|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
ani ve kısa süren bir rüzgar |
flurry i.
|
|
2 |
Genel |
uzun süren bir ihtilaf |
a running battle i.
|
|
3 |
Genel |
kısa süren yağmur |
shower i.
|
|
4 |
Genel |
uzun süren zor bir iş |
a long haul i.
|
|
5 |
Genel |
ömür boyu süren |
lifetime i.
|
|
6 |
Genel |
uzun süren düşmanlık |
feud i.
|
|
7 |
Genel |
ms 100'den ms 1432'ye kadar süren kadim kamboçya medeniyeti |
khmer i.
|
|
8 |
Genel |
ms 950 yıllarında dnyeper havzasının kuzey kesimlerinde başlayıp bugün de süren medeniyet |
orthodox christian i.
|
|
9 |
Genel |
türkiye'de ms 680 civarında doğup bugün de süren medeniyet |
orthodox christian i.
|
|
10 |
Genel |
kısa süren şiddetli rüzgar |
scud i.
|
|
11 |
Genel |
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri süren kimse |
forger i.
|
|
|
12 |
Genel |
mıknatısla süren kuwet |
magnetomotive force i.
|
|
13 |
Genel |
genellikle birkaç gün süren ve yürüyüşle geçen tatil |
walking tour i.
|
|
14 |
Genel |
kısa süren şuur kaybı |
blackout i.
|
|
15 |
Genel |
iz süren avcı |
stalker i.
|
|
16 |
Genel |
çok kısa süren şey |
snatch i.
|
|
17 |
Genel |
saban süren kimse |
plowman i.
|
|
18 |
Genel |
kısa süren seks |
quickie i.
|
|
19 |
Genel |
kısa süren hummalı faaliyet |
bout i.
|
|
20 |
Genel |
insanları iyileştirdiğini öne süren kişi |
healer i.
|
|
21 |
Genel |
kısa süren bir heyecan |
flurry i.
|
|
22 |
Genel |
kısa süren hafif bir kar yağışı |
flurry i.
|
|
23 |
Genel |
dört yıl süren olay |
quadrennial i.
|
|
24 |
Genel |
kısa süren barış |
short-lived peace i.
|
|
25 |
Genel |
sefa süren |
dissipator i.
|
|
26 |
Genel |
hüküm süren koşullar |
prevailing circumstances i.
|
|
27 |
Genel |
hüküm süren şartlar |
prevailing circumstances i.
|
|
28 |
Genel |
sadece bir gün süren |
ephemerae i.
|
|
29 |
Genel |
uzun süren ölüm |
protracted death i.
|
|
30 |
Genel |
uzun süren/süreli yas/elem/keder |
prolonged grief i.
|
|
31 |
Genel |
insanlığın adem-öncesi bir başlangıcı olduğunu ileri süren dini görüş |
preadamism i.
|
|
|
32 |
Genel |
ileri süren kimse |
assertor i.
|
|
33 |
Genel |
saban süren kimse |
ploughman i.
|
|
34 |
Genel |
avının izini kokusu ile süren bir tür köpek türü |
rach i.
|
|
35 |
Genel |
tüm gece süren parti |
all-night party i.
|
|
36 |
Genel |
sabah dokuzdan akşam beşe kadar süren iş |
nine-to-five job i.
|
|
37 |
Genel |
motosiklet süren, orta yaşlı adam |
bambi (born-again middle-aged biker) i.
|
|
38 |
Genel |
uzun süren zarar |
lasting damage i.
|
|
39 |
Genel |
(kanıt) ileri süren kişi |
adducer i.
|
|
40 |
Genel |
üç tekerlekli bisiklet süren kimse |
tricyclist i.
|
|
41 |
Genel |
tüm gece süren proje |
all nighter i.
|
|
42 |
Genel |
tüm gece süren etkinlik |
all nighter i.
|
|
43 |
Genel |
tüm gün süren etkinlik |
all-dayer i.
|
|
44 |
Genel |
bütün gece süren şey |
all-nighter i.
|
|
45 |
Genel |
sav öne süren kimse |
asserter i.
|
|
46 |
Genel |
2000'den 2009'un sonuna kadar süren on yıllık dönem |
aughts i.
|
|
47 |
Genel |
keyfii süren |
enjoyer i.
|
|
48 |
Genel |
tek tekerlekli bisiklet süren kimse |
unicyclist i.
|
|
49 |
Genel |
taşıtı süren/idare eden |
jockey i.
|
|
50 |
Genel |
keyfini süren kimse |
enjoyer i.
|
|
51 |
Genel |
bir şeyi süren kimse |
jockey i.
|
|
52 |
Genel |
keyifli bir yaşam süren kimse |
jovialist [obsolete] i.
|
|
53 |
Genel |
başkasının yerine hüküm süren kraliçe |
queen regent i.
|
|
54 |
Genel |
tartışmada savı ortaya süren ve savunan taraf |
affirmative i.
|
|
55 |
Genel |
(dedektif gibi) iz süren kimse |
bird dog i.
|
|
56 |
Genel |
bir saniyeden uzun süren melodik hareket |
leap i.
|
|
57 |
Genel |
uzun süren piknik |
maroon i.
|
|
58 |
Genel |
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti |
marooning party i.
|
|
59 |
Genel |
uzun süren piknik |
marooning party i.
|
|
60 |
Genel |
at arabası süren kimse |
hacker i.
|
|
61 |
Genel |
at arabası süren kimse |
hackie i.
|
|
62 |
Genel |
bir pistteki belirtilen gün kadar süren at veya köpek yarışı sezonu |
meeting i.
|
|
63 |
Genel |
lüks hayat süren kimse |
high liver i.
|
|
64 |
Genel |
hipotez öne süren kimse |
hypothetist i.
|
|
65 |
Genel |
doğadaki hareketin çeşitli biçimlerinin tek bir gücün tezahürleri olduğunu ileri süren kuram |
monodynamism i.
|
|
66 |
Genel |
doğaüstü kişi veya olayların insanın hayal gücünden kaynaklandığını ileri süren görüşe bağlı kimse |
mythicist i.
|
|
67 |
Genel |
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti |
demonianism [obsolete] i.
|
|
68 |
Genel |
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti |
demoniasm i.
|
|
69 |
Genel |
insanların ağaçlardan geldiklerini öne süren teori ve çalışma |
dendranthropology i.
|
|
70 |
Genel |
eke süren kimse |
denigrator i.
|
|
71 |
Genel |
aralıksız süren ve ince olmayan zonklama sesi |
grumbling i.
|
|
|
72 |
Genel |
pişen ürünlere krema süren kimse |
icer i.
|
|
73 |
Genel |
kısa süren romantik ilişki |
idyl i.
|
|
74 |
Genel |
kısa süren romantik ilişki |
idyll i.
|
|
75 |
Genel |
(az eğitimli atları süren) yetenekli binici |
rough rider i.
|
|
76 |
Genel |
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren kimse |
impossibilist i.
|
|
77 |
Genel |
işi yokuşa süren kimse |
ditherer i.
