|
- We have to be careful and I would trust your experience and judgement in that.
- Dikkatli olmalıyız ve bu konuda sizin deneyiminize ve muhakemenize güveniyorum.
- We have said as much on previous occasions, but they appear not to trust us.
- Daha önce de söyledik ama bize güvenmiyorlar gibi görünüyorlar.
- It means that business has no trust whatsoever in the situation and that there is inadequate investment.
- Bu, iş dünyasının duruma hiçbir şekilde güvenmediği ve yetersiz yatırım olduğu anlamına gelir.
- We will only do that by guaranteeing the public a safe product that they can trust.
- Bunu da ancak halka güvenebilecekleri güvenli bir ürün garanti ederek yapabiliriz.
- We should therefore say no to war and trust the UN.
- Bu nedenle savaşa hayır demeli ve BM'ye güvenmeliyiz.
- In these circumstances, how can we trust the American criminal justice and law enforcement system?
- Bu koşullar altında Amerikan ceza adaleti ve kolluk kuvvetleri sistemine nasıl güvenebiliriz?
- This is not about any failure to trust the new members.
- Bu yeni üyelere güvenmemekle ilgili bir durum değil.
- We must trust the Iraqi people to bring about democracy in Iraq!
- Irak'a demokrasi getirmek için Irak halkına güvenmeliyiz!
- The list is extensive and we are taking it on trust.
- Liste oldukça kapsamlı ve biz de bu listeye güveniyoruz.
- We trust you also with this exercise.
- Bu konuda da size güveniyoruz.
- We should trust individuals to do so.
- Bunu yapmaları için bireylere güvenmeliyiz.
- Mr Folias, you are absolutely right that we cannot trust the gods to take responsibility for the forests.
- Sayın Folias, ormanların sorumluluğunu üstlenme konusunda tanrılara güvenemeyeceğimiz konusunda kesinlikle haklısınız.
- The list is extensive and we are taking it on trust.
- Liste oldukça kapsamlı ve biz de buna güveniyoruz.
- In these circumstances, how can we trust the American criminal justice and law enforcement system?
- Bu koşullar altında, Amerikan ceza adaleti ve kolluk kuvvetleri sistemine nasıl güvenebiliriz?
- We have to take some things on trust, but I would be reluctant to take all on trust.
- Bazı şeylere güvenmek zorundayız, ancak her şeye güvenmek konusunda isteksiz olurum.
- The Presidency trusts the House will understand.
- Başkanlık, Meclisin anlayış göstereceğine güveniyor.
- What we do not yet, though, trust ourselves to have, is an open debate.
- Yine de henüz kendimize güvenmediğimiz şey açık bir tartışmadır.
- It means that business has no trust whatsoever in the situation and that there is inadequate investment.
- Bu, iş dünyasının bu duruma hiçbir şekilde güvenmediği ve yetersiz yatırım olduğu anlamına gelir.
- This is not about any failure to trust the new members.
- Bu yeni üyelere güvenilmemesi ile ilgili değildir.
- We have to know in whom we can put our trust.
- Kime güvenebileceğimizi bilmek zorundayız.
- I trusted him with my life, with the whole planet.
- Ona hayatım pahasına, tüm gezegen pahasına güvendim.
- We trust ourselves and never give in.
- Kendimize güveniyoruz ve asla pes etmiyoruz.
- Through regular play, we learn to trust one another and feel safe.
- Düzenli oyun sayesinde birbirimize güvenmeyi ve güvende hissetmeyi öğreniyoruz.
- Once you get over the bridge, the only people you trust are each other.
- Köprüyü geçtiğinizde, güveneceğiniz tek insan birbirinizdir.
- I trusted him with my life, with the whole planet.
- Ona hayatım ve tüm gezegen pahasına güvendim.
- It is important because we need to trust these transactions.
- Bu önemli çünkü bu işlemlere güvenmemiz gerekiyor.
- Ahsoka, I need you to trust me on this one.
- Ahsoka, bu konuda bana güvenmeni istiyorum.
- I guess that shows how little trust we had for one another.
- Sanırım bu birbirimize ne kadar az güvendiğimizi gösteriyor.
- If we cannot trust one another, we can't work together.
- Eğer birbirimize güvenemezsek, birlikte çalışamayız.
- Look, kid, it just so happens, I'm a guy you can trust.
- Bak evlat, şans bu ya, güvenebileceğin bir adamım.
- Look, kid, it just so happens, I'm a guy you can trust.
- Bak evlat, şu işe bak ki, ben güvenebileceğin bir adamım.
- However, when you help people, they naturally want to like and trust you.
- Ancak insanlara yardım ettiğinizde, onlar doğal olarak sizi sevmek ve size güvenmek isterler.
- Tom doesn't really trust Mary.
- Tom gerçekten Mary'ye güvenmiyor.
- You two don't trust each other much, do you?
- Birbirinize pek güvenmiyorsunuz, değil mi?
- The man we trusted deceived us.
- Güvendiğimiz adam bizi kandırdı.
- I can't trust Tom.
- Tom'a güvenemem.
- Tom should've trusted his instinct.
- Tom içgüdülerine güvenmeliydi.
- I have no reason not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemek için bir nedenim yok.
- You're the only person I can trust.
- Sen güvenebileceğim tek kişisin.
- You shouldn't trust Tom.
- Tom'a güvenmemelisin.
- We shouldn't trust them.
- Onlara güvenmemeliyiz.
- Tom told Mary he didn't trust her.
- Tom, Mary'ye ona güvenmediğini söyledi.
- Tom knew why Mary didn't trust him.
- Tom, Mary'nin ona neden güvenmediğini biliyordu.
- You must trust us.
- Bize güvenmelisiniz.
- No one trusts him anymore.
- Artık kimse ona güvenmiyor.
- Fadil didn't have any reason not to trust Layla.
- Fadıl'ın Layla'ya güvenmemek için herhangi bir sebebi yoktu.
- I've never trusted him.
- Ona hiç güvenmedim.
- I wouldn't trust Tom if I were you.
- Yerinde olsam Tom'a güvenmezdim.
- I'm trusting you.
- Size güveniyorum.
- You can’t trust anybody over thirty.
- Otuzun üzerinde hiç kimseye güvenemezsin.
- I've never trusted you and I never will.
- Sana asla güvenmedim ve asla güvenmeyeceğim.
- When are you going to trust me?
- Bana ne zaman güveneceksin?
- Tom didn't trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenmedi.
- Tom trusts you.
- Tom sana güveniyor.
- Your own father doesn't trust you.
- Kendi baban sana güvenmiyor.
- I just wish you'd trust me.
- Keşke bana güvenebilseydin.
- I believe that I can trust you.
- Sana güvenebileceğime inanıyorum.
- I knew my only chance was to trust my instincts.
- Tek şansımın içgüdülerime güvenmek olduğunu biliyordum.
- You trust us, don't you?
- Bize güveniyorsun, değil mi?
- I knew I couldn't trust Tom.
- Tom'a güvenemeyeceğimi biliyordum.
- Tom says he can't trust anybody.
- Tom kimseye güvenemeyeceğini söyledi.
- Tom shouldn't be trusted.
- Tom'a güvenilmemeli.
- Does anybody here trust them?
- Burada onlara güvenen kimse var mı?
- How do you know you can trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğinizi nasıl biliyorsunuz?
- You can trust them.
- Onlara güvenebilirsin.
- He's a man we can trust.
- O güvenebileceğimiz bir adamdır.
- Tom doesn't trust the government.
- Tom devlete güvenmez.
- Even if he's very nice, I don't really trust him.
- Çok iyi biri olsa da ona güvenmiyorum.
- I trusted you with my secret and you betrayed me.
- Sırrım konusunda sana güvenmiştim ama sen bana ihanet ettin.
- I'm sure he trusts you.
- Onun sana güvendiğine eminim.
- I should trust my doctor more than my priest.
- Doktoruma rahibimden daha çok güvenmeliyim.
- You're stupid to trust him.
- Ona güvenmekle aptallık ediyorsun.
- Tom told me not to trust you.
- Tom sana güvenmememi söyledi.
- Don't you trust her?
- Ona güvenmiyor musun?
- I'm not sure I trust you.
- Sana güvendiğime emin değilim.
- You're the only one I trust.
- Güvendiğim tek kişi sensin.
- I don't know whom to trust anymore.
- Artık kime güveneceğimi bilmiyorum.
- How can I trust Tom?
- Tom'a nasıl güvenebilirim?
- That's why I trust you.
- Bu yüzden sana güveniyoruz.
- She trusted me.
- Bana güvendi.
- Tom is a person who can be trusted.
- Tom güvenilebilecek bir kişidir.
- Are you saying I shouldn't trust Tom?
- Tom'a güvenmemem gerektiğini mi söylüyorsun?
- Tom thinks he can trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenebileceğini düşünüyor.
- We trust them.
- Onlara güveniyoruz.
- I don't completely trust Tom.
- Tom'a tamamen güvenmiyorum.
- All you need to do is trust one another.
- Tek yapmanız gereken birbirinize güvenmeniz.
- I'm going to trust my instincts.
- İçgüdülerime güveneceğim.
- Do you trust my judgment?
- Muhakememe güveniyor musun?
- Tom is the only person I would trust to do that.
- Bunu yapması için güvenebileceğim tek kişi Tom.
- I don't trust your judgement of good and bad.
- Senin iyi-kötü değerlendirmene güvenmiyorum.
- I figured I could trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimi düşündüm.
- Tom will trust you.
- Tom sana güvenir.
- I've asked around and everybody says that we shouldn't trust you.
- Birilerine sordum ve herkes sana güvenmememizi söylüyor.
- We have to trust one another.
- Birbirimize güvenmeliyiz.
- They trusted him.
- Ona güvendiler.
- I trust Ken.
- Ben Ken'e güveniyorum.
- He decided to trust the lawyer with the document.
- Belge konusunda avukata güvenmeye karar verdi.
- He's open and trusting.
- O açık ve güvenilirdir.
- All you need to do is trust one another.
- Tek yapmanız gereken birbirinize güvenmek.
- I trusted them.
- Onlara güvenmiştim.
- I can't trust Tom anymore.
- Artık Tom'a güvenemem.
- I trust my enemies more than my friends.
- Düşmanlarıma dostlarımdan daha çok güvenirim.
- Don't you trust Tom?
- Tom'a güvenmiyor musun?
- Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
- I'm not sure I trust her.
- Ona güvendiğimden emin değilim.
- I just need you to trust me.
- Bana güvenmen lazım.
- I don't trust people who don't have their own thoughts.
- Kendi düşünceleri olmayan insanlara güvenmem.
- I'm not sure you can trust what he says.
- Onun söylediklerine güvenebileceğinden emin değilim.
- Tom doesn't have any reason not to trust Mary.
- Tom'un Mary'ye güvenmemek için herhangi bir sebebi yok.
- How can you trust him?
- Ona nasıl güvenebiliyorsun?
- She trusts him with her money.
- Parasıyla ona güveniyor.
- Tom doesn't trust Mary with his children.
- Tom çocukları konusunda Mary'ye güvenmiyor.
- I don't trust the police.
- Polise güvenmem.
- I don't know who to trust anymore.
- Artık kime güveneceğimi bilmiyorum.
- Tom could trust Mary to keep her word.
- Tom, Mary'nin sözünü tutacağına güvenebilirdi.
- They don't trust me.
- Bana güvenmiyorlar.
- I've always trusted you.
- Ben her zaman sana güvendim.
- People trust me to solve their problems.
- İnsanlar sorunlarını çözmem için bana güvenirler.
- I'm the one who told Tom not to trust you.
- Tom'a sana güvenmemesini söyleyen bendim.
- I don't trust any of you.
- Hiçbirinize güvenmiyorum.
- I never really trusted her.
- Ben gerçekten ona hiç güvenmedim.
- He trusts you.
- O sana güveniyor.
- I was a fool to trust you.
- Sana güvenmekle aptallık ettim.
- Tom is too trusting.
- Tom çok güveniyor.
- I never really trusted you.
- Ben gerçekten sana hiç güvenmedim.
- We trusted them.
- Onlara güvendik.
- I really trust his ability.
- Onun yeteneğine gerçekten güveniyorum.
- He told me that he couldn't really trust them.
- Onlara aslında güvenemediğini söyledi bana.
- I trust science.
- Bilime güveniyorum.
- You're the only person I trust.
- Güvendiğim tek kişi sensin.
- You have to trust me, honey!
- Sen bana güvenmek zorundasın, tatlım!
- She trusts him.
- Ona güveniyor.
- Tom is the only person we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz tek kişi.
- I don't know who I can trust.
- Kime güvenebileceğimi bilmiyorum.
- Somebody told me that I shouldn't trust you.
- Biri bana sana güvenmemem gerektiğini söyledi.
- I trust Tom's judgment.
- Tom'un kararlarına güvenirim.
- We trust you.
- Sana güveniriz.
- I'm sure he trusts you.
- Eminim sana güveniyordur.
- As for me, I don't trust him at all.
- Bana gelince, ben ona hiç güvenmiyorum.
- Do you trust Tom now?
- Artık Tom'a güveniyor musun?
- I can't trust Tom.
- Ben Tom'a güvenemem.
- I trust absolutely no one.
- Kesinlikle kimseye güvenmiyorum.
- You can trust Tom.
- Tom'a güvenebilirsin.
- She trusted a co-worker.
- O bir meslektaşa güvendi.
- I thought I could trust them.
- Onlara güvenebileceğimi düşündüm.
- He is the only friend I can really trust.
- Gerçekten güvenebileceğim tek arkadaş.
- They trusted Tom.
- Onlar Tom'a güvendiler.
- Why doesn't Tom trust you?
- Tom neden sana güvenmiyor?
- I trusted Tom.
- Tom'a güvendim.
- Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güveniyor olsam da o yanlıştı.
- I still don't trust Tom all that much.
- Tom'a hala o kadar güvenmiyorum.
- Tom still doesn't trust Mary.
- Tom Mary'ye hâlâ güvenmiyor.
- I'm trusting you.
- Sana güveniyorum.
- I don't completely trust you.
- Sana tamamen güvenmiyorum.
- I trust Tom more than Mary.
- Tom'a Mary'den daha çok güveniyorum.
- I never should've trusted them.
- Asla onlara güvenmemeliydim.
- Tom is someone we can trust, isn't he?
- Tom güvenebileceğimiz biri, değil mi?
- I don't think we can trust him.
- Ona güvenebileceğimizi sanmıyorum.
- Sami doesn't even trust his wife, Layla.
- Sami karısı Layla'ya bile güvenmiyor.
- Don't tell me you still trust Tom.
- Tom'a hâlâ güvendiğini bana söyleme.
- I'll trust you.
- Sana güveneceğim.
- I warned you not to trust them.
- Onlara güvenmemen için seni uyarmıştım.
- Tom didn't think he could trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenebileceğini düşünmüyordu.
- She trusts Tom.
- O, Tom'a güvenir.
- Why don't you trust Tom?
- Neden Tom'a güvenmiyorsun?
- I'm sure we can trust her.
- Ona güvenebileceğimize eminim.
- Tom doesn't trust women.
- Tom kadınlara güvenmez.
- Do you really trust us?
- Bize gerçekten güveniyor musun?
- I don't trust the police.
- Polise güvenmiyorum.
- Tom won't likely trust Mary.
- Tom muhtemelen Mary'ye güvenmeyecek.
- I don't really trust you.
- Size gerçekten güvenmiyorum.
- Tom is the one who told me not to trust Mary.
- Mary'ye güvenmememi söyleyen Tom'du.
- I wouldn't trust Mary an inch.
- Mary'ye bir santim bile güvenmezdim.
- I wouldn't have trusted Tom either.
- Ben de Tom'a güvenmezdim.
- Tom can't trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenemiyor.
- Do you really trust him?
- Gerçekten ona güveniyor musun?
- I wasn't sure I could trust you before.
- Daha önce sana güvenebileceğimden emin değildim.
- It's easy to see why people don't trust Tom.
- İnsanların Tom'a neden güvenmediklerini görmek kolay.
- No one will trust his story.
- Kimse hikayesine güvenmeyecek.
- I trusted her and I believed her.
- Ona güvendim ve ona inandım.
- Tom told me that I shouldn't trust you.
- Tom bana, sana güvenmemem gerektiğini söyledi.
