Geçmiş

yeterince

"yeterince" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 12 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	yeterince	enough s.
2	Genel	yeterince	reasonable s.
3	Genel	yeterince	sufficiently zf.
4	Genel	yeterince	adequately zf.
5	Genel	yeterince	in detail zf.
6	Genel	yeterince	decently zf.
7	Genel	yeterince	meet [obsolete] zf.
8	Genel	yeterince	good zf.
9	Genel	yeterince	commensurately zf.
10	Genel	yeterince	perfectly zf.
11	Genel	yeterince	enuf [dialect] zm.
12	Genel	yeterince	quite adverb

"yeterince" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 288 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	yeterince değer vermemek	underrate f.
General
2	Genel	yeterince fark gözetmeyen	sweeping i.
3	Genel	yeterince tatlı	sweet enough i.
4	Genel	yeterince pişirme	adequate cooking i.
5	Genel	yeterince olduğunu bilme	yedasentience i.
6	Genel	yeterince giyimli olmayan kimse	naked i.
7	Genel	yeterince faal olmama	underactivity i.
8	Genel	yeterince bilinmeme	underexposure i.
9	Genel	yeterince şişirilmemiş olma	underinflation i.
10	Genel	yeterince hava basıncı olmama	underinflation i.
11	Genel	yeterince zaman	enough time i.
12	Genel	bir konuyu yeterince anlamak için tarihi farkındalığın önemli olduğunu savunan görüş	historicism i.
13	Genel	(tavlada) oyuncunun kendi sahasında yeterince taşı bulunması	shutout i.
14	Genel	belirli bir iş için yeterince insan olmak	man f.
15	Genel	yeterince uyanık olmadığından fırsatı kaçırmak	be asleep at the switch f.
16	Genel	ne demek istediğini yeterince anlatmak	make one's point f.
17	Genel	yeterince zaman ayıramamak	not to have enough time for f.
18	Genel	yeterince zaman ayıramamak	not to spare enough time f.
19	Genel	yeterince zaman ayıramamak	not to allow enough time for f.
20	Genel	yeterince almak	get enough f.
21	Genel	yeterince parası olmamak	can't afford f.
22	Genel	yeterince vurgulamamak	underemphasis f.
23	Genel	yeterince yararlanmamak	underexploit f.
24	Genel	yeterince memnun edememek	underfulfil f.
25	Genel	yeterince tatmin edememek	underfulfil f.
26	Genel	mali olarak yeterince desteklememe	underfunding f.
27	Genel	yeterince ısıtmamak	underheat f.
28	Genel	yeterince ısınmamak	underheat f.
29	Genel	yeterince övmemek	underpraise f.
30	Genel	yeterince methetmemek	underpraise f.
31	Genel	yeterince değer vermemek	underreckon f.
32	Genel	yeterince serpilememek	misthrive f.
33	Genel	yeterince göstermek	serve [scotland] f.
34	Genel	yeterince geniş	wide enough s.
35	Genel	yeterince yuvarlak	round enough s.
36	Genel	yeterince kalın	thick enough s.
37	Genel	yeterince büyük	big enough s.
38	Genel	yeterince zengin	rich enough s.
39	Genel	yeterince geniş	huge enough s.
40	Genel	yeterince kuru	dry enough s.
41	Genel	yeterince şişman	fat enough s.
42	Genel	yeterince geniş	large enough s.
43	Genel	yeterince uzun	tall enough s.
44	Genel	yeterince makul	fair enough s.
45	Genel	yeterince keskin	sharp enough s.
46	Genel	yeterince verimli	fertile enough s.
47	Genel	yeterince saf	pure enough s.
48	Genel	yeterince hafif	light enough s.
49	Genel	yeterince kısa	short enough s.
50	Genel	yeterince aydınlık	bright enough s.
51	Genel	yeterince sıcak	warm enough s.
52	Genel	yeterince ağır	heavy enough s.
53	Genel	yeterince çabuk	quick enough s.
