|
- Such a grandmother would be done for.
- Böyle bir büyükannenin işi bitmiş olurdu.
- Grandmothers can chat online with their grandchildren – I am an expert at it.
- Büyükanneler torunlarıyla online sohbet edebilirler, ki ben bu konuda uzmanım.
- He assured his grandmother that 'yes, I love green peas, but I don't eat them'.
- Büyükannesine 'evet, yeşil bezelyeyi seviyorum ama yemiyorum' diye güvence verdi.
- You must talk to my grandmother and to my grandfather and to anyone else.
- Büyükannemle, büyükbabamla ve diğer herkesle konuşmalısınız.
- Why did Grandmother pass away?
- Büyükanneniz neden vefat etti?
- Some grandmothers bake pies - and some of them trade to be millionaires.
- Bazı büyükanneler turta pişiriyor, bazıları ise milyoner olmak için borsada işlem yapıyor.
- Why did Grandmother pass away?
- Büyükanne neden öldü?
- You probably think she told me she was on her way to visit her sick grandmother.
- Sen muhtemelen onun hasta büyükannesini ziyaret etmek için yolda olduğunu bana söylediğini düşünüyorsun.
- My grandmother is always complaining of the cold.
- Büyükannem her zaman soğuktan şikayet eder.
- The mother of a parent is a grandmother.
- Bir ebeveynin annesi büyükannedir.
- His grandmother can't walk, can she?
- Onun büyükannesi yürüyemez, değil mi?
- I was there when Jaume's grandmother died.
- Jaume'nin büyükannesi öldüğünde oradaydım.
- Grandmother lifted her spectacles.
- Büyükanne gözlüklerini kaldırdı.
- You probably think she told me she was on her way to visit her sick grandmother.
- Muhtemelen bana hasta büyükannesini ziyarete gitmekte olduğunu söylediğini düşünüyorsunuz.
- She strongly resembles her grandmother.
- Son derece büyükannesine benzer.
- I visited my grandmother's house.
- Büyükannemin evini ziyaret ettim.
- My grandmother is always complaining of the cold.
- Büyükannem her zaman soğuktan şikâyet ediyor.
- The grandmother gives sweets to her grandchildren.
- Büyükanne torunlarına şeker verir.
- My grandmother walks faster than me, and plays tennis better than I do.
- Büyükannem benden daha hızlı yürür ve benden daha iyi tenis oynar.
- My grandmother can cook very well.
- Büyükannem çok iyi yemek pişirebilir.
- When Tom's mother died, he moved to the home of his grandmother in Boston.
- Tom'un annesi öldüğünde, Boston'daki büyükannesinin evine taşındı.
- My grandmother can't see very well.
- Büyükannem çok iyi göremiyor.
- My grandmother can't see very well.
- Büyükannem çok iyi göremez.
- My youngest brother was brought up by our grandmother.
- En küçük erkek kardeşim büyükannemiz tarafından büyütüldü.
- He was raised by his grandmother.
- O büyükannesi tarafından büyütüldü.
- My grandmother paid my way to Boston.
- Büyükannem, Boston'a gidiş ücretimi ödedi.
- My grandmother can only eat soft food.
- Büyükannem sadece yumuşak yiyecekler yiyebilir.
- Did you visit your grandmother last Monday?
- Geçen pazartesi büyükanneni ziyaret ettin mi?
- My grandmother told me the story of Cinderella.
- Büyükannem bana Külkedisi hikayesini anlattı.
- His grandmother can't walk, can she?
- Büyükannesi yürüyemiyor, değil mi?
- I buy the flowers because I will pay visit to my grandmother this evening.
- Çiçekleri alıyorum çünkü bu akşam büyükannemi ziyaret edeceğim.
- Mary is Tom's grandmother.
- Mary Tom'un büyükannesidir.
- I'm hanging a picture of my grandmother on the wall.
- Büyükannemin bir resmini duvara asıyorum.
- John's grandmother passed away after a long illness.
- John'un büyükannesi uzun bir hastalığın ardından vefat etti.
- My grandmother likes doing cross-stitch.
- Büyükannem kanaviçe işlemeyi sever.
- They renovated their grandmother's house and brought in modern furniture.
- Onlar büyükannelerinin evini yenilediler ve modern mobilyalar getirdiler.
- Jorge Luis Borges spoke English and Spanish since one of his grandmothers was an Englishwoman.
- Jorge Luis Borges, büyükannelerinden biri İngiliz bir kadın olduğu için İngilizce ve İspanyolca konuşuyordu.
