It is naturally also vital for the candidate countries and the developing countries.
Doğal olarak aday ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler için de hayati önem taşımaktadır.
Denmark is also a country in which people have a very special way of looking at aid to developing countries.
Danimarka aynı zamanda gelişmekte olan ülkelere yardım konusunda çok özel bir bakış açısına sahip bir ülkedir.
They are often based in countries in the developing world or countries in the former Soviet Union.
Bu kuruluşlar genellikle gelişmekte olan ülkelerde ya da eski Sovyetler Birliği ülkelerinde yerleşiktir.
The empire expanded eastward, in search of resources for its burgeoning textile industry.
İmparatorluk, gelişmekte olan tekstil endüstrisi için kaynak arayışıyla doğuya doğru genişledi.
This paragraph really refers to import taxes in developing countries.
Bu paragraf aslında gelişmekte olan ülkelerdeki ithalat vergilerine atıfta bulunmaktadır.
We are indeed the largest market, and we are by far the largest importers of products from the developing countries.
Biz gerçekten de en büyük pazarız ve gelişmekte olan ülkelerden gelen ürünlerin açık ara en büyük ithalatçısıyız.
Moreover, we should try to achieve this balance in the developed and the developing countries alike.
Dahası, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde bu dengeyi sağlamaya çalışmalıyız.