- You don't entirely trust us, do you?
- Bize tam olarak güvenmiyorsun, değil mi?
- I warned you not to trust her.
- Ona güvenmemen için seni uyardım.
- I wonder if I should trust my instincts.
- Hislerime güvenmem gerekip gerekmediğini merak ediyorum.
- No one trusts her.
- Kimse ona güvenmiyor.
- I've never trusted her and I never will.
- Ona hiç güvenmedim ve güvenmeyeceğim.
- I have to trust Tom.
- Tom'a güvenmeliyim.
- I want you to know that you can trust me.
- Bana güvenebileceğini bilmeni istiyorum.
- You need to learn to trust people.
- İnsanlara güvenmeyi öğrenmelisin.
- I've decided to trust him.
- Ona güvenmeye karar verdim.
- I trust you more than anyone else.
- Sana başka birinden daha çok güveniyorum.
- I don't trust banks.
- Bankalara güvenmiyorum.
- I'm not sure that I can trust you.
- Sana güvenebileceğimden emin değilim.
- Tom didn't have any reason not to trust Mary.
- Tom'un Mary'ye güvenmemek için hiçbir nedeni yoktu.
- I've never trusted him and I never will.
- Ona asla güvenmedim ve asla güvenmeyeceğim.
- Tom might never trust me again.
- Tom bana tekrar güvenmeyebilir.
- You can trust her, she always keeps her promises.
- Ona güvenebilirsin, o her zaman sözlerini tutar.
- Tom is a man you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir adam.
- Tom wants Mary to know that she can trust him.
- Tom, Mary'nin ona güvenebileceğini bilmesini istiyor.
- How can we ever trust Tom again?
- Tom'a tekrar nasıl güvenebiliriz?
- I don't trust you either.
- Ben de sana güvenmiyorum.
- I've been told that you can't be trusted.
- Bana sana güvenilemeyeceği söylendi.
- Tom is the only one Mary trusts.
- Tom Mary'nin güvendiği tek kişi.
- Are you sure you can trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğinden emin misin?
- Marika doesn't trust me anymore.
- Marika artık bana güvenmiyor.
- I've asked around and everybody says that we shouldn't trust you.
- Etrafa sordum ve herkes sana güvenmememiz gerektiğini söylüyor.
- I know you trust Tom.
- Tom'a güvendiğini biliyorum.
- Tom always trusts people, even people he shouldn't.
- Tom her zaman insanlara güvenir, güvenmemesi gereken insanlara bile.
- I trust science.
- Ben bilime güveniyorum.
- They don't trust her.
- Ona güvenmiyorlar.
- Tom asked Mary if she trusted John.
- Tom, Mary'ye John'a güvenip güvenmediğini sordu.
- You can trust us.
- Bize güvenebilirsiniz.
- I can't trust John with my car.
- Arabam konusunda John'a güvenemem.
- She trusts Tom.
- Tom'a güveniyor.
- You are the only human I trust.
- Sen güvendiğim tek insansın.
- He told me that he couldn't really trust them.
- Bana onlara gerçekten güvenemediğini söyledi.
- I can trust them.
- Ben onlara güvenebilirim.
- You're wrong not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemekle hata ediyorsunuz.
- Tom knew why Mary didn't trust him.
- Tom Mary'nin neden ona güvenmediğini biliyordu.
- I've always trusted him.
- Her zaman ona güvendim.
- I trust you.
- Size güveniyorum.
- We will trust you.
- Biz sana güveneceğiz.
- They trusted Tom.
- Tom'a güvendiler.
- I still don't trust Tom all that much.
- Tom'a hâlâ o kadar çok güvenmiyorum.
- He trusts his assistant quite a lot.
- Asistanına çok güveniyor.
- Why did I trust you?
- Neden sana güvendim?
- Tom doesn't feel that he can trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenebileceğini hissetmiyor.
- You're the only one I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişi sensin.
- Tom doesn't trust anybody, not even me.
- Tom kimseye güvenmez, bana bile.
- Tom told me not to trust you.
- Tom bana sana güvenmememi söyledi.
- Tom didn't trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenmedi.
- I can't trust Tom with my car.
- Arabam konusunda Tom'a güvenemem.
- I don't think I can trust you anymore.
- Artık sana güvenebileceğimi sanmıyorum.
- Do you still trust him after he broke his promise twice?
- Sözünü iki kez tutmamasına rağmen ona hâlâ güveniyor musun?
- She didn't know who she could trust.
- Kime güvenebileceğini bilmiyordu.
- You can't trust what she says.
- Onun söylediklerine güvenemezsin.
- Tom trusts Mary.
- Tom Mary'ye güveniyor.
- I was the only person there that Tom seemed to trust.
- Tom'un güveniyor göründüğü tek kişi bendim.
- I trust Tom's instincts.
- Tom'un içgüdülerine güveniyorum.
- I trust you.
- Sana güveniyorum.
- I've always trusted your judgment.
- Senin kararına hep güvendim.
- I trusted you.
- Sana güvendim.
- Tom knew that he was the only one that Mary would trust.
- Tom, Mary'nin güvenebileceği tek kişinin kendisi olduğunu biliyordu.
- I can't even trust my own mother.
- Kendi anneme bile güvenemiyorum.
- Don't be afraid to trust your intuition.
- Sezgilerinize güvenmekten korkmayın.
- You don't need to trust me.
- Bana güvenmene gerek yok.
- They shouldn't trust her.
- Ona güvenmemeliler.
- Why should I trust you now?
- Neden şimdi sana güvenmeliyim?
- You need someone you can trust.
- Güvenebileceğin birine ihtiyacın var.
- I thought I could trust him.
- Ona güvenebileceğimi düşündüm.
- I hope Tom trusts me.
- Umarım Tom bana güvenir.
- Nobody trusts my country.
- Kimse ülkeme güvenmiyor.
- You should trust your gut instinct.
- İçgüdüne güvenmelisin.
- You shouldn't trust people like this.
- Böyle insanlara güvenmemelisin.
- We trusted her.
- Biz ona güvendik.
- Why doesn't Tom trust you?
- Neden Tom sana güvenmiyor?
- You can't trust computer translation.
- Bilgisayar çevirisine güvenemezsin.
- I didn't trust her at first.
- Ben ilk başta ona güvenmiyordum.
- At times, I can't trust him.
- Zaman zaman, ona güvenemiyorum.
- No one trusts them.
- Kimse onlara güvenmiyor.
- I'm asking you to do this because I trust you.
- Sana güvendiğim için bunu yapmanı istiyorum.
- I trust you completely.
- Sana tamamen güveniyorum.
- The man I trusted betrayed me.
- Güvendiğim adam bana ihanet etti.
- I trusted Tom more than I should have.
- Tom'a olması gerekenden daha fazla güvendim.
- He is a man who can always be trusted.
- Her zaman güvenilebilecek bir adamdır.
- I had to trust Tom.
- Tom'a güvenmem gerekiyordu.
- I've decided to trust her.
- Ona güvenmeye karar verdim.
- Don't trust Tom, no matter what he says.
- Ne derse desin, Tom'a güvenmeyin.
- I think we can trust him.
- Bence ona güvenebiliriz.
- I wasn't sure I could trust you.
- Sana güvenebileceğimden emin değildim.
- Does anybody here trust her?
- Ona güvenen var mı?
- I don't trust your judgement of what's right and wrong.
- Neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair yargılarına güvenmiyorum.
- They don't trust you.
- Sana güvenmiyorlar.
- I've always trusted Tom.
- Tom'a her zaman güvendim.
- I should've trusted my instinct.
- İçgüdülerime güvenmeliydim.
- We have to trust them.
- Onlara güvenmemiz gerekiyor.
- I knew I couldn't trust you.
- Sana güvenemeyeceğimi biliyordum.
- Tom wouldn't trust me with his secret.
- Tom sırrı konusunda bana güvenmez.
- I don't think Tom trusts Mary.
- Tom'un Mary'ye güvendiğini sanmıyorum.
- Tom doesn't trust me anymore.
- Tom artık bana güvenmiyor.
- You need to trust me on this.
- Bu konuda bana güvenmelisin.
- Tom doesn't trust us.
- Tom bize güvenmiyor.
- She trusted you.
- O sana güvendi.
- I warned you not to trust him.
- Ona güvenmemen için seni uyardım.
- Can you trust her?
- Ona güvenebiliyor musun?
- Thank you for trusting me.
- Bana güvendiğin için teşekkür ederim.
- They trust you.
- Sana güveniyorlar.
- Does anybody here trust her?
- Burada ona güvenen kimse var mı?
- They trust me.
- Onlar bana güveniyorlar.
- I should know by now to trust my instincts.
- İçgüdülerime güvenmeyi artık bilmeliyim.
- I think you don't trust me.
- Bana güvenmediğini düşünüyorum.
- Tom says he trusts Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güvendiğini söylüyor.
- We can't trust Tom with something like this.
- Tom'a böyle bir konuda güvenemeyiz.
- Tom asked us to trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenmemizi istedi.
- Mary trusts you.
- Mary sana güveniyor.
- Tom is the only person Mary can trust.
- Mary'nin güvenebileceği tek kişi Tom.
- Do you trust your auto mechanic?
- Araba tamircinize güveniyor musunuz?
- Had I known more about his character, I would not have trusted him.
- Onun karakteri hakkında daha çok şey bilseydim, ona güvenmezdim.
- Don't you ever wonder why no one trusts you?
- Neden hiç kimsenin sana güvenmediğini merak etmiyor musun?
- You can’t trust anybody over thirty.
- Otuz yaşından büyük kimseye güvenemezsin.
- I didn't know who to trust.
- Kime güveneceğimi bilmiyordum.
- I wouldn't trust anyone here.
- Ben olsam burada kimseye güvenmezdim.
- You shouldn't trust me.
- Bana güvenmemelisiniz.
- I don't trust you.
- Sana güvenmiyorum.
- I need you to trust me.
- Bana güvenmeni istiyorum.
- Tom didn't trust anyone.
- Tom kimseye güvenmiyordu.
- Tom is the only one I can trust.
- Tom güvenebileceğim tek kişi.
- I don't trust your judgement of good and bad.
- Senin iyi ve kötü yargılarına güvenmiyorum.
- Why do you think Tom doesn't trust you?
- Sence Tom neden sana güvenmiyor?
- How can you trust them?
- Onlara nasıl güvenebiliyorsun?
- Does anybody here trust him?
- Burada ona güvenen kimse var mı?
- I trust her.
- Ona güvenirim.
- I think I can really trust you.
- Sanırım sana gerçekten güvenebilirim.
- Because I admired his courage, I trusted him.
- Cesaretine hayran olduğum için ona güvendim.
- You know Tom doesn't trust you.
- Tom'un sana güvenmediğini biliyorsun.
- We have to trust one another.
- Birbirimize güvenmek zorundayız.
- I've always trusted her.
- Her zaman ona güvendim.
- I'm not certain that I can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimden emin değilim.
- Tom doesn't think we can trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenebileceğimizi düşünmüyor.
- Why should we trust you?
- Neden sana güvenelim?
- I'm asking you to trust my judgment.
- Senden kararıma güvenmeni istiyorum.
- I never really trusted him.
- Ona hiç güvenmedim.
- Tom should have known better than to trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenmemesi gerektiğini bilmeliydi.
- Tom told me that he couldn't really trust Microsoft.
- Tom bana Microsoft'a gerçekten güvenemediğini söyledi.
- I trust my priest.
- Ben rahibime güveniyorum.
- I don't trust them.
- Onlara güvenmiyorum.
- Do you know someone we could trust?
- Güvenebileceğimiz birini tanıyor musun?
- I suggest that you don't trust Tom too much.
- Tom'a çok fazla güvenmemeni öneririm.
- Tom has lied to me in the past, so I don't trust him.
- Tom geçmişte bana yalan söyledi, bu yüzden ona güvenmiyorum.
- Don't you trust me?
- Bana güvenmiyor musun?
- Tom has lied to me in the past, so I don't trust him anymore.
- Tom geçmişte bana yalan söylemişti, bu yüzden artık ona güvenmiyorum.
- You're the only person that I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişisiniz.
- Sami trusted Layla and why wouldn't he.
- Sami, Layla'ya güveniyordu ve neden güvenmesin ki?
- Don't you trust them?
- Onlara güvenmiyor musun?
- I should've never trusted Tom.
- Tom'a asla güvenmemeliydim.
- You should've trusted me.
- Bana güvenmeliydin.
- Don't trust anybody but yourselves.
- Kendinizden başka kimseye güvenmeyin.
- His courage impressed me enough for me to trust him.
- Cesareti beni ona güvenmem için yeterince etkiledi.
- I want you to trust me, just like you'd trust Tom.
- Tom'a güveneceğin gibi bana güvenmeni istiyorum.
- I don't really trust them.
- Onlara gerçekten güvenmiyorum.
- Do you trust us?
- Bize güveniyor musun?
- I knew we couldn't trust you.
- Sana güvenemeyeceğimizi biliyordum.
- Tom no longer trusts anyone.
- Tom artık kimseye güvenmiyor.
- I trust the teacher.
- Öğretmene güveniyorum.
- We need to hire people we can trust.
- Güvenebileceğimiz insanları işe almalıyız.
- Who can you trust?
- Kime güvenebilirsiniz?
- No one trusts him more.
- Kimse ona daha fazla güvenemez.
- She trusts us.
- O bize güveniyor.
- You can't trust a word Tom says.
- Tom'un söylediği tek kelimeye bile güvenemezsin.
- You ought to trust me.
- Bana güvenmelisin.
- We can't trust him because he often tells lies.
- Ona güvenemeyiz çünkü sık sık yalan söyler.
- We will trust you.
- Size güveneceğiz.
- Tom told me that I shouldn't trust you.
- Tom sana güvenmemem gerektiğini söyledi.
- They trust me.
- Bana güvendiler.
- Tom doesn't really trust Mary.
- Tom, Mary'ye pek güvenmiyor.
- My problem is I don't trust you.
- Sorunum sana güvenmememdir.
- Tom asked us to trust him.
- Tom ona güvenmemizi istedi.
- I don't trust that woman at all.
- O kadına hiç güvenmiyorum.
- I had to be sure I could trust you.
- Sana güvenebileceğimden emin olmalıydım.
- You should trust me.
- Bana güvenmelisin.
- Do you trust me or not?
- Bana güveniyor musun yoksa güvenmiyor musun?
- I was sure we could trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimizden emindim.
- I have always trusted her.
- Ona hep güvendim.
- I trusted him and I believed him.
- Ona güvendim ve ona inandım.
- You can't trust them.
- Onlara güvenemezsin.
- How can I trust you?
- Sana nasıl güvenebilirim?
- I never trusted you.
- Sana hiç güvenmedim.
- Tom would never trust me.
- Tom bana asla güvenmezdi.
- Don't you trust us?
- Bize güvenmiyor musunuz?
- The question is whether Tom can be trusted.
- Asıl soru Tom'a güvenilip güvenilemeyeceği.
- You can trust her, she always keeps her promises.
- Ona güvenebilirsiniz, sözünü her zaman tutar.
- I trust Tom completely.
- Tom'a tamamen güveniyorum.
- I think we can trust her.
- Bence ona güvenebiliriz.
- You do trust me, don't you?
- Bana güveniyorsun, değil mi?
- He's a man we can trust.
- Güvenebileceğimiz bir adam.
- I trust Tom.
- Ben Tom'a güvenirim.
- I never should've trusted him.
- Asla ona güvenmemeliydim.
- Are you sure we can trust him?
- Ona güvenebileceğimizden emin misin?
- Tom shouldn't trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenmemeli.
- I don't trust many people.
- Ben birçok insana güvenmiyorum.
- Tom doesn't usually trust anyone.
- Tom genelde kimseye güvenmez.
- I think I can really trust you.
- Sana gerçekten güvenebileceğimi düşünüyorum.
- Tom needed somebody he could trust.
- Tom güvenebileceği birisine ihtiyaç duyuyordu.
- If we can't trust NASA, does that mean that we didn't really go to the moon?
- NASA'ya güvenemiyorsak, bu gerçekten aya gitmediğimiz anlamına mı geliyor?
- Layla trusted Sami.
- Leyla, Sami'ye güveniyordu.
- I'm pretty sure that they trust us.
