tam (biri/bir şey) için yapılmış/yaratılmış |
tailor-made for (someone or something) f.
|
|
| 392 |
Deyim |
(biri/bir şey için) para/bağış toplamak |
take a collection up (for someone or something) f.
|
|
| 393 |
Deyim |
(biri/bir şey) için araştırma yapmak |
take a look for (someone or something) f.
|
|
| 394 |
Deyim |
biri/bir şey için iyi dilekler dilemek |
wish somebody/something well f.
|
|
| 395 |
Deyim |
biri/bir şey için iyi dileklerde bulunmak |
wish somebody/something well f.
|
|
| 396 |
Deyim |
(biri/bir şey) için tasarlanmış |
geared to (someone or something) s.
|
|
| 397 |
Deyim |
(biri/bir şey) için tasarlanmış |
geared toward (someone or something) s.
|
|
| 398 |
Deyim |
(biri/bir şey için) tercih edilen |
of choice (for somebody/something) s.
|
|
| 399 |
Deyim |
(biri/bir şey için) seçilmiş |
of choice (for somebody/something) s.
|
|
| 400 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötü |
death on (someone or something) s.
|
|
| 401 |
Deyim |
(biri/bir şey) için zararlı |
death on (someone or something) s.
|
|
| 402 |
Deyim |
(biri/bir şey) için ölüm |
death on (someone or something) s.
|
|
| 403 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kötü |
death on someone/something s.
|
|
| 404 |
Deyim |
(biri/bir şey) için zararlı |
death on someone/something s.
|
|
| 405 |
Deyim |
(biri/bir şey) için ölüm |
death on someone/something s.
|
|
| 406 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı |
keen about (someone or something) s.
|
|
| 407 |
Deyim |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı |
keen on (someone or something) s.
|
|
| 408 |
Deyim |
(biri/bir şey) için sabırsızlanan |
keen on (someone or something) s.
|
|
| 409 |
Deyim |
(biri/bir şey) için fazla tehlikeli/riskli |
too hot for (someone or something) s.
|
|
| 410 |
Deyim |
(biri/bir şey) için kaldırması zor |
too hot for (someone or something) s.
|
|
| 411 |
Deyim |
(biri/bir şey) başarmak için tüm şartlara sahip |
the cards are stacked in (someone's or something's) favor expr.
|
|
| 412 |
Deyim |
(biri/bir şey) başarmak için tüm şartlara sahip |
the odds are stacked in favor of (someone or something) expr.
|
|
| 413 |
Deyim |
(biri/bir şey) oyundan atılmak/diskalifiye olmak için (üç hakkından birini, ikisini, üçünü de) kullanmış |
(one, two, three) strikes against (someone or something) expr.
|
|
| 414 |
Deyim |
çanlar kimin için çalıyor, (biri/bir şey) için çalıyor |
ask not for whom the bell tolls, it tolls for (someone or something) expr.
|
|
| 415 |
Deyim |
(biri/bir şey) için tehlike kapıda |
ask not for whom the bell tolls, it tolls for (someone or something) expr.
|
|
| 416 |
Deyim |
biri/bir şey için |
for the sake of someone or something expr.
|
|
| 417 |
Deyim |
biri/bir şey için |
for the sake of somebody/something expr.
|
|
| 418 |
Deyim |
biri/bir şey için |
for somebody's/something's sake expr.
|
|
| 419 |
Deyim |
biri/bir şey için bir mağlubiyet/yenilgi |
one in the eye for somebody/something expr.
|
|
| 420 |
Deyim |
biri/bir şey için bir hayal kırıklığı |
one in the eye for somebody/something expr.
|
|
| 421 |
Deyim |
biri/bir şey için bir hezimet |
one in the eye for somebody/something expr.
|
|
| 422 |
Deyim |
çanlar (biri/bir şey) için çalıyor |
the bell tolls for (someone or something) expr.
|
|
| Slang |
|
| 423 |
Argo |
biri/bir şey için kötü niyetle ve kin dolu konuşma |
bitchfest i.
|
|
| 424 |
Argo |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
go ape (over someone or something) f.
|
|
| 425 |
Argo |
(biri/bir şey) için çılgına dönmek |
go ape (over someone or something) f.
|
|
| 426 |
Argo |
(biri/bir şey) için kötü olmak |
do a job on (someone or something) f.
|
|
