lie - Turkish English Dictionary

lie

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "lie" in Turkish English Dictionary : 67 result(s)

English Turkish
Common Usage
lie n. yalan
She was sick and tired of all his lies.
Onun yalanlarından bıkmıştı.

More Sentences
lie v. yatmak
What are you doing lying on the floor?
Yerde yatmış ne yapıyorsun orada?

More Sentences
lie v. uzanmak
My head is spinning; I should lie down.
Başım dönüyor; uzanmam gerek.

More Sentences
lie v. yalan söylemek
The camera never lies, but filters can!
Kamera asla yalan söylemez, ama filtreler söyleyebilir!

More Sentences
General
lie n. yalan
The testimony of those North Koreans who have managed to escape has been rejected as lies.
Kaçmayı başaran Kuzey Korelilerin ifadeleri yalan olduğu gerekçesiyle reddedildi.

More Sentences
lie v. düşmek
The island lies to the west of Japan.
Ada Japonya'nın batısına düşüyor.

More Sentences
lie v. bulunmak
The examples are all quoted in a resolution which lies before us.
Örneklerin hepsi önümüzde bulunan bir önergede yer almaktadır.

More Sentences
lie v. yalan söylemek
I promised I would never lie to her.
Ona asla yalan söylemeyeceğime söz verdim.

More Sentences
lie v. olmak
We also believe it is not right for responsibility to lie with industry and not with the supervisors or national States.
Ayrıca sorumluluğun denetleyicilerde ya da ulusal devletlerde değil de endüstride olmasının doğru olmadığına inanıyoruz.

More Sentences
lie v. yalan konuşmak
Tom accused Mary of lying through her teeth.
Tom Mary'yi külliyen yalan konuşmakla suçladı.

More Sentences
lie v. kalmak
That lies upon their conscience.
Bu onların vicdanına kalmış.

More Sentences
lie v. atmak
In particular, it would make sense to set up an investment agency that could lay the financial foundations for this.
Özellikle de bunun için mali temelleri atabilecek bir yatırım ajansının kurulması mantıklı olacaktır.

More Sentences
lie v. durmak
Have you seen my keys lying around somewhere?
Anahtarlarımı bir yerlerde dururken gördün mü?

More Sentences
lie v. uzanmak
Tom is lying on the sofa watching TV.
Tom TV izleyerek kanepede uzanıyor.

More Sentences
lie v. durmak
However, the hardest work still lies ahead of us.
Bununla birlikte, en zor iş hala önümüzde duruyor.

More Sentences
lie v. bulunmak
Before us lies now the important task to ensure that the new provisions have full effect in practice.
Şimdi önümüzde yeni hükümlerin uygulamada tam olarak yürürlüğe girmesini sağlamak gibi önemli bir görev bulunmaktadır.

More Sentences
lie v. olmak
The Commission has suggested the blame lies with the Member States.
Komisyon, suçun Üye Devletlerde olduğunu ileri sürmüştür.

More Sentences
lie v. kalmak
That lies upon their conscience.
Bu onların vicdanına kalmış bir şey.

More Sentences
lie v. yasal olmak
The origins of migration, whether legal or not, lie in poverty, political repression and armed conflicts.
Yasal olsun ya da olmasın, göçün kökeninde yoksulluk, siyasi baskı ve silahlı çatışmalar yatmaktadır.

More Sentences
lie v. yer almak
Istanbul lies between Tekirdağ and İzmit.
İstanbul, Tekirdağ ile İzmit arasında yer alır.

More Sentences
lie v. (açık) durmak
The report lay open on my desk.
Rapor masamın üzerinde açık duruyordu.

More Sentences
lie v. de/de
Most of the fault lies with the local authority.
Kabahatin çoğu yerel yönetimde.

More Sentences
lie v. önde bulunmak
I'm not sure what difficulties lie ahead.
Önümüzde ne gibi zorluklar var bilmiyorum.

More Sentences
Technical
lie v. yatmak
Here lies Prince Philip, Duke of Edinburgh.
Burada Edinburgh Dükü Prens Philip yatıyor.

More Sentences
lie v. uzanmak
Tom is lying on a blanket near the fire.
Tom ateşin yanında bir battaniyede uzanıyor.

