for a time - Türkçe İngilizce Sözlük

for a time

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"for a time" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç

İngilizce Türkçe
General
for a time zf. bir süre
for a time zf. bir müddet

"for a time" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 95 sonuç

İngilizce Türkçe
General
have been waiting for a long time f. gözü yollarda kalmak
(for a time piece) be slow f. geri kalmak
make an application for a second time f. tekrar başvurmak
know (someone) for a long time f. uzun süredir tanımak
work for a long time f. uzun zaman çalışmak
work for a long time f. uzun süre çalışmak
reschedule a meeting or event for an earlier time f. erken tarihe almak
reschedule a meeting or event for an earlier time f. erkene almak
reschedule a meeting or event for an earlier time f. erken bir tarihe almak
not to have been used for a long time f. örümcek bağlamak
wait for a long time f. uzun zamandır beklemek
wait for a long time f. uzun zamandır bekliyor olmak
stop/halt for a short time f. geçici bir süre dolmak
(for a teacher) give a student hard time in school f. bir öğrenciye takmak
for a long time now zf. kaç zamandır
for a long time zf. uzun bir zaman
for a long time zf. çoktan beri
for a short time zf. kısa bir süre için
for a long time zf. uzun zamandan beri
for a long time zf. çoktandır
for weeks at a time zf. üst üste haftalarca
for a long time zf. epeydir
for a long time zf. hanidir
for a long time zf. uzun zamandır
for a length of time zf. belli bir süre
for a length of time zf. belirli bir süre
for a long time zf. uzun süreden beri
for a long time (now) zf. çoktan beri
for a long time (now) zf. çoktandır
for a long time zf. çoktan
for a long time zf. çok uzun zamandır
for a very long time zf. çok uzun bir süredir
for a long time zf. uzun müddettir
for a longer time zf. daha uzun bir süre
for the first time in a long time zf. uzun süredir ilk defa/kez
for such a long time zf. bunca zaman
for hours at a time zf. saatler boyunca
for a long time zf. nicedir
Phrasals
incapacitate someone for a period of time f. birini belirli bir süre çalışamaz hale getirmek
get something together (for a particular time) f. (belirli bir zamanda) bir şey ayarlamak/organize etmek
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) f. (birini bir süreliğine bir şeyi/işi) yapamaz duruma getirmek
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) f. (birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz kılmak
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) f. (birini bir süreliğine bir işi yapmaktan) aciz bırakmak
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) f. (birini bir süreliğine bir şeyi/işi) yapamaz hale getirmek
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) f. (birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak
Phrases
for far too brief a time expr. çok çok kısa bir süre için
there is a time for everything expr. herşeyin bir zamanı vardır
for a long time to come expr. (gelecekte) uzunca bir süre
Proverb
there is a time and a place for everything her şeyin bir zamanı ve yeri var
Colloquial
have been waiting for a long time f. uzun zamandır bekliyor olmak
for a long time expr. ne zamandır
for a short time expr. kısa süreliğine
for a last time expr. son bir kez
thank you for a (some kind of) time expr. sayende geçirdiğim (güzel, harika) zaman için teşekkürler
thank you for a (some kind of) time expr. (harika, güzel) vakit geçirdim, teşekkürler
thank you for a (some kind of) time expr. birlikte geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler
thank you for a (some kind of) time expr. her şey için teşekkürler
thank you for a lovely time expr. geçirdiğimiz güzel zaman için teşekkürler
thank you for a lovely time expr. her şey için teşekkürler
thanks for a (some kind of) time expr. (güzel, harika) zaman geçirmemi sağladığın/sağladığınız için teşekkürler
thanks for a (some kind of) time expr. (güzel, harika) vakit geçirdim, teşekkürler
thanks for a (some kind of) time expr. geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler
there's a time and a place (for something) expr. (bir şeyin) bir zamanı ve yeri var
there's a time and a place (for something) expr. (bir şeyin) doğru bir zamanı ve yeri var
time (for you) to get a watch! exclam. (saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat alma vaktin!
time (for you) to get a watch! exclam. (saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat edinme zamanın!
time (for you) to get a watch! exclam. (saati soran birine cevap olarak) kendine bir saat alma vaktin gelmiş!
Idioms
time for a change i. değişim vakti/zamanı
have a lot of time for somebody f. (değer verdiği/hoşlandığı) birisine ayıracak çok zamanı olmak
have a lot of time for somebody/something [uk] f. birini/bir şeyi çok sevmek
have a lot of time for somebody/something [uk] f. birine/bir şeye çok saygı duymak
have a lot of time for somebody/something [uk] f. birine/bir şeye hayran olmak
have a lot of time for somebody/something [uk] f. birine/bir şeye gıpta etmek
Speaking
we've known each other for a long time expr. birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz
a little time apart would be good for both of us expr. biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur
I haven't talked about my feelings for a long time expr. duygularım hakkında uzun zamandır konuşmadım
it's time for a change expr. değişim vakti/zamanı
there is a first time for everything expr. her şeyin bir ilki vardır
I drove a car for the first time expr. ilk kez araba sürdüm
I drove a car for the first time expr. ilk kez araba kullandım
for a short time expr. kısa süreliğine
I have not seen you for long a time expr. seni uzun zamandır göremiyorum
I'm a bit tied up for the time being expr. şu an biraz meşgulüm
I've wanted to give this to you for a long time expr. uzun zamandır bunu sana vermek istiyordum
there's a first time for everything expr. her şeyin bir ilki vardır
there's a first time for everything expr. farklı şeyler denemek güzeldir
there's a first time for everything expr. ezberin dışına çıkmak iyidir
there's a first time for everything expr. çekinilen şeylerin/korkuların üstüne gitmek iyidir
there's a first time for everything expr. kendini şaşırtmak iyidir
there's a first time for everything expr. alışılmışın dışına çıkmak iyidir
there's a first time for everything expr. sınırlarını zorlamak iyidir
there's a first time for everything expr. hiçbir şey imkansız değildir
there's a first time for everything expr. her şey olabilir
Medical
continue for a life time f. ömür boyu sürmek
Ottoman Turkish
formerly person attached to a mosque whose chief duty was to determine the time for ezan i. muvakkit