|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
her biri |
each pron.
|
|
We must not think that the European Union could break up into two groups, each with strengthened cooperation.
Avrupa Birliği'nin, her biri güçlendirilmiş işbirliğine sahip iki gruba ayrılabileceğini düşünmemeliyiz.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
başka biri |
another person n.
|
|
I feel like another person.
Kendimi başka biri gibi hissediyorum.
More Sentences
|
3 |
General |
ikizlerden biri |
twin n.
|
|
I am a twin.
Ben ikizlerden biriyim.
More Sentences
|
4 |
General |
tuhaf biri |
oddball n.
|
|
He's really an oddball.
O gerçekten tuhaf biri.
More Sentences
|
5 |
General |
dörtte biri |
one quarter n.
|
|
Europe was one quarter of the entire world.
Avrupa tüm dünyanın dörtte biriydi.
More Sentences
|
6 |
General |
taraflardan herhangi biri |
either party n.
|
|
He also said that either party could propose that this agreement should be reviewed after two years.
Ayrıca taraflardan herhangi birinin bu anlaşmanın iki yıl sonra gözden geçirilmesini önerebileceğini söyledi.
More Sentences
|
7 |
General |
herhangi biri |
anybody n.
|
|
If anybody has a point of order, they can put it.
Eğer herhangi birinin bir talebi varsa, bunu dile getirebilir.
More Sentences
|
8 |
General |
(bunlardan/bunların) her biri |
each of which n.
|
|
This poem is composed of four verses, each of which has five lines.
Bu şiir her birinin beş dizesi olan dört kıtadan oluşur.
More Sentences
|
9 |
General |
önemsiz biri |
nonentity n.
|
|
He was considered a nonentity in the political sphere.
Adam, siyasi alanda önemsiz biri olarak görülüyordu.
More Sentences
|
10 |
General |
altı parçadan her biri |
sixth n.
|
|
The cake was divided into sixths.
Pasta altıya bölünmüştü.
More Sentences
|
11 |
General |
herhangi biri |
any of adj.
|
|
I cannot imagine that any of us would not support the armies now.
Şu anda herhangi birimizin orduları desteklemeyeceğini düşünemiyorum.
More Sentences
|
12 |
General |
herhangi biri |
either adj.
|
|
You can take either book.
Kitaplardan herhangi birini alabilirsin.
More Sentences
|
13 |
General |
üçte biri |
one third of adj.
|
|
The Tibet of the autonomous region is one third of Tibet.
Özerk bölgenin Tibet'i, Tibet'in üçte biridir.
More Sentences
|
14 |
General |
her biri |
each of adj.
|
|
I will speak briefly about each of the reports.
Raporların her biri hakkında kısaca konuşacağım.
More Sentences
|
Common Usage |
|
15 |
Common Usage |
biri adına |
behalf n.
|
|
General |
|
16 |
General |
dördüzlerden biri |
quadruplet n.
|
|
17 |
General |
fenik alman markının yüzde biri |
pfennig n.
|
|
18 |
General |
beşizlerden biri |
quintuplet n.
|
|
19 |
General |
dördüzlerden biri |
quad n.
|
|
20 |
General |
başka biri sanma |
confusion n.
|
|
|
21 |
General |
galonun dörtte biri |
quart n.
|
|
22 |
General |
iata'nın üç coğrafi bölgesinden biri |
area n.
|
|
23 |
General |
yüzdeki organlardan biri |
feature n.
|
|
24 |
General |
öğretim yılının dörtte biri |
quarter n.
|
|
25 |
General |
sık aralıklarla çıkan duman veya buhar kümelerinden biri |
puff n.
|
|
26 |
General |
yılın dörtte biri |
quarter n.
|
|
27 |
General |
dört incil´den biri |
gospel n.
|
|
28 |
General |
santimin yüzmilyonda biri |
angstrom n.
|
|
29 |
General |
moğol halkından biri |
mongol n.
|
|
30 |
General |
beyin zarlarından biri |
dura mater n.
|
|
31 |
General |
pervaz altındaki dişlerin her biri |
dentil n.
|
|
32 |
General |
güney afrika'nın kurak yaylalarından biri |
karroo n.
|
|
33 |
General |
hindistan para birimi rupee'nin yüzde biri |
paise n.
|
|
34 |
General |
oyun alanının dört köşesinden biri |
corner n.
|
|
35 |
General |
sıfırdan dokuza kadar tamsayıların her biri |
digit n.
|
|
36 |
General |
almanca'da cins isimlerin önlerine gelen üç artikel'den biri |
der n.
|
|
37 |
General |
içeriden biri |
insider n.
|
|
38 |
General |
önemsiz biri (nüfuz açısından) |
cipher n.
|
|
39 |
General |
kafatasının en geniş transvers kutrunun uçlarından her biri |
euryon n.
|
|
40 |
General |
birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri |
spouse n.
|
|
41 |
General |
akrandan biri |
peer n.
|
|
42 |
General |
ahşap gemilerde baş bodoslamasındaki iki yelpazeden biri |
knighthead n.
|
|
43 |
General |
üzerine rayların yerleştirildiği, enine konulmuş metal, ağaç ya da beton parçalarından her biri |
sleeper n.
|
|
44 |
General |
çekimser kalan biri |
abstainer n.
|
|
45 |
General |
fransız büyükşehirlerinin ayrıldığı idari bölgelerden her biri |
arrondisement n.
|
|
46 |
General |
mevsimlerin değişimi nedeniyle paganlar ve cadılar tarafından yapılan sekiz festivalden biri |
sabbat n.
|
|
47 |
General |
eski ingiliz guyanası halkından biri |
guyanese n.
|
|
48 |
General |
bir ülkenin başlıca idari bölümlerinden her biri |
province n.
|
|
49 |
General |
antik fizyolojiye göre aşırı sinir ve asabiyete neden olduğu düşünülen dört etkenden biri |
yellow bile n.
|
|
50 |
General |
bir derginin eski sayılarından biri |
back number n.
|
|
51 |
General |
yardımda bulunan biri |
abettor n.
