|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
en yüksek not |
a n.
|
|
His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
Yazdığı kompozisyon problemin sadece yüzeysel bir analizini içeriyordu, bu yüzden sınıftaki en yüksek notu alması onun için gerçek bir sürpriz oldu.
More Sentences
|
2 |
General |
en yüksek dağ |
the highest mountain n.
|
|
Mount Kilimanjaro is the highest mountain in Africa.
Kilimanjaro dağı, Afrika'nın en yüksek dağıdır.
More Sentences
|
3 |
General |
en yüksek standart |
the highest standard n.
|
|
We need the highest standards possible, and in that respect, this report has made substantial improvements.
Mümkün olan en yüksek standartlara ihtiyacımız var ve bu açıdan bu rapor önemli iyileştirmeler yapmıştır.
More Sentences
|
4 |
General |
en yüksek öncelik |
top priority n.
|
|
The case is being given top priority and will be resolved as soon as possible.
Davaya en yüksek öncelik verilmekte olup mümkün olan en kısa sürede çözüme kavuşturulacaktır.
More Sentences
|
5 |
General |
en yüksek seviye |
all time high n.
|
|
The number of jobless is at an all time high.
İşsiz sayısı tüm zamanların en yüksek seviyesinde.
More Sentences
|
6 |
General |
en yüksek nokta |
peak n.
|
|
The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Everest Dağı'nın zirvesi dünyanın en yüksek noktasıdır.
More Sentences
|
7 |
General |
bir şeyin değerlendirilmesinde kabul edilen en yüksek seviye veya fiyat |
cap n.
|
|
8 |
General |
en yüksek maaşlı |
top earner n.
|
|
9 |
General |
en yüksek standardın ifadesi |
deluxe n.
|
|
10 |
General |
en yüksek su seviyesi |
maximum water level n.
|
|
11 |
General |
en yüksek değer |
maximum value n.
|
|
12 |
General |
izin verilen en yüksek basınç |
maximum permissible pressure n.
|
|
|
13 |
General |
iskambilde en yüksek dört beş koz |
honor n.
|
|
14 |
General |
en yüksek nokta |
culmination n.
|
|
15 |
General |
en yüksek aşama |
apogee n.
|
|
16 |
General |
en yüksek mahkemelerde dava görebilen avukat |
barrister n.
|
|
17 |
General |
en yüksek/iyi performans |
the highest performance n.
|
|
18 |
General |
en yüksek nokta |
height n.
|
|
19 |
General |
izin verilebilir en yüksek sıcaklık artışı |
maximum permissible temperature rise n.
|
|
20 |
General |
en yüksek düzey |
big time n.
|
|
21 |
General |
en yüksek mahkeme |
supreme court n.
|
|
22 |
General |
atmosferin en yüksek tabakası |
exosphere n.
|
|
23 |
General |
en yüksek sınıftan adam |
patrician n.
|
|
24 |
General |
everest'ten sonra dünyanın en yüksek dağı |
k2 n.
|
|
25 |
General |
en yüksek mevki |
pride of place n.
|
|
26 |
General |
en yüksek otorite |
supreme authority n.
|
|
27 |
General |
izin verilen en yüksek doz |
maximum permissible dose n.
|
|
28 |
General |
en yüksek otorite |
the last word n.
|
|
29 |
General |
isviçre alplerin en yüksek tepelerinden birisi |
matterhorn n.
|
|
30 |
General |
en yüksek talep |
demand peak n.
|
|
31 |
General |
denizin gel-git hareketlerinde kabarmasının vardığı en yüksek nokta |
high water n.
|
|
32 |
General |
en yüksek ücret |
maximum wage n.
|
|
33 |
General |
en yüksek teklif |
highest bid n.
|
|
34 |
General |
en yüksek sıcaklık |
highest temperature n.
|
|
35 |
General |
en yüksek ses |
descant n.
|
|
36 |
General |
iskambilde en yüksek dört beş koz |
honour n.
|
|
37 |
General |
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı |
millenium jant n.
|
|
38 |
General |
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı |
merlin entertainments london eye n.
|
|
39 |
General |
londra'da bulunan dünyanın en yüksek dönme dolabı |
london eye n.
|
|
40 |
General |
elde edilebilecek en yüksek derece |
ultima thule n.
|
|
41 |
General |
tolere edilebilen en yüksek sınır |
redline n.
|
|
42 |
General |
en yüksek nokta |
noon n.
|
|
43 |
General |
en yüksek nokta |
noontide n.
|
|
44 |
General |
en yüksek nokta |
tip-top n.
|
|
45 |
General |
en yüksek olma |
ultimacy n.
|
|
46 |
General |
izcilikte en yüksek sıralamaya sahip erkek izci |
king's scout [uk] n.
|
|
47 |
General |
en yüksek düzeydeki yetkinlik |
best n.
|
|
48 |
General |
en yüksek ilham |
best n.
|
|
49 |
General |
en yüksek başarı |
best n.
|
|
50 |
General |
sistemin başarısız olma veya sorun çıkarma olasılığı en yüksek parçası |
weakest link n.
|
|
51 |
General |
en yüksek düzeyde gelişim |
blow n.
|
|
52 |
General |
en yüksek nokta |
blow n.
|
|
|
53 |
General |
en yüksek puan |
max n.
|
|
54 |
General |
güvenlik için ödenen en yüksek ücret |
high n.
|
|
55 |
General |
erişilen en yüksek seviye |
high water n.
|
|
56 |
General |
en yüksek nokta |
hight n.
|
|
57 |
General |
bazı kart oyunlarında en yüksek puanlı kartlara sahip olan oyunculara verilen puan |
game n.
|
|
58 |
General |
en yüksek düzey iberyalı soyluların tavır ve hareketleri |
grandeeism n.
|
|
59 |
General |
bir alanda en yüksek başarılara imza atmış kimse |
grandmaster n.
|
|
60 |
General |
belirli şartla altında elde edilen en yüksek derece |
optimum n.
|
|
61 |
General |
budizm'de en yüksek rütbeli ikinci din adamı |
panchen lama n.
|
|
62 |
General |
en yüksek derece |
peak n.
|
|
63 |
General |
en yüksek gelişim noktası |
peak n.
|
|
64 |
General |
fiyatların en yüksek olduğu dönem |
peak n.
|
|
65 |
General |
(hedef vurmada) mümkün olan en yüksek puan |
possible n.
|
|
66 |
General |
bir yarışta alınabilecek en yüksek puan |
possible n.
|
|
67 |
General |
resmi olarak en yüksek rütbeye ulaşma |
coronation n.
|
|
68 |
General |
bir yerde en yüksek statülü aile |
ff (first family) n.
