Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | discover v. | keşfetmek | ||
Sometimes we discover a real area that needs legislation and yet we are powerless to act. Bazen mevzuat gerektiren gerçek bir alan keşfederiz ama yine de harekete geçecek gücümüz yoktur. More Sentences |
||||
General | ||||
General | discover v. | anlamak | ||
Tom went outside to discover what all the commotion was about. Tom bütün kargaşanın ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı. More Sentences |
||||
General | discover v. | ortaya çıkarmak | ||
Ten years after the end of the conflict, no serious enquiry has been carried out to discover what happened to them. Çatışmanın sona ermesinden on yıl sonra, onlara ne olduğunu ortaya çıkarmak için ciddi bir soruşturma yürütülmedi. More Sentences |
||||
General | discover v. | keşfetmek | ||
Following the disaster, we are discovering serious safety lapses in the chemical industry in other parts of the country. Felaketin ardından ülkenin diğer bölgelerinde de kimya endüstrisinde ciddi güvenlik açıkları olduğunu keşfediyoruz. More Sentences |
||||
General | discover v. | farkına varmak | ||
The more you study, the more you discover your ignorance. Ne kadar çok çalışırsanız, cehaletinizin o kadar çok farkına varırsınız. More Sentences |
||||
General | discover v. | bulmak | ||
We will have a look at that and try to discover what has gone wrong. Buna bir göz atacağız ve neyin yanlış gittiğini bulmaya çalışacağız. More Sentences |
||||
General | discover v. | karşılaşmak | ||
If you discover any problems on Tatoeba, you should go ahead and blame Sysko. Tatoeba'da herhangi bir sorunla karşılaşırsan, Sysko'yu suçlamalısın. More Sentences |
||||
General | discover v. | rastlamak | ||
Cases of SARS have also been discovered in Greece and Finland. Yunanistan ve Finlandiya'da da SARS vakalarına rastlanmıştır. More Sentences |
||||
General | discover v. | fark etmek | ||
Sami discovered all his money was gone. Sami bütün parasının gittiğini fark etti. More Sentences |
||||
General | discover v. | tespit etmek | ||
When it was discovered, it was done so fortuitously. Tespit edildiğinde, bu tesadüfen yapılmıştır. More Sentences |
||||
General | discover v. | meydana çıkarmak | ||
General | discover v. | bulgulamak | ||
General | discover v. | çıkarmak | ||
General | discover v. | göstermek | ||
General | discover v. | rast gelmek | ||
General | discover v. | kimliğini ortaya çıkarmak | ||
General | discover v. | ifşa etmek | ||
General | discover v. | örtüsünü kaldırmak | ||
General | discover v. | ilk kez öğrenmek | ||
Computer | ||||
Computer | discover expr. | keşfedin | ||
Archaic | ||||
Archaic | discover v. | sergilemek | ||
Archaic | discover v. | ortaya koymak | ||
Archaic | discover v. | dışa vurmak | ||
Archaic | discover v. | (birinin eylemlerini) yanlışlıkla açık etmek | ||
Archaic | discover v. | gözlemek | ||
Archaic | discover v. | gözcülük etmek | ||
Archaic | discover v. | casusluk yapmak |