pazarlık - Turkish English Dictionary

pazarlık

Meanings of "pazarlık" in English Turkish Dictionary : 25 result(s)

Turkish English
Common Usage
pazarlık bargain n.
Upwards of 92% of all convictions are based on plea bargains.
Tüm mahkumiyetlerin %92'si ceza pazarlıklarına dayanıyor.

More Sentences
General
pazarlık bargaining n.
I fear that once again pressure and bargaining will carry the day and that a bad decision will be taken.
Bir kez daha baskı ve pazarlığın ağır basacağından ve kötü bir karar alınacağından korkuyorum.

More Sentences
pazarlık bargain n.
Public servants also obtained the right to establish trade unions but no the right to strike or to bargain collectively.
Devlet memurları da, sendika kurma hakkını kazandılar, fakat grev veya toplu pazarlık hakkını elde edemediler.

More Sentences
pazarlık negotiation n.
The bank robbers released the hostages after hours of negotiation.
Banka soyguncuları saatler süren pazarlığın ardından rehineleri serbest bıraktı.

More Sentences
pazarlık haggling n.
That seems rather like haggling.
Bu daha çok pazarlık gibi görünüyor.

More Sentences
pazarlık deal n.
Surely humanity cannot be reduced to the level of political wheeling and dealing.
Şüphesiz insanlık, siyasi çark ve pazarlık düzeyine indirgenemez.

More Sentences
Trade/Economic
pazarlık bargain n.
A bargain requires something that both sides want.
Pazarlık her iki tarafın da istediği bir şeyi gerektirir.

More Sentences
pazarlık deal n.
Surely humanity cannot be reduced to the level of political wheeling and dealing.
Şüphesiz insanlık, siyasi çarkçılık ve pazarlık düzeyine indirgenemez.

More Sentences
pazarlık bargaining n.
Then comes the hard bargaining during conciliation as to where the money will come from.
Daha sonra paranın nereden geleceği konusunda uzlaşma sırasında zorlu pazarlıklar yapılacaktır.

More Sentences
General
pazarlık haggle n.
pazarlık chaffer n.
pazarlık dicker n.
pazarlık higgling n.
pazarlık mart n.
pazarlık whiz n.
pazarlık whizz n.
pazarlık whack n.
pazarlık go n.
pazarlık paction n.
Idioms
pazarlık lot of give-and-take n.
pazarlık pennyworth n.
Trade/Economic
pazarlık chaffery n.
pazarlık bar chart n.
pazarlık higgling n.
Law
pazarlık achate n.

Meanings of "pazarlık" with other terms in English Turkish Dictionary : 216 result(s)

Turkish English
General
pazarlık etme haggling n.
Haggling is common in markets.
Çarşıda pazarlık etmek yaygındır.

More Sentences
pazarlık etme bargaining n.
She's good at bargaining the price down.
Fiyat düşürmek için pazarlık etmede iyidir.

More Sentences
pazarlık etmek bargain v.
You're in no position to bargain.
Pazarlık edecek durumda değilsin.

More Sentences
pazarlık yapmak haggle v.
But the Council does like to haggle, and it does not always take the actual needs into consideration in the process.
Ancak Konsey pazarlık yapmayı seviyor ve bu süreçte gerçek ihtiyaçları her zaman göz önünde bulundurmuyor.

More Sentences
pazarlık yapmak bargain with v.
I'll make a bargain with you.
Seninle bir pazarlık yapacağım.

More Sentences
pazarlık etmek negotiate v.
We want to negotiate.
Pazarlık etmek istiyoruz.

More Sentences
pazarlık yapmak negotiate v.
They negotiated with the employers about the working hours.
İşverenlerle çalışma saatleri konusunda pazarlık yaptılar.

More Sentences
Phrasals
(biriyle) pazarlık yapmak/etmek haggle with (someone) v.
This is not the moment to haggle with the USA over the cost of reconstruction.
Yeniden yapılanmanın maliyeti konusunda ABD ile pazarlık yapmanın zamanı değil.

More Sentences
Idioms
pazarlık kozu a bargaining counter n.
Thirdly, Belarus is seeking a bargaining counter, or something to play off against the European Union.
Üçüncü olarak, Belarus bir pazarlık kozu ya da Avrupa Birliği'ne karşı kullanabileceği bir şey arıyor.

