fast - Türkisch Englisch Wörterbuch

fast

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "fast" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 122 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
fast adj. süratli
These are solutions offered for easy and fast integration of data in EDI messages to ERP applications.
Bunlar, EDI mesajlarındaki verilerin ERP uygulamalarına kolay ve süratli entegrasyonu için sunulan çözümlerdir.

More Sentences
fast adv. çabuk
Okay, here, just put it on fast.
Tamam, işte, çabuk giy şunu.

More Sentences
General
fast n. oruç
So, dear readers, the fast is a long-awaited festival for those cells.
Yani sevgili okuyucularım, oruç ayı, bu hücreler için uzun zamandır beklenen bir yortudur.

More Sentences
fast v. oruç tutmak
In five steps it is possible to fast without tiring the heart and body.
Beş adımda kalbi ve bedeni yormadan oruç tutmak mümkün.

More Sentences
fast adj. sabit (renk)
There are no hard or fast rules, everyone is different.
Sabit kurallar söz konusu değildir, herkes farklıdır.

More Sentences
fast adj. ileri (saat)
They fast forwarded through the galaxy and showed you earth.
Tüm galaksiyi hızlıca ileri sardılar ve size dünyayı gösterdiler.

More Sentences
fast adj. seri
We're working as fast as we can.
Mümkün olduğunca seri çalışıyoruz.

More Sentences
fast adj. sürekli
If my mistakes were always corrected, I would learn faster.
Hatalarım sürekli düzeltilmiş olsaydı, daha çabuk öğrenirdim.

More Sentences
fast adj. derin
As he was so tired, he fell fast asleep.
Çok yorulduğundan derin bir uykuya daldı.

More Sentences
fast adv. çabucak
So if you want it, get it fast.
Yani eğer onu istiyorsan, çabucak al.

More Sentences
fast adv. hızlıca
Okay, we need to get you out of here fast.
Tamam, seni buradan hızlıca çıkarmalıyız.

More Sentences
fast adv. hızla
The food supplements market is growing fast.
Gıda takviyeleri pazarı hızla büyümektedir.

More Sentences
fast adv. tez
Well, they say bad news travels fast.
Ee, kötü haber tez yayılır derler.

More Sentences
fast adv. süratle
Society is changing at a fast pace and new challenges arise.
Toplum süratle değişmekte ve yeni zorluklar ortaya çıkmakta.

More Sentences
fast adv. çabuk
So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
Çabuk büyü çocuğum, seni bekliyorum.

More Sentences
fast adv. daha hızlı
Tom's horse is fast, but mine is faster.
Tom'un atı hızlı ama benimki daha hızlı.

More Sentences
Technical
fast n. çabuk
I don't understand how things could fall apart so fast.
Her şeyin nasıl bu kadar çabuk bozulabildiğini anlamıyorum.

More Sentences
fast adj. süratli
Excellent work and very fast return.
Başarılı bir çalışma ve süratli bir geri dönüş.