|
|
52 |
General |
bir saniyenin binde biri |
millisecond n.
|
|
53 |
General |
ileri gelenlerden biri |
worthy n.
|
|
54 |
General |
dostlarımızdan biri |
a friend of ours n.
|
|
55 |
General |
biri ya da bir kurum hakkında yazılan övücü yazı |
writeup n.
|
|
56 |
General |
italya’nın 1948 anayasası ile kısmi bölgesel özerklik verilmiş 20 bölgesinden biri |
lazio n.
|
|
57 |
General |
bir galonun sekizde biri |
pint n.
|
|
58 |
General |
orta çağda sulh hakimlerinden biri |
prior n.
|
|
59 |
General |
iyi taraflarından biri |
one of his redeeming features n.
|
|
60 |
General |
dört taneden biri |
quadruplicate n.
|
|
|
61 |
General |
ipin elyafından biri |
strand n.
|
|
62 |
General |
guyana bölgesi halkından biri |
guyanese n.
|
|
63 |
General |
büyük bir baca içindeki birkaç ayrı duman yolunun her biri |
flue n.
|
|
64 |
General |
birbiriyle ilgisi olan şeylerin her biri |
correlate n.
|
|
65 |
General |
dairenin dörtte biri |
quadrant n.
|
|
66 |
General |
oluşturan parçalardan her biri |
constituent n.
|
|
67 |
General |
buyruk altında olan biri |
minion n.
|
|
68 |
General |
yahudi inancındaki kötü ruhlardan biri |
daimon n.
|
|
69 |
General |
çiçeği oluşturan minik çiçeklerden her biri |
floret n.
|
|
70 |
General |
sent amerikan dolarının yüzde biri |
cent n.
|
|
71 |
General |
bir dakikalık sürenin altmışta biri |
second n.
|
|
72 |
General |
lejyonun onda biri |
cohort n.
|
|
73 |
General |
ikişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda ortak oynayan iki kişiden her biri |
spouse n.
|
|
74 |
General |
en yüce meleklerden biri |
seraph n.
|
|
75 |
General |
bir yerin eşrafından olan biri |
a pillar of society n.
|
|
76 |
General |
ağacın ana dallarından biri |
bough n.
|
|
77 |
General |
uçak personelinden biri |
flyboy n.
|
|
78 |
General |
yeraltı dünyasından biri |
hoodlum n.
|
|
79 |
General |
rublenin yüzde biri |
kopek n.
|
|
80 |
General |
japonya'yı oluşturan 4 büyük adadan biri |
kyushu n.
|
|
81 |
General |
ev halkından biri |
domiciliar n.
|
|
82 |
General |
bir bölgenin onda biri |
deciare n.
|
|
83 |
General |
eski romada bir alayın onda biri |
cohort n.
|
|
84 |
General |
imparatorluk rusyası'nın güneyindeki halklardan biri |
cossack n.
|
|
85 |
General |
önemli biri |
person of note n.
|
|
86 |
General |
ölçü aletlerinin ölçeğinde belirtilen bölümlerden her biri |
degree n.
|
|
87 |
General |
hindistan'daki dört sosyal gruptan biri |
kshatriya n.
|
|
88 |
General |
üçüzlerden biri |
triplet n.
|
|
89 |
General |
sosyeteden biri |
socialite n.
|
|
90 |
General |
rublenin yüzde biri |
kopeck n.
|
|
91 |
General |
güneybatı amerika ve meksika'nin çöllerinde yetişen ağaç şeklindeki en büyük kaktüs türlerinden biri |
saguaro n.
|
|
92 |
General |
guyana bölgesi halkından biri |
guianan n.
|
|
93 |
General |
birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri |
spouse n.
|
|
94 |
General |
hoşsohbet biri |
conversationalist n.
|
|
95 |
General |
bir saatin altmışta biri |
minute n.
|
|
96 |
General |
dengi olamayan biri ile evlenme |
mesalliance n.
|
|
97 |
General |
çiftli yarışan çiftlerden biri |
bye n.
|
|
98 |
General |
milin sekizde biri |
furlong n.
|
|
99 |
General |
bileşik yapraklardan biri |
leaflet n.
|
|
100 |
General |
embriyonik beyni oluşturan segmentlerden biri |
encephalomere n.
|
|
101 |
General |
malaya takımadalarındaki adalardan biri |
celebes n.
|
|
102 |
General |
karı kocadan her biri |
spouse n.
|
|
103 |
General |
bir dizi delikten biri |
perforation n.
|
|
104 |
General |
bir derecelik eğrinin altmışta biri |
second n.
|
|
105 |
General |
çemberin dörtte biri |
quadrant n.
|
|
106 |
General |
ölçeğin dörtte biri |
quartern n.
|
|
107 |
General |
önemsiz biri |
nobody n.
|
|
108 |
General |
abd içki ölçüsü galonun beşte biri, 84 santilitre |
a fifth n.
|
|
109 |
General |
litrenin sekizde biri |
quartern n.
|
|
110 |
General |
oy vermeyen biri |
abstainer n.
|
|
111 |
General |
içki içmeyen biri |
abstainer n.
|
|
112 |
General |
sütte bulunan proteinlerden herhangi biri |
laetoprotein n.
|
|
113 |
General |
bir süreç içindeki durumlardan her biri |
degree n.
|
|
114 |
General |
istekleri, düşünceleri farklı olan kişi veya topluluklardan her biri |
party n.
|
|
115 |
General |
dairenin dörtte biri |
quad n.
|
|
116 |
General |
galonun sekizde biri |
pint n.
|
|
117 |
General |
saniyenin milyonda biri |
microsecond n.
|
|
118 |
General |
roma'nın üzerine kurulu olduğu yedi tepeden biri |
aventine n.
|
|
119 |
General |
truva savaşında yunan başkanlarından her biri |
nestor n.
|
|
120 |
General |
saniyenin milyarda biri |
nanosecond n.
|
|
121 |
General |
mecusilerden biri |
magus n.
|
|
122 |
General |
hızır gibi yetişen biri ya da bir yardım |
deus ex machina n.
