|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
never-do-well i.
|
serseri |
|
2 |
Genel |
never-do-well i.
|
işe yaramaz kimse |
|
3 |
Genel |
ne'er-do-well i.
|
beceriksiz |
|
4 |
Genel |
ne'er-do-well i.
|
hiçbir işi beceremeyen (kimse) |
|
5 |
Genel |
ne'er-do-well i.
|
serseri |
|
6 |
Genel |
never-do-well i.
|
beceriksiz |
|
7 |
Genel |
well-to-do family i.
|
varlıklı aile |
|
8 |
Genel |
well-to-do man i.
|
zengin adam |
|
9 |
Genel |
do well and easily f.
|
döktürmek |
|
10 |
Genel |
do well in the exam f.
|
sınavda başarılı olmak |
|
11 |
Genel |
do well in the exam f.
|
sınavda iyi yapmak |
|
12 |
Genel |
do something well-timed f.
|
isabet etmek |
|
13 |
Genel |
not do as well as expected at the box office f.
|
gişede umduğunu bulamamak |
|
14 |
Genel |
not do as well as expected at the box office f.
|
gişede beklediğini bulamamak |
|
Phrases |
|
15 |
İfadeler |
it's never too late to do well expr.
|
iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir |
|
Proverb |
|
16 |
Atasözü |
if you want a thing done well do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
17 |
Atasözü |
if you want a thing done well do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
|
18 |
Atasözü |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
19 |
Atasözü |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
20 |
Atasözü |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
21 |
Atasözü |
if you want it done well, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
22 |
Atasözü |
if you want it done well, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
23 |
Atasözü |
if you want it done well, do it yourself
|
bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
24 |
Atasözü |
if you want something done well, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
25 |
Atasözü |
if you want something done well, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
26 |
Atasözü |
if you want something done well, do it yourself
|
bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
27 |
Atasözü |
if you want something done well/right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
28 |
Atasözü |
if you want something done well/right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
29 |
Atasözü |
if you want something done well/right, do it yourself
|
bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
Colloquial |
|
30 |
Konuşma Dili |
do-well by f.
|
gerçek değerini vermek |
|
31 |
Konuşma Dili |
do-well by f.
|
hakkını vermek |
|
32 |
Konuşma Dili |
can't very well (do something) f.
|
gidip de (bir şeyi) yapamamak |
|
33 |
Konuşma Dili |
can't very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak |
|
34 |
Konuşma Dili |
can't very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak |
|
35 |
Konuşma Dili |
can't very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak |
|
36 |
Konuşma Dili |
can't very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
|
37 |
Konuşma Dili |
couldn’t very well (do something) f.
|
gidip de (bir şeyi) yapamamak |
|
|
38 |
Konuşma Dili |
couldn’t very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak |
|
39 |
Konuşma Dili |
couldn’t very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak |
|
40 |
Konuşma Dili |
couldn’t very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak |
|
41 |
Konuşma Dili |
couldn’t very well (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
|
42 |
Konuşma Dili |
do well for (oneself) f.
|
işleri iyi olmak |
|
43 |
Konuşma Dili |
do well for (oneself) f.
|
iyi kazanmak |
|
44 |
Konuşma Dili |
do well for (oneself) f.
|
başarılı olmak |
|
45 |
Konuşma Dili |
do well out of (someone or something) f.
|
(bir işten) iyi para yapmak |
|
46 |
Konuşma Dili |
do well out of (someone or something) f.
|
(bir işten) iyi kâr etmek |
|
47 |
Konuşma Dili |
do well out of (someone or something) f.
|
(birinden veya bir işten) iyi para kazanmak |
|
48 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) akıllıca olmak |
|
49 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmakta) yarar olmak |
|
50 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmak |
|
51 |
Konuşma Dili |
be (just) as well (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) iyi olmak |
|
52 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
|
53 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
|
54 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
|
55 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
yeri güzel, uygun, iyi olmak |
|
56 |
Konuşma Dili |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
yeri rahat, elverişli, yakın olmak |
|
57 |
Konuşma Dili |
do well by (one) f.
|
(birinin) hakkını vermek |
|
58 |
Konuşma Dili |
do well by (one) f.
|
(birine) gerçek değerini vermek |
|
59 |
Konuşma Dili |
do well by (one) f.
|
(birine) gereken saygıyı göstermek |
|
60 |
Konuşma Dili |
do well by (one) f.
|
(birine) hak ettiği saygıyı göstermek |
|
61 |
Konuşma Dili |
do well by (one) f.
|
(birine) hak ettiği şekilde iyi davranmak |
|
62 |
Konuşma Dili |
do well by somebody f.
|
birine cömert davranmak |
|
63 |
Konuşma Dili |
do well by somebody f.
|
birine eli açık davranmak |
|
64 |
Konuşma Dili |
do well out of somebody/something f.
|
birinden/bir işten iyi para kazanmak |
|
65 |
Konuşma Dili |
do well out of somebody/something f.
|
birinden/bir işten iyi kar etmek |
|
66 |
Konuşma Dili |
do well to do something f.
|
bir şeyi yapmak iyi olmak |
|
67 |
Konuşma Dili |
do well to do something f.
|
bir şeyi yapmak mantıklı olmak |
|
68 |
Konuşma Dili |
do well to do something f.
|
bir şeyi yapmak akıllıca olmak |
|
69 |
Konuşma Dili |
well do it then expr.
|
öyleyse yap da görelim |
|
70 |
Konuşma Dili |
well do it then expr.
|
yap o halde |
|
71 |
Konuşma Dili |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
(bir şey yapmak) abes olmak |
|
72 |
Konuşma Dili |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
yersiz olmak |
|
73 |
Konuşma Dili |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
(bir şey yapmak) hiç de mantıklı olmamak |
|
74 |
Konuşma Dili |
(well) what do you know expr.