More Sentences
Common Usage
fast adv. hızlı
General
fast n. perhiz
fast n. oruç süresi
fast n. perhiz süresi
fast n. bir günlük oruç
fast n. kilit
fast n. sürgü
fast n. zincir
fast n. halat
fast n. çekme halatı
fast n. iskele babası
fast v. dayanmak
fast v. yapışmak
fast v. perhiz yapmak
fast adj. tez canlı
fast adj. çıkmaz
fast adj. sımsıkı
fast adj. su gibi
fast adj. yel gibi
fast adj. muhkem
fast adj. dayanıklı
fast adj. sadık
fast adj. sıkı
fast adj. rengi atmaz
fast adj. değişmez
fast adj. hızlı yaşayan
fast adj. sağlam
fast adj. hafifmeşrep
fast adj. eli çabuk
fast adj. uçarı
fast adj. fişek gibi
fast adj. ileri
fast adj. tamamen
fast adj. hızlı
fast adj. solmaz
fast adj. sabit
fast adj. bağlı
fast adj. yerinden oynamaz
fast adj. sıkı bağlanmış
fast adj. kilitli
fast adj. sımsıkı kapanıp kilitlenmiş
fast adj. ayrılmaz
fast adj. sıkışmış
fast adj. ayrılamaz
fast adj. yapışık
fast adj. meşgul
fast adj. kullanımda
fast adj. bağlantılı
fast adj. birbirine geçmiş
fast adj. metin
fast adj. birbirine bağlı
fast adj. yakın
fast adj. sıkı fıkı
fast adj. aralıksız
fast adj. mütemadi
fast adj. donuk
fast adj. tez elden
fast adj. basitçe
fast adj. çabasızca
fast adj. hızlı anlayan
fast adj. hızlı öğrenen
fast adj. hızlı kapan
fast adj. ileride
fast adj. hovarda
fast adj. hoyrat
fast adj. vahşi
fast adj. ahlaksız
fast adj. sefih
fast adj. hoppa
fast adj. kalıcı
fast adv. defalarca
fast adv. sık sık
fast adv. sıkıca
fast adv. hoppaca
fast adv. hızlı şekilde
fast adv. derinden
fast adv. derin bir şekilde
fast adv. önceden
fast adv. dengesizce
fast adv. ölçüsüzce
fast adv. sadakatle
fast adv. sadık olarak
fast adv. tereddütsüz bir şekilde
fast adv. azimle
fast adv. kararlılıkla
fast adv. kıvraklıkla
fast adv. zekice
fast interj. ok atış hattından hızlı geç uyarısı yapan ünlem
Colloquial
fast adj. aldatmacalı
fast adj. oyuna getiren
fast adj. dalavereli
Technical
fast adj. solmaz
fast adj. sabit
Medical
fast n. diyet
fast adj.
Religious
fast adj. oruç tutulan
Sport
fast adj. (kriket) topu hızlıca gönderen atıcı
fast adj. kupkuru (at yarışı pisti)
fast adj. sert (at yarışı pisti yüzeyi)
Photography
fast adj. yoğun ışık gönderen (mercek)
fast adj. poz süresi kısa (film)
Archaic
fast adv. yakında
fast adv. yanıbaşında
Slang
fast adj. hovarda

Bedeutungen, die der Begriff "fast" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
fast friends n. sıkı dostlar
The two women became fast friends and eventually decided to write the book together.
İki kadın sıkı dost oldular ve sonunda kitabı birlikte yazmaya karar verdiler.

More Sentences
fast friends n. yakın arkadaşlar
The two women became fast friends and eventually decided to write the book together.
İki kadın yakın arkadaş oldular ve sonunda kitabı birlikte yazmaya karar verdiler.

More Sentences
fast car n. hızlı araba
What is the fastest car in the world?
Dünyadaki en hızlı araba nedir?

More Sentences
fast learner n. hızlı öğrenen
He's a fast learner.
O hızlı öğrenir.

More Sentences
fast learner n. çabuk öğrenen
Let's pray he turns out to be a fast learner.
Dua edelim o çabuk öğrenen biri çıksın.

More Sentences
break the fast v. oruç bozmak
Does chewing gum break the fast?
Sakız çiğnemek orucu bozar mı?

More Sentences
recover fast v. çabuk iyileşmek
Tom recovered faster than we expected.
Tom beklediğimizden daha çabuk iyileşti.

More Sentences
run fast v. hızlı koşmak
The dog runs fast.
Köpek hızlı koşuyor.

More Sentences
move fast v. hızlı ilerlemek
I would want things to move faster, and that should be possible.
İşlerin daha hızlı ilerlemesini isterdim ve bu mümkün olmalı.

More Sentences
move fast v. hızlı hareket etmek
I'm not a patient person, so better move fast.
Sabırlı bir insan değilim, o yüzden hızlı hareket etsek iyi olur.

More Sentences
fast asleep adj. derin uykuya dalmış
Tom flopped onto his bed and was soon fast asleep.
Tom kendini yatağına attı ve çok geçmeden derin uykuya daldı.

