Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | ulaşılmaz | unapproachable s. | ||
Tom has been a little unapproachable lately. Tom son zamanlarda biraz ulaşılmaz oldu. More Sentences |
||||
Genel | ulaşılmaz | unattainable s. | ||
These seemingly apparent ideas are invisible and blind and unattainable to human beings because they can't think of them. Görünüşte apaçık olan bu fikirler insanlar için görünmez, kör ve ulaşılmazdır çünkü onları düşünemezler. More Sentences |
||||
Genel | ulaşılmaz | inaccessible s. | ||
He is inaccessible to his employees. Çalışanları için ulaşılmaz biri. More Sentences |
||||
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | ulaşılmaz | unavailable s. | ||
At this crucial time, the European Union is unavailable to its subscribers. Bu kritik dönemde Avrupa Birliği abonelerine ulaşamıyor. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | ulaşılmaz | non-attainable s. | ||
Genel | ulaşılmaz | lost s. | ||
Genel | ulaşılmaz | rockbound s. | ||
Genel | ulaşılmaz | rock-bound s. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | bir şeyi biri/bir şey için ulaşılmaz/erişilmez kılmak | seal something off from someone or something f. |
Öbek Fiiller | bir şeyi biri/bir şey için ulaşılmaz/erişilmez kılmak | seal something off f. |
Öbek Fiiller | olumsuz hava koşulları nedeniyle ulaşılmaz hale gelmek | weather in f. |
Öbek Fiiller | için ulaşılmaz/erişilmez kılmak | seal off from f. |
Proverb | ||
Atasözü | güzel bir belirtiyle doyurucu sonuca ulaşılmaz | one swallow does not a summer make |
Colloquial | ||
Konuşma Dili | eldeki verilerle/bilgilerle bir sonuca ulaşılmaz | can't get there from here expr. |