|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
Today, Aceh is in a state of emergency.
Bugün Açe'de olağanüstü hal uygulanıyor.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
olağanüstü toplantı |
extraordinary meeting n.
|
|
These proposals were firmly supported by the European Council at its extraordinary meeting on 21 September.
Bu teklifler, 21 Eylül'deki olağanüstü toplantısında Avrupa Konseyi tarafından güçlü bir şekilde desteklenmiştir.
More Sentences
|
3 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
outstandingly adv.
|
|
She performed outstandingly in her role.
Kadın, rolünü olağanüstü bir şekilde sergiledi.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
4 |
Trade/Economic |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
As long ago as 1967 a state of emergency was declared and has never been revoked.
1967 gibi uzun bir süre önce olağanüstü hal ilan edilmiş ve hiçbir zaman kaldırılmamıştır.
More Sentences
|
Law |
|
5 |
Law |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
A state of emergency was declared there a few minutes ago following the assassination of Prime Minister Djindjic.
Başbakan Djindjic'in öldürülmesinin ardından birkaç dakika önce burada olağanüstü hal ilan edildi.
More Sentences
|
6 |
Law |
olağanüstü toplantı |
extraordinary meeting n.
|
|
An extraordinary meeting of the Commission took place this morning.
Komisyon'un olağanüstü toplantısı bu sabah gerçekleşti.
More Sentences
|
7 |
Law |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
The state of emergency has been replaced by a permanent state of absolute power with no real hope of improvement.
Olağanüstü halin yerini, gerçek bir iyileşme umudu olmayan kalıcı bir mutlak güç durumu almıştır.
More Sentences
|
Politics |
|
8 |
Politics |
olağanüstü hal |
state of emergency n.
|
|
The state of emergency could then be lifted relatively quickly in the provinces in which it is still in force.
Olağanüstü hal, halen yürürlükte olduğu illerde nispeten hızlı bir şekilde kaldırılabilir.
More Sentences
|
9 |
Politics |
olağanüstü oturum |
extraordinary session n.
|
|
At the same time however, it is unbelievable that the number of extraordinary sessions remains unchanged.
Ancak aynı zamanda olağanüstü oturumların sayısının değişmemesi de inanılmazdır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
10 |
Common Usage |
olağanüstü çaba |
spurt n.
|
|
General |
|
11 |
General |
olağanüstü durum yönetimi |
emergency management n.
|
|
12 |
General |
olağanüstü olma |
fantasticalness n.
|
|
13 |
General |
olağanüstü bölgeyi tahliye eden kimse |
evacuee n.
|
|
14 |
General |
olağanüstü şey |
lulu n.
|
|
15 |
General |
olağanüstü şey |
marvel n.
|
|
16 |
General |
olağanüstü derinlikte bir yerkabuğu yarığı |
abyss n.
|
|
17 |
General |
olağanüstü iş |
wonderwork n.
|
|
18 |
General |
olağanüstü bir örnek |
extreme case n.
|
|
19 |
General |
olağanüstü manzara |
spectacular n.
|
|
20 |
General |
olağanüstü hal bölgesi |
emergency region n.
|
|
21 |
General |
olağanüstü büyüklükte şey |
whapper n.
|
|
22 |
General |
olağanüstü şey |
corker n.
|
|
23 |
General |
olağanüstü şey/kimse |
humdinger n.
|
|
24 |
General |
olağanüstü şey |
humdinger n.
|
|
25 |
General |
olağanüstü olma |
marvelousness n.
|
|
26 |
General |
olağanüstü hal bölge valisi |
emergency rule governor n.
|
|
27 |
General |
olağanüstü şey |
phenomenon n.
|
|
28 |
General |
olağanüstü şey |
prodigy n.
|
|
29 |
General |
olağanüstü kızarma |
erythrism n.
|
|
30 |
General |
savaş ve olağanüstü hal mevzuatı |
war and emergency legislation n.
|
|
31 |
General |
olağanüstü durum |
emergency n.
|
|
32 |
General |
olağanüstü durum |
disaster n.
|
|
33 |
General |
olağanüstü su seviyesi |
exceptional water level n.
|
|
34 |
General |
olağanüstü başarı |
exploit n.
|
|
35 |
General |
olağanüstü büyüme |
phenomenal growth n.
|
|
36 |
General |
olağanüstü önlemler |
extraordinary remedies n.
|
|
37 |
General |
olağanüstü ihtimam |
extraordinary diligence n.
|
|
38 |
General |
olağanüstü dikkat |
extraordinary diligence n.
|
|
39 |
General |
olağanüstü başarı |
extraordinary success n.
|
|
40 |
General |
olağanüstü yazar |
author extraordinaire n.
|
|
41 |
General |
olağanüstü yetenekleri olan insanlar |
people with extraordinary abilities n.
