| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | tempt v. | kışkırtmak | ||
|
I'm not tempting them. Ben onları kışkırtmıyorum. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | baştan çıkarmak | ||
|
She tempted him. Onu baştan çıkardı. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | özendirmek | ||
|
The sunshine tempted people out. Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | cezbetmek | ||
|
The chocolate cake tempted her even though she was dieting. Diyet yapmasına rağmen, çikolatalı pasta onu cezbetti. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | ayartmak | ||
|
The serpent tempted Eve. Yılan Havva'yı ayarttı. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | teşvik etmek | ||
|
Nothing would tempt me to deceive him. Hiçbir şey beni onu kandırmaya teşvik edemez. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | cazip olmak | ||
|
It would be indeed tempting to enter into this debate. Bu tartışmaya girmek gerçekten de cazip olacaktır. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | cazip görünmek | ||
|
None of these things look tempting. Bunların hiçbiri cazip görünmüyor. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | arzu etmek | ||
|
I wasn't tempted to do that. Bunu yapmayı arzu etmiyordum. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | tahrik etmek | ||
|
And don't tempt me. Beni tahrik etme. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | meydan okumak | ||
|
Test pilots are constantly tempting fate. Test pilotları sürekli kadere meydan okuyor. More Sentences |
||||
| General | tempt v. | öfkelendirmek | ||
| General | tempt v. | kanına girmek | ||
| General | tempt v. | kandırmak | ||
| General | tempt v. | ayartmaya çalışmak | ||
| General | tempt v. | doğru yoldan saptırmaya çalışmak | ||
| General | tempt v. | şeytana uydurmak | ||
| General | tempt v. | çelmek | ||
| General | tempt v. | birinin kendi nefsiyle mücadele etmesine yol açmak | ||
| General | tempt v. | kızdırmak | ||
| General | tempt v. | baştan çıkartmak | ||
| General | tempt v. | akıl çelmek | ||
| General | tempt v. | çekici olmak | ||
| General | tempt v. | göze almak | ||
| General | tempt v. | riskleri kabul etmek | ||
| General | tempt v. | niyetli olmak | ||