|
|
69 |
General |
bir yerdeki en yüksek statülü ailenin üyesi |
ff (first family) n.
|
|
70 |
General |
(elmas veya incide) en yüksek kalite |
first water n.
|
|
71 |
General |
(elmas veya incide) en yüksek saflık derecesi |
first water n.
|
|
72 |
General |
yüksek yapıların en üst noktasında uzun süre oturan kimse |
flagpole sitter n.
|
|
73 |
General |
en yüksek gelgit noktası |
flood n.
|
|
74 |
General |
roma katolik ve doğu ortodoks kiliselerinde en yüksek ruhban sınıfının üyesi |
priest n.
|
|
75 |
General |
en yüksek fiyat |
roof n.
|
|
76 |
General |
en yüksek derece/mertebe |
pitch n.
|
|
77 |
General |
en yüksek nokta |
solstice n.
|
|
78 |
General |
en yüksek nokta |
solstice n.
|
|
79 |
General |
en yüksek seviye |
stratosphere n.
|
|
80 |
General |
en yüksek mertebe |
supreme n.
|
|
81 |
General |
en yüksek güç |
supreme being n.
|
|
82 |
General |
en yüksek büyüklüğe çıkarmak |
maximize v.
|
|
83 |
General |
en yüksek noktaya varmak |
culminate v.
|
|
84 |
General |
en yüksek dereceye varmak |
climax v.
|
|
85 |
General |
en yüksek dereceyi elde etmek |
hit one's stride v.
|
|
86 |
General |
en yüksek hıza ulaşmak |
hit one's stride v.
|
|
87 |
General |
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
reach an all-time high v.
|
|
88 |
General |
tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmak |
reach all-time high v.
|
|
89 |
General |
tüm zamanların en yüksek seviyesinde seyretmek |
be at all-time high v.
|
|
90 |
General |
en yüksek bedeli ödemek |
pay the ultimate price v.
|
|
91 |
General |
matematik bölümünden en yüksek dereceyle mezun olmak |
be graduated in math with highest degree v.
|
|
92 |
General |
müşteri memnuniyetini en yüksek seviyeye çıkarmak |
maximize the customer satisfaction v.
|
|
93 |
General |
müşteri memnuniyetini en yüksek seviyeye çıkarmak |
have complete customer satisfaction v.
|
|
94 |
General |
rekor/en yüksek seviyede olmak |
hit record high v.
|
|
95 |
General |
en yüksek sesten şarkı söylemek |
descant v.
|
|
96 |
General |
en yüksek büyüklüğe çıkarmak |
maximise v.
|
|
97 |
General |
en yüksek oranı vermek |
maximize v.
|
|
98 |
General |
en yüksek oranı vermek |
maximise v.
|
|
99 |
General |
en yüksek mesafeyi kat etmek için yokuş aşağı inerken vitesi boşa almak gibi sürüş tekniklerini kullanmak |
hypermile v.
|
|
100 |
General |
en yüksek noktaya ulaşmak |
scale v.
|
|
101 |
General |
en yüksek rütbeli |
supreme adj.
|
|
102 |
General |
en yüksek mevkide/makamda olan |
ranking adj.
|
|
103 |
General |
en yüksek rütbede olan |
chief adj.
|
|
104 |
General |
en yüksek rütbeli |
ranking adj.
|
|
105 |
General |
en yüksek kalitede |
high-end adj.
|
|
106 |
General |
en yüksek oy alan |
highest rated adj.
|
|
107 |
General |
en yüksek puanlı |
highest rated adj.
|
|
108 |
General |
en yüksek oyu/puanı almış |
highest rated adj.
|
|
109 |
General |
tepe noktasında veya en yüksek noktada bulunan |
vertical adj.
|
|
110 |
General |
en yüksek kalitede |
blue-ribbon adj.
|
|
111 |
General |
gök cisminin ulaştığı en yüksek noktaya ait |
meridian adj.
|
|
112 |
General |
gök cisminin günlük hareketinde ulaştığı en yüksek noktadan geçen |
meridian adj.
|
|
113 |
General |
en yüksek derecede olan |
mortal adj.
|
|
114 |
General |
en yüksek olmayan |
off-peak adj.
|
|
115 |
General |
rakımı en yüksek olan |
culminant adj.
|
|
116 |
General |
en yüksek kalitede olan |
first-class adj.
|
|
117 |
General |
bilinen en yüksek hidratlı veya hidroksillenmiş formdaki bir asitten türetilmiş |
ortho adj.
|
|
118 |
General |
kredi notu en yüksek olan |
prime adj.
|
|
119 |
General |
en yüksek derecenin bir altı |
second-class adj.
|
|
120 |
General |
en yüksek hızla |
whip and spur adv.
|
|
121 |
General |
en yüksek vaziyette |
at the full adv.
|
|
122 |
General |
mesleğinde en yüksek derecede |
at the top of the tree adv.
|
|
123 |
General |
en yüksek mevkide |
at its height adv.
|
|
124 |
General |
en yüksek vaziyette bedir halinde |
at the full adv.
|
|
125 |
General |
en yüksek derecesinde |
at its zenith adv.
|
|
126 |
General |
en yüksek mevkide/tepesinde |
at its height adv.
|
|
127 |
General |
en yüksek veya yüksek oksidasyon halindeki bir element içeren anlamı veren ön ek |
per- pref.
|
|
128 |
General |
en yüksek hidratlı veya hidroksillenmiş formdaki asit anlamı veren ön ek |
ortho- pref.
|
|
129 |
General |
en yüksek valansa sahip anlamına gelen son ek |
-ic suf.
|
|
130 |
General |
en yüksek değere sahip anlamına gelen son ek |
-ic suf.
|
|
131 |
General |
en yüksek valansa sahip anlamına gelen son ek |
-ical suf.
|
|
132 |
General |
en yüksek değere sahip anlamına gelen son ek |
-ical suf.
|
|
Phrasals |
|
133 |
Phrasals |
(en yüksek) (seviyesine) ulaşmak |
top out at v.
|
|
134 |
Phrasals |
en yüksek sese geçirmek |
set to v.
|
|
Phrases |
|
135 |
Phrases |
herkes için en yüksek kademede bir yer/şans vardır |
there is always room at the top [us] expr.
|
|
Colloquial |
|
136 |
Colloquial |
en yüksek mevki |
pride of place n.
|
|
137 |
Colloquial |
ödenen en yüksek meblağ |
top dollar n.
|
|
138 |
Colloquial |
ödenen en yüksek tutar |
top dollar n.
|
|
139 |
Colloquial |
tüm zamanların en yüksek derecesi |
all-time n.
|
|
140 |
Colloquial |
en yüksek noktalar |
dizzy heights [uk] n.