|
|
78 |
Genel |
top süren kimse |
dribbler i.
|
|
79 |
Genel |
uyuşturucu etkisi altındayken araba süren kimse |
drug-driver i.
|
|
80 |
Genel |
maddenin doğasının tüm fenomenlerin kaynağı olduğunu ileri süren doktrin |
pamphysicism i.
|
|
81 |
Genel |
akıl ve maddenin birbirine eşlik etmesine karşın birbiri ile ilişkili olmadığını öne süren felsefi teori |
parallelism i.
|
|
82 |
Genel |
süren şey |
continuer i.
|
|
83 |
Genel |
posta arabası süren kimse |
postboy i.
|
|
84 |
Genel |
posta arabası süren kimse |
postilion [obsolete] i.
|
|
85 |
Genel |
posta arabası süren kimse |
postillion [obsolete] i.
|
|
86 |
Genel |
kısa süren canlı deneyim |
flashing i.
|
|
87 |
Genel |
genellikle kiralık olan tek atlı arabayı süren kimse |
flyman [uk] i.
|
|
88 |
Genel |
savaş arabası süren kimse |
phaeton i.
|
|
89 |
Genel |
tarla süren adam |
plower i.
|
|
90 |
Genel |
rafael öncesi resmini takip ettiğini öne süren modern bir sanat akımı |
preraphaelism i.
|
|
91 |
Genel |
derin ve uzun süren ses |
pealing i.
|
|
92 |
Genel |
derin ve uzun süren ses |
rolling i.
|
|
93 |
Genel |
görerek iz süren tazı |
sighthound i.
|
|
94 |
Genel |
anormal, uzun süren ve genellikle ağrılı ereksiyon |
priapism i.
|
|
95 |
Genel |
kızak süren kimse |
sledger i.
|
|
96 |
Genel |
kokuyla iz süren kimse |
smeller i.
|
|
97 |
Genel |
insanoğlundan önce dünya'da başka bir uygarlığın yaşadığını öne süren hipotez |
silurian hypothesis i.
|
|
98 |
Genel |
uzun süren işlem |
lengthy process i.
|
|
99 |
Genel |
at arabası süren kimse |
stager i.
|
|
100 |
Genel |
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori |
stahlism i.
|
|
101 |
Genel |
kendi toprağını süren köylü |
statesman [dialect] [uk] i.
|
|
102 |
Genel |
(yeniden doğumda) iman ile insan eyleminin birbirini desteklediğini öne süren teolojik bir öğreti |
synergism i.
|
|
103 |
Genel |
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak |
euhemerize f.
|
|
104 |
Genel |
mitlerin gerçek olay veya kişiler üzerine kurulduğunu ileri süren teoriyle açıklamak |
euhemerise f.
|
|
105 |
Genel |
iki yıl süren |
biennial s.
|
|
106 |
Genel |
uzun süren |
everlasting s.
|
|
107 |
Genel |
üç yüzyıl süren |
tercentennial s.
|
|
108 |
Genel |
hüküm süren |
in the ascendant s.
|
|
109 |
Genel |
kısa süren |
fleeting s.
|
|
110 |
Genel |
hüküm süren |
prevailing s.
|
|
111 |
Genel |
çok kısa süren |
ephemeral s.
|
|
112 |
Genel |
leke süren |
endamaging s.
|
|
113 |
Genel |
hüküm süren |
governing s.
|
|
114 |
Genel |
uzun süren |
long s.
|
|
115 |
Genel |
uzun süren |
slow s.
|
|
116 |
Genel |
uzun zaman süren |
agelong s.
|
|
117 |
Genel |
hüküm süren |
in the ascendent s.
|
|
118 |
Genel |
saltanat süren |
regnant s.
|
|
119 |
Genel |
gece boyunca süren |
nightlong s.
|
|
120 |
Genel |
bir an süren |
momentary s.
|
|
121 |
Genel |
çok az süren |
momentary s.
|
|
122 |
Genel |
uzun süren |
lasting s.
|
|
123 |
Genel |
saltanat süren |
reigning s.
|
|
124 |
Genel |
gece boyunca (süren) |
nightlong s.
|
|
125 |
Genel |
yirmi yıl süren |
vicennial s.
|
|
126 |
Genel |
uzun süren |
long acting s.
|
|
127 |
Genel |
dört sene süren |
quadrennial s.
|
|
128 |
Genel |
uzun süren |
protracted s.
|
|
129 |
Genel |
uzun süren |
durable s.
|
|
130 |
Genel |
altı yıl süren |
sexennial s.
|
|
131 |
Genel |
yıllarca süren |
perennial s.
|
|
132 |
Genel |
hüküm süren |
prevalent s.
|
|
133 |
Genel |
saatler süren |
hourlong s.
|
|
134 |
Genel |
sekiz yıl süren |
octennial s.
|
|
135 |
Genel |
gün boyu süren |
around-the-clock s.
|
|
136 |
Genel |
kısa süren |
fleet s.
|
|
137 |
Genel |
kısa süren |
short winded s.
|
|
138 |
Genel |
tüm gün süren |
a day-long s.
|
|
139 |
Genel |
hüküm süren |
rife s.
|
|
140 |
Genel |
bütün gece süren (bir olay) |
all-night s.
|
|
141 |
Genel |
çok uzun süren |
long-drawn-out s.
|
|
142 |
Genel |
on yıl süren |
decade-long s.
|
|
143 |
Genel |
kısa süren |
short-winded s.
|
|
144 |
Genel |
yıl boyu süren |
perennial s.
|
|
145 |
Genel |
bir gece süren |
overnight s.
|
|
146 |
Genel |
yarım gün süren |
semidiurnal s.
|
|
147 |
Genel |
kısa süren |
passing s.
|
|
148 |
Genel |
uzun süren |
long-drawn out s.
|
|
149 |
Genel |
altı ay süren |
semiannual s.
|
|
150 |
Genel |
iki yıl süren |
biyearly s.
|
|
151 |
Genel |
bir ay süren |
monthly s.
|
|
152 |
Genel |
daha uzun süren |
outlasting s.
|
|
153 |
Genel |
uzun zamandır süren |
long standing s.
|
|
154 |
Genel |
uzun süren |
agelong s.
|
|
155 |
Genel |
çağlar boyu süren |
agelong s.
|
|
156 |
Genel |
yüzyıllar süren |
agelong s.
|
|
157 |
Genel |
iki ay süren |
bimonthly s.
|
|
158 |
Genel |
bir ay süren |
monthlong s.
|
|
159 |
Genel |
altı ay süren |
semi-annual s.
|
|
160 |
Genel |
kısa süren |
momentaneous s.
|
|
161 |
Genel |
onlarca yıldır süren |
decades-old s.
|
|
162 |
Genel |
bir hafta süren |
weeklong s.
|
|
163 |
Genel |
şana leke süren |
scurrilous s.
|
|
164 |
Genel |
gün boyu süren |
around-the-clock s.
|
|
165 |
Genel |
çağlar boyu süren |
aeonic s.
|
|
166 |
Genel |
çok uzun süren |
aeonic s.