More Sentences
Common Usage
lie n. palavra
General
lie n. kıtır
lie n. yatış
lie n. duruş
lie n. maval
lie n. durum
lie n. masal
lie n. aldatma
lie n. düzen
lie n. balon
lie n. atmasyon
lie n. ığrıp
lie n. konum
lie n. mevki
lie n. hile
lie n. düzenbazlık
lie n. yalancılık
lie n. yalan söyleme
lie n. yatma
lie n. uzanma
lie n. yatış
lie n. uzanış
lie n. in
lie n. yuva
lie v. yalan atmak
lie v. kandırmak
lie v. kıtır atmak
lie v. mideye oturmak
lie v. aldatmak
lie v. yerleşmek
lie v. yönelmek
lie v. belli bir yönde olmak
lie v. caiz olmak
lie v. gecelemek
lie v. geceyi geçirmek
lie v. -den kaynaklanmak
lie v. gelecekte olmak
Irregular Verb
lie v. lay - lain
lie v. lied - lied
Colloquial
lie n. kolpa
Slang
lie v. katakofti atmak
lie v. pencüdü atmak

Meanings of "lie" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
lie down v. yatmak
At home, he always read lying down.
Evdeyken hep yatarak okurdu.

More Sentences
lie down v. uzanmak
Tom said that he had a bad headache and needed to lie down.
Tom başının çok ağrıdığını ve uzanması gerektiğini söyledi.

More Sentences
General
lie detector n. yalan makinesi
Dan insisted on taking a lie detector test.
Dan yalan makinesi testine girmekte ısrar etti.

More Sentences
big lie n. büyük yalan
Listening to them, I now understand the concept of the big lie.
Onları dinlerken, şimdi büyük yalan kavramını anlıyorum.

More Sentences
lie low v. ortalıkta görünmemek
I think you'd better lie low until she forgives you.
Bence o seni affedene kadar ortalıkta görünmesen iyi olur.

More Sentences
lie on v. yatmak
Tom was lying on the floor.
Tom yerde yatıyordu.

More Sentences
lie behind v. ardında yatmak
That is quite simply what lies behind the Lisbon spirit.
Lizbon ruhunun ardında yatan şey oldukça basit bir şekilde budur.

More Sentences
tell a lie v. yalan söylemek
She accused me of telling a lie.
O, beni yalan söylemekle suçladı.

More Sentences
lie low v. saklanmak
I think you'd better lie low until she forgives you.
Sanırım o seni affedinceye kadar saklansan iyi olur.

More Sentences
live a lie v. bir yalanı yaşamak
I'm living a lie.
Bir yalanı yaşıyorum.

More Sentences
lie behind v. nedeni olmak
The Bastel virus this autumn was perhaps the first where business lay behind the destruction it caused.
Bu sonbaharda ortaya çıkan Bastel virüsü, neden olduğu yıkımın arkasında iş dünyasının yattığı belki de ilk vakaydı.

More Sentences
lie fallow v. nadasa bırakılmak
In that connection, land is still to lie fallow or be set aside on a rotating basis.
Bu bağlamda, toprak hala nadasa bırakılmakta ya da dönüşümlü olarak bir kenara ayrılmaktadır.

More Sentences
lie still v. hareketsiz yatmak
I want you to lie still.
Hareketsiz yatmanı istiyorum.

More Sentences
lie still v. kımıldamadan uzanmak
Just lie still.
Sadece kımıldamadan uzan.

More Sentences
lie awake v. (dinlenmek amacıyla) uzanmak
He lay awake all night.
Bütün gece uyumadan uzandı.

More Sentences
not lie v. yalan söylememek
I will not lie to her.
Ona yalan söylemeyeceğim.

More Sentences
lie with v. (yetki/sorumluluk bir kimseye) ait olmak
It must be emphasised that the main responsibility lies with the energy sector and with the industry itself.
Asıl sorumluluğun enerji sektörüne ve sektörün kendisine ait olduğu vurgulanmalıdır.

More Sentences
Phrasals
lie back v. arkasına yaslanmak
I want you to lay back and relax.
Arkana yaslanıp rahatlamanı istiyorum.