|
|
141 |
Colloquial |
en yüksek noktalar |
dizzying heights n.
|
|
142 |
Colloquial |
en yüksek mevkideki kişi |
grand poobah n.
|
|
143 |
Colloquial |
en yüksek nokta |
high note n.
|
|
144 |
Colloquial |
avustralya'da, tasmanya'nın en yüksek dağı |
ossa n.
|
|
145 |
Colloquial |
en yüksek nokta |
skies n.
|
|
146 |
Colloquial |
tüm derslerden en yüksek notu alma |
straight a's n.
|
|
147 |
Colloquial |
tüm derslerden en yüksek notu almış/alan |
straight-a adj.
|
|
148 |
Colloquial |
(verilen) en yüksek miktar |
top dollar expr.
|
|
149 |
Colloquial |
en yüksek kalitede |
at its best expr.
|
|
150 |
Colloquial |
en yüksek standartta |
at its best expr.
|
|
Idioms |
|
151 |
Idioms |
en yüksek fiyat teklifi ile başlayıp aşağı doğru inen müzayede |
dutch auction n.
|
|
152 |
Idioms |
(verilen) en yüksek miktar |
top dollar n.
|
|
153 |
Idioms |
alanındaki en yüksek konum |
leading edge n.
|
|
154 |
Idioms |
alanındaki en yüksek teknoloji |
leading edge n.
|
|
155 |
Idioms |
alanındaki en yüksek uygulama/faaliyet |
leading edge n.
|
|
156 |
Idioms |
alanındaki en yüksek çalışma |
leading edge n.
|
|
157 |
Idioms |
en yüksek mertebedeki kişiler |
king or kaiser [old-fashioned] n.
|
|
158 |
Idioms |
en yüksek noktası |
high noon n.
|
|
159 |
Idioms |
en yüksek nokta |
coping stone n.
|
|
160 |
Idioms |
en yüksek düzey |
the big time n.
|
|
161 |
Idioms |
en yüksek teknolojide/seviyede |
bleeding edge n.
|
|
162 |
Idioms |
en yüksek teknoloji/seviye |
bleeding edge n.
|
|
163 |
Idioms |
en yüksek ölçü/ayar/miktar |
full whack n.
|
|
164 |
Idioms |
en yüksek lig/ligler |
major league n.
|
|
165 |
Idioms |
en yüksek lig/ligler |
major leagues n.
|
|
166 |
Idioms |
(bir şeyin) en yüksek noktası |
the height of (something) n.
|
|
167 |
Idioms |
en yüksek merciye müracaat etmek |
appeal to caesar v.
|
|
168 |
Idioms |
en yüksek makama başvurmak |
appeal to caesar v.
|
|
169 |
Idioms |
en yüksek fiyatı ödemek |
pay top dollar v.
|
|
170 |
Idioms |
en yüksek fiyata satmak |
charge top dollar v.
|
|
171 |
Idioms |
bir şeyin (kariyer/toplum vb) en yüksek basamağı olmak |
be the highest rung on the ladder v.
|
|
172 |
Idioms |
en yüksek pozisyonda olmak |
be at the top of the ladder v.
|
|
173 |
Idioms |
en yüksek noktaya gelmek |
come to a head v.
|
|
174 |
Idioms |
sınavdan en yüksek notu almak |
ace v.
|
|
175 |
Idioms |
(bir şeyi) en yüksek noktada bırakmak/bitirmek |
finish (something) on a high note v.
|
|
176 |
Idioms |
en yüksek hıza ulaşmak |
hit (one's) straps v.
|
|
177 |
Idioms |
en yüksek performansını yakalamak |
hit your straps v.
|
|
178 |
Idioms |
(birinden) en yüksek performansı almak |
get the most out of (someone) v.
|
|
179 |
Idioms |
(birinin) en yüksek performansını/potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlamak |
get the most out of (someone) v.
|
|
180 |
Idioms |
(bir şeyden) en yüksek yararı sağlamak/elde etmek |
get the most out of (something) v.
|
|
181 |
Idioms |
en yüksek hıza ulaşmak |
hit stride v.
|
|
182 |
Idioms |
en yüksek dereceyi elde etmek |
hit stride v.
|
|
183 |
Idioms |
birine/bir şeye en yüksek önemi/değeri vermek |
put somebody/something first v.
|
|
184 |
Idioms |
alanındaki en yüksek (konum, teknoloji, uygulama) |
leading edge adj.
|
|
185 |
Idioms |
en yüksek derecede |
of the highest magnitude adj.
|
|
186 |
Idioms |
piyasadaki maksimum/en yüksek rakamdan/fiyattan/değerden |
as much as the traffic will bear adv.
|
|
187 |
Idioms |
maksimum/en yüksek fiyattan/bedelden |
as much as the traffic will bear adv.
|
|
188 |
Idioms |
maksimum/en yüksek piyasa fiyatı üzerinden |
as much as the traffic will bear adv.
|
|
189 |
Idioms |
en çok/fazla/yüksek |
to beat all adv.
|
|
190 |
Idioms |
olabilecek en yüksek hızda/güçte |
flat out like a lizard drinking [australia] adv.
|
|
191 |
Idioms |
olabilecek en yüksek derecede/düzeyde |
to a fare-thee-well expr.
|
|
192 |
Idioms |
en yüksek noktada |
at the summit of (one's) success expr.
|
|
193 |
Idioms |
olabilecek en yüksek derecede |
as the day is long expr.
|
|
194 |
Idioms |
en yüksek miktarda |
at full strength expr.
|
|
195 |
Idioms |
en yüksek güçte/seviyede |
at full strength expr.
|
|
196 |
Idioms |
en yüksek seviyede |
at full stretch expr.
|
|
197 |
Idioms |
en yüksek seviyede |
at full throttle expr.
|
|
198 |
Idioms |
en yüksek seviyede |
full throttle expr.
|
|
199 |
Idioms |
en yüksek kalitede |
at one's best expr.
|
|
200 |
Idioms |
en yüksek standartta |
at one's best expr.
|
|
201 |
Idioms |
en yüksek statüde/statüden |
at the top of the ladder expr.
|
|
202 |
Idioms |
(bir şey) en yüksek miktarda/derecede bile olsa |
no amount of (something) expr.
|
|
203 |
Idioms |
en yüksek derecede/seviyede (bir şey) bile |
no amount of (something) expr.
|
|
204 |
Idioms |
en yüksek derecede/seviyede (bir şey) de olsa |
no amount of (something) expr.
|
|
Informal |
|
205 |
Informal |
en yüksek yetkiye sahip kişi |
supremo n.
|
|
Speaking |
|
206 |
Speaking |
en yüksek dağ hangisi? |
which is the highest mountain? expr.
