highly - Türkisch Englisch Wörterbuch

highly

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "highly" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 27 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
highly adv. ziyadesiyle
I know you think highly of them.
Onları ziyadesiyle düşündüğünü biliyorum.

More Sentences
highly adv. yüksek derecede
The inhabitants of highly regionalised countries will also have special advantages.
Yüksek derecede bölgeselleşmiş ülkelerin sakinleri de özel avantajlara sahip olacaklardır.

More Sentences
highly adv. son derece
Thus it is a highly meaningful and necessary thing to do.
Dolayısıyla bu son derece anlamlı ve yapılması gereken bir şeydir.

More Sentences
highly adv. çok
This remainder must not in any event contain any highly persistent or hormone disrupting substances.
Bu kalıntılar hiçbir şekilde çok kalıcı ya da hormon bozucu maddeler içermemelidir.

More Sentences
highly adv. bir hayli
I know you think highly of her.
Onu bir hayli düşündüğünü biliyorum.

More Sentences
highly adv. hayli
First settlers were highly educated and set Puritanism as first American principle.
İlk yerleşimciler hayli eğitimliydiler ve Püritenizm'i ilk Amerikan ilkesi olarak belirlediler.

More Sentences
highly adv. oldukça
In fact, these are often nations that are already highly restricted by their own legal framework.
Aslında bunlar genellikle kendi yasal çerçeveleri tarafından zaten oldukça kısıtlanmış olan ülkelerdir.

More Sentences
highly adv. pek
The only thing is that I see such a situation as highly unlikely.
Ancak ben böyle bir durumu pek olası görmüyorum.

More Sentences
highly adv. yüksek oranda
Exactly the same applies to highly refined products such as edible oils or sugar.
Aynı durum yemeklik yağlar ya da şeker gibi yüksek oranda rafine edilmiş ürünler için de geçerlidir.

More Sentences
highly adv. yüksek ücretli
He is a highly paid man.
O yüksek ücretli bir adamdır.

More Sentences
highly adv. çok iyi
highly adv. pek çok
highly adv. çok olumlu bir şekilde
highly adv. gayet
highly adv. yüksek konumda
highly adv. yüksek fiyatlı
highly adv. yüksek maliyetli
highly adv. yüksek fiyata
highly adv. yüksek maliyete
highly adv. hayranlıkla
highly adv. cömertçe
highly adv. yüksek seviyede
highly adv. yüksek rütbede
highly adv. asil bir şekilde
highly adv. yüce bir şekilde
highly adv. ağırbaşlı bir şekilde
highly adv. övgüyle

Bedeutungen, die der Begriff "highly" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 147 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
think highly of v. takdir etmek
I know you think highly of Tom.
Tom'u takdir ettiğini biliyorum.

More Sentences
speak highly of v. övgüyle bahsetmek
Tom speaks highly of you.
Tom senden övgüyle bahsediyor.

More Sentences
highly qualified adj. yüksek vasıflı
The workers concerned, who are generally highly qualified, are not moving away.
Genellikle yüksek vasıflı olan söz konusu işçiler başka bir yere taşınmıyor.

More Sentences
highly important adj. son derece önemli
The effective annual interest rate in particular is highly important for the consumer.
Özellikle efektif yıllık faiz oranı tüketici için son derece önemlidir.

More Sentences
highly effective adj. oldukça etkili
My method is surprisingly simple, but highly effective.
Benim yöntemim şaşırtıcı derecede basit ama oldukça etkili.

More Sentences
highly trained adj. iyi eğitimli
Sami is a highly trained correctional officer.
Sami iyi eğitimli bir ıslah memuru.

More Sentences
highly trained adj. yüksek eğitimli
Dan is a highly trained professional investigator.
Dan yüksek eğitimli profesyonel bir dedektif.

More Sentences
highly unusual adj. oldukça sıra dışı
This is highly unusual.
Oldukça sıra dışı.

More Sentences
Technical
highly sensitive adj. çok hassas
Tom is a highly sensitive person.
Tom çok hassas bir insan.