- Onların bize güvendiğinden oldukça eminim.
- You can trust them.
- Onlara güvenebilirsiniz.
- Tom knows he can trust me.
- Tom bana güvenebileceğini bilir.
- What made you think we could trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğimizi sana ne düşündürdü?
- I trusted you, Sami.
- Sana güvendim, Sami.
- You have to trust me on that.
- Bu konuda bana güvenmek zorundasın.
- I still don't trust him.
- Ona hâlâ güvenmiyorum.
- I looked upon his courage and trusted him.
- Cesaretine baktım ve ona güvendim.
- I don't really trust them.
- Gerçekten onlara güvenmiyorum.
- You should trust me when I tell you things.
- Sana bir şeyler söylediğimde bana güvenmelisin.
- Tom knows we trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvendiğimizi biliyor.
- Would you trust them?
- Onlara güvenir misin?
- Don't you trust Tom yet?
- Tom'a henüz güvenmiyor musun?
- We must trust women as much as we can trust the weather.
- Kadınlara, hava durumuna güvenebildiğimiz kadar güvenmeliyiz.
- I'm not sure that I trust Tom.
- Tom'a güvendiğimden emin değilim.
- Tom trusts Mary too much.
- Tom, Mary'ye çok güveniyor.
- I'm asking you to trust me.
- Bana güvenmenizi istiyorum.
- I knew I couldn't trust her.
- Ona güvenemeyeceğimi biliyordum.
- You don't trust me, do you?
- Bana güvenmiyorsun, değil mi?
- Tom is the only one I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişi Tom.
- I know you don't trust us.
- Bize güvenmediğinizi biliyorum.
- I trust Tom.
- Tom'a güveniyorum.
- How much do you trust what Tom says?
- Tom'un söylediğine ne kadar güveniyorsun?
- Tom doesn't trust anybody else to do that.
- Tom bunu yapmak için başka kimseye güvenmiyor.
- I was the only person there that Tom seemed to trust.
- Orada Tom'un güvendiği tek kişi bendim.
- If a philosopher doesn't have a long, white beard, I don't trust him.
- Bir filozofun uzun, beyaz bir sakalı yoksa ben ona güvenmem.
- I know them well; you can trust them.
- Onları iyi tanıyorum; onlara güvenebilirsin.
- How can I trust her?
- Ona nasıl güvenebilirim?
- I've always trusted your judgment.
- Senin kararlarına her zaman güvenmişimdir.
- I trust absolutely no one.
- Ben kesinlikle hiç kimseye güvenmiyorum.
- You trust people too much.
- İnsanlara çok güveniyorsun.
- I've decided to trust you.
- Sana güvenmeye karar verdim.
- I trusted him, and he stabbed me in the back.
- Ona güvendim ve o beni sırtımdan bıçakladı.
- I sense that I can trust you.
- Sana güvenebileceğimi hissediyorum.
- I thought I could trust you.
- Sana güvenebileceğimi düşündüm.
- Why should we trust you?
- Neden sana güvenmeliyiz?
- I cannot trust a person like that.
- Öyle bir kişiye güvenemem.
- We don't trust Tom.
- Tom'a güvenmiyoruz.
- You must trust us.
- Bize güvenmelisin.
- We can't trust anyone now.
- Artık kimseye güvenemeyiz.
- I have always trusted her.
- Ben ona hep güvendim.
- I'm not sure that I should trust you.
- Sana güvenmem gerektiğinden emin değilim.
- I know you don't trust us.
- Bize güvenmediğini biliyorum.
- They shouldn't trust Tom.
- Tom'a güvenmemeliler.
- I wonder if I should trust my instincts.
- İçgüdülerime güvenmeli miyim diye merak ediyorum.
- Tom trusted Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güvendi.
- In God We Trust.
- Allah'a güveniyoruz.
- Even if he's very nice, I don't really trust him.
- Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum.
- I wouldn't trust Tom if I were you.
- Yerinde olsaydım Tom'a güvenmezdim.
- I believe I can trust you.
- Sana güvenebileceğime inanıyorum.
- You've got to trust me on this.
- Bu konuda bana güvenmelisin.
- Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least.
- Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.
- I never should've trusted Tom.
- Tom'a asla güvenmemeliydim.
- I suggest that you don't trust Tom too much.
- Tom'a çok fazla güvenmemenizi öneririm.
- It's there someone you can trust?
- Güvenebileceğin birisi var mı?
- I don't trust my government.
- Hükümetime güvenmiyorum.
- I trusted him and I believed him.
- Ona güvendim ve inandım.
- You're wrong not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemekle hata yapıyorsun.
- You have to trust your instincts.
- İçgüdülerine güvenmelisin.
- At times, I can't trust him.
- Bazen ona güvenemiyorum.
- I'm never going to trust you again.
- Asla sana tekrar güvenmeyeceğim.
- Do you really trust him?
- Ona gerçekten güveniyor musun?
- I wouldn't trust you.
- Sana güvenmezdim.
- We should trust the experts.
- Uzmanlara güvenmemiz gerekir.
- Sami should trust his gut.
- Sami içgüdülerine güvenmeli.
- I don't think I can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimi sanmıyorum.
- Am I supposed to trust you now?
- Şimdi sana güvenmeli miyim?
- Tom doesn't trust Mary any longer.
- Tom artık Mary'ye güvenmiyor.
- Tom is someone you can't trust.
- Tom güvenemeyeceğin biri.
- I was a fool to trust him.
- Ona güvenecek bir aptaldım.
- I trusted my teacher.
- Ben öğretmenime güvendim.
- Don't you ever wonder why no one trusts you?
- Neden kimsenin sana güvenmediğini hiç merak etmiyor musun?
- Tom doesn't trust the police.
- Tom polise güvenmiyor.
- I'm not sure I trust you anymore.
- Artık sana güvendiğimden emin değilim.
- Tom didn't have any reason not to trust Mary.
- Tom'un Mary'ye güvenmemesi için herhangi bir sebebi yoktu.
- She's actually one of the only people I do trust.
- Aslında güvendiğim tek insanlardan biri.
- Tell me why you think you can't trust me.
- Bana neden güvenemeyeceğini düşündüğünü söyle.
- I don't completely trust her.
- Ona tam olarak güvenmiyorum.
- They trust him.
- Ona güveniyorlar.
- He's too trusting.
- O çok güveniyor.
- I trust him.
- Ona güveniyorum.
- He will trust you.
- O sana güvenecek.
- I'm the only one you can trust.
- Ben güvenebileceğin tek kişiyim.
- Do you trust my judgment?
- Kararlarıma güveniyor musun?
- I knew we couldn't trust him.
- Ona güvenemeyeceğimizi biliyordum.
- You're the only one I trust.
- Sen güvendiğim tek kişisin.
- You don't really trust us, do you?
- Bize gerçekten güvenmiyorsun, değil mi?
- We trust Tom's opinion.
- Biz Tom'un görüşüne güveniriz.
- Tom told me I shouldn't trust you.
- Tom bana, sana güvenmemem gerektiğini söyledi.
- We don't trust Tom anymore.
- Artık Tom'a güvenmiyoruz.
- Don't you trust my judgment?
- Benim kararıma güvenmiyor musun?
- I don't trust the administration.
- Yönetime güvenmiyorum.
- Tom doesn't trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenmiyor.
- I figured I could trust you.
- Sana güvenebileceğimi düşündüm.
- Tom won't likely trust Mary.
- Tom muhtemelen Mary'ye güvenmeyecektir.
- If I can't trust my parents, who can I trust?
- Eğer aileme güvenemezsem, kime güvenebilirim?
- I don't think I should trust Tom anymore.
- Artık Tom'a güvenmemin doğru olacağını sanmıyorum.
- I don't trust this data.
- Bu veriye güvenmiyorum.
- They trust you.
- Onlar sana güveniyorlar.
- I don't trust either one of them.
- İkisine de güvenmiyorum.
- Don't trust him.
- Ona güvenmeyin.
- I never really trusted her.
- Ona hiç güvenmedim.
- Sami trusted Layla absolutely.
- Sami, Layla'ya kesinlikle güveniyordu.
- I never trusted Tom.
- Tom'a hiç güvenmedim.
- I thought I could trust you.
- Sana güvenebileceğimi düşünmüştüm.
- Maybe they don't trust us.
- Belki de bize güvenmiyorlardır.
- Do you trust them?
- Onlara güveniyor musun?
- I can't help you if you don't trust me.
- Bana güvenmiyorsan sana yardım edemem.
- I have to trust him.
- Ona güvenmek zorundayım.
- Tom is a man we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz bir adam.
- You're the only one I can trust to do the right thing.
- Doğru şeyi yapacağına güvenebileceğim tek kişi sensin.
- You'll have to trust Tom.
- Tom'a güvenmek zorunda kalacaksın.
- Do you really trust them?
- Onlara gerçekten güveniyor musun?
- Tom is someone you can trust.
- Tom güvenebileceğin biri.
- You should've trusted me.
- Bana güvenmeliydiniz.
- Don't you trust me to do it?
- Bana güvenmiyor musun?
- Tom says he can't trust himself.
- Tom kendine güvenemediğini söylüyor.
- We can trust him.
- Ona güvenebiliriz.
- Tom always deceives us; I don't trust him.
- Tom bizi hep kandırıyor, ona güvenmiyorum.
- I just need you to trust me.
- Sadece bana güvenmeni istiyorum.
- He is the only friend I can really trust.
- Gerçekten güvenebileceğim tek arkadaşım o.
- I trust you, don't worry.
- Sana güveniyorum, merak etme.
- The problem is I still don't know if I can trust you.
- Sorun şu ki, sana güvenip güvenemeyeceğimi hâlâ bilmiyorum.
- Tom is the only person I would trust to do that.
- Bunu yapmak için güveneceğim tek kişi Tom'dur.
- What made you think we could trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğimizi sana düşündüren neydi?
- You trust me, right?
- Bana güveniyorsun, değil mi?
- She will trust you.
- Kız sana güvenir.
- You are the only human I trust.
- Güvendiğim tek insan sensin.
- I don't like Tom and I don't trust him.
- Tom'u sevmiyorum ve ona güvenmiyorum.
- I don't trust my government.
- Ben hükümetime güvenmiyorum.
- I don't trust Tom.
- Tom'a güvenmiyorum.
- To what extent can he be trusted?
- Ona ne kadar güvenebilirsin?
- We must trust our guide.
- Rehberimize güvenmeliyiz.
- Tom is afraid to trust anyone.
- Tom insanlara güvenmekten korkuyor.
- Tom is very trusting and forgiving.
- Tom çok güvenilir ve bağışlayıcıdır.
- We trust Tom's opinion.
- Tom'un fikirlerine güveniyoruz.
- How can you trust these people?
- Bu insanlara nasıl güvenebilirsin?
- How can you trust her?
- Ona nasıl güvenebilirsin?
- I don't trust anybody.
- Kimseye güvenmem.
- Tom has lied to me in the past, so I don't trust him anymore.
- Tom geçmişte bana yalan söyledi, bu nedenle artık ona güvenmiyorum.
- Do you trust anyone?
- Birine güvenir misin?
- We have to trust them.
- Onlara güvenmeliyiz.
- Do you think you can trust me now?
- Şimdi bana güvenebileceğini düşünüyor musun?
- Do you wonder why no one trusts him?
- Neden kimsenin ona güvenmediğini merak ediyor musun?
- Would you trust them?
- Sen onlara güvenir miydin?
- They're the only ones Tom can trust.
- Tom'un güvenebileceği tek kişiler onlar.
- You're the only person I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişisin.
- Are you sure you can trust them?
- Onlara güvenebileceğinden emin misin?
- I can trust them.
- Onlara güvenebilirim.
- Tom isn't someone I trust.
- Tom güvendiğim biri değil.
- Don't you trust anybody?
- Kimseye güvenmiyor musun?
- Why should we trust you?
- Neden size güvenmeliyiz?
- Why can't you trust me?
- Neden bana güvenemiyorsun?
- You can't trust anything he says.
- Söylediği hiçbir şeye güvenemezsin.
- I know I can trust you to take good care of Tom.
- Tom'a iyi bakacağın konusunda sana güvenebileceğimi biliyorum.
- I don't trust women.
- Kadınlara güvenmiyorum.
- I trust my religion.
- Dinime güveniyorum.
- Tom trusts me.
- Tom bana güveniyor.
- I don't trust her.
- Ona güvenmiyorum.
- Sami was too trusting.
- Sami çok güveniyordu.
- I'm not sure we can trust them.
- Onlara güvenebileceğimizden emin değilim.
- How do I know who to trust?
- Kime güveneceğimi nasıl bileceğim?
- I do trust you, Tom.
- Sana güveniyorum, Tom.
- I figured I could trust them.
- Onlara güvenebileceğimi düşündüm.
- I felt I could trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimi hissettim.
- Sami was too trusting.
- Sami fazla güveniyordu.
- Do you know why Tom doesn't trust you?
- Tom'un sana neden güvenmediğini biliyor musun?
- Do you trust anyone?
- Birine güveniyor musun?
- I need someone I can trust.
- Güvenebileceğim birine ihtiyacım var.
- We can't trust him.
- Ona güvenemeyiz.
- We cannot trust what she says.
- Söylediklerine güvenemeyiz.
- I trusted them, and they stabbed me in the back.
- Onlara güvendim, onlar da beni sırtımdan bıçakladı.
- Tom didn't quite trust Mary.
- Tom, Mary'ye pek güvenmiyordu.
- I never should've trusted her.
- Asla ona güvenmemeliydim.
- You'll have to trust me.
- Bana güvenmek zorundasın.
- Tom is afraid to trust anyone.
- Tom korkudan kimseye güvenemiyor.
- We don't trust strangers.
- Yabancılara güvenmiyoruz.
- I didn't trust Tom and he didn't trust me, either.
- Ben Tom'a güvenmedim, o da bana güvenmedi.
- Mary will trust you.
- Mary sana güvenecek.
- I'll never trust you again.
- Sana bir daha asla güvenmeyeceğim.
- Tom and Mary both trusted John.
- Tom ve Mary John'a güveniyorlardı.
- He's a man you can always trust.
- O her zaman güvenebileceğiniz bir adamdır.
- As for me, I don't trust him at all.
- Bana gelince, ona hiç güvenmiyorum.
- I'm not sure I trust him.
- Ona güvendiğimden emin değilim.
- Tom trusts him.
- Tom ona güveniyor.
- I didn't trust anybody.
- Ben kimseye güvenmedim.
- Do you trust Tom's judgment?
- Tom'un muhakemesine güveniyor musun?
- No one trusts us.
- Kimse bize güvenmiyor.
- He trusted his defense attorney.
- Savunma avukatına güvendi.
- Everybody's told me I can't trust you.
- Herkes bana sana güvenemeyeceğimi söyledi.
- He trusted you.
- O sana güvendi.
- I trust your advice.
- Senin tavsiyene güveniyorum.
- Don't you trust him?
- Ona güvenmiyor musun?
- I don't trust anybody.
- Kimseye güvenmiyorum.
- Do you trust her?
- Ona güveniyor musun?
- Tom doesn't trust them.
- Tom onlara güvenmiyor.
- I don't completely trust you.
- Sana tam olarak güvenmiyorum.
- I'm the one who told Tom not to trust you.
- Tom'a sana güvenmemesini söyleyen kişi benim.
- Should we really trust them?
- Onlara gerçekten güvenmeli miyiz?
- Why don't you trust me?
- Neden bana güvenmiyorsun?
- How can we ever trust Tom again?
- Tom'a bir daha nasıl güvenebiliriz?
- Tom trusted Mary too much.
- Tom, Mary'ye çok fazla güveniyordu.
- I never should've trusted you.
- Asla sana güvenmemeliydim.
- I'm almost certain that we can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimizden neredeyse eminim.
- How do I know I can trust you?
- Size güvenebileceğimi nasıl bilebilirim?
- Who can we trust?
- Biz kime güvenebiliriz?
- Sami trusted Layla completely.
- Sami Layla'ya tamamen güvendi.
- Men trust their ears less than their eyes.
- İnsanlar kulaklarına gözlerinden daha az güveniyorlar.
- Tom doesn't trust anyone anymore.
- Tom artık kimseye güvenmiyor.
- Tom doesn't feel that he can trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenebileceğini hissetmiyor.