|
|
207 |
Speaking |
öğretmenlikte yılda kazandığım en yüksek kazancın daha fazlasını şimdi bir ayda kazanıyorum |
I make more in a month now than I did in my best year as a teacher expr.
|
|
Trade/Economic |
|
208 |
Trade/Economic |
bir kimsenin çalışmayı tercih etmeyeceği en yüksek ve iş piyasasına girmeyi tercih edeceği en düşük ücret |
reservation wage n.
|
|
209 |
Trade/Economic |
bir hisse senedinin gelecekteki olası pay sayısı artışları dikkate alınarak en yüksek pay ayrıldıktan sonraki getirişi |
fully diluted earnings per share n.
|
|
210 |
Trade/Economic |
bir fabrikanın en yüksek üretim kapasitesi |
plant capacity n.
|
|
211 |
Trade/Economic |
bir menkul değerin ulaşabileceği en yüksek fiyat |
resistance level n.
|
|
212 |
Trade/Economic |
devletçe saptanmış en yüksek fiyat |
ceiling price n.
|
|
213 |
Trade/Economic |
en yüksek fiyat |
maximum price n.
|
|
214 |
Trade/Economic |
en yüksek ücret ile en düşük ücret arasındaki fark |
rate range n.
|
|
215 |
Trade/Economic |
en yüksek uygulama |
maximum performance n.
|
|
216 |
Trade/Economic |
en yüksek düzeye çıkarma |
maximization n.
|
|
217 |
Trade/Economic |
en yüksek teklifi veren kimse |
highest bidder n.
|
|
218 |
Trade/Economic |
en yüksek fiyat |
top price n.
|
|
219 |
Trade/Economic |
en yüksek fiyat |
ceiling price n.
|
|
220 |
Trade/Economic |
en yüksek düzeye çıkarma |
maximisation n.
|
|
221 |
Trade/Economic |
en yüksek fiyat |
class price n.
|
|
222 |
Trade/Economic |
en yüksek değer |
maximum value n.
|
|
223 |
Trade/Economic |
en yüksek değer |
high n.
|
|
224 |
Trade/Economic |
en yüksek fiyatlar |
record prices n.
|
|
225 |
Trade/Economic |
en yüksek toplam |
highest sum n.
|
|
226 |
Trade/Economic |
en yüksek fiyat |
ceiling n.
|
|
227 |
Trade/Economic |
en yüksek ücret |
maximum salary n.
|
|
228 |
Trade/Economic |
en yüksek fiyat |
highest bid n.
|
|
229 |
Trade/Economic |
fiyatların veya ekonomik faaliyetlerin en yüksek olduğu dönem |
all time high n.
|
|
230 |
Trade/Economic |
karı en yüksek düzeye çıkarma |
profit maximization n.
|
|
231 |
Trade/Economic |
kan en yüksek düzeye çıkartma ilkesi |
profit maximization rule n.
|
|
232 |
Trade/Economic |
olası en yüksek etkinlik |
optimum efficiency n.
|
|
233 |
Trade/Economic |
sigortalının sigortadan alabileceği en yüksek miktar |
coverage n.
|
|
234 |
Trade/Economic |
son 52 hafta içindeki en yüksek fiyat |
52 week high n.
|
|
235 |
Trade/Economic |
yasaya göre uygulanabilecek en yüksek faiz oranı |
interest ceiling n.
|
|
236 |
Trade/Economic |
1950'lerde abd'de federal reserve bank'ın bankaların ödeyebilecekleri en yüksek faizi belirlemek üzere getirdiği kısıtlama |
regulation q n.
|
|
237 |
Trade/Economic |
(ihalede) en yüksek fiyat veren |
highest bidder n.
|
|
238 |
Trade/Economic |
bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faiz |
highest interest rate applied to working capital loan by banks n.
|
|
239 |
Trade/Economic |
(en yoğun dönemde ödenen) yüksek ücret |
peak n.
|
|
240 |
Trade/Economic |
en yüksek düzeye çıkarmak |
maximize v.
|
|
241 |
Trade/Economic |
en yüksek düzeye çıkarmak |
maximise v.
|
|
242 |
Trade/Economic |
getiriyi olabilen en yüksek noktaya çıkartmak |
maximizing yield v.
|
|
Law |
|
243 |
Law |
en yüksek tutuklama oranı |
the highest arrest rate n.
|
|
244 |
Law |
en yüksek mahkeme |
court of last resort n.
|
|
245 |
Law |
en yüksek adalet görevlisi |
lord high chancellor n.
|
|
246 |
Law |
nypd'de özellikle silahlı bir çatışmada başarılı olmuş polislere verilen ikinci en yüksek onur madalyası |
combat cross n.
|
|
247 |
Law |
en yüksek ingiliz teamül hukuku mahkemesi |
kings bench n.
|
|
248 |
Law |
krallığın en yüksek mertebeli hukuk insanı olup yüksek mahkemenin başkanlığını yapan kimse |
lord high chancellor of england n.
|
|
249 |
Law |
açık artırmada en yüksek teklifi verenin daha iyi bir teklifte bulunamaması nedeniyle satışın bir sonraki en yüksek teklif yapana devri |
devolution [scotland] n.
|
|
Politics |
|
250 |
Politics |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesi |
regalism n.
|
|
251 |
Politics |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesini benimseyen kimse |
regalist n.
|
|
252 |
Politics |
alıcıdan gelen en yüksek teklif |
bid n.
|
|
253 |
Politics |
mahallin en yüksek mülki makamı |
local authority n.
|
|
254 |
Politics |
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevki |
king of arms n.
|
|
255 |
Politics |
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevkideki kimse |
king-at-arms n.
|
|
256 |
Politics |
ingiltere ve egemenliğindeki diğer krallıklarda arma verme yetkisi bulunan en yüksek mevkili kimsenin unvanı |
kings-of-arms n.
|
|
257 |
Politics |
şövalyelikte en yüksek rütbeyi gösteren bir nişan |
grand cross n.
|
|
258 |
Politics |
şövalyelikte en yüksek rütbeyi gösteren bir nişan takan kimse |
grand cross n.
|
|
259 |
Politics |
(eskiden) en yüksek rütbeli hollandalı memur |
grand pensionary n.
|
|
260 |
Politics |
merkezi hükümetin bölgesel hükümete en yüksek miktarda yetki devretmesine rağmen onun üzerindeki egemenliğini koruduğu bir düzenleme |
devo max n.
|
|
261 |
Politics |
en yüksek otorite |
circar [india] n.
|
|
262 |
Politics |
en yüksek otorite |
sircar [india] n.
|
|
263 |
Politics |
en yüksek otorite |
sirkar [india] n.
