policy - Turkish English Dictionary

policy

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "policy" in Turkish English Dictionary : 48 result(s)

English Turkish
Common Usage
policy n. politika
The company adopted a new anti-bribery policy.
Şirket rüşvet karşıtı yeni bir politika benimsemiştir.

More Sentences
General
policy n. poliçe
Luckily, our insurance policy covers loss or damage caused by disasters.
Neyse ki sigorta poliçemiz felaketlerin neden olduğu kayıp ve hasarları da kapsıyor.

More Sentences
policy n. siyaset
The recommendations of the NSC are not legally binding, but have a strong influence on government policy.
MGK'nin tavsiyeleri, hukuken bağlayıcı değildir, fakat hükümetin siyaseti üzerinde çok etkilidir.

More Sentences
policy n. prensip
It is my policy never to lie, no matter what.
Prensibim her ne olursa olsun asla yalan söylememektir.

More Sentences
policy n. strateji
The new policy opened the door to an economic and trade strategy.
Yeni uygulama, ekonomik ve ticari bir stratejiye kapı açmıştır.

More Sentences
Trade/Economic
policy n. poliçe
The result will be quicker procedures and more protection for policy holders.
Sonuç, daha hızlı prosedürler ve poliçe sahipleri için daha fazla koruma olacaktır.

More Sentences
policy n. politika
Our aim must be a foot and mouth policy that is not anonymous.
Amacımız anonim olmayan bir şap politikası olmalıdır.

More Sentences
policy n. sigorta poliçesi
Sami had a million-dollar life-insurance policy.
Sami'nin bir milyon dolarlık hayat sigortası poliçesi vardı.

More Sentences
policy n. siyaset
Regional policy is extremely important for today's EU, but also in terms of solidarity in the EU of the future.
Bölgesel siyaset, bugünün AB'si için olduğu kadar geleceğin AB'sindeki dayanışma açısından da son derece önemlidir.

More Sentences
Politics
policy n. politika
I want finally to say a little about the consequences in terms of trade policy.
Son olarak ticaret politikası açısından sonuçları hakkında biraz konuşmak istiyorum.

More Sentences
Insurance
policy n. poliçe
Rather, as with all insurance, claims are made against a policy after it has ended.
Daha ziyade, tüm sigortalarda olduğu gibi, poliçe sona erdikten sonra poliçeye karşı hak talebinde bulunulmaktadır.

More Sentences
policy n. sigorta poliçesi
Sami had a million-dollar life-insurance policy.
Sami bir milyon dolarlık bir hayat sigortası poliçesine sahipti.

More Sentences
Computer
policy n. ilke
Honesty is policy.
Dürüstlük ilkedir.

More Sentences
General
policy n. hareket tarzı
policy n. idare
policy n. plan
policy n. sigorta sözleşmesi
policy n. yöneticilik vasfı
policy n. yönetim becerisi
policy n. bilgelik
policy n. zeka kıvraklığı
policy n. kurnazlık
policy n. belirli bir çıkara yönelik yönetim
policy n. belirli bir çıkara hizmet eden prosedür
policy n. materyalist bilgelik
policy n. çıkarcılık
policy n. amaca yönelik karar
policy n. hedefe yönelik uygulama kararları
policy n. belirli bir amacın uygulanmasına yönelik program
Trade/Economic
policy n. önlem
policy n. police
policy n. siyasa
policy n. tedbir
Politics
policy n. siyasa
Insurance
policy n. sigorta senedi
Wagering
policy n. sayısal loto
policy n. amerika'da 001 ila 999 aralığında üç basamaklı sayı seçilerek oynanan bir loto türü
Archaic
policy n. hükümet şekli
policy n. yönetim biçimi
policy n. yönetim
policy n. entrika
policy n. sinsi dolap
policy n. kurnaz strateji
policy v. yönetmek
policy v. idare etmek
policy v. organize etmek
policy v. düzenini sağlamak
policy v. düzenlemek

Meanings of "policy" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
insurance policy n. sigorta poliçesi
I should have read the insurance policy more carefully.
Sigorta poliçesini daha dikkatli okumalıydım.

More Sentences
commercial policy n. ticaret politikası
Turkey has demonstrated its ability to apply the Community commercial policy in full.
Türkiye, Topluluk ticaret politikasını tam olarak uygulama yeteneğini kanıtlamıştır.

More Sentences
government policy n. hükümet politikası
In other words, do we have ways of checking what is happening with this government policy in Greece?
Başka bir deyişle, Yunanistan'daki bu hükümet politikasında neler olduğunu kontrol etme yollarımız var mı?

More Sentences
environment policy n. çevre politikası
Unfortunately, this is going to give environment policy a bad name.
Maalesef bu çevre politikasının adını kötüye çıkaracak.

More Sentences
employment policy n. istihdam politikaları
The Member States have been showing their true colours since the guidelines on employment policy appeared.
İstihdam politikasına ilişkin kılavuz ilkeler ortaya çıktığından beri Üye Devletler gerçek yüzlerini göstermektedir.