54	Genel	yeterince sıkı	hard enough s.
55	Genel	yeterince yumuşak	soft enough s.
56	Genel	yeterince yırtıcı	fierce enough s.
57	Genel	yeterince sıcak	hot enough s.
58	Genel	yeterince soğuk	cold enough s.
59	Genel	yeterince ince	thin enough s.
60	Genel	yeterince sert	firm enough s.
61	Genel	yeterince açık	clear enough s.
62	Genel	yeterince uzun	long enough s.
63	Genel	yeterince küçük	small enough s.
64	Genel	yeterince şanslı	lucky enough s.
65	Genel	yeterince düz	flat enough s.
66	Genel	yeterince iyi	good enough s.
67	Genel	yeterince güçlü	strong enough s.
68	Genel	yeterince cesur	brave enough s.
69	Genel	yeterince yaşlı	old enough s.
70	Genel	yeterince zeki	clever enough s.
71	Genel	yeterince ıslak	wet enough s.
72	Genel	yeterince dürtülenmemiş	underchallenged s.
73	Genel	yeterince güdülenmemiş	underchallenged s.
74	Genel	yeterince teşvik edilmemiş	underchallenged s.
75	Genel	yeterince motive olmamış	underchallenged s.
76	Genel	yeterince uyarılmamış	underchallenged s.
77	Genel	toprağı verimsiz olup bunu geliştirmek için yeterince nakde sahip olmayan	land-poor s.
78	Genel	yeterince kullanılmamış	underutilized s.
79	Genel	yeterince kullanılmamış	underutilised s.
80	Genel	yeterince takdir edilmemiş	under-appreciated s.
81	Genel	yeterince araştırılmamış	under-researched s.
82	Genel	yeterince kapsamlı olmayan	overbroad s.
83	Genel	yeterince erken	timeful [obsolete] s.
84	Genel	yeterince erken	timeous [scottish] s.
85	Genel	yeterince karanlık	dark enough s.
86	Genel	yeterince erken	earlyish s.
87	Genel	yeterince yanmamış	underburnt s.
88	Genel	yeterince giyinmemiş	underclad s.
89	Genel	(belirli bir etkinlik için) yeterince özenli giyinmemiş	underdressed s.
90	Genel	(belirli bir etkinlik için) yeterince resmi giyinmemiş	underdressed s.
91	Genel	mali olarak yeterince desteklenmemiş	underfinanced s.
92	Genel	yeterince memnun olmamış	underfulfilled s.
93	Genel	yeterince tatmin olmamış	underfulfilled s.
94	Genel	yeterince memnun edemeyen	underfulfilling s.
95	Genel	yeterince tatmin edemeyen	underfulfilling s.
96	Genel	yeterince şişirilmemiş	underinflated s.
97	Genel	yeterince hava basıncı olmayan	underinflated s.
98	Genel	yeterince hazırlıklı olmayan	underprepared s.
99	Genel	yeterince hazırlanmamış	underprepared s.
100	Genel	yeterince bilinmeyen	underpublicized s.
101	Genel	yeterince değer verilmemiş	underwrought s.
102	Genel	yeterince büyük olmayan	unsizeable [obsolete] s.
103	Genel	yeterince denenmemiş	wanted wear s.
104	Genel	yeterince kullanılmamış	wanted wear s.
105	Genel	geyik ve büyük av hayvanlarını avlamak için yeterince ağır ve namlu çıkış hızına sahip mermili bir fişek kullanan	high-powered s.
106	Genel	yeterince büyük	gross s.
107	Genel	yeterince hazırlanmamış	disappointed [obsolete] s.
108	Genel	vasıflarından yeterince yararlanılmayan	underemployed s.
109	Genel	yeterince iyi	well enough zf.
110	Genel	yeterince çabuk	soon enough zf.
111	Genel	yeterince hızlı	fast enough zf.
112	Genel	yeterince erken	time enough zf.
113	Genel	yeterince iyi bir şekilde	ok zf.
114	Genel	yeterince iyi bir şekilde	okay zf.
115	Genel	yeterince iyi	worth ed.
Phrasals
116	Öbek Fiiller	yeterince bilgilendirmek	keep up f.
117	Öbek Fiiller	benzer (biriyle/bir şeyle) kıyaslandığında yeterince iyi olmak	stack up to someone or something f.