|
|
42 |
General |
olağanüstü yetenekler |
extraordinary abilities n.
|
|
43 |
General |
olağanüstü deneyim |
extraordinary experience n.
|
|
44 |
General |
olağanüstü olma |
marvellousness n.
|
|
45 |
General |
olağanüstü uğraşlar |
extraordinary efforts n.
|
|
46 |
General |
olağanüstü uğraşlar |
extraordinary exertions n.
|
|
47 |
General |
olağanüstü şey |
admiration [obsolete] n.
|
|
48 |
General |
olağanüstü veya sıradışı şey |
lalapalooza n.
|
|
49 |
General |
olağanüstü durum |
the marvelous n.
|
|
50 |
General |
olağanüstü kimse |
all-timer [us] n.
|
|
51 |
General |
annelik konusunda olağanüstü kadın |
alpha mummy n.
|
|
52 |
General |
olağanüstü performans |
éclat n.
|
|
53 |
General |
olağanüstü eşitsizlik |
prodigious inequality n.
|
|
54 |
General |
olağanüstü bölgeden tahliye edilen kimseler |
evacuees n.
|
|
55 |
General |
olağanüstü şey |
eye opener n.
|
|
56 |
General |
olağanüstü şey |
eyeopener n.
|
|
57 |
General |
olağanüstü şey |
eye-opener n.
|
|
58 |
General |
olağanüstü etki |
magic n.
|
|
59 |
General |
olağanüstü güç |
magic n.
|
|
60 |
General |
olağanüstü müzik yeteneği olan kadın |
virtuosa n.
|
|
61 |
General |
olağanüstü öneme veya güce sahip kimse |
big n.
|
|
62 |
General |
olağanüstü öneme veya güce sahip kurum |
big n.
|
|
63 |
General |
olağanüstü şey |
marl [dialect] n.
|
|
64 |
General |
olağanüstü arzu veya hevese sahip kimse |
whale n.
|
|
65 |
General |
olağanüstü başarı |
whow n.
|
|
66 |
General |
olağanüstü güçleri olan kadın |
wonder woman n.
|
|
67 |
General |
olağanüstü olma |
wonderment n.
|
|
68 |
General |
olağanüstü başarı |
wow n.
|
|
69 |
General |
olağanüstü yetenek |
brilliance n.
|
|
70 |
General |
olağanüstü yetenek |
brilliancy n.
|
|
71 |
General |
olağanüstü şey |
broth n.
|
|
72 |
General |
olağanüstü kimse |
broth n.
|
|
73 |
General |
olağanüstü savaşçı |
hero n.
|
|
74 |
General |
olağanüstü asker |
hero n.
|
|
75 |
General |
olağanüstü yetenekli binici |
horseman n.
|
|
76 |
General |
olağanüstü yetenekli kadın binici |
horsewoman n.
|
|
77 |
General |
olağanüstü şey |
hummer n.
|
|
78 |
General |
olağanüstü şey |
monster n.
|
|
79 |
General |
(cüsse, enerji veya yetenek bakımından) olağanüstü kimse |
buster n.
|
|
80 |
General |
olağanüstü kimse |
buster [dialect] n.
|
|
81 |
General |
olağanüstü şey |
buster [dialect] n.
|
|
82 |
General |
olağanüstü başarılı genç kadın |
girl wonder n.
|
|
83 |
General |
olağanüstü şey |
darb n.
|
|
84 |
General |
olağanüstü güçleri olan kimse |
giant n.
|
|
85 |
General |
önemli veya olağanüstü bir deneyimden geçen kimse |
graduate n.
|
|
86 |
General |
olağanüstü şey |
one for the book n.
|
|
87 |
General |
olağanüstü yeteneklere sahip kimse |
roarer n.
|
|
88 |
General |
olağanüstü şey |
rouser n.
|
|
89 |
General |
olağanüstü gücü olan kimse |
dynamo n.
|
|
90 |
General |
olağanüstü hale getirme |
fantastication n.
|
|
91 |
General |
olağanüstü kimse |
piece of work n.
|
|
92 |
General |
olağanüstü becerileri olan kimse |
sensitive n.
|
|
93 |
General |
olağanüstü becerileri olduğu söylenen kimse |
sensitive n.
|
|
94 |
General |
olağanüstü, şaşalı parıldama |
glossy shine n.
|
|
95 |
General |
olağanüstü olma |
preternaturalism n.
|
|
96 |
General |
olağanüstü şey |
preternaturalism n.
|
|
97 |
General |
kendi türünde olağanüstü olan şey |
smasher n.
|
|
98 |
General |
olağanüstü örnek |
beauty n.
|
|
99 |
General |
olağanüstü şey |
snorter n.
