İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | functionary i. | görevli | ||
The functionary had no decision-making authority. Görevlinin karar verme yetkisi bulunmuyordu. More Sentences |
||||
Genel | functionary i. | memur | ||
Such a thing could only occur to a functionary who has never had to put even a brass farthing into his own industry. Böyle bir şey ancak kendi sanayisine bir kuruş bile para yatırmak zorunda kalmamış bir memurun aklına gelebilir. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Siyasal | functionary i. | görevli | ||
Siyasal | functionary i. | memur | ||
Siyasal | functionary s. | atanan | ||
Siyasal | functionary s. | tayin edilen |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | religious functionary i. | din adamı |