More Sentences
lie down v. boylu boyunca yatmak
You need to lie down.
Boylu boyunca yatmalısın.

More Sentences
lie before v. önünde uzanmak
A vast desert lay before us.
Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.

More Sentences
lie down v. sere serpe yatmak
You need to lie down.
Sere serpe yatmalısın.

More Sentences
Colloquial
(I'm) not gonna lie expr. yalan söylemeyeceğim
I'm not gonna lie to you.
Sana yalan söylemeyeceğim.

More Sentences
Idioms
lie in ruins v. harabeye dönmek
One thousand buildings lay in ruins.
Binlerce bina harabeye döndü.

More Sentences
lie in [us] v. yatakta uzanmak
He was lying in bed a long time.
Uzun süredir yatakta uzanıyordu.

More Sentences
General
lie group n. lie grubu
white lie n. masum yalan
lie groups n. lie grupları
a white lie n. zararsız yalan
white lie n. zararsız yalan
lie algebra n. lie cebiri
the lie of the land n. arazinin engebeleri
a white lie n. beyaz yalan
the lie of the land n. arazinin dış görünümü
lie algebras n. lie cebirleri
white lie n. pembe yalan
lie-down n. şekerleme
lie-down n. kestirme
monstrous lie n. büyük yalan
great lie n. kuyruklu yalan
monstrous lie n. kuyruklu yalan
big lie n. kuyruklu yalan
great lie n. büyük yalan
massive lie n. kocaman yalan
lie-in n. (protesto amacıyla yapılan) yatma eylemi
half-lie n. yalan yanlış şey
half-lie n. tam olarak doğru olmayan şey
blatant lie n. bariz yalan
blatant lie n. düpedüz yalan
lie under oath v. yeminliyken yalan söylemek
lie heavy on the stomach v. mideye oturmak
lie ahead v. başına gelmek
lie over v. sarkmak
lie one's way out of something v. yalan söyleyerek bir işten sıyrılıvermek
lie sick v. hasta yatmak
lie fallow v. boş kalmak
lie in ambush v. pusuya yatmak
lie on one's back v. arka üstü yatmak
lie in wait for v. pusuya yatmak
lie lateral to something v. yanında bulunmak
live a lie v. hayatını yalan üzerine kurmak
lie on one's back v. sırt üstü yatmak
tell a lie v. yalan atmak
lie like a trooper v. çok yalan söylemek
lie behind v. yol açmak
lie back v. dinlenmek
lie in ruins v. harap olmak
lie on one's back v. sırtüstü yatmak
lie up v. yatmak
lie behind v. ardında gizli olmak
lie back v. sırt üstü yatmak
lie in ruins v. mahvolmak
lie at full length v. serilmek
live a lie v. sahte hayat geçirmek
lie back v. sırtüstü yatmak
lie behind v. altında yatmak
lie through one's teeth v. külliyen yalan söylemek
lie in one's teeth v. korkunç yalanlar söylemek
lie face downwards v. yüzükoyun yatmak
give the lie to something v. birşeyin doğru olmadığını ispatlamak
lie up v. dinlenmek
give the lie to v. yalanlamak
lie low v. göze batmamaya çalışmak
lie off v. ara vermek
lie down on the job v. işi savsaklamak
lie low v. gizlenmek
lie up v. saklanmak
give the lie to v. yalancılıkla suçlamak
give the lie to v. yanlış olduğunu göstermek
lie heavy on somebody v. yüklenmek
lie under the sod v. mezarda yatmak
(one's lie) be exposed v. yalanı ortaya çıkarılmak
(one's lie) expose v. yalanı ortaya çıkmak
lie idle v. atıl durmak
lie down under blue sky v. masmavi gökyüzünün altında uzanıp yatmak
lie outside the scope of something v. kapsamı dışında olmak
lie beyond the scope of something v. kapsamı dışında olmak
lie on the bed v. yatağa uzanmak
lie back on pillow v. sırtını yastığa yaslamak
lie behind v. temelinde yatmak
lie back on pillow v. yastığa yaslanmak
lie in the bed v. yatağa uzanmak
lie down the bed v. yatağa uzanmak
lie helpless v. aciz duruma düşmek