|
|
264 |
Politics |
(sovyetler birliği'nde) en yüksek yasama organının başkan liderliğindeki yürütme kurulu |
presidium n.
|
|
265 |
Politics |
gönülden geçen aday yerine kazanma şansı en yüksek olan kötünün iyisi adaya oy verme |
strategic voting n.
|
|
266 |
Politics |
gönülden geçen aday yerine kazanma şansı en yüksek olan kötünün iyisi adaya oy verme |
strategic voting n.
|
|
267 |
Politics |
britanya imparatorluk nişanı'nın en yüksek sınıfı |
gbe (grand cross of the british empire) abrev.
|
|
Insurance |
|
268 |
Insurance |
olası en yüksek zarar |
maximum possible loss n.
|
|
269 |
Insurance |
muhtemel en yüksek hasar |
pml (probable maximum loss) abrev.
|
|
Technical |
|
270 |
Technical |
bir şeyin en yüksek noktası |
peak n.
|
|
271 |
Technical |
bir şeyin en yüksek düzeyde olduğu dönem |
high tide n.
|
|
272 |
Technical |
en yüksek ses basıncı |
peak sound pressure n.
|
|
273 |
Technical |
en yüksek uçunum noktası |
maximum sublimation point n.
|
|
274 |
Technical |
en yüksek işletme basıncı |
maximum operating pressure n.
|
|
275 |
Technical |
en yüksek basınç |
maximum pressure n.
|
|
276 |
Technical |
en yüksek gerilim |
maximum stress n.
|
|
277 |
Technical |
en yüksek eritme hızı |
maximum melting rate n.
|
|
278 |
Technical |
en yüksek eğri |
maximum curve n.
|
|
279 |
Technical |
en yüksek su seviyesi |
top water level n.
|
|
280 |
Technical |
en yüksek sertlik |
maximum hardness n.
|
|
281 |
Technical |
en yüksek çalışma basıncı |
maximum working pressure n.
|
|
282 |
Technical |
erişilen en yüksek sıcaklık |
maximum temperature reached n.
|
|
283 |
Technical |
en yüksek sınır |
height n.
|
|
284 |
Technical |
en yüksek çıkış basıncı |
maximum outlet pressure n.
|
|
285 |
Technical |
en yüksek yoğunluklu düzlemler |
highest density planes n.
|
|
286 |
Technical |
en yüksek derece |
maximum n.
|
|
287 |
Technical |
en yüksek sıcaklık |
maximum temperature n.
|
|
288 |
Technical |
en yüksek nokta |
maximum point n.
|
|
289 |
Technical |
en yüksek tavan |
absolute ceiling n.
|
|
290 |
Technical |
en yüksek beta enerjisi |
maximum beta energy n.
|
|
291 |
Technical |
en yüksek verim |
maximum output n.
|
|
292 |
Technical |
en yüksek aktarım birimi |
maximum transfer unit n.
|
|
293 |
Technical |
en yüksek nokta |
tiptop n.
|
|
294 |
Technical |
en yüksek kalıntı düzeyi |
maximum residue level n.
|
|
295 |
Technical |
en yüksek istek süreci |
peak period n.
|
|
296 |
Technical |
en yüksek noktaya varma |
culmination n.
|
|
297 |
Technical |
en yüksek değer |
valence n.
|
|
298 |
Technical |
en yüksek nokta |
vertex n.
|
|
299 |
Technical |
en yüksek giriş gücü |
maximum input power n.
|
|
300 |
Technical |
en yüksek yoğunluk |
maximum density n.
|
|
301 |
Technical |
en yüksek nokta |
cime n.
|
|
302 |
Technical |
en yüksek değer |
peak value n.
|
|
303 |
Technical |
en yüksek nokta |
acme n.
|
|
304 |
Technical |
en yüksek gerinim |
maximum strain n.
|
|
305 |
Technical |
en yüksek kullanma sıcaklığı |
maximum use temperature n.
|
|
306 |
Technical |
en yüksek gerilme |
maximum stress n.
|
|
307 |
Technical |
en yüksek verim |
peak output n.
|
|
308 |
Technical |
en yüksek hız |
maximum travel speed n.
|
|
309 |
Technical |
en yüksek ses basıncı |
maximum sound pressure n.
|
|
310 |
Technical |
en yüksek dereceden düşüş |
bathos n.
|
|
311 |
Technical |
gelgitin en yüksek ve en alçak noktasını gösteren işaret |
tidemark n.
|
|
312 |
Technical |
izin verilen en yüksek doz |
maximum permissible dose n.
|
|
313 |
Technical |
izin verilebilir en yüksek sıcaklık artışı |
maximum permissible temperature rise n.
|
|
314 |
Technical |
izin verilen en yüksek basınç |
maximum permissible pressure n.
|
|
315 |
Technical |
yüksek fırının çapının en geniş kısmı |
belly n.
|
|
316 |
Technical |
iki çizginin kesiştiği en yüksek nokta |
vertices n.
|
|
317 |
Technical |
en yüksek fiyat |
handle n.
|
|
318 |
Technical |
en yüksek rakıma erişmek |
culminate v.
|
|
319 |
Technical |
en yüksek dereceye sahip olmak |
rank v.
|
|
320 |
Technical |
en yüksek noktada |
culminant adj.
|
|
321 |
Technical |
(elmas) renksiz ve en yüksek kalitede |
blue-white adj.
|
|
322 |
Technical |
en yüksek hidratlı veya hidroksillenmiş formdaki asit anlamı veren ön ek |
orth- pref.
|
|
Computer |
|
323 |
Computer |
en yüksek sınır |
maximum limit n.
|
|
324 |
Computer |
en yüksek kullanım |
usage peak n.
|
|
325 |
Computer |
en yüksek sayı |
maximum number n.
|
|
326 |
Computer |
en yüksek hız |
peak rate n.
|
|
327 |
Computer |
en yüksek verim |
peak output n.
|
|
328 |
Computer |
en yüksek hız |
highest speed n.
|
|
329 |
Computer |
en yüksek kayıt sayısı |
maxrecords n.
|
|
330 |
Computer |
en yüksek hız |
top speed n.
|
|
331 |
Computer |
en yüksek çözünürlük |
max resolution n.
|
|
332 |
Computer |
en yüksek değeri düzenler |
edit max n.
|
|
333 |
Computer |
en yüksek veri hızı |
peak data rate n.
|
|
334 |
Computer |
en yüksek hız |
maximum speed n.
|
|
335 |
Computer |
en yüksek bayt |
peak bytes n.
|
|
336 |
Computer |
en yüksek puan |
maximum points n.
|
|
337 |
Computer |
en yüksek kullanılabilir sıklık |
maximum usable frequency n.
|
|
338 |
Computer |
en yüksek bellek kullanımı |
peak mem usage n.