More Sentences
family policy n. aile politikası
For example, the subjects of family policy and the older labour force were addressed.
Örneğin aile politikası ve yaşlı iş gücü konuları ele alınmıştır.

More Sentences
environmental policy n. çevre politikası
An environmental policy agreement has been signed on a voluntary basis.
Gönüllülük esasına dayalı olarak bir çevre politikası anlaşması imzalanmıştır.

More Sentences
domestic policy n. iç politika
But it is up to Turkey to take the domestic policy decisions.
Ancak iç politika kararlarını almak Türkiye'ye kalmıştır.

More Sentences
language policy n. dil politikası
We recognise that the area of culture and language policy is primarily a national preserve.
Kültür ve dil politikası alanının öncelikle ulusal bir koruma alanı olduğunun farkındayız.

More Sentences
energy policy n. enerji politikası
They are sound, and cover transport policy, energy policy and environmental policy.
Sağlamdırlar ve ulaştırma politikası, enerji politikası ve çevre politikasını kapsarlar.

More Sentences
fiscal policy n. maliye politikası
Today the Americans are showing us their pragmatism in terms of budgetary and fiscal policy.
Bugün Amerikalılar bize bütçe ve maliye politikası açısından pragmatizmlerini gösteriyorlar.

More Sentences
foreign policy n. dış politika
Fourthly, we wish to deal with the Council in terms of foreign policy and security.
Dördüncü olarak, Konsey ile dış politika ve güvenlik açısından ilgilenmek istiyoruz.

More Sentences
economic policy n. ekonomik politika
If today we give up any coordination of economic policies, what will be left of our ability to use the euro?
Bugün ekonomi politikalarının koordinasyonundan vazgeçersek, Euro'yu kullanma kabiliyetimizden geriye ne kalır ki?

More Sentences
wages policy n. ücret politikası
The Commission proposed a productivity-related wage policy as far back as the Delors White Paper on Employment.
Komisyon, verimlilikle ilgili bir ücret politikasını daha Delors'un İstihdam Üzerine Beyaz Kitap'ında önermişti.

More Sentences
fishery policy n. balıkçılık politikası
How have you declared the failure of the fisheries policy?
Balıkçılık politikasının başarısızlığını nasıl ilan ettiniz?

More Sentences
health policy n. sağlık politikası
In conclusion, I have to say that the outcome is a failure in terms of EU environmental and health policy.
Sonuç olarak, sonucun AB çevre ve sağlık politikası açısından bir başarısızlık olduğunu söylemek zorundayım.

More Sentences
fishing policy n. balıkçılık politikası
Regional advisory councils are vital to the future of a sustainable EU fishing policy.
Bölgesel danışma konseyleri, sürdürülebilir bir AB balıkçılık politikasının geleceği açısından hayati önem taşımaktadır.

More Sentences
welfare policy n. refah politikası
Joint funding via income tax is required for funding our common welfare policy.
Ortak refah politikamızın finansmanı için gelir vergisi yoluyla ortak finansman gereklidir.

More Sentences
science policy n. bilim politikası
We believe the validity of a European science policy should be measured especially on this criterion.
Bir Avrupa bilim politikasının geçerliliğinin özellikle bu kritere göre ölçülmesi gerektiğine inanıyoruz.

More Sentences
transportation policy n. ulaştırma politikası
France's new government has announced a change of direction in transportation policy.
Fransa'nın yeni hükümeti ulaştırma politikasında yön değişikliği yaptığını duyurdu.

More Sentences
communication policy n. iletişim politikası
I can only support the idea that an information and communication policy must be a policy of proximity.
Ben sadece bir bilgi ve iletişim politikasının bir yakınlık politikası olması gerektiği fikrini destekleyebilirim.

More Sentences
common foreign policy n. ortak dış politika
The European Union has also demonstrated that the common foreign policy has not been common.
Avrupa Birliği, ortak dış politikanın ortak olmadığını da göstermiştir.

More Sentences
company policy n. firma politikası
All of the rules must be in line with company policy.
Tüm kurallar firma politikası doğrultusunda olmalı.

More Sentences
company policy n. şirket politikası
All of the rules must be in line with company policy.
Tüm kurallar şirket politikasına uygun olmalıdır.

More Sentences
forestry policy n. ormancılık politikası
The EU has no competence in the area of forestry policy.
AB'nin ormancılık politikası alanında hiçbir yetkisi yoktur.

More Sentences
policy-making n. politika oluşturma
We believe we need political coherence in our policy-making in this area.
Bu alanda politika oluştururken siyasi tutarlılığa ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz.

More Sentences
educational policy n. eğitim politikası
The poor educational policy is a detriment to Japan.
Zayıf eğitim politikası Japonya'ya zarar veriyor.

More Sentences
food safety policy n. gıda güvenliği politikası
We have succeeded in laying down the general principles of European food safety policy.
Avrupa gıda güvenliği politikasının genel ilkelerini ortaya koymayı başardık.

More Sentences
information policy n. bilgilendirme politikası
The report welcomes the improvement in the ECB's information policy.
Rapor, AMB'nin bilgilendirme politikasındaki gelişmeyi memnuniyetle karşılamaktadır.