lie snug v. gizli kalmak
lie about someone v. biri hakkında yalan söylemek
lie behind v. arkasında gizli olmak
lie about v. tembellik etmek
lie about v. aylaklık etmek
lie over v. ertelenmek
reveal a lie v. bir yalanı ortaya çıkarmak
lie in a pool of blood v. kanlar içinde yerde yatmak
be based on a lie v. yalana dayanmak
lie on the beach v. sahile uzanmak
lie in wait v. pusu kurmak
lie on the sofa v. kanepede uzanmak
lie on the sofa v. kanepeye uzanmak
lie to oneself v. kendini kandırmak
lie to oneself v. kendine yalan söylemek
continue to lie v. yalan söylemeye devam etmek
lie in wait v. pusuda beklemek
lie in wait v. pusuya yatmak
tell a white lie v. beyaz yalan söylemek
invent a lie v. bir yalan uydurmak
lie flat v. düz yatmak
lie flat v. sırt üstü uzanmak
lie awake v. uzanmak
lie dormant v. uykuda beklemek
lie dormant v. uykuda bekletmek
lie dormant v. kış uykusuna yatmak
refute a lie v. yalanı çürütmek
disprove a lie v. yalanı çürütmek
not tell a lie v. yalan söylememek
lie down on the grass v. çime uzanmak
lie down on the grass v. çimene uzanmak
lie down on the grass v. çimlere uzanmak
fault lie with v. kusurun sorumlusu olmak
lie sprawled v. iki seksen uzanmak
lie sprawled out v. iki seksen uzanmak
lie on one's oars v. (kürek) çekmeyi kesmek
lie on the oars v. (kürek) çekmeyi kesmek
lie in state v. gömülmeden önce halka açık bir yerde sergilenmek
is that a lie? interj. yalan mı yani?
is that a lie? interj. yalan mı?
Phrasals
lie around/about n. eşyaların etrafta/orada burada dağınık biçimde olması
lie by v. elinin altında olmak
lie in v. çocuk doğurmak
lie on v. bağlı olmak
lie by v. dinlenmek
lie on v. eline kalmak
lie in v. evlat vermek
lie on v. dayanmak
lie by v. işe ara vermek
lie in v. loğusa olmak
lie on v. bastırmak
lie by v. kullanılmamak
lie by v. atıl kalmak
lie on v. üzerine koymak
lie over v. askıya almak
lie next to someone v. birinin yanına uzanmak/yatmak
lie down v. boylu boyunca uzanmak
lie with v. birinin sorumluluğunda veya vazifesinde olmak
lie down on something v. bir şeyin üstüne uzanmak/yatmak
lie down under something v. bir şeyin altına/altında uzanmak/yatmak
lie down on something v. bir şeyin üzerine uzanmak/yatmak
lie down beneath something v. bir şeyin altına/altında uzanmak/yatmak
lie alongside of someone v. birinin yanına uzanmak/yatmak
lie with v. cinsel ilişkiye girmek
lie over v. ertelenmek
lie within v. içinde kalmak
lie ahead of v. önünde uzanmak
lie around/about v. olmaması gereken yerde olmak (eşya)
lie ahead v. önünde uzanmak
lie deep in v. kaplı olmak
lie over v. muallakta kalmak
lie before v. kendisini beklemek
lie ahead v. kendisini beklemek
lie down v. kestirmek (uyku)
lie ahead of v. kendisini beklemek
lie down v. şekerleme yapmak
lie down v. serilip yatmak
lie with v. sevişmek
lie back v. sırtını yaslamak
lie behind someone or something v. birinin/bir şeyin arkasında olmak
lie behind someone or something v. birinin/bir şeyin gerisinde olmak
lie behind someone or something v. geçmişte olmak
lie behind someone or something v. geçmişte kalmak
lie behind someone or something v. geride kalmak
lie behind someone or something v. birinin/bir şeyin geçmişinde olmak
lie behind someone or something v. birinin/bir şeyin geçmişinde kalmak
lie with (one) v. (birinin) yanında/yanına yatmak
lie with (one) v. (birinin) yanında/yanına uzanmak
lie with (one) v. (biriyle) birlikte yatmak/uzanmak
lie with (one) v. (biriyle) yan yana yatmak/uzanmak