|
bil bakalım, (dolapta) ne var |
|
75 |
Konuşma Dili |
(well) what do you know expr.
|
bil bakalım, ne oldu |
|
76 |
Konuşma Dili |
(well) what do you know expr.
|
bak sen şu işe |
|
77 |
Konuşma Dili |
(well) what do you know expr.
|
vay be |
|
|
78 |
Konuşma Dili |
you know as well as I do expr.
|
senin de bildiğin gibi |
|
79 |
Konuşma Dili |
you know as well as I do expr.
|
ikimiz de biliyoruz ki |
|
80 |
Konuşma Dili |
you know as well as I do expr.
|
sen de biliyorsun ki |
|
81 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş ama… |
|
82 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
|
83 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
|
84 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş da... |
|
85 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş ama… |
|
86 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
|
87 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
|
88 |
Konuşma Dili |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
(birinin bir şey yapması) iyi hoş da... |
|
89 |
Konuşma Dili |
can't/couldn't very well do something expr.
|
bir şey yapılmasa iyi olur |
|
90 |
Konuşma Dili |
can't/couldn't very well do something expr.
|
bir şeyin yapılması doğru olmaz |
|
Idioms |
|
91 |
Deyim |
ne’er-do-well i.
|
beceriksiz ve işe yaramaz kimse |
|
92 |
Deyim |
do well by doing good f.
|
başkalarına iyilik yaparak/yardımcı olarak toplumda yer edinmek |
|
93 |
Deyim |
do well by doing good f.
|
doğru/iyi/yararlı işler yaparak sosyal ve parasal başarı kazanmak |
|
94 |
Deyim |
do well for yourself f.
|
başarılı olmak |
|
95 |
Deyim |
can't very well (do something) f.
|
(yapması) uygun olmamak |
|
96 |
Deyim |
can't very well (do something) f.
|
(yapması) mantıklı olmamak |
|
97 |
Deyim |
can't very well (do something) f.
|
(yapması) doğru olmamak |
|
98 |
Deyim |
can't very well (do something) f.
|
(yapması) münasip olmamak |
|
99 |
Deyim |
couldn’t very well do something f.
|
(yapması) uygun olmamak |
|
100 |
Deyim |
couldn’t very well do something f.
|
(yapması) mantıklı olmamak |
|
101 |
Deyim |
couldn’t very well do something f.
|
(yapması) doğru olmamak |
|
102 |
Deyim |
couldn’t very well do something f.
|
(yapması) münasip olmamak |
|
103 |
Deyim |
can't very well do something f.
|
(yapması) uygun olmamak |
|
104 |
Deyim |
can't very well do something f.
|
(yapması) mantıklı olmamak |
|
105 |
Deyim |
can't very well do something f.
|
(yapması) doğru olmamak |
|
106 |
Deyim |
can't very well do something f.
|
(yapması) münasip olmamak |
|
107 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
avantajlı, iyi bir konumda olmak |
|
108 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
ideal, elverişli bir konumda olmak |
|
109 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
konumu iyi, uygun olmak |
|
110 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
yeri iyi, uygun olmak |
|
111 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi, uygun yerde olmak |
|
112 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi, uygun bir konumda olmak |
|
113 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi, uygun konumlandırılmış olmak |
|
114 |
Deyim |
be well, ideally, better placed for something/to do something f.
|
iyi yere dükkan açmış olmak |
|
115 |
Deyim |
well-to-do s.
|
müreffeh |
|
116 |
Deyim |
well-to-do s.
|
rahatı yerinde |
|
117 |
Deyim |
well-to-do s.
|
tuzu kuru |
|
118 |
Deyim |
well-to-do s.
|
varlıklı |
|
119 |
Deyim |
well-to-do s.
|
zengin |
|
120 |
Deyim |
(well) worth your while (to do something) s.
|
(bir şey yapmak) harcadığı zamana değer |
|
121 |
Deyim |
(well) worth your while (to do something) s.
|
(bir şey yapmak) ayırdığın zaman değer |
|
122 |
Deyim |
well-to-do expr.
|
hali vakti yerinde |
|
123 |
Deyim |
(one) would do well to (do something) expr.
|
(bir şeyi) yapsan iyi olur |
|
Speaking |
|
124 |
Konuşma |
how well do you know your friend? expr.
|
arkadaşını ne kadar iyi tanıyorsun? |
|
125 |
Konuşma |
how well do they know each other? expr.
|
birbirlerini ne kadar iyi biliyorlar/tanıyorlar? |
|
126 |
Konuşma |
do you cook well? expr.
|
güzel yemek yapar mısın? |
|
127 |
Konuşma |
do you cook well? expr.
|
iyi yemek yapar mısın? |
|
128 |
Konuşma |
when things do not go well expr.
|
işler iyi gitmediğinde |
|
129 |
Konuşma |
how well do you know him? expr.
|
onu ne kadar iyi tanıyorsun? |
|
130 |
Konuşma |
how well do you know her? expr.
|
onu ne kadar iyi tanıyorsun? |
|
131 |
Konuşma |
you might as well do something expr.
|
(boş boş durmaktansa) bir şeyler yapsan iyi olur |
|
Sport |
|
132 |
Spor |
do jolly well f.
|
çok iyi yapmak |
|
Cinema |
|
133 |
Sinema |
do well at the box office i.
|
iyi bir gişe yapmak |
|
134 |
Sinema |
do well at the box office f.
|
gişe yapmak |
|
Slang |
|
135 |
Argo |
neer-do-well i.
|
hiçbir faydalı işe yaramayan lüzumsuz kimse |
|
136 |
Argo |
ne'er-do-well i.
|
gereksiz ve işe yaramayan tip |
|