118	Öbek Fiiller	yeterince ayırmak	allow for f.
119	Öbek Fiiller	yeterince ayırmak	allow for f.
120	Öbek Fiiller	yeterince parası olmak	run to f.
Phrases
121	İfadeler	en iyinin yeterince iyi olmadığı zaman	when your best isn't good enough expr.
122	İfadeler	yeterince şaşırtıcı	surprisingly enough expr.
123	İfadeler	yeterince uzak	far enough expr.
Proverb
124	Atasözü	trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir	comedy equals tragedy plus time [cliché]
125	Atasözü	trajik, zor, rahatsız edici her şey üzerinden yeterince zaman geçtikten sonra mizahın konusu olabilir/komediye dönüşebilir	humor equals tragedy plus time [cliché]
126	Atasözü	komedi, üzerinden yeterince zaman geçmiş trajedidir	humor equals tragedy plus time [cliché]
Colloquial
127	Konuşma Dili	yeterince araştırma yapılmadan belirtilen/yayınlanan görüş veya analiz	hot take i.
128	Konuşma Dili	bir şey yapmak için yeterince cesur olmak	be man enough to do something f.
129	Konuşma Dili	bir şey yapmak için yeterince erkek olmak	be man enough to do something f.
130	Konuşma Dili	yeterince/beklendiği kadar iyi olamamak	not cut the mustard f.
131	Konuşma Dili	yeterince düşünmeden hemen harekete geçmek	go off half-cocked f.
132	Konuşma Dili	yeterince malzeme vb olmadan işe kalkışmak	make brick without straw f.
133	Konuşma Dili	yeterince kazanmamak	make enough money f.
134	Konuşma Dili	(bir şeyi) yeterince var olmak	be off for (something) f.
135	Konuşma Dili	yeterince asılmamak	dog it f.
136	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin, biri/bir şey için) yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek	think (someone or something) is fit for (someone or something) f.
137	Konuşma Dili	birinin bir şey için yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek	think someone fit for something f.
138	Konuşma Dili	birinin bir şey için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek	think someone fit for something f.