|
|
167 |
Genel |
yüzyıllar süren |
age-long s.
|
|
168 |
Genel |
uzun süren |
age-long s.
|
|
169 |
Genel |
uzun zaman süren |
age-long s.
|
|
170 |
Genel |
çağlar boyu süren |
age-long s.
|
|
171 |
Genel |
hüküm süren |
regnant s.
|
|
172 |
Genel |
hüküm süren |
regnative [obsolete] s.
|
|
173 |
Genel |
dokuz yıl süren |
novennial s.
|
|
174 |
Genel |
kısa süren |
temporaneous s.
|
|
175 |
Genel |
uzun süren endişeden harap olmuş |
trauchled s.
|
|
176 |
Genel |
üç gün süren |
triduan s.
|
|
177 |
Genel |
üç yıl süren |
triennial s.
|
|
178 |
Genel |
üç gece süren |
trinoctial s.
|
|
179 |
Genel |
yirmi dört saat süren |
twenty-four-hour s.
|
|
180 |
Genel |
bütün gün süren |
all-day s.
|
|
181 |
Genel |
sabahtan akşama kadar süren |
all-day s.
|
|
182 |
Genel |
öne süren |
asserting s.
|
|
183 |
Genel |
sekiz gün süren |
eight-day s.
|
|
184 |
Genel |
beş dakika süren |
five-minute s.
|
|
185 |
Genel |
kısa süren |
ephemerous s.
|
|
186 |
Genel |
kısa süren |
evanescent s.
|
|
187 |
Genel |
iki ay süren |
bimestrial s.
|
|
188 |
Genel |
ölene kadar süren |
mortal s.
|
|
189 |
Genel |
bir ay süren |
month-long s.
|
|
190 |
Genel |
erişilmesi zor dağlık bölgede ilkel yaşam süren |
mountainous [obsolete] s.
|
|
191 |
Genel |
şimdiye kadar süren |
yet s.
|
|
192 |
Genel |
belirli bir zamana kadar süren |
yet s.
|
|
193 |
Genel |
gecelere kadar süren |
lucubratory s.
|
|
194 |
Genel |
on yıl süren |
decadelong s.
|
|
195 |
Genel |
yedi gün süren |
hebdomadal [obsolete] s.
|
|
196 |
Genel |
uzun süren |
long-lived s.
|
|
197 |
Genel |
bir gün süren |
one-day s.
|
|
198 |
Genel |
kesintisiz süren |
ongoing s.
|
|
199 |
Genel |
gece boyu süren |
overnight s.
|
|
200 |
Genel |
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimi ile ilgili |
impossibilist s.
|
|
201 |
Genel |
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren yorumlama biçimine ait |
impossibilist s.
|
|
202 |
Genel |
bir gün süren |
diary s.
|
|
203 |
Genel |
veya ile birbirine bağlanmış ayrışık seçenekleri ileri süren |
disjunctive s.
|
|
204 |
Genel |
kısa süren |
instant s.
|
|
205 |
Genel |
yüzyıllar süren |
multisecular s.
|
|
206 |
Genel |
çağlar boyu süren |
multisecular s.
|
|
207 |
Genel |
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait |
conciliar s.
|
|
208 |
Genel |
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye dayanan |
conciliar s.
|
|
209 |
Genel |
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teori ile ilişkili |
conciliar s.
|
|
210 |
Genel |
nihai yetkinin papa yerine konseylerde olması gerektiğini öne süren teoriye ait |
conciliary [obsolete] s.
|
|
211 |
Genel |
… gün süren |
-day s.
|
|
212 |
Genel |
tüm gün süren |
daylong s.
|
|
213 |
Genel |
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teoriye ait veya ilişkin |
presentational s.
|
|
214 |
Genel |
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren |
presentative s.
|
|
215 |
Genel |
kısa süren |
short s.
|
|
216 |
Genel |
yaz boyu süren |
summer-long s.
|
|
217 |
Genel |
tüm sene süren |
year-round s.
|
|
218 |
Genel |
çok kısa süren |
momentarily zf.
|
|
Phrases |
|
219 |
İfadeler |
öne süren |
suggesting that expr.
|
|
220 |
İfadeler |
piyasaya süren |
released by expr.
|
|
221 |
İfadeler |
seneler süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
222 |
İfadeler |
yıllarca süren ihmalin sonunda |
after years of neglect expr.
|
|
Colloquial |
|
223 |
Konuşma Dili |
gecenin geç saatlerinden sabahın erken saatlerine kadar süren vardiya |
lobster-shift i.
|
|
224 |
Konuşma Dili |
özellikle crotch-rocket tipi motosiklet süren kişi |
crotch rocketeer i.
|
|
225 |
Konuşma Dili |
kısa süren seks |
a fast one i.
|
|
226 |
Konuşma Dili |
kısa süren yağmur fırtınası |
gully washer i.
|
|
227 |
Konuşma Dili |
uzun süren kas spazmı |
the jerks i.
|
|
228 |
Konuşma Dili |
hızlı bisiklet süren, koşan, yüzen sporcu/atlet |
speed merchant i.
|
|
229 |
Konuşma Dili |
sabaha kadar süren şey |
all-nighter i.
|
|
230 |
Konuşma Dili |
gece boyu süren şey |
all-nighter i.
|
|
231 |
Konuşma Dili |
beyaz minibüs süren agresif sürücü |
white-van man i.
|
|
232 |
Konuşma Dili |
açılıştan kapanışa kadar süren |
gavel-to-gavel s.
|
|
Idioms |
|
233 |
Deyim |
(işleri yokuşa süren) gıcık devlet memuru |
civil serpent i.
|
|
234 |
Deyim |
bir tv dizisinin normalden daha kısa süren sezonu |
short order i.
|
|
235 |
Deyim |
çok uzun zaman süren savaş |
a running battle i.
|
|
236 |
Deyim |
kısa süren uyku |
forty winks i.
|
|
237 |
Deyim |
uzun süren mücadele |
a running battle i.
|
|
238 |
Deyim |
uzun süren tartışma |
a running battle i.
|
|
239 |
Deyim |
uzun süren kavga |
a running battle i.
|
|
240 |
Deyim |
uzun süren olumsuz etki |
a black mark i.
|
|
241 |
Deyim |
itibarına gölge düşüren leke süren şey |
a blot on the escutcheon [uk] i.
|
|
242 |
Deyim |
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey |
a blot on the escutcheon [uk] i.
|
|
243 |
Deyim |
itibarına gölge düşüren leke süren şey |
a blot on the escutcheon [uk] i.
|
|
244 |
Deyim |
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey |
a blot on the escutcheon [uk] i.
|
|
245 |
Deyim |
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey |
a blot on one's escutcheon [uk] i.
|
|
246 |
Deyim |
itibarına gölge düşüren leke süren şey |
a blot on one's escutcheon [uk] i.
|
|
247 |
Deyim |
ismine/ailesinin adına leke süren/gölge düşüren şey |
a blot on one's escutcheon [uk] i.