- My grandmother's shoes are old.
- Büyükannemin ayakkabıları eski.
- I haven't eaten at my grandmother's house since I was a kid.
- Çocukluğumdan beri büyükannemin evinde yemek yemedim.
- My grandmother is already more than ninety years old.
- Büyükannem zaten doksan yaşından fazla.
- I'm visiting my grandmother in the hospital.
- Büyükannemi hastanede ziyaret ediyorum.
- My sister resembles my grandmother.
- Kız kardeşim büyükanneme benziyor.
- Grandmother looked very well.
- Büyükannem çok iyi görünüyordu.
- My grandmother on my father's side lives in Boston.
- Baba tarafından büyükannem Boston’da yaşıyor.
- John's grandmother died after a long illness.
- John'un büyükannesi uzun bir hastalıktan sonra öldü.
- My grandmother speaks slowly.
- Büyükannem yavaş konuşur.
- Tom is still at his grandmother's house.
- Tom hâlâ büyükannesinin evinde.
- My grandmother left us a great fortune.
- Büyükannem bize büyük bir servet bıraktı.
- I had never eaten any kind of Thai food, so I was pretty excited about going to a Thai restaurant with my grandmother.
- Daha önce hiç Tayland yemeği yememiştim, bu yüzden büyükannemle bir Tayland restoranına gideceğim için oldukça heyecanlıydım.
- Is your grandmother really dying?
- Büyükannen gerçekten ölüyor mu?
- My grandmother is afraid to fall.
- Büyükannem düşmekten korkuyor.
- Tom is staying with his grandmother.
- Tom büyükannesiyle kalıyor.
- My grandmother wears a dress to rags.
- Büyükannem bir elbiseyi paçavra olana kadar giyer.
- My grandmother is able to fly.
- Büyükannem uçabilir.
- My grandmother had been sick for a week when I visited her.
- Ben onu ziyaret ettiğimde büyükannem bir haftadır hastaydı.
- I have only one picture of my grandmother.
- Büyükannemin sadece bir fotoğrafı var.
- My grandmother was named after my great-great-grandmother.
- Büyükanneme büyük-büyük-büyükannemin adı verildi.
- My grandmother passed away peacefully last night.
- Büyükannem dün gece huzur içinde öldü.
- She learned the craft of basket weaving from her grandmother.
- O büyükannesinden sepet dokuma zanaatını öğrendi.
- My grandmother has a twin brother.
- Büyükannemin bir ikiz erkek kardeşi vardır.
- I got this recipe from my grandmother.
- Bu tarifi büyükannemden aldım.
- My grandmother told me so.
- Büyükannem bana öyle söyledi.
- Tom is in his room, writing a letter to his grandmother.
- Tom odasında büyükannesine bir mektup yazıyor.
- My grandmother walks faster than me, and plays tennis better than I do.
- Büyükannem benden daha hızlı yürür, ve benim oynadığımdan daha iyi tenis oynar.
- My grandmother's death was a big shock.
- Büyükannemin ölümü büyük bir şoktu.
- Bingo is something that grandmothers play.
- Bingo büyükannelerin oynadığı bir şeydir.
- Tom and Mary named their first daughter after Tom's grandmother.
- Tom ve Mary ilk kızlarına Tom'un büyükannesinin adını verdiler.
- My grandmother told me so.
- Büyükannem öyle söyledi.
- Tom and his grandmother went to the bookstore.
- Tom ve büyükannesi kitapçıya gitti.
- The little girl was left in her grandmother's care.
- Küçük kız büyükannesinin bakımına bırakıldı.
- My grandmother got sick the other week.
- Diğer hafta büyükannem hastalandı.
- Jorge Luis Borges spoke English and Spanish since one of his grandmothers was an Englishwoman.
- Jorge Luis Borges, büyükannelerinden biri İngiliz olduğu için İngilizce ve İspanyolca konuştu.
- My grandmother can cook very well.
- Büyükannem çok iyi yemek yapar.
- She will get along with my grandmother.
- Büyükannemle iyi anlaşacak.
- Tom spent the summer at his grandmother's.
- Tom yazı büyükannesinde geçirdi.
- Tom showed me a picture of his grandmother.
- Tom bana büyükannesinin bir resmini gösterdi.
- Tom has to call his grandmother.
- Tom büyükannesini aramak zorunda.
- She will get along with my grandmother.
- O, büyükannemle anlaşacak.
- Those are my grandmother's dentures.
- Bunlar büyükannemin takma dişleri.