139	Konuşma Dili	birinin bir şey için yeterince formunda olduğunu düşünmek	think someone fit for something f.
140	Konuşma Dili	birinin bir şey için yeterince kondisyonlu olduğunu düşünmek	think someone fit for something f.
141	Konuşma Dili	bir şeyden yeterince olmak	be well off for something f.
142	Konuşma Dili	(biri) için yeterince iyi olmak	be good enough for (one) f.
143	Konuşma Dili	yeterince erkek olmak	be man enough f.
144	Konuşma Dili	yeterince cesareti olmak	be man enough f.
145	Konuşma Dili	yeterince cesur olmak	be man enough f.
146	Konuşma Dili	yeterince doğru	true enough s.
147	Konuşma Dili	yeterince (bir şeye) sahip değil	badly off for (something) [uk] s.
148	Konuşma Dili	(bir şeyden) yeterince yok	badly off for (something) [uk] s.
149	Konuşma Dili	için yeterince iyi	good enough for s.
150	Konuşma Dili	(biri) için yeterince iyi	good enough for (one) s.
151	Konuşma Dili	bir günde yeterince hata yapmadın mı?	haven't you made enough mistakes for one day? expr.
152	Konuşma Dili	gerçi bundan yeterince faydalandığım pek söylenemez	not that i've taken much advantage of it yet expr.
153	Konuşma Dili	yeterince iyi değil	not so hot expr.
154	Konuşma Dili	yeterince gelişmemiş	in embryo expr.
155	Konuşma Dili	yeterince cesur	brave enough expr.
156	Konuşma Dili	yeterince anlaşılır	enough said expr.
157	Konuşma Dili	yeterince açık	enough said expr.
158	Konuşma Dili	yeterince sıktı	have had enough expr.
159	Konuşma Dili	yeterince huzurlu	nice and peaceful expr.
160	Konuşma Dili	üstesinden gelmek için yeterince ağır	too much to overcome expr.
161	Konuşma Dili	yeterince sıcak mı?	hot enough for you? exclam.
162	Konuşma Dili	yeterince sıcak değil mi?	hot enough for you? exclam.
163	Konuşma Dili	yeterince var mı?	how is fixed for? exclam.
164	Konuşma Dili	yeterince makul	that's fair exclam.
Idioms
165	Deyim	ingilizlerin yeterince üretken/verimli olamamalarına yönelik bir ifade	the british disease i.
166	Deyim	hakkında pek/yeterince bir şey bilinmeyen kimse/şey	an unknown quantity i.
167	Deyim	bilmeden/yeterince düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak	jump to a conclusion f.
168	Deyim	bir şeyi/şeyden yeterince (hatta fazlasıyla) yapmış olmak	have your share of something f.
169	Deyim	bir şeye yeterince/tam yer vermek	allow something full play f.
170	Deyim	birine yeterince (yüklü bir miktarda) para bırakmak	set somebody up for life f.
171	Deyim	bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak	give something full play f.
172	Deyim	bir şeye yeterince/tam yer vermek	give something full play f.
173	Deyim	bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak	allow something full play f.
174	Deyim	yeterince/gerektiğince kullanmak	get some kind of mileage out of something f.
175	Deyim	yeterince bilmeden/düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak	rush to conclusions f.
176	Deyim	yeterince bilmeden/düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak	jump to conclusions f.
177	Deyim	yeterince bilmeden/düşünmeden hemen bir sonuca/karara varmak	leap to conclusions f.
178	Deyim	zaten yeterince derdi/işi olmak	have a lot/enough on one's plate f.
179	Deyim	zaten yeterince derdi/işi olmak	have one's plate full f.
180	Deyim	hızla çite yaklaşıp üstünden atlayacak yeterince zamanı ve yeri kalmamak (at)	rush (one's) fences f.
181	Deyim	yeterince yakınına girmek	move within range f.
182	Deyim	yeterince bir şeye sahip olmamak	be badly off for something [uk] f.
183	Deyim	gerekli olan bir şeyden yeterince olmamak/kalmamak	be badly off for something [uk] f.
184	Deyim	yeterince uyanık olmadığından fırsatı kaçırmak	be sleeping at the switch f.
185	Deyim	yeterince uyanık olmadığından fırsatı kaçırmak	be sleeping at the wheel f.
186	Deyim	yeterince çok çalışmamak	be sleeping on the job f.
187	Deyim	yeterince çok çalışmamak	be asleep on the job f.
188	Deyim	(bir şey için) yeterince cesareti olmak	be man enough (to do something/for something) f.
189	Deyim	(bir şey için) yeterince cesur olmak	be man enough (to do something/for something) f.
190	Deyim	(bir şeyden) yeterince olmamak	be short of (something) f.
191	Deyim	yeterince uyanık olmamak	be sleeping on the job f.
192	Deyim	yeterince uyanık olmamak	be asleep on the job f.