|
|
248 |
Deyim |
uzun süren anlaşmazlık |
a running battle i.
|
|
249 |
Deyim |
kısa süren popülerlik |
nine day wonder i.
|
|
250 |
Deyim |
üzerinde uzun süren bir huzursuzluk bırakmak |
hang heavy f.
|
|
251 |
Deyim |
kısa süren bir başarı elde etmek |
rise like a rocket (and fall like a stick) f.
|
|
252 |
Deyim |
24 saat süren |
round-the-clock s.
|
|
253 |
Deyim |
rahat bir hayat süren |
on the pig's back expr.
|
|
254 |
Deyim |
son hızıyla süren |
in full flow [uk] expr.
|
|
255 |
Deyim |
son hızıyla süren |
in full spate [uk] expr.
|
|
256 |
Deyim |
faal bir hayat süren |
in the swim of things expr.
|
|
257 |
Deyim |
kokusundan izini takip eden/süren |
on the scent expr.
|
|
258 |
Deyim |
(avının) kokusundan izini takip eden/süren |
on the scent (of something) expr.
|
|
Speaking |
|
259 |
Konuşma |
süren doldu |
your time is up expr.
|
|
Trade/Economic |
|
260 |
Ticaret/Ekonomi |
piyasaya süren kimse |
releaser i.
|
|
261 |
Ticaret/Ekonomi |
belirli derecede tekelci güce sahip firmaların fiyatları keyfi biçimde belirleyip oldukça uzun süreler bu düzeylerde sabit tuttuklarını öne süren görüş |
administrated pricing hypothesis i.
|
|
262 |
Ticaret/Ekonomi |
borsada kısa süren bir fiyat yükselişi/inişi |
flurry i.
|
|
263 |
Ticaret/Ekonomi |
borsada kısa süren bir fiyat yükselişi veya inişi |
flurry i.
|
|
264 |
Ticaret/Ekonomi |
en uzun süren kazançlı işlem |
longest winning trade i.
|
|
265 |
Ticaret/Ekonomi |
en uzun süren zararla sonuçlanan işlem |
longest losing trade i.
|
|
266 |
Ticaret/Ekonomi |
endüstrilerin de doğma, büyüme, olgunluk ve gerileme aşamalarından geçmekte olduklarını öne süren görüş |
industry life cycle hypothesis i.
|
|
267 |
Ticaret/Ekonomi |
pey süren |
hidder i.
|
|
268 |
Ticaret/Ekonomi |
uzun süren deneyimlerle uygulamayı kolaylaştırmak için saptanmış standart |
bogey i.
|
|
269 |
Ticaret/Ekonomi |
uzun yıllar süren hizmet |
long service i.
|
|
270 |
Ticaret/Ekonomi |
doğal düzenin toplumu yeterince kontrol ettiğini öne süren bir politik iktisat doktrini |
physiocratism i.
|
|
271 |
Ticaret/Ekonomi |
hüküm süren |
prevalent s.
|
|
Law |
|
272 |
Hukuk |
davacının iddiasının doğru olmakla birlikte sonradan geçersiz hale geldiğini öne süren savunma |
plea in confession and avoidance i.
|
|
273 |
Hukuk |
bir grup borçlunun toplam borçtan belirli oranlarda sorumlu olduğunu ileri süren bir kavram |
division i.
|
|
274 |
Hukuk |
ileri süren |
proponent s.
|
|
275 |
Hukuk |
iptali öne süren |
revocatory s.
|
|
Politics |
|
276 |
Siyasal |
hüküm süren kimse |
reigner i.
|
|
277 |
Siyasal |
süren ekonomik büyüme |
sustained economic growth i.
|
|
278 |
Siyasal |
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk |
masai i.
|
|
279 |
Siyasal |
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk |
maasai i.
|
|
280 |
Siyasal |
uzun süren politik çözümsüzlük |
protracted political deadlock i.
|
|
281 |
Siyasal |
uzun süren mülteci durumu |
protracted refugee situation i.
|
|
282 |
Siyasal |
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi |
manifest destiny i.
|
|
283 |
Siyasal |
devletin sadece yatırım amaçlı borçlanması gerektiğini öne süren bir ilke |
golden rule i.
|
|
284 |
Siyasal |
kralların yönetim yetkisini doğrudan tanrı'dan aldığını ve tebaalarına karşı sorumlu olmadıklarını öne süren bir doktrin |
divine right of kings i.
|
|
285 |
Siyasal |
aşırı sağın ve aşırı solun birçok açıdan benzer olduğu öne süren siyasi teori |
horseshoe theory i.
|
|
286 |
Siyasal |
hüküm süren |
regent s.
|
|
Industry |
|
287 |
Sanayi |
tabaklanmış deriye siyahlatıcı süren deri işçisi |
blackener i.
|
|
288 |
Sanayi |
tabaklanmış deriye siyahlatıcı süren deri işçisi |
blacker i.
|
|
289 |
Sanayi |
traktör süren işçi |
mule driver i.
|
|
290 |
Sanayi |
evcil hayvan derisine otomatik yağ süren cihaz |
oiler i.
|
|
291 |
Sanayi |
evcil hayvan derisine otomatik olarak böcek ilacı süren cihaz |
oiler i.
|
|
292 |
Sanayi |
şapkaya zımparalanmadan önce pudra süren işçi |
powderer i.
|
|
293 |
Sanayi |
sabahın erken saatlerine kadar süren vardiya |
dog watch i.
|
|
Technical |
|
294 |
Teknik |
takıları süslemek için macun süren veya parçaları lehim için hazırlayan işçi |
charger i.
|
|
295 |
Teknik |
bir yıl süren |
yearlong s.
|
|
296 |
Teknik |
bir hafta süren |
weekly s.
|
|
297 |
Teknik |
beş yıl süren |
quinquennial s.
|
|
298 |
Teknik |
yedi yıl süren |
septennial s.
|
|
299 |
Teknik |
200 yıl süren |
bicentenary s.
|
|
300 |
Teknik |
uzun süren |
long-continued s.
|
|
Computer |
|
301 |
Bilgisayar |
bir günden fazla süren olay |
multi-day event i.
|
|
302 |
Bilgisayar |
tüm gün süren olay |
all day event i.
|
|
303 |
Bilgisayar |
indirmesi uzun süren dosya |
bandwidth hog i.
|
|
304 |
Bilgisayar |
çalıştırması uzun süren program |
hog i.
|
|
Informatics |
|
305 |
Bilişim |
süren menü |
persistent menu i.
|
|
Electric |
|
306 |
Elektrik |
(elektrik yükseltici sistem) istenmeyen ve kendi kendine süren bir salınım üretmek |
sing f.
|
|
Textile |
|
307 |
Tekstil |
deriyi yumuşatıp korumak için hayvan postlarına yağ süren kimse |
oiler i.
|
|
308 |
Tekstil |
deriyi yumuşatıp korumak için hayvan derilerine iç yağı süren kimse |
oiler i.
|
|
Construction |
|
309 |
İnşaat |
süren (tünelcilikte kullanılan bir tür destekleme yöntemi) |
forepoling i.
