argue - Turkish English Dictionary

argue

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "argue" in Turkish English Dictionary : 27 result(s)

English Turkish
Common Usage
argue v. tartışmak
I do not feel that now is the time to argue about this, or to have a dispute over procedure.
Şimdi bu konuda tartışmanın ya da prosedürle ilgili bir anlaşmazlık yaşamanın zamanı olduğunu düşünmüyorum.

More Sentences
General
argue v. kavga etmek
I don't want to argue with you.
Seninle kavga etmek istemiyorum.

More Sentences
argue v. tartışmak
The Council might want to argue about that, but we do not see any argument.
Konsey bu konuda tartışmak isteyebilir ancak biz herhangi bir tartışma görmüyoruz.

More Sentences
argue v. iddia etmek
It would also be good for Iraq, for the region and, I would argue, very good for the world.
Bu aynı zamanda Irak için, bölge için ve iddia ediyorum ki dünya için de çok iyi olacaktır.

More Sentences
argue v. itiraz etmek
I won't argue with that.
Buna itiraz etmeyeceğim.

More Sentences
argue v. münakaşa etmek
They were arguing about who should sit in front.
Önde kim oturacak diye münakaşa ediyorlardı.

More Sentences
argue v. ikna etmek
I tried to argue my father into buying a new car.
Babamı yeni bir araba alması için ikna etmeye çalıştım.

More Sentences
argue v. savunmak
Public health and financial considerations, therefore, both argue for strict implementation.
Dolayısıyla halk sağlığı ve mali hususların her ikisi de katı bir uygulamayı savunmaktadır.

More Sentences
argue v. ileri sürmek
It may be argued that enlargement will provide special opportunities for sorting out a number of problems.
Genişlemenin bir dizi sorunun çözüme kavuşturulması için özel fırsatlar sağlayacağı ileri sürülebilir.

More Sentences
argue v. kanıtlamaya çalışmak
There are those who argue that the existence of nuclear weapons has helped to maintain peace.
Nükleer silahların varlığının, barışın sürmesine yardımda bulunduğunu kanıtlamaya çalışanlar var.

More Sentences
Law
argue v. tartışmak
Let us therefore continue together to plan, campaign and argue for freedom.
Bu nedenle hep birlikte özgürlük için plan yapmaya, kampanya yürütmeye ve tartışmaya devam edelim.

More Sentences
General
argue v. çekişmek
argue v. göstergesi olmak
argue v. görüşmek
argue v. kandırmak
argue v. karşı gelmek
argue v. belli etmek
argue v. sözlü olarak kavga etmek
argue v. atışmak
argue v. öne sürmek
argue v. neden olarak göstermek
argue v. -e belirti olmak
argue v. -e alamet olmak
argue v. tartışma yapmak
argue v. cedelleşmek
argue v. ortaya koymak
Law
argue v. müzakere etmek

Meanings of "argue" with other terms in English Turkish Dictionary : 144 result(s)

English Turkish
General
argue with v. birisiyle tartışmak
You won't get anywhere by arguing with such a disturbed individual.
Böyle rahatsız biriyle tartışarak bir yere varamazsınız.

More Sentences
argue that v. iddia etmek
I would argue that these facts very clearly speak for themselves.
Bu gerçeklerin çok açık bir şekilde kendi adlarına konuştuklarını iddia ediyorum.

More Sentences
argue that v. savunmak
Secondly, we argue that there should be competition between the various operators.
İkinci olarak çeşitli operatörler arasında rekabet olması gerektiğini savunuyoruz.

More Sentences
argue about v. hakkında tartışmak
Secondly, there is no arguing about matters of taste, and on that we are once more in agreement.
İkinci olarak, zevk meseleleri hakkında tartışmaya gerek yok ve bu konuda bir kez daha hemfikiriz.

More Sentences
Phrasals
argue about (something) v. (bir şey) hakkında münakaşa etmek
It's not worth arguing about.
Hakkında münakaşa etmeye değmez.