More Sentences
cohesion policy n. uyum politikası
My third conviction is that future cohesion policy should be fair and non-discriminatory.
Üçüncü inancım ise gelecekteki uyum politikasının adil ve ayrımcı olmaması gerektiğidir.

More Sentences
social policy n. sosyal politika
It is more often than not Parliament which is the driving force behind the European Union in social policy.
Sosyal politika alanında Avrupa Birliği'nin arkasındaki itici güç çoğu zaman Parlamento'dur.

More Sentences
policy change n. politika değişikliği
I do not believe that this development indicates any fundamental policy change on the part of China.
Bu gelişmenin Çin açısından temel bir politika değişikliğine işaret ettiğine inanmıyorum.

More Sentences
policy-maker n. politika yapıcı
This proposal does not take away the national responsibilities of the national policy-makers.
Bu öneri, ulusal politika yapıcıların ulusal sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.

More Sentences
follow a policy v. politika izlemek
Turkey is following a policy of progressive adaptation of its regulatory system to that of the EU.
Türkiye, düzenleyici sistemini AB'ninkine aşamalı olarak uyarlama politikası izlemektedir.

More Sentences
develop a policy v. politika geliştirmek
The European Union has been developing a policy of constructive dialogue with Cuba.
Avrupa Birliği Küba ile yapıcı bir diyalog politikası geliştirmektedir.

More Sentences
pursue a policy v. politika izlemek
What now matters is that we pursue a policy of stability, for things are changing.
Şu anda önemli olan istikrar politikası izlememizdir, çünkü her şey değişiyor.

More Sentences
pursue policy v. politika izlemek
Europe's society cannot continue to tolerate that and to pursue policies that are clearly failing.
Avrupa toplumu buna müsamaha göstermeye ve açıkça başarısız olan politikalar izlemeye devam edemez.

More Sentences
produce a policy v. politika üretmek
We must regain consumer confidence by producing a policy that will embrace all aspects.
Tüm yönleri kucaklayacak bir politika üreterek tüketicinin güvenini yeniden kazanmalıyız.

More Sentences
policy-making adj. politika yapan
Too little attention is paid to these issues even in practical policy-making.
Pratik politika yapımında bile bu konulara çok az önem verilmektedir.

More Sentences
Trade/Economic
regional policy n. bölgesel politika
It is, however, important to emphasise that regional policy must be reformed.
Bununla birlikte bölgesel politikanın reforme edilmesi gerektiğini vurgulamak önemlidir.

More Sentences
budget policy n. bütçe politikası
We should take this into account in the coming weeks, months and years when we are further developing our budget policy.
Önümüzdeki haftalarda, aylarda ve yıllarda bütçe politikamızı geliştirirken bunu göz önünde bulundurmalıyız.

More Sentences
budgetary policy n. bütçe politikası
We believe the Pact has contributed to a favourable reaction by budgetary policies during the recent slowdown.
Paktın son dönemdeki yavaşlama sırasında bütçe politikalarının olumlu tepki vermesine katkıda bulunduğuna inanıyoruz.

More Sentences
exchange rate policy n. döviz kuru politikası
We cannot establish exchange rate policies because these are decided elsewhere.
Döviz kuru politikaları belirleyemeyiz çünkü bunlara başka bir yerde karar verilir.

More Sentences
pension policy n. emeklilik politikası
I, too, agree that pension policy involves an enormous challenge.
Ben de emeklilik politikasının büyük bir zorluk içerdiğine katılıyorum.

More Sentences
economic policy n. ekonomik politika
Education policy is, therefore, the key to the success of the economic policy.
Dolayısıyla eğitim politikası, ekonomi politikasının başarısının anahtarıdır.

More Sentences
fleet policy n. filo poliçesi
However, there needs to be a major rethink about fleet policy.
Bununla birlikte filo poliçesinin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

More Sentences
pricing policy n. fiyat politikası
This split pricing policy, however, is not what the trade mark right is about.
Ancak bu bölünmüş fiyat politikası, marka hakkıyla ilgili değildir.

More Sentences
pricing policy n. fiyatlandırma politikası
I should also like to comment on pricing policy.
Fiyatlandırma politikası hakkında da yorum yapmak isterim.

More Sentences
price policy n. fiyat politikası
We should first of all adopt a sound price policy.
Her şeyden önce sağlam bir fiyat politikası benimsemeliyiz.

More Sentences
customs policy n. gümrük politikası
If the Union has a competence in the area of customs policy, this competence is full and not limited.
Birliğin gümrük politikası alanında bir yetkisi varsa, bu yetki tamdır ve sınırlı değildir.

More Sentences
life insurance policy n. hayat sigortası poliçesi
Tom had a life insurance policy.
Tom'un hayat sigortası poliçesi vardı.

More Sentences
domestic policy n. iç politika
There have sometimes been stormy moments for governments and domestic policy, but we have stood firm.
Hükümetler ve iç politika için bazen fırtınalı anlar oldu, ancak biz sağlam durduk.