|
|
310 |
İnşaat |
inşası süren |
under construction expr.
|
|
Automotive |
|
311 |
Otomotiv |
arazi aracı süren kimse |
off-roader i.
|
|
Transportation |
|
312 |
Ulaştırma |
at arabası süren kimse |
stagecoachman i.
|
|
Railway |
|
313 |
Demiryolu |
yük vagonu süren kimse |
rider i.
|
|
Marine |
|
314 |
Denizcilik |
gece yarısından sabah 4'e kadar süren gemi nöbeti |
mid-to-four watch i.
|
|
Medical |
|
315 |
Medikal |
ambulans personeli (ambulansı süren ve tıbbi müdahalede bulunan kişi) |
ambulance worker i.
|
|
316 |
Medikal |
bilincin ve postural tonusun kısa süren geçici kaybı |
transient loss of consciousness and postural tone i.
|
|
317 |
Medikal |
doğumu izleyen iki hafta boyunca süren kanama |
lochia i.
|
|
318 |
Medikal |
doğumu izleyen iki hafta boyunca süren vajinal akıntı |
lochia i.
|
|
319 |
Medikal |
nükslerle seyreden ömür boyu süren bir hastalık |
a life-long disease with recurrences i.
|
|
320 |
Medikal |
uzun süren kasınç |
tonus i.
|
|
321 |
Medikal |
uzun süren kardiyo-pulmoner baypas |
long-lasting cardiopulmonary bypass i.
|
|
322 |
Medikal |
uzun süren hastalık |
protracted illness i.
|
|
323 |
Medikal |
yaşlanmanın vücutta gittikçe daha az onarım kaynağının bulunması kaynaklı gerçekleştiğini öne süren kuram |
disposable soma theory i.
|
|
324 |
Medikal |
(kan biliminde) kan hücrelerinin iki tür kök hücreden meydana geldiğini ileri süren teori |
dualism i.
|
|
325 |
Medikal |
bir gün süren |
monohemerous s.
|
|
Psychology |
|
326 |
Psikoloji |
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi |
latency period i.
|
|
327 |
Psikoloji |
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi |
latency phase i.
|
|
328 |
Psikoloji |
cinsel dürtülerin henüz ortaya çıkmadığı, 4-5 yaşlarından ergenliğin başlamasına kadar süren kişilik gelişim evresi |
latency stage i.
|
|
329 |
Psikoloji |
saatlerce veya günlerce süren karşılaşım terapisi |
marathon group i.
|
|
330 |
Psikoloji |
öznel deneyimin uyarıcı şiddeti ile orantılı arttığını öne süren bir kavram |
weber-fechner law i.
|
|
331 |
Psikoloji |
kişinin varlığının düşünmesiyle bağlantılı olduğunu ileri süren bir felsefi ilke |
cogito i.
|
|
332 |
Psikoloji |
bilinçli tüm tecrübelerimizin temelinde duyuların yattığını ileri süren psikoloji sistemi |
sensationism i.
|
|
333 |
Psikoloji |
kişiliğin daha çok dış faktörlerden etkilendiğini öne süren bir görüş |
situationism i.
|
|
334 |
Psikoloji |
yakın olanların birbirine ait algılandığını öne süren bir gestalt ilkesi |
proximity i.
|
|
Pathology |
|
335 |
Patoloji |
tüm hastalıkların mikrop kaynaklı olduğunu öne süren bir teori |
pangermism i.
|
|
Food Engineering |
|
336 |
Gıda |
dört yıl süren olay |
quadriennial i.
|
|
Physics |
|
337 |
Fizik |
bir olay dizisi mümkünse tam tersinin de mümkün olduğunu öne süren fizik prensibi |
time reversal invariance i.
|
|
338 |
Fizik |
ışığın dalgalar halinde yayıldığını öne süren teoriye katılan kimse |
undulationist i.
|
|
339 |
Fizik |
ısının özel bir madde türü yerine madde taneciklerinin özel bir hareketi olduğunu öne süren teori |
dynamical theory of heat i.
|
|
340 |
Fizik |
izole sisteme ait toplam enerjinin iç değişikliklere karşın sabit kaldığını öne süren temel bir fizik yasası |
first law of thermodynamics i.
|
|
Chemistry |
|
341 |
Kimya |
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori |
binary theory i.
|
|
342 |
Kimya |
tüm kimyasal bileşiklerin zıt ve farklı iki bileşenden oluştuğunu öne süren teori |
dualism i.
|
|
343 |
Kimya |
elementlerin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin, atom ağırlıklarının periyodik fonksiyonları olduğunu ileri süren yasa |
mendeléeff's law i.
|
|
Biology |
|
344 |
Biyoloji |
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi |
theory of punctuated equilibrium i.
|
|
345 |
Biyoloji |
yeni türlerin göreceli olarak kısa bir zaman diliminde hızlıca geliştiğini ileri süren bir evrim teorisi |
punctuated equilibrium i.
|
|
346 |
Biyoloji |
zeka ve davranışın belirlenmesinde kalıtımın çevresel etkenlerden daha önemli olduğunu öne süren doktrin veya okul |
hereditarian i.
|
|
347 |
Biyoloji |
canlı organizmaların diğer canlı organizmalardan germ hücrelerinin büyüyüp farklılaşmasıyla geliştiğini öne süren teori |
germ theory i.
|
|
348 |
Biyoloji |
hayvan ve bitkilerin düşük formlardan daha yüksek formlara geçme gücüne sahip olduklarını ileri süren bir doktrin |
development theory i.
|
|
349 |
Biyoloji |
kalıtsal bilgilerin bulunduğu gemüllerin eşey organlarda bütünleşerek üreme hücrelerine aktarıldığını öne süren bir teori |
pangenesis i.
|
|
350 |
Biyoloji |
hastalığın her zaman organ yapısındaki bir lezyonla ilişkili olduğunu öne süren bir teori |
organicism i.
|
|
351 |
Biyoloji |
maddenin eter yoğunlaşmasıyla oluştuğunu öne süren |
pycnotic s.
|
|
Astronomy |
|
352 |
Gökbilim |
uzay mekiğini süren kaptan |
astrogator i.
|
|
353 |
Gökbilim |
her gezegenin yörüngesinin odak noktasında güneş'in bulunduğu bir elips şeklinde olduğunu ileri süren bir yasa |
kepler's first law i.
|
|
354 |
Gökbilim |
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori |
cosmic inflation i.
|
|
355 |
Gökbilim |
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori |
inflation theory i.
|
|
356 |
Gökbilim |
parlaklık artışı ani ve beklenmedik olup yalnızca birkaç dakika süren yıldız |
flare star i.
|
|
357 |
Gökbilim |
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model |
oscillating universe i.
|
|
358 |
Gökbilim |
evrenin sonsuz kez kendi kendini tekrarladığını öne süren bir kozmolojik model |
oscillating universe theory i.
|
|
Botanic |
|
359 |
Botanik |
ökseotu türleri üzerinde parazit yaşam süren bir bitki |
notothixos incana i.
