dealing - Turkish English Dictionary

dealing

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "dealing" in Turkish English Dictionary : 13 result(s)

English Turkish
General
dealing n. dağıtma
Tom cut the cards and started dealing.
Tom kartları kesti ve dağıtmaya başladı.

More Sentences
dealing n. ilişki
I have the impression that the reference you make is to the packet dealing with financial services.
Bahsettiğiniz referansın mali hizmetlerle ilgili pakete ilişkin olduğu izlenimini edindim.

More Sentences
dealing n. uğraşma
Of course we are dealing here with competition between ports.
Tabii ki burada limanlar arasındaki rekabetle uğraşıyoruz.

More Sentences
dealing n. ticaret
Perhaps in the modern age such markets are no longer the best way of dealing with the trade in animals.
Belki de modern çağda bu tür pazarlar artık hayvan ticaretiyle başa çıkmanın en iyi yolu değildir.

More Sentences
Trade/Economic
dealing n. ticaret
We have had problems along these lines with previous directives dealing specifically with trafficking.
Özellikle insan ticaretini ele alan önceki direktiflerde bu doğrultuda sorunlar yaşadık.

More Sentences
General
dealing n. yaklaşım
dealing n. alışveriş
dealing n.
dealing n. davranış
dealing n. muamele
Trade/Economic
dealing n. alışveriş
dealing n.
dealing n. ticari işlem

Meanings of "dealing" with other terms in English Turkish Dictionary : 60 result(s)

English Turkish
Common Usage
dealing with n. ilgilenme
They are showing cowardice and a lack of courage in dealing with this particular issue.
Bu konuyla ilgilenirken korkaklık ve cesaret eksikliği gösteriyorlar.

More Sentences
General
dealing with n. ile ilgilenme
The interior ministry has a department dealing with minorities.
İçişleri Bakanlığında, azınlıklar ile ilgilenen bir daire vardır.

More Sentences
double-dealing n. ikiyüzlülük
It is too early to say whether President Bush will choose double-dealing or inconsistency.
Başkan Bush'un ikiyüzlülüğü mü yoksa tutarsızlığı mı seçeceğini söylemek için henüz çok erken.

More Sentences
Colloquial
dealing drugs expr. uyuşturucu ticareti
Did you know Tom was dealing drugs?
Tom'un uyuşturucu ticareti yaptığını biliyor muydun?

More Sentences
General
wheeling and dealing n. üçkağıt
cattle dealing n. hayvancılık
dealing own account n. kendi hesabına işlem yapma
fraudulent dealing n. batakçılık
plain dealing n. açık davranma
dealing ways n. başa çıkma yolları
double dealing n. ikiyüzlülük
drug dealing n. zehir tacirliği
double dealing n. iki yüzlülük
plain dealing n. dürüstlük
wheeling and dealing n. alavere dalavere
double-dealing n. dolandırıcılık
dealing with n. ile iştigal etme
wheeler-dealing n. entrika
wheeler-dealing n. üçkağıt
mode of dealing n. ilgilenme tarzı
art dealing n. sanat simsarlığı
the means of dealing with n. ile mücadele araçları
wheeler-dealing v. ilişkisi olmak
dealing justly adj. adil
double-dealing adj. ikiyüzlü
double-dealing adj. iki yüzlü
double-dealing adj. aldatıcı
double-dealing adj. sahte
double-dealing adj. acem kılıcı gibi
plain-dealing adj. açık
plain-dealing adj. açık davranan
double-dealing adj. dolandırıcı
double-dealing adj. yalancı
double-dealing adj. ahlaksız
double-dealing adj. hain
double-dealing adj. düzenbaz
double-dealing adj. şerefsiz
Speaking
we got no idea what we're dealing with here expr. neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz
you don't know who you're dealing with expr. kiminle uğraştığını bilmiyorsun
we don't know what we're dealing with here expr. neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz
Trade/Economic
dealing spread n. al-sat farkı
share dealing n. hisse senedi ticareti yapma/yapan kimse
share dealing n. hisse senedi alımı ve satımı yapma
share dealing n. hisse senedi ticareti
way of dealing n. işleri yönetme tarzı
dealing securities n. işlem gören menkul kıymetler
insider dealing n. içerden alıp satma
self-dealing n. kendi çıkarına işlem
self-dealing n. kendi yararına işlem
retail dealing n. perakendecilik
official dealing n. resmi işlem
exclusive dealing n. tek satış
insider dealing n. tüyo alarak alıp satma
Law
course of dealing n. sözleşmede tarafların kararlaştırmış oldukları önceki benzer şartları uygulayarak anlaşılmayan veya yorumlanması gereken hususları açıklığa kavuşturmaları
drug dealing n. uyuşturucu tacirliği
Politics
fair dealing n. dürüst iş yapma
Computer
dealing interface n. kullanıcı arayüzü
Geography
plain dealing n. louisiana eyaletinde yerleşim yeri
Card
dealing box n. faro oyunu kart dağıtma kutusu
Slang
drug dealing n. torbacılık