More Sentences
fast asleep adj. derin uykuda
They stay fast asleep during winter and appear again in the spring.
Kış boyu derin uykuda kalıyorlar ve ilkbaharda tekrar ortaya çıkıyorlar.

More Sentences
fast growing adj. hızla büyüyen
It's a fast growing city.
Hızla büyüyen bir şehir.

More Sentences
too fast adj. çok hızlı
Time is passing too fast, not only the time I have to speak, but the time left to reform the CFP.
Zaman çok hızlı geçiyor, sadece konuşmam gereken süre değil, OBP'de reform yapmak için kalan zaman da.

More Sentences
fast-track adj. hızlı
Indeed, our amendments to the common position mean that a board can get fast-track approval in 14 days.
Esasen ortak tutumda yaptığımız değişiklikler, bir kurulun 14 gün içinde hızlı onay alabileceği anlamına gelmektedir.

More Sentences
fast enough adv. yeterince hızlı
We are seeing developments, but they are not fast enough or adequately coordinated.
Gelişmeler görüyoruz, ancak bunlar yeterince hızlı ya da yeterince koordineli değil.

More Sentences
fast [obsolete] adv. derhal
Walker's out there, we need to find him fast.
Walker dışarıda bir yerde, ve onu derhal bulmalıyız.

More Sentences
Colloquial
a fast one n. kazık
Tom tried to pull a fast one.
Tom kazık atmaya çalıştı.

More Sentences
a fast one n. oyun
Tom tried to pull a fast one.
Tom oyuna getirmeye çalıştı.

More Sentences
a fast one n. düzenbazlık
Tom tried to pull a fast one.
Tom düzenbazlık etmeye çalıştı.

More Sentences
hard and fast adj. sabit
So there is no hard and fast rate for testing products.
Yani ürünleri test etmek için sabit bir standart yoktur.

More Sentences
make it fast expr. çabuk ol
I'll wait for you outside, make it fast.
Seni dışarıda bekleyeceğim, hadi çabuk ol.

More Sentences
Idioms
a fast worker n. hızlı
Tom is a fast worker.
Tom hızlı bir işçidir.

More Sentences
fast as lightning adj. şimşek gibi hızlı
I ran as fast as lightning.
Şimşek gibi hızlı koştum.

