Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | anlaşmış | agreed s. | ||
Had we not, I thought, actually agreed that we wanted to work through the Security Council? Aslında Güvenlik Konseyi aracılığıyla çalışmak istediğimiz konusunda anlaşmamış mıydık? More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | anlaşmış | concurrent s. | ||
Phrases | ||||
İfadeler | anlaşmış | in agreement expr. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | anlaşmış vaziyette (birisiyle) | on an equality with (someone) zf. |
Phrases | ||
İfadeler | anlaşmış vaziyette | on an equality with a person expr. |
İfadeler | (biriyle/bir şeyle) anlaşmış | in agreement (with someone or something) expr. |
Idioms | ||
Deyim | tamamen anlaşmış olmak | be all squares f. |
Deyim | (biriyle) anlaşmış | eye to eye expr. |
Politics | ||
Siyasal | iki partinin bir karar ya da tasarı üzerinde anlaşmış olması | bipartisanship i. |
British Slang | ||
İngiliz Argosu | -ile anlaşmış | in cahoots with s. |