- My grandmother gets up early.
- Büyükannem erken kalkıyor.
- We miss our dear grandmother.
- Sevgili büyükannemizi özlüyoruz.
- My grandmother used to use her sewing machine a lot when she was younger.
- Büyükannem gençken dikiş makinesini çok kullanırdı.
- Every day grandfather and grandmother gave the kitten plenty of milk, and soon the kitten grew nice and plump.
- Büyükbaba ve büyükanne her gün yavru kediye bol bol süt verdiler, kısa sürede yavru kedi güzelce büyüdü ve tombullaştı.
- She learned the craft of basket weaving from her grandmother.
- Büyükannesinden sepet örme zannatini öğrendi.
- Tom's grandmother had seven children.
- Tom'un büyükannesinin yedi çocuğu varmış.
- Today's my grandmother's birthday.
- Bugün büyükannemin doğum günü.
- My grandmother speaks slowly.
- Büyükannem yavaş konuşuyor.
- She lived with her elderly grandmother.
- Yaşlı büyükannesiyle yaşıyordu.
- She was named after her grandmother.
- Ona büyükannesinin adı verildi.
- My grandmother had been sick for a week when I visited her.
- Onu ziyaret ettiğimde büyükannem bir haftadır hastaydı.
- Tom's grandmother is still living.
- Tom'un büyükannesi hâlâ yaşıyor.
- She is going to visit her grandmother on Saturday.
- Cumartesi günü büyükannesini ziyaret edecek.
- I can't wait to visit my grandmother.
- Büyükannemi ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
- My grandmother is still very active at eighty-five.
- Büyükannem seksen beş yaşında hâlâ çok aktif.
- Tom's grandmother died three years ago.
- Tom'un büyükannesi üç yıl önce öldü.
- You should help your grandmother.
- Büyükannenize yardım etmelisiniz.
- My grandmother likes traveling by train.
- Büyükannem tren ile seyahat etmeyi sever.
- My grandmother has a green thumb.
- Büyükannemin yeşil bir parmağı var.
- Tom likes Mary's grandmother's prescription drugs.
- Tom, Mary'nin büyükannesinin reçeteli ilaçlarını sever.
- I buy the flowers because I will pay visit to my grandmother this evening.
- Çiçekleri satın aldım çünkü bu akşam büyükannemi ziyaret edeceğim.
- His grandmother can't see, can she?
- Büyükannesi göremiyor, değil mi?
- My grandmother knit that by hand.
- Büyükannem onu eliyle ördü.
- My grandmother really likes watching TV a lot.
- Büyükannem televizyon izlemeyi çok seviyor.
- Grandmother looked very well.
- Büyükanne çok iyi görünüyordu.
- Your voice reminds me of my late grandmother.
- Sesiniz bana rahmetli büyükannemi hatırlatıyor.
- The child was named Sophia after her grandmother.
- Çocuğa büyükannesinin adı olan Sophia verildi.
- I learned how to spin wool from watching my grandmother.
- Yün eğirmeyi büyükannemi izleyerek öğrendim.
- We went to Hakata to visit my grandmother.
- Büyükannemi ziyaret etmek için Hakata'ya gittik.
- Jaume's grandmother spoke Catalan better than Spanish.
- Jaume'nin büyükannesi Katalancayı İspanyolcadan daha iyi konuşuyordu.
- His grandmother can't see, can she?
- Onun büyükannesi göremez, değil mi?
- The grandmother gives candies to her grandchildren.
- Büyükanne torunlarına şeker verir.
- Which blanket did Grandmother wash?
- Büyükanne hangi battaniyeyi yıkadı?
- Tom was brought up by his grandmother.
- Tom büyükannesi tarafından büyütüldü.
- Tom is in Boston visiting his grandmother.
- Tom Boston'da büyükannesini ziyaret ediyor.
- John's grandmother passed away after a long illness.
- John'un büyükannesi uzun bir hastalıktan sonra vefat etti.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
- Büyükannemi ziyaret etmeyeli uzun zaman oldu.
- My grandmother likes to weave things.
- Büyükannem bir şeyler örmeyi sever.
- My grandmother fell and broke her hip.
- Büyükannem düştü ve kalçasını kırdı.
- Tom's grandmother had seven children.
- Tom'un büyükannesinin yedi çocuğu vardı.
- My grandmother lived with us.
- Büyükannem bizimle yaşıyordu.
- At 90, Tom's grandmother still leads a very active life.
