|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
hayatta kalma |
survival i.
|
|
2 |
Yaygın Kullanım |
hayatta kalan |
surviver i.
|
|
3 |
Yaygın Kullanım |
hayatta kalan |
survivor i.
|
|
General |
|
4 |
Genel |
hayatta kalma ve faaliyete devam etme kabiliyeti |
ability to survive and operate i.
|
|
5 |
Genel |
hayatta başarısız olmuş |
joke i.
|
|
6 |
Genel |
hayatta kalan |
survivor i.
|
|
7 |
Genel |
hayatta kalma |
surviving i.
|
|
8 |
Genel |
hayatta kalmacılık |
survivalism i.
|
|
9 |
Genel |
hayatta kalma değeri |
survival value i.
|
|
10 |
Genel |
hayatta kalma becerisi |
survival skill i.
|
|
11 |
Genel |
hayatta kalma mücadelesi |
the struggle to survive i.
|
|
|
12 |
Genel |
hayatta kalma mücadelesi |
the struggle for survival i.
|
|
13 |
Genel |
(hayatta) yeni bir çığır açan deneyim |
a life changing experience i.
|
|
14 |
Genel |
hayatta kalma içgüdüsü |
instinct to survive i.
|
|
15 |
Genel |
1945 yılında japonya'daki atom bombalarının patlamasının ardından hayatta kalan insanlar |
hibakusha i.
|
|
16 |
Genel |
hayatta kalan akraba |
living relative i.
|
|
17 |
Genel |
vahşi hayatta/doğada hayatı idame |
wilderness survival i.
|
|
18 |
Genel |
hayatta kalma içgüdüsü |
survival instinct i.
|
|
19 |
Genel |
vahşi hayatta yaşama yeteneği |
bushcraft i.
|
|
20 |
Genel |
hayatta kalma meselesi |
matter of survival i.
|
|
21 |
Genel |
hayatta kalan bireylerin artmasıyla doğal popülasyonda yaşanan artış |
recruitment i.
|
|
22 |
Genel |
hayatta kalma uzmanı |
survival expert i.
|
|
23 |
Genel |
en güçlünün hayatta kalması |
survival of the fittest i.
|
|
24 |
Genel |
hayatta olma |
livingness i.
|
|
25 |
Genel |
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse |
marooner i.
|
|
26 |
Genel |
genellikle bir adaya terkedilmiş olup korsanlık yaparak hayatta kalmayı başaran kimse |
marooner i.
|
|
27 |
Genel |
çalılıkta hayatta kalmak için gerekli beceriler |
bushmanship i.
|
|
28 |
Genel |
hayatta belirli bir dönem |
hitch i.
|
|
29 |
Genel |
hayatta seçilen yol |
road i.
|
|
30 |
Genel |
(kamusal hayatta) yolsuzluk yapan kimse |
corruptionist i.
|
|
31 |
Genel |
hayatta kalma içgüdüsü |
self-preservation i.
|
|
|
32 |
Genel |
(siyasette, sosyal hayatta) bağımsız kimse |
free lance i.
|
|
33 |
Genel |
(yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) hayatta kalma kuvveti |
stamen [obsolete] i.
|
|
34 |
Genel |
hayatta kalan birey |
survival i.
|
|
35 |
Genel |
olağanüstü koşullarda hayatta kalacak şekilde önlemler alan kimse |
survivalist i.
|
|
36 |
Genel |
hayatta kalma |
survivance i.
|
|
37 |
Genel |
hayatta kalma |
survivency i.
|
|
38 |
Genel |
hayatta olmak |
be alive f.
|
|
39 |
Genel |
hayatta kalmak |
live f.
|
|
40 |
Genel |
hayatta kalmak |
keep alive f.
|
|
41 |
Genel |
hayatta kalmak |
survive f.
|
|
42 |
Genel |
hayatta tutmak |
keep alive f.
|
|
43 |
Genel |
-den sonra hayatta kalmak |
come through f.
|
|
44 |
Genel |
hayatta kalmaya çalışmak |
try to survive f.
|
|
45 |
Genel |
hayatta kalmak |
stay alive f.
|
|
46 |
Genel |
hayatta kalmak |
remain alive f.
|
|
47 |
Genel |
hayatta olmak |
exist f.
|
|
48 |
Genel |
(vahşi hayvanı) hayatta tutmak |
manage f.
|
|
49 |
Genel |
hayatta kalmak |
hold up f.
|
|
50 |
Genel |
yetişkinliğe kadar hayatta kalmak |
survive into adulthood f.
|
|
51 |
Genel |
hayatta kalamamak |
scrape along f.
|
|
52 |
Genel |
hayatta kalmak |
supervive [obsolete] f.
|
|
53 |
Genel |
hayatta tutmak |
survive f.
|
|
54 |
Genel |
hayatta kalmak |
exist f.
|
|
55 |
Genel |
hayatta yenilgiye uğramış |
down and out s.
|
|
56 |
Genel |
hayatta kalan |
surviving s.
|
|
57 |
Genel |
gerçek hayatta olduğu gibi |
true to life s.