More Sentences
Common Usage
the beginning of the day's fast in ramadan n. imsak
General
fast food n. hazır yemek
driving fast n. sürek
fast food n. pizza gibi hazır yiyecekler
breaking of fast n. oruç açma
fast color n. solmaz renk
the breaking of the ramadan fast n. iftar
fast day n. oruç günü
fast lane n. otoyolda sürat şeridi
fast watch n. ileri saat
fast breaking n. oruç açma
fast boat n. hızlı gemi
moving fast n. hızlı hareket etme
fast delivery n. hızlı teslim
fast motion n. hızlı hareket
fast colour n. solmaz renk
fast wind n. (bant) hızlı sarma
fast oil n. hızlı yağ
fast dye n. has boya
fast ice n. karaya bağlı buz
fast dye n. solmaz boya
fast-breaking n. oruç açma
fast-food restaurant n. ayaküstü lokanta
fast-food restaurant n. ayaküstü restoran
fast-food restaurant n. hazır yiyecek satan lokanta
fast-breaking meal n. iftar yemeği
fast ferry n. hızlı vapur
fast dial n. hızlı arama
fast food service n. çabuk yemek servisi
fast food n. ayak üstü yemek
ability to move fast n. hızlı hareket edebilme kabiliyeti
fast cars n. hızlı arabalar
fast-flowing stream n. hızlı akan akarsu
fast ferry n. deniz otobüsü
fast ferry n. hızlı feribot
fast heartbeat n. hızlı kalp atışı
go-fast boat n. sürat teknesi
fast heart beating n. hızlı kalp atması
fast bike n. yarış motoru
fast mover n. hızlı hareket eden kimse veya şey
fast food n. hızlı yiyecek
fast fashion n. hızlı moda
hold fast n. sabitleyen şey
hold fast n. yerinde tutan şey
hold fast n. destekleyen şey
hold fast n. başka şeyin sıkıca sabitlendiği şey
the beginning of the day's fast in Ramadan n. imsak
fast and loose n. bir tür üçkağıt oyunu
fast buck n. uğraşmadan kazanılmış para
fast buck n. kolay para
fast day n. ibadet ve oruç tutma günü
fast day n. bazı yeni ingiltere koloni ve eyaletlerinde devlet adamlarının ibadet ve oruç tatili ilan ettiği gün
fast day n. iskoçya'da yazın ibadet ve oruç için devlet adamlarınca ilan edilen yasal tatil
fast liver n. hızlı yaşayan
fast track n. hızlı ilerlemeye veya değişime sebep olan süreç
fast track n. erken değerlendirme gerektiren süreç
fast track n. erken inceleme süreci
fast-forward n. elektronik cihazda kaydı normalden hızlı oynatma işlevi
fast-forward n. hızlı ilerleme durumu
fast-tracker n. terfii hızlandırılan kimse
fast-tracking n. ilerleyişi hızlandırma
fast-tracking n. hedefe ulaşabilmek için çalışmaya hız verme
fast travel n. ışınlanma
fast travel n. birden gitme
break fast v. iftarını açmak
break fast v. orucunu açmak
stand fast v. teslim olmamak
live fast v. hızlı yaşamak
make fast v. sıkmak
stand fast v. kararından caymamak
pull a fast one v. kazık atmak
go very fast v. uçmak
sink fast v. ağır hasta son günlerini yaşamak
go fast enough to join v. arayı kapatmak
play fast and loose with v. aldatmak
break fast v. iftar açmak
lead a fast life v. hızlı yaşamak
play fast and loose with v. hafife almak
stand fast v. fikrinden vazgeçmemek
break fast v. oruç açmak
drive fast v. aracı hızlı sürmek
pull a fast one on somebody v. kazık atmak
make fast v. hızlandırmak
play fast and loose with v. oynamak
hold fast v. aganta etmek
hold fast v. dayanmak
go fast v. ileri gitmek
become fast v. hızlanmak
stand fast v. geri çekilmemek
stand fast v. pes etmemek
break one's fast v. iftar etmek
pull a fast one v. oyuna getirmek
make fast v. kilitlemek
sink fast v. günleri sayılı olmak
fall fast asleep v. derin uykuya dalmak
make fast v. sağlamlaştırmak
hold fast v. sıkı durmak
sink fast v. günlerini saymak
play fast and loose with v. çarpıtmak
pull a fast deal v. hileli iş yapmak
recover fast v. çabuk toparlanmak
make a fast buck v. hızlı para kazanmak
fast-talk v. ikna etmek
host a fast-breaking meal v. iftar vermek
fast-talk v. kandırmak
fast asleep v. derin uykuda olmak
