| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | neglect n. | ihmal | ||
|
Outside of Europe, it would involve helping to solve the problems of poverty, neglect and injustice. Avrupa dışında ise yoksulluk, ihmal ve adaletsizlik sorunlarının çözümüne yardımcı olmayı içerecektir. More Sentences |
||||
| Common Usage | neglect v. | ihmal etmek | ||
|
He was questioned for neglecting his duty. Görevini ihmal ettiği gerekçesiyle sorguya çekildi. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | neglect n. | bakımsızlık | ||
|
After decades of neglect, the fortress was finally being restored. Onlarca yıllık bakımsızlığın ardından kale nihayet restore ediliyordu. More Sentences |
||||
| General | neglect n. | ihmal | ||
|
This is a long-term structural effect showing that neglect, poverty and marginalisation are the real problems. Bu, ihmal, yoksulluk ve marjinalleşmenin gerçek sorunlar olduğunu gösteren uzun vadeli yapısal bir etkidir. More Sentences |
||||
| General | neglect n. | riayet etmeme | ||
|
The amusement park was shut down due to the neglect of safety standards. Lunapark, güvenlik standartlarına riayet edilmemesi nedeniyle kapatılmıştır. More Sentences |
||||
| General | neglect v. | unutmak | ||
|
You neglected to tell me to buy bread. Sen bana ekmek almamı söylemeyi unuttun. More Sentences |
||||
| General | neglect v. | bakmamak | ||
|
The garden was so neglected I called a gardener to help out. Bahçe o kadar bakımsızdı ki yardım etsin diye bir bahçıvan çağırdım. More Sentences |
||||
| General | neglect v. | göz ardı etmek | ||
|
It neglects the plight of many very poor black people in Zimbabwe. Zimbabve'deki çok sayıda yoksul siyah insanın içinde bulunduğu kötü durumu göz ardı etmektedir. More Sentences |
||||
| Law | ||||
| Law | neglect n. | ihmal | ||
|
Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things. Bir adamın işim dediği şeye sürekli bağlılığı, ancak birçok başka şeyin sürekli ihmali ile sürdürülebilir. More Sentences |
||||
| Law | neglect v. | ihmal etmek | ||
|
Does this mean that we are neglecting free trade areas? Bu, serbest ticaret alanlarını ihmal ettiğimiz anlamına mı geliyor? More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Technical | neglect v. | ihmal etmek | ||
|
The report neglects to tackle some of the difficult points, however. Ancak rapor bazı zor noktaları ele almayı ihmal etmektedir. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | neglect n. | savsaklama | ||
| General | neglect n. | ilgisizlik | ||
| General | neglect n. | boşlama | ||
| General | neglect n. | bakmama | ||
| General | neglect n. | aldırmama | ||
| General | neglect n. | uymama | ||
| General | neglect v. | sermek | ||
| General | neglect v. | boşlamak | ||
| General | neglect v. | aldırmamak | ||
| General | neglect v. | laçka etmek | ||
| General | neglect v. | asmak | ||
| General | neglect v. | savsaklamak | ||
| General | neglect v. | yapmamak | ||
| General | neglect v. | üzerinde durmamak | ||
| Law | ||||
| Law | neglect n. | gaflet | ||
| Law | neglect n. | kusur | ||
| Law | neglect v. | yerine getirmemek | ||
| Biochemistry | ||||
| Biochemistry | neglect v. | yok saymak | ||
| Marine Biology | ||||
| Marine Biology | neglect v. | yoksamak | ||
| Marine Biology | neglect v. | yoksaymak | ||
| Archaic | ||||
| Archaic | neglect n. | ihmale uğrama | ||