More Sentences
fiscal policy n. maliye politikası
We have seen some worrying developments in fiscal policy in some countries over the last few months.
Son birkaç ayda bazı ülkelerde maliye politikasında endişe verici bazı gelişmeler gördük.

More Sentences
financial policy n. mali politika
This could be done if European financial policy were to be guided by reference to the structural deficit.
Avrupa mali politikasının yapısal açık referans alınarak yönlendirilmesi halinde bu yapılabilir.

More Sentences
fiscal policy n. mali politika
Finally, the emphasis on structural and institutional reform should not hide the importance of sound fiscal policies.
Son olarak, yapısal ve kurumsal reforma yapılan vurgu, sağlam mali politikaların önemini gizlememelidir.

More Sentences
fiscal policy n. maliye politikası
This illustrates the absurdity of reducing economic policy measures to fiscal policy.
Bu da ekonomi politikası tedbirlerini maliye politikasına indirgemenin saçmalığını göstermektedir.

More Sentences
fiscal policy n. mali politika
The Della Vedova report on the EU's fiscal policy is an ill-assorted compilation of fiscal affirmations and claims.
Della Vedova'nın AB'nin mali politikasına ilişkin raporu, mali teyit ve iddiaların kötü düzenlenmiş bir derlemesidir.

More Sentences
common agricultural policy n. ortak tarım politikası
I should also mention another major development, the mid-term review of the common agricultural policy.
Bir başka önemli gelişmeden, ortak tarım politikasının orta vadeli gözden geçirilmesinden de bahsetmeliyim.

More Sentences
common agricultural policy n. ortak tarım politikası
The common agricultural policy must for that reason alone undergo far-reaching changes.
Ortak tarım politikası sadece bu nedenle bile geniş kapsamlı değişikliklere tabi tutulmalıdır.

More Sentences
personnel policy n. personel politikası
In the long term, this will also be of benefit to their own personnel policy.
Uzun vadede bu durum kendi personel politikaları için de faydalı olacaktır.

More Sentences
policy decision n. politika kararı
The ECB has improved the transparency of its monetary policy decision making.
Avrupa Merkez Bankası, para politikası karar alma sürecinin şeffaflığını artırmıştır.

More Sentences
policy proposal n. politika önerisi
I look forward to examining the policy proposals which this will bring forward.
Bunun getireceği politika önerilerini incelemeyi dört gözle bekliyorum.

More Sentences
policy evaluation n. politika değerlendirmesi
In addition to better control, an integral policy evaluation is needed as a matter of urgency.
Daha iyi kontrolün yanı sıra, acil olarak bütüncül bir politika değerlendirmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

More Sentences
policy instruments n. politika araçları
I believe that the common position is the best policy instrument we now have for Cuba.
Ortak tutumun Küba için şu anda elimizdeki en iyi politika aracı olduğuna inanıyorum.

More Sentences
competition policy n. rekabet politikası
Once again, we are debating the European Union's competition policy.
Bir kez daha Avrupa Birliği'nin rekabet politikasını tartışıyoruz.

More Sentences
competition policy n. rekabet politikası
He has been at the centre of moves towards the worldwide coordination of competition policy and enforcement.
Rekabet politikası ve uygulamasının dünya çapında koordinasyonuna yönelik hareketlerin merkezinde yer almıştır.

More Sentences
industrial policy n. sanayi politikası
The definition of an industrial policy is therefore becoming a matter of public interest.
Bu nedenle bir sanayi politikasının tanımı kamu yararını ilgilendiren bir konu haline gelmektedir.

More Sentences
insurance policy n. sigorta poliçesi
Have you taken out an insurance policy?
Sigorta poliçesi yaptırdınız mı?

More Sentences
socio-economic policy n. sosyo-ekonomik politika
If they are not, a region like Flanders should be able to outline socio-economic policy of its own.
Eğer öyle değilse, Flandre gibi bir bölge kendi sosyo-ekonomik politikasını belirleyebilmelidir.

More Sentences
social policy n. sosyal politika
This project, with its social harmonisation, does not constitute social policy.
Bu proje, sosyal uyumlaştırma ile sosyal politika oluşturmamaktadır.

More Sentences
commercial policy n. ticaret politikası
Turkey's compliance with the Community commercial policy remains very satisfactory.
Türkiye'nin Topluluk ticaret politikasına uyumu çok tatminkâr olmaya devam etmektedir.

More Sentences
agricultural policy n. tarım politikası
We should continue along the present path of reinforcing the multifunctional aspects of our agricultural policy.
Tarım politikamızın çok işlevli yönlerini güçlendirme yolunda ilerlemeye devam etmeliyiz.