|
|
123 |
General |
bir kitabı ortadan açtığımızda birbirine bakan sayfaları biri diğerinin aynadaki yansıması olarak düşünülerek ortaya çıkarılan estetik görüntü tekniği |
book matching n.
|
|
124 |
General |
doların yüzde biri |
cent n.
|
|
125 |
General |
incili yazan dört havariden biri |
evangelist n.
|
|
126 |
General |
biri uygunsuz iki farklı anlam taşıyan söz |
double-entendre n.
|
|
127 |
General |
fransa'nın 26 bölgesinden biri |
languedoc-roussillon n.
|
|
128 |
General |
ebeveynlerinden biri üvey olan çocuk |
half-blood n.
|
|
129 |
General |
çok tecrübeli biri |
war-horse n.
|
|
130 |
General |
ingiltere'de milli eğitim programının dört basamağından her biri |
key stage n.
|
|
131 |
General |
pound'un yüzde biri |
penny n.
|
|
132 |
General |
kulak salyangozu içindeki boşluklardan biri |
scala n.
|
|
133 |
General |
gramın binde biri |
milligram n.
|
|
134 |
General |
gürcistan’daki etnik topluklardan biri |
mingrelian n.
|
|
135 |
General |
her üç kişiden biri |
one out of every three n.
|
|
136 |
General |
tayvan'ın yerli halklarından biri |
siraya n.
|
|
137 |
General |
dörtte biri |
one fourth of n.
|
|
138 |
General |
beşte biri |
one fifth of n.
|
|
139 |
General |
taraflardan biri |
either party n.
|
|
140 |
General |
dünyanın harikalarından biri |
one of the wonders of the world n.
|
|
141 |
General |
adamın biri |
one man n.
|
|
142 |
General |
dünya nüfusunun altıda biri |
one-sixth of the world's population n.
|
|
143 |
General |
ürünlerden biri |
one of the products n.
|
|
144 |
General |
saniyenin katrilyonda biri |
femtosecond n.
|
|
145 |
General |
karşı cinsten biri/birisi/kimse |
a member of the opposite sex n.
|
|
146 |
General |
hastaların üçte biri |
one third of the patients n.
|
|
147 |
General |
üçte biri |
one of three n.
|
|
148 |
General |
güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri |
one skilled in the art of marking and protection of security documents n.
|
|
149 |
General |
en ünlü karnavallardan biri |
one of the most famous carnivals n.
|
|
150 |
General |
korelilerin yöresel kıyafetlerinden biri |
hanbok n.
|
|
151 |
General |
favorilerimden biri |
one of my favorite n.
|
|
152 |
General |
favorilerimden biri |
one of my favourite n.
|
|
153 |
General |
nanosaniyenin milyonda biri |
femtosecond n.
|
|
154 |
General |
kral arthur'un yuvarlak masa şövalyelerinden biri |
percival n.
|
|
155 |
General |
kral arthur'un yuvarlak masa şövalyelerinden biri |
perceval n.
|
|
156 |
General |
(bu konudaki) büyüklerden/büyük oyunculardan biri |
major n.
|
|
157 |
General |
ittifak devletlerinden biri |
cobelligerent n.
|
|
158 |
General |
birlikte savaşan devletlerden biri |
cobelligerent n.
|
|
159 |
General |
rublenin yüzde biri |
copeck n.
|
|
160 |
General |
metrenin onda biri |
decimeter n.
|
|
161 |
General |
metrenin onda biri |
decimetre n.
|
|
162 |
General |
gramın onda biri |
decigramme n.
|
|
163 |
General |
litrenin onda biri |
decilitre n.
|
|
164 |
General |
ülkelerin üçte biri |
one third of countries n.
|
|
165 |
General |
litrenin onda biri |
deciliter n.
|
|
166 |
General |
12 havariden biri |
jude n.
|
|
167 |
General |
her iki taraftan biri |
either side n.
|
|
168 |
General |
her iki taraftan biri |
either party n.
|
|
169 |
General |
güney afrika'nın resmi dillerinden biri |
isixhosa n.
|
|
170 |
General |
güney afrika'nın resmi dillerinden biri |
xhosa n.
|
|
171 |
General |
bu insanlardan biri |
one of these people n.
|
|
172 |
General |
gelmiş geçmiş en kötü günlerden biri |
one of the worst days ever n.
|
|
173 |
General |
beş duyudan herhangi biri |
any one of the five senses n.
|
|
174 |
General |
arka bacaklardan biri |
hindlimb n.
|
|
175 |
General |
üçüz (her biri) |
trilling n.
|
|
176 |
General |
onun en iyi işinden biri |
one of his finest work n.
|
|
177 |
General |
tanımadığın biri |
someone you don't know n.
|
|
178 |
General |
bilmediğin biri |
someone you don't know n.
|
|
179 |
General |
öğrencilerimizden biri |
one of our students n.
|
|
180 |
General |
yedi bölgeden biri |
one of seven regions n.
|
|
181 |
General |
büyük ejder (ku klux klan örgütü rütbelerinden biri) |
grand dragon n.
|
|
182 |
General |
bir öğenin önemli unsurlarından biri |
cornerstone n.
|
|
183 |
General |
nefes borusu, trake, bronşlar veya ciğerlere hava taşıyan kollardan her biri |
air tube n.
|
|
184 |
General |
meleklere verilmiş dokuz rütbeden her biri |
order n.
|
|
185 |
General |
aralarından biri |
one of them n.
|
|
186 |
General |
1 mali kwacha'sının yüzde biri değerindeki para birimi |
tambala n.
|
|
187 |
General |
sonuçlardan biri |
one of the results n.
|
|
188 |
General |
tavlanın kanatlarından her biri |
table n.
|
|
189 |
General |
ön kol korumalarından her biri |
cannon n.
|
|
190 |
General |
bir yere tek araba gidenlerin her biri |
carpooler n.
|
|
191 |
General |
bir yere tek araba gidenlerin her biri |
carshare n.
|
|
192 |
General |
irokuaların beş kolundan biri olan amerikan yerli halkı |
cayugas n.