- Tom'un büyükannesi 90 yaşında olmasına rağmen hâlâ çok aktif bir yaşam sürüyor.
- Mary is a grandmother.
- Mary bir büyükannedir.
- Sami was raised by his mother and grandmother.
- Sami, annesi ve büyükannesi tarafından büyütüldü.
- My grandmother had a green prayer rug.
- Büyükannemin yeşil bir seccadesi vardı.
- Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükannem Çin ilaçlarının en iyisi olduğuna inanıyor.
- My grandmother knit that by hand.
- Büyükannem onu elleriyle örerdi.
- She went to live with her grandmother.
- Büyükannesiyle yaşamaya başladı.
- You're not my favorite grandmother.
- Sen benim en sevdiğim büyükannem değilsin.
- My grandmother was pulling up weeds in her backyard.
- Büyükannem avlusundaki otları çekiyordu.
- Sami was raised by his mother and grandmother.
- Sami annesi ve büyükannesi tarafından büyütüldü.
- She'll certainly get along well with my grandmother.
- Büyükannemle iyi anlaşacağı kesin.
- Grandmother looks after the children during the day.
- Büyükanne gün boyunca çocuklara bakar.
- This recipe is my grandmother's.
- Bu tarif büyükanneme ait.
- My grandmother had an operation in Germany.
- Büyükannem Almanya'da bir ameliyat geçirdi.
- This is a picture of my grandmother.
- Bu büyükannemin bir resmi.
- Tom's grandmother is a very old woman.
- Tom'un büyükannesi çok yaşlı bir kadın.
- My grandmother used to use her sewing machine a lot up until about three years ago.
- Büyükannem üç yıl öncesine kadar dikiş makinesini çok kullanırdı.
- I am hanging up a picture of my grandmother.
- Büyükannemin bir resmini asıyorum.
- I am already forgetting my grandmother's face.
- Şimdiden büyükannemin yüzünü unutuyorum.
- Fadil asked Dania to live with him in the house he shared with his grandmother.
- Fadıl, Dania'dan büyükannesi ile paylaştığı evde birlikte yaşamasını istedi.
- I bought flowers because my grandmother is coming today for a visit.
- Çiçek aldım çünkü büyükannem bugün ziyarete geliyor.
- Her grandmother lived to be 88 years old.
- Büyükannesi 88 yaşına kadar yaşadı.
- Her grandmother lived to be eighty-eight years old.
- Büyükannesi seksen sekiz yaşına kadar yaşadı.
- As it happened, my grandmother was not at home.
- Bu olurken, büyükannem evde değildi.
- My grandmother always said it was a sin to waste food.
- Büyükannem her zaman yemek israf etmenin günah olduğunu söylerdi.
- The children were happy to see their grandfather and grandmother, whom they hadn't seen for some time.
- Çocuklar bir süredir görmedikleri büyükbabalarını ve büyükannelerini gördükleri için mutluydular.
- My grandmother on my mother's side lives in Osaka.
- Anne tarafımdan büyükannem Osaka'da yaşıyor.
- My grandmother was gradually becoming forgetful and frail.
- Büyükannem giderek unutkanlaşıyor ve zayıflıyordu.
- I'm Tom's grandmother.
- Tom'un büyükannesiyim.
- The baby was taken care of by its grandmother.
- Bebeğe büyükannesi bakıyordu.
- Tom asked Mary about her grandmother.
- Tom Mary'ye büyükannesi hakkında sorular sordu.
- Because I don't want to marry, my grandmother called me a cripple.
- Evlenmek istemediğim için büyükannem bana sakat dedi.
- Mary's grandmother is toothless.
- Mary'nin büyükannesi dişsiz.
- My Grandmother has a weak heart.
- Büyükannemin kalbi zayıftır.
- Tom is staying with his grandmother.
- Tom büyükannesi ile kalıyor.
- My grandmother made me a new dress.
- Büyükannem bana yeni bir elbise yaptı.
- This recipe is my grandmother's.
- Bu tarif büyükannemin.
- I bought flowers because I am going to visit my grandmother this afternoon.
- Çiçek aldım çünkü bu öğleden sonra büyükannemi ziyaret edeceğim.
- My grandmother on my father's side lives in Boston.
- Baba tarafımdan büyükannem Boston'da yaşıyor.
- Fadil asked Dania to live with him in the house he shared with his grandmother.
- Fadıl, Dania'dan büyükannesiyle paylaştığı evde onunla yaşamasını istedi.
- Do you play checkers with your grandmother?
- Büyükannenle dama oynar mısın?