More Sentences
argue with (one) v. (biriyle) tartışmak
I suspect that, if this were so, I would have to argue with the Court of Auditors and with Parliament.
Öyle olsaydı, Sayıştay ve Parlamento ile tartışmak zorunda kalacağımdan şüpheleniyorum.

More Sentences
argue with (one) v. (biriyle) münakaşa etmek
We argued with each other about the best place for a holiday.
Birbirimizle tatil için en iyi yer konusunda münakaşa ettik.

More Sentences
Idioms
argue against v. karşı çıkmak
Neither is there anything in competition law to argue against parallel imports.
Rekabet hukukunda da paralel ithalata karşı çıkılmasını gerektirecek herhangi bir husus bulunmamaktadır.

More Sentences
General
argue against v. aleyhinde konuşmak
argue for v. lehinde olmak
argue against v. aleyhinde olmak
argue against something v. karşı çıkmak
argue somebody in doing something v. razı etmek
argue for v. lehinde konuşmak
argue someone out of something v. tartışarak birini bir şeyden vazgeçirmek
argue for something v. iddia etmek
argue for v. bir konuyu savunmak
argue someone into something v. tartışarak birini bir şey yapmaya ikna etmek
argue somebody into something v. razı etmek
argue somebody into something v. ikna etmek
argue somebody out of something v. vazgeçirmek
argue somebody out of something v. caydırmak
argue about v. üzerinde tartışmak
argue about v. anlaşmazlık içinde tartışmak
argue with someone about something v. birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak
argue someone down v. bir tartışmada üstün çıkmak
argue one's way out v. sorunu tartışarak çözmek
argue something down v. tartışarak bir faturanın vb. fiyatını düşürtmek
argue someone down v. bir tartışmada birisini alt etmek
argue someone into doing something v. birini bir şey yapmaya ikna etmek
argue back v. (sözle) karşılık vermek
argue one's way out of something v. sorunu tartışarak çözmek
argue with someone over something v. birisiyle tartışmak bir şey için/hakkında tartışmak
argue one's way out of something v. tartışarak kendini aklamak
argue something out v. bir şeyi tüm ayrıntılarıyla tartışmak
argue one's way out v. tartışarak kendini aklamak
argue someone into something v. ikna etmek
argue against something v. aksini iddia etmek
argue against something v. itiraz etmek
argue someone into something v. razı etmek
argue someone out of something v. caydırmak
argue for something v. savunmak
argue someone out of something v. vazgeçirmek
re-argue v. tekrar tartışmak
re-argue v. yeniden tartışmak
Phrasals
argue over v. bir şey hakkında/üstünde tartışmak
argue over v. -için tartışmak
argue away v. tartışarak kurtulmak
argue away v. neden belirterek kurtulmak
argue away v. mazeret belirterek kurtulmak
argue against someone or something v. birinin/bir şeyin aleyhinde konuşmak
argue against someone or something v. birine/bir şeye karşı olmak
argue against someone or something v. birine/bir şeye muhalefet etmek
argue against someone or something v. birine/bir şeye karşı savunma yapmak
argue against someone or something v. birinin/bir şeyin yanlış olduğunu göstermek
argue against someone or something v. birinin/bir şeyin tersini göstermek/savunmak
argue for someone or something v. birinin/bir şeyin lehinde konuşmak
argue for someone or something v. birini/bir şeyi savunmak
argue (with someone) (over someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) tartışmak
argue (with someone) (over someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) münakaşa etmek
argue (with someone) (over someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) kapışmak
argue (with someone) (over someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) ağız dalaşına girmek
argue (with someone) (about someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) tartışmak
argue (with someone) (about someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) münakaşa etmek
argue (with someone) (about someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) kapışmak