lie with (one) v. (biriyle) uzanmak
lie with (one) v. (birinin) sorumluluğunda veya vazifesinde olmak
lie with (one) v. (birine) bağlı olmak
lie with (one) v. (birinin) elinde olmak
lie with (one) v. (birine) kalmak
lie with (one) v. (birinin) tasarrufunda olmak
lie with (one) v. (birinin) kararına bağlı olmak
lie with (one) v. (biriyle) sevişmek
lie with (one) v. (biriyle) yatmak
lie with (one) v. (biriyle) cinsel ilişkiye girmek
lie with (one) v. (biriyle) mercimeği fırına vermek
lie with someone v. birinin yanında/yanına yatmak
lie with someone v. birinin yanında/yanına uzanmak
lie with someone v. biriyle birlikte yatmak/uzanmak
lie with someone v. biriyle yan yana yatmak/uzanmak
lie with someone v. biriyle uzanmak
lie with someone v. (biriyle) sevişmek
lie with someone v. (biriyle) yatmak
lie with someone v. (biriyle) cinsel ilişkiye girmek
lie with someone v. (biriyle) mercimeği fırına vermek
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına yatmak
lie alongside (of someone or an animal) v. (birinin/bir hayvanın) yanında/yanına uzanmak
lie off v. yarışın başlarında geri tutmak
lie ahead of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) önünde uzanmak
lie ahead of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) geleceğinde olmak/beklemek
lie alongside v. yanına uzanmak/yatmak
lie alongside v. yanında uzanmak
lie alongside (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) yanına uzanmak/yatmak
lie alongside (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) yanında uzanmak
lie around v. tembel tembel yatmak
lie around v. yan gelip yatmak
lie around v. kaytarmak
lie around v. avarelik etmek
lie around v. boş gezmek
lie around v. sürtmek
lie around v. boş boş uzanmak/yatmak
lie around v. yatıp yuvarlanmak
lie before (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) önünde uzanmak
lie before (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) geleceğinde olmak/beklemek
lie down on v. -i savsaklamak
lie down on v. '-e uzanmak
lie down on v. '-in üstüne uzanmak/yatmak
lie down on v. ense yapmak
lie down on v. '-i boşlamak
lie down under v. -in altında uzanıp yatmak
lie down under v. '-in altına/altında uzanmak/yatmak
lie out v. dışarıda yatmak
lie out v. yatıp güneşlenmek
lie out v. güneşlenmek
lie out v. güneşin altında yatmak
lie out v. sağda solda bırakılmak
lie out v. dışarıda bırakılmak
lie out v. bir şeyin üzerinde bırakılmak
lie out v. açıkta bırakılmak
lie to (one) v. (birine) yalan söylemek
Phrases
the cake is a lie expr. (söz verilen) ödül yalanmış
the cake is a lie expr. verdiği sözü yerine getirmeyecek
let the sleeping dogs lie expr. işi oluruna bırak
If you lie down with the devil, you will wake up in hell expr. şeytanla sevişirsen cehennemde uyanırsın
no claim shall lie against expr. -den hiçbir hak talep edilemeyecektir
Proverb
as you make your bed, so you must lie on it kendi düşen ağlamaz
as you make your bed, so you must lie in it kendi düşen ağlamaz
half the truth is often a whole lie gerçeğin bir kısmını saklamak yalan söylemekle eşdeğerdir bazen
half the truth is often a whole lie olanın tümünü söylemeyen yalan söylemiş sayılır bazen
let sleeping dogs lie bana dokunmayan yılan bin yaşasın
let sleeping dogs lie bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın
let sleeping dogs lie uyandırma kerizi
let sleeping dogs lie uyuyan yılanın kuyruğuna basma
a lie never lives to be old yalancının mumu yatsıya kadar yanar