|
|
Agriculture |
|
360 |
Tarım |
koyun kırkılırken postuna katran süren çocuk |
tarboy [australia/new zeland] i.
|
|
361 |
Tarım |
koyun kırkılırken postuna katran süren çocuk |
tar boy [australia/new zeland] i.
|
|
362 |
Tarım |
dokuma tezgahında atkıyı kumaş yönüne süren döşeme aksamı |
beater i.
|
|
Breeding |
|
363 |
Hayvancılık |
kokuyla iz süren tazı |
trackhound i.
|
|
Social Sciences |
|
364 |
Sosyal Bilimler |
amerika'ya göç edecek kişi için düzenlenen ve bütün gece süren veda partisi |
american wake [irish] i.
|
|
365 |
Sosyal Bilimler |
reform gerçekleştirmenin imkansızlığını ve sosyalizmi getirmenin tek yolunun devrimsel faaliyetler olduğunu öne süren bir yorumlama biçimi |
impossibilism i.
|
|
366 |
Sosyal Bilimler |
çoğu kültürel benzerliğin yayılma sonucu ortaya çıktığını öne süren bir kuram |
diffusionism i.
|
|
367 |
Sosyal Bilimler |
her yıl haziran ayında lgbtq+ topluluğunu anmak için kutlanan bir ay süren kutlama |
pride month i.
|
|
368 |
Sosyal Bilimler |
büyük iskender'in ölümünden augustus'un tahta çıkışına kadar süren klasik dönem sonrası yunan tarihi ve kültürüyle ilgili |
hellenistic s.
|
|
369 |
Sosyal Bilimler |
toplumda tek bir baskın kültür yerine çok sayıda kültürü kapsamak gerektiğini ileri süren teoriye ait veya ilişkin |
multicultural s.
|
|
Education |
|
370 |
Eğitim |
yaklaşık 15 hafta süren akademik takvim dönemi |
trimester i.
|
|
371 |
Eğitim |
kısa süren ve programı yoğun olan ders |
minicourse i.
|
|
372 |
Eğitim |
kısa süren ve programı yoğun olan ders |
mini-course [us] i.
|
|
373 |
Eğitim |
oxford ve dublin üniversitelerinde ocak ayından mart ayına kadar süren ikinci akademik sömestr |
hilary term i.
|
|
Literature |
|
374 |
Edebiyat |
shakespeare'e atfedilen oyunların aslında bacon tarafından yazıldığını öne süren teori |
baconian theory i.
|
|
375 |
Edebiyat |
hikayenin başından sona kadar süren tema |
through-line [aus&usa&canadian] i.
|
|
376 |
Edebiyat |
hikayenin başından sonuna kadar süren ana fikir |
through-line [aus&usa&canadian] i.
|
|
377 |
Edebiyat |
ilyada ve odysseia eserlerinin farklı yazarlara ait olduğunu öne süren eleştirmen |
chorizontist [rare] i.
|
|
378 |
Edebiyat |
(yunanca veya latince şiirlerdeki hecelerde) uzun süren |
geminate s.
|
|
379 |
Edebiyat |
(yunanca veya latince şiirlerdeki hecelerde) uzun süren |
geminated s.
|
|
Linguistics |
|
380 |
Dilbilim |
(konuşma sesi) nispeten uzun süren |
geminate s.
|
|
381 |
Dilbilim |
(konuşma sesi) nispeten uzun süren |
geminated s.
|
|
History |
|
382 |
Tarih |
1399-1461 döneminde hüküm süren, soyu lancaster dükü gaunt'tan gelen ingiliz hanedanının üyelerine verilen ad |
lancaster i.
|
|
383 |
Tarih |
1399-1461 yılları arasında hüküm süren, arması kırmızı gül olan ingiliz kraliyet ailesi |
lancastrian line i.
|
|
384 |
Tarih |
557'den 589'a kadar hüküm süren çin hanedanı |
chen i.
|
|
385 |
Tarih |
fransız cumhuriyetçi takviminde 22 aralık’tan 20 ocak’a kadar süren dördüncü ay |
nivose i.
|
|
386 |
Tarih |
indus ve ganj ırmakları çevresinde mö 3000 ile ms 500 arasında süren medeniyet ve dilleri |
indic i.
|
|
387 |
Tarih |
mö 900 civarından ms 396'ya kadar süren akonya medeniyeti |
spartan i.
|
|
388 |
Tarih |
mö 1300'den ms 558'e kadar süren eski yunan medeniyeti |
hellenic i.
|
|
389 |
Tarih |
samoa ve tonga adalarında mö 500'den ms 1775'e kadar süren medeniyet |
polynesian civilisation i.
|
|
390 |
Tarih |
1685-1688 yılları arasında hüküm süren 2. james yanlısı kimse |
jacobite i.
|
|
391 |
Tarih |
üyeleri münzevi yaşam süren manastır tarikatının üyesi |
hermit i.
|
|
392 |
Tarih |
661-750'de hüküm süren müslüman imparatorluğu hanedanına mensup kimse |
omayyad i.
|
|
393 |
Tarih |
ispanya'da 756-1031'de hüküm süren emevi hanedanı üyesi kimse |
omayyad i.
|
|
394 |
Tarih |
mö 3500 ile mö 1700 arasında güney mezopotamya'da hüküm süren eski medeniyet |
sumerian i.
|
|
395 |
Tarih |
ezelden beri süren yükümlülük |
suit custom i.
|
|
396 |
Tarih |
tarih boyunca süren |
transhistorical s.
|
|
397 |
Tarih |
mö 2000 ile mö 1400 arasında süren ve girit ile siklat adalarında yerleşik medeniyet |
minoan s.
|
|
398 |
Tarih |
mö 2500 ile ms 1550 arasında meksika ve guatemala'da hüküm süren medeniyet |
mayan s.
|
|
399 |
Tarih |
büyük iskender'in ölümünden augustus'un tahta çıkışına kadar süren klasik dönem sonrası yunan tarihi ve kültürüyle ilgili |
hellenistical s.
|
|
400 |
Tarih |
büyük iskender'in ölümünden augustus'un tahta çıkışına kadar süren klasik dönem sonrası yunan sanatı veya mimarisiyle ilgili |
hellenistical s.
|
|
Religious |
|
401 |
Dini |
çadırda veya açık havada düzenlenen ve genellikle birkaç gün süren dini toplantı |
camp meeting i.
|
|
402 |
Dini |
inançtan sapanların kiliseye yeniden kabul edilmeyeceğini öne süren 3. yüzyıl roma görüşü |
novationism i.
|
|
403 |
Dini |
tanrısal doğaya sezgisel bilgi ile ulaşılabileceğini ileri süren bakış açısı |
theosophism i.
|
|
404 |
Dini |
insanın doğasının günahlara teslim olarak tamamen yozlaştığını öne süren protestan doktrini |
total depravity i.
|
|
405 |
Dini |
ekmek ve şarabın isa mesih'in bedenine ve kanına dönüştüğünü ileri süren ortaçağ teolojik doktrini |
transaccidentation i.