More Sentences
sıkı pazarlık a hard bargain n.
You drive a hard bargain.
Sıkı pazarlık yapıyorsun.

More Sentences
Trade/Economic
pazarlık etmek bargain v.
Tom didn't get what he bargained for.
Tom pazarlık ettiği şeyi almadı.

More Sentences
Politics
pazarlık yapmak bargain v.
It is no longer the time for a fool’s bargain for the South.
Artık Güney için aptalca bir pazarlık yapmanın zamanı değil.

More Sentences
General
sıkı pazarlık yapan kimse higgler n.
toplu pazarlık konuları labor bargaining subjects n.
toplu pazarlık aşamaları phases of labor bargaining n.
pazarlık usulü ihale negotiated tendering n.
toplu pazarlık labor negotiations n.
dürüst pazarlık fair deal n.
dürüst pazarlık square deal n.
işçi sendikasının işçiler adına resmen pazarlık etmekten men edilmesi union decertification n.
pazarlık etme negotiating n.
toplu pazarlık collective bargaining n.
toplu pazarlık collective-labor bargaining n.
partiler arasındaki pazarlık horse-trading n.
pazarlık edilmiş teklif negotiated tender n.
pazarlık konusu matter of negotiation n.
sıkı pazarlık hard bargain n.
sıkı pazarlık eden kimse chafferer n.
yasa dışı pazarlık chievance n.
sıkı pazarlık horse trade n.
kurnaz pazarlık horse trade n.
zorlu pazarlık horse trading n.
iki tarafın gönlünü yapan sert pazarlık horse trading n.
sıkı pazarlık horse-trade n.
sert pazarlık horse-trade n.
pazarlık etme hucksterage n.
pazarlık etme huckstery n.
kıran kırana pazarlık yapan kimse bushranger [australia] n.
iyi pazarlık rug [dialect] [uk] n.
usülsüz pazarlık paltering n.
ahlaksız pazarlık paltering n.
içten pazarlık counsel n.
pazarlık değeri olan mülk veya özellik counter n.
başkası adına pazarlık yapan kimse proxenet n.
başkası adına pazarlık yapan kimse proxenete n.
sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek drive a hard bargain v.
pazarlık etmek haggle v.
çekişe çekişe pazarlık etmek haggle v.
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek drive a hard bargain v.
pazarlık etmek dicker v.
pazarlık yapmak higgle v.
sıkı pazarlık etmek haggle v.
sıkı pazarlık yapmak higgle v.
pazarlık etmek dicker with v.
pazarlık etmek chaffer v.
pazarlık etmek bargain with v.
sıkı pazarlık yapmak drive a hard bargain v.
pazarlık etmek do a bargain v.
pazarlık edilebilir olmak be bargainable v.
fiyat üzerinde pazarlık yapmak bargain a price v.
fiyat için pazarlık yapmak haggle about the price v.
pazarlık etmek cheap [obsolete] v.
tartışma veya pazarlık yoluyla ikna etmek banter v.
pazarlık etmek boggle v.
fiyat üzerine pazarlık yapmak hondle v.
sıkı pazarlık yapmak horse-trade v.
pazarlık yapmak huck [dialect] [uk] v.
pazarlık yapmak huxter v.
pazarlık etmek dispose [obsolete] v.
pazarlık yapmak palter v.
pazarlık yapmak paction [scotland] v.
pazarlık etmek prig [scotland] v.
sıkı pazarlık yapmak prig [scotland] v.
(satıcı ile) pazarlık yapmak screw v.
pazarlık yapmak strike an agreement v.
pazarlık edilebilir bargainable adj.
pazarlık edilemez not negotiable adj.
pazarlık edilemez unnegotiable adj.
pazarlık ile ilgili pactional adj.
Phrasals
(pazarlık yaparak) daha yüksek bir fiyata zorlamak beat up v.
birisiyle bir şey için pazarlık yapmak haggle with someone over something v.
bir şeyle ilgili biriyle müzakerede bulunmak/müzakere yapmak/pazarlık yapmak negotiate with someone over something v.
bir şeyle ilgili biriyle müzakerede bulunmak/müzakere yapmak/pazarlık yapmak negotiate with someone about something v.
pazarlık edip fiyatı düşürmek beat down v.
pazarlık edip fiyatı düşürmek bargain down v.
(biriyle bir şey) için pazarlık etmek haggle with (one) over (something) v.