|
|
58 |
Genel |
gerçek hayatta rastlanamayacak |
bigger than life s.
|
|
59 |
Genel |
gerçek hayatta rastlanamayacak |
larger than life s.
|
|
60 |
Genel |
vahşi hayatta |
in the wild s.
|
|
61 |
Genel |
gerçek hayatta yaşanan |
real-life s.
|
|
62 |
Genel |
gerçek hayatta olan |
real-life s.
|
|
63 |
Genel |
zor şartlar altında hayatta kalamayan |
nonhardy s.
|
|
64 |
Genel |
babası hayatta olmayan |
unfathered s.
|
|
65 |
Genel |
hayatta olunduğu sürece sahip olunan (arazi) |
lifehold s.
|
|
66 |
Genel |
özel hayatta olan |
off-camera s.
|
|
67 |
Genel |
özel hayatta gerçekleşen |
offstage s.
|
|
68 |
Genel |
hayatta bir kez karşılaşılacak olan |
once-in-a-lifetime s.
|
|
69 |
Genel |
hayatta olan |
flesh and blood s.
|
|
70 |
Genel |
hayatta olan |
flesh-and-blood s.
|
|
71 |
Genel |
gerçek hayatta karşılığı olmayan |
school s.
|
|
|
72 |
Genel |
hayatta kalan |
survivable s.
|
|
73 |
Genel |
hayatta kalmaya özgü |
survival s.
|
|
74 |
Genel |
gerçek hayatta |
in real life zf.
|
|
75 |
Genel |
ölümden sonraki hayatta |
hereafter zf.
|
|
76 |
Genel |
özel hayatta |
off-camera zf.
|
|
77 |
Genel |
özel hayatta olacak şekilde |
off-camera zf.
|
|
78 |
Genel |
özel hayatta |
offscreen zf.
|
|
79 |
Genel |
özel hayatta |
offstage zf.
|
|
80 |
Genel |
profesyonel hayatta |
onscreen zf.
|
|
81 |
Genel |
profesyonel hayatta |
on-screen zf.
|
|
82 |
Genel |
hayatta olmaz |
no way! ünl.
|
|
Phrasals |
|
83 |
Öbek Fiiller |
hayatta olmak |
kick around f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
hayatta olmak |
kick about f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
ile hayatta kalmak/yaşamını sürdürmek |
survive on f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
fırtınada hayatta kalmak |
weather out f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
bir süre hayatta kalmak |
last out f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yiyerek/içerek yaşamak/hayatta kalmak |
live off (of) (something) f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
… yiyerek hayatta kalmak |
live off f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey olmadan) hayatta kalmak |
get on (without someone or something) f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
ile hayatta kalmak |
get along on f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle) hayatta kalmak |
get along on (something) f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
(birinin) ölümünün ardından hayatta kalmak |
linger on after (someone) f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(birinin) arkasından hayatta kalmak |
linger on after (someone) f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
(birinin) ölümünden sonra hayatta kalmak |
linger on after (someone) f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
kışın ayakta/hayatta kalmak |
winter over f.
|
|
Phrases |
|
97 |
İfadeler |
gerçek hayatta olduğu gibi |
as in real life expr.
|
|
98 |
İfadeler |
günlük hayatta |
in day-to-day life expr.
|
|
99 |
İfadeler |
gerçek hayatta |
in real life (irl) expr.
|
|
100 |
İfadeler |
gerçek hayatta olduğu gibi |
as it is in real life expr.
|
|
101 |
İfadeler |
günlük hayatta |
in daily life expr.
|
|
102 |
İfadeler |
hayatta en hakiki mürşit ilimdir |
our true mentor in life is science expr.
|
|
103 |
İfadeler |
doğal hayatta |
in the wild expr.
|
|
Proverb |
|
104 |
Atasözü |
hayatta en hakiki mürşit ilimdir |
science is the only true guide in life
|
|
105 |
Atasözü |
insana hayatta bir kere şans vurur |
fortune knocks once at every man's door
|
|
106 |
Atasözü |
hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar |
all is grist that comes to the mill
|
|
107 |
Atasözü |
hayatta edinilen her türlü tecrübe işe yarar |
all is grist that comes to the mill
|
|
Colloquial |
|
108 |
Konuşma Dili |
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar |
the big (number)-o i.
|
|
109 |
Konuşma Dili |
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) |
the big (number)-o i.
|
|
110 |
Konuşma Dili |
hayatta 30, 40, 50 vb. gibi dönüm noktası sayılan yaşlar |
the big-o i.
|
|
111 |
Konuşma Dili |
hayatta yeni bir 10 yılın başlangıcı olan yaşlar (20, 30, 40 gibi) |
the big-o i.
|
|
112 |
Konuşma Dili |
hayatta 30, 40, 50 gibi dönüm noktası sayılan yaşlar |
the big -o i.
|
|
113 |
Konuşma Dili |
hayatta kalan |
vivor (survivor) i.
