Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | tırmandırmak | escalate f. | ||
The escalated violence and brutality of the occupation is quite disproportionate. İşgalin tırmandırdığı şiddet ve vahşet oldukça orantısızdır. More Sentences |
||||
Genel | tırmandırmak | stiffen f. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | gerilimi tırmandırmak | increase the tension f. |
Genel | sararak tırmandırmak | upswarm f. |
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | bir şeyi tırmandırmak | escalate something into something f. |
Öbek Fiiller | bir şeyi başka bir boyuta getirmek/tırmandırmak/taşımak | escalate something into something f. |
Öbek Fiiller | bir duygu durumunu tırmandırmak | work oneself up into something f. |
Idioms | ||
Deyim | (bir şeyi) zirveye tırmandırmak | bring (something) to a climax f. |
Trade/Economic | ||
Ticaret/Ekonomi | krizi tırmandırmak | inflame the crisis f. |
Ticaret/Ekonomi | krizi tırmandırmak | increase the crisis f. |
Ticaret/Ekonomi | krizi tırmandırmak | escalate the crisis f. |
Ticaret/Ekonomi | krizi tırmandırmak | incite the crisis f. |
Ticaret/Ekonomi | krizi tırmandırmak | provoke the crisis f. |