(biriyle bir fiyat) üzerinden pazarlık etmek haggle with (one) over (something) v.
(birine/bir şeye) sahip olmak için pazarlık etmek bargain for (someone or something) v.
(biri/bir şey) için pazarlık etmek bargain for (someone or something) v.
bir şey için pazarlık etmek bargain for v.
bir şey için pazarlık etmek bargain over v.
bir şeyi almak/elde etmek için biriyle pazarlık etmek bargain for v.
(biriyle birisi/bir şey) için pazarlık etmek bargain for (someone or something) with (someone) v.
(biriyle birisi/bir şey) üzerine pazarlık etmek bargain over (someone or something) with (someone) v.
bir şey için pazarlık etmek jew (one) down v.
pazarlık etmek argue (something) down v.
pazarlık etmek argue down v.
(biriyle) pazarlık etmek bargain (someone) down v.
pazarlık edip (bir şeyin) fiyatını düşürmek bargain (something) down v.
(biriyle birine/bir şeye) sahip olmak için tartışmak/pazarlık etmek bargain (over someone or something) (with someone) v.
(biriyle birine/bir şeye) sahip olmak için tartışmak/pazarlık etmek and bargain (for someone or something) (with someone) v.
(biriyle) pazarlık yapmak bargain with (one) v.
(biriyle) pazarlık etmek bargain with (one) v.
biriyle (bir şey için) pazarlık etmek dicker with someone (for something) v.
biriyle (bir şey için) pazarlık etmek dicker with someone (over something) v.
(biriyle) pazarlık etmek dicker with (one) v.
(biriyle bir şey için) pazarlık etmek dicker with (one) for (something) v.
(biriyle bir şey) üzerine pazarlık etmek dicker with (one) over (something) v.
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine pazarlık yapmak haggle (with someone) over someone or something v.
için pazarlık yapmak/etmek haggle about v.
bir şey için pazarlık yapmak/etmek haggle about something v.
için/üzerine pazarlık yapmak/etmek haggle over v.
(bir şey) için/üzerine pazarlık yapmak/etmek haggle over (something) v.
(biriyle bir konuda) pazarlık etmek negotiate (with one) about (something) v.
(biriyle bir konuda) pazarlık etmek negotiate (with one) over (something) v.
(biriyle) pazarlık etmek negotiate with (one) v.
Phrases
pazarlık edilemez non-negotiable expr.
pazarlık sürecinde during the bargaining process expr.
Proverb
pazarlık/anlaşma iki kişiyle yapılır It takes two to make a bargain
Colloquial
sıkı pazarlık horse trading n.
sert pazarlık horse-trading n.
sıkı pazarlık horse-trading n.
pazarlık yok! take it or leave it! expr.
Idioms
pazarlık kozu a bargaining chip n.
dürüst bir pazarlık a fair deal n.
sert pazarlık a hard bargain n.
ciddi pazarlık a hard bargain n.
adil bir pazarlık a square deal n.
eşit şartlarda bir anlaşma/pazarlık a square deal n.
iyi pazarlık sweet deal n.
çekişe çekişe pazarlık etmek beat down v.
pazarlık masasına getirmek bring somebody to the bargaining table v.
(birini/bir grubu) pazarlık masasına getirmek bring (someone or something) to the bargaining table v.
Speaking
pazarlık yapacak konumda değilsin you're in no position to bargain expr.
üç kuruş için pazarlık yapmayalım let's not haggle over a few dollars expr.
Trade/Economic
bir sektörde ulusal düzeyde toplu pazarlık sonucu ortaya çıkan ücret oranlarını ve diğer çalışma koşullarını kapsayan yazılı resmi anlaşmalar national agreement n.
ayrı bir pazarlık birimi appropriate bargaining unit n.
borsada yapılan sesli pazarlık open-outcry n.
götürü pazarlık job work n.
işçilerden halen sahip oldukları ücret ve sosyal haklardan fedakarlık etmeleri istenen toplu pazarlık concession bargaining n.
iyi pazarlık good bargain n.
kurum içi pazarlık intra-organizational bargaining n.
pazarlık gücü bargaining power n.
pazarlık gücü negotiating power n.
