Tureng - put up with - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	put up with	katlanmak	v.
	We just have to put up with it, as it were. Biz buna öylece katlanmak zorundayız, her nasılsa o şekilde. That is the kind of cooperation we Unionists have to put up with! İşte biz Birlikçiler böyle bir işbirliğine katlanmak zorundayız! We have to put up with the situation. Bu duruma katlanmak zorundayız. I therefore hope that we can modernise Parliament without having to put up with these disadvantages. Bu nedenle, Parlamentoyu bu dezavantajlara katlanmak zorunda kalmadan modernleştirebileceğimizi umuyorum. We just have to put up with it, as it were. Biz buna katlanmak zorundayız, olduğu şekliyle. Should we put up with greater budgetary deficits to compensate for the euro? Euro'yu telafi etmek için daha fazla bütçe açığına katlanmalı mıyız? It requires a great deal of patience to put up with the EU systems' inertia. AB sistemlerinin ataletine katlanmak büyük bir sabır gerektirmektedir. She put up with the pain quite well. O, acıya oldukça iyi katlandı. Tom can't put up with Mary's carelessness any longer. Tom, Mary'nin dikkatsizliğine daha fazla katlanamaz. I can't put up with this noise. Bu gürültüye katlanamıyorum. How can you put up with that guy? Bu adama nasıl katlanabiliyorsun? How do you put up with them? Onlara nasıl katlanıyorsun? How much longer are we going to put up with this noise? Bu gürültüye daha ne kadar katlanacağız? I don't know how you can put up with all this noise. Bu kadar gürültüye nasıl katlanabiliyorsunuz anlamıyorum. I can't put up with Tom's behavior. Tom'un davranışlarına katlanamıyorum. Tom had to put up with me all through high school. Tom lise boyunca bana katlanmak zorunda kaldı. He put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital. Sonunda hastaneye gidinceye dek birkaç hafta ağrıya katlandı. How can we put up with that? Biz buna nasıl katlanabiliriz? She married him for his money, and couldn’t put up with his plain way of living. Parası için onunla evlendi ve onun sıradan yaşantısına katlanamadı. I won't put up with this. Buna katlanmayacağım. I can't put up with all that noise. Bu kadar gürültüye katlanamam. I can't put up with it. Buna katlanamam. Tom can't put up with Mary's whining any longer. Tom, Mary'nin sızlanmalarına daha fazla katlanamıyor. I can't put up with Tom. Tom'a katlanamıyorum. Tom can't put up with Mary's whining any longer. Tom Mary'nin sızlanmalarına daha fazla katlanamıyor. Tom couldn't put up with Mary any longer. Tom, Mary'ye daha fazla katlanamadı. How can you put up with Tom's corny jokes? Tom'un modası geçmiş fıkralarına nasıl katlanabiliyorsun? I can't put up with Tom. Tom'a katlanamam. I shouldn't have to put up with this noise. Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım. We have to put up with a lot of noise when the children are at home. Çocuklar evdeyken bir sürü gürültüye katlanmak zorundayız. I can't put up with the heat any longer. Sıcağa daha fazla katlanamam. I wouldn't put up with that. Ben ona katlanmazdım. I can't put up with the inconvenience of country life. Taşra hayatının rahatsızlığına katlanamam. I can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamam. Why do I always have to put up with these things? Neden hep böyle şeylere katlanmak zorundayım? I can't put up with him any longer. Ona daha fazla katlanamam. How can you put up with Tom's corny jokes? Tom'un bayat şakalarına nasıl katlanabiliyorsun? I wonder how Tom put up with Mary for so many years. Tom'un Mary'ye bunca yıl nasıl katlandığını merak ediyorum. He put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital. Nihayet hastaneye gidene kadar birkaç hafta ağrıya katlandı. How much longer do we have to put up with this? Daha ne kadar buna katlanmak zorundayız? Tom put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital. Tom sonunda hastaneye