|
|
193 |
General |
sterin yüzde biri |
centistere [obsolete] n.
|
|
194 |
General |
metreküpün yüzde biri |
centistere [obsolete] n.
|
|
195 |
General |
aynı odayı/bölmeyi kullananların her biri |
chamber fellow n.
|
|
196 |
General |
insan vücudunda yer alan kaslardan biri |
lacert [obsolete] n.
|
|
197 |
General |
mengene aletinin çenelerinden her biri |
chap n.
|
|
198 |
General |
saat kadranındaki rakamlardan her biri |
chapter n.
|
|
199 |
General |
mengene çenelerinden her biri |
cheek n.
|
|
200 |
General |
at yularındaki yanak kayışlarının her biri |
cheekpiece n.
|
|
201 |
General |
istilacı nassella tussock bitkisini yok etmek için yeni zelanda'nın farklı bölgelerinde kurulan çeşitli yerel yasal kuruluşlardan her biri |
nassella tussock board n.
|
|
202 |
General |
bir ünitenin doksanda biri |
ninetieth n.
|
|
203 |
General |
bir ünitenin dokuzda biri |
ninth n.
|
|
204 |
General |
kuzey amerika kıtasında yer alan ülkelerden her biri |
north american country n.
|
|
205 |
General |
kuzey amerika kıtasında yer alan ülkelerden her biri |
north american nation n.
|
|
206 |
General |
kanada'da pasifik kuzeybatı kıyılarının yerli halklarından biri |
nuu-chah-nulth n.
|
|
207 |
General |
çift olan şeyin her biri |
neighbor n.
|
|
208 |
General |
çift olan şeyin her biri |
neighbour n.
|
|
209 |
General |
avuç içimizde bulunan hayali üçgenin açılarından biri |
third angle n.
|
|
210 |
General |
avuç içimizde bulunan hayali üçgenin açılarından biri |
middle angle n.
|
|
211 |
General |
bir şeyin yirmi sekizde biri |
twenty-eighth n.
|
|
212 |
General |
bir şeyin yirmi beşte biri |
twenty-fifth n.
|
|
213 |
General |
bir şeyin yirmi beşte biri |
twenty-first n.
|
|
214 |
General |
biri yıkama diğeri kurutma işlevi gören iki tane döner tamburu olan çamaşır makinesi |
twin-tub n.
|
|
215 |
General |
ikiz kız kardeşlerden her biri |
twin sister n.
|
|
216 |
General |
avustralya'yı oluşturan eyaletlerden biri |
australian state n.
|
|
217 |
General |
sekiz kişilik kürek takımındaki üyelerden her biri |
eightsman n.
|
|
218 |
General |
doğru parçasının iki ucundan her biri |
endpoint n.
|
|
219 |
General |
eskrim sporunun üç temel dalından biri |
épée n.
|
|
220 |
General |
zıt iki şeyden her biri |
extreme n.
|
|
221 |
General |
(biri veya bir şey hakkında) son karar |
epitaph n.
|
|
222 |
General |
zikzak biçimli bir parkurun kısa düz bölümlerinden her biri |
zag n.
|
|
223 |
General |
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri |
kissing cousin n.
|
|
224 |
General |
doğu hindistan'da kullanılan, bir rupinin onda biri ağırlığında bir sikke |
maasha n.
|
|
225 |
General |
makedonya krallığı ile roma arasında m.ö. 3. ve 2. yüzyıllarda meydana gelen dört savaştan biri |
macedonian war n.
|
|
226 |
General |
canlı organizmanın fonksiyonel sistemlerinden biri |
machine n.
|
|
227 |
General |
karı kocadan her biri |
make [dialect] [uk] n.
|
|
228 |
General |
hanedan kalkanlarında kullanılan iki ana kürk türünden biri |
vair n.
|
|
229 |
General |
kralın vekilharcı ve teşrifatçısının özel yetkisi altındaki iki eski ingiliz mahkemesinden biri |
verge [obsolete] n.
|
|
230 |
General |
tek bir arazi üzerine sıkışık inşa edilmiş bir dizi tek katlı evden her biri |
villa home [australia] n.
|
|
231 |
General |
antik roma'nın üzerine inşa edildiği yedi tepeden biri |
viminal n.
|
|
232 |
General |
güney afrika'da burun bölgesine göç eden öncü afrikaner yerleşimcilerinden biri |
voortrekker n.
|
|
233 |
General |
bir şeyin dörtte biri |
quadrisection n.
|
|
234 |
General |
iki parçalı bir pulun parçalarından her biri |
bisect n.
|
|
235 |
General |
domino oyununun matador çeşidinde istenilen zamanda oynanabilen dört domino taşından her biri |
matador n.
|
|
236 |
General |
bacadaki gaz geçitleri arasındaki bölmelerden biri |
with n.
|
|
237 |
General |
antiklinal birikintinin iki eğimli kenarından her biri |
leg n.
|
|
238 |
General |
gaz ocağının üzerinde bulunan sıcaklık ayarlarından biri |
mark n.
|
|
239 |
General |
çiftlerden biri |
marrow [scotland] n.
|
|
240 |
General |
abd'yi oluşturan ingiliz kolonilerinden biri |
massachusetts bay colony n.
|
|
241 |
General |
diğer yerlerden biri |
whitby n.
|
|
242 |
General |
on beşli gruptan her biri |
quindecaplet n.
|
|
243 |
General |
özel bir göreve atanmış beş temsilciden biri |
quinquevir n.
|
|
244 |
General |
beşizlerden her biri |
quint n.
|
|
245 |
General |
kimliğinin veya yaptığı işlerin bilinmesini istemeyen biri adına hareket eden kimse |
blind n.
|
|
246 |
General |
ingiltere'de dört hanedan arması koleji uşağından biri |
blue mantle n.
|
|
247 |
General |
üst çenenin yüksek omurgalılarda ve insanlarda dişleri barındıran iki kemiğinden her biri |
maxillae n.
|
|
248 |
General |
makine ile çoğaltılmış bir şeyin kopyalarından her biri |
mechanograph n.