|
|
100 |
General |
olağanüstü kimse |
stickout [us] n.
|
|
101 |
General |
olağanüstü hünerli kadın |
superheroine n.
|
|
102 |
General |
olağanüstü edinim |
superlucration [obsolete] n.
|
|
103 |
General |
olağanüstü zihin |
supermind n.
|
|
104 |
General |
olağanüstü akla sahip kimse |
supermind n.
|
|
105 |
General |
olağanüstü güvenlik |
supersafety n.
|
|
106 |
General |
olağanüstü şey |
superspectacle n.
|
|
107 |
General |
olağanüstü koşullarda hayatta kalacak şekilde önlemler alan kimse |
survivalist n.
|
|
108 |
General |
olağanüstü bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
109 |
General |
olağanüstü çaba göstermek |
spurt v.
|
|
110 |
General |
olağanüstü hal ilan etmek |
declare a state of emergency v.
|
|
111 |
General |
olağanüstü yetkiler verilmek |
be given exceptional powers v.
|
|
112 |
General |
olağanüstü yetkilerle görevlendirilmek |
be given exceptional powers v.
|
|
113 |
General |
olağanüstü şeyler yapmak |
do extraordinary things v.
|
|
114 |
General |
olağanüstü görünmek |
monster v.
|
|
115 |
General |
olağanüstü hale getirmek |
fantasticate v.
|
|
116 |
General |
olağanüstü hale getirmek |
stew v.
|
|
117 |
General |
olağanüstü kızarma özelliğine sahip olan |
erythristic adj.
|
|
118 |
General |
olağanüstü algılama olan |
extrasensory adj.
|
|
119 |
General |
olağanüstü olmayan |
unmiraculous adj.
|
|
120 |
General |
olağanüstü büyük |
gigundous adj.
|
|
121 |
General |
olağanüstü derecede canlı |
hyperreal adj.
|
|
122 |
General |
olağanüstü entelektüel olan |
gigantic adj.
|
|
123 |
General |
olağanüstü değerde |
gold adj.
|
|
124 |
General |
olağanüstü kalitede |
gold adj.
|
|
125 |
General |
olağanüstü mükemmellikte |
gold adj.
|
|
126 |
General |
olağanüstü dehası olan |
demonic adj.
|
|
127 |
General |
olağanüstü dehası olan |
daemonic adj.
|
|
128 |
General |
ilahi etkiyi düşündürecek kadar olağanüstü |
inspired adj.
|
|
129 |
General |
olağanüstü güvenli |
supersafe adj.
|
|
130 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
breathtakingly adv.
|
|
131 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
uncommonly adv.
|
|
132 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
shiningly adv.
|
|
133 |
General |
olağanüstü olarak |
fantastically adv.
|
|
134 |
General |
olağanüstü düzeyde |
tremendously adv.
|
|
135 |
General |
olağanüstü şekilde iyi |
wondrously adv.
|
|
136 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
portentously adv.
|
|
137 |
General |
olağanüstü bir şekilde |
superiorily adv.
|
|
138 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
phenomenally adv.
|
|
139 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
extraordinarily adv.
|
|
140 |
General |
olağanüstü bir durumda |
in cases of emergency adv.
|
|
141 |
General |
olağanüstü biçimde |
rarely [obsolete] adv.
|
|
142 |
General |
olağanüstü bir biçimde |
exceedingly adv.
|
|
143 |
General |
olağanüstü biçimde |
mirifically adv.
|
|
144 |
General |
olağanüstü olarak |
fantasticly [obsolete] adv.
|
|
145 |
General |
olağanüstü biçimde |
inordinately adv.
|
|
146 |
General |
olağanüstü halde |
first-rate adv.
|
|
147 |
General |
olağanüstü biçimde |
preternaturally adv.
|
|
148 |
General |
olağanüstü güçlü anlamını veren bir ön ek |
din- pref.
|
|
149 |
General |
olağanüstü güçlü anlamını veren bir ön ek |
dino- pref.
|
|
150 |
General |
dikkat çekici ve olağanüstü olay anlamı veren son ek |
-a'-rama suf.
|
|
151 |
General |
dikkat çekici ve olağanüstü olay anlamı veren son ek |
-o'-rama suf.
|
|
152 |
General |
olağanüstü durum anlamı veren son ek |
-o-rama suf.
|
|
Phrasals |
|
153 |
Phrasals |
(bir şeyde) olağanüstü başarılı olmak |
excel at (something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
(bir şeyde) olağanüstü başarılı olmak |
excel in (something) v.
|
|
Phrases |
|
155 |
Phrases |
olağanüstü bir şey/biri |
he/she/it is something else expr.
|
|
Colloquial |
|
156 |
Colloquial |
olağanüstü biri |
a piece of work [us] n.