- He is trusted by his parents.
- Ebeveynleri ona güveniyor.
- I just don't trust Tom.
- Tom'a güvenmiyorum.
- I figured I could trust her.
- Ona güvenebileceğimi düşündüm.
- Tom is a person we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz biri.
- I never should've trusted her.
- Ona asla güvenmemeliydim.
- Why should I trust you?
- Neden sana güvenmeliyim?
- I don't trust you at all.
- Sana hiç güvenmiyorum.
- I trust you more than anyone else.
- Sana herkesten çok güveniyorum.
- It's easy to see why people trust Tom.
- İnsanların neden Tom'a güvendiğini görmek çok kolay.
- How much do you trust what Tom says?
- Tom'un söylediklerine ne kadar güveniyorsun?
- Tom is the only one that I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişi Tom.
- I'm not sure we can trust him.
- Ona güvenebileceğimizden emin değiliz.
- I had to trust Tom.
- Tom'a güvenmek zorundaydım.
- I never really trusted Tom.
- Gerçekten Tom'a hiç güvenmedim.
- Why don't you trust us?
- Neden bize güvenmiyorsun?
- You'll just have to trust me.
- Bana güvenmen gerekecek.
- Tom is a person we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz bir kişi.
- Tom doesn't trust them.
- Tom onlara güvenmez.
- He's the only person she can trust.
- Onun güvenebileceği tek insan o.
- You didn't trust me.
- Bana güvenmedin.
- Tom is the one who told me not to trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenmememi söyleyen kişidir.
- Tom trusted his instincts.
- Tom içgüdülerine güvendi.
- I've never trusted her and I never will.
- Ona hiç güvenmedim ve asla güvenmeyeceğim.
- I can no longer trust him.
- Artık ona güvenemem.
- We can't trust you.
- Sana güvenemeyiz.
- Tom is the only person I can really trust.
- Tom gerçekten güvenebileceğim tek kişi.
- You'll have to trust me.
- Bana güvenmen gerekecek.
- I should've known you couldn't be trusted.
- Sana güvenilemeyeceğini bilmeliydim.
- I can't really trust Tom.
- Gerçekten Tom'a güvenemem.
- I should know by now that I shouldn't trust Tom.
- Şimdiye kadar Tom'a güvenmemem gerektiğini bilmeliyim.
- Tom trusts Mary too much.
- Tom, Mary'ye çok fazla güveniyor.
- Do you trust Tom yet?
- Henüz Tom'a güveniyor musun?
- For him to trust you, you have to appear vulnerable.
- Size güvenmesi için savunmasız görünmelisiniz.
- Sami made a call to his trusted attorney, Layla Bakir.
- Sami güvendiği avukatı Layla Bakir'i aradı.
- I cannot trust a person like that.
- Böyle bir insana güvenemem.
- Sami should trust his gut.
- Sami'nin bağırsaklarına güvenmesi gerek.
- I'm glad I trusted my instincts.
- İçgüdülerime güvendiğim için mutluyum.
- You could have trusted me.
- Bana güvenebilirdin.
- We don't trust the government.
- Hükümete güvenmiyoruz.
- I still don't trust Tom.
- Hâlâ Tom'a güvenmiyorum.
- You shouldn't trust them.
- Onlara güvenmemelisin.
- Don't you trust us?
- Bize güvenmiyor musun?
- What makes you think we can trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğimizi sana düşündüren nedir?
- You can trust us.
- Bize güvenebilirsin.
- We can't trust them now.
- Artık onlara güvenemeyiz.
- You must trust me.
- Bana güvenmelisin.
- We can trust her.
- Ona güvenebiliriz.
- I warned you not to trust me.
- Bana güvenmemen konusunda seni uyarmıştım.
- You can't trust anybody.
- Kimseye güvenemezsiniz.
- Unfortunately, many people don't trust us anymore.
- Ne yazık ki birçok insan artık bize güvenmiyor.
- Do you trust Tom yet?
- Tom'a güveniyor musun?
- Don't you trust me to do it?
- Bunu yapmak için bana güvenmiyor musun?
- Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.
- You have to trust me.
- Bana güvenmek zorundasın.
- It's easy to understand why people trust Tom.
- İnsanların Tom'a neden güvendiğini anlamak kolay.
- Tom is the one here that you should trust.
- Burada güvenmen gereken kişi Tom'dur.
- I'm sure we can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimizden eminim.
- I was a fool to trust him.
- Ona güvenmekle aptallık ettim.
- I need people who I can trust.
- Güvenebileceğim insanlara ihtiyacım var.
- I completely trust your abilities.
- Ben senin yeteneklerine tamamen güveniyorum.
- You don't entirely trust us, do you?
- Bize tamamen güvenmiyorsun, değil mi?
- You're the only person I'd trust to do that.
- Bunu yapacağına güvendiğim tek kişi sensin.
- If a philosopher doesn't have a long, white beard, I don't trust him.
- Eğer bir filozofun uzun, beyaz bir sakalı yoksa, ona güvenmem.
- Are you sure you can trust him?
- Ona güvenebileceğinden emin misin?
- I cannot trust what she says.
- Ben onun söylediğine güvenemem.
- I trust the teacher.
- Ben öğretmene güveniyorum.
- I can trust her.
- Ona güvenebilirim.
- I can't trust him anymore.
- Artık ona güvenemem.
- I want you to trust me.
- Bana güvenmeni istiyorum.
- I'm sure we can trust her.
- Ona güvenebileceğimizden eminim.
- I'm not sure I can trust you.
- Sana güvenebileceğimden emin değilim.
- You're going to have to trust Tom.
- Tom'a güvenmek zorunda kalacaksın.
- I can't trust anyone.
- Kimseye güvenemem.
- She's open and trusting.
- O açık ve güvenilirdir.
- She doesn't trust anyone.
- O kimseye güvenmiyor.
- You shouldn't trust that man.
- O adama güvenmemelisin.
- We all trust you.
- Hepimiz sana güveniyoruz.
- He doesn't altogether trust me.
- Bana tamamen güvenmiyor.
- I don't completely trust her.
- Ona tamamen güvenmiyorum.
- I thought I could trust them.
- Onlara güvenebileceğimi sanmıştım.
- I don't think I should trust Tom anymore.
- Artık Tom'a güvenmemem gerektiğini düşünüyorum.
- That's why I trust you.
- Bu yüzden size güveniyorum.
- I'm not sure we can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimizden emin değilim.
- I can't trust such a man.
- Ben böyle bir adama güvenemem.
- Do you trust me?
- Bana güveniyor musun?
- You can trust him to keep his word.
- Sözünü tutması konusunda ona güvenebilirsin.
- You're the only person I trust.
- Sen güvendiğim tek kişisin.
- I don't trust this Tatoeba group.
- Bu Tatoeba grubuna güvenmiyorum.
- I trust you won't let that happen again.
- Onun tekrar olmasına izin vermeyeceğine güveniyorum.
- Do you really trust Tom?
- Tom'a gerçekten güveniyor musun?
- We can't trust her.
- Ona güvenemeyiz.
- I don't think we can trust her.
- Ona güvenebileceğimizi sanmıyorum.
- I can't trust people like him.
- Onun gibi insanlara güvenmem.
- You don't trust me anymore, do you?
- Artık bana güvenmiyorsun, değil mi?
- They don't trust Tom.
- Tom'a güvenmiyorlar.
- Fadil didn't trust the medication.
- Fadıl ilaca güvenmedi.
- I still don't entirely trust Tom.
- Tom'a hâlâ tam olarak güvenmiyorum.
- Are you sure we can trust her?
- Ona güvenebileceğimizden emin misin?
- Tom asked us to trust Mary.
- Tom bizden Mary'e güvenmemizi istedi.
- You're the only one I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişisin.
- Tom doesn't trust anyone.
- Tom kimseye güvenmiyor.
- Tom doesn't trust anybody else to do that.
- Tom bunu yapması için başka kimseye güvenmez.
- Do you trust Tom now?
- Şimdi Tom'a güveniyor musun?
- I'm sure we can trust him.
- Ona güvenebileceğimize eminim.
- Tom doesn't trust anyone anymore.
- Om artık kimseye güvenmiyor.
- Fadil didn't have any reason not to trust Layla.
- Fadıl'ın Leyla'ya güvenmemek için hiçbir nedeni yoktu.
- I can't trust him anymore.
- Ona artık güvenemem.
- Tom is the kind of man you can trust.
- Tom güvenebileceğiniz türden bir adam.
- Tom should've trusted his instinct.
- Tom içgüdüsüne güvenmeliydı.
- I don't feel like I can trust what he says.
- Söylediklerine güvenebileceğimi sanmıyorum.
- I'm not certain that I trust Tom.
- Ben Tom'a güvendiğimden emin değilim.
- You should trust me when I tell you things.
- Sana bir şeyler anlattığım zaman bana güvenmen gerekir.
- I've never trusted Tom and I don't think I ever will.
- Tom'a hiç güvenmedim ve güveneceğimi de sanmıyorum.
- I'm asking you to trust me.
- Bana güvenmeni rica ediyorum.
- We trust you.
- Sana güveniyoruz.
- Tom says he can't trust anybody.
- Tom kimseye güvenemeyeceğini söylüyor.
- They trust Tom.
- Onlar Tom'a güveniyorlar.
- I can't really trust Tom.
- Tom'a gerçekten güvenemem.
- I don't trust the government television channel.
- Hükûmetin televizyon kanalına güvenmiyorum.
- I need somebody I can trust.
- Güvenebileceğim birisine ihtiyacım var.
- He's the only person whom she can trust.
- Güvenebileceği tek kişi o.
- I don't care if you trust me or not.
- Bana güvenip güvenmemen umurumda değil.
- Tom and Mary trust John.
- Tom ve Mary John'a güveniyorlar.
- I don't trust you anymore.
- Artık sana güvenmiyorum.
- I trust the police.
- Polise güveniyorum.
- Tom shouldn't trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenmemeli.
- I thought I could trust her.
- Ona güvenebileceğimi düşündüm.
- I knew I could trust you.
- Sana güvenebileceğimi biliyordum.
- Sami was too trusting with people.
- Sami insanlara fazla güveniyordu.
- Tom is the only person Mary trusts.
- Tom, Mary'nin güvendiği tek insandır.
- I warned you not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemen konusunda seni uyarmıştım.
- How do I know who to trust?
- Kime güveneceğimi nasıl bilebilirim?
- Nobody wants to trust my country.
- Hiç kimse ülkeme güvenmek istemez.
- He doesn't trust the doctor any more.
- O artık doktora güvenmiyor.
- We can't trust him because he often tells lies.
- O sık sık yalan söylediği için ona güvenemeyiz.
- I've never trusted him and I never will.
- Ona hiç güvenmedim ve güvenmeyeceğim.
- Sami trusts Layla completely.
- Sami, Layla'ya tamamen güveniyor.
- If I were you, I wouldn't trust Tom.
- Yerinde olsam Tom'a güvenmezdim.
- I can't trust such a man.
- Böyle bir adama güvenemem.
- Nobody wanted to trust my country.
- Kimse ülkeme güvenmek istemedi.
- How can I trust them?
- Onlara nasıl güvenebilirim?
- Tom is the only one that I can trust.
- Tom güvenebileceğim tek kişi.
- You two don't trust each other much, do you?
- Siz birbirinize çok güvenmiyorsunuz, değil mi?
- You've got to trust me.
- Bana güvenmelisin.
- Do you really trust me?
- Bana gerçekten güveniyor musun?
- You can't trust rumors.
- Söylentilere güvenemezsin.
- Don't you trust your instincts?
- İçgüdülerine güvenmiyor musun?
- Do you still trust your wife?
- Karına hâlâ güveniyor musun?
- How can you trust them?
- Onlara nasıl güvenebilirsin?
- I trusted you, Sami.
- Sana güvenmiştim, Sami.
- Does anybody here trust Tom?
- Tom'a güvenen var mı?
- I knew we couldn't trust her.
- Ona güvenemeyeceğimizi biliyordum.
- Nobody trusted my country.
- Kimse ülkeme güvenmedi.
- I think you don't trust me.
- Bence bana güvenmiyorsun.
- You've got to trust me.
- Bana güvenmek zorundasın.
- Tom doesn't trust the government.
- Tom hükümete güvenmiyor.
- I thought you said you didn't trust Tom.
- Tom'a güvenmediğini söylediğini sanıyordum.
- I wish you'd trust me.
- Keşke bana güvenebilseydin.
- Do you know why no one trusts Tom?
- Neden kimsenin Tom'a güvenmediğini biliyor musun?
- You can't trust that guy.
- O adama güvenemezsin.
- You can't trust what Tom says.
- Tom'un söylediklerine güvenemezsin.
- Sami trusted his wife.
- Sami eşine güveniyordu.
- Tom trusted Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güveniyordu.
- You can trust him.
- Ona güvenebilirsin.
- You don't even trust your own wife.
- Kendi karınıza bile güvenmiyorsunuz.
- I don't trust Tom anymore.
- Tom'a artık güvenmiyorum.
- Tom has no reason not to trust Mary.
- Tom'un Mary'ye güvenmemesi için hiçbir neden yok.
- I have no idea to what extent I can trust them.
- Onlara ne kadar güvenebileceğim hakkında hiçbir fikrim yok.
- He trusted his defense attorney.
- O savunma avukatına güvendi.
- You've never trusted me, have you?
- Bana asla güvenmedin, değil mi?
- You shouldn't trust me.
- Bana güvenmemelisin.
- I can't trust what she says.
- Onun söylediklerine güvenemem.
- Tom doesn't trust any of us.
- Tom hiçbirimize güvenmiyor.
- Tom doesn't trust any of us.
- Tom hiçbirimize güvenmez.
- I'm not sure I can trust her.
- Ona güvenebileceğimden emin değilim.
- You can trust all of us.
- Hepimize güvenebilirsiniz.
- Why don't you trust him?
- Neden ona güvenmiyorsun?
- I trust you.
- Sana güvenirim.
- I have no reason not to trust him.
- Ona güvenmemek için hiçbir nedenim yok.
- Tom never trusted Mary.
- Tom, Mary'ye hiç güvenmedi.
- Although I trusted the map, it was mistaken.
- Haritaya güvensem de o yanlış idi.
- Tom has lied to me too many times, so I don't trust him anymore.
- Tom bana birçok kez yalan söyledi, bu yüzden artık ona güvenmiyorum.
- Tom says I'm too trusting.
- Tom çok güvendiğimi söylüyor.
- I completely trust your abilities.
- Yeteneklerine tamamen güveniyorum.
- I don't feel like I can trust what he says.
- Onun söylediklerine güvenebilirim gibi hissetmiyorum.
- Do you think Tom trusts us?
- Sence Tom bize güvenir mi?
- I knew I couldn't trust him.
- Ona güvenemeyeceğimi biliyordum.
- We can trust Tom.
- Tom'a güvenebiliriz.
- They trust her.
- Ona güveniyorlar.
- Tom never really trusted Mary.
- Tom gerçekten Mary'ye hiç güvenmedi.
- I trust my friends.
- Ben arkadaşlarıma güveniyorum.
- Nobody wants to trust my country.
- Kimse ülkeme güvenmek istemiyor.
- I don't trust you completely.
- Sana tamamen güvenmiyorum.
- She trusted me.
- O bana güvendi.
- You're the only person that I can trust.
- Sen güvenebileceğim tek insansın.
- I never should've trusted them.
- Onlara asla güvenmemeliydim.
- Tom trusted us.
- Tom bize güvendi.
- I wouldn't trust anyone here.
- Buradaki hiç kimseye güvenmezdim.
- We don't trust strangers around here.
- Buralarda yabancılara güvenmiyoruz.
- I can't trust anyone anymore.
- Artık kimseye güvenemem.
- I've always trusted them.
- Onlara hep güvendim.
- If I were you, I would trust him.
- Yerinde olsam ona güvenirdim.
- Sami trusted his wife.
- Sami karısına güvenirdi.
- He trusts me.
- O bana güveniyor.
- You should have known better than to trust him.
- Ona güvenmemen gerektiğini bilmeliydin.
- Tom knows he can trust me.
- Tom bana güvenebileceğini biliyor.
- I'm sorry I didn't trust you.
- Sana güvenmediğim için özür dilerim.
- All you need to do is trust one another.
- Yapmanız gereken tek şey birbirinize güvenmek.