193	Deyim	belirli bir durumda yeterince yetkin olmak	hold one's own f.
194	Deyim	(biriyle) yeterince ilgilenmemek	do badly by (someone) f.
195	Deyim	(birine) yeterince iyi davranmamak	do badly by (someone) f.
196	Deyim	yeterince/gerektiğince kullanmak	get some kind of mileage out of f.
197	Deyim	bir şeyi/şeyden yeterince (hatta fazlasıyla) yapmış olmak	have (one's) share of (something) f.
198	Deyim	zaten yeterince derdi/işi olmak	have enough on (one's) plate f.
199	Deyim	zaten yeterince derdi/işi olmak	have enough on your plate f.
200	Deyim	zaten yeterince derdi/işi olmak	have a lot on your plate f.
201	Deyim	yeterince almak	have had your fill of f.
202	Deyim	ne demek istediğini yeterince anlatmak	make your point f.
203	Deyim	konuyla ilgili yeterince kanıt sunduğunu düşünmek	rest your case f.
204	Deyim	için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek	think fit for f.
205	Deyim	için yeterince kondisyonlu olduğunu düşünmek	think fit for f.
206	Deyim	için yeterince fit/zinde olduğunu düşünmek	think fit for f.
207	Deyim	yeterince iyi olmayan	not much chop [australia/canada] s.
208	Deyim	yeterince düşünülmemiş	half-baked s.
209	Deyim	yeterince aptal	fool enough s.
210	Deyim	yeterince para kazanamayan	under water s.
211	Deyim	yeterince uyanık olmayan	sleeping at the switch s.
212	Deyim	(bir şeyde) yeterince iyi değil	not so hot at (something) s.
213	Deyim	yeterince olgun	old enough to vote s.
214	Deyim	yeterince donanımlı	well fixed s.
215	Deyim	yeterince gelişmemiş	in embryo expr.
216	Deyim	yeterince iyi	good enough for jazz expr.
217	Deyim	(bir özelliğe) yeterince/çok sahip olma bakımından	in the (something) stakes expr.
218	Deyim	(bir kişilik özelliğine) yeterince/çok sahip olma açısından	in the (something) stakes expr.
219	Deyim	yeterince çabalarsan bir şey tutturabilirsin	throw enough mud at the wall, some of it will stick expr.
220	Deyim	yeterince çabalarsan az da/kötü de olsa ortaya bir şey çıkabilir	throw enough mud at the wall, some of it will stick expr.
221	Deyim	yeterince soğuk değil mi?	cold enough for you? [humorous] expr.
222	Deyim	(bir şey yapmak) için yeterince erkek	man enough to (do something) expr.
223	Deyim	(bir şey yapmak) için yeterince cesur	man enough to (do something) expr.
Speaking
224	Konuşma	bu saçmalığı yeterince duydum!	I've heard enough of this nonsense! expr.
225	Konuşma	bence yeterince baskı altındayız	I think we're under enough pressure expr.
226	Konuşma	bu konuda yeterince konuştun	you've said enough on this topic expr.
227	Konuşma	cami yeterince büyük değildi	the mosque wasn´t big enough expr.
228	Konuşma	keşke yeterince param olsaydı	I wish I had enough money expr.
229	Konuşma	saçlarım yeterince uzamıyor	my hair doesn't grow long enough expr.
230	Konuşma	sana yeterince güvenmiyorum	I don't trust you enough expr.
231	Konuşma	sen zaten yeterince iyisin	you're already good enough expr.
232	Konuşma	yeterince biliyoruz	we know enough expr.
233	Konuşma	yeterince sorun çıkartmadın mı?	haven't you done enough? expr.
234	Konuşma	yeterince iyi değil	not good enough expr.
235	Konuşma	yeterince biliyorum	I know enough expr.
236	Konuşma	yeterince insan kayboldu	enough people disappear expr.
237	Konuşma	yeterince zamanı olmamak	there aren't enough hours in the day expr.
238	Konuşma	yeterince dinledim seni	I've heard enough expr.
239	Konuşma	yeterince adil	that is fair enough expr.
240	Konuşma	yeterince sorun yaratmadın mı?	haven't you done enough? expr.
241	Konuşma	yeterince soğuk değil mi?	is it cold enough for you? expr.
242	Konuşma	yeterince sıcak mı?	(is it) hot enough for you? expr.
243	Konuşma	yeterince sıcak değil mi?	(is it) hot enough for you? expr.
244	Konuşma	yeterince ifade edemem	I can not stress enough expr.
245	Konuşma	yeterince ifade edemem	I can't stress enough expr.
Trade/Economic
246	Ticaret/Ekonomi	yeterince iyi olanı seçme yaklaşımı	satisfying behavior i.
247	Ticaret/Ekonomi	yeterince ulaşılmamış/girilmemiş pazar	underpenetrated market i.
248	Ticaret/Ekonomi	doğal düzenin toplumu yeterince kontrol ettiğini öne süren bir politik iktisat doktrini	physiocratism i.
249	Ticaret/Ekonomi	(yeterince temsilcisi olmayan bir grup için) belirli bir maddi imkan oranını gerekli kılan program türü	set-aside i.