|
|
339 |
Computer |
izin verilen en yüksek sayı |
maximum allowed n.
|
|
340 |
Computer |
performansın en yüksek noktası |
peak performance n.
|
|
341 |
Computer |
toplam en yüksek hız |
total peak rate n.
|
|
342 |
Computer |
irc kanalında en yüksek yetkiye sahip kimse |
chop (channel operator) n.
|
|
343 |
Computer |
irc kanalında en yüksek yetkiye sahip kimse |
channel op n.
|
|
344 |
Computer |
diske alınabilen havuz en yüksek |
pool paged peak expr.
|
|
345 |
Computer |
en yüksek ırq/sn |
max irq per sec expr.
|
|
346 |
Computer |
en son yüksek |
last high expr.
|
|
Informatics |
|
347 |
Informatics |
en az 9000 byte büyüklüğünde yüksek boyutlu iletim birimi |
jumbo frame n.
|
|
348 |
Informatics |
en yüksek veri hızı |
maximum data rate n.
|
|
Telecom |
|
349 |
Telecom |
en yüksek veri hızı |
maximum data rate n.
|
|
Electric |
|
350 |
Electric |
en yüksek kullanılabilir sıklık |
maximum usable frequency n.
|
|
351 |
Electric |
en yüksek ekipman gerilimi |
highest voltage for equipment n.
|
|
Architecture |
|
352 |
Architecture |
kemerin en yüksek noktasında bulunan kilit taşı |
key n.
|
|
353 |
Architecture |
çatının en yüksek noktası |
roof peak n.
|
|
Construction |
|
354 |
Construction |
en yüksek dayanım |
ultimate strength n.
|
|
355 |
Construction |
en yüksek moment |
ultimate moment n.
|
|
356 |
Construction |
(şev) en yüksek eğim açılı bölüm |
ridge n.
|
|
357 |
Construction |
yüksek konut yapılanmasında en üst katın bir altındaki daire |
skyhome [australia] n.
|
|
Lighting |
|
358 |
Lighting |
en yüksek renk uyartıları |
optimal colour stimuli n.
|
|
Furniture |
|
359 |
Furniture |
oturma kısmı en yüksek noktası önde olan merkezdeki çıkıntılı bölümden her iki tarafa doğru alçalan sandalye |
saddle seat n.
|
|
Automotive |
|
360 |
Automotive |
birinci ve en yüksek vites arasındaki vitesler |
intermediate gear n.
|
|
361 |
Automotive |
en yüksek akış seviyesi |
peak flow n.
|
|
362 |
Automotive |
en yüksek motor devirleri |
peak revs n.
|
|
363 |
Automotive |
sistemin vakumu ile en yüksek fren kuvvetinin elde edildiği nokta |
vacuum runout point n.
|
|
Traffic |
|
364 |
Traffic |
en yüksek trafik |
peak traffic n.
|
|
365 |
Traffic |
en yüksek su seviyesi |
highest water level n.
|
|
Aeronautic |
|
366 |
Aeronautic |
füze yörüngesinin en yüksek noktası |
apogee n.
|
|
367 |
Aeronautic |
motorun en yüksek gücü |
intermediate rating n.
|
|
368 |
Aeronautic |
alçalma bölgesinde karar verilen en yüksek irtifa |
decision altitude n.
|
|
Marine |
|
369 |
Marine |
geminin yan tarafındaki en yüksek kaburgalar |
top-timbers n.
|
|
370 |
Marine |
en yüksek dalga |
extreme wave n.
|
|
371 |
Marine |
en yüksek güverte sinyalinin geminin maksimum sinaylinden düşük olması |
tumblehome n.
|
|
372 |
Marine |
gemilerde su hattı ile geminin en yüksek noktası arasında kalan dikey mesafe |
air-draft n.
|
|
373 |
Marine |
sandalın kenarının en yüksek ucu |
gunwhale n.
|
|
374 |
Marine |
gemilerde su hattı ile geminin en yüksek noktası arasında kalan dikey mesafe |
air-draught n.
|
|
375 |
Marine |
gemideki en yüksek seyir köprüsü |
monkey bridge n.
|
|
376 |
Marine |
yelkenle en yüksek hıza ulaşmak |
give large v.
|
|
Petrol |
|
377 |
Petrol |
dünya'nın tüm petrolünün en yüksek verimle çıkarılma seviyesine ulaştığı nokta |
hubbert's peak n.
|
|
Medical |
|
378 |
Medical |
en yüksek nokta |
peak n.
|
|
379 |
Medical |
en yüksek olasılıklı sayı |
most probable number n.
|
|
380 |
Medical |
en az üç gündür yüksek ateş |
high fever for at least three days n.
|
|
381 |
Medical |
en yüksek riski taşıyan hastalar |
patients at the highest risk n.
|
|
382 |
Medical |
en yüksek geçerli konsantrasyon |
maximum valid concentration n.
|
|
383 |
Medical |
ışının doku içindeki dağılımında en yüksek ışın dozu alan bölgeler |
hot flash n.
|
|
384 |
Medical |
ulaşılabilir en yüksek sağlık standardı |
highest attainable standard of health n.
|
|
385 |
Medical |
en yüksek değer |
not more than expr.
|
|
Anatomy |
|
386 |
Anatomy |
büyük trokanterin en yüksek noktası |
trochanterion n.
|
|
387 |
Anatomy |
büyük trokanterin en yüksek noktası |
trochanter point n.
|
|
388 |
Anatomy |
kafatasının en yüksek noktası |
vertex n.
|
|
Optics |
|
389 |
Optics |
düzeltilmiş en yüksek görme keskinliği |
best corrected visual acuity n.
|
|
Food Engineering |
|
390 |
Food Engineering |
en yüksek düzey |
maximum level n.
|
|
Math |
|
391 |
Math |
(polinom veya polinom denkleminde) en yüksek dereceli terimin bilinmeyenleri veya değişkenlerine ait üslerin toplamı |
degree n.
|
|
392 |
Math |
çok değişkenli fonksiyonun en yüksek ve en düşük değerlerini bulmak için kullanılan teknik |
optimization n.
|
|
393 |
Math |
çok değişkenli fonksiyonun en yüksek ve en düşük değerlerini bulmak için kullanılan teknik |
optimization n.
|
|
394 |
Math |
çok değişkenli fonksiyonun en yüksek ve en düşük değerlerini bulmak için kullanılan teknik |
optimisation n.
|
|
395 |
Math |
diferansiyel denklemde en yüksek dereceli türevin derecesi |
order n.
|
|
396 |
Math |
(fonksiyonun) en yüksek değerini bulmak |
maximize v.
|
|
397 |
Math |
(fonksiyonun) en yüksek değerini bulmak |
maximise v.