|
|
157 |
Colloquial |
olağanüstü zeki davranış |
masterly move n.
|
|
158 |
Colloquial |
olağanüstü zeki davranış |
wise move n.
|
|
159 |
Colloquial |
olağanüstü yetenekler |
extraordinary skills n.
|
|
160 |
Colloquial |
olağanüstü biri/bir şey |
a real dilly n.
|
|
161 |
Colloquial |
bir şeyin en olağanüstü olanı |
honey of a something n.
|
|
162 |
Colloquial |
olağanüstü sonuçlar elde eden kimse |
zinger n.
|
|
163 |
Colloquial |
olağanüstü/sıra dışı şey |
lollapalooza n.
|
|
164 |
Colloquial |
olağanüstü bir şey |
a doozy n.
|
|
165 |
Colloquial |
olağanüstü örnek |
hell n.
|
|
166 |
Colloquial |
bir amaç veya organizasyon için olağanüstü heyecan gösteren kimse |
moonie n.
|
|
167 |
Colloquial |
olağanüstü (bir şey) |
helluva (something) n.
|
|
168 |
Colloquial |
olağanüstü biri/bir şey |
helluva someone/something n.
|
|
169 |
Colloquial |
olağanüstü kimse |
stand-out n.
|
|
170 |
Colloquial |
olağanüstü güçlü erkek |
iron man n.
|
|
171 |
Colloquial |
olağanüstü hızda ilerleyen durum |
fast lane n.
|
|
172 |
Colloquial |
çok büyük ya da olağanüstü başarı yakalamak |
hit big v.
|
|
173 |
Colloquial |
çok büyük ya da olağanüstü başarı yakalamak |
hit it big v.
|
|
174 |
Colloquial |
çok iyi/olağanüstü bir performans sergilemek |
be on v.
|
|
175 |
Colloquial |
çok iyi/olağanüstü oynamak |
be on v.
|
|
176 |
Colloquial |
olağanüstü başarı göstermek |
come up aces [us] v.
|
|
177 |
Colloquial |
olağanüstü zeki davranış |
master-stroke adj.
|
|
178 |
Colloquial |
olağanüstü zevkli |
high old time [old-fashioned] adj.
|
|
179 |
Colloquial |
olağanüstü güçte |
magnum adj.
|
|
180 |
Colloquial |
olağanüstü boyutta |
magnum adj.
|
|
181 |
Colloquial |
olağanüstü (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something adv.
|
|
182 |
Colloquial |
olağanüstü (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something adv.
|
|
183 |
Colloquial |
olağanüstü hal |
extraordinary situation expr.
|
|
184 |
Colloquial |
olağanüstü bir şey/biri |
he/she/it is something else expr.
|
|
Idioms |
|
185 |
Idioms |
olağanüstü/fevkalade/kayda değer bir şey |
something to shout about n.
|
|
186 |
Idioms |
olağanüstü nüfuzlu kişi |
hot shot n.
|
|
187 |
Idioms |
olağanüstü güzel kadın (ironik kullanımda hiç güzel olmayan kadın) |
the face that launched a thousand ships n.
|
|
188 |
Idioms |
olağanüstü çok miktarda para |
silly money n.
|
|
189 |
Idioms |
olağanüstü kabiliyetli kimse |
a whole team and the dog under the wagon n.
|
|
190 |
Idioms |
olağanüstü bir görüntü/manzara |
a marvel to behold n.
|
|
191 |
Idioms |
olağanüstü bir şey |
a real doozy n.
|
|
192 |
Idioms |
olağanüstü kimse |
broth of a man n.
|
|
193 |
Idioms |
olağanüstü şey |
one for the books n.
|
|
194 |
Idioms |
sağlık için olağanüstü derecede faydalı bir sıvı |
wonder water n.
|
|
195 |
Idioms |
harika/olağanüstü olmak |
be (the) bomb v.
|
|
196 |
Idioms |
harika/olağanüstü olmak |
be the bomb [us] v.
|
|
197 |
Idioms |
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar belief v.
|
|
198 |
Idioms |
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar belief v.
|
|
199 |
Idioms |
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar belief v.
|
|
200 |
Idioms |
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar description v.
|
|
201 |
Idioms |
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar description v.
|
|
202 |
Idioms |
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak |
beggar description v.
|
|
203 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be a revelation v.
|
|
204 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
come as a revelation (to somebody) v.
|
|
205 |
Idioms |
fevkalade/olağanüstü/istisnai bulmak |
write home about v.
|
|
206 |
Idioms |
işini olağanüstü yapmak |
excel at v.
|
|
207 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
208 |
Idioms |
(sporda vb) olağanüstü başarılı olmak |
excel at v.
|
|
209 |
Idioms |
olağanüstü başarı kazanmak |
curl the mo [australia] v.