- Tom is very trusting.
- Tom çok güveniyor.
- Nobody wanted to trust my country.
- Hiç kimse ülkeme güvenmek istemedi.
- You have to trust Tom.
- Tom'a güvenmelisin.
- I trust you all.
- Hepinize güveniyorum.
- I don't trust this data.
- Bu verilere güvenmiyorum.
- Mary trusts me.
- Mary bana güveniyor.
- I don't trust him any longer.
- Ona artık güvenmiyorum.
- Tom doesn't trust strangers.
- Tom yabancılara güvenmiyor.
- I would absolutely trust Tom.
- Tom'a kesinlikle güvenirim.
- No one trusts him any more.
- Artık ona hiç kimse güvenmiyor.
- I can't trust you yet.
- Henüz sana güvenemem.
- I've never trusted Tom.
- Tom'a asla güvenmedim.
- I knew I could trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimi biliyordum.
- No one trusts him any more.
- Artık kimse ona güvenmiyor.
- I'm glad I trusted my instincts.
- İçgüdülerime güvendiğim için memnunum.
- Tom doesn't trust anybody but Mary.
- Tom, Mary dışında kimseye güvenmiyor.
- I trust Tom's instincts.
- Tom'un içgüdülerine güvenirim.
- I'm the only one you can trust.
- Güvenebileceğin tek kişi benim.
- I had to make you trust me.
- Bana güvenmeni sağlamak zorundaydım.
- She trusts him with her life.
- Ona hayatı pahasına güveniyor.
- We must trust our guide.
- Biz rehberimize güvenmeliyiz.
- I don't completely trust him.
- Ona tamamen güvenmiyorum.
- I don't trust politicians.
- Politikacılara güvenmiyorum.
- I shouldn't have trusted him.
- Ona güvenmemeliydim.
- Tom is the only one Mary can trust.
- Mary'nin güvenebileceği tek kişi Tom.
- Tom thinks he can trust Mary not to do something stupid.
- Tom, Mary'nin aptalca bir şey yapmayacağına güvenebileceğini düşünüyor.
- Who can we trust?
- Kime güvenebiliriz?
- I can no longer trust Tom.
- Artık Tom'a güvenemiyorum.
- She is someone you can trust.
- O güvenebileceğin biridir.
- I shouldn't have trusted Tom.
- Tom'a güvenmemeliydim.
- I need to know that Tom can be trusted.
- Tom'a güvenilebileceğini bilmem gerekiyor.
- Tom didn't trust anyone.
- Tom kimseye güvenmedi.
- I cannot trust what she says.
- Söylediklerine güvenemiyorum.
- I'm sure we can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimize eminim.
- I didn't trust anybody.
- Kimseye güvenmedim.
- Tom still doesn't trust Mary.
- Tom hala Mary'ye güvenmiyor.
- I trusted him, and he stabbed me in the back.
- Ona güvendim ve o beni arkadan bıçakladı.
- I don't really trust Tom.
- Tom'a gerçekten güvenmiyorum.
- They seem to trust you.
- Sana güveniyor gibi görünüyorlar.
- I need to know that Tom can be trusted.
- Tom'a güvenebileceğimi bilmeliyim.
- Do you still trust Tom?
- Tom'a hâlâ güveniyor musun?
- Tom trusted them.
- Tom onlara güveniyordu.
- I trust your ability to know what to do instinctively.
- İçgüdüsel olarak ne yapacağını bilme yeteneğine güveniyorum.
- I've decided to trust Tom.
- Ben Tom'a güvenmeye karar verdim.
- Tom knows he can trust you.
- Tom sana güvenebileceğini biliyor.
- Tom still doesn't trust Mary all that much.
- Tom hala Mary'ye o kadar güvenmiyor.
- I've never trusted Tom and I never will.
- Tom'a hiç güvenmedim ve asla güvenmeyeceğim.
- Don't you trust Tom yet?
- Tom'a hâlâ güvenmiyor musun?
- Tom trusted them.
- Tom onlara güvendi.
- I think Tom didn't trust me.
- Bence Tom bana güvenmedi.
- Tom trusts Mary completely.
- Tom, Mary'ye tamamen güveniyor.
- I thought I could trust you, Tom.
- Sana güvenebileceğimi düşündüm, Tom.
- Tom might never trust me again.
- Tom bana bir daha asla güvenmeyebilir.
- This is a woman who we can trust.
- Bu güvenebileceğimiz bir kadın.
- Tom doesn't have any reason not to trust Mary.
- Tom'un Mary'ye güvenmemek için hiçbir nedeni yo.
- Don't tell me you still trust Tom.
- Bana hala Tom'a güvendiğini söyleme.
- I still don't trust Tom.
- Tom'a hâlâ güvenmiyorum.
- I told Tom that we could trust you.
- Tom'a sana güvenebileceğimizi söyledim.
- Tom warned Mary not to trust John.
- Tom, Mary'yi John'a güvenmemesi için uyardı.
- I'm not sure that I can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimden emin değilim.
- She trusted a co-worker.
- Bir iş arkadaşına güvendi.
- If you trust such a fellow, you'll lose everything you have.
- Böyle bir adama güvenirsen, sahip olduğun her şeyi kaybedersin.
- We trusted them.
- Biz onlara güvendik.
- We can trust them.
- Onlara güvenebiliriz.
- Don't you trust anyone?
- Kimseye güvenmiyor musun?
- Had I known more about his character, I would not have trusted him.
- Karakteri hakkında daha fazla şey bilseydim, ona güvenmezdim.
- You're going to have to trust Tom.
- Tom'a güvenmek zorundasın.
- Mary will trust you.
- Mary sana güvenir.
- I didn't trust Tom and he didn't trust me, either.
- Tom'a güvenmedim ve o da bana güvenmedi.
- I should've known better than to trust you again.
- Sana tekrar güvenmemem gerektiğini bilmeliydim.
- I don't think we can trust him.
- Ona güvenebileceğimizi düşünmüyorum.
- I wouldn't trust anyone else.
- Başka kimseye güvenmezdim.
- We trusted you.
- Sana güvenmiştik.
- I'm not sure I trust you anymore.
- Artık sana güveneceğimden emin değilim.
- I can't trust you.
- Sana güvenemem.
- I trusted her, and she stabbed me in the back.
- Ona güvendim ve o beni sırtımdan bıçakladı.
- I don't really trust her.
- Gerçekten ona güvenmiyorum.
- I can no longer trust you.
- Artık sana güvenemem.
- I wouldn't trust Mary an inch.
- Mary'ye hiç güvenmezdim.
- Tom trusted Mary.
- Tom Mary'e güvendi.
- I told you we shouldn't trust Tom.
- Tom'a güvenmememiz gerektiğini söylemiştim.
- I trust Tom with my life.
- Hayatım konusunda Tom'a güveniyorum.
- I'm sure we can trust them.
- Onlara güvenebileceğimizden eminim.
- He trusts us.
- O bize güveniyor.
- No one trusts Tom.
- Kimse Tom'a güvenmiyor.
- I need somebody I can trust.
- Güvenebileceğim birine ihtiyacım var.
- I can no longer trust them.
- Artık onlara güvenemem.
- I would absolutely trust Tom.
- Kesinlikle Tom'a güvenirim.
- You shouldn't trust her.
- Ona güvenmemelisin.
- Tom is one of the few people I can trust.
- Tom güvenebileceğim birkaç kişiden biri.
- Tom trusted his instincts.
- Tom içgüdülerine güveniyordu.
- Tom is afraid to trust anyone.
- Tom birine güvenmekten korkuyor.
- Do you really trust her?
- Ona gerçekten güveniyor musun?
- I've always trusted them.
- Her zaman onlara güvendim.
- I knew we couldn't trust Tom.
- Tom'a güvenemeyeceğimizi biliyordum.
- Tom warned Mary not to trust John.
- Tom, Mary'yi John'a güvenmemesi konusunda uyardı.
- To tell the truth, I never really trusted Tom.
- Gerçeği söylemek gerekirse, Tom'a gerçekten hiç güvenmedim.
- I can no longer trust her.
- Artık ona güvenemem.
- He's a man you can always trust.
- O her zaman güvenebileceğin bir adam.
- I told you Tom shouldn't be trusted.
- Tom'a güvenilmemesi gerektiğini sana söyledim.
- No one trusts you.
- Kimse sana güvenmiyor.
- I can trust him to a certain extent.
- Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim.
- I don't trust strangers.
- Ben yabancılara güvenmem.
- How can you trust her?
- Ona nasıl güvenebiliyorsun?
- Fadil didn't trust the medication.
- Fadıl ilaç tedavisine güvenmiyordu.
- Nobody trusts my country.
- Hiç kimse ülkeme güvenmez.
- Tom didn't think he could trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenebileceğini düşünmüyordu.
- Why do you think Tom doesn't trust Mary?
- Sence Tom neden Mary'ye güvenmiyor?
- He's the only person that I've ever been able to trust completely.
- Tamamen güvenebildiğim tek kişi o.
- People don't trust the government.
- İnsanlar hükümete güvenmiyor.
- I don't have any reason not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemek için hiçbir nedenim yok.
- They just don't trust you.
- Onlar sadece sana güvenmiyor.
- Tom still doesn't trust Mary very much.
- Tom hala Mary'e pek güvenmiyor.
- I don't trust many people.
- Birçok insana güvenmiyorum.
- I should've known you couldn't be trusted.
- Sana güvenilmeyeceğini bilmeliydim.
- Tom is afraid to trust anyone.
- Tom kimseye güvenmekten korkuyor.
- I shouldn't have trusted Tom either.
- Ben de Tom'a güvenmemeliydim.
- Tom doesn't trust anybody but Mary.
- Tom Mary'den başka kimseye güvenmiyor.
- I knew I could trust him.
- Ona güvenebileceğimi biliyordum.
- I can trust him.
- Ona güvenebilirim.
- Tom should've trusted me.
- Tom bana güvenmeliydi.
- I don't know if I trust you.
- Sana güvenip güvenmeyeceğimi bilmiyorum.
- It was reckless of her to trust him.
- Ona güvenmesi pervasızcaydı.
- You've never trusted me, have you?
- Bana hiç güvenmedin, değil mi?
- Tom doesn't trust anybody.
- Tom kimseye güvenmez.
- Tom will trust you.
- Tom sana güvenecek.
- How can you trust Tom?
- Tom'a nasıl güvenebilirsin?
- I can't trust anybody.
- Kimseye güvenemem.
- Why do you think Tom doesn't trust you?
- Neden Tom'un sana güvenmediğini düşünüyorsun?
- Tom trusts her.
- Tom ona güveniyor.
- I trust the room will be to your satisfaction.
- Odanın sizi tatmin edeceğine güveniyorum.
- He is not a man to be trusted.
- O güvenilecek bir adam değil.
- It's there someone you can trust?
- Güvenebileceğin biri var mı?
- We can't trust them.
- Onlara güvenemeyiz.
- Tom trusts them.
- Tom onlara güveniyor.
- He trusts you.
- Sana güveniyor.
- It's not easy for Tom to trust anyone.
- Tom'un herhangi birine güvenmesi kolay değil.
- I trust him completely.
- Ona tamamen güveniyorum.
- I trust my intuition.
- Sezime güveniyorum.
- We need to hire people we can trust.
- Güvenebileceğimiz insanları istihdam etmeliyiz.
- Tom didn't trust me.
- Tom bana güvenmedi.
- I've always trusted her.
- Ona hep güvendim.
- You're running a big risk in trusting him.
- Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.
- You're the only person that I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişisin.
- I never really trusted you.
- Ben sana hiç güvenmedim.
- You have to trust me on that.
- Bu konuda bana güvenmelisin.
- It's easy to understand why people don't trust Tom.
- İnsanların neden Tom'a güvenmediğini anlamak kolay.
- I have no reason not to trust her.
- Ona güvenmemek için hiçbir nedenim yok.
- You don't even trust your own wife.
- Kendi karına bile güvenmiyorsun.
- We trusted you.
- Size güvendik.
- I thought you trusted me.
- Bana güvendiğini sanıyordum.
- Tom knows we trust him.
- Tom ona güvendiğimizi biliyor.
- Layla trusted Sami.
- Layla Sami'ye güvenirdi.
- Sami was too trusting with strangers.
- Sami yabancılara fazla güveniyordu.
- I don't trust myself.
- Kendime güvenmiyorum.
- I don't completely trust them.
- Onlara tamamen güvenmiyorum.
- You trust me, don't you?
- Bana güvenirsin, değil mi?
- She trusts me.
- O bana güveniyor.
- Tom doesn't trust Mary any longer.
- Tom Mary'ye artık güvenmiyor.
- You can trust him with any job.
- Ona her işte güvenebilirsin.
- Don't trust him no matter what he says.
- Ne söylerse söylesin ona güvenmeyin.
- I'm just saying we can't trust Tom.
- Tom'a güvenemeyiz diyorum.
- Men trust their ears less than their eyes.
- İnsanlar kulaklarına gözlerinden daha az güvenirler.
- She's trusted by everyone, isn't she?
- Herkes ona güveniyor, değil mi?
- I'm sure we can trust him.
- Ona güvenebileceğimizden eminim.
- Tom and Mary just don't trust John.
- Tom ve Mary John'a güvenmiyorlar.
- I trust you.
- Size güvenirim.
- If you don't trust them, they won't trust you.
- Eğer sen onlara güvenmezsen, onlar da sana güvenmez.
- They will trust you.
- Onlar sana güvenecek.
- I guess I have to trust you.
- Sanırım sana güvenmek zorundayım.
- I don't trust talkative people.
- Konuşkan insanlara güvenmiyorum.
- I fully trust our love.
- Aşkımıza tamamen güveniyorum.
- I don't trust talkative people.
- Konuşkan insanlara güvenmem.
- It's very hard for me to trust anyone.
- Birine güvenmek benim için çok zor.
- You trust him completely.
- Ona tamamen güveniyorsun.
- All you can do is trust one another.
- Tüm yapabileceğiniz birbirinize güvenmektir.
- The question is whether Tom can be trusted.
- Soru Tom'a güvenilip güvenilemeyeceğidir.
- He trusts his assistant quite a lot.
- O, asistanına oldukça fazla güvenir.
- I trust you, don't worry.
- Sana güveniyorum, endişe etme.
- I still don't trust them.
- Onlara hâlâ güvenmiyorum.
- I can't trust him.
- Ona güvenemem.
- I can't trust anyone.
- Ben kimseye güvenemem.
- You trust people too much.
- İnsanlara çok fazla güveniyorsun.
- I don't really trust you.
- Gerçekten sana güvenmiyorum.
- I don't trust the tailor.
- Terziye güvenmiyorum.
- I knew I could trust her.
- Ona güvenebileceğimi biliyordum.
- You have to trust me, honey!
- Bana güvenmelisin, tatlım!
- Tom is someone I trust.
- Tom güvendiğim biri.
- Tom is someone that I trust.
- Tom güvendiğim biri.
- Tom doesn't know who he can trust anymore.
- Tom artık kime güvenebileceğini bilmiyor.
- Don't trust Tom no matter what he says.
- Ne derse desin Tom'a güvenmeyin.
- We can't trust Tom anymore.
- Artık Tom'a güvenemeyiz.
- I still don't trust her.
- Ona hâlâ güvenmiyorum.
- You can trust Tom.
- Tom'a güvenebilirsiniz.
- I ask you to please trust me.
- Bana güvenmeni rica ediyorum.
- I trust religion.
- Ben dine güvenirim.
- You can't trust Tom.
- Tom'a güvenemezsin.
- I don't trust businessmen.
- İş adamlarına güvenmem.
- I don't trust women.
- Kadınlara güvenmem.
- Tom doesn't trust a thing Mary says.
- Tom, Mary'nin söylediği hiçbir şeye güvenmiyor.
- Tom couldn't trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenemedi.
- It's easy to understand why people don't trust Tom.
- İnsanların Tom'a neden güvenmediğini anlamak kolay.
- I can trust Tom.
- Tom'a güvenebilirim.
- How do I know who I can trust?
- Kime güvenebileceğimi nasıl bilebilirim?
- I'm not certain that I trust Tom.
- Tom'a güvendiğimden emin değilim.
- I know we can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimizi biliyorum.
- Am I supposed to trust you now?
- Artık sana güvenmem gerekiyor mu?
