Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | grandmother n. | anneanne | ||
Some grandmothers bake pies - and some of them trade to be millionaires. Bazı anneanneler turta pişirir; bazıları da milyoner olmak için ticaret yapar. More Sentences |
||||
Common Usage | grandmother n. | babaanne | ||
Tom spent the summer at his grandmother's. Tom yazı babaannesinin evinde geçirdi. More Sentences |
||||
Common Usage | grandmother n. | büyükanne | ||
He assured his grandmother that 'yes, I love green peas, but I don't eat them'. Büyükannesine 'evet, yeşil bezelyeyi seviyorum ama yemiyorum' diye güvence verdi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | grandmother n. | nine | ||
Bingo is something that grandmothers play. Bingo ninelerin oynadığı bir şey. More Sentences |
||||
General | grandmother n. | büyük anne | ||
Tom and Mary named their first daughter after Tom's grandmother. Tom ve Mary ilk kızlarına Tom'un büyük annesinin adını verdiler. More Sentences |
||||
General | grandmother n. | saygıdeğer yaşlı kadın | ||
General | grandmother n. | tarihsel gelişime sahip ve birbirini takip eden dişil olguların ilki veya en eskisi | ||
Computer | ||||
Computer | grandmother n. | büyükanneme |