fleeting - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
fleeting kısa süreli adj.
  • What is happening in Madagascar is something much more serious which warrants much more than fleeting attention.
  • Madagaskar'da yaşananlar, kısa süreli bir ilgiden çok daha fazlasını gerektiren çok daha ciddi bir durumdur.
  • What is happening in Madagascar is something much more serious which warrants much more than fleeting attention.
  • Madagaskar'da yaşananlar ise çok daha ciddi ve kısa süreli bir ilgiden çok daha fazlasını gerektiriyor.
Show More (-1)
fleeting kısa adj.
  • There is not even a fleeting reference to the hundreds of weapons discovered at President Arafat's headquarters.
  • Başkan Arafat'ın karargahında bulunan yüzlerce silaha kısa bir atıfta dahi bulunulmamaktadır.
  • There is not even a fleeting reference to the hundreds of weapons discovered at President Arafat's headquarters.
  • Başkan Arafat'ın karargahında bulunan yüzlerce silaha kısa bir atıf bile yok.
Show More (-1)
fleeting geçici adj.
  • Democracy is still a fleeting ideal.
  • Demokrasi hala geçici bir idealdir.
  • If pleasure is fleeting, so is the effort.
  • Eğer zevk geçici ise, çaba da geçicidir.
Show More (-1)