|
|
114 |
Konuşma Dili |
yüksek teknoloji terimlerini gündelik hayatta fazla ve gelişigüzel kullanma |
csl (computerese as a second language) i.
|
|
115 |
Konuşma Dili |
hayatta olmak |
kick around f.
|
|
116 |
Konuşma Dili |
hayatta/ölse yapamamak |
can't do something to save your life f.
|
|
117 |
Konuşma Dili |
hayatta işe yarar bir şeyler yapmak |
get a life f.
|
|
118 |
Konuşma Dili |
hayatta üretken olmak |
get a life f.
|
|
119 |
Konuşma Dili |
hayatta sorumluluk almaya başlamak |
get a life f.
|
|
120 |
Konuşma Dili |
hayatta kalma şansı kalmamak |
have had it f.
|
|
121 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi) hayatta yapmamak |
somebody wouldn't be seen/caught dead... f.
|
|
122 |
Konuşma Dili |
bir şeyi hayatta yapmam/yapmaz |
somebody wouldn't be seen/caught dead... f.
|
|
123 |
Konuşma Dili |
hayatta olmaz |
I'll be hanged expr.
|
|
124 |
Konuşma Dili |
gerçek hayatta tanıştık mı hiç? |
have we ever met in real life? expr.
|
|
125 |
Konuşma Dili |
hayatta bir kere |
once in a lifetime expr.
|
|
126 |
Konuşma Dili |
hayatta bir kez |
once in a lifetime expr.
|
|
127 |
Konuşma Dili |
gerçek hayatta olduğu gibi |
like in real life expr.
|
|
128 |
Konuşma Dili |
gerçek hayatta karşılaştık mı hiç? |
have we ever met in real life? expr.
|
|
129 |
Konuşma Dili |
hayatta yapmam! |
not for quids! expr.
|
|
130 |
Konuşma Dili |
hayatta bir defa |
once in a lifetime expr.
|
|
131 |
Konuşma Dili |
gerçek hayatta |
in reality expr.
|
|
132 |
Konuşma Dili |
hayatta kalamayacak kadar zayıf |
too weak to survive expr.
|
|
133 |
Konuşma Dili |
hayatta olmaz |
not in this life expr.
|
|
134 |
Konuşma Dili |
tam da gerçek hayatta olduğu gibi |
just like in real life expr.
|
|
135 |
Konuşma Dili |
tam da gerçek hayatta olduğu gibi |
just as in real life expr.
|
|
136 |
Konuşma Dili |
hayatta olmaz |
I'll be hanged expr.
|
|
137 |
Konuşma Dili |
hayatta olmaz |
I'll be hanged if I expr.
|
|
138 |
Konuşma Dili |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
139 |
Konuşma Dili |
hayatta olmaz |
not on your tintype [obsolete] [us] expr.
|
|
140 |
Konuşma Dili |
başka bir hayatta görüşürüz |
(I'll) see you in another life expr.
|
|
141 |
Konuşma Dili |
başka bir hayatta görüşmek üzere |
(I'll) see you in another life expr.
|
|
142 |
Konuşma Dili |
hadi sana hayatta başarılar |
(I'll) see you in another life expr.
|
|
143 |
Konuşma Dili |
hayatta yapamam/yapamaz/yapamayız/yapamazlar |
cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
|
|
144 |
Konuşma Dili |
bir şeyi bir daha hayatta yapmam |
I won't do something again in a hurry expr.
|
|
145 |
Konuşma Dili |
(hayatta) hiçbir şey bedava değildir |
you don't get for nothing expr.
|
|
146 |
Konuşma Dili |
hadi sana hayatta başarılar |
cuial (see you in another life) kısalt.
|
|
Idioms |
|
147 |
Deyim |
en güçlünün hayatta kalması |
(the) survival of the fittest i.
|
|
148 |
Deyim |
güçlü olan hayatta kalır |
(the) survival of the fittest i.
|
|
149 |
Deyim |
(hayatta olan) kişi |
living soul i.
|
|
150 |
Deyim |
hayatta olma |
the land of the living i.
|
|
151 |
Deyim |
hayatta kalan/geriye kalan kişi/şey |
the last of the mohicans i.
|
|
152 |
Deyim |
bir gruptan/türden/ırktan en son hayatta/ayakta kalan |
the last of the mohicans i.
|
|
153 |
Deyim |
bir gruptan/türden/ırktan hayatta/geriye kalan son kişi/şey |
the last of the mohicans i.
|
|
154 |
Deyim |
hayatta olmak |
draw breath f.
|
|
155 |
Deyim |
hayatta yapamamak |
not have an earthly chance f.
|
|
156 |
Deyim |
hayatta yapamamak |
stand no earthly chance f.
|
|
157 |
Deyim |
hayatta yapamamak |
not stand an earthly chance f.
|
|
158 |
Deyim |
çok çekip hayatta pişmek |
go through the mill f.
|
|
159 |
Deyim |
hayatta başarısızlığa uğramak |
come down in the world f.
|
|
160 |
Deyim |
hayatta kalma mücadelesi vermek |
be fighting for one's life f.