|
|
210 |
Idioms |
çok/olağanüstü çaba sarf etmek |
bend (one's) efforts v.
|
|
211 |
Idioms |
olağanüstü bir matematik zekasına sahip olmak |
have a head for figures v.
|
|
212 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be out of this world v.
|
|
213 |
Idioms |
olağanüstü bir başarı elde etmek |
knock (something) out of the ballpark v.
|
|
214 |
Idioms |
olağanüstü bir başarı elde etmek |
knock (something) out of the park v.
|
|
215 |
Idioms |
olağanüstü bir olay yaratmak |
walk on water v.
|
|
216 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
217 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world alight v.
|
|
218 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
219 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world alight v.
|
|
220 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
come as a revelation (to somebody) v.
|
|
221 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be a revelation (to somebody) v.
|
|
222 |
Idioms |
olağanüstü olmak |
be larger than life v.
|
|
223 |
Idioms |
sıra dışı/olağanüstü bir başarı elde etmek |
hit (something) out of the ballpark v.
|
|
224 |
Idioms |
sıra dışı/olağanüstü bir başarı elde etmek |
hit (something) out of the park v.
|
|
225 |
Idioms |
olağanüstü bir şey olmamak |
not set the thames on fire v.
|
|
226 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
not set the world on fire v.
|
|
227 |
Idioms |
olağanüstü bir şey becerememek |
never set the world on fire v.
|
|
228 |
Idioms |
olağanüstü/harika bir performans sergilemek |
stop the show v.
|
|
229 |
Idioms |
olağanüstü bir |
a peach of a (something) adj.
|
|
230 |
Idioms |
olağanüstü soğuk |
(as) cold as any stone adj.
|
|
231 |
Idioms |
olağanüstü bir … |
a peach of a … expr.
|
|
232 |
Idioms |
saçma bir şeyden olağanüstü bir şeye |
from the ridiculous to the sublime expr.
|
|
233 |
Idioms |
olağanüstü bir şeyden saçma bir şeye |
sublime to the ridiculous expr.
|
|
Trade/Economic |
|
234 |
Trade/Economic |
diğer olağanüstü giderler |
other extraordinary charges n.
|
|
235 |
Trade/Economic |
diğer olağanüstü gelirler |
other extraordinary income n.
|
|
236 |
Trade/Economic |
düşülen olağanüstü amortisman ve olağanüstü miktarlar |
extraordinary depreciation and extraordinary amounts written off n.
|
|
237 |
Trade/Economic |
olağanüstü giderler |
extraordinary expenses n.
|
|
238 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
accelerated depreciation n.
|
|
239 |
Trade/Economic |
olağanüstü hal kanunları |
emergency laws n.
|
|
240 |
Trade/Economic |
olağanüstü giderler |
extraordinary charges n.
|
|
241 |
Trade/Economic |
olağanüstü durum |
emergency n.
|
|
242 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazanç ve kayıplar |
extraordinary gains and losses n.
|
|
243 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek akçe |
excess reserve n.
|
|
244 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazançlar vergisi |
excess profits duty n.
|
|
245 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekler |
extra reserve n.
|
|
246 |
Trade/Economic |
olağanüstü zarar |
casualty losses n.
|
|
247 |
Trade/Economic |
olağanüstü kar |
extra dividend n.
|
|
248 |
Trade/Economic |
olağanüstü haller |
exceptional circumstances n.
|
|
249 |
Trade/Economic |
olağanüstü büyük jüri |
extraordinary grand jury n.
|
|
250 |
Trade/Economic |
olağanüstü işçi ücreti |
callback pay n.
|
|
251 |
Trade/Economic |
olağanüstü rasyon |
emergency ration n.
|
|
252 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyat |
extraordinary reserve n.
|
|
253 |
Trade/Economic |
olağanüstü olan şey |
phenomenon n.
|
|
254 |
Trade/Economic |
olağanüstü kar ve zarar |
extraordinary gains and losses n.
|
|
255 |
Trade/Economic |
olağanüstü giderler |
extraordinary expense n.
|
|
256 |
Trade/Economic |
olağanüstü temettü |
surplus dividend n.
|
|
257 |
Trade/Economic |
olağanüstü gelir |
extraordinary income n.
|
|
258 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyatlar |
excess reserves n.
|
|
259 |
Trade/Economic |
olağanüstü tehlikeli durum |
state of emergency n.
|
|
260 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekleri |
extraordinary reserves n.
|
|
261 |
Trade/Economic |
olağanüstü vergi |
emergency tax n.
|
|
262 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplantı |
special meeting n.
|
|
263 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe gelirleri |
exceptional budget receipts n.
|
|
264 |
Trade/Economic |
olağanüstü kardan sağlanan kaynak |
sources from extraordinary operations n.