|
|
249 |
General |
ortalama ağırlıklardan biri |
middleweight n.
|
|
250 |
General |
üç cadı kadından her biri |
weird n.
|
|
251 |
General |
üç cadı kadından her biri |
wyrd n.
|
|
252 |
General |
bir şeyi başlatan ve bitiren benzer iki şeyden biri |
bookend n.
|
|
253 |
General |
sepeti oluşturan ahşap çemberlerden her biri |
bool [dialect] [uk] n.
|
|
254 |
General |
koşum kayışına bağlı iki eğri çubuktan her biri |
haulm n.
|
|
255 |
General |
koşum kayışına bağlı iki eğri çubuktan her biri |
hem [dialect] [uk] n.
|
|
256 |
General |
bir şeyin bir milyon eşit parçasından biri |
millionth n.
|
|
257 |
General |
biri önde diğeri arkada iki atın taşıdığı direklere asılı sedye |
brancard n.
|
|
258 |
General |
at nalının iki yanından her biri |
branch n.
|
|
259 |
General |
yunancada soluklu okumanın olup olmadığını gösteren iki işaretten her biri |
breathing n.
|
|
260 |
General |
eskiden londra belediye başkanına eşlik eden uzun kıyafetli bir grup erkekten biri |
budge bachelor n.
|
|
261 |
General |
kapıyı bağlayıp destekleyen iki direkten her biri |
hinging post n.
|
|
262 |
General |
biri hakkındaki keşfedilmemiş şey |
hinterland n.
|
|
263 |
General |
araba çeken atı tutmak için dizginlere bağlanan iki halkadan her biri |
holder n.
|
|
264 |
General |
mahjong oyununda değerli taşlardan biri |
honor n.
|
|
265 |
General |
mahjong oyununda değerli taşlardan biri |
honour n.
|
|
266 |
General |
insanların tipik gebelik süresinin dokuzda biri |
month n.
|
|
267 |
General |
saniyenin septilyonda biri |
yoctosecond n.
|
|
268 |
General |
at arabasında bulunan iki sırım köselesinden veya kayıştan her biri |
girth n.
|
|
269 |
General |
100 kg'nin binde biri |
myg n.
|
|
270 |
General |
bilinmeyen biri |
obscurity n.
|
|
271 |
General |
müzik aletindeki basmalı düğmelerden her biri |
button n.
|
|
272 |
General |
paracelsus teorisindeki elementlerden biri |
gnome n.
|
|
273 |
General |
eskiden kuzey ingiltere'de birbirine benzeyen iki idolden biri |
golden calf n.
|
|
274 |
General |
dünya'nın birbirinin tam zıttı olan yüzlerinde yaşanan iki deniz kabarması olayından herhangi biri |
direct tide n.
|
|
275 |
General |
ekmek şarap ayini unsurlarından biri |
gift n.
|
|
276 |
General |
dört evangelistten biri |
gospeler [obsolete] n.
|
|
277 |
General |
dört evangelistten biri |
gospeller [obsolete] n.
|
|
278 |
General |
yunan mitolojisinde güzelliği temsil eden üç kardeş tanrıçadan biri |
grace n.
|
|
279 |
General |
üç braille türünden biri |
grade n.
|
|
280 |
General |
fotoğraf emülsiyonundaki çok sayıda partikülden her biri |
grain n.
|
|
281 |
General |
kristal katıyı oluşturan çok sayıdaki kristalden her biri |
grain n.
|
|
282 |
General |
(futbolda) merkezin her iki yanında bulunan iki oyuncudan biri |
guard n.
|
|
283 |
General |
francis bacon'ın dört idolünden biri |
idolism n.
|
|
284 |
General |
francis bacon'ın putlar öğretisinden biri |
idolism n.
|
|
285 |
General |
francis bacon'ın dört idolünden biri |
idolum n.
|
|
286 |
General |
francis bacon'ın putlar öğretisinden biri |
idolum n.
|
|
287 |
General |
tatarlar arasında babadan oğula aktarılan asalet unvanlarından biri |
murza n.
|
|
288 |
General |
varilin sekizde biri boyutundaki şarap fıçısı |
octave n.
|
|
289 |
General |
tek doğumda doğan sekiz yavrudan her biri |
octuplet n.
|
|
290 |
General |
yüz eş parçadan biri |
one percent n.
|
|
291 |
General |
eşit olan milyar parçadan biri |
one-billionth n.
|
|
292 |
General |
sekiz eş parçadan biri |
one-eighth n.
|
|
293 |
General |
bütünün eşit iki parçasından her biri |
one-half n.
|
|
294 |
General |
yüz milyon eş parçadan biri |
one-hundred-millionth n.
|
|
295 |
General |
yüz eş parçadan biri |
one-hundredth n.
|
|
296 |
General |
yüz bin eş parçadan biri |
one-hundred-thousandth n.
|
|
297 |
General |
milyon tane eş parçadan biri |
one-millionth n.
|
|
298 |
General |
dokuz eş parçadan her biri |
one-ninth n.
|
|
299 |
General |
katrilyon tane eş parçadan biri |
one-quadrillionth n.
|
|
300 |
General |
on altı eş parçadan her biri |
one-sixteenth n.
|
|
301 |
General |
altmış eş parçadan biri |
one-sixtieth n.
|
|
302 |
General |
altmış dört eş parçadan biri |
one-sixty-fourth n.
|
|
303 |
General |
on eş parçadan her biri |
one-tenth n.
|
|
304 |
General |
on bin eş parçadan her biri |
one-ten-thousandth n.
|
|
305 |
General |
üç eş parçadan biri |
one-third n.
|
|
306 |
General |
otuz iki eş parçadan her biri |
one-thirty-second n.
|
|
307 |
General |
on iki eş parçadan biri |
one-twelfth n.
|
|
308 |
General |
farklı sistem veya sınıfa mensup olup biri ile benzer pozisyona sahip olan kimse |
opposite number n.
|
|
309 |
General |
doğal ve zahmetsizce şık gözüken bir şey veya biri |
steeze n.