|
|
161 |
Deyim |
hayatta gerçekten uğraşması/yapması gereken kariyeri/işi yapmamak. yanlış meslek seçmek |
miss one's calling f.
|
|
162 |
Deyim |
hayatta kalmaya çalışmak |
gasp for life f.
|
|
163 |
Deyim |
hayatta kalmak |
keep body and soul together f.
|
|
164 |
Deyim |
hayatta başarılı olmak |
rise in the world f.
|
|
165 |
Deyim |
hayatta başarılı olmak |
get on in the world f.
|
|
166 |
Deyim |
hayatta olduğu her güne şükretmek |
feel grateful for each day f.
|
|
167 |
Deyim |
(hayatta) (kendi başına) başarılı olmak/başarmak |
make one's way in the world f.
|
|
168 |
Deyim |
hayatta daha istikrarlı olmak |
have one's act together f.
|
|
169 |
Deyim |
hayatta daha başarılı olmak |
have one's act together f.
|
|
170 |
Deyim |
hayatta başarılı olmanın sırrını bulmak |
have the right idea f.
|
|
171 |
Deyim |
(hayatta/her şeyde) olumlu yanlara odaklanmak |
look on the sunny side (of life/things) f.
|
|
172 |
Deyim |
(hayatta/her şeyde) iyi yanlara odaklanmak |
look on the sunny side (of life/things) f.
|
|
173 |
Deyim |
hayatta yapamamak |
not stand an earthly [uk] f.
|
|
174 |
Deyim |
hayatta yapamamak |
not have an earthly [uk] f.
|
|
175 |
Deyim |
hayatta olmak |
be alive and well f.
|
|
176 |
Deyim |
hayatta kalma mücadelesi vermek |
be fighting for one's life f.
|
|
177 |
Deyim |
hayatta kalmaya çalışmak |
be fighting for one's life f.
|
|
178 |
Deyim |
hayatta kalmaya çalışmak |
be fighting for your life f.
|
|
179 |
Deyim |
(hayatta) (kendi başına) başarılı olmak/başarmak |
make way in the world f.
|
|
180 |
Deyim |
bir şeyi hayatta yapamamak |
not be able to do something for toffee f.
|
|
181 |
Deyim |
hayatta kaçırmamak |
not miss for the world f.
|
|
182 |
Deyim |
(birine) hayatta güvenmemek |
not trust (someone) as far as (one) can throw (them) f.
|
|
183 |
Deyim |
(birine) hayatta güvenmemek |
not trust (someone) farther than (one) can throw (them) f.
|
|
184 |
Deyim |
birine hayatta güvenmemek |
not trust someone as far as one can throw him/her f.
|
|
185 |
Deyim |
birine hayatta güvenmemek |
not trust someone as far as you can throw them f.
|
|
186 |
Deyim |
birine hayatta güvenmemek |
not trust someone as far as you could throw them f.
|
|
187 |
Deyim |
hayatta başarılı olmak |
rise (up) in the world f.
|
|
188 |
Deyim |
hayatta yükselmek |
rise (up) in the world f.
|
|
189 |
Deyim |
(bir şeyi) ölse/hayatta yapmamak |
wouldn't be caught dead (doing something) f.
|
|
190 |
Deyim |
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek |
wouldn't be caught dead at (something) f.
|
|
191 |
Deyim |
(bir şeyi) ölse/hayatta giymemek |
wouldn't be caught dead in (something) f.
|
|
192 |
Deyim |
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek |
wouldn't be caught dead in (something) f.
|
|
193 |
Deyim |
ölse/hayatta (biriyle) birlikte olmamak |
wouldn't be caught dead with (someone) f.
|
|
194 |
Deyim |
ölse/hayatta (bir şeye) sahip olmamak |
wouldn't be caught dead with (something) f.
|
|
195 |
Deyim |
(bir şeyi) ölse/hayatta yapmamak |
wouldn't be seen dead (doing something) f.
|
|
196 |
Deyim |
(bir şeyi) ölse/hayatta giymemek |
wouldn't be seen dead at (something) f.
|
|
197 |
Deyim |
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek |
wouldn't be seen dead at (something) f.
|
|
198 |
Deyim |
(bir yerde) ölse/hayatta bulunmamak |
wouldn't be seen dead at (something) f.
|
|
199 |
Deyim |
(bir şeyi) ölse/hayatta giymemek |
wouldn't be seen dead in (something) f.
|
|
200 |
Deyim |
(bir şeye) ölse/hayatta girmemek |
wouldn't be seen dead in (something) f.
|
|
201 |
Deyim |
ölse/hayatta (biriyle) olmamak |
wouldn't be seen dead with f.
|
|
202 |
Deyim |
ölse/hayatta (bir şeye) sahip olmamak |
wouldn't be seen dead with f.
|
|
203 |
Deyim |
hala ayakta/hayatta |
live and well s.
|
|
204 |
Deyim |
gerçek hayatta |
off camera zf.
|
|
205 |
Deyim |
gerçek hayatta |
off camera zf.
|
|
206 |
Deyim |
hayatta olmaz |
that cat won't jump expr.