|
|
265 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
emergency amortization n.
|
|
266 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplantı |
emergency meeting n.
|
|
267 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek |
excess reserve n.
|
|
268 |
Trade/Economic |
olağanüstü zarar |
extraordinary loss n.
|
|
269 |
Trade/Economic |
olağanüstü borçlar ve giderlere ilişkin karşılıklar |
provisions for extraordinary liabilities and charges n.
|
|
270 |
Trade/Economic |
olağanüstü iyi kalite |
prime quality n.
|
|
271 |
Trade/Economic |
olağanüstü tehlikeli mal |
extremely dangerous goods n.
|
|
272 |
Trade/Economic |
olağanüstü durumlar |
exceptional circumstances n.
|
|
273 |
Trade/Economic |
olağanüstü zarardan dolayı kaynak kullanımı |
fund usage due to extraordinary operations n.
|
|
274 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe |
extraordinary budget n.
|
|
275 |
Trade/Economic |
olağanüstü fon |
extra fund n.
|
|
276 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe |
extra ordinary budget n.
|
|
277 |
Trade/Economic |
olağanüstü kar |
extraordinary profit n.
|
|
278 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
exceptional depreciation n.
|
|
279 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe gelirleri |
extraordinary budget receipts n.
|
|
280 |
Trade/Economic |
olağanüstü tehlike |
extraordinary danger n.
|
|
281 |
Trade/Economic |
olağanüstü kamu harcamaları |
extraordinary expenditures n.
|
|
282 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul |
extraordinary general meeting n.
|
|
283 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazançlar vergisi |
tax on extra revenues n.
|
|
284 |
Trade/Economic |
olağanüstü bütçe |
emergency budget n.
|
|
285 |
Trade/Economic |
olağanüstü kazanç vergisi |
excess profit duty n.
|
|
286 |
Trade/Economic |
olağanüstü gelirler |
extraordinary income n.
|
|
287 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek |
reserve for contingencies n.
|
|
288 |
Trade/Economic |
olağanüstü tahsisat |
extraordinary appropriation n.
|
|
289 |
Trade/Economic |
olağanüstü tamirler |
extraordinary repairs n.
|
|
290 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyat |
extra reserve n.
|
|
291 |
Trade/Economic |
olağanüstü ödenek |
extraordinary appropriation n.
|
|
292 |
Trade/Economic |
olağanüstü teminatlı senet |
first class paper n.
|
|
293 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekler |
general reserve n.
|
|
294 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul |
extraordinary general assembly n.
|
|
295 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedek akçeler |
extraordinary reserves n.
|
|
296 |
Trade/Economic |
olağanüstü temettü |
extra dividend n.
|
|
297 |
Trade/Economic |
olağanüstü gelirler |
extraordinary incomes n.
|
|
298 |
Trade/Economic |
olağanüstü kolaylıklar |
emergency facilities n.
|
|
299 |
Trade/Economic |
olağanüstü masraflar |
extraordinary expenses n.
|
|
300 |
Trade/Economic |
olağanüstü borç ve giderlerin karşılıklarının yeniden girişi |
write-back of provisions for extraordinary liabilities and charges n.
|
|
301 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul toplantısı |
extraordinary general meeting n.
|
|
302 |
Trade/Economic |
olağanüstü ihtiyat |
excess reserve n.
|
|
303 |
Trade/Economic |
olağanüstü yedekler |
hxira reserve n.
|
|
304 |
Trade/Economic |
olağanüstü karar |
extraordinary resolution n.
|
|
305 |
Trade/Economic |
olağanüstü amortisman |
extraordinary depreciation n.
|
|
306 |
Trade/Economic |
olağanüstü riskler karşılığı |
reserve for extraordinary risks n.
|
|
307 |
Trade/Economic |
reorganizasyon maliyetleri olarak sermayeye eklenen olağanüstü giderler |
extraordinary charges capitalized as reorganization costs n.
|
|
308 |
Trade/Economic |
yasak ve olağanüstü ihtiyatlar |
reserve fund n.
|
|
309 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul |
egm (extraordinary general meeting) n.
|
|
310 |
Trade/Economic |
olağanüstü genel kurul toplantısı |
egm (extraordinary general meeting) n.
|
|
311 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplanmak |
hold an extraordinary meeting v.
|
|
312 |
Trade/Economic |
olağanüstü toplanmak |
hold an emergency meeting v.
|
|
Law |
|
313 |
Law |
olağanüstü gelirler |
abnegation budget receipts n.
|
|
314 |
Law |
olağanüstü zamanaşımı |
extraordinary prescription n.
|
|
315 |
Law |
olağanüstü toplantı |
special session n.
|
|
316 |
Law |
olağanüstü hakim emri |
prerogative writ n.