- I can't trust people like him.
- Onun gibi insanlara güvenemem.
- I thought I could trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimi düşünmüştüm.
- I just don't trust them.
- Onlara güvenmiyorum.
- I'm sorry I didn't trust you.
- Sana güvenmediğim için üzgünüm.
- I've never trusted strangers.
- Yabancılara hiç güvenmedim.
- I don't trust them.
- Ben onlara güvenmiyorum.
- We can't trust anyone.
- Kimseye güvenemeyiz.
- I'm just saying you shouldn't trust Tom.
- Tom'a güvenmemelisin diyorum.
- Don't you trust Tom?
- Tom'a güvenmiyor musunuz?
- How do we know we can trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğimizi nereden bileceğiz?
- We will trust you.
- Sana güveneceğiz.
- I never trusted her.
- Ona hiç güvenmedim.
- Tom told me I shouldn't trust you.
- Tom sana güvenmemem gerektiğini söyledi.
- I don't trust that guy.
- Ben o adama güvenmiyorum.
- If I were you, I would trust her.
- Senin yerinde olsam, ona güvenirdim.
- I'd never trust strangers.
- Yabancılara asla güvenmezdim.
- Tom is a man who can be trusted.
- Tom güvenilebilecek bir adamdır.
- How do I know who to trust?
- Kime güveneceğimi nasıl bilirim?
- I knew I could trust them.
- Onlara güvenebileceğimi biliyordum.
- I didn't know who to trust.
- Kime güveneceğimi bilemedim.
- I don't trust Tom anymore.
- Artık Tom'a güvenmiyorum.
- Tom is someone we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz biri.
- We don't trust them.
- Onlara güvenmiyoruz.
- That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
- Bu kuruluş, hiçbirine güvenilemeyecek pek çok bilgi yayıyor.
- Why won't you trust me?
- Neden bana güvenmeyeceksin?
- I wasn't sure I could trust Tom, so I didn't say anything.
- Tom'a güvenebileceğimden emin değildim, o yüzden bir şey söylemedim.
- You can't trust rumors.
- Dedikodulara güvenemezsin.
- I can't help you if you don't trust me.
- Bana güvenmezsen sana yardım edemem.
- I trust him to some extent.
- Bir dereceye kadar ona güvenirim.
- If I were you, I wouldn't trust Tom.
- Yerinde olsam Tom'a güvenmem.
- She trusts you.
- O sana güveniyor.
- You need to trust me on this.
- Bu konuda bana güvenmen gerekiyor.
- I don't trust Tom one bit.
- Tom'a zerre kadar güvenmiyorum.
- I don't trust women.
- Ben kadınlara güvenmem.
- Tom trusted her.
- Tom ona güvendi.
- To tell the truth, I never really trusted Tom.
- Doğruyu söylemek gerekirse, Tom'a hiç güvenmedim.
- I've never trusted Tom.
- Tom'a hiç güvenmedim.
- I think we can trust him.
- Sanırım ona güvenebiliriz.
- He was the kind of person in whom you can trust.
- Güvenebileceğiniz türden bir insandı.
- Tom trusts Mary to do the right thing.
- Tom Mary'nin doğru şeyi yapacağına güveniyor.
- Do you trust me or not?
- Bana güveniyor musun, güvenmiyor musun?
- I know I can trust you.
- Sana güvenebileceğimi biliyorum.
- Sami trusted Layla completely.
- Sami, Leyla'ya tamamen güveniyordu.
- Tom is open and trusting.
- Tom açık ve güvenilirdir.
- We can't trust Tom.
- Tom'a güvenemeyiz.
- We can't trust Tom.
- Biz Tom'a güvenemeyiz.
- How much can we really trust Tom?
- Tom'a gerçekten ne kadar güvenebiliriz?
- You can't trust or believe anyone.
- Kimseye güvenemez ya da inanamazsın.
- It's not easy for Tom to trust anyone.
- Tom için kimseye güvenmek kolay değil.
- No one trusts me.
- Kimse bana güvenmiyor.
- If you don't trust them, they won't trust you.
- Sen onlara güvenmezsen, onlar sana güvenmezler.
- Sami knew he couldn't trust Layla anymore.
- Sami artık Layla'ya güvenemeyeceğini biliyordu.
- We must trust women as much as we can trust the weather.
- Kadınlara havaya güvendiğimiz kadar güvenmeliyiz.
- You shouldn't trust anyone.
- Kimseye güvenmemelisin.
- They trusted her.
- Ona güvendiler.
- Why should I trust you now?
- Şimdi sana neden güveneyim?
- Tom knows he can trust us.
- Tom bize güvenebileceğini biliyor.
- I trusted you, Tom.
- Sana güvenmiştim, Tom.
- Fadil trusted Layla completely.
- Fadıl Leyla'ya tamamen güveniyordu.
- It's easy to see why people trust Tom.
- İnsanların Tom'a neden güvendiğini anlamak kolay.
- I trust Ken.
- Ken'e güveniyorum.
- We have to trust them.
- Onlara güvenmek zorundayız.
- I don't think we should trust Tom.
- Bence Tom'a güvenmemeliyiz.
- Why should we trust you?
- Size neden güvenmeliyiz?
- Don't trust anybody but yourselves.
- Kendinizden başkasına güvenmeyin.
- Are you sure we can trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğimizden emin misin?
- We don't trust you.
- Sana güvenmiyoruz.
- They trusted you.
- Sana güvendiler.
- We trusted Tom.
- Tom'a güvendik.
- Tom has lied to me in the past and I don't trust him.
- Tom geçmişte bana yalan söyledi ve ona güvenmiyorum.
- Your own father doesn't trust you.
- Öz baban sana güvenmiyor.
- Does anybody here trust Tom?
- Tom'a kimse güveniyor mu?
- Tom didn't trust me.
- Tom bana güvenmiyordu.
- You can't trust or believe anyone.
- Kimseye güvenemezsin ya da inanamazsın.
- I still don't trust you.
- Ben hâlâ sana güvenmiyorum.
- I've never trusted them.
- Onlara hiç güvenmedim.
- I don't trust the television.
- Televizyona güvenmiyorum.
- What makes you think we can trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğimizi de nereden çıkardın?
- I never really trusted Tom.
- Tom'a hiçbir zaman güvenmedim.
- I've always trusted you.
- Sana hep güvendim.
- Why don't you trust them?
- Neden onlara güvenmiyorsun?
- I just don't trust him.
- Ona güvenmiyorum.
- You can trust all of us.
- Hepimize güvenebilirsin.
- We should trust the experts.
- Uzmanlara güvenmeliyiz.
- You've got to trust us.
- Bize güvenmek zorundasın.
- Tom trusted him.
- Tom ona güveniyordu.
- You shouldn't trust anything Tom says.
- Tom'un söylediği hiçbir şeye güvenmemelisin.
- You trust me, don't you?
- Bana güveniyorsun, değil mi?
- Tom is someone you can't trust.
- Tom güvenemeyeceğin biridir.
- I really trust his ability.
- Ben gerçekten onun yeteneğine güveniyorum.
- Why should I trust you?
- Sana neden güveneyim ki?
- I never should've trusted him.
- Ona asla güvenmemeliydim.
- Tom is a person you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir insan.
- I'm not sure I can trust him.
- Ona güvenebileceğimden emin değilim.
- I don't trust governments.
- Hükümetlere güvenmiyorum.
- I've never trusted her.
- Ona hiç güvenmedim.
- Tom should have known better than to trust Mary.
- Tom'un Mary'ye güvenemeyeceğini bilmesi gerekirdi.
- Does anybody here trust them?
- Burada onlara güvenen var mı?
- Tom told me Mary couldn't be trusted.
- Tom bana Mary'ye güvenilemeyeceğini söyledi.
- I'm pretty sure that they trust us.
- Bize güvendiklerinden oldukça eminim.
- I've never trusted strangers.
- Yabancılara asla güvenmedim.
- They don't trust you.
- Onlar sana güvenmez.
- You're just going to have to trust me.
- Bana güvenmen gerekecek.
- I never trusted him.
- Ona hiç güvenmedim.
- Don't you trust Tom now?
- Artık Tom'a güvenmiyor musun?
- I don't trust Tom at all.
- Tom'a hiç güvenmiyorum.
- I warned you not to trust them.
- Onlara güvenmemen için seni uyardım.
- I've never trusted you and I never will.
- Sana hiç güvenmedim ve asla güvenmeyeceğim.
- I warned you not to trust her.
- Ona güvenmemen konusunda seni uyarmıştım.
- We can't trust what she says.
- Onun dediğine güvenemeyiz.
- I trust you to do the right thing.
- Doğru şeyi yapacağına güveniyorum.
- Thank you for trusting me.
- Bana güvendiğiniz için teşekkür ederim.
- I suggested to Tom that he shouldn't trust Mary so much.
- Tom'a Mary'ye bu kadar güvenmemesini önerdim.
- Tom is the only person that I've ever been able to trust completely.
- Tom tamamen güvenebildiğim tek kişi.
- You were the one who told me Tom couldn't be trusted.
- Tom'a güvenilemeyeceğini söyleyen sendin.
- I don't trust local TV.
- Yerel televizyona güvenmiyorum.
- I'm not sure I trust them.
- Onlara güvendiğimden emin değilim.
- Tom is the only one Mary can trust.
- Mary'nin güvenebileceği tek kişi Tom'dur.
- They shouldn't trust Tom.
- Onlar Tom'a güvenmemeli.
- We don't trust strangers around here.
- Buralarda yabancılara güvenmeyiz.
- Tom told Mary not to trust John.
- Tom Mary'ye John'a güvenmemesini söyledi.
- Sami was too trusting with people.
- Sami insanlara çok güveniyordu.
- I can't work with you if you don't trust me.
- Bana güvenmiyorsan seninle çalışamam.
- I trust them.
- Ben onlara güvenirim.
- Don't you trust my judgment?
- Muhakememe güvenmiyor musun?
- I want you to trust me, just like you'd trust Tom.
- Tıpkı Tom'a güvendiğiniz gibi bana da güvenmenizi istiyorum.
- Can you trust him?
- Ona güvenebiliyor musun?
- Tom didn't trust anybody.
- Tom kimseye güvenmedi.
- Tom and Mary trust John.
- Tom ve Mary John'a güveniyor.
- You have to trust Tom.
- Tom'a güvenmek zorundasın.
- I shouldn't have trusted them.
- Onlara güvenmemeliydim.
- I think Tom didn't trust me.
- Sanırım Tom bana güvenmedi.
- I told you we shouldn't trust Tom.
- Sana Tom'a güvenmememiz gerektiğini söyledim.
- They don't trust Tom.
- Onlar Tom'a güvenmiyorlar.
- I ask you to please trust me.
- Lütfen bana güvenmenizi istiyorum.
- She will trust you.
- O sana güvenecek.
- I fully trust our love.
- Ben aşkımıza tamamen güveniyorum.
- Why don't you trust her?
- Neden ona güvenmiyorsun?
- We trust your judgment.
- Kararlarına güveniyoruz.
- Who do you trust most in this life?
- Şu hayatta en güvendiğin kişi kim?
- I trusted them, and they stabbed me in the back.
- Onlara güvenmiştim ve beni arkadan bıçakladılar.
- Tom is someone who can't be trusted.
- Tom, güvenilemeyen biridir.
- I just don't trust her.
- Ona güvenmiyorum.
- Tom trusted him.
- Tom ona güvendi.
- I had to trust them.
- Onlara güvenmek zorundaydım.
- Tom is the only person Mary can trust.
- Tom, Mary'nin güvenebileceği tek insan.
- You have to trust me on this.
- Bu konuda bana güvenmek zorundasın.
- Tom doesn't trust anybody anymore.
- Tom artık kimseye güvenmiyor.
- Tom knew that Mary couldn't be trusted.
- Tom, Mary'ye güvenilemeyeceğini biliyordu.
- I shouldn't have trusted her.
- Ona güvenmemeliydim.
- You can trust me.
- Bana güvenebilirsiniz.
- I don't think we can trust the polls to tell us what the general populace thinks about the candidates.
- Halkın adaylar hakkında ne düşündüğünü söylemesi için anketlere güvenebileceğimizi sanmıyorum.
- I figured I could trust him.
- Ona güvenebileceğimi düşündüm.
- I never really trusted them.
- Ben gerçekten onlara hiç güvenmedim.
- Do you still trust your wife?
- Hala karına güveniyor musun?
- I trusted her, and she stabbed me in the back.
- Ona güvendim ve o beni arkadan bıçakladı.
- Tom is the only one Mary trusts.
- Mary'nin güvendiği tek kişi Tom.
- I'm not sure I trust Tom.
- Tom'a güvendiğimden emin değilim.
- Tom doesn't trust Mary anymore.
- Tom artık Mary'ye güvenmiyor.
- Tom isn't someone you should trust.
- Tom senin güvenmen gereken birisi değil.
- I should've known not to trust you.
- Sana güvenmemem gerektiğini bilmeliydim.
- To what degree can we trust him?
- Ona ne kadar güvenebiliriz?
- You don't trust me, do you?
- Sen bana güvenmiyorsun, değil mi?
- Tom is one of the few people I can trust.
- Tom güvenebileceğim birkaç kişiden biridir.
- Do you trust me, Tom?
- Bana güveniyor musun, Tom?
- You've got to trust me on this.
- Bu konuda bana güvenmek zorundasın.
- I thought I could trust him.
- Ona güvenebileceğimi sanmıştım.
- No one trusts him more.
- Kimse ona fazla güvenmiyor.
- Don't you trust me?
- Bana güvenmiyor musunuz?
- Tom didn't trust Mary to work alone.
- Tom tek başına çalışması için Mary'ye güvenmedi.
- Tom is a man you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir adamdır.
- Tom doesn't trust anybody.
- Tom kimseye güvenmiyor.
- Tom isn't someone you should trust.
- Tom güvenmen gereken biri değil.
- Tom wants Mary to know that she can trust him.
- Tom Mary'nin ona güvenebileceğini bilmesini istiyor.
- I'm not sure I can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimden emin değilim.
- You must trust me on this.
- Bu konuda bana güvenmelisin.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom, kendisi yokken Mary'nin evine göz kulak olacağına güvenemez.
- I'm just saying you shouldn't trust Tom.
- Ben sadece Tom'a güvenmemen gerektiğini söylüyorum.
- Tom didn't quite trust Mary.
- Tom Mary'ye pek güvenmedi.
- She didn't know who she could trust.
- O kime güvenebileceğini bilmiyordu.
- I didn't trust her at first.
- Başta ona güvenmedim.
- I was a fool to trust Tom.
- Tom'a güvenmekle aptallık ettim.
- You should trust your intuition.
- Sezgilerine güvenmelisin.
- They don't trust me.
- Onlar bana güvenmiyorlar.
- He doesn't trust anyone except himself.
- Kendi dışında kimseye güvenmiyor.
- They trust Tom.
- Tom'a güvenirler.
- I'm asking you to do this because I trust you.
- Bunu yapmanı istiyorum çünkü sana güveniyorum.
- I don't trust anything anymore.
- Artık hiçbir şeye güvenmiyorum.
- I don't trust him any longer.
- Artık ona güvenmiyorum.
- I've always trusted him.
- Ona hep güvendim.
- Do you still trust Tom?
- Hala Tom'a güveniyor musunuz?
- You haven't trusted me.
- Bana güvenmedin.
- In God We Trust.
- Tanrı'ya güveniyoruz.
- He doesn't trust the doctor any more.
- Artık doktora güvenmiyor.
- You can't trust anybody.
- Kimseye güvenemezsin.
- I trust my priest.
- Rahibime güveniyorum.
- We trust him.
- Biz ona güveniyoruz.
- Tom is the one here that you should trust.
- Burada güvenmeniz gereken kişi Tom.
- He is a masked hero; we can trust him.
- O maskeli bir kahraman; ona güvenebiliriz.
- You have to trust me.
- Bana güvenmelisin.
- I want to trust you.
- Size güvenmek istiyorum.
- Tom trusts us.
- Tom bize güveniyor.
- Tom never really trusted Mary.
- Tom, Mary'ye hiç güvenmedi.
- I trusted her and I believed her.
- Ona güvendim ve inandım.
- I think we can trust Tom.
- Sanırım Tom'a güvenebiliriz.