|
|
398 |
Math |
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek |
optimalise v.
|
|
399 |
Math |
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek |
optimalize v.
|
|
400 |
Math |
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek |
optimize v.
|
|
401 |
Math |
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek |
optimize v.
|
|
402 |
Math |
(fonksiyonun) en yüksek veya en düşük değerlerini belirlemek |
optimise v.
|
|
Statistics |
|
403 |
Statistics |
en yüksek sonsal yoğunluk aralıkları |
highest posteriori density intervals n.
|
|
Chemistry |
|
404 |
Chemistry |
en yüksek dereceli dönme ekseni |
highest order rotation axis n.
|
|
405 |
Chemistry |
en yüksek oksijen asidi ile ilgili |
hyperchloric adj.
|
|
406 |
Chemistry |
en yüksek veya nispeten yüksek oksidasyon halinde kimyasal bir element içeren |
per adj.
|
|
407 |
Chemistry |
en yüksek dolu moleküler orbital |
homo (highest occupied molecular orbital) abrev.
|
|
Biology |
|
408 |
Biology |
midye veya salyangoz kabuklarının en yüksek bölümünün oluşumu |
umbonation n.
|
|
Marine Biology |
|
409 |
Marine Biology |
en yüksek denge avı |
maximum equilibrium catch n.
|
|
410 |
Marine Biology |
en yüksek balıkçılık ölüm eşiği |
maximum fishing mortality threshold n.
|
|
411 |
Marine Biology |
en yüksek potansiyel ürün |
maximum potential yield n.
|
|
412 |
Marine Biology |
en yüksek denge avı |
maximum sustainable yield n.
|
|
413 |
Marine Biology |
en yüksek ekonomik icraat |
maximum economic performance n.
|
|
414 |
Marine Biology |
en yüksek sabit ürün |
maximum constant yield n.
|
|
415 |
Marine Biology |
sürekli en yüksek ürün |
maximum sustainable yield n.
|
|
416 |
Marine Biology |
sürdürülebilir en yüksek ürün |
maximum sustainable yield n.
|
|
417 |
Marine Biology |
midye veya salyangoz kabuklarının en yüksek bölümüne verilen ad |
umbo n.
|
|
Astronomy |
|
418 |
Astronomy |
ufuk ile kesişen eliptiklerin en yüksek noktası |
nonagesimal n.
|
|
419 |
Astronomy |
güneş sistemi'ndeki en yüksek dağ |
olympus mons n.
|
|
420 |
Astronomy |
en yüksek etkisini uygulayan (gezegen) |
exaltate adj.
|
|
421 |
Astronomy |
ay ile aynı zamanda en yüksek noktaya çıkan (yıldız) |
moon-culminating adj.
|
|
Agriculture |
|
422 |
Agriculture |
türünün en iyisi olan, yüksek şeker içerikli sulu saplı şeker kamışı |
noble cane n.
|
|
Social Sciences |
|
423 |
Social Sciences |
geleneksel hint toplumunda en yüksek ikinci kasta mensup kimse |
kshatriya n.
|
|
424 |
Social Sciences |
gnostikler tarafından insanlığın bölündüğü üç sınıfın en yüksek mertebesinde olduğuna inanılan ruhani varlık |
pneumatic n.
|
|
Education |
|
425 |
Education |
yüksek öğretim kurumunun başında yer alan en üst mevkideki yönetici |
chancellor of a university n.
|
|
426 |
Education |
sınavdaki en yüksek not |
alpha [brit] n.
|
|
427 |
Education |
alman orta öğretim sistemindeki en yüksek lise diploması |
abitur n.
|
|
428 |
Education |
en yüksek puanı yapan sınıf |
highest-scoring class n.
|
|
429 |
Education |
(sınavda) en yüksek üçüncü not |
gamma n.
|
|
430 |
Education |
en yüksek onurla |
with highest honor expr.
|
|
431 |
Education |
en yüksek onurla |
with highest honour expr.
|
|
432 |
Education |
en yüksek onurla |
summa cum laude expr.
|
|
Literature |
|
433 |
Literature |
(bir şeyde) en yüksek başarı seviyesi |
comble [rare] n.
|
|
Linguistics |
|
434 |
Linguistics |
dil kavisinin en yüksek ve en alçak noktalarının tam ortasında boğumlanan (sesli harf) |
mid adj.
|
|
History |
|
435 |
History |
eski roma'da en yüksek kahinler sınıfının bir üyesi |
augur n.
|
|
436 |
History |
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevki |
king-of-arms n.
|
|
437 |
History |
hanedan armalarıyla ilgili devlet makamındaki en yüksek mevkili kimse |
king-of-arms n.
|
|
438 |
History |
(ingiltere'de hanedan arması devlet makamında bulunan) en yüksek mevkili ikinci kimse |
clarenceux n.
|
|
439 |
History |
(trent nehri'nin güneyini yönetme yetkisi olan) en yüksek mevkili kimse |
clarenceux king of arms [uk] n.
|
|
440 |
History |
(trent nehri'nin güneyini yönetme yetkisi olan) en yüksek mevkili kimse |
clarencieux king of arms [uk] n.
|
|
441 |
History |
(trent nehri'nin güneyini yönetme yetkisi olan) en yüksek mevkili kimse |
clarencieux n.
|
|
442 |
History |
(roma cumhuriyeti'nde) bir yıllığına seçilen en yüksek yetkiye sahip iki yöneticiden biri |
consul n.
|
|
443 |
History |
(roma cumhuriyeti'nde) bir yıllığına seçilen en yüksek yetkiye sahip iki yöneticiye ait veya ilişkili |
consular adj.
|
|
444 |
History |
(roma cumhuriyeti'nde) bir yıllığına seçilen en yüksek yetkiye sahip iki yöneticinin görev yaptıkları döneme ait veya ilişkili |
consular adj.
|
|
445 |
History |
(antik roma'da) en yüksek makama sahip olan |
curule adj.
|
|
Religious |
|
446 |
Religious |
budist rahiplerin (lama) hiyerarşisinde en yüksek rütbeli baş rahip |
the grand lama n.
|
|
447 |
Religious |
budizm'de en yüksek mertebeye ulaşmış kimse |
bodhisat n.
|
|
448 |
Religious |
(musevilik) en yüksek rahibin giydiği on iki değerli taşla bezenmiş bir giysi |
breastplate n.
|
|
449 |
Religious |
cemaatin en yüksek organ sayıldığı kilisenin üyesi |
congregational n.
|
|
450 |
Religious |
cemaatin en yüksek organ sayıldığı kilise yönetim türü |
congregational church n.