|
|
207 |
Deyim |
hayatta inanmam |
that cat won't jump expr.
|
|
208 |
Deyim |
hayatta olmaz |
that cat won't jump expr.
|
|
209 |
Deyim |
hayatta inanmam |
that cat won't jump expr.
|
|
210 |
Deyim |
avucunu yalarsın!/boşuna beklersin!/hayatta olmaz! |
not on your nelly! expr.
|
|
211 |
Deyim |
bir daha hayatta gitmem/yapmam anlamına gelen bir deyim |
(one) won't be (doing something) again in a hurry expr.
|
|
212 |
Deyim |
bir daha hayatta gitmem/yapmam anlamına gelen bir deyim |
(one) won't (do something) again in a hurry expr.
|
|
213 |
Deyim |
hayatta/asla olmaz |
not for love nor money expr.
|
|
214 |
Deyim |
hayatta kaçırmam! |
not miss something for the world expr.
|
|
215 |
Deyim |
hayatta olmaz |
not on your life! expr.
|
|
216 |
Deyim |
hayatta olmaz! |
in a pig's eye expr.
|
|
217 |
Deyim |
hayatta anlayamadığım şeylerden biri de |
one of life's great mysteries expr.
|
|
218 |
Deyim |
hayatta anlayamadığım şeylerden biri de |
another life's great mysteries expr.
|
|
219 |
Deyim |
hayatta olmaz! |
not in a million years! expr.
|
|
220 |
Deyim |
hayatta/asla olmaz |
not on your life expr.
|
|
221 |
Deyim |
hayatta kaçırmam! |
not miss something for love nor money expr.
|
|
222 |
Deyim |
hayatta olmaz |
not on your life expr.
|
|
223 |
Deyim |
hayatta/asla olmaz |
not for anything in the world expr.
|
|
224 |
Deyim |
sivil hayatta |
in civvy street expr.
|
|
225 |
Deyim |
hayatta ne yapacağına karar vermemiş |
at odds with the world expr.
|
|
226 |
Deyim |
hayatta ne yapacağına karar vermemiş |
at odds with yourself expr.
|
|
227 |
Deyim |
(biri) hala hayatta |
(one) woke up on the right side of the grass expr.
|
|
228 |
Deyim |
(biri) en azından hala hayatta |
(one) woke up on the right side of the grass expr.
|
|
229 |
Deyim |
onlara hayatta güvenmem |
I wouldn't trust them as far as I could spit expr.
|
|
230 |
Deyim |
onlara hayatta güvenmem |
I wouldn't trust him/her as far as I could throw them expr.
|
|
231 |
Deyim |
(biri bir şeyi) bir daha hayatta yapmaz |
(one) wouldn't (do something) again in a hurry expr.
|
|
232 |
Deyim |
hayatta değişmeyen tek şey değişimin kendisidir |
change is the only constant in life expr.
|
|
233 |
Deyim |
hayatta değişmeyen tek şey değişimdir |
change is the only constant in life expr.
|
|
234 |
Deyim |
hayatta yok |
not an earthly expr.
|
|
235 |
Deyim |
hayatta bir kez yaşanacak bir deneyim |
once-in-a-lifetime experience expr.
|
|
236 |
Deyim |
hayatta bir kez yaşanacak bir deneyim |
once-in-a-lifetime experience expr.
|
|
237 |
Deyim |
hayatta bir kez olacak bir durum |
once-in-a-lifetime situation expr.
|
|
238 |
Deyim |
hayatta bir kez yaşanacak bir durum |
once-in-a-lifetime situation expr.
|
|
239 |
Deyim |
hayatta bir kez başına gelecek bir şey |
once-in-a-lifetime situation expr.
|
|
240 |
Deyim |
hayatta hiçbir şey bedava değildir |
tinstaafl (there is no such thing as a free lunch) expr.
|
|
Speaking |
|
241 |
Konuşma |
hayatta olmaz |
noway ünl.
|
|
242 |
Konuşma |
hayatta olmaz |
noways ünl.
|
|
243 |
Konuşma |
bu hayatta geçiciyiz |
we are temps expr.
|
|
244 |
Konuşma |
hayatta hiçbir şey bedava değildir |
tanstaafl (there ain't no such thing as a free lunch) expr.
|
|
245 |
Konuşma |
hayatta ne ekersen onu biçersin |
you only get out of life what you put in expr.
|
|
246 |
Konuşma |
hayatta en çok istediğin şey nedir? |
what do you want most in life? expr.
|
|
247 |
Konuşma |
hayatta en çok istediğin şey ne? |
what do you want most in life? expr.
|
|
248 |
Konuşma |
hayatta olmaz/asla! |
never in a thousand years! expr.
|
|
249 |
Konuşma |
hayatta olduğum için şanslıyım |
I'm lucky to be alive expr.
|
|
250 |
Konuşma |
hayatta olmaz |
no can do expr.
|
|
251 |
Konuşma |
hayatta başarılar! |
have a great life! expr.
|
|
252 |
Konuşma |
hayatta ilgini en çok ne çekiyor? |
what interests you most in life? expr.