- I have no reason not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemek için hiçbir nedenim yok.
- I trusted you.
- Sana güvenmiştim.
- Tom didn't trust us.
- Tom bize güvenmedi.
- They seem to trust you.
- Onlar sana güveniyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't think we can trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenebileceğimizi düşünmüyor.
- Do you trust your auto mechanic?
- Oto tamircinize güveniyor musunuz?
- Tom has never trusted me.
- Tom bana hiç güvenmedi.
- You're stupid to trust Tom.
- Tom'a güvenmekle aptallık ediyorsun.
- We don't trust him.
- Ona güvenmiyoruz.
- You shouldn't trust us.
- Bize güvenmemelisin.
- I'm not sure we can trust her.
- Ona güvenebileceğimizden emin değilim.
- I know I can trust you to take good care of Tom.
- Tom'a iyi bakmak için sana güvenebileceğimi biliyorum.
- How can I trust him?
- Ona nasıl güvenebilirim?
- He doesn't trust anyone except himself.
- O, kendisi hariç kimseye güvenmez.
- If I were you, I would trust her.
- Yerinizde olsam, ona güvenirdim.
- I don't really trust him.
- Gerçekten ona güvenmiyorum.
- Tom needed somebody he could trust.
- Tom'un güvenebileceği birine ihtiyacı vardı.
- I trusted you.
- Ben sana güvendim.
- I'd like to give this to somebody we can trust.
- Bunu güvenebileceğimiz birine vermek istiyorum.
- If we can't trust NASA, does that mean that we didn't really go to the moon?
- Biz NASA'ya güvenemiyorsak bu geçekten aya gitmediğimiz anlamına mı geliyor.
- We trust them.
- Onlara güveniriz.
- Tom can't trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenemez.
- Why did I trust you?
- Sana neden güvendim ki?
- I trust you more than anyone else.
- Sana herkesten daha çok güveniyorum.
- Sami was too trusting with strangers.
- Sami yabancılara çok güveniyordu.
- I warned you not to trust him.
- Ona güvenmemen konusunda seni uyarmıştım.
- You're too trusting.
- Sen de çok güveniyorsun.
- Tom knew that he couldn't trust Mary.
- Tom Mary'ye güvenemeyeceğini biliyordu.
- Tom is somebody you can't trust.
- Tom güvenemeyeceğin biri.
- Sami thought that his Muslim workers were good people and that he could trust them.
- Sami Müslüman çalışanların iyi insanlar olduğunu ve onlara güvenebileceğini düşünüyordu.
- I trusted him.
- Ona güvendim.
- It's better not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemek daha iyidir.
- Tom doesn't trust anyone else to do it.
- Tom bunu yapması için başka kimseye güvenmiyor.
- I used to trust Tom.
- Tom'a güvenirdim.
- Nobody trusts Tom anymore.
- Artık kimse Tom'a güvenmiyor.
- I trust her.
- Ona güveniyorum.
- I'll never be able to trust you again.
- Sana bir daha asla güvenemeyeceğim.
- Does anybody here trust him?
- Ona güvenen var mı?
- Tom trusts his doctors.
- Tom doktorlarına güvenir.
- I can trust him to a certain extent.
- Ona bir dereceye kadar güvenebilirim.
- I can't trust my textbook.
- Ders kitabıma güvenemem.
- Tom was just starting to trust Mary.
- Tom, Mary'ye yeni yeni güvenmeye başlamıştı.
- You can trust me.
- Bana güvenebilirsin.
- I don't think you should trust Tom too much.
- Bence Tom'a çok fazla güvenmemelisin.
- I never really trusted them.
- Onlara hiç güvenmedim.
- To what degree can we trust him?
- Ona ne derece güvenebiliriz?
- I'm not sure we can trust him.
- Ona güvenebileceğimizden emin değilim.
- You can't trust anyone.
- Kimseye güvenemezsin.
- I don't trust you completely.
- Size tamamen güvenmiyorum.
- Dan no longer trusts Linda.
- Dan artık Linda'ya güvenmiyor.
- Tom no longer trusts Mary.
- Tom artık Mary'ye güvenmiyor.
- Tom doesn't trust anybody, not even me.
- Tom kimseye güvenmiyor, bana bile.
- She doesn't trust anyone.
- Kimseye güvenmiyor.
- I should've trusted my instinct.
- İçgüdüüme güvenmeliydim.
- I wasn't sure I could trust Tom, so I didn't say anything.
- Tom'a güvenebileceğime emin değildim bu nedenle hiçbir şey söylemedim.
- I still don't trust you.
- Sana hâlâ güvenmiyorum.
- You shouldn't trust anyone.
- Hiç kimseye güvenmemelisin.
- I never should've trusted you.
- Size asla güvenmemeliydim.
- Do you trust Tom's judgment?
- Tom'un kararına güveniyor musun?
- I have no reason not to trust her.
- Ona güvenmemek için bir nedenim yok.
- I never really trusted him.
- Ben gerçekten ona hiç güvenmedim.
- Tom doesn't trust what anyone says.
- Tom kimsenin söylediklerine güvenmiyor.
- We trust him.
- Ona güveniyoruz.
- She's too trusting.
- O çok güveniyor.
- Mary trusts us.
- Mary bize güveniyor.
- I would like you to trust me.
- Bana güvenmeni istiyorum.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- I don't trust the government television channel.
- Devlet televizyon kanalına güvenmiyorum.
- Tom trusted me.
- Tom bana güvendi.
- I don't trust politicians.
- Siyasetçilere güvenmem.
- I don't trust strangers.
- Yabancılara güvenmiyorum.
- Learn to trust your instincts.
- İçgüdülerinize güvenmeyi öğrenin.
- You're the only person that I can trust.
- Güvenebileceğim tek kişi sensin.
- Fadil trusted Layla completely.
- Fadıl, Leyla'ya tamamen güveniyordu.
- You can't trust him.
- Ona güvenemezsiniz.
- He is without a doubt rich, but I don't trust him.
- Zengin olduğuna şüphe yok ama ona güvenmiyorum.
- Tom came to trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenmeye başladı.
- I wouldn't trust them.
- Onlara güvenmezdim.
- I trusted Tom more than I should have.
- Tom'a güvenmem gerekenden daha çok güvendim.
- I still don't entirely trust Tom.
- Tom'a hâlâ tam manasıyla güvenmiyorum.
- Tom didn't know who he should trust.
- Tom kime güvenmesi gerektiğini bilmiyordu.
- They shouldn't trust him.
- Ona güvenmemeliler.
- Layla trusted her instincts.
- Layla içgüdülerine güvendi.
- Tom didn't trust anybody.
- Tom kimseye güvenmezdi.
- Tom trusts them.
- Tom onlara güvenir.
- I trust my intuition.
- Sezgilerime güvenirim.
- Why should we trust you?
- Neden sana güvenelim ki?
- I don't know who we can trust.
- Kime güvenebileceğimizi bilmiyorum.
- I knew I couldn't trust them.
- Onlara güvenemeyeceğimi biliyordum.
- If I were you, I would trust him.
- Yerinde olsam ona güvenirim.
- Why won't you trust me?
- Neden bana güvenmiyorsun?
- I was told not to trust you.
- Bana sana güvenmemem söylendi.
- Tom didn't know who he should trust.
- Tom kime güveneceğini bilmiyordu.
- Tom is someone you can trust.
- Tom güvenebileceğin biridir.
- I've never trusted you.
- Sana hiç güvenmedim.
- I trust my friends.
- Arkadaşlarıma güveniyorum.
- I don't trust talkative people.
- Ben geveze insanlara güvenmiyorum.
- Tom didn't know who to trust.
- Tom kime güveneceğini bilmiyordu.
- I have to trust them.
- Onlara güvenmek zorundayım.
- I can't trust you anymore.
- Ben artık sana güvenemem.
- Everybody trusts Tom.
- Herkes Tom'a güveniyor.
- I don't necessarily trust translations.
- İster istemez çevirilere güvenmiyorum.
- How do I know who to trust?
- Kime güveneceğimi nereden bileyim?
- I had to trust her.
- Ona güvenmek zorundaydım.
- She trusts you.
- Size güveniyor.
- They just don't trust you.
- Sana güvenmiyorlar.
- I don't trust beautiful women.
- Güzel kadınlara güvenmiyorum.
- It's better not to trust Tom.
- Tom'a güvenmemek en iyisi.
- I told you Tom shouldn't be trusted.
- Tom'a güvenilmemesi gerektiğini söylemiştim.
- You know you can trust me.
- Bana güvenebileceğini biliyorsun.
- I trust them.
- Ben onlara güveniyorum.
- I don't think we should trust Tom.
- Tom'a güvenmemiz gerektiğini sanmıyorum.
- I know you trust Tom.
- Tom'a güveniyorsun, biliyorum.
- I can no longer trust Tom.
- Tom'a artık güvenemiyorum.
- I've decided to trust Tom.
- Tom'a güvenmeye karar verdim.
- I can't work with you if you don't trust me.
- Bana güvenmezsen seninle çalışamam.
- Tom trusted Mary.
- Tom Mary'ye güveniyordu.
- Tom trusted me.
- Tom bana güveniyordu.
- It's easy to see why people don't trust Tom.
- İnsanların Tom'a neden güvenmediğini anlamak kolay.
- I've learned to trust them.
- Onlara güvenmeyi öğrendim.
- Tom trusted her.
- Tom ona güveniyordu.
- Are you sure we can trust her?
- Ona güvenebileceğimize emin misin?
- Are you sure you can trust her?
- Ona güvenebileceğinden emin misin?
- We don't trust her.
- Ona güvenmiyoruz.
- Do you trust him?
- Ona güveniyor musun?
- I don't trust the administration.
- Ben yönetime güvenmiyorum.
- You were the one who told me Tom couldn't be trusted.
- Tom'a güvenilmeyeceğini bana söyleyen kişi sendin.
- Tom didn't trust Mary to work alone.
- Tom, Mary'nin yalnız çalışacağına güvenmiyordu.
- Are you sure we can trust them?
- Onlara güvenebileceğimizden emin misin?
- That doesn't sound really convincingly, but I trust you.
- O aslında kulağa inandırıcı gelmiyor ama sana güveniyorum.
- I still don't trust Tom very much.
- Tom'a hala çok güvenmiyorum.
- Tom told us you couldn't be trusted.
- Tom bize sana güvenilemeyeceğini söyledi.
- I wish you'd trust me.
- Keşke bana güvensen.
- Tom doesn't trust strangers.
- Tom yabancılara güvenmez.
- I trusted her.
- Ona güvendim.
- They trusted you.
- Onlar sana güvendi.
- Don't be afraid to trust your intuition.
- Sezgine güvenmekten korkma.
- Why do you think Tom doesn't trust Mary?
- Neden Tom'un Mary'ye güvenmediğini düşünüyorsun?
- You're too trusting.
- Çok güvenilirsin.
- I think we can trust her.
- Sanırım ona güvenebiliriz.
- Tom didn't trust Mary and she didn't trust him.
- Tom Mary'ye güvenmiyordu, Mary de Tom'a güvenmiyordu.
- I can't trust you anymore.
- Artık sana güvenemem.
- I'd never trust strangers.
- Yabancılara asla güvenmem.
- I'd like to give this to somebody we can trust.
- Bunu güvenebileceğimiz birisine vermek istiyorum.
- She is someone you can trust.
- O güvenebileceğin biri.
- Sami trusted his mom.
- Sami annesine güveniyordu.
- I don't think Tom trusts many people.
- Tom'un pek çok insana güvendiğini sanmıyorum.
- I don't know who to trust.
- Kime güveneceğimi bilmiyorum.
- Sami thought that his Muslim workers were good people and that he could trust them.
- Sami Müslüman işçilerinin iyi insanlar olduğunu ve onlara güvenebileceğini düşünüyordu.
- How do you know you can trust Tom?
- Tom'a güvenebileceğinizi nereden biliyorsunuz?
- I want to trust you.
- Sana güvenmek istiyorum.
- Nobody trusted my country.
- Hiç kimse ülkeme güvenmedi.
- We trust you.
- Size güveniyoruz.
- One can trust him.
- Ona güvenebilirsiniz.
- I trusted Tom.
- Tom'a güvenmiştim.
- Don't you trust Tom now?
- Tom'a şimdi güvenmiyor musun?
- Tom is a person you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir kişi.
- I have to trust Tom.
- Tom'a güvenmek zorundayım.
- Tom is the only person Mary trusts.
- Mary'nin güvendiği tek kişi Tom.
- You asked us to trust you.
- Sana güvenmemizi istedin.
- You can't trust him.
- Ona güvenemezsin.
- Tom trusted you.
- Tom sana güvendi.
- You shouldn't trust us.
- Bize güvenmemelisiniz.
- Because I admired his courage, I trusted him.
- Onun cesaretine hayran olduğum için, ona güvendim.
- Sami trusted his mom.
- Sami annesine güvendi.
- Tom knows why Mary doesn't trust him.
- Tom, Mary'nin ona neden güvenmediğini biliyor.
- I never trusted them.
- Onlara hiç güvenmedim.
- You never trusted me.
- Bana hiç güvenmedin.
- I don't think we can trust Tom.
- Tom'a güvenebileceğimizi sanmıyorum.
- I trusted my teacher.
- Öğretmenime güvendim.
- Tom doesn't trust you.
- Tom sana güvenmiyor.
- If I can't trust my parents, who can I trust?
- Ebeveynlerime güvenemezsem, kime güvenebilirim?
- I warned you not to trust me.
- Bana güvenmemen için seni uyarmıştım.
- I trusted them.
- Onlara güvendim.
- I'll never trust Tom again.
- Tom'a bir daha asla güvenmeyeceğim.
- Tom thinks he can trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenebileceğini düşünüyor.
- I've decided to trust them.
- Onlara güvenmeye karar verdim.
- I trusted you.
- Size güvendim.
- I had to trust him.
- Ona güvenmek zorundaydım.
- They don't trust him.
- Ona güvenmiyorlar.
- You'll have to trust Tom.
- Tom'a güvenmek zorundasın.
- That doesn't sound really convincingly, but I trust you.
- Pek inandırıcı gelmiyor ama size güveniyorum.
- I don't trust that guy.
- O adama güvenmiyorum.
- You shouldn't trust him.
- Ona güvenmemelisin.
- Who do you trust?
- Kime güveniyorsun?
- How can you trust him?
- Ona nasıl güvenebilirsin?
- They trust us.
- Bize güveniyorlar.
- I can't believe you still trust Tom.
- Tom'a hâlâ güvendiğine inanamıyorum.
- Should we really trust them?
- Biz gerçekten onlara güvenmeli miyiz?
- You still don't trust me, do you?
- Bana hâlâ güvenmiyorsun, değil mi?
- Why do you think I shouldn't trust Tom?
- Neden Tom'a güvenmemem gerektiğini düşünüyorsun?
- I used to trust Tom.
- Eskiden Tom'a güvenirdim.
- Never trust a stranger.
- Bir yabancıya asla güvenmeyin.
- I have to trust her.
- Ona güvenmek zorundayım.
- Do you trust Tom?
- Tom'a güveniyor musun?
- Don't you trust the weathermen?
- Meteoroloji uzmanlarına güvenmiyor musunuz?
- You shouldn't trust people like this.
- Böyle insanlara güvenmemelisiniz.
- I knew we couldn't trust them.
- Onlara güvenemeyeceğimizi biliyordum.
- I didn't trust him at first.
- Başta ona güvenmemiştim.
- I don't trust these surveys.
- Bu anketlere güvenmiyorum.
- We don't trust strangers.
- Yabancılara güvenmeyiz.
- I can't trust anyone anymore.
- Ben artık hiç kimseye güvenemem.
- Who can you trust?
- Kime güvenebilirsin?
- You should trust your gut instinct.
- İçgüdülerine güvenmelisin.
- Layla trusted her instincts.
- Leyla içgüdülerine güveniyordu.
- Tom doesn't trust Mary with his car.
- Tom arabası konusunda Mary'ye güvenmiyor.
- We can't trust what she says.
- Söylediklerine güvenemeyiz.
- I don't really trust him.
- Ona gerçekten güvenmiyorum.
- They will trust you.
- Sana güvenecekler.
- Why should we trust you?
- Sana neden güvenmeliyiz?
- My problem is I don't trust you.