argue (with someone) (about someone or something) v. (biriyle biri/bir şey üzerine) ağız dalaşına girmek
argue with something v. bir şeye meydan okumak
argue with something v. bir şeye karşı çıkmak
argue with something v. bir şeyi tartışmak
argue with something v. bir şeye itiraz etmek
argue (one) into v. birini bir şeye ikna etmek
argue (one) into v. birini bir şeye razı etmek
argue (someone) down v. (birini) tartışarak/konuşarak etkilemek
argue (someone) down v. (birini) tartışarak/konuşarak ikna etmek
argue (something) down v. pazarlık etmek
argue (something) down v. tartışarak/itiraz ederek (bir şeyin) fiyatını düşürmek
argue about (something) v. (bir şey) hakkında tartışmak
argue about (something) v. (bir şey) için tartışmak/münakaşa etmek
argue back v. karşı çıkmak
argue back v. (kaba bir şekilde) cevap vermek
argue down v. tartışarak alt etmek/susturmak
argue down v. muhalefete son vermek
argue down v. tartışarak fiyatını düşürmek
argue down v. pazarlık etmek
argue for v. destekleyen bir kanıt olmak
argue into doing v. yapmaya ikna etmek
argue out v. tartışarak çözmek
argue out v. konuşarak çözmek
argue out v. müzakere ederek çözmek
argue with v. -e meydan okumak
argue with v. '-e karşı çıkmak
argue with v. '-i tartışmak
argue with v. '-e itiraz etmek
argue with (one) v. (biriyle) ağız dalaşına girmek
argue with (one) v. (biriyle) kapışmak
argue with (someone) about (something) v. (biriyle bir şey) hakkında tartışmak
argue with (someone) about (something) v. (biriyle bir şey) hakkında münakaşa etmek
argue with (someone) about (something) v. (biriyle bir şey) hakkında kapışmak
argue with (someone) about (something) v. (biriyle bir şey) hakkında) ağız dalaşına girmek
Colloquial
argue around and around v. tartışıp durmak
argue around and around v. defalarca tartışmak
argue around and around v. bir sonuca varmaksızın tartışıp durmak
argue around and around v. sürekli aynı şeyi tartışıp durmak
argue around and around v. bir sonuca varmayan bir şekilde tartışıp durmak
argue round and round v. tartışıp durmak
argue round and round v. defalarca tartışmak
argue round and round v. bir sonuca varmaksızın tartışıp durmak
argue round and round v. sürekli aynı şeyi tartışıp durmak
argue round and round v. bir sonuca varmayan bir şekilde tartışıp durmak
Idioms
argue the point v. (belli bir) konuyu tartışmak
argue against v. ayak diremek
argue against v. boyun eğmemek
argue something away v. bir şeyin var olmadığını tartışmak
argue the toss v. inatla karşı çıkmaya devam etmek
argue the toss v. nuh deyip peygamber dememek
couldn't argue one's way out of a paper bag v. kendine hayrı olmamak
couldn't argue one's way out of a paper bag v. kendine hayrı dokunmamak
argue the toss v. şiddetle tartışmak
argue against v. şiddetle karşı çıkmak
argue the toss v. tartışmayı/münakaşayı inatla sürdürmek
argue against v. tersini göstermek
argue against v. yalanlamak
argue against v. yanlış olduğunu göstermek
argue the point v. bir konunun bir noktasını ele almak/tartışmak
argue the point v. bir konuyu bir yönden ele almak/tartışmak
argue way out of v. tartışarak çözmek
argue way out of v. konuşarak çözmek
argue way out of v. müzakere ederek çözmek
can't argue with that expr. buna hayır diyemem
can't argue with that expr. buna hayır denmez
can't argue with that expr. aynı fikirdeyim
can't argue with that expr. aynen
can't argue with that expr. dediğine katılıyorum
can't argue with that expr. neden olmasın?
Speaking
I can't argue with that expr. buna hayır diyemem
that part i can't argue expr. bu kısma bir itirazım yok
I didn't come here to argue with you expr. buraya seninle tartışmaya gelmedim
I can't argue with that expr. dediğine katılıyorum
I would argue that expr. iddia ediyorum
I can't argue with that expr. seninle aynı fikirdeyim
I don't have time to argue expr. tartışacak vaktim yok
we hardly ever argue expr. neredeyse hiç tartışmayız
British Slang
argue the toss v. kavga etmek
argue the toss v. tartışmak