live life in the fast lane v. hayatı uçlarda yaşamak
live life in the fast lane v. hızlı yaşamak
live life in the fast lane v. uçlarda yaşamak
break a fast v. oruç bozmak
stand up too fast v. hızla ayağa kalkmak
drive a bit fast v. biraz hızlı sürmek/kullanmak
drive the car too fast v. arabayı çok hızlı sürmek
move very fast v. çok hızlı hareket etmek
add up fast v. sağlama bir yekun tutmak
go ahead fast v. hızlı ilerlemek
get well fast v. çabuk iyileşmek
not eat fast food v. fast food yiyecekler tüketmemek
make fast v. sabitlemek
stand fast v. sarsılmamak
stand fast v. hareket etmemek
stand fast v. geçit vermemek
hold fast v. sıkıca yapışmak
fast [obsolete] v. bağlamak
fast dye v. solmaz boyayla renklendirmek
fast talk v. hızlı hızlı konuşarak ikna etmek
fast talk v. laf cambazlığıyla kandırmak
fast talk v. gargaraya getirmek
fast talk v. oldu bittiye getirmek
fast-track v. (imalatı, inşaatı, süreci) hedefe zamanında ulaşabilmek için hızlandırmak
hard and fast adj. çok sıkı
very fast adj. mantar gibi
not fast adj. ağır
not fast adj. dayanıksız
nonacid fast adj. aside dirençsiz
very fast adj. yıldırım gibi
fast working adj. eli çabuk
fast lock adj. hızlı kitlemeli
light fast adj. ışığa dayanıklı
hand and fast adj. çok kesin
very fast adj. çok hızlı
very fast adj. dolu dizgin
fast to light adj. solmaz
fast-growing adj. hızla gelişen
hard-and-fast adj. sert
fast-paced adj. hızla yapılan (iletişim vb)
hard-and-fast adj. değişmez
hard-and-fast adj. katı
fast-paced adj. hızlı
colour-fast adj. renk vermez
colour-fast adj. solmaz
colour-fast adj. rengi atmaz
hard and fast adj. kati
hard and fast adj. mutlaka uyulması gereken
hard-and-fast adj. kati
hard-and-fast adj. mutlaka uyulması gereken
crag-fast adj. inip çıkamayacak şekilde kayalık üzerinde asılı kalmış
crag-fast adj. kayalıkta asılı kalmış gibi duran
fast [obsolete] adj. sert
fast [obsolete] adj. direngen
fast [obsolete] adj. saldırıya karşı güvenli
fast [obsolete] adj. yoğun
fast [obsolete] adj. sıkışık
fast [obsolete] adj. kalın
fast [obsolete] adj. birleşik
fast [obsolete] adj. yekpare
fast [obsolete] adj. tek parça
fast asleep adj. ölü gibi uyuyan
fast asleep adj. derin uyuyan
fast by adj. yanında
fast by adj. yanıbaşında
fast by adj. yakınında
fast by adj. elinin altında
fast-action adj. hızlı etki gösteren
fast-action adj. çabuk etkili olan
fast-breaking adj. hızlı gelişen
fast-flowing adj. hızlı akan
fast-flying adj. hızlı hareket eden
fast-flying adj. süratli uçan
fast-flying adj. seri giden
fast-food adj. hızlı servis edilen yiyeceklere yönelik
fast-food adj. hazır yiyeceklere yönelik
fast-food adj. ayaküstü yiyeceklere ait veya ilgili
fast-food adj. kolay ulaşılabilen ve çalakalem yapılmış
fast-footed adj. ayakları hızlı hareket eden
fast-growing adj. hızlı büyüyen (bitki, ağaç)
fast-handed adj. eli sıkı
fast-handed adj. cimri
fast-handed adj. açgözlü
fast-handed adj. haris
fast-handed adj. paragöz
fast-paced adj. hızlı hareket eden
fast-paced adj. hızlı değişen
fast-paced adj. süratli giden
fast-selling adj. hızlı satılan
fast-selling adj. sürümden kazandıran
fast-track adj. hızlı ilerleyen
fast-track adj. hızlı ilerlemeye müsait
fast-track adj. tasarımı tamamlanmadan inşasına başlanan
as fast as possible adv. olabildiğince hızlı
fast beside adv. yanı başında
fast beside adv. yan yana
fast and noisily adv. haldır haldır
at a fast pace adv. hızla
(pass) fast adv. olanca hızıyla
at a fast rate adv. hızlı bir şekilde
Phrasals
make fast v. sıkıştırmak
make fast v. sıkıca bağlamak
Phrases
word travels fast expr. söz çabuk yayılır
Proverb
bad news travels fast kara haber tez duyulur
bad news travels fast kötü haber tez yayılır
bad news travels fast kötü haber tez duyulur
bad news travels fast kötü haber çabuk yayılır
Colloquial