gitmeden önce birkaç hafta boyunca ağrıya katlandı. How do you put up with the noise? Gürültüye nasıl katlanıyorsun? I can't put up with that noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamam. She could not put up with the insults any more. O, hakaretlere daha fazla katlanmadı. I can't put up with that noise any longer. O gürültüye daha fazla katlanamam. Tom had to put up with me all through high school. Tom bütün lise boyunca bana katlanmak zorunda kaldı. How do they put up with you? Onlar sana nasıl katlanıyor? How do you put up with her? Ona nasıl katlanıyorsun? Now, that is something I will not put up with. İşte bu katlanamayacağım bir şey. She married him for his money, and couldn’t put up with his plain way of living. Onunla parası için evlendi ve onun sade yaşam tarzına katlanamadı. No one should have to put up with this. Hiç kimse buna katlanmak zorunda olmamalıdır. He says he can't put up with the heat any longer. Sıcağa daha fazla katlanamayacağını söylüyor. I cannot put up with his bad manners any longer. Onun kötü davranışlarına daha fazla katlanamam. I can't put up with the noise. Gürültüye katlanamıyorum. I can't imagine how Tom has put up with Mary all these years. Tom'un bunca yıl Mary'ye nasıl katlandığını hayal bile edemiyorum. She couldn't put up with his rudeness any more. Onun kabalığına daha fazla katlanamadı. He cannot put up with hard training. Zor eğitime katlanamaz. How much longer are we going to put up with this noise? Daha ne kadar bu gürültüye katlanacağız? I can't put up with that noise. O gürültüye katlanamam. Tom can't put up with Mary's behavior any longer. Tom Mary'nin davranışına daha fazla katlanamaz. I don't know how much longer I can put up with this. Buna daha ne kadar katlanabileceğimi bilmiyorum. Tom can't put up with Mary's behavior any longer. Tom, Mary'nin davranışlarına daha fazla katlanamaz. They put up with muscle pain. Kas ağrılarına katlanıyorlar. We had no choice but to put up with it. Ona katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu. Tom says he can't put up with the heat any longer. Tom sıcaklığa daha fazla katlanamayacağını söylüyor. I don't have to put up with this. Buna katlanmak zorunda değilim. I shouldn't have to put up with this noise. Bu gürültüye katlanmak zorunda kalmamalıyım. We had no choice except to put up with it. Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu. Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz. Tom can't put up with Mary's behavior anymore. Tom Mary'nin davranışına daha fazla katlanamaz. I cannot put up with this pain any more. Bu ağrıya daha fazla katlanamıyorum. We had no choice except to put up with it. Buna katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu. I can't put up with Tom's rudeness any longer. Tom'un kabalığına daha fazla katlanamam. I can't put up with his insults any longer. Onun hakaretlerine daha fazla katlanamam. Tom says he can't put up with this noise any longer. Tom bu gürültüye daha fazla katlanamayacağını söylüyor. How do you put up with the noise? Bu gürültüye nasıl katlanıyorsun? The way I see it, if you want the rainbow, you gotta put up with the rain. Gördüğüm kadarıyla, gökkuşağını istiyorsan, yağmura katlanmalısın. He put up with the greatest hardship that no one could imagine. Hiç kimsenin hayal edemeyeceği kadar büyük zorluklara katlandı. I can't put up with this hot weather. Bu sıcak havaya katlanamam. I can't put up with her any longer. Ona daha fazla katlanamam. I can put up with a house being untidy, but I don't like it to be dirty. Bir evin düzensiz olmasına katlanabilirim ama kirli olmasından hoşlanmıyorum. I can't put up with this noise anymore. Artık bu gürültüye katlanamıyorum. I wouldn't put up with that. Buna katlanamazdım. He says he can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamadığını söylüyor. He put up with the greatest hardship