- The family was shook up when the grandmother died unexpectedly.
- Büyükannem beklenmedik bir şekilde ölünce aile sarsıldı.
- She was raised by her grandmother.
- Büyükannesi tarafından büyütüldü.
- Young as she was, she devotedly attended on her sick grandmother.
- Genç olmasına rağmen, hasta büyükannesine özveriyle baktı.
- My grandmother lost her memory.
- Büyükannem hafızasını kaybetti.
- I had nobody to play with when I lived with my grandmother.
- Büyükannemle yaşarken birlikte oynayacağım kimsem yoktu.
- My grandmother can't hear anything at all.
- Büyükannem hiçbir şey duyamıyor.
- Fadil also took care of his grandmother.
- Fadıl büyükannesine de baktı.
- My grandmother's nurse is very kind.
- Büyükannemin hemşiresi çok naziktir.
- My grandmother likes traveling by train.
- Büyükannem trenle yolculuğu sever.
- The grandmother gives candies to her grandchildren.
- Büyükanne torunlarına şeker veriyor.
- She lived with her elderly grandmother.
- O, yaşlı büyükannesiyle birlikte yaşıyordu.
- I think Tom's grandmother is too old to be wearing a bikini.
- Bence Tom'un büyükannesi bikini giymek için çok yaşlı.
- When was the last time you visited your grandmother?
- En son ne zaman büyükannenizi ziyaret ettiniz?
- Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
- Sami was sent away to live in Egypt with his grandmother.
- Sami, büyükannesi ile birlikte yaşamak için Mısır'a gönderildi.
- Give your grandmother a hug.
- Büyükannene sarıl.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
- Büyükannem eskiden neredeyse her gün yürüyüşe çıkardı, ama şimdi çıksa bile nadiren çıkıyor.
- My grandmother lives in the country.
- Büyükannem taşrada yaşıyor.
- My grandmother became sick last week.
- Büyükannem geçen hafta hastalandı.
- Susan spent the summer vacation at her grandmother's.
- Susan yaz tatilini büyükannesinde geçirdi.
- If you don't want to kiss your grandmother, you don't have to.
- Büyükanneni öpmek istemiyorsan, öpmek zorunda değilsin.
- Tom is staying at his grandmother's.
- Tom büyükannesinde kalıyor.
- They renovated their grandmother's house and brought in modern furniture.
- Büyükannelerinin evini yenilediler ve modern mobilyalar getirdiler.
- Grandmother carried the table by herself.
- Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
- Tom is staying at his grandmother's.
- Tom büyükannesinin yanında kalıyor.
- My grandmother gave me more than I wanted.
- Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.
- Your grandmother is a charming lady.
- Büyükannen büyüleyici bir hanımefendi.
- My grandmother told me the story of Cinderella.
- Büyükannem bana Sindirella'nın hikayesini anlattı.
- My grandmother can only eat soft food.
- Büyükannem sadece yumuşak gıdaları yiyebilir.
- I used to stay with my grandmother for a couple of weeks every summer.
- Her yaz birkaç hafta büyükannemde kalırdım.
- I visited my grandmother's house.
- Ben büyükannemin evini ziyaret ettim.
- I will visit my grandmother's house.
- Büyükannemin evine gideceğim.
- How old is your grandmother?
- Büyükannen kaç yaşında?
- He lives with his grandmother.
- Büyükannesiyle yaşıyor.
- My grandmother used to tell me pleasant fairy tales.
- Büyükannem bana hoş peri masalları anlatırdı.
- Grandmother looks after the children during the day.
- Büyükanne gün boyunca çocuklara bakıyor.
- This house is my grandmother's, but soon it will be mine.
- Bu ev büyükannemin ama yakında benim olacak.
- She is as old as the devil's grandmother.
- Şeytanın büyükannesi kadar yaşlı.
- Isn't she your grandmother?
- O senin büyükannen değil mi?
- Layla came with her grandmother.
- Leyla büyükannesi ile birlikte geldi.
- Mary's grandmother is toothless.
- Mary'nin büyükannesi dişsizdir.
- My car burns less fuel than my grandmother's.
- Arabam büyükanneminkinden daha az yakıt yakıyor.
- Mary's grandmother doesn't have any teeth.
- Mary'nin büyükannesinin hiç dişi yok.
- Grandmother died, leaving the whole family stunned.
- Büyükanne öldü ve tüm aile şaşkına döndü.
- My grandmother has a twin brother.
- Büyükannemin ikiz kardeşi var.