More Sentences
General
innate social policy n. fıtri sosyal siyaset
multidimensional policy n. çokyönlü politika
welfare policy n. sosyal politika
colonial policy n. sömürgecilik
welfare policy n. sosyal siyaset
company policy n. şirketin tutumu
industrialization policy n. sanayileşme politikası
high wages policy n. yüksek ücret politikası
welfare policy n. toplumsal politika
expansionary monetary policy n. genişlemeci para politikası
dwelling policy n. konut politikası
fields of social policy n. sosyal siyaset alanları
migrant policy n. göçmen politikası
urban policy n. şehir politikası
international social policy n. milletler arası sosyal siyaset
marine insurance policy n. deniz sigortası
fraudulent policy n. hileli politika
tourism policy n. turizm planı
social policy n. içtimai siyaset
military policy n. askeri politika
theories of social policy n. sosyal siyaset teorileri
welfare policy n. içtimai siyaset
supranational social policy n. supranasyonel sosyal politika
telecommunication policy n. telekomünikasyon politikası
expansionary wages policy n. satın alma gücü politikası
types of social policy n. sosyal siyaset türleri
social policy n. refah politikası
policy based routing n. politika tabanlı yönlendirme
urban policy n. kent politikası
wager policy n. bahis sigortası
open door policy n. açık kapı politikası
emergency policy n. acil durum politikası
manpower policy n. insangücü politikası
supranational social policy n. ülkeler üstü sosyal siyaset
expansionary fiscal policy n. genişlemeci mali politika
income policy n. gelirler politikası
policy maker n. karar verici
low wages policy n. düşük ücret politikası
policy network n. politika ağı
rental value policy n. kira sigortası
broadcasting policy n. yayıncılık politikası
government policy n. devlet politikası
history of social policy n. sosyal siyaset tarihi
water management policy n. su kaynakları politikası
stock policy n. depo sigortası
fraudulent policy n. yanıltıcı politika
nutrition policy n. beslenme politikası
social policy n. sosyal siyaset
social policy n. toplumsal politika
policy of state control n. devletçilik
handicapped policy n. özürlüler politikası
policy for old persons n. yaşlılar politikası
expansionary wages policy n. expansif ücret politikası
industrial policy n. endüstriyel politika
insurance policy n. poliçe
floating insurance policy n. abonman sigortası
labor policy n. çalışma politikası
economic policy n. ekonomi politikası
industrial policy n. endüstri politikası
population policy n. nüfus politikası
cultural policy n. kültürel politika
penal policy n. ceza politikası
rigid policy n. sert politika
governance policy n. denetim politikası
audit policy n. denetim politikası
control policy n. denetim politikası
mass media policy n. kitle iletişim araçları politikası
policy sciences n. politik bilimler
urban transportation policy n. şehir ulaşım politikası
manpower policy n. insan gücü politikası
urbanization policy n. şehirleşme politikası
urbanization policy n. kentleşme politikası
joint foreign policy n. ortak dış politika
health care policy n. sağlık hizmetleri politikası
breach of trust policy n. emniyeti suistimal poliçesi
misconduct policy n. emniyeti suistimal poliçesi
moderate policy n. ılımlı politika
safety-first policy n. ihtiyat politikası
aggressive policy n. saldırgan politika
primary policy n. asıl/ana politika
primary policy n. asli veya birincil politika
appropriate policy n. uygun politika
policy and principles n. politika ve prensipler
supervision policy n. denetim politikası
distribution policy n. dağıtım politikası
policy choice n. politika/siyaset seçeneği
policy choice n. politika/siyaset tercihi
austerity policy n. kemer sıkma politikası
belt-tightening policy n. kemer sıkma politikası
privacy policy n. gizlilik ilkesi
regulatory policy n. düzenleyici politika
policy maker n. politika belirleyici
naming policy n. isimlendirme politikası
advertising policy n. reklam politikası
publication policy n. yayın politikası
editorial policy n. yayın politikası
publishing policy n. yayın politikası
policy coherence for sustainable development n. sürdürülebilir kalkınma için politika ahengi
policy consequences n. politik sonuçlar
policy consequences n. siyasi sonuçlar
government spending policy n. kamu harcamaları politikası
policy [obsolete] [scotland] n. gayrimenkul gelişimi
policy [obsolete] [scotland] n. şehrin gösterdiği gelişim
policy [obsolete] [scotland] n. bina gelişimi
policy [obsolete] [scotland] n. gayrimenkul, şehir veya bina üzerinde gerçekleştirilen iyileştirmeler
policy [obsolete] [scotland] n. geliştirmeler
policy [obsolete] [scotland] n. (iskoçya'daki gayrimenkul veya kır evi) güçlendirilmiş temel
policy adviser n. siyasi danışman
policy advisor n. siyasi danışman
policy change n. tutum değişikliği
policy change n. prensip değişikliği
policy change n. bakış açısında değişiklik
policy change n. siyaset değişikliği
policy-maker n. politika belirleyici
adopt a policy v. politika izlemek
carry out a policy v. politika izlemek
follow policy v. politika izlemek