if you lie down with dogs you will rise up with fleas körle yatan şaşı kalkar
When you lie down with dogs you get fleas körle yatan şaşı kalkar
When you lie down with dogs you get fleas itle yatan pireyle kalkar
a lie has no legs yalanın dayanağı olmaz
a lie has no legs yalancının mumu yatsıya kadar yanar
(one) has made (one's) bed and (one) will have to lie in it kendi düşen ağlamaz
(one) made (one's) bed and (one) has to lie in it kendi düşen ağlamaz
(one) made (one's) bed and (one) must lie in it kendi düşen ağlamaz
if you lie with dogs, you will get fleas itle yatan bitle kalkar
if you lie with dogs, you will get fleas körle yatan şaşı kalkar
better a lie that heals than a truth that wounds dost acı söyler
you have made your bed and must lie in it kendi düşen ağlamaz
you've made your bed, now lie in it kendi düşen ağlamaz
you've made your bed, now lie in it kendin ettin kendin buldun
you've made your bed, now lie on it kendi düşen ağlamaz
you've made your bed, now lie on it kendin ettin kendin buldun
Colloquial
white lie n. beyaz yalan
white lie n. geçerli yalan
white lie n. haklı görülebilecek yalan
white lie n. hoş görülen yalan
white lie n. masum yalan
bare-faced lie n. su katılmamış yalan
bald-faced lie n. su katılmamış yalan
bold-faced lie n. bariz yalan
bold-faced lie n. apaçık bir şekilde yalan
bold-faced lie n. güpegündüz yalan
bold-faced lie n. su katılmamış yalan
bold-faced lie n. kuyruklu yalan
bold-faced lie n. katıksız yalan
lie-abed n. uykucu, uyuşuk tip
lie to someone about something v. birine bir şey hakkında yalan söylemek
lie in one's power v. elinde olmak
lie in one's power v. elinden gelmek
lie about one’s name v. ismi hakkında yalan söylemek
lie in state v. katafalka koymak
lie low v. niyetini gizlemek
lie doggo v. ölü numarası yapmak
lie in ambush v. pusu kurmak
lie in ambush v. pusuda beklemek
lie in ambush v. pusuya yatmak
lie low v. susup beklemek
lie doggo v. sesini soluğunu kesmek
lie out underneath the stars v. yıldızların altında uzanmak
lie doggo v. (saklanırken) ölü gibi sessiz olmak
lie (one's) way into (something or some place) v. (bir şeye/bir yere) izinsiz girmek
lie (one's) way into (something or some place) v. (bir şeye/bir yere) hileyle erişim sağlamak
lie (one's) way into (something) v. (bir şeyi) hileyle elde etmek
lie or true? expr. yalan mı doğru mu?
lie or true? expr. yalan mı gerçek mi?
may god strike me down if I lie expr. eğer yalan söylüyorsam allah beni çarpsın
ngl (not gonna lie) expr. yalan söylemeyeceğim
(I'm) not going to lie expr. yalan yok
(I'm) not going to lie expr. doğrusu
(I'm) not going to lie expr. doğruya doğru
(I'm) not gonna lie expr. yalan yok
(I'm) not gonna lie expr. doğrusu
I tell a lie expr. yanlış söyledim
I tell a lie expr. yalan söyledim
I tell a lie expr. hatalı söyledim
no lie exclam. yalan değil
no lie exclam. doğru
no lie exclam. gerçekten
no lie! exclam. doğruyu söylüyorum!
no lie! exclam. gerçekten!
no lie! exclam. hakikaten!
Idioms
bold-faced lie n. düpedüz yalan
bold-faced lie n. aşikar yalan
bold-faced lie n. cüretkarca yalan
bold-faced lie n. apaçık yalan
lie of the land (brit) n. arazinin/toprağın özellikleri
lie of the land (brit) n. bir şeyin durumu/hali
bald-faced lie n. kuyruklu yalan
bare-faced lie n. kuyruklu yalan
little white lie n. küçük masum yalan
an out-and-out lie n. külliyen yalan
little white lie n. küçük beyaz yalan
an out-and-out lie n. sıkı palavra