More Sentences
General
highly-paid job n. yüksek maaşlı iş
highly decorated officer n. göğsü brövelerle dolu subay
esteem highly v. büyük görmek
admire very highly v. hayranlık beslemek
speak highly of somebody v. övgüyle söz etmek
become highly questionable v. tartışılır hale gelmek
become a highly controversial topic v. tartışılır hale gelmek
highly pleased v. dört köşe olmak
be highly pleased v. dört köşe olmak
be highly ignorant v. çok bilgisiz olmak
think highly of oneself v. fasulye gibi kendini nimetten saymak
highly recommend v. şiddetle önermek
esteem very highly v. çok saygı duymak
esteem very highly v. çok değer vermek
speak highly of v. methetmek
speak highly of v. övmek
think highly of oneself v. kendini bir şey sanmak
become a highly controversial topic v. son derece tartışmalı bir konu halini almak
to never stop speaking highly of something/someone v. anlata anlata bitirememek
can't help speaking highly of something/someone all the time v. anlata anlata bitirememek
highly recommend v. şiddetle tavsiye etmek
highly gifted adj. üstün yetenekli
highly placed adj. kıdemli
highly gifted adj. kabiliyetli
highly talented adj. çok üstün yetenekli (oyuncu vb)
highly strung adj. gergin
highly educated adj. iyi eğitim almış
highly skilled adj. çok becerikli (işçi)
highly productive adj. verimi yüksek
highly productive adj. yüksek verimli
highly qualified adj. son derece vasıflı
highly qualified adj. son derece kalifiye
highly qualified adj. son derece yetenekli
highly regarded adj. son derece saygın
highly motivated adj. yüksek motivasyonlu
highly strung adj. sinirli
highly strung adj. gergin (kimse)
highly reputable adj. son derece saygın
highly effective adj. hayli etkili
highly effective adj. hayli tesirli
highly effective adj. oldukça tesirli
highly influential adj. bir hayli etkili
highly influential adj. bir hayli tesirli
highly reliable adj. yüksek güvenilirlikli
highly enjoyable adj. son derece eğlenceli
highly enjoyable adj. son derece keyifli
highly-sexed adj. seks düşkünü
highly experienced adj. çok tecrübeli
highly experienced adj. çok deneyimli
highly-committed adj. kendini son derece adamış
highly recommended adj. şiddetle tavsiye edilen
highly unusual adj. bir hayli sıra dışı
highly charged adj. gerilimli
highly-charged adj. gerilimli
highly-charged adj. hararetli (tartışma)
highly-charged adj. hararetli
highly charged adj. aşırı gerilimli
highly charged adj. hararetli
highly charged adj. hararetli (tartışma)
highly-charged adj. aşırı gerilimli
highly poisonous adj. aşırı zehirli
highly poisonous adj. çok zehirli
highly touted adj. son derece süslü
highly poisonous adj. çok zehirli
highly poisonous adj. son derece zehirli
highly acclaimed adj. geniş kitleler tarafından beğenilen
highly odd adj. son derece saçma
highly likely adv. kuvvetle muhtemel
highly-likely adv. kuvvetle muhtemel
highly unlikely adv. uzak ihtimal
highly likely adv. büyük ihtimalle
Colloquial
a highly worrisome development n. son derece kaygı verici bir gelişme
highly regarded adj. çok saygın
highly strung adj. gergin
highly regarded adj. itibar sahibi
highly regarded adj. muteber
highly strung expr. sinirli
Idioms
think highly of someone v. hakkında iyi/olumlu düşünmek
think highly of someone v. iyi gözle bakmak
think highly of someone v. takdir etmek
speak highly of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) methetmek
speak highly of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) övmek
speak highly of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) övgüyle bahsetmek
speak highly of (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) övgüyle söz etmek
think highly of v. hakkında iyi/olumlu düşünmek
think highly of v. iyi gözle bakmak
think highly of v. takdir etmek
think highly of (someone or something) v. (biri/bir şey) hakkında iyi/olumlu düşünmek
think highly of (someone or something) v. (birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think highly of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) takdir etmek
Speaking
I'm glad you think so highly of me expr. beni bu kadar düşündüğüne çok sevindim
she/he spoke highly of you expr. senden övgüyle söz etti
she/he spoke highly of you expr. senden övgüyle bahsetti
Trade/Economic
highly-geared company n. özsermayesine oranla yüksek borca sahip şirket
highly competitive market n. rekabetin çok olduğu piyasa
highly industrialized adj. büyük çapta sanayileşmiş
Politics
highly disputed issues n. üzerinde en fazla tartışılan konular
highly symbolic n. yüksek temsil
highly indebted poor countries n. ağır borç yükleri altındaki fakir ülkeler
Insurance
highly protected risk n. çok iyi korumalı riziko
Tourism
highly available adj. yüksek erişimli
Technical
highly corrosive conditions n. aşırı korozif şartlar
highly accelerated stress test n. çok hızlandırılmış gerilim deneyi
highly absorptive aggregate n. çok emici agrega
highly accelerated stress tests n. çok hızlandırılmış gerilim deneyleri
highly reflective coating n. yansıtıcılığı yüksek kaplama
highly accelerated stress test n. yüksek seviyede hızlandırılmış zorlama deneyi
highly organic soil n. yüksek oranda örgensel toprak
highly accelerated temperature and humidity stress test n. yüksek seviyede hızlandırılmış sıcaklık ve nem zorlaması deneyi
highly elastic n. yüksek elastiki
highly inflammable adj. çok tutuşkan
highly elastic adj. elastikiyeti yüksek
highly elastic adj. esnekliği yüksek
highly stressed adj. yüksek gerilimli
highly soluble adj. yüksek oranda çözünür
highly elastic adj. yüksek esneklikli
Informatics
highly superior autobiographical memory n. son derece üstün otobiyografik bellek
Textile
highly forgiving n. tolerans
highly forgiving n. yüksek kararlılık
Medical
highly hazardous substances n. çok tehlikeli maddeler
highly proliferating cells n. yüksek çoğalma erkinde olan hücreler
highly biocompatible enzyme aggregates n. yüksek biyouyumlu enzim agregatları
haart (highly active antiretroviral therapy) abrev. çok etkin antiretroviral tedavi
Dentistry
highly arched palate n. yüksek damak
Pathology
highly pathogenic avian influenza n. yüksek derecede patojenik kuş gribi
highly infective adj. oldukça enfektif (mikroorganizma)
highly infective adj. oldukça hastalık bulaştırıcı (mikroorganizma)
Chemistry
heu (highly enriched uranium) abrev. aşırı zenginleştirilmiş uranyum
Biology
highly interconnected porous tissue scaffold n. yüksek gözenek bağlantılı doku iskelesi
Marine Biology
highly migratory species n. uzak göçmen balıklar
Social Sciences
highly-developed adj. endüstriyel kalkınması yüksek (toplum)
Education
highly trusted sponsor status n. çok güvenilen (yüksek güvenilirlikli) sponsorluk statüsü
Environment
highly-enriched uranium n. aşırı zenginleştirilmiş uranyum
highly polar adj. polaritesi yüksek
Geography
highly moist adj. yüksek rutubetli
Military
highly decorated officer n. göğsü brövelerle dolu asker
Sport
highly strung adj. el tutma yeri ve kiriş arasında yumruktan daha büyük mesafe olan (yay)
highly-strung adj. el tutma yeri ve kiriş arasında yumruktan daha büyük mesafe olan (yay)