|
|
406 |
Dini |
münzevi hayat süren kadın |
ancress i.
|
|
407 |
Dini |
israiloğullarında krallardan önce hüküm süren hakim |
judge i.
|
|
408 |
Dini |
oğul isa ve baba tanrı'nın benzer olup aynı özden olmadıklarını öne süren bir hristiyan doktrinini destekleyen kimse |
homoiousian i.
|
|
409 |
Dini |
(hristiyanlık'ta) dünyevi zevklerden feragat ederek münzevi yaşam süren dindar kimse |
renunciate i.
|
|
410 |
Dini |
30 gün süren ve her yıl gün doğumundan batımına kadar oruç tutularak ibadet edilen, islam takviminin dokuzuncu ayı |
rhamadan i.
|
|
411 |
Dini |
30 gün süren ve her yıl gün doğumundan batımına kadar oruç tutularak ibadet edilen, islam takviminin dokuzuncu ayı |
rhamadhan i.
|
|
412 |
Dini |
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren bir fransiskan tarikatı kolu |
observantine i.
|
|
413 |
Dini |
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren bir fransiskan tarikatı kolundan olan rahip |
observantine i.
|
|
414 |
Dini |
kötü ruhların kişileri ele geçirebildiklerini öne süren öğreti |
demonianism i.
|
|
415 |
Dini |
dünyanın gerçekte yaşanmamış bir tarihin birtakım belirtileri ile yaratıldığını öne süren teolojik bir önerme |
omphalos i.
|
|
416 |
Dini |
tarihi belirgin dönemlere bölüp her bir dönem için tanrı ve insanlar arasında farklı bir ilişki bulunduğunu öne süren bir protestanlık öğretisi |
dispensationalism i.
|
|
417 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse |
dyophysite i.
|
|
418 |
Dini |
5. yüzyılda isa'nın hem tanrı hem insan olarak ikili bir doğaya sahip olduğunu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren bir doktrin |
dyophysitism i.
|
|
419 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin |
dyothelitism i.
|
|
420 |
Dini |
hristiyanların toplum ve yönetim faaliyetlerinde karar veren kutsal varlığa sahip olduğunu öne süren bir teori |
dominionism i.
|
|
421 |
Dini |
isa'nın bedeni ve kanının komünyondaki ekmek ve şarabın özüyle aynı anda var olduğunu ileri süren öğreti |
consubstantiation i.
|
|
422 |
Dini |
sekiz gece süren bir musevi kutsal bayramı |
feast of dedication i.
|
|
423 |
Dini |
sekiz gece süren bir musevi kutsal bayramı |
feast of the dedication i.
|
|
424 |
Dini |
materyal dünyasının şeytanın kişiliğini yansıttığını öne süren gnostik bir öğreti |
pan-satanism i.
|
|
425 |
Dini |
ilk günahı reddederek her bireyin günah işlememe iradesi olduğunu öne süren bir inanç |
pelagianism i.
|
|
426 |
Dini |
(roma katolik kilisesi'nde) isa'nın tam insanlıktan yoksun olduğunu öne süren eski bir sapkın düşünce |
docetism i.
|
|
427 |
Dini |
isa'nın fiziksel gerçekliği bulunmadığını öne süren dini öğretiye inanan kimse |
phantasiast i.
|
|
428 |
Dini |
tanrı'nın meydana gelecek tüm olayları önceden belirlediğini öne süren bir öğreti |
preordination i.
|
|
429 |
Dini |
insanoğlunun doğuştan günahlı olduğunu kabul edip kurtuluşun özgür irade ile kutsal ruh'un ortak çalışması olduğunu öne süren öğretiyi takip eden kimse |
semi-pelagian i.
|
|
430 |
Dini |
tanrı'nın bazı insanları sonsuz yaşamla ödüllendirip geri kalanını sonsuz ölümle lanetlendiğini öne süren kalvinizm doktrini |
preterition i.
|
|
431 |
Dini |
yalnızca inanmanın kurtuluşa yeteceğini öne süren dini öğreti |
solifidianism i.
|
|
432 |
Dini |
tüm sosyal kurumların yurttaşların en yüksek çıkarı için var olduğunu öne süren sosyal bir ilke |
subsidiarity i.
|
|
433 |
Dini |
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini bir öğreti |
supralapsarianism i.
|
|
434 |
Dini |
münzevi bir hayat süren |
anchoretic s.
|
|
435 |
Dini |
münzevi bir hayat süren |
anchoritical s.
|
|
436 |
Dini |
kırk gün süren |
quadragesimal s.
|
|
437 |
Dini |
(hristiyanlık'ta) dünyevi zevklerden feragat ederek münzevi yaşam süren dindar kimseye ait veya ilişkin |
renunciate [rare] s.
|
|
438 |
Dini |
manastır yerine kurucusuna daha sıkı bağlı olduğunu ileri süren fransiskan tarikatı koluna ait veya ilgili |
observantine s.
|
|
439 |
Dini |
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili |
supralapsarian s.
|
|
440 |
Dini |
tanrı'nın düşüş'ten önce kimin selamete erip kimin ermeyeceğini tayin ettiğini öne süren dini öğretiye ait veya ilgili |
supralapsary s.
|
|
Philosophy |
|
441 |
Felsefe |
yaratılışın ve tüm evrenin tesadüflere dayandığını öne süren doktrin |
casualism i.
|
|
442 |
Felsefe |
bilginin doğuştan geldiğini öne süren felsefi öğretiyi savunan kimse |
nativist i.
|
|
443 |
Felsefe |
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori |
relationism i.
|
|
444 |
Felsefe |
soyut kavramların, genel kavramların, evrensellerin gerçek olmadığını, yalnızca birer addan ibaret olduklarını öne süren doktrin |
terminism i.
|
|
445 |
Felsefe |
tanrısal doğaya sezgisel bilgi ile ulaşılabileceğini ileri süren bakış açısına inanan kimse |
theosopher i.
|
|
446 |
Felsefe |
genel kavramların başka bir deyişle tümellerin gerçek olmadığını birer addan ibaret olduklarını öne süren realizm karşıtı felsefe akımı |
nominalism i.
|
|
447 |
Felsefe |
maddenin canlı olduğunu veya madde ile hayatın birbirinden ayrılmazlığını ileri süren düşünüş |
panvitalism i.
|
|
448 |
Felsefe |
maddenin canlı olduğunu veya madde ile hayatın birbirinden ayrılmazlığını ileri süren düşünüş |
hylozoism i.
|
|
449 |
Felsefe |
tanrısal doğaya sezgisel bilgi ile ulaştığını ileri süren bakış açısı |
theosophy i.
|
|
450 |
Felsefe |
toplumun işlevinin ancak canlı organizmaların doğasıyla kurulacak analoji ile anlaşılabileceğini öne süren görüş |
organic analogy i.
|
|
451 |
Felsefe |
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti |
zen i.
|
|
452 |
Felsefe |
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti |
zen buddhism i.
