|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
bir şey daha |
one more thing zf.
|
|
I will conclude by saying one more thing.
Bir şey daha söyleyerek sözlerime son vereceğim.
More Sentences
|
Colloquial |
|
2 |
Konuşma Dili |
bir şey daha |
one more thing expr.
|
|
I will conclude by saying one more thing.
Bir şey daha söyleyerek sözlerime son vereceğim.
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
daha eski bir döneme ait olan şey |
old style i.
|
|
4 |
Genel |
daha eski bir döneme özgü şey |
old style i.
|
|
5 |
Genel |
daha büyük veya önemli bir şeye bağlı olan şey |
incident i.
|
|
6 |
Genel |
bir şey yüzünden daha beter durumda olmamak |
be none the worse f.
|
|
7 |
Genel |
bir şeye ek olarak başka bir şey daha yapmak/yaptıklarını çeşitlendirmek |
diversify from something into something else f.
|
|
8 |
Genel |
(bir şey ekleyerek) daha makul hale getirmek |
season f.
|
|
Phrasals |
|
9 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak |
exceed (someone or something) by (something) f.
|
|
10 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey belli bir miktar) daha iyi/üstün olmak |
exceed someone or something by something f.
|
|
11 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi daha küçük/kısa bir şey haline getirmek |
condense (something) to (something) f.
|
|
12 |
Öbek Fiiller |
başkalarına bilgilerinin ya da statülerinin daha yüksek olmalarından ötürü (fikirlerine katılmasanız bile) sizinle ilgili karar almalarına ya da size bir şey yaptırmalarına müsaade etmek |
defer to someone f.
|
|
13 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
14 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
15 |
Öbek Fiiller |
daha fazla (bir şey) kazanmak |
gain in (something) f.
|
|
16 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak |
grow upon (someone or something) f.
|
|
17 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha aşikar hale gelmek |
grow upon (someone or something) f.
|
|
18 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha belirgin bir hal almak |
grow on (someone or something) f.
|
|
19 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) için daha aşikar hale gelmek |
grow on (someone or something) f.
|
|
|
20 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin içine bir kat daha bir şey koymak |
line something with something f.
|
|
21 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek |
splice together f.
|
|
22 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek |
splice together f.
|
|
23 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek |
splice together f.
|
|
24 |
Öbek Fiiller |
iki şeyi bir araya getirerek daha iyi bir şey yaratmak/üretmek |
marry up f.
|
|
25 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için (belli bir miktar daha az para) harcamak |
save (an amount of) (money) on (something) f.
|
|
26 |
Öbek Fiiller |
bir şey için (belli bir miktar daha az para) harcamak |
save (money) on something f.
|
|
27 |
Öbek Fiiller |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şey) haline gelmek |
build into (something) f.
|
|
28 |
Öbek Fiiller |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şey) haline getirmek |
build into (something) f.
|
|
29 |
Öbek Fiiller |
aynı zamanda bir şey daha olmak |
double as f.
|
|
30 |
Öbek Fiiller |
(daha iyi biri/bir şey) için bir teklifi reddetmek |
hold out for (someone or something) f.
|
|
31 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) daha eklemek |
throw (something) in f.
|
|
32 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) daha kapsamlı/karmaşık (bir şey) haline getirmek |
work (something) up into (something) f.
|
|
33 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) daha büyük (bir şey) haline getirmek |
work (something) up into (something) f.
|
|
Phrases |
|
34 |
İfadeler |
normalden daha büyük, ciddi, yoğun bir şey/kimse |
and a half expr.
|
|
35 |
İfadeler |
normal bir şeyden/kimseden daha fazlası olan şey/kimse |
and a half expr.
|
|
Proverb |
|
36 |
Atasözü |
gereksiz bir şey söylemektense susmak daha iyidir |
a closed mouth gathers no feet
|
|
Colloquial |
|
37 |
Konuşma Dili |
daha üstünü yapılamayacak bir şey |
a (something) to end all (somethings) i.
|
|
38 |
Konuşma Dili |
daha üstünü yapılamayacak bir şey |
the something to end all somethings i.