|
|
253 |
Konuşma |
hayatta başarılar! |
have a nice life! expr.
|
|
254 |
Konuşma |
gerçek hayatta ne iş yapıyorsunuz? |
what do you do in the real world? expr.
|
|
255 |
Konuşma |
hayatta olmaz/asla! |
not in a thousand years! expr.
|
|
256 |
Konuşma |
hala hayatta olması bir mucize |
it's a wonder she's still alive expr.
|
|
257 |
Konuşma |
hayatta hiçbir şey bedava değildir |
there ain't no such thing as a free lunch expr.
|
|
258 |
Konuşma |
hayatta olduğun için şanslısın |
you're lucky to be alive expr.
|
|
259 |
Konuşma |
hayatta kaçırmam bunu |
I wouldn't miss it for the world expr.
|
|
260 |
Konuşma |
onun hayatta kalması bir mucize |
it's a wonder she's still alive expr.
|
|
261 |
Konuşma |
o adam hayatta kendisinden başka kimseyi sevmedi |
that man has never loved anyone but himself expr.
|
|
262 |
Konuşma |
kaçınız hayatta kaldı? |
how many of you survived? expr.
|
|
263 |
Konuşma |
sana hayatta başarılar! |
have great life! expr.
|
|
264 |
Konuşma |
sana hayatta başarılar! |
have nice life! expr.
|
|
265 |
Konuşma |
(bir şeyi) hayatta yapmamak/giymemek/olmaz |
somebody would not be caught dead expr.
|
|
266 |
Konuşma |
hayatta olmaz/asla |
never in a million years expr.
|
|
Trade/Economic |
|
267 |
Ticaret/Ekonomi |
ekonomik hayatta etki doğurmayan vergi |
neutral tax i.
|
|
268 |
Ticaret/Ekonomi |
hayatta kalma asgari harcama sepeti |
survival minimum expenditure basket i.
|
|
269 |
Ticaret/Ekonomi |
hayatta kalan sigortası |
survivorship insurance i.
|
|
270 |
Ticaret/Ekonomi |
hayatta kalanlar grafiği |
survivor life curve i.
|
|
271 |
Ticaret/Ekonomi |
hayatta kalma |
survival i.
|
|
272 |
Ticaret/Ekonomi |
hayatta kalan tablosu |
survivorship table i.
|
|
273 |
Ticaret/Ekonomi |
hayatta kalma tekniği |
survival technique i.
|
|
274 |
Ticaret/Ekonomi |
hayatta kalan rantı |
survivorship annuity i.
|
|
275 |
Ticaret/Ekonomi |
iktisadi hayatta devlet denetimini savunanlar |
interventionists i.
|
|
276 |
Ticaret/Ekonomi |
kurumun uzun dönem hayatta kalma yetisi |
solvency i.
|
|
277 |
Ticaret/Ekonomi |
ticari hayatta canlılık |
buoyant i.
|
|
Law |
|
278 |
Hukuk |
hayatta olma şartıyla zilyetlik |
life interest i.
|
|
279 |
Hukuk |
karısı öldükten sonra kocanın hayatta müşterek çocukları bulunmak şartıyla karısına ait olan mülkleri alma hak |
curtesy consummate i.
|
|
280 |
Hukuk |
kahramanca yöntemlerle hayatta tutulmak yerine onurlu şekilde ölmeye karar verme hakkı |
right to die i.
|
|
281 |
Hukuk |
ortak mülk üzerinde daha uzun süre hayatta kalan hak sahibi kimse |
survivor i.
|
|
282 |
Hukuk |
daha uzun süre hayatta kalan tarafın ortak mülk üzerindeki yasal mülkiyet hakkı |
survivorship i.
|
|
283 |
Hukuk |
ölümcül hasta veya komada olan kimsenin hayatta tutulmayı reddetme hakkını savunan |
right-to-die s.
|
|
Politics |
|
284 |
Siyasal |
büyük çıkar çevrelerinin sosyal ve ekonomik hayatta önemli görevlere sahip olduğu faşist devlet anlayışı |
corporative state i.
|
|
285 |
Siyasal |
büyük çıkar çevrelerinin sosyal ve ekonomik hayatta önemli görevlere sahip olduğu faşist devlet anlayışı |
corporativism i.
|
|
286 |
Siyasal |
iktisadi hayatta önemli ve etkin görevlere sahip olan devlet |
corporative i.
|
|
Technical |
|
287 |
Teknik |
hayatta olmak |
live f.
|
|
288 |
Teknik |
hayatta kalmak |
survive f.
|
|
Marine |
|
289 |
Denizcilik |
sivil görevlerinin yanı sıra günlük hayatta da yunan kadırga komutanı gibi giyinen atinalı |
trierarch i.
|
|
290 |
Denizcilik |
hayatta kalma oranı |
survival rate i.
|
|
Medical |
|
291 |
Medikal |
hem annenin hem de bebeğin hayatta kalma şansı |
chance of survival of both mother and baby i.