|
|
451 |
Religious |
cemaatin en yüksek organ sayıldığı kilisenin üyesi |
congregationalist n.
|
|
452 |
Religious |
en yüksek piskopos olarak papanın yargı yetkisi |
primacy n.
|
|
453 |
Religious |
tüm sosyal kurumların yurttaşların en yüksek çıkarı için var olduğunu öne süren sosyal bir ilke |
subsidiarity n.
|
|
454 |
Religious |
eski inanışa göre ateşten veya ışıktan olduğu düşünülen en yüksek gök tabakası |
empyrean adj.
|
|
455 |
Religious |
en yüksek gök tabakasıyla ilgili |
empyrean adj.
|
|
Philosophy |
|
456 |
Philosophy |
en yüksek mutluluk ilkesi |
greatest happiness principle n.
|
|
457 |
Philosophy |
en yüksek mutluluk ilkesi |
utility principle n.
|
|
458 |
Philosophy |
(taoculuk) insanlığın ulaşabileceği en yüksek tanrısal hale ulaşmış olan |
immortal n.
|
|
459 |
Philosophy |
(aristo felsefesinde) dairesel hareketini doğrudan tanrıdan alan en yüksek fiziksel küre |
primum mobile n.
|
|
Environment |
|
460 |
Environment |
en yüksek ve en iyi kullanım |
highest and best use n.
|
|
461 |
Environment |
en yüksek gel-git seviyesi |
highest tidal level n.
|
|
462 |
Environment |
en yüksek su seviyesi |
flood mark n.
|
|
463 |
Environment |
suyun ulaştığı en yüksek nokta |
flood mark n.
|
|
Geography |
|
464 |
Geography |
380 metre yüksekliğiyle kanada'nın en yüksek şelalesi |
takakkaw n.
|
|
465 |
Geography |
381 metre yüksekliğiyle kanada'nın en yüksek şelalesi |
takakkaw falls n.
|
|
466 |
Geography |
irlanda'nın en yüksek dağı |
carrantuohill n.
|
|
467 |
Geography |
irlanda'nın en yüksek dağı |
carrauntoohill n.
|
|
468 |
Geography |
Her meridyen üzerindeki ortalama en yüksek sıcaklığa sahip noktadan geçen hayali çizgi |
thermal equator n.
|
|
469 |
Geography |
gelgitin en yüksek ve en alçak noktasını gösteren işaret |
tide line n.
|
|
470 |
Geography |
filipinler'in en yüksek dağı olan aktif yanardağ |
apo n.
|
|
471 |
Geography |
serbest elektron yoğunluğunun en yüksek olduğu iyonosferin en yüksek tabakası |
appleton layer n.
|
|
472 |
Geography |
serbest elektron yoğunluğunun en yüksek olduğu iyonosferin en yüksek tabakası |
f region n.
|
|
473 |
Geography |
serbest elektron yoğunluğunun en yüksek olduğu iyonosferin en yüksek tabakası |
f layer n.
|
|
474 |
Geography |
borneo adası'nın en yüksek zirvesi |
kinabalu n.
|
|
475 |
Geography |
abd'nin utah eyaletinin kuzeydoğusunda yer alan uinta dağları'nın en yüksek zirvesi |
kings peak n.
|
|
476 |
Geography |
etiyopya'nın en yüksek dağı |
ras dejen n.
|
|
477 |
Geography |
etiyopya'nın en yüksek dağı |
ras dashen n.
|
|
478 |
Geography |
etiyopya'nın en yüksek dağı |
ras dashan n.
|
|
479 |
Geography |
büyük britanya'nın en yüksek dağı |
ben nevis n.
|
|
480 |
Geography |
yeni galler bölgesinin güneydoğusunda bulunan avustralya'nın en yüksek dağı |
kosciusko n.
|
|
481 |
Geography |
yeni galler bölgesinin güneydoğusunda bulunan avustralya'nın en yüksek dağı |
kosciuszko n.
|
|
482 |
Geography |
yeni galler bölgesinin güneydoğusunda bulunan avustralya'nın en yüksek dağı |
kosciuszko mount n.
|
|
483 |
Geography |
alplerin en yüksek zirvesi |
mont blanc n.
|
|
484 |
Geography |
kuzey-orta vermont'ta yer alan green sıradağı'nın en yüksek zirvesi |
mansfield mount n.
|
|
485 |
Geography |
new york eyaletinin kuzeydoğusu kesimindeki adirondack dağları'nda yer alan, eyaletinin en yüksek zirvesi |
marcy n.
|
|
486 |
Geography |
new york eyaletinin kuzeydoğusu kesimindeki adirondack dağları'nda yer alan, eyaletinin en yüksek zirvesi |
marcy mount n.
|
|
487 |
Geography |
kuzeydoğu italya'da yer alan dolomit dağları'nın en yüksek zirvesi |
marmolada n.
|
|
488 |
Geography |
lübnan'ın kuzeyinde yer alan ülkenin en yüksek zirvesi |
qurnet es sauda n.
|
|
489 |
Geography |
hawaii adalarında, mauna loa'nın kuzeyinde yer alan ve takımadanın en yüksek zirvesi olan aktif bir yanardağ |
mauna kea n.
|
|
490 |
Geography |
orta alaska'daki alaska sıradağları'nın denali ulusal parkı ve koruma bölgesi'nde yer alan ve kuzey amerika'nın en yüksek zirvesi olma özelliğini taşıyan dağ |
mckinley n.
|
|
491 |
Geography |
orta alaska'daki alaska sıradağları'nın denali ulusal parkı ve koruma bölgesi'nde yer alan ve kuzey amerika'nın en yüksek zirvesi olma özelliğini taşıyan dağ |
mckinley mount n.
|
|
492 |
Geography |
orta alaska'daki alaska sıradağları'nın denali ulusal parkı ve koruma bölgesi'nde yer alan ve kuzey amerika'nın en yüksek zirvesi olma özelliğini taşıyan dağ |
denali n.
|
|
493 |
Geography |
nehrin en yüksek seviyesi |
high water n.
|
|
494 |
Geography |
gelgitte suyun ulaştığı en yüksek seviye |
highwater n.
|
|
495 |
Geography |
en yüksek seviyedeki su |
highwater n.
|
|
496 |
Geography |
en yüksek akış seviyesinde olan su |
highwater n.
|
|
497 |
Geography |
en yüksek seviyedeki su |
high-water n.
|
|
498 |
Geography |
en yüksek akış seviyesinde olan su |
high-water n.
|
|
499 |
Geography |
deniz, göl veya nehir kıyısında suyun en yüksek seviyeye ulaştığı çizgi |
high-water mark n.
|
|
500 |
Geography |
isviçre alplerin en yüksek tepelerinden biri |
mont cervin n.
|
|