|
|
39 |
Konuşma Dili |
daha önce duyulmamış/bilinmeyen bir şey |
new one i.
|
|
|
40 |
Konuşma Dili |
(birini bir şey, yemek, parti için) bulunduğu yerin daha yukarısında veya kuzeyinde bir yere davet etmek |
have (someone) up (for something) f.
|
|
41 |
Konuşma Dili |
(bir şey) daha iyi olur |
make it (something) f.
|
|
42 |
Konuşma Dili |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
|
43 |
Konuşma Dili |
(bir daha) bir şey yaparken görülmemek |
not let someone catch someone doing something f.
|
|
44 |
Konuşma Dili |
(bir daha) bir şey yaparken yakalanmamak |
not let someone catch someone doing something f.
|
|
45 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha iyi olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
46 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha memnun edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
47 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) daha mutlu edici olmak |
be better off (doing something) f.
|
|
48 |
Konuşma Dili |
bir şey daha var |
and another thing expr.
|
|
49 |
Konuşma Dili |
bir şey daha var |
one more thing expr.
|
|
50 |
Konuşma Dili |
(daha) kesin bir şey söylemek gerekirse |
to be (more) exact expr.
|
|
51 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
52 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
53 |
Konuşma Dili |
daha doğrusu (bir şey) |
more like (something) expr.
|
|
54 |
Konuşma Dili |
daha çok (bir şey) gibi |
more like (something) expr.
|
|
55 |
Konuşma Dili |
bir hata daha yaparsa her şey biter |
one more strike and (one's) out expr.
|
|
56 |
Konuşma Dili |
daha yapabileceğin bir şey yok |
that's all for someone expr.
|
|
57 |
Konuşma Dili |
(biri bir şey yapsa) daha iyi olur |
(one) would (just) as soon (do something) expr.
|
|
58 |
Konuşma Dili |
ve daha bir sürü şey |
and this and that expr.
|
|
59 |
Konuşma Dili |
hiç daha önce (bir şey) …? |
did you ever (something) expr.
|
|
60 |
Konuşma Dili |
daha önce hiç (bir şey) duydun mu, gördün mü? |
did you ever (something) expr.
|
|
61 |
Konuşma Dili |
sen hiç daha önce (bir şey) duydun mu, gördün mü? |
did you ever (something) expr.
|
|
62 |
Konuşma Dili |
eğer iyi bir şey söylemeyeceksen hiçbir şey söyleme daha iyi |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
|
63 |
Konuşma Dili |
sen (bir şey) yaptıysan ben daha fazla (bir şey) yaptım |
I'll see your (something) and raise you (something else) expr.
|
|
64 |
Konuşma Dili |
boyutu büyük olan bir şey küçük olandan daha iyidir |
size matters expr.
|
|
65 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) daha kötü |
so much the worse (for someone or something) expr.
|
|
66 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey için) daha beter |
so much the worse (for someone or something) expr.
|
|
Idioms |
|
67 |
Deyim |
dönüp bir daha baktıran kimse veya şey |
a double taker i.
|
|
68 |
Deyim |
dönüp bir daha baktıran kişi veya şey |
a real looker i.
|
|
69 |
Deyim |
torbadan daha az değerli veya kusurlu bir şey çıkma |
cat in the sack i.
|
|
70 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) sona/yıkıma bir adım daha yaklaştıran şey |
(another) nail in (someone's or something's) coffin i.
|
|
71 |
Deyim |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole new ball game i.
|
|
72 |
Deyim |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole other ball of wax i.
|
|
73 |
Deyim |
az daha/neredeyse (bir şey) yapacak olmak |
be within a whisker of (something) f.
|
|
74 |
Deyim |
hepsinin üstüne (bir şey daha) yaparak bitirmek |
cap it (all) off f.
|
|
75 |
Deyim |
hepsinden daha iyisi/kötüsü bir de (bir şey daha) olmak |
cap it (all) off f.
|
|
76 |
Deyim |
üstüne üstlük (bir şey daha) olmaz mı |
cap it (all) off f.
|
|
77 |
Deyim |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of something f.