|
|
317 |
Law |
olağanüstü hal |
public emergency n.
|
|
318 |
Law |
savaş ve olağanüstü hal mevzuatı |
war and emergency legislation n.
|
|
319 |
Law |
sivil olağanüstü hal planlama yüksek komitesi |
the supreme civil emergency planning committee n.
|
|
320 |
Law |
sıkıyönetim ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararname |
emergency decree having the force of law n.
|
|
321 |
Law |
(birini) olağanüstü iadeye tabi tutmak |
rendition v.
|
|
Politics |
|
322 |
Politics |
afet yönetimi ve olağanüstü hallerde müdahale amaçlı uzay kaynaklı bilgi için bm platformu |
united nations platform for space-based information for disaster management and emergency response n.
|
|
323 |
Politics |
olağanüstü toplantı |
extraordinary session n.
|
|
324 |
Politics |
olağanüstü kongre |
extraordinary congress n.
|
|
325 |
Politics |
olağanüstü durum |
case of emergency n.
|
|
326 |
Politics |
olağanüstü hal ilanı |
a state of emergency declaration n.
|
|
327 |
Politics |
olağanüstü kurultay |
extraordinary meeting n.
|
|
328 |
Politics |
olağanüstü savaş önlemleri |
exceptional war measures n.
|
|
329 |
Politics |
olağanüstü hal bölgesi |
state of emergency region n.
|
|
330 |
Politics |
olağanüstü hal mahkemesi |
emergency court n.
|
|
331 |
Politics |
olağanüstü giderler |
extraordinary charges n.
|
|
332 |
Politics |
nato sivil olağanüstü hal planlaması |
nato civil emergency planning n.
|
|
333 |
Politics |
olağanüstü hal yetkileri |
emergency powers n.
|
|
334 |
Politics |
olağanüstü hal/durum |
state of exception n.
|
|
335 |
Politics |
olağanüstü durum |
urgent case n.
|
|
336 |
Politics |
olağanüstü zirve |
extraordinary summit n.
|
|
337 |
Politics |
olağanüstü ve tam yetkili büyükelçi |
ambassador extraordinary and plenipotentiary n.
|
|
338 |
Politics |
olağanüstü iç durumlar |
domestic emergencies n.
|
|
339 |
Politics |
olağanüstü hal bölge valisi |
regional governor of the state of emergency n.
|
|
340 |
Politics |
olağanüstü yetkilerin toplanmış olduğu makam |
vested with extraordinary powers n.
|
|
341 |
Politics |
olağanüstü hal ilanı |
declaration of state of emergency n.
|
|
342 |
Politics |
olağanüstü savaş tedbirleri |
exceptional war measures n.
|
|
343 |
Politics |
seçilmiş olan hükümetin yasaları çiğneyerek kendisine olağanüstü yetkiler vermek suretiyle mevcut anayasal düzenin dışında hareket etmesi |
autocoup n.
|
|
344 |
Politics |
sivil olağanüstü hal planlaması kıdemli komitesi |
senior civil emergency planning committee (scepc) n.
|
|
345 |
Politics |
seçilmiş olan hükümetin yasaları çiğneyerek kendisine olağanüstü yetkiler vermek suretiyle mevcut anayasal düzenin dışında hareket etmesi |
self-coup n.
|
|
346 |
Politics |
olağanüstü hal ilan etmek |
declare emergency rule v.
|
|
Institutes |
|
347 |
Institutes |
kamboçya mahkemeleri olağanüstü duruşmaları |
extraordinary chambers in the court of cambodia n.
|
|
348 |
Institutes |
olağanüstü hal inceleme işlemleri komisyonu |
the commission on examination of the state of emergency procedures n.
|
|
349 |
Institutes |
olağanüstü hal i̇şlemleri i̇nceleme komisyonu |
commission for the examination of proceedings under the state of emergency n.
|
|
350 |
Institutes |
olağanüstü hal bölge valiliği |
governorship of the state of emergency of region n.
|
|
351 |
Institutes |
olağanüstü ve tartışmalı iddiaları araştıran bir kuruluş |
csi (committee for skeptical inquiry) n.
|
|
Technical |
|
352 |
Technical |
maksimum olağanüstü su seviyesi |
maximum exceptional level n.
|
|
353 |
Technical |
olağanüstü yedekler |
extraordinary reserves n.
|
|
354 |
Technical |
olağanüstü haller |
aberrations n.
|
|
355 |
Technical |
olağanüstü durumlar |
aberrations n.
|
|
356 |
Technical |
olağanüstü su seviyesi |
level-abnormal water n.
|
|
357 |
Technical |
olağanüstü su düzeyi |
abnormal water level n.
|
|
358 |
Technical |
olağanüstü su seviyesi |
exceptional water level n.