determine a policy v. politika belirlemek
form a policy v. politika oluşturmak
establish a policy v. politika oluşturmak
determine a policy v. politika saptamak
pursue a policy v. siyaset gütmek
adopt a policy v. siyaset gütmek
follow a policy v. siyaset gütmek
carry out a policy v. siyaset gütmek
carry out a policy v. politika gütmek
adopt a policy v. politika gütmek
follow a policy v. politika gütmek
pursue a policy v. politika gütmek
implement a policy v. politika uygulamak
develop a policy v. politika üretmek
pursue a policy v. politika yürütmek
follow a policy v. politika yürütmek
carry out a policy v. politika uygulamak
issue an insurance policy v. poliçe tanzim etmek
policy-making adj. politika belirleyen
policy-making adj. politika belirlemeye ait
policy-making adj. politika belirlemeye ilişkin
policy-making adj. politika belirleme sürecine dahil olan
spf (sender policy framework) abrev. gönderen politikası çerçevesi
Phrases
our quality and environmental policy expr. kalite ve çevre politikamız
Proverb
honesty is the best policy dürüstlük en iyi yoldur
honesty is the best policy dürüstlük en iyi politikadır
Idioms
fabian policy n. işi sürüncemede bırakma politikası
fabian policy n. işi ağırdan alma politikası
honesty is the best policy expr. doğruluk en iyi yoldur
Speaking
every organization should have a clear policy expr. her kuruluşun açık bir politikası olmalıdır
every organization should have a clear policy expr. her kurumun açık bir politikası olmalıdır
Trade/Economic
national trading policy n. ticaret politikası
supply side tax policy n. arz yönlü vergi politikası
common agricultural and rural policy for europe n. avrupa ortak tarımsal ve kırsal politikası
depreciation policy n. amortisman politikası
active monetary policy n. aktif para politikası
fair use policy n. adil kullanım politikası
public policy n. amme nizamı
open door policy n. açık kapı politikası
broad price policy n. ana fiyat politikası
dignity at work policy n. adil istihdam koşulları sağlama politikası
open-door policy n. açık kapı politikası
fair use policy n. adil kullanım ilkesi
floating policy n. abonman poliçesi
open market policy n. açık piyasa politikası
ultra-loose monetary policy n. aşırı gevşek para politikası
open policy n. açık poliçe
blank policy n. açık poliçe
activist policy n. aktivist politika
master policy n. ana poliçe
antitrust policy n. antitrust politika
additional policy n. avenan
bank policy n. banka politikası
baggage policy n. bagaj sigortası poliçesi
banking policy n. bankacılık politikası
whistle-blowing policy n. bilgi uçurma politikası
company labour policy n. bir şirketin çalışan politikası
policy statements n. bir kuruluşun işlerini nasıl yapılacağını gösteren belge
whistleblowing policy n. bilgi uçurma politikası
divided policy n. bölünmüş poliçe
labor policy n. çalışma politikası
marine policy n. deniz sigorta poliçesi
open door policy n. dış ticarette açık kapı politikası
commercial policy n. dış ticaret politikası
public debt policy n. devlet borçlanma politikası
floating policy n. dalgalı sigorta poliçesi
policy of sea insurance n. deniz sigorta poliçesi
foreign trade policy n. dış ticaret politikası
variable price policy n. değişik fiyat politikası
contractionary fiscal policy n. daraltıcı maliye politikası
contractionary monetary policy n. daraltıcı para politikası
unvalued policy n. değerlendirilmemiş sigorta poliçesi
foreign trade policy n. dış ticaret politikası
marine insurance policy n. deniz sigortası poliçesi
procyclical monetary policy n. dalgalanma ile aynı yönlü para politikası
floating rate policy n. dalgalı kur politikası
contractionary economic policy n. daraltıcı ekonomi politikası
foreign exchange rate policy n. döviz kuru politikası
direct income support policy n. doğrudan gelir desteği politikası
fair use policy n. dürüst kullanım sözleşmesi
endowment policy n. donatım poliçesi
tail policy n. ek teminat poliçesi
economic policy n. ekonomi politikası
economic policy measure n. ekonomik politika tedbiri
policy to order n. emre yazılı poliçe
training policy n. eğitim politikası
economic policy n. ekonomi siyasası
additional policy n. ek poliçe
economic policy measure n. ekonomik politika önlemi
inventory policy n. envanter politikası
economic austerity policy n. ekonomik kemer sıkma politikası
incomes policy n. gelirler politikası
active policy n. faal politika
price stability-oriented monetary policy n. fiyat istikrarına odaklı para politikası
floating policy n. flotan poliçe
nonactivist policy n. geçerli ekonomik koşullardan bağımsız olan ve ekonomik koşullar değiştikçe sabit tutulan politikalar
financial policy n. finansman politikası
blanket policy n. genel yangın sigortası poliçesi
all in policy n. genel sigorta poliçesi
lump sum policy n. götürü meblağlı poliçe
easy money policy n. gevşek para politikası
expansionary expenditure policy n. genişletici harcama politikası
expansionary policy n. genişleme politikası
lump sum policy n. götürü poliçe
general policy n. genel poliçe
expansionary countercyclical monetary policy n. genişletici konjonktürel para politikası