that no one could imagine. O, kimsenin hayal edemeyeceği en büyük sıkıntıya katlandı. How do you put up with all the noise? Tüm bu gürültüye nasıl katlanıyorsun? Tom can't put up with Mary's behavior anymore. Tom artık Mary'nin davranışlarına katlanamıyor. I am prepared to put up with it for the time being. Şimdilik buna katlanmaya hazırım. Why do I always have to put up with these things? Neden hep bu şeylere katlanmak zorundayım? I cannot put up with the noise any longer. Gürültüye daha fazla katlanamıyorum. I can't put up with the way he spits. Onun tükürüklerine katlanamıyorum. How long will we have to put up with this? Buna daha ne kadar katlanmak zorundayız? They put up with muscle pain. Onlar kas ağrısına katlanır. I can't put up with it any longer. Artık ona katlanamıyorum. I can not put up with his insults any longer. Onun hakaretlerine daha fazla katlanamam. I cannot put up with this pain any more. Bu acıya daha fazla katlanamam. I can't put up with an insult like this. Böyle bir hakarete katlanamam. How do you put up with that kind of humiliation? Böyle bir aşağılanmaya nasıl katlanıyorsun? We had no choice but to put up with it. Buna katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu. Tom couldn't put up with Mary any longer. Tom Mary'ye daha fazla katlanamadı. I can't put up with his arrogance. Onun küstahlığına katlanamıyorum. How do you put up with Tom? Tom'a nasıl katlanıyorsunuz? How do you put up with him? Ona nasıl katlanıyorsun? I can't put up with this any longer. Buna daha fazla katlanamam. No one should have to put up with this. Kimse buna katlanmak zorunda kalmamalı. I can't put up with his violence any longer. Onun şiddetine daha fazla katlanamam. She could not put up with the insults any more. Hakaretlere daha fazla katlanamadı. How long will we have to put up with this? Buna ne kadar süre katlanmak zorunda kalacağız? How can you put up with the noise? Gürültüye nasıl katlanabiliyorsun? I can't put up with it any longer. Buna daha fazla katlanamam. I can't put up with his rudeness any more. Onun kabalığına daha fazla katlanamam. I can put up with a house being untidy, but I don't like it to be dirty. Bir evin dağınık olmasına katlanabilirim ama kirli olmasından hoşlanmam. Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. Tom, Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz. She says she can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamayacağını söylüyor. I am prepared to put up with it for the time being. Şimdilik ona katlanmaya hazırım. I can't put up with the noise any longer. Artık gürültüye katlanamam. How do you put up with that kind of humiliation? O tür aşağılamaya nasıl katlanıyorsun? I'm not going to put up with this. Buna katlanmayacağım. He says he can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamayacağını söylüyor. Tom says he can't put up with Mary's behavior any longer. Tom Mary'nin davranışına artık katlanamayacağını söylüyor. I won't put up with that. Buna katlanmayacağım. I can't put up with this smell. Bu kokuya katlanamam. How do you put up with it? Buna nasıl katlanıyorsun? Tom says he can't put up with Mary's behavior any longer. Tom, Mary'nin davranışlarına daha fazla katlanamayacağını söylüyor. How much longer do we have to put up with this? Buna daha ne kadar katlanmak zorundayız? How can you put up with the noise? Bu gürültüye nasıl katlanabiliyorsun? I couldn't put up with that noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamazdım. I cannot put up with her behavior. Onun davranışına katlanamam. I can't put up with this smell. Bu kokuya katlanamıyorum. I'm putting up with him tomorrow. Yarın ona katlanacağım. I can't put up with his violence any longer. Ben artık onun zorbalığına katlanamam. Can you put up with the way he behaves? Onun davranışlarına katlanabiliyor musun? Show More (129)
2	put up with	tahammül etmek	v.