|
|
310 |
General |
avustralya'ya ilk göç edenlerden her biri |
old hand [australia] n.
|
|
311 |
General |
evli olmayıp çift gibi yaşayan iki kişiden her biri |
companion n.
|
|
312 |
General |
eşcinsel çiftin her biri |
companion n.
|
|
313 |
General |
vücudu yapışık doğan ikiz kardeşlerden her biri |
conjoined twin n.
|
|
314 |
General |
(biri, bir şey ile) uğraşma |
disposition n.
|
|
315 |
General |
günün aydınlık döneminin on ikide biri |
inch [dialect] n.
|
|
316 |
General |
çift kanatlı kapının kanatlarından her biri |
batwing n.
|
|
317 |
General |
takımın ortak kaptanlarından her biri |
co-captain n.
|
|
318 |
General |
belirli bir desenin kumaş, duvar kağıdı gibi üzerine basıldığı birkaç farklı renk kombinasyonundan her biri |
colorway n.
|
|
319 |
General |
uygun biri atanana kadar makamı başka birinin tutması |
commendam n.
|
|
320 |
General |
deniz kabuğunun birden fazla küçük boşluğu veya bölmesinden biri |
concameration n.
|
|
321 |
General |
izci kız aktivitelerinin yedi bölümünden biri |
craft n.
|
|
322 |
General |
on iki parçadan her biri |
duodecimal n.
|
|
323 |
General |
böceğe ait eşlenik yapılardan her biri |
paramere n.
|
|
324 |
General |
iskoç ve britonik halklardan eski olup kelt olmayan halklardan biri |
pict n.
|
|
325 |
General |
litrenin dörtte biri |
cup n.
|
|
326 |
General |
beş para etmez biri |
a bad lot n.
|
|
327 |
General |
yayınlarda birbirinin devamı olan parçaların her biri |
continuation n.
|
|
328 |
General |
biri için ortaya konan çaba |
favors n.
|
|
329 |
General |
biri için ortaya konan çaba |
favours n.
|
|
330 |
General |
(ölümcül günahlardan biri olarak) başkasının başarısına kin besleme |
invidia n.
|
|
331 |
General |
paracelsus'un okült felsefesinde elementlerinden biri ateş olan varlık |
salamander n.
|
|
332 |
General |
kırk eşit parçadan biri |
fortieth n.
|
|
333 |
General |
bir keşif yapmış olan birden fazla kişiden her biri |
co-discoverer n.
|
|
334 |
General |
aynı unvan, hak veya mülkiyete eş zamanlı sahip olanların her biri |
coholder n.
|
|
335 |
General |
aynı vakayı gösteren birkaç semptomdan her biri |
coindication n.
|
|
336 |
General |
birbirine zıt olan bir çift şeyden her biri |
contrary n.
|
|
337 |
General |
disk iteleme oyununda kullanılan ahşap disklerden her biri |
disc [uk] n.
|
|
338 |
General |
disk iteleme oyununda kullanılan ahşap disklerden her biri |
disk [us] n.
|
|
339 |
General |
dallanan veya ayrılan parçalardan biri |
divarication n.
|
|
340 |
General |
beş eşit parçadan biri |
fifth n.
|
|
341 |
General |
bir galonun beşte biri |
fifth n.
|
|
342 |
General |
elli eşit parçadan biri |
fiftieth n.
|
|
343 |
General |
elli beş eşit parçadan biri |
fifty-fifth n.
|
|
344 |
General |
ipek telinin birbirini takip eden iki özünden herhangi biri |
filament n.
|
|
345 |
General |
birbirine açılan iki oda arasındaki sürme kapı çiftinden her biri |
folding door n.
|
|
346 |
General |
nasyonal sosyalistlerin almanya'yı böldüğü 20 parti bölgesinden biri |
gau n.
|
|
347 |
General |
serviksin iç (uterus) veya dış ucundan (vajina) her biri |
os n.
|
|
348 |
General |
eskiden italya'nın campania bölgesinde yaşayan halklardan biri |
oscan n.
|
|
349 |
General |
biri için yolu açan kimse |
outrider n.
|
|
350 |
General |
benzer birimlerden her biri |
part n.
|
|
351 |
General |
karmaşık vibrasyonlarla elde dilen tonlardan biri |
partial n.
|
|
352 |
General |
fit karenin on ikide biri |
prime n.
|
|
353 |
General |
britanya hindistan'ının üç büyük bölümünden her biri |
presidency n.
|
|
354 |
General |
leeward adaları'ndaki ingiliz kolonisinin dört veya beş eski bölümünden biri |
presidency n.
|
|
355 |
General |
makastaki bıçaklardan her biri |
scissor [rare] n.
|
|
356 |
General |
çin dominosunda kullanımı opsiyonel olan sekiz taştan her biri |
season n.
|
|
357 |
General |
biri veya bir şey ile kendini tanımlama |
self-identification n.
|
|
358 |
General |
samoa'nın standart para biriminin yüzde biri |
sene n.
|
|
359 |
General |
estonya kronunun yüzde biri değerinde olan eski bir madeni para |
sent n.
|
|
360 |
General |
eskiden losotho'da kullanılan ve lotinin yüzde biri değerinde olan eski bir madeni para |
sente n.
|
|
361 |
General |
septilyon eş parçadan biri |
septillionth n.
|
|
362 |
General |
sıradaki kişilerden biri |
sequent [obsolete] n.
|
|
363 |
General |
iktidarın izni üzerine parlamento kamaralarına katılan ve kuralları uygulayan iki memurdan her biri |
sergeant n.
|
|
364 |
General |
makasın tutma halkaları ile sapların birleşme noktası arasındaki bölümlerden her biri |
shank n.
|
|
365 |
General |
ayrılmaz eşlerden her biri |
siamese twin n.
|
|
366 |
General |
yakından ilişkili unsurların her biri |
siamese twin n.
|
|
367 |
General |
biri ile ilişkili kadın |
sister n.
|
|
368 |
General |
on altı eşit parçadan her biri |
sixteenth n.
|
|
369 |
General |
bir şeye ait kırk sekiz eş parçadan biri |
forty-eighth n.