- My grandmother raised a family of ten.
- Büyükannem on kişilik bir aile yetiştirdi.
- My grandmother loves watching TV.
- Büyükannem televizyon seyretmeyi çok sever.
- Here are my grandmother's dentures.
- İşte büyükannemin protezleri.
- My grandmother got sick the other week.
- Büyükannem geçen hafta hastalandı.
- Grandmother sent us a box of apples.
- Büyükannem bize bir kutu elma gönderdi.
- She was brought up by her grandmother.
- Büyükannesi tarafından yetiştirildi.
- My grandmother owns many scarves.
- Büyükannemin bir sürü eşarbı var.
- My grandmother gave me these pendants.
- Büyükannem bana bu kolyeleri verdi.
- In Massachusetts, a man is not allowed to marry his wife's grandmother.
- Massachusetts'te bir adamın, karısının büyükannesi ile evlenmesine izin verilmez.
- Here are my grandmother's dentures.
- İşte büyükannemin takma dişleri.
- My grandmother used to use her sewing machine a lot up until about three years ago.
- Büyükannem yaklaşık üç yıl öncesine kadar dikiş makinesini çok kullanırdı.
- Newton's mother remarried and he was left in the care of his grandmother.
- Newton'ın annesi yeniden evlendi ve Newton büyükannesinin bakımına bırakıldı.
- Tom gave Mary a ring that once belonged to his grandmother.
- Tom, Mary'ye bir zamanlar büyükannesine ait olan bir yüzük verdi.
- The girl was called Elizabeth after her grandmother.
- Kıza büyükannesinden sonra Elizabeth adı verildi.
- Why did you steal your grandmother's jewelry?
- Neden büyükannenin mücevherlerini çaldın?
- These are my grandmother's artificial teeth.
- Bunlar büyükannemin yapay dişleri.
- You should help your grandmother.
- Büyükannene yardım etmelisin.
- My grandmother can ride a motorcycle, and what's more, a bicycle.
- Büyükannem motosiklete ve dahası bisiklete binebilir.
- The boy pays visit to his grandmother.
- Çocuk büyükannesini ziyaret ediyor.
- You're not my favorite grandmother.
- Sen benim favori büyükannem değilsin.
- In Massachusetts, a man is not allowed to marry his wife's grandmother.
- Massachusetts'te bir erkeğin karısının büyükannesiyle evlenmesine izin verilmez.
- Where does your grandmother live?
- Büyükannen nerede yaşıyor?
- Tom's grandmother died from salmonella.
- Tom'un büyükannesi salmonelladan öldü.
- My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.
- Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.
- I'm visiting my grandmother in hospital.
- Büyükannemi hastanede ziyaret ediyorum.
- My grandmother lives alone in a huge, old house.
- Büyükannem büyük, eski bir evde yalnız yaşıyor.
- She spends time with her grandmother every Sunday.
- Her pazar büyükannesiyle vakit geçiriyor.
- Tom was brought up by his grandmother.
- Tom'u büyükannesi büyüttü.
- Fadil also took care of his grandmother.
- Fadıl aynı zamanda büyükannesiyle de ilgilendi.
- My grandmother is the oldest in this town.
- Büyükannem bu kasabada en yaşlıdır.
- Give your grandmother a hug.
- Büyükanneni kucakla.
- Tom's grandmother looks healthy.
- Tom'un büyükannesi sağlıklı görünüyor.
- His grandmother looks healthy.
- Onun büyükannesi sağlıklı görünüyor.
- This is the first time I've ever visited my grandmother.
- Büyükannemi ilk kez ziyaret ediyorum.
- Tom and his grandmother went to the bookstore.
- Tom ve büyükannesi kitapçıya gittiler.
- My grandmother mailed the letter this morning.
- Büyükannem mektubu bu sabah postaladı.
- I had nobody to play with when I lived with my grandmother.
- Büyükannemle yaşarken oynayacak kimsem yoktu.
- My grandmother goes for a walk in the evening.
- Büyükannem akşam yürüyüşe gidiyor.
- Layla came with her grandmother.
- Layla büyükannesi ile geldi.
- My grandmother was a farmer.
- Büyükannem bir çiftçiydi.
- I don't remember my grandmother's face exactly.
- Büyükannemin yüzünü tam olarak hatırlamıyorum.
- She always takes her grandmother for a walk.
- Her zaman büyükannesini yürüyüşe götürür.
- I got these earrings from my grandmother.
- Bu küpeleri büyükannemden almıştım.