|
|
359 |
Technical |
olağanüstü su seviyesi |
abnormal water level n.
|
|
360 |
Technical |
olağanüstü ışın |
extraordinary ray n.
|
|
361 |
Technical |
suverilmiş ve menevişlenmiş olağanüstü uygulama çelikleri |
quenched-and-tempered ultraservice steels n.
|
|
Computer |
|
362 |
Computer |
olağanüstü durum |
disaster n.
|
|
Automotive |
|
363 |
Automotive |
olağanüstü otomobil |
doozie n.
|
|
Psychology |
|
364 |
Psychology |
denize karşı olağanüstü sevgi |
thalassomania n.
|
|
365 |
Psychology |
olağanüstü hafızaya sahip kimse |
mnemonist n.
|
|
366 |
Psychology |
olağanüstü hafızaya sahip kimse |
mnemotechnist n.
|
|
Chemistry |
|
367 |
Chemistry |
olağanüstü beyaz renkli kristalli bir madde |
ammonium cyanate n.
|
|
Biology |
|
368 |
Biology |
olağanüstü çevre koşullarında (sıcak su kaynakları vb) yaşayabilen organizma |
extremophile n.
|
|
Archaeology |
|
369 |
Archaeology |
hindistan maharashtra'da budist sanatının olağanüstü örneklerinin bulunduğu mağaralar |
ajanta caves n.
|
|
Religious |
|
370 |
Religious |
kutsal ruh tarafından verilen olağanüstü güç |
charism n.
|
|
371 |
Religious |
kutsal ruh tarafından verilen olağanüstü güç |
charisma n.
|
|
372 |
Religious |
hastaları iyileştirme, kehanette bulunma, günahkarları cezalandırma gibi olağanüstü güçlere sahip olan vodouna benzer, santeria dinine mensup rahip |
babalawo n.
|
|
373 |
Religious |
hayvanların olağanüstü güçlere sahip olduğu inancı |
zoism n.
|
|
Environment |
|
374 |
Environment |
olağanüstü doğal güzellik bölgesi |
area of outstanding natural beauty n.
|
|
Meteorology |
|
375 |
Meteorology |
olağanüstü hava |
anamalous weather n.
|
|
Military |
|
376 |
Military |
olağanüstü rasyon |
emergency ration n.
|
|
377 |
Military |
olağanüstü sivil savunma |
civil defence emergency n.
|
|
378 |
Military |
olağanüstü hal veya savaş durumunda görevlendirilmeye uygun personel sayısı |
selected reserve strength n.
|
|
Baseball |
|
379 |
Baseball |
olağanüstü atış yapabilmek için (topun) üzerinde kimyasal maddeyle oynama yapmak |
doctor v.
|
|
Wagering |
|
380 |
Wagering |
(at yarışında) olağanüstü hız |
class n.
|
|
381 |
Wagering |
olağanüstü hızlı at |
class n.
|
|
Music |
|
382 |
Music |
(popüler müzik) olağanüstü |
solid adj.
|
|
Abbreviation |
|
383 |
Abbreviation |
olağanüstü doğal güzellik bölgesi |
aonb (area of outstanding natural beauty) n.
|
|
384 |
Abbreviation |
olağanüstü doğal güzellik bölgesi |
aonb (area of outstanding natural beauty) n.
|
|
Slang |
|
385 |
Slang |
olağanüstü veya sıradışı şey |
lallapalooza n.
|
|
386 |
Slang |
olağanüstü veya sıradışı şey |
lollapaloosa n.
|
|
387 |
Slang |
olağanüstü kişilik |
piss-cutter n.
|
|
388 |
Slang |
olağanüstü kişilik |
piss-whiz n.
|
|
389 |
Slang |
olağanüstü yetenek |
game n.
|
|
390 |
Slang |
bir konuda olağanüstü başarılı olan kimse |
nailer [dated] n.
|
|
391 |
Slang |
olağanüstü kimse/şey |
the dog's bollocks n.
|
|
392 |
Slang |
olağanüstü şey |
mother n.
|
|
393 |
Slang |
olağanüstü şey |
dinger n.
|
|
394 |
Slang |
olağanüstü örnek |
heck n.
|
|
395 |
Slang |
olağanüstü şey |
smasher [dated] n.
|
|
396 |
Slang |
olağanüstü olmak |
kick ass v.
|
|
397 |
Slang |
olağanüstü olmak |
kick butt v.
|
|
398 |
Slang |
olağanüstü derecede iyi |
(as) fine as dick's hatband expr.
|
|
399 |
Slang |
olağanüstü! |
awesome! exclam.
|
|
British Slang |
|
400 |
British Slang |
olağanüstü şey |
topper n.
|
|
401 |
British Slang |
olağanüstü! |
fannytastic! interj.
|
|