|
|
453 |
Felsefe |
doğaya ve yaşama dair süreçlerin fiziksel olarak belirlendiğini ve bu süreçlerin fizik ve kimya kanunlarıyla tamamen açıklanabileceğini öne süren felsefi görüş |
mechanism i.
|
|
454 |
Felsefe |
bilimin görevinin olaylara nedensel açıklamalar getirmek olduğunu ileri süren görüş |
mechanism i.
|
|
455 |
Felsefe |
bütünün parçalarının bütünle ilişkisi olmadan var olamayacağı ve anlaşılamayacağını öne süren bir teori |
holistic theory i.
|
|
456 |
Felsefe |
içeriklerinin olanaklılığını, olanaksızlığını, olumsallığını veya zorunluluğunu öne süren veya inkar eden mantıksal önermelerin niteliği |
modality i.
|
|
457 |
Felsefe |
ruhun ölümlü olduğunu öne süren bir felsefi doktrin |
mortalism i.
|
|
458 |
Felsefe |
tüm maddelerde ruh bulunduğunu öne süren felsefi doktrin |
hylozoism i.
|
|
459 |
Felsefe |
belirli ahlaki gerçeklerin kişilerin tutumlarından bağımsız olarak var olduğunu ileri süren bir meta-etik doktrin |
objectivism i.
|
|
460 |
Felsefe |
ahlaki iyinin doğal olmayan bir şey olduğunu öne süren bir teori |
objectivism i.
|
|
461 |
Felsefe |
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen kimse |
detectivist i.
|
|
462 |
Felsefe |
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori |
dingdong theory i.
|
|
463 |
Felsefe |
dilin duyum nesneleri ile ilk insanların bu nesnelere olan tepkisinin bir parçası olan sesler arasındaki doğal bir örtüşmeden ortaya çıktığını öne süren teori |
ding-dong theory i.
|
|
464 |
Felsefe |
dilin felsefi analizinin gerçekliğin temel elementlerine tekabül eden anlam atomlarında sona erdiğini öne süren felsefi bir yaklaşım |
logical atomism i.
|
|
465 |
Felsefe |
deneysel olarak doğrulanamayan şeylerin anlamsız olduğunu öne süren kimse |
logical positivist i.
|
|
466 |
Felsefe |
var olma ideasının doğuştan bulunduğunu ve doğru bilgiye bu yol ile ulaşılabileceğini öne süren rosmini felsefesi |
rosminianism i.
|
|
467 |
Felsefe |
(marksizm) doğadaki ve tarihteki değişimlerin kendini geliştirdiğini öne süren bir yöntem |
dialectic i.
|
|
468 |
Felsefe |
ussal yasa veya gerekçenin mutlak gerçekliği beslediğini öne süren hegel öğretisi |
panlogism i.
|
|
469 |
Felsefe |
dünyadaki mutlak gerçekliğin irade olduğunu öne süren öğreti |
panthelism i.
|
|
470 |
Felsefe |
nesnelerin bakan öznedeki algılarıyla özdeş olduklarını öne süren teori |
presentationism i.
|
|
471 |
Felsefe |
bireyin davranışlarını kendinin belirlediğini öne süren bir öğreti |
self-determinism i.
|
|
472 |
Felsefe |
tüm fikirlerin duyulardan türediğini ve özünde duyulara indirgenebileceğini öne süren öğreti |
sensationalist i.
|
|
473 |
Felsefe |
tüm bilgimizin kökeninin duyularda ve duyumlarda yattığını ileri süren öğreti |
sensationism i.
|
|
474 |
Felsefe |
bilginin sosyo-kültürel bağlamı tarafından şekillendirildiğini öne süren teori ile ilgili |
relationist s.
|
|
475 |
Felsefe |
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen |
detectivist s.
|
|
476 |
Felsefe |
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuram ile ilişkili |
detectivist s.
|
|
Geography |
|
477 |
Coğrafya |
peru ile şili arasında uzun süren bir ihtilafa neden olan şehir |
tacna i.
|
|
478 |
Coğrafya |
ortalama güneş zamanında 27 gün, 7 saat, 43 dakika ve 4.7 saniye süren tropik ay |
tropical month i.
|
|
479 |
Coğrafya |
dünya'nın güneş etrafında 365 gün 6 saat 13 dakika 53.1 saniye süren tam dönüşü |
anomalistic year i.
|
|
Meteorology |
|
480 |
Meteoroloji |
10 milisaniye süren, kırmızı ışıkların oluştuğu şimşek |
red sprites i.
|
|
481 |
Meteoroloji |
zayıf ve kısa süren fırtına |
gustnado i.
|
|
482 |
Meteoroloji |
çok kısa süren bir hava olayı |
red sprite i.
|
|
Geology |
|
483 |
Jeoloji |
doğada yaşanan olayların derece derece yaşanmadığını savunan bunların çok büyük değişikliklerle meydana geldiğini ileri süren eski bir düşünce sistemi |
catastrophism i.
|
|
484 |
Jeoloji |
dünya'nın jeolojik süreçlerinin geçmişte de aynı şimdiki gibi geliştiğini öne süren, jeoloji biliminin temelini oluşturan doktrin |
uniformism i.
|
|
485 |
Jeoloji |
tüm kayaçların eriyik bir kitlenin katılaşması ile oluştuğunu öne süren çürütülmüş bir teori |
plutonism i.
|
|
486 |
Jeoloji |
en alt tortul kayaç tabakasının en yaşlı olduğunu öne süren bir jeoloji ilkesi |
superposition i.
|
|
Military |
|
487 |
Askeri |
her biri en az dört saat süren ve tek bir gün içinde tamamlanan iki gayri faal görev eğitimi |
multiple inactive duty training periods i.
|
|
Hunting |
|
488 |
Silah/Atıcılık |
barut gazı tazyiği veya geri tepme ile boş kovanı dışarı atıp dolu fişeği namluya süren silah |
autoloading i.
|
|
489 |
Silah/Atıcılık |
avda iz süren kimse |
dragman i.
|
|
Sport |
|
490 |
Spor |
top süren rakip takım oyuncusunu kasıtlı olarak iten oyuncu |
charging i.
|
|
491 |
Spor |
top süren takım arkadaşını yakından takip eden oyuncu |
trailer i.
|
|
492 |
Spor |
top süren oyuncu |
dribbler i.
|
|
493 |
Spor |
ufak yarış aracı süren kimse |
karter i.
|
|
494 |
Spor |
(poloda) genellikle yedi dakika süren kesintisiz oyun süresi |
chukka i.
|
|
495 |
Spor |
top süren oyuncuyu yere indirmek |
down f.
|
|
Football |
|
496 |
Futbol |
top süren futbol oyuncusu |
rusher i.
|
|
Music |
|
497 |
Müzik |
parça boyunca süren bas |
continued bass i.
|
|
498 |
Müzik |
normalden daha kısa süren senfoni |
sinfonietta i.
|
|
499 |
Müzik |
bir saniyeden uzun süren ses aralığı |
skip i.
|
|
Latin |
|
500 |
Latince |
kanıtlanmamış iddia öne süren otorite |
ipse dixit i.
|
|