|
|
292 |
Medikal |
hayatta kalma eğrisi |
survival curve i.
|
|
293 |
Medikal |
hayatta kalım eğrisi |
survival curve i.
|
|
294 |
Medikal |
hayatta kalabilirlik |
survivability i.
|
|
295 |
Medikal |
hayatta kalma |
survivability i.
|
|
296 |
Medikal |
hayatta kalım |
survivability i.
|
|
297 |
Medikal |
nükleer-biyolojik-kimyasal hayatta kalabilirlik |
nuclear-biological-chemical survivability i.
|
|
298 |
Medikal |
nükleer biyolojik kimyasal hayatta kalabilirlik |
nuclear biological chemical survivability i.
|
|
299 |
Medikal |
kırmızı kan hücrelerinin hayatta kaldığı transfüzyon reaksiyonuyla ilgili |
nonhaemolytic s.
|
|
300 |
Medikal |
kırmızı kan hücrelerinin hayatta kaldığı transfüzyon reaksiyonuyla ilgili |
nonhemolytic s.
|
|
301 |
Medikal |
daha kötü adapte olmuş bireylerin hayatta kalmasını sağlayan |
dysgenic s.
|
|
302 |
Medikal |
daha kötü adapte olmuş bireylerin hayatta kalmasını sağlayan |
disgenic s.
|
|
Psychology |
|
303 |
Psikoloji |
hayatta kalma suçluluğu |
survival guilt i.
|
|
304 |
Psikoloji |
hayatta kalma sendromu |
survivor syndrome i.
|
|
305 |
Psikoloji |
hayatta kalma suçluluğu |
survivor guilt i.
|
|
306 |
Psikoloji |
hayatta kalma suçluluğu |
survivor's guilt i.
|
|
307 |
Psikoloji |
hayatta kalma sendromu |
survivor guilt i.
|
|
308 |
Psikoloji |
hayatta kalma sendromuw |
survivor's guilt i.
|
|
309 |
Psikoloji |
hayatta kalma sendromuw |
survivor's syndrome i.
|
|
310 |
Psikoloji |
hayatta kalma ön yargısı |
survivorship bias i.
|
|
311 |
Psikoloji |
hayatta kalma yanılgısı |
survivorship bias i.
|
|
312 |
Psikoloji |
hayatta kalma ön yargısı |
survival bias i.
|
|
313 |
Psikoloji |
hayatta kalma yanılgısı |
survival bias i.
|
|
314 |
Psikoloji |
hayatta kalma ön yargısı |
immortal time bias i.
|
|
315 |
Psikoloji |
hayatta kalma yanılgısı |
immortal time bias i.
|
|
Statistics |
|
316 |
İstatistik |
(carlisle cetveline göre) belli yaştaki birinin başka bir yaştaki birine göre hayatta kalma olasılığı |
chance of survivorship i.
|
|
317 |
İstatistik |
hayatta kalanlar eğrisi |
survivor life curve i.
|
|
318 |
İstatistik |
farklı yaşlardaki hayatta kalma yüzdelerini gösteren tablo |
lifetable i.
|
|
Biology |
|
319 |
Biyoloji |
vücutta bulunan yapılarının ve vücudun işlevlerinin organizmanın hayatta kalmasını sağlamada olduğu gibi genel bir amaca hizmet ettiği prensibi |
teleonomy i.
|
|
320 |
Biyoloji |
hayatta kalma içgüdüsü |
survival instinct i.
|
|
321 |
Biyoloji |
en uyum sağlayanın hayatta kalması |
survival of the fittest i.
|
|
322 |
Biyoloji |
bir genin canlının hayatta kalma şansını azaltmasına rağmen akrabalarına fayda getiriyorsa gelecek nesillere aktarılacağını ifade eden bir teori |
kin selection i.
|
|
323 |
Biyoloji |
en uygun olanın hayatta kalması |
survival of the fittest i.
|
|
324 |
Biyoloji |
(evrim mekanizmasında) güçlü olanın hayatta kalması |
survival i.
|
|
325 |
Biyoloji |
(belli bir çevrede) hayatta kalamayan |
unfit s.
|
|
326 |
Biyoloji |
hayatta olagelen |
intravitam zf.
|
|
Marine Biology |
|
327 |
Deniz Biyolojisi |
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş bir familya |
terebratulidae i.
|
|
328 |
Deniz Biyolojisi |
ingiltere'de thames nehri'ndeki gel-git düzlükleri boyunca hayatta kalmak için toprağı kazan bir deniz kestanesi |
mud lark [dialect] i.
|
|
329 |
Deniz Biyolojisi |
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş familyayla ilgili |
terebratuloid s.
|
|
330 |
Deniz Biyolojisi |
halen hayatta olan ve soyu tükenmiş kolsu ayaklıları kapsayan geniş familyaya benzeyen |
terebratuloid s.
|
|
Zoology |
|
331 |
Zooloji |
birçok omurgasız hayvan tarafından sonbaharda yumurtlanıp kış koşullarında hayatta kalan bir yumurta |
winter egg i.