|
|
78 |
Deyim |
bir şey için gerekenden daha fazla uğraşmak |
make hard work of doing something f.
|
|
79 |
Deyim |
daha önemli bir şey uğruna feda/kurban edilmek |
be sacrificed on the altar of something f.
|
|
|
80 |
Deyim |
daha iyi bir şey olmak |
be better off f.
|
|
81 |
Deyim |
bir şey daha olmadan telaşına kapılmak |
cross a/that bridge before (one) comes to it f.
|
|
82 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) sona/yıkıma bir adım daha yaklaştıran şey |
nail in (someone's or something's) coffin f.
|
|
83 |
Deyim |
(bir şey) olduğunda (başka bir şey) daha yeni/henüz bitmiş/olmuş olmak |
no sooner (do something) than (do something else) f.
|
|
84 |
Deyim |
(bir daha bir şey) yaparken yakalanmamak |
not let catch doing f.
|
|
85 |
Deyim |
(bir daha bir şey) yaparken görülmemek |
not let catch doing f.
|
|
86 |
Deyim |
bir şey hakkında bir daha düşünmek |
think better of something f.
|
|
87 |
Deyim |
bir şey yapmak konusunda bir daha düşünmek |
think better of it/of doing something f.
|
|
88 |
Deyim |
(konuşurken/ayrılırken) bir şey daha |
one final word expr.
|
|
89 |
Deyim |
bir şey sonucunda daha iyi hale gelmiş |
all the better for expr.
|
|
90 |
Deyim |
bir olaya uzaktan/belirli bir mesafeden bakıldığında her şey daha net görünür |
hindsight is (always) 20/20 expr.
|
|
91 |
Deyim |
daha (bir şey) demeden |
before you can say (something) expr.
|
|
92 |
Deyim |
ve daha bir sürü şey |
continued (on) page 94 expr.
|
|
93 |
Deyim |
insandan daha önemli/değerli/üstün bir şey yoktur |
man is the measure of all things expr.
|
|
94 |
Deyim |
bir şey yüzünden daha az değerli, etkileyici, keyifli, faydalı değil |
none the worse for something expr.
|
|
Speaking |
|
95 |
Konuşma |
bana daha önce böyle bir şey hiç olmamıştı |
this has never happened to me before expr.
|
|
96 |
Konuşma |
bir daha senden bir şey yapmanı istediğimde |
next time I ask you to do something expr.
|
|
97 |
Konuşma |
daha önce hiç yapmadığım bir şey |
something that I have never done before expr.
|
|
98 |
Konuşma |
daha ileri gitmeden önce sana söylemek istediğim bir şey var |
before we go any further there's something that I want to tell you expr.
|
|
99 |
Konuşma |
daha bir şey görmedin! |
you ain't seen nothing yet! expr.
|
|
100 |
Konuşma |
daha önce böyle bir şey görmemiştim |
I've never seen anything like this expr.
|
|
101 |
Konuşma |
daha önce böyle bir şey görmüş müydün? |
have you ever seen anything like this before? expr.
|
|
102 |
Konuşma |
daha önce başıma böyle bir şey hiç gelmemişti |
this has never happened to me before expr.
|
|
103 |
Konuşma |
daha önce böyle bir şey yaşadın mı? |
have you ever had anything like that happen to you before? expr.
|
|
104 |
Konuşma |
hayatımda daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmemiştim |
I had never seen anything so beautiful in my life expr.
|
|
105 |
Konuşma |
neden daha önce bir şey söylemedin? |
why didn't you say something before? expr.
|
|
106 |
Konuşma |
son bir şey daha |
one last thing expr.
|
|
107 |
Konuşma |
(konuşurken/ayrılırken) bir şey daha |
one final thing expr.
|
|
108 |
Konuşma |
daha ucuz bir şey var mı? |
do you have something cheaper? expr.
|
|
109 |
Konuşma |
onun daha önce böyle bir şey dediğini hiç duydun mu? |
have you ever heard her say anything like that? expr.
|
|
Latin |
|
110 |
Latince |
belirsiz bir şeyin daha belirsiz bir şey ile açıklanması |
ignotum per ignotius i.
|
|