an out-and-out lie n. su katılmamış yalan
an out-and-out lie n. su katılmadık yalan
barefaced lie n. düpedüz yalan
barefaced lie n. arsızca yalan
barefaced lie n. bariz yalan
barefaced lie n. apaçık yalan
big lie n. büyük kandırmaca
big lie n. büyük yanıltmaca
give one the lie in his throat v. yalanını yüzüne vurmak
lie at the door of v. (suç) birinin üzerinde olmak
lie at the heart v. (şefkat, arzu, endişe, vb.) nesnesi olmak
lie at the mercy of v. insafına kalmak
lie hard v. basmak
lie in one v. hakimiyeti altında olmak
lie in the way v. (yolunda) engel olmak
lie in wait v. tuzak kurmak
lie low v. maksadını belli etmemek
lie on hand v. satılamayıp elde kalmak
lie on the head of v. itham edilmek
lie in one v. ait olmak
lie hard v. baskı yapmak
lie on one's oars v. dinlenmek
lie on the oars v. dinlenmek
lie on hand v. elinde patlamak
lie low v. gözden uzak kalmak
lie at the mercy of v. ocağına düşmek
lie on the head of v. suçlusu olarak görülmek
lie at the heart v. temelinde yatmak
lie on one's oars v. durmak
lie on the oars v. durmak
lie on hand v. elinde olmak
lie at the heart v. merkezinde olmak
lie hard v. sıkıştırmak
lie on one's oars v. kendine tatil vermek
lie on the oars v. kendine tatil vermek
lie through one's teeth v. adamın gözünün içine baka baka yalan söylemek
lie heavy on v. ağırlık vermek
lie low v. arazi olmak
lie low v. araziye uymak
lie behind v. arkasında yatmak
lie low v. aşağılanmak
lie beyond someone v. birini aşmak
lie in store for someone v. birini (sürpriz vb) beklemek
lie in one's teeth v. bir ayak üstünde bin yalan söylemek
lie through one's teeth v. bir ayak üstünde bin yalan söylemek
lie through one's teeth v. bariz yalan söylemek
lie with v. birisiyle yatmak
lie at death's door v. bir ayağı çukurda olmak
live a lie v. bir yalanı yaşamak
lie at death's door v. bir gözü toprağa bakmak
lie behind something v. bir şeyin arka planında yer almak
lie through one's throat v. bir ayak üstünde bin yalan söylemek
let sleeping dogs lie v. başına bela almamak
lie in one's throat v. bir ayak üstünde bin yalan söylemek
tell an outright lie v. bariz bir yalan söylemek
lie at death's door v. bir ayağı mezarda olmak
lie fallow v. dinlenmeye geçmek
lie with v. cinsel ilişkide bulunmak
lie down on the job v. ense yapmak
let sleeping dogs lie v. fincancı katırlarını ürkütmemek
have a lie-in v. geç saatlere kadar yatakta oyalanmak
have a lie-in v. geç saatlere kadar yatmak
lie at death's door v. gidici olmak
have a lie-in v. geç saatlere kadar yatakta çıkmamak
lie at death's door v. gözü toprağa bakmak
lie in ruins v. harap olmak
let sleeping dogs lie v. işi oluruna bırakmak
let sleeping dogs lie v. işi kurcalamamak
let sleeping dogs lie v. işleri kendi haline bırakmak
lie down on the job v. işini kötü yapmak
lie down on the job v. işi savsaklamak
lie down on the job v. işi boşlamak
lie down on the job v. işi sermek
to let sleeping dogs lie v. işi kurcalamamak
lie in ruins v. mahvolmak
let sleeping dogs lie v. meseleyi kurcalamamak
lie behind v. nedeni olmak
lie in one's teeth v. kuyruklu yalan söylemek
lie in one's throat v. kuyruklu yalan söylemek
lie at death's door v. ölümün eşiğinde olmak
tell an outright lie v. kuyruklu yalan söylemek
lie like a rug v. makine gibi yalan söylemek
lie through one's teeth v. kuyruklu yalan söylemek
lie beyond v. ötesine taşmak
lie beyond v. ötesine geçmek
lie beyond v. ötesinde yatmak
let sleeping dogs lie v. olayların akışını durdurmamak