|
|
Botanic |
|
332 |
Botanik |
bitkilerin kış mevsimi veya kurak mevsimlerde hayatta kalması |
perennation i.
|
|
333 |
Botanik |
(bitki) bir büyüme sezonundan diğerine kadar hayatta kalmak |
perennate f.
|
|
334 |
Botanik |
çok az odunsu dokusu olup yalnızca bir sezon boyunca hayatta kalan (bitki sapı) |
herbaceous s.
|
|
335 |
Botanik |
hiç odunsu dokusu olmayıp yalnızca bir sezon boyunca hayatta kalan (bitki sapı) |
herbaceous s.
|
|
336 |
Botanik |
patojenik organizmanın elverişsiz koşullarda hayatta kalmasına izin veren |
holdover s.
|
|
337 |
Botanik |
patojenik organizmanın elverişsiz koşullarda hayatta kalmasına izin veren |
holdover s.
|
|
Social Sciences |
|
338 |
Sosyal Bilimler |
şu an hayatta olan insan |
modern i.
|
|
History |
|
339 |
Tarih |
hayatta olunan dönem |
flor. (floruit) i.
|
|
340 |
Tarih |
sivil görevlerinin yanı sıra günlük hayatta da yunan kadırga komutanı gibi giyinen atinalıyla ilgili |
trierarchal s.
|
|
Religious |
|
341 |
Dini |
büyük tufan sonrası hayatta kalan kimse |
postdiluvial i.
|
|
342 |
Dini |
nuh tufanı sonrası hayatta kalan şey |
postdiluvial i.
|
|
343 |
Dini |
büyük tufan sonrası hayatta kalan şey |
postdiluvial i.
|
|
344 |
Dini |
nuh tufanı sonrası hayatta kalan kimse |
postdiluvial i.
|
|
345 |
Dini |
büyük tufan sonrası hayatta kalan kimse |
postdiluvian i.
|
|
346 |
Dini |
nuh tufanı sonrası hayatta kalan kimse |
postdiluvian i.
|
|
347 |
Dini |
büyük tufan sonrası hayatta kalan kimse |
post-diluvian i.
|
|
348 |
Dini |
nuh tufanı sonrası hayatta kalan kimse |
post-diluvian i.
|
|
Philosophy |
|
349 |
Felsefe |
bir yaşam felsefesi olarak sosyal hayatta çıplak dolaşma |
nudism i.
|
|
Military |
|
350 |
Askeri |
askeri operasyondan sonra hayatta kalan kuvvetler |
remaining forces [usa] i.
|
|
351 |
Askeri |
arama kurtarma ve hayatta kalma eğitim merkezi |
search rescue and survivability training centre i.
|
|
352 |
Askeri |
denizde hayatta kalma |
survivability in the sea i.
|
|
353 |
Askeri |
hayatta kalabilme |
survival i.
|
|
354 |
Askeri |
hayatta kalabilirlik |
survivability i.
|
|
355 |
Askeri |
hayatta kalma eğitimi |
survivability training i.
|
|
356 |
Askeri |
muharebede hayatta kalma |
combat survival i.
|
|
357 |
Askeri |
harekat için hayatta kalmak |
survive to operate f.
|
|
358 |
Askeri |
hayatta kalmak |
survive f.
|
|
359 |
Askeri |
kağıt üzerinde yapılan planlar gerçek hayatta işlemez |
no plan survives contact with the enemy expr.
|
|
Abbreviation |
|
360 |
Kısaltma |
hayatta kalan çocuğu olmadan |
s.p.s. (sine prole superstite) zf.
|
|
Ornithology |
|
361 |
Kuşbilim |
kariyamalar familyasının hayatta kalan tek cinsi |
cariama i.
|
|
Slang |
|
362 |
Argo |
hayatta bir tek amacı olan, bilimsel veya teknik arayışlarda başarılı fakat sosyal anlamda yetersiz kimse |
nerdy i.
|
|
363 |
Argo |
makineye bağlı olarak hayatta kalan hasta |
gork i.
|
|
364 |
Argo |
günlük hayatta/pratik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
street smarts i.
|
|
365 |
Argo |
hayatta ilerleme kaydetmek |
get (one's) shit together f.
|
|
366 |
Argo |
hayatta çabalar durursun ve sonunda da ölür gidersin |
life’s a bitch, then you die expr.
|
|
367 |
Argo |
(biri bir şeyi) hayatta yapamaz |
can't (do something) to save (one's) life expr.
|
|
368 |
Argo |
(bir şeyi) hayatta yapamaz |
can't (do something) for toffee expr.
|
|
369 |
Argo |
bir şeyi hayatta yapamaz |
can't do something for toffee [uk] expr.
|
|
370 |
Argo |
hayatta olmaz |
in a pig's arse [uk/australia] exclam.
|
|
371 |
Argo |
hayatta/dünyada inanmam |
in a pig's arse [uk/australia] exclam.
|
|
British Slang |
|
372 |
İngiliz Argosu |
hayatta göremeyeceğin kadar çılgın |
mad as a bottle of chips expr.
|
|