	We will not put up with it for much longer and we are looking for immediate action on that issue. Buna daha fazla tahammül etmeyeceğiz ve bu konuda derhal harekete geçilmesini istiyoruz. No democrat should put up with that. Hiçbir demokrat buna tahammül etmemeli. We can no longer put up with the existence of such huge risks. Bu kadar büyük risklerin varlığına daha fazla tahammül edemeyiz. Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. Tom, Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla tahammül edemiyor. How can we put up with that? Buna nasıl tahammül edebiliriz? She could not put up with the insult. Hakarete tahammül edemedi. How can you put up with that guy? O adama nasıl tahammül edebiliyorsun? I can't put up with that noise. Bu gürültüye tahammül edemiyorum. I couldn't put up with her arrogant behavior. Onun kibirli davranışlarına tahammül edemedim. I can't put up with an insult like this. Böyle bir hakarete tahammül edemem. I can't put up with that loud noise. O gürültüye tahammül edemiyorum. I can't put up with the way he spits. Tükürme şekline tahammül edemiyorum. I can't put up with him. Ona tahammül edemiyorum. I have trouble putting up with his rude manner. Kaba tavırlarına tahammül etmekte zorlanıyorum. How do you put up with all the noise? Tüm bu gürültüye nasıl tahammül ediyorsun? How do you put up with Tom? Tom'a nasıl tahammül ediyorsunuz? I couldn't put up with him. Ona tahammül edemedim. We have to put up with a lot of noise when the children are at home. Çocuklar evdeyken çok fazla gürültüye tahammül etmemiz gerekiyor. I can't put up with it. Ona tahammül edemiyorum. I can't put up with his arrogance. Kibrine tahammül edemiyorum. I can't put up with these insults. Bu hakaretlere tahammül edemem. I cannot put up with her behavior. Onun davranışlarına tahammül edemiyorum. The hostess couldn't possibly put up with his arrogance. Ev sahibesi muhtemelen onun küstahlığına tahammül edemedi. He cannot put up with hard training. Ağır antrenmanlara tahammül edemiyor. The hostess couldn't possibly put up with his arrogance. Hostes muhtemelen onun küstahlığına tahammül edemedi. Now, that is something I will not put up with. Şimdi bu benim tahammül etmeyeceğim bir şeydir. Show More (23)
3	put up with	dayanmak	v.
	I couldn't put up with her arrogant behavior. Onun küstah tavırlarına dayanamadım. I can't put up with this noise anymore. Artık bu gürültüye dayanamam. I can't put up with that loud noise. O gürültüye dayanamıyorum. Can you put up with the noise? Gürültüye dayanabiliyor musun? I can't put up with the noise any longer. Bu gürültüye daha fazla dayanamıyorum. Can you put up with the noise? Bu gürültüye dayanabilir misin? I can't put up with these insults. Ben bu hakaretlere dayanamam. Tom says he can't put up with the heat any longer. Tom bu sıcağa daha fazla dayanamayacağını söylüyor. She put up with the pain quite well. Acıya oldukça iyi dayandı. Tom put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital. Sonunda hastaneye gitmeden önce, Tom ağrıya birkaç hafta dayandı. Tom can't put up with Mary's carelessness any longer. Tom Mary'nin dikkatsizliğine daha fazla dayanamaz. He says he can't put up with the heat any longer. Sıcağa daha fazla dayanamadığını söylüyor. I can't put up with Tom's rudeness any longer. Tom'un kabalığına artık dayanamıyorum. I can't put up with this hot weather. Bu sıcak havaya dayanamıyorum. She could not put up with the insult. O, hakarete dayanamadı. I can't put up with Tom. Tom'a dayanamıyorum. Tom says he can't put up with this noise any longer. Tom bu gürültüye daha fazla dayanamayacağını söylüyor. I couldn't put up with that noise any longer. O gürültüye daha fazla dayanamadım. I can't put up with all that noise. Bütün bu gürültüye dayanamam. I can't put up with this cold. Bu soğuğa dayanamıyorum. I can not put up with his insults any longer. Onun hakaretlerine daha fazla dayanamam. I can't put up with his rudeness any more. Onun kabalığına daha fazla dayanamam. Show More (19)
4	put up with	acıya dayanmak	v.
	Tom couldn't put up with the pain. Tom acıya dayanamadı. Show More (-2)