- Tom has been staying with his grandmother all summer.
- Tom bütün yaz büyükannesiyle kalıyordu.
- My Grandmother has a weak heart.
- Büyükannemin zayıf bir kalbi var.
- My grandmother is able to fly.
- Büyükannem uçabiliyor.
- My grandmother underwent surgery in Germany.
- Büyükannem Almanya'da ameliyat oldu.
- My grandmother is sick.
- Büyükannem hasta.
- Tom asked Mary about her grandmother.
- Tom, Mary'ye büyükannesi hakkında sorular sordu.
- My grandmother never changed her style of living.
- Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.
- Tom's grandmother is still living.
- Tom'un büyükannesi hala yaşıyor.
- My grandmother went peacefully in the night.
- Büyükannem gece huzur içinde öldü.
- Tom was raised by his grandmother.
- Tom'u büyükannesi büyüttü.
- Tom used to spend a lot of time with his grandmother.
- Tom eskiden büyükannesiyle çok vakit geçirirdi.
- My grandmother is in sound health and lives alone.
- Büyükannemin sağlığı yerinde ve yalnız yaşıyor.
- My grandmother wears a dress to rags.
- Büyükannem paçavra gibi bir elbise giyer.
- My grandmother really likes watching TV a lot.
- Büyükannem TV izlemeyi gerçekten çok sever.
- Sami lives with his grandmother.
- Sami büyükannesiyle yaşıyor.
- Tom's great-great-great grandmother lived in Scotland.
- Tom'un büyük büyük büyükannesi İskoçya'da yaşamış.
- Grandmother mows the grass in the garden.
- Büyükannem bahçedeki çimleri biçiyor.
- Tom went to Boston last year to live with his grandmother.
- Tom geçen yıl büyükannesiyle yaşamak için Boston'a gitti.
- The red umbrella reminded her about her grandmother.
- Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- I think Tom's grandmother is too old to wear a miniskirt.
- Bence Tom'un büyükannesi mini etek giymek için çok yaşlı.
- Sami was sent away to live in Egypt with his grandmother.
- Sami, büyükannesiyle birlikte Mısır'da yaşamaya gönderildi.
- My grandmother is the oldest in this town.
- Büyükannem bu kasabanın en yaşlısıdır.
- She strongly resembles her grandmother.
- Büyükannesine çok benziyor.
- My grandmother was pulling up weeds in her backyard.
- Büyükannem arka bahçesindeki yabani otları temizliyordu.
- My grandmother told me about her whole life.
- Büyükannem kendisinin bütün hayatını bana anlattı.
- The girl was called Elizabeth after her grandmother.
- Kıza büyükannesinin anısına Elizabeth adı verildi.
- Tom was raised by his grandmother.
- Tom büyükannesi tarafından büyütüldü.
- He was brought up by her grandmother.
- Büyükannesi tarafından yetiştirildi.
- My grandmother has many sisters.
- Büyükannemin birçok kız kardeşi var.
- Her grandmother lived to be 88 years old.
- Onun büyükannesi seksen sekiz yaşına kadar yaşadı.
- I'm Tom's grandmother.
- Ben Tom'un büyükannesiyim.
- Grandmother mows the grass in the garden.
- Büyükanne, bahçedeki çimi biçer.
- My grandmother cooked a big turkey.
- Büyükannem büyük bir hindi pişirdi.
- When I was little, my grandmother would put out a small bowl of milk specifically for hedgehogs.
- Ben küçükken, büyükannem özellikle kirpiler için küçük bir kase süt koyardı.
- My grandmother thinks that I am religious.
- Büyükannem dindar olduğumu düşünüyor.
- Tom's grandmother raised him.
- Tom'un büyükannesi onu yetiştirdi.
- His grandmother looks healthy.
- Büyükannesi sağlıklı görünüyor.
- My grandmother lived to be ninety-five years old.
- Büyükannem doksan beş yaşına kadar yaşadı.
- I wish that my grandmother were still alive.
- Keşke büyükannem hâlâ hayatta olsaydı.
- This necklace of Jane's is a gift from her grandmother.
- Jane'in bu kolyesi, büyükannesinden bir hediye.
- She is going to visit her grandmother on Saturday.
- Cumartesi günü büyükannesini ziyarete gidecek.
- Both my grandfather and grandmother are dead.
- Hem büyükbabam hem de büyükannem öldü.
- My grandmother is still vigorous at 82 years old.
- Büyükannem 82 yaşında hala dinç.
- Mary visited her grandmother.