pazarlık yapma higgling n.
pazarlık teknikleri bargaining techniques n.
peşin pazarlık spot bargain n.
pazarlık sonucunda oluşan fiyat negotiated price n.
peşin pazarlık money bargain n.
pazarlık etme bargaining n.
pazarlık usulü restricted procedures n.
pazarlık kozu bargaining chip n.
pazarlık eden kimse bargainer n.
pazarlık gücü bargaining power n.
pazarlık payı room for negotiation n.
pazarlık yapma bargaining n.
pazarlık eden bargainor n.
pazarlık sonucu saptanan fiyat negotiated price n.
pazarlık fiyatı asking price n.
satıcının pazarlık gücü bargaining power of vendors n.
sektör kapsamında toplu pazarlık industrywide bargaining n.
sıkı pazarlık hose trading n.
tekrar pazarlık renegotiation n.
taviz değişimi konusunda hükümetlerarası pazarlık negotiations n.
toplu pazarlık aşaması bargaining zone n.
toplu pazarlık anlaşması/sözleşmesi collective bargaining agreement n.
toplu pazarlık anlaşması bargaining agreement n.
toplu pazarlık görüşmeleri için bir işçi örgütünün temsil ettiği ve anlaşma ile bir araya gelmiş işçiler grubu appropriate bargaining unit n.
ücretlerin toplu pazarlık teorisi bargaining theory of wages n.
ücretlerin pazarlık teorisi bargaining theory of wages n.
ücretin işçi ve işveren arasındaki pazarlık sonucu belirlendiğini savunan teori bargaining theory of wages n.
yeniden pazarlık etme renegotiation n.
yetkili toplu pazarlık kuruluşu exclusive bargaining agent n.
zorlayıcı toplu pazarlık taktikleri coercive bargaining tactics n.
pazarlık nesnesi market n.
pazarlık etmek troke [scottish] v.
fiyatı pazarlık etmek bargain off the price v.
fiyat üzerinde pazarlık yapmak bargain a price v.
sıkı pazarlık yapmak huckster v.
sıkı pazarlık yapmak haggle v.
rekabet halindeki marka ve mağazaların fiyatlarını karşılaştırıp pazarlık ederek alışveriş yapmak comparison-shop v.
pazarlık payı olmayan nonnegotiable adj.
pazarlık payı vardır discount negotiable expr.
pazarlık fiyatları ile at bargain prices expr.
Law
cezada pazarlık plea bargaining n.
peşin pazarlık money bargain n.
pazarlık eden bargainor n.
pazarlık etme bargaining n.
sıkı pazarlık etme badger n.
suçu kabullenmek suretiyle cezada pazarlık negotiated plea of guilty n.
toplu pazarlık hakları bargaining rights n.
ücretlerin işçilerle işverenler arasında gerçekleştirilen pazarlık neticesinde kararlaştırıldığını savunan kuram bargaining theory of wages n.
fiyatı pazarlık etmek bargain off the price v.
üzerinde pazarlık yapmak bargain a price v.
Politics
işçi sendikasının, çalışanlar adına pazarlık birimi olarak hareket etmesi için uygun kamu kurumunca yetkilendirilmesi certification n.
suçlu veya terörist ile yetkililer arasında, rehinelerin bırakılması ve teslim olma konusunda yapılan pazarlık negotiations n.
diplomatik pazarlık diplomatic bargaining n.
pazarlık kuramı bargaining theory n.
pazarlık etme negotiation n.
siyasi pazarlık political bargain n.
şeytanla pazarlık faustian pact n.
şeytanla pazarlık faustian bargain n.
toplu pazarlık collective bargaining n.
yeniden pazarlık renegotiation n.
yeniden pazarlık anlaşması renegotiation agreement n.
Industry
toplu pazarlık kapsamı bargaining scope n.
toplu pazarlık birimi bargaining unit n.
Petrol
petrol şirketi adına arazi sahipleriyle maden hakları üzerine pazarlık eden kimse landsman n.
Archaic
petrol şirketi adına arazi sahipleriyle maden hakları üzerine pazarlık eden kimse landman n.
pazarlık etmek cheapen v.
pazarlık etmek negociate v.
Slang
pazarlık peşindeki müşteri mooch n.
pazarlık eden müşteri mouch [uk] n.
kötü pazarlık rip-off n.
sıkı pazarlık yapmak jew v.
Modern Slang
çok iyi pazarlık a catch n.