fast crowd n. alemci tayfa
fast crowd n. hızlı tayfa
fast footwork n. artistik manevra
fast footwork n. kıvrak düşünme
fast footwork n. kıvrak zeka
fast footwork n. artistik dönüş
fast footwork n. hızlı ve akıllıca düşünme
a fast one n. dolap
a fast one n. hile
a fast one n. numara
a fast one n. kandırmaca
a fast one n. dalavere
a fast one n. dümen
a fast one n. muziplik
a fast one n. el çabukluğu
a fast one n. hızlı seks
a fast one n. kısa süren seks
a fast one n. hızlıca yapılan şey
a fast worker n. gözü açık
a fast worker n. dikkatli
a fast worker n. kurnaz
a fast worker n. hızlı çıkan
fast buck n. kolay kazanılmış para
fast buck n. çabuk kazanılan para
fast one n. çabuk yapılan şey
fast one n. çabucak yapılan şey
fast one n. iki tek atma/ayaküstü yemek yeme
fast one n. hızlıca içki içme, yemek yeme
fast one n. hızlı bir tane (yeme, içme)
fast one n. kandırmaca
fast one n. düzenbazlık
fast one n. kazık
fast one n. el çabukluğu
fast one n. dalavere
fast one n. dümen
fast one n. dolap
fast one n. numara
fast one n. hile
fast talk n. hararetli/akıcı konuşma
fast talk n. ikna edici konuşma
fast talk n. manipüle edici konuşma
fast talk n. dilbazlık
fast talker n. ağzı laf yapan kimse
fast talker n. dilbaz
fast talker n. ikna edici kimse
fast talker n. manipülatör
fast lane n. olağanüstü hızda ilerleyen durum
fast lane n. kolay ve hızlı faaliyet
fast food n. hazır yiyim
pull a fast one v. dolap çevirmek
pull a fast one v. düzenbazlık etmek
pull a fast one v. hile yapmak
fast asleep v. ölü gibi uyumak
pull a fast one v. kazık atmak
pull a fast one v. kazıklamak
pull a fast one v. numara çekmek
pull a fast one v. oyun oynamak
fast talk v. hararetli/akıcı konuşmak
fast talk v. ikna edici konuşmak
fast talk v. manipüle edici konuşmak
fast talk v. dilbaz olmak
fast-track v. hızlandırmak
fast talk v. tatlı dille ikna etmek
fast talk v. oldubittiye getirmek
fast talk v. laf cambazlığıyla iş görmek
hard and fast adj. sıkı
fast-buck adj. kolay/hızlı para peşinde koşan
fast-buck adj. ahlaksızca para kazanmaya çalışan
fast-track adj. hızlandırılmış
not so fast adv. yavaş
not that fast! expr. ağır ol bakalım!
not so fast expr. bu ne hız
a tad fast expr. biraz hızlı
not so fast expr. bekle
not so fast expr. dur bakalım
hard and fast expr. değişmez
not so fast expr. dur bir dakika
live fast die young expr. hızlı yaşa genç öl
not so fast expr. hop
not that fast expr. o kadar çabuk değil
hard and fast expr. kesin
not so fast expr. yavaş gel
get your tail here fast! exclam. hemen/derhal buraya gel!
get your tail here fast! exclam. derhal kıçını kaldırıp buraya gel!
get your tail here fast! exclam. çabuk/hızlıca buraya gel!
Idioms
a fast worker n. atak
a fast worker n. hızlı çıkan kişi (hızlı çıktı)
a fast worker n. yaman
a fast worker n. yaman çıkan kişi (yaman çıktı)
a fast worker n. cingöz
a fast worker n. seri
a fast worker n. uyanık
a fast worker n. açıkgöz
a fast talker n. ağzı laf yapan
thick and fast n. ardı sıra
fast and furious n. gümbür gümbür
thick and fast n. hızla ve bol bol
fast man n. hızlı yaşayan adam
fast man n. har vurup harman savuran adam
fast man n. hovardaca para harcayan adam
fast living n. hızlı yaşama
fast living n. kendini eğlenceye verme
fast living n. lüks bir hayat sürme
fast friends n. sıkı/yakın dostlar
fast living n. sefahat
a fast buck n. kolay para
fast lane n. hızlı yaşam
fast lane n. uçlarda yaşam
fast lane n. vurdumduymaz yaşam
fast lane n. zevk-ü safa
life in the fast lane n. uçlarda yaşam
life in the fast lane n. hızlı yaşam
the fast track n. hızlandırılmış süreç/yol
the fast track n. başarıya/amacına hızla ulaşacağı bir yol
the fast track n. (bir şeye) ulaşmanın en hızlı yolu
break fast v. kahvaltı yapmak
break one's fast v. oruç açmak