expansionary monetary policy n. genişlemeci para politikası
expansionary countercyclical fiscal policy n. genişletici konjonktürel mali politika
master policy n. grup poliçesi
named policy n. gemi ve yükünün belirtildiği sigorta poliçesi
comprehensive motor policy n. genel trafik sigortası poliçesi
loose monetary policy n. gevşek para politikası
cheap money policy n. genişletici para politikası ile faizlerin düşürülmesi politikası
expansionist policy n. genişleme politikası
expansionary fiscal policy n. genişletici mali politika
contractionary fiscal policy n. hükümetin toplam harcamaları kısmaya yönelik olarak izlediği mali politikalar
policy to bearer n. hamiline yazılı poliçe
spending policy n. harcama politikası
service policy n. hizmet politikası
life insurance policy n. hayat sigorta poliçesi
life policy n. hayat sigortası poliçesi
life assurance policy n. hayat sigortası poliçesi
gift acceptance policy n. hediye kabul politikası
policy reserves n. hasar karşılığı
bearer policy n. hamiline yazılı poliçe
stabilization policy n. istikrar politikası
political economics of economy policy n. iktisat politikasının siyasi iktisatçılığı
compensatory fiscal policy n. iktisadi hayattaki dalgalanmaları dengeleyici maliye politikası
additional policy n. ilave poliçe
stabilization policy dilemma n. istikrar politikası çelişkisi
fiscal policy n. iktisat politikası
resignation policy n. istifa politikası
operating policy n. işletim politikası
labor policy n. işçilere yönelik politikalar
return policy n. iade politikası
company labour policy n. işçi politikası
rules versus discretion inactivist policy n. isteğe bağlı politikasızlık karşısında kural
labor policy n. işçi politikası
supplementary policy n. ilave poliçe
economic policy n. iktisadi politika
management policy n. işletme politikası
export policy n. ihracat politikası
stabilization policy n. istikrarlandırma politikası
human resource development policy n. insan kaynaklarını geliştirme politikası
economic policy n. iktisat politikası
fiscal policy maker n. iktisat politikası yapıcı
economic policy n. iktisat politikası
employer's liability policy n. işverenin sorumluluk sigortası
dividend policy n. kar dağılım politikası
dividend policy n. kar dağıtım politikası
public policy n. kamu politikası
quality policy n. kalite politikası
cargo policy n. kargo poliçesi
public policy n. kamu düzeni
mixed policy n. karma sigorta poliçesi
foreign exchange policy n. kambiyo politikası
government spending policy n. kamu harcamaları politikası
policy makers n. karar alıcılar
restrictive policy n. kısıtlayıcı politika
rigid policy n. katı politika
austerity policy n. kemer sıkma politikası
nondiscretionary fiscal policy n. kendiliğinden işleyen maliye politikası
austerity policy n. kemerleri sıkma politikası
short term policy n. kısa vadeli sigorta poliçesi
firm policy n. kati poliçe
value as in original policy n. kıymet
hull policy n. kasko poliçesi
firm policy n. kesin işletme siyaseti
corporate policy n. kurumsal politika
conjuncture policy n. konjonktür politikası
exchange rate policy n. kur politikası
credit policy n. kredi politikası
beggar-thy-neighbor policy n. komşuyu zarara sokma politikası
lending policy n. kredi politikası
protective policy n. korumacı politika
countercyclical monetary policy n. konjonktüre karşı para politikası
combined policy n. kombine poliçe
countercyclical fiscal policy n. konjonktüre karşı maliye politikası
exchange rate policy n. kur politikası
beggar-thy-neighbour policy n. komşuyu zarara sokma politikası
activist policy n. makro ekonomik koşullarda öngörülen değişmelere tepki olarak belirlenen para veya maliye politikası
microprudential policy n. mali riske karşı kısa dönem ve geçici çözümler getiren politika
gambling policy n. maddi menfaati olmayan bir kimse lehine yapılan hayat sigortası
macroprudential policy n. makro-ihtiyati politika
macroprudential policy n. makrosakıngan politika
macroprudential policy n. mali riske karşı bütün ve köklü önlemler alan politika
macroeconomic policy n. makroekonomi politikası
fiscal policy stance n. maliye politikası tutumu
accounting policy n. muhasebe kayıtları tutulurken uyulması gereken ilke ve kurallar
national economy policy n. milli ekonomi politikası
microprudential policy n. mikro-ihtiyati politika
microprudential policy n. mikrosakıngan politika
national economic policy n. milli iktisat politikası
accounting policy n. muhasebe politikası
easy-money policy n. merkez bankasının faiz oranlarını düşürmek üzere izlediği para arzını genişletme politikası
collective policy n. müşterek poliçe
central bank monetary policy committee n. merkez bankası para politikası kurulu
intervention policy n. müdahale politikası
accounting policy n. muhasebe genel kuralları
national economy policy n. milli iktisat politikası
common commercial policy n. ortak ticaret politikası
common commercial policy n. ortak ticaret politikası
carrier's policy n. nakliye senedi
qualifying insurance policy n. özellikli sigorta poliçesi
discretionary fiscal policy n. önleyici maliye politikası