- Benim sorunum sana güvenmemem.
- I wonder whether Tom can be trusted.
- Tom'a güvenilip güvenilemeyeceğini merak ediyorum.
- I don't trust you because you're a cop and you think like a cop.
- Sana güvenmiyorum çünkü sen bir polissin ve polis gibi düşünüyorsun.
- I trust him to some extent.
- Ona bir dereceye kadar güveniyorum.
- They trust us.
- Onlar bize güveniyor.
- I don't trust local TV.
- Yerel televizyonlara güvenmiyorum.
- I don't feel that I can trust what he says.
- Söylediklerine güvenebileceğimi sanmıyorum.
- I'm sure we can trust them.
- Onlara güvenebileceğimize eminim.
- No matter what he may say, don't trust him.
- Ne söylerse söylesin, ona güvenmeyin.
- I was told not to trust you.
- Sana güvenmemem söylendi.
- Who do you trust most in this life?
- Bu hayatta en çok kime güveniyorsun?
- Learn to trust your instincts.
- İçgüdülerine güvenmeyi öğren.
- He's the only person that I've ever been able to trust completely.
- O, şimdiye kadar tamamen güvenebildiğim tek kişi.
- Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least.
- Avukatlar ve araba tamircileri en az güvendiğim insanlardır.
- Tom couldn't trust Mary.
- Tom, Mary'ye güvenemezdi.
- Tom doesn't usually trust anyone.
- Tom genelikle hiç kimseye güvenmez.
- I'm not sure I trust you.
- Sana güvendiğimden emin değilim.
- She trusts him with her money.
- Ona parasıyla güveniyor.
- I don't really trust her.
- Ona gerçekten güvenmiyorum.
- I don't trust the television.
- Televizyona güvenmem.
- Everybody's told me I can't trust you.
- Herkes sana güvenemeyeceğimi söyledi.
- We trust your judgment.
- Biz senin kararına güveniyoruz.
- I trust your advice.
- Tavsiyene güveniyorum.
- You can't trust what she says.
- Söylediklerine güvenemezsin.
- We have no choice but to trust Tom.
- Tom'a güvenmekten başka seçeneğimiz yok.
Show More (1447)
|
|
- The European economy will never achieve the level of competitiveness desired if we do not show our trust in the markets.
- Piyasalara olan güvenimizi göstermezsek Avrupa ekonomisi asla arzu edilen rekabetçilik düzeyine ulaşamayacaktır.
- On the basis of mutual trust, we have withdrawn the amendments we tabled at first reading stage.
- Karşılıklı güven temelinde ilk okuma aşamasında sunduğumuz değişiklik önergelerini geri çektik.
- This will be rewarded in the form of the citizen's trust.
- Bu, vatandaşın güveni şeklinde ödüllendirilecektir.
- If this is not the case, trust will never be established.
- Eğer durum böyle değilse, güven asla tesis edilemeyecektir.
- Its price is economic, social, ecological and political stability in Europe, above all else its price is trust.
- Bunun bedeli Avrupa'da ekonomik, sosyal, ekolojik ve siyasi istikrardır, her şeyden önce bunun bedeli güvendir.
- In common with other free social relations, it must be based upon trust and respect.
- Diğer özgür toplumsal ilişkilerde olduğu gibi, güven ve saygıya dayalı olmalıdır.
- The trust that employers as a class are placing in this Barcelona Summit is telling.
- Bir sınıf olarak işverenlerin bu Barselona Zirvesine duydukları güven çok açık.
- For that reason its success requires mutual cooperation and trust.
- Bu nedenle başarısı karşılıklı işbirliği ve güven gerektirmektedir.
- The trust has, however, suddenly turned to deep concern.
- Ancak bu güven aniden derin bir endişeye dönüştü.
- The inadequate measures taken to combat terrorism have destroyed a great deal of trust.
- Terörle mücadele için alınan yetersiz tedbirler büyük bir güven duygusunu yok etmiştir.
- This requires us to establish mutual respect and a basis of trust.
- Bu da karşılıklı saygı ve güven temeli oluşturmamızı gerektirir.
- Wanting to force this trust by imposing harmonisation may well have the opposite effect.
- Uyumlaştırmayı dayatarak bu güveni zorlamak istemek tam tersi bir etki yaratabilir.
- And do not dismiss me as lacking trust, since what I have is experience.
- Ve sizler beni güven yoksunu olarak görmeyin, zira sahip olduğum şey deneyimdir.
- Trust is a good thing, but control is a better one.
- Güven iyi bir şeydir ama kontrol daha iyi bir şeydir.
- Measures are also adopted for the creation of trust and partnership.
- Güven ve ortaklık oluşturulması için de tedbirler alınmaktadır.
- What is crucial to a solution is to restore a minimum basis of trust between government and opposition.
- Çözüm için hayati önem taşıyan şey, hükümet ile muhalefet arasında asgari bir güven temelinin yeniden tesis edilmesidir.
- I have been here for 20 years and found absolute trust between the Council, the Commission and Parliament.
- Yirmi yıldır buradayım ve Konsey, Komisyon ve Parlamento arasında mutlak bir güven olduğunu gördüm.
- There is the possibility of developing networks of trust.
- Güven ağları geliştirme imkanı vardır.
- Measures are also adopted for the creation of trust and partnership.
- Güven ve ortaklık yaratılması için de önlemler alınmaktadır.
- The enlargement process cannot be forced, but must be the outcome of mutual agreement and founded on mutual trust.
- Genişleme süreci zorlanamaz, ancak karşılıklı anlaşmanın bir sonucu olmalı ve karşılıklı güvene dayanmalıdır.
- If the economy lacks trust and an ethical and moral base, it cannot be developed.
- Eğer ekonomi güvenden ve etik ve ahlaki temelden yoksunsa, gelişemez.
- Let us conduct an open dialogue in this area, characterised by trust.
- Bu alanda güvene dayalı açık bir diyalog yürütelim.
- That popular trust is at all likely to be increased by such ideas is something I simply doubt.
- Halkın güveninin bu tür fikirlerle arttırılabileceği konusunda şüphelerim var.
- This is a terrible blow to trust and confidence among people.
- Bu, insanlar arasındaki güven ve itimada indirilmiş korkunç bir darbedir.
- The message we must get across is that we are using every available means to justify the citizen's trust.
- İletmemiz gereken mesaj, vatandaşın güvenini haklı çıkarmak için elimizdeki tüm imkanları kullandığımızdır.
- It is also the case that an appeal to this professional group constitutes a question of trust.
- Ayrıca, bu meslek grubuna yapılan başvurunun bir güven sorunu teşkil ettiği de bir gerçektir.
- Combating international crime must be a joint action based on maximum cooperation and trust between Member States.
- Uluslararası suçlarla mücadele, Üye Devletler arasında azami işbirliği ve güvene dayalı ortak bir eylem olmalıdır.
- This requires us to establish mutual respect and a basis of trust.
- Bu, karşılıklı saygı ve güven temeli oluşturmamızı gerektirir.
- Eighteen months later, however, do the European Union and the Member States still deserve this trust?
- Ancak on sekiz ay sonra, Avrupa Birliği ve Üye Devletler bu güveni hala hak ediyor mu?
- Trust is a good thing, but control is a better one.
- Güven iyi bir şeydir, ancak kontrol daha iyi bir şeydir.
- The concept of trust is a key one to any discussion about the economy.
- Güven kavramı, ekonomiyle ilgili her türlü tartışmada anahtar bir kavramdır.
- You mentioned some programmes for developing those trust measures.
- Bu güven tedbirlerinin geliştirilmesi için bazı programlardan bahsettiniz.
- The candidates will only see it as a serious breach of trust.
- Adaylar bunu sadece ciddi bir güven ihlali olarak göreceklerdir.
- You spoke of trust and security.
- Güven ve emniyetten bahsettiniz.
- Should the relationship between doctor and donor be based on trust or solely on a financial relationship?
- Doktor ve bağışçı arasındaki ilişki güvene mi yoksa yalnızca finansal bir ilişkiye mi dayanmalıdır?
- Timely information means transparency that creates trust and avoids businesses making friction losses.
- Zamanında bilgi, güven yaratan ve işletmelerin sürtünme kayıpları yaşamasını önleyen şeffaflık anlamına gelir.
- And as long as trust is not betrayed, the economic system functions as we expect it to.
- Ve güvene ihanet edilmediği sürece, ekonomik sistem beklediğimiz gibi işler.
- Fire-fighters who indulge in arson do not deserve our trust.
- Kundakçılık yapan itfaiyeciler güvenimizi hak etmiyor.
- Let us be thrifty, following the trust placed in us by our citizens, and apply thrift as well as hard work.
- Vatandaşlarımızın bize duyduğu güveni takip ederek tutumlu olalım ve çalışkanlığın yanı sıra tutumluluğu da uygulayalım.
- Israel now has to adopt a sufficient number of measures to strengthen trust.
- İsrail şimdi güveni güçlendirmek için yeterli sayıda tedbir almak zorundadır.
- If there is no guarantee of confidentiality, there can be no trust.
- Eğer gizlilik garantisi yoksa, güven de olamaz.
- We must, therefore, act on the basis of this trust.
- Dolayısıyla bu güven temelinde hareket etmeliyiz.
- We need more trust and less troublemaking.
- Daha fazla güvene ve daha az sorun çıkarmaya ihtiyacımız var.
- Difficult situations put our trust in each other to the test.
- Zor durumlar birbirimize olan güvenimizi sınar.
- That lack of trust and of confidence between both sides was not present before.
- Her iki taraf arasındaki bu güven ve itimat eksikliği daha önce mevcut değildi.
- Be firm, or be tough on these important questions of trust and the law!
- Güven ve hukukla ilgili bu önemli konularda kararlı olun ya da sert davranın!
- We urgently need to win back the trust of our fellow-citizens by applying the present rules correctly and efficiently.
- Mevcut kuralları doğru ve etkin bir şekilde uygulayarak yurttaşlarımızın güvenini acilen geri kazanmamız gerekmektedir.
- This is an essential pre-condition for creating the mutual trust indispensable for future membership.
- Bu, gelecekteki üyelik için vazgeçilmez olan karşılıklı güvenin yaratılması için temel bir ön koşuldur.
- It is also the case that an appeal to this professional group constitutes a question of trust.
- Ayrıca şu da bir gerçektir ki, bu meslek grubuna yapılan bir başvuru bir güven sorunu teşkil etmektedir.
- Today, we have to express our trust in the common position.
- Bugün, ortak pozisyona olan güvenimizi ifade etmeliyiz.
- Now is the time for a new start where you will experience trust, tranquillity, comfort, and pleasure all at once.
- Şimdi güven, huzur, rahatlık ve keyfi bir arada yaşayacağınız yeni bir başlangıcın tam zamanı.
- To build trust with one another takes time and patience.
- Birbirlerine karşı güven inşa etmek zaman ve sabır gerektirir.
- He abused my trust.
- Güvenimi kötüye kullandı.
- Trust is very difficult to earn, but very easy to lose.
- Güveni kazanmak çok zordur ama kaybetmek çok kolaydır.
- I lost my trust in him.
- Ona olan güvenimi kaybettim.
- He abused our trust.
- Güvenimizi suistimal etti.
- We have no trust in him.
- Bizim ona güvenimiz yok.
- Tom lost his colleagues' trust.
- Tom meslektaşlarının güvenini kaybetti.
- Has anyone ever told you you've got serious trust issues?
- Sana hiç ciddi güven sorunların olduğunu söyleyen oldu mu?
- They lost their trust in Tom.
- Tom'a olan güvenlerini kaybettiler.
- Tom abused my trust.
- Tom benim güvenimi kötüye kullandı.
- I have absolute trust in you.
- Sana güvenim tam.
- Has anyone ever told you you've got serious trust issues?
- Size hiç ciddi güven sorunlarınız olduğunu söyleyen oldu mu?
- He abused our trust.
- Güvenimizi kötüye kullandı.
- Trust is earned.
- Güven kazanılır.
- Tom and I don't trust each other.
- Tom'la aramızda güven yok.
- Trust goes both ways.
- Güven iki yönlüdür.
- They lost their trust in her.
- Ona olan güvenlerini kaybettiler.
- Tom betrayed Mary's trust.
- Tom Mary'nin güvenine ihanet etti.
- They lost their trust in him.
- Ona olan güvenlerini kaybettiler.
- He abused our trust.
- O, güvenimizi kötüye kullandı.
- Fear is the absence of trust.
- Korku güven yokluğudur.
- I'd like to take this opportunity to thank you for all the trust you've placed in us.
- Bu vesileyle bize duyduğunuz güven için size teşekkür etmek isterim.
- Aota was not worthy of your trust.
- Aota güveninize layık değildi.
- Fadil gained the trust of people.
- Fadıl insanların güvenini kazandı.
- There can be no friendship without trust.
- Güven olmadan dostluk olamaz.
- I thank you for the trust that you have expressed in me.
- Bana duyduğunuz güven için teşekkür ederim.
- The son has betrayed the trust of his father.
- Oğlu babasının güvenine ihanet etti.
- Trust is everything.
- Güven her şeydir.
- I'd never betray your trust.
- Güveninize asla ihanet etmem.
- I had to earn your trust.
- Güvenini kazanmak zorundaydım.
- Tom abused our trust.
- Tom güvenimizi istismar etti.
- I won't betray your trust.
- Güvenine ihanet etmeyeceğim.
- You must gain Tom's trust first.
- Önce Tom'un güvenini kazanmalısın.
- Algeria deserves trust and support.
- Cezayir güveni ve desteği hak ediyor.
- You betrayed my trust.
- Güvenime ihanet ettin.
- Friendship requires mutual trust.
- Arkadaşlık karşılıklı güven gerektirir.
- I'd never betray your trust.
- Ben senin güvenine asla ihanet etmezdim.
- They lost their trust in Tom.
- Onlar Tom'a olan güvenlerini kaybettiler.
- The politician did not bother to apologize for betraying our trust.
- Politikacı güvenimizi kötüye kullandığı için özür dileme zahmetinde bulunmadı.
- I appreciate the trust you've shown in me.
- Bende gösterdiğin güveni takdir ediyorum.
- There can be no friendship without trust.
- Güven olmadan dostluk olmaz.
- Trust me, you're going to love it here.
- Güven bana, burayı seveceksin.
- Tom lost their trust.
- Tom onların güvenini kaybetti.
- You've abused my trust.
- Güvenimi kötüye kullandın.
- Americans have lost their trust in Toyota.
- Amerikalılar Toyota'ya olan güvenlerini kaybettiler.
- She betrayed his trust.
- Onun güvenine ihanet etti.
- Tom lost his colleagues' trust.
- Tom iş arkadaşlarının güvenini kaybetti.
- Sami kept trying to earn Layla's trust.
- Sami, Layla'nın güvenini kazanmaya çalışıyordu.
- Tom abused our trust.
- Tom güvenimizi kötüye kullandı.
- The politician did not bother to apologize for betraying our trust.
- Politikacı güvenimize ihanet ettiği için özür dileme zahmetine girmedi.
- You've violated our trust.
- Güvenimizi ihlal ettin.
- I appreciate the trust you've shown in me.
- Bana gösterdiğin güven için minnettarım.
- You risk losing my trust.
- Güvenimi kaybetme riskini alıyorsun.
- I had to earn your trust.
- Ben senin güvenini kazanmak zorundaydım.
- The son has betrayed the trust of his father.
- Oğul babasının güvenine ihanet etti.
- You need to earn Tom's trust.
- Tom'un güvenini kazanmalısın.
- Algeria deserves trust and support.
- Cezayir güven ve desteği hak ediyor.
- Tom abused my trust.
- Tom güvenimi kötüye kullandı.
- He abused my trust.
- Güvenimi suistimal etti.
- Mary was not worthy of your trust.
- Mary, güveninize layık değildi.
- Sami got Layla's trust.
- Sami, Layla'nın güvenini kazandı.
- Friendship requires mutual trust.
- Dostluk karşılıklı güven gerektirir.
- We have no trust in him.
- Ona hiç güvenimiz yok.
- You've abused my trust.
- Sen benim güvenimi kötüye kullandın.
- Mary was not worthy of your trust.
- Mary, senin güvenine layık değildi.
- I have absolute trust in you.
- Benim sana tam güvenim var.
Show More (114)
|