250	Ticaret/Ekonomi	mali olarak yeterince desteklememek	underfund f.
251	Ticaret/Ekonomi	koşullara yeterince uymayan	unsatisfactory s.
252	Ticaret/Ekonomi	mali olarak yeterince desteklenmemiş	underfunded s.
253	Ticaret/Ekonomi	fiyatları yeterince yükseltecek şekilde	buoyantly zf.
Law
254	Hukuk	(ingiltere'de) yeterince güvenilir olarak nitelendirilen (açık cezaevi sınıfı)	Category d s.
Institutes
255	Kurum/Kuruluş	yeterince bağış almamış (okul, hastane, kurum)	underendowed s.
Industry
256	Sanayi	(beton, harç) yeterince sertleşmemiş	green s.
257	Sanayi	(kağıt) yeterince kurutulmamış	green s.
Insurance
258	Sigortacılık	bir işi yaparken yeterince özen göstermeme	negligence i.
Technical
259	Teknik	yeterince kesin	precise enough i.
260	Teknik	yeterince hassas	precise enough s.
261	Teknik	(işlem) yeterince yüksek sıcaklıkta	hot s.
262	Teknik	(kum) bir kalıba kompakt bir astar oluşturmak için yeterince nemli	green s.
263	Teknik	(değerli taş) yeterince parlamayan	spread s.
Computer
264	Bilgisayar	(kamuyu yeterince bilgilendirmeden) yazılım güncelleme	slipstreaming i.
265	Bilgisayar	bir yazılım yeterince geliştirici tarafından test edilirse, tüm açıklar su yüzüne çıkar	given enough eyeballs, all bugs are shallow expr.
Electric
266	Elektrik	yeterince şarj edilmemiş (batarya, pil)	down s.
Medical
267	Medikal	dokunun yeterince kan alamaması durumu	ischemia i.
268	Medikal	dokunun yeterince kan alamaması durumu	ischaemia i.
269	Medikal	ve yeterince tanı konamayan hastalık	under-diagnosed disease i.
Pathology
270	Patoloji	genellikle yeterince pişirilmemiş et veya balık yendiğinde görülen parazitik tenya kaynaklı bağırsak enfeksiyonu	tapeworm infection i.
271	Patoloji	beyne yeterince kan gitmemesiyle olan ani bilinç kaybı	faint i.
272	Patoloji	bağırsakta gevşeme sağlayan sinir hücrelerinin yeterince bulunmadığı bir hastalık	congenital megacolon i.
273	Patoloji	tiroid bezinin yeterince çalışmaması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık	congenital myxedema i.
274	Patoloji	deri ve mukozaya yönelik uyartıları yeterince hissedememe rahatsızlığı	dysaesthesia i.
Gastronomy
275	Mutfak	yemek için yeterince olgun olmayan dana eti	bod veal i.
276	Mutfak	yeterince tuz ve baharat eklemek	seasoning f.
277	Mutfak	yeterince pişirmemek	underfire f.
278	Mutfak	yeterince fırınlamamak	underfire f.
279	Mutfak	fırında yeterince pişirmemek	underfire f.
280	Mutfak	yeterince pişmemiş	doughy s.
Biology
281	Biyoloji	yeterince gelişmeyen	lowly s.
Breeding
282	Hayvancılık	(hayvan) yeterince besili olmak	finish f.
283	Hayvancılık	yeterince hayvanı olmayan	stockless s.
Religious
284	Dini	tanrı'nın insanlara pozitif ve olumlu tanınması için yeterince ipucu gönderdiğine dair dini inanç	cataphatism i.
Hunting
285	Silah/Atıcılık	namlu çıkış hızı yüksek olup büyük avı öldürmek için yeterince ağır mermi içeren (tüfek)	high-power s.
Slang
286	Argo	cinsiyetçiliğe, mizojiniye ye da erkek şovenizmine yeterince tepki göstermeyen kadın	chill girl i.
British Slang
287	İngiliz Argosu	üzerine yeterince nakit olan	holding the folding s.
Modern Slang
288	Modern Argo	yoksulluktan bahsederken hakkında yeterince bilgiye sahip olmadan afrika'yı örnek verip insanların haline şükretmesi gerektiğini söyleme	africa card i.