|
|
370 |
General |
bir şeye ait kırk beş eş parçadan biri |
forty-fifth n.
|
|
371 |
General |
bir şeye ait kırk bir eş parçadan biri |
forty-first n.
|
|
372 |
General |
bir şeye ait kırk dört eş parçadan biri |
forty-fourth n.
|
|
373 |
General |
bir şeye ait kırk dokuz eş parçadan biri |
forty-ninth n.
|
|
374 |
General |
bir şeye ait kırk iki eş parçadan biri |
forty-second n.
|
|
375 |
General |
bir şeye ait kırk yedi eş parçadan biri |
forty-seventh n.
|
|
376 |
General |
bir şeye ait kırk altı eş parçadan biri |
forty-sixth n.
|
|
377 |
General |
bir şeye ait kırk üç eş parçadan biri |
forty-third n.
|
|
378 |
General |
aynı anda doğan dört çocuktan biri |
fourling n.
|
|
379 |
General |
on dört eş parçadan biri |
fourteenth n.
|
|
380 |
General |
dört eşit parçadan biri |
fourth n.
|
|
381 |
General |
altı eşit parçadan biri |
sixth n.
|
|
382 |
General |
altmış eşit parçadan biri |
sixtieth n.
|
|
383 |
General |
altmış beş eşit parçadan biri |
sixty-fifth n.
|
|
384 |
General |
altmış dört eşit parçadan biri |
sixty-fourth n.
|
|
385 |
General |
16. yüzyılda lutherci hareketi destekleyen alman prenslerinden biri |
protestant n.
|
|
386 |
General |
kanada'nın 10 ana siyasi biriminden her biri |
province n.
|
|
387 |
General |
aristoteles'in deniz kestanesi fenerinin beş büyük dikey bölümünden her biri |
pyramid n.
|
|
388 |
General |
erkek geyiğin başındaki dalcıklardan her biri |
spilter n.
|
|
389 |
General |
kurmaylık makamını temsil eden beş çizgiden her biri |
staff line n.
|
|
390 |
General |
(tereyağı veya margarin) dört eşit parçadan biri |
stick n.
|
|
391 |
General |
adamın biri |
street n.
|
|
392 |
General |
kutsal üçleme unsurlarından biri |
subsistence n.
|
|
393 |
General |
(sevilen biri) ölüm |
loss n.
|
|
394 |
General |
hazırlamak (bir şeyi biri için) |
mean for v.
|
|
395 |
General |
biri için iyi şeyler söylemek |
put in a good word for someone v.
|
|
396 |
General |
biri için olumsuz bir puan olmak |
speak ill for v.
|
|
397 |
General |
biri gibi davranmak |
take after v.
|
|
398 |
General |
biri hakkında görüş sahibi olmak |
hold view of someone v.
|
|
399 |
General |
gruptan biri sayılmak |
rank v.
|
|
400 |
General |
biri iki görmek |
see double v.
|
|
401 |
General |
kendi kurduğu düzenden pek şaşmayan biri olmak |
be set in one's ways v.
|
|
402 |
General |
adaylardan biri olmak |
be in the running v.
|
|
403 |
General |
biri lehine yürürlüğe girmek |
enure to the benefit of somebody v.
|
|
404 |
General |
bir şeyi biri için imkansız hale getirmek |
place something out of someone 's reach v.
|
|
405 |
General |
aklı başında biri olmak |
have a good head on one's shoulders v.
|
|
406 |
General |
biri için yer açmak |
make room for someone v.
|
|
407 |
General |
satılık bir şey biri için ayrılmak |
be spoken for v.
|
|
408 |
General |
yapmak (bir şeyi biri için) |
mean for v.
|
|
409 |
General |
aklı başında biri olmak |
have one's head screwed on right v.
|
|
410 |
General |
tarafından nefret edilen biri olmak |
be anathema to v.
|
|
411 |
General |
bir şeyi tamir etmeye çalışmak (tamirci olmayan biri) |
tinker v.
|
|
412 |
General |
biri eskiden sahip olduğu para ve prestijini kaybetmek |
come down in the world v.
|
|
413 |
General |
biri için olumlu bir puan olmak |
speak well for v.
|
|
414 |
General |
biri tarafından hayal kırıklığına uğratılmak |
be disappointed in someone v.
|
|
415 |
General |
en çok başarı kazanan biri olmak (bir konuda) |
run away with v.
|
|
416 |
General |
biri için otelde rezervasyon yapmak |
book someone into a hotel v.
|
|
417 |
General |
önemli biri çıkmak (bir yerden/aileden) |
throw up v.
|
|
418 |
General |
biri bağırdığında ona bağırarak karşılık vermek |
yell back v.
|
|
419 |
General |
biri ile sıcak temas sağlamak |
establish close contact with someone v.
|
|
420 |
General |
biri hakkında olumlu şeyler söylemek |
put in a good word (for someone) v.
|
|
421 |
General |
bitkilerden iyi anlayan biri olmak |
be a green thumb v.
|
|
422 |
General |
bitkilerden iyi anlayan biri olmak |
have a green thumb v.
|
|
423 |
General |
bitkileri iyi yetiştirebilen biri olmak |
have a green thumb v.
|
|
424 |
General |
bitkileri iyi yetiştirebilen biri olmak |
be a green thumb v.
|
|
425 |
General |
biri hakkında yalan söylemek |
lie about someone v.
|
|
426 |
General |
biri kadar başarılı olmaya çalışmak |
emulate v.
|
|
427 |
General |
-den biri sayılmak |
rate among v.
|
|
428 |
General |
-in nasıl bir biri olduğunu anlamak |
size up v.
|
|
429 |
General |
aklı başında biri olmak |
have one's head screwed on the right way v.
|
|
430 |
General |
biri adına hareket etmek |
act for somebody v.
|
|
431 |
General |
biri adına yapmak |
act for somebody v.
|
|
432 |
General |
biri kendi çapında bir ... olmak |
be something of a v.
|
|
433 |
General |
biri kendi çapında bir ... olmak |
be somewhat of a v.