lie through one's throat v. kuyruklu yalan söylemek
live a lie v. sahte bir hayat sürmek
lie in wait for v. pusu kurmak
lie in wait for v. pusuda beklemek
lie in wait v. pusuya yatmak
lie low v. saklanmak
lie in wait for v. pusuya yatmak
lie down in ambush v. pusuya yatmak
lie at the root of v. temelinde yatmak
lie at the bottom of something v. temelinde yatmak (neden vb.)
lie fallow v. (yetenek) (uzun süredir) kullanılmamak
lie hovering between life and death v. yaşamla ölüm arasında gidip gelmek
nail a lie to the counter v. yalanını meydana çıkarmak
lie in ruins v. (plan vb) yıkılmak
lie like a rug v. utanmadan yalan söylemek
lie fallow v. (yetenek) körelmek
spot a lie v. yalanını yakalamak
give someone the lie in his throat v. yalanını yüzüne vurmak
lie at one's door v. -den kaynaklanmak
lie at one's door v. -nin sorumluluğunda olmak
be/lie at the bottom of something v. (neden olarak) temelinde yatmak
lie down and die v. pes etmek
lie down and die v. çekilmek
lie down and die v. bırakıp gitmek
lie down and die v. yenilgiyi kabul etmek
lie down and die v. vazgeçmek
lie down and die v. umudunu kesmek/kaybetmek
lie down and die v. hırsını/azmini yitirmek
hang/lie heavy (on somebody/something) v. (birinin/bir şeyin) üstüne çökmek
hang/lie heavy (on somebody/something) v. (birinin/bir şeyin)üstünde yoğunlaşmak
hang/lie heavy (on somebody/something) v. (birinde/bir şeyde) ağır bir şekilde asılı kalmak
hang/lie heavy (on somebody/something) v. (birini/bir şeyi) rahatsız hissettirmek
hang/lie heavy (on somebody/something) v. (birini/bir şeyi) huzursuz etmek
hang/lie heavy (on somebody/something) v. (birini/bir şeyi) kaygılandırmak
hang/lie heavy (on somebody/something) v. (birini/bir şeyi) endişelendirmek
lie heavy v. havada çok miktarda asılı kalmak
lie heavy v. havada yoğun bir şekilde asılı kalmak
lie heavy v. ağırlık yaratmak
lie heavy v. olumsuz şekilde çökmek
lie heavy v. belirgin şekilde kalmak
lie heavy v. olumsuz baskı yaratmak
lie heavy v. ağır ve kalıcı huzursuzluk hissi yaratmak
lie in v. içinde boylu boyunca uzanmak
lie in v. içinde gömülü olmak
lie in v. içinde dümdüz yatmak
lie in v. hastanede doğumu beklemek
lie in v. -e dayanmak
lie in v. -den doğmak
lie in v. -den kaynaklanmak
lie in v. -den meydana gelmek
lie in v. -e bağlı olmak
lie in v. -in sonucu olmak
lie in [us] v. yataktan çıkmamak
lie in [us] v. sabah yatakta uzun süre kalmak/vakit geçirmek
lie in [us] v. geç kalkmak
lie in state v. katafalkta durmak
lie in state v. katafalkta kalmak
lie in state v. katafalkta olmak
lie in state v. katafalka koyulmak
lie doggo v. saklanmış olmak
lie doggo v. gizlenmiş olmak
lie doggo v. görünmez olmak
lie doggo v. uzun süre fark edilmemek
lie doggo v. uzun süre fark edilmeden kalmak
lie doggo v. uzun süre öylece kalmak
lie your way into something v. yalan söyleyerek kendini bir durumun içine sokmak
lie your way into something v. yalan söyleyerek kendini bir duruma sokmak
lie your way out of something v. yalan söyleyerek kendini bir durumdan çıkarmak
lie your way out of something v. yalan söyleyerek kendini bir durumdan sıyırmak
lie back and think of england v. sırt üstü yatıp ingiltere'yi hayal etmek
lie back and think of england v. (kadın için) istenmeyen veya hoşa gitmeyen bir cinsel birlikteliği daha hoş düşüncelerle dikkatini dağıtarak sürdürmek
lie back and think of england v. kötü/istenmeyen bir duruma başka şeyler düşünerek dayanmak