- Mary büyükannesini ziyaret etti.
- The little boy is being spoiled by his grandmother.
- Küçük çocuk büyükannesi tarafından şımartılıyor.
- My grandmother looks after the children during the daytime.
- Büyükannem gündüzleri çocuklara bakıyor.
- This is a ring my grandmother wore.
- Bu büyükannemin taktığı bir yüzük.
- I was there when Jaume's grandmother died.
- Jaume'in büyükannesi öldüğünde ben oradaydım.
- She is very attentive to her grandmother.
- Büyükannesine karşı çok ilgili.
- Sami stayed over there until his grandmother came back.
- Büyükannesi gelene kadar Sami orada kaldı.
- I wish my grandmother had seen it.
- Keşke büyükannem bunu görseydi.
- I used to stay with my grandmother for a couple of weeks every summer.
- Ben her yaz birkaç hafta büyükannemle kalırdım.
- My grandmother became sick last week.
- Büyükannem geçen hafta hasta oldu.
- My grandmother had a stroke.
- Büyükannem felç geçirdi.
- My grandmother gave me these pendants.
- Bu kolyeleri bana büyükannem vermişti.
- He was raised by his grandmother.
- Büyükannesi tarafından büyütüldü.
- My grandmother had a delicious recipe of cod.
- Büyükannemin çok lezzetli bir morina tarifi vardı.
- My grandmother can fly.
- Büyükannem uçabilir.
- My grandmother has become old.
- Büyükannem yaşlandı.
- Before she died, your grandmother told me to give them to you when you get married.
- Ölmeden önce, büyükannen evlendiğinde bunları sana vermemi söyledi.
- My grandmother can ride a motorcycle.
- Büyükannem motosiklete binebiliyor.
- Grandmother carried the table by herself.
- Büyükannem masayı tek başına taşıdı.
- Tom's grandmother raised him.
- Onu Tom'un büyükannesi büyüttü.
- I'm still driving the same car that my grandmother gave me.
- Hâlâ büyükannemin bana verdiği arabayı kullanıyorum.
- My grandmother died.
- Büyükannem öldü.
- My grandmother never changed her style of living.
- Büyükannem yaşam tarzını hiç değiştirmedi.
- Only the devil laughs at his grandmother.
- Sadece şeytan büyükannesine güler.
- My grandmother passed away peacefully last night.
- Büyükannem dün gece huzur içinde vefat etti.
- My grandmother was a nurse.
- Büyükannem hemşireydi.
- Mary is Tom's grandmother.
- Mary, Tom'un büyükannesi.
- My grandmother raised me.
- Beni büyükannem büyüttü.
- My grandmother is very old.
- Büyükannem çok yaşlıdır.
- My grandmother posted the letter this morning.
- Büyükannem mektubu bu sabah gönderdi.
- Tom likes Mary's grandmother's prescription drugs.
- Tom, Mary'nin büyükannesinin reçeteli ilaçlarını seviyor.
- Mary is a grandmother.
- Mary bir büyükanne.
- How is your grandmother?
- Büyükannen nasıl?
- My grandmother told me about her whole life.
- Büyükannem bana tüm hayatını anlattı.
- She was brought up by her grandmother.
- O, büyükannesi tarafından büyütüldü.
- My grandmother lives by herself.
- Büyükannem tek başına yaşıyor.
- Mary named the baby after her grandmother.
- Mary bebeğe büyükannesinin adını verdi.
- She always takes her grandmother for a walk.
- Daima büyükannesini yürüyüşe çıkarır.
- I'm going to my grandmother's.
- Büyükanneme gidiyorum.
- My grandmother passed away last year.
- Büyükannem geçen yıl vefat etti.
- The family was shook up when the grandmother died unexpectedly.
- Büyükanne beklenmedik bir şekilde öldüğünde aile derinden sarsıldı.
- My grandmother paid my way to Boston.
- Boston'a giderken yol paramı büyükannem ödedi.
- My grandmother has a green thumb.
- Büyükannemin yeşil bir başparmağı var.
- Tom spent his summer vacation at his grandmother's.
- Tom yaz tatilini büyükannesinde geçirdi.
- Tom has been staying with his grandmother all summer.
- Tom bütün yaz büyükannesi ile birlikte kalıyor.
- My grandmother on my father's side has turned one hundred.
- Baba tarafından büyükannem 100 yaşına girdi.
- My grandmother's old watch has been lying in the drawer for years.
- Büyükannemin eski saati yıllardır çekmecede duruyordu.
Show More (336)
|