private health policy n. özel sağlık sigortası poliçesi
special policy n. özel poliçe
paid-up policy n. ödenmiş poliçe
pay policy n. ödeme politikası
balance of payments policy n. ödemeler bilançosu politikası
policy indicator n. politika göstergesi
free policy n. primsiz poliçe
policy holder n. poliçeyi elinde bulunduran
policy drafting n. poliçe düzenlenmesi
monetary-fiscal policy mix n. para-maliye politikası karışımı
policy makers n. politikayı belirleyenler
policy synchronization n. politika eşgüdümü
policy form n. poliçe formu
targets of monetary policy n. para politikasının hedefleri
policy drafting n. poliçe hamili
copy of policy n. poliçe kopyası
loose monetary policy n. para arzını artırmaya yönelik politikalar
effects of monetary policy n. para politikasının etkileri
policy transparency n. politika şeffaflığı
issue of policy n. poliçe tanzimi
monetary policy multiplier n. para politikası çarpanı
the summary of the monetary policy committee meeting n. para politikası kurulu toplantı özeti
monetary policy framework n. para politikası çerçevesi
policy number n. poliçe numarası
policy mix n. politika karışımı
policy owner n. poliçe sahibi
marketing policy n. pazarlama politikası
dear money policy n. pahalı para politikası
policy determination n. politika belirleme
policy dilemmas n. politika ikilemleri
policy coordination n. politikaların uyumlaştırılması
loan on policy n. poliçe karşılığı ikrazat
decision of the monetary policy committee n. para politikasi kurulu kararı
policy implementation n. politika uygulama
policy formulation n. politika oluşturma
monetary policy committee n. para politikası kurulu
monetary policy n. para politikası
personnel policy n. personel siyaseti
policy assignment n. poliçe devri
policy holder n. poliçe sahibi
policy rules n. politika kuralları
face of policy n. poliçedeki yazılı değer
policy conditions n. poliçe şartları
general policy conditions n. poliçe genel koşulları
tools of monetary policy n. para politikasının araçları
monetary policy n. para politikası
policy holder n. poliçe hamili
purchasing policy n. satın alma politikası
discount window policy n. reeskont penceresi politikası
real exchange rate policy n. reel döviz kuru politikası
sales policy n. satış politikası
procompetition policy n. rekabettten yanlısı politika
competition and common commercial policy n. rekabet ve ortak ticaret politikası
official policy n. resmi politika
pro-competition policy n. rekabettten yanlısı politika
war risk policy n. savaş riski politikası
war risk policy n. savaş rizikosu poliçesi
constant payout policy n. sabit temettü politikası
wager policy n. sahte sigorta poliçesi
tight money policy n. sıkı para politikası
wagering-policy n. sigorta ettirenin yararı olmayan bir deniz sigortası poliçesi
voyage policy n. seyahat poliçesi
floating policy n. serbest poliçe
face of policy n. sigorta poliçesinin ön yüzü
trade-unions and foreign policy n. sendikalar ve dış politika
policy owner n. sigorta ettiren
tight fiscal policy n. sıkı maliye politikası
pledge on insurance policy n. sigorta poliçesi üzerindeki rehin
zero-defect policy n. sıfır hata politikası
tight monetary policy n. sıkı para politikası
free foreign trade policy n. serbest dış ticaret politikası
orthodox stabilization policy n. sıkı istikrar programı
advance on insurance policy n. sigorta poliçesi karşılığı avans
microprudential policy n. sert tedbirler almaktan kaçınan politika
macroprudential policy n. sert tedbirler alan politika
class based storage policy n. sınıflandırılmış depolama politikası
zero interest policy n. sıfır faiz politikası
contractionary monetary policy n. sıkı para politikası
selective credit policy n. selektif kredi politikası
personal accident policy n. şahsi kaza poliçesi
sterilization policy n. sterilizasyon politikası
policy makers n. şirket yöneticileri veya hükümet yetkilileri
strategic trade policy n. stratejik ticaret politikası
policy of neutrality n. tarafsızlık politikası
trade policy n. ticaret politikası
dividend policy n. temettü politikası
wide world policy n. tüm dünyada geçerli poliçe
consumer protection policy n. tüketicileri koruma politikası
farm policy n. tarım politikası
valued policy n. takselenmiş sigorta poliçesi
non-tariff common commercial policy measures n. tarife dışı ticaret politikası önlemleri
compensatory fiscal policy n. telafi edici maliye politikası
commercial policy measures n. ticaret politikası önlemleri
cautious monetary policy stance n. temkinli para politikası duruşu
one-price policy n. tek fiyat politikası
all-risks policy n. tüm riziko poliçesi
commercial policy n. ticaret siyaseti
block policy n. toplu poliçe
single price policy n. tek fiyat politikası
promotion policy n. tutundurma politikası
one price policy n. tek fiyat politikası
wage-price policy n. ücret-fiyat politikası
international macro economic policy coordination n. uluslararası makro ekonomik politika koordinasyonu
national economy policy n. ulusal ekonomi politikası
tax policy n. vergi politikası
tax policy n. vergi politikası