Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | hayat kurtaran | life-saving s. | ||
I am determined to ensure that this new directive will not unwillingly contribute to shortages of life-saving therapies. Bu yeni direktifin hayat kurtaran tedavilerin eksikliğine istemeden de olsa katkıda bulunmamasını sağlamaya kararlıyım. More Sentences |
||||
Genel | hayat kurtaran | life saver i. | ||
Genel | hayat kurtaran | life saving s. |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | hayat kurtaran şey/kimse | lifesaver i. | ||
He protected me and became a lifesaver. Beni koruyarak hayatımı kurtaran kişi o oldu. More Sentences |
||||
Marine | ||||
Denizcilik | hayat kurtaran kurallar | life-saving rules i. |