break one's fast v. kahvaltı yapmak
be fast on the draw v. silahını hızlı çekmek
be fast on the draw v. fişek/şimşek gibi olmak
be fast/quick on the draw v. fişek/şimşek gibi olmak
be fast/quick on the draw v. silahını hızlı çekmek
be fast on the draw v. silahına hızla davranmak
be fast on the draw v. çok hızlı olmak
be fast/quick on the draw v. çok hızlı olmak
be fast/quick on the draw v. silahına hızla davranmak
come thick and fast v. hepsi birden hızla gelmek
come thick and fast v. hepsi birden saldırmak/hücum etmek
get nowhere fast v. aşama kaydetmemek
fast-talk someone into something v. birini laf kalabalığı ile bir şeyi yapmaktan vazgeçirmek
make fast work of v. bir çırpıda yapmak
fast-talk someone out of something v. birini konuşarak bir şey yapmaktan vazgeçirmek
go nowhere fast v. bir arpa boyu yol gidememek
fast-talk someone into something v. birini konuşarak bir şey yapmaya ikna etmek
play fast and loose v. düşünmeden hareket etmek
be put on the fast track v. hızlandırılmak
be put on the fast track v. hız verilmek
get nowhere fast v. gelişme kaydetmemek
pull a fast one v. fırıldak çevirmek
get nowhere fast v. gelişme göstermemek
go nowhere fast v. gelişme göstermemek
go at a fast clip v. hızla gitmek
pull a fast one on v. madik atmak
make a fast buck v. kısa yoldan (özellikle yasa dışı biçimde) zengin olmak
be as (fast) as all get out v. son derece hızlı olmak
play fast and loose v. sorumsuz davranmak
play fast and loose with v. yeterli özeni/dikkati göstermemek
put something on the fast track v. (bir süreci vb.) hızlandırmak
get nowhere fast v. yerinde saymak
fade fast v. hızlıca ölüme yaklaşmak
fade fast v. hastalıktan/yaralanmadan dolayı ölümü hızlıca yaklaşmak
fade fast v. hızlıca ölüme doğru gitmek
fade fast v. ayık kalmakta giderek zorlanmak
fade fast v. bilincini açık tutmakta giderek zorlanmak
fade fast v. hızlıca gözen kaybolmak
fade fast v. hızlıca eriyip gitmek
fade fast v. hızlıca çözünmek
fade fast v. hızlıca dağılmak
fade fast v. hızlıca yok olmak/etmek
fade fast v. hızlıca ortadan kaybolmak
fade fast v. hızlıca unutulup gitmek
come thick and fast v. sürü halinde hücum etmek
come thick and fast v. topluca saldırmak
come thick and fast v. hepsi birden sökün etmek
move at a fast clip v. hızlı hareket etmek
move at a fast clip v. hızlı gitmek
run at a fast clip v. hızlı koşmak
stick fast v. iyice saplanmak
stick fast v. iyice batmak
stick fast v. iyice yapışmak
stick fast v. tamamen çakılıp kalmak
stick fast v. takılıp kalmak
stick fast v. sağlam bir şekilde yapışmak/yapıştırmak
travel at a fast clip v. hızlı ilerlemek
travel at a fast clip v. hızlı gitmek
be fast on the draw v. batının en hızlı silah çeken adamı olmak
be fast on the draw v. hazırcevap olmak
be fast on the draw v. hızlı tepki verebilmek
be fast on the draw v. hızla cevap vermek
be fast/quick on the draw v. hızlı anlamak/kavramak
be fast/quick on the draw v. hemen anlamak/kavramak
fast-talk into v. laf kalabalığı ile yapmaktan vazgeçirmek
fast-talk into v. konuşarak yapmaya ikna etmek
fast-talk out of v. konuşarak/laf kalabalığı ile yapmaktan vazgeçirmek
hold fast to something v. bir şeye tutunmak/sarılmak
hold fast to something v. bir teoriye, prensibe, dine bağlı kalmak
hold fast to something v. bir şeye sıkı sıkı bağlı olmak
make fast money v. hızlı para kazanmak
make fast money v. hızlı para yapmak
make fast work of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) hızlıca/hemen halletmek
make fast work of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) hızlıca/hemen kurtulmak
make fast work of (something) v. (bir şeyin) hemen/hızlıca tüketmek
make fast work of (something) v. (bir şeyi) hemen/hızlıca bitirmek
play fast and loose (with someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı sorumsuzca/düşüncesizce davranmak