|
|
434 |
General |
mal mülk sahibi biri olmak |
be a man of property v.
|
|
435 |
General |
iyi biri olmak |
be a good person v.
|
|
436 |
General |
biri için kötü konuşmak |
badmouth v.
|
|
437 |
General |
-den biri olmak |
be one of the v.
|
|
438 |
General |
başka biri olup çıkmak |
be a whole other person v.
|
|
439 |
General |
birini biri ile nişanlamak |
engage someone to someone v.
|
|
440 |
General |
birini biri ile nişanlamak |
betroth someone to someone v.
|
|
441 |
General |
gözü kara biri olmak |
have an intrepid spirit v.
|
|
442 |
General |
biri için muhbirlik yapmak |
snitch for someone v.
|
|
443 |
General |
biri hakkında küçük bir araştırma yapmak |
do a little research about someone v.
|
|
444 |
General |
biri hakkında ufak bir araştırma yapmak |
do a little research about someone v.
|
|
445 |
General |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know very little about someone v.
|
|
446 |
General |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know little about someone v.
|
|
447 |
General |
(biri hakkında) nihai kararı vermek |
place a final judgement on someone v.
|
|
448 |
General |
kesin hüküm vermek (biri hakkında) |
place a final judgement on someone v.
|
|
449 |
General |
biri için özel bir şeyler hissetmek |
feel something special for someone v.
|
|
450 |
General |
başka biri olmayı dilemek |
wish to be someone else v.
|
|
451 |
General |
biri için şahitlik yapmak |
testify for someone v.
|
|
452 |
General |
birinin yerine başka biri gelmek |
be succeeded by v.
|
|
453 |
General |
biri için mutlu olmak |
be pleased for someone v.
|
|
454 |
General |
başka biri gibi olmak istemek |
want to be like someone else v.
|
|
455 |
General |
tanınan/tanınmış/ünlü biri olmak |
become a celebrity figure v.
|
|
456 |
General |
biri için durmak |
stop for someone v.
|
|
457 |
General |
biri hakkında suç duyurusunda bulunmak |
file a criminal complaint against someone v.
|
|
458 |
General |
biri aleyhinde yasal takibat başlatmak |
initiate legal proceedings against somebody v.
|
|
459 |
General |
biri aleyhinde yasal takibat başlatmak |
start legal proceedings against somebody v.
|
|
460 |
General |
biri ile telefonda olmak (görüşmek) |
be on the phone to someone v.
|
|
461 |
General |
biri hakkında yazmak |
write about someone v.
|
|
462 |
General |
I have kalıbının eski dilde söylenişlerinden biri |
chave [obsolete] v.
|
|
463 |
General |
biri şeyin hakkından, üstesinden gelmek |
deal with something v.
|
|
464 |
General |
orijinal sayının onda biri kadar azaltmak |
tithe [obsolete] v.
|
|
465 |
General |
biri çalışırken biri dinlenmek |
ride and tie v.
|
|
466 |
General |
(biri/bir şey için) mezar olmak |
entomb v.
|
|
467 |
General |
biri sayesinde gözü açılmak |
be disillusioned by someone v.
|
|
468 |
General |
(biri) adına vaaz vermek |
witness v.
|
|
469 |
General |
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak |
be disappointed at someone or something v.
|
|
470 |
General |
biri/bir şey karşısında hüsrana uğramak |
be disappointed at someone or something v.
|
|
471 |
General |
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak |
be disappointed in someone or something v.
|
|
472 |
General |
biri/bir şey karşısında hüsrana uğramak |
be disappointed in someone or something v.
|
|
473 |
General |
(biri tarafından) yenilmemek |
hold v.
|
|
474 |
General |
biri için saklamak |
hold on v.
|
|
475 |
General |
anlaşması kolay biri olmak |
honey v.
|
|
476 |
General |
yerine daha yüksek rütbeden biri oturacağı için (birini) oturduğu koltuktan kaldırmak |
bump v.
|
|
477 |
General |
başka biri gibi giydirmek |
guise v.
|
|
478 |
General |
(kendini) başka biri ile özdeşleştirmek |
identify (with) v.
|
|
479 |
General |
kendinden üstün biri ile evlenmek |
overmatch v.
|
|
480 |
General |
üst sınıftan biri ile evlenmek |
overmatch v.
|
|
481 |
General |
önemli biri gibi giydirmek |
clothe v.
|
|
482 |
General |
(biri için) pezevenklik yapmak |
pimp v.
|
|
483 |
General |
(önemli biri) yaşadığı dönemde yıldızı parlamak |
floruit v.
|
|
484 |
General |
biri sayılmak |
rank v.
|
|
485 |
General |
den biri olmak |
rank v.
|
|
486 |
General |
bunlardan herhangi biri |
any these adj.
|
|
487 |
General |
duygularına kolaylıkla kapılan (biri) |
susceptible adj.
|
|
488 |
General |
başka biri gibi olmak isteyen |
wannabe adj.
|
|
489 |
General |
biri tarafından manipüle edilmiş |
jockeyed adj.
|
|
490 |
General |
ayak parmaklarından biri ya da birkaçının eksik olması |
toeless adj.
|
|
491 |
General |
on biri |
eleventh adj.
|
|
492 |
General |
daha güçlü biri tarafından yenilgiye uğramış |
outmuscled adj.
|
|
493 |
General |
biri tarafından hararetle tavsiye edilen |
well recommended adj.
|
|
494 |
General |
biri ya da bir şey için kullanışlı |
useful for adj.
|
|
495 |
General |
(bir şeyin) binde biri olan |
thousandth adj.
|
|
496 |
General |
doğuda yaşayan biri ile ilgili |
easterling adj.
|
|
497 |
General |
doğulu biri ile alakalı |
easterling adj.
|
|
498 |
General |
yetkili biri tarafından onaylanmamış (plan) |
uncleared adj.
|
|
499 |
General |
asil birinin alt sınıftan biri ile evlenmesi ile ilgili |
left-handed adj.
|
|
500 |
General |
ebeveynlerinden biri ortak olan |
half-blooded adj.
|
|