play fast and loose (with someone or something) v. (birine/bir şeye) umursamazca davranmak
play fast and loose (with someone or something) v. (birini/bir şeyi) hafife almak
play fast and loose (with someone or something) v. (birine/bir şeye) yeterli özeni/dikkati göstermemek
run as fast as (one's) legs can carry (one) v. koşabildiği kadar hızlı koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) v. olabildiğince hızlı koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) v. son sürat koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) v. var gücüyle koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) v. olanca hızıyla koşmak
fast as lightning adj. ok gibi hızlı
(as) fast as greased lightning adj. çok hızlı
(as) fast as greased lightning adj. fırtına gibi
(as) fast as greased lightning adj. yıldırım gibi
(as) fast as greased lightning adj. ışık hızında
(as) fast as greased lightning adj. ok gibi
(as) fast as greased lightning adj. şimşek gibi
sinking fast adj. durumu hızla kötüye giden
sinking fast adj. durumu hızla bozulan
sinking fast adj. hızla dejenere olan
sinking fast adj. hızla çöken
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. bacaklarının seni taşıyacağı yere kadar
as fast as your legs can carry you adv. olanca/var gücüyle hızlı
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. bacakların kesilene/kopana kadar
as fast as your legs can carry you adv. rüzgar gibi
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. bacakların tutmaz olana kadar
as fast as your legs can carry you adv. çabucak
at a fast clip [us] adv. çabucak
at a fast clip [us] adv. hemen
at a fast clip [us] adv. hemencecik
at a fast clip [us] adv. anında
at a fast clip [us] adv. birden bire
at a fast clip [us] adv. ikiletmeden
at a fast clip [us] adv. hızla
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. var gücüyle
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. var hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. olabildiğince hızlı
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. olanca hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. bacakları kopana/kesilene dek
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. bacaklarına kuvvet
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. var gücüyle
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. var hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. olabildiğince hızlı
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. olanca hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. bacakları kopana/kesilene dek
as fast as (one's) legs can carry (one) adv. bacaklarına kuvvet
as fast as your legs can carry you adv. var gücünle
as fast as your legs can carry you adv. var hızınla
as fast as your legs can carry you adv. olabildiğince hızlı
as fast as your legs can carry you adv. olanca hızınla
as fast as your legs can carry you adv. bacakların kopana/kesilene dek
as fast as your legs can carry you adv. bacaklarına kuvvet
(as) fast as greased lightning adv. bir çırpıda
(as) fast as greased lightning adv. çabucak
(as) fast as greased lightning adv. fırtına gibi
(as) fast as greased lightning adv. hızla
(as) fast as greased lightning adv. ışık hızıyla
fast and loose adv. düşünmeden
fast and loose adv. sorumsuzca
fast and loose adv. özensizce
fast and loose adv. dikkatsizce
fast and loose adv. umursamazca
at a fast clip expr. bir çırpıda
at a fast clip expr. çabucak
fast as lightning expr. çok hızlı
as fast as lightning expr. çok hızlı
fast and furious expr. güruh halinde
thick and fast expr. gürül gürül
fast and furious expr. hızlı biçimde
at a fast clip expr. hızla
no hard and fast rules expr. kati bir kural yok