|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
yolculuk etmek |
travel v.
|
|
I'm going to travel to Boston this weekend.
Bu hafta sonu Boston'a yolculuk edeceğim.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
gemiyle yolculuk |
cruise n.
|
|
Finally, check out Chilli Pepper Single Hotel if you decide to cruise.
Son olarak, gemi yolculuğu yapmaya karar verirseniz Chilli Pepper Single Hotel'e göz atın.
More Sentences
|
3 |
General |
yolculuk (at/bisiklet/araba ile) |
ride n.
|
|
Because the shock absorbers, they're so old that the whole ride is very bumpy.
Çünkü amortisörler, o kadar eskimişler ki tüm yolculuk çok sarsıntılı geçiyor.
More Sentences
|
4 |
General |
iyi bir yolculuk |
a good trip n.
|
|
I hope you have a good trip.
Umarım iyi bir yolculuk geçirirsin.
More Sentences
|
|
5 |
General |
(amaca giden) yolculuk |
path n.
|
|
She had her career path clearly mapped out ever since she was in high school.
Lise yıllarından beri kariyer yolculuğunu net bir şekilde planlamıştı.
More Sentences
|
6 |
General |
yolculuk etmek |
travel v.
|
|
I'm going to travel to Boston this weekend.
Bu hafta sonu Boston'a yolculuk edeceğim.
More Sentences
|
7 |
General |
yolculuk yapmak |
journey v.
|
|
Certain amendments are intended to exclude passengers of combined journeys from the scope of the Regulation.
Bazı değişiklikler kombine yolculuk yapan yolcuları Yönetmeliğin kapsamı dışında bırakmayı amaçlamaktadır.
More Sentences
|
8 |
General |
yolculuk etmek |
travel by v.
|
|
I've never traveled by airplane.
Uçakla yolculuk etmedim hiç.
More Sentences
|
9 |
General |
yolculuk etmek |
take a trip v.
|
|
The day will soon come when we can take a trip to Mars.
Mars'a bir yolculuk edeceğimiz gün yakında gelecek.
More Sentences
|
10 |
General |
sürmek (iş/yolculuk vb belirli bir zaman) |
take v.
|
|
It took us five days to complete the job.
İşi tamamlamamız beş gün sürdü.
More Sentences
|
11 |
General |
yolculuk etmek |
ride v.
|
|
Tom usually prefers to ride in the back seat.
Tom genellikle arka koltukta yolculuk etmeyi tercih eder.
More Sentences
|
12 |
General |
yolculuk yapmak |
make a journey v.
|
|
He made a journey to Paris.
O, Paris'e bir yolculuk yaptı.
More Sentences
|
13 |
General |
yolculuk yapmak |
travel v.
|
|
Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours.
Şimdi doğrudan Frankfurt ya da Zürih'e uçuyoruz ve ardından üç saat araba yolculuğu yapıyoruz.
More Sentences
|
Colloquial |
|
14 |
Colloquial |
ilk yolculuk |
maiden voyage n.
|
|
In conclusion, I advocate launching the SE on its maiden voyage.
Sonuç olarak Avrupa Şirketi'nin ilk yolculuğuna çıkmasını savunuyorum.
More Sentences
|
Technical |
|
15 |
Technical |
yolculuk süresi |
journey time n.
|
|
Here, too, there will be limited exceptions to the rules on maximum journey time, which we greatly welcome.
Burada da azami yolculuk süresine ilişkin kurallarda büyük memnuniyetle karşıladığımız sınırlı istisnalar olacaktır.
More Sentences
|
16 |
Technical |
yolculuk yapmak |
travel v.
|
|
Now we fly to Frankfurt or Zurich direct and then travel by car for three hours.
Şimdi doğrudan Frankfurt ya da Zürih'e uçuyoruz ve ardından üç saat araba yolculuğu yapıyoruz.
More Sentences
|
General |
|
17 |
General |
kısa yolculuk |
excursion n.
|
|
18 |
General |
uzun yolculuk (özel bir amaçla yapılan) |
expedition n.
|
|
19 |
General |
uzayda yolculuk bilimi |
astronautics n.
|
|
20 |
General |
yolculuk etme |
peregrination n.
|
|
21 |
General |
uzun ve zorlu bir yolculuk |
trek n.
|
|
22 |
General |
yolculuk (uçak, gemi) |
passage n.
|
|
23 |
General |
yolculuk ücreti |
fares n.
|
|
24 |
General |
ücretsiz yolculuk yapabilmek umuduyla bir taşıta binip saklanan kimse |
stowaway n.
|
|
25 |
General |
biletsiz yolculuk |
ticketless travel n.
|
|
26 |
General |
gezegenlerarası yolculuk |
interplanetary voyages n.
|
|
27 |
General |
yolculuk yiyecekleri |
equipage n.
|
|
28 |
General |
yolculuk etme |
trekking n.
|
|
29 |
General |
saklanarak kaçak yolculuk yapan kimse |
stowaway n.
|
|
30 |
General |
gemi ile yolculuk |
sailing n.
|
|
31 |
General |
yolculuk tutkusu |
wanderlust n.
|
|
32 |
General |
yolculuk eden kimse |
voyager n.
|
|
33 |
General |
bisikletle yolculuk yapanlara tahsis edilmiş yol |
cycle route n.
|
|
34 |
General |
ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk |
journey n.
|
|
35 |
General |
tarihsel olarak çeşitli noktalar arasında tarifeye göre yolculuk yapan büyükçe at arabası |
stagecoach n.
|
|
36 |
General |
gemi ile yolculuk |
sail n.
|
|
37 |
General |
aktarmasız biletin fiyatını kırmak için çok sektörlü bir yolculuk için ayrı biletlerin basılması |
split ticketing n.
|
|
38 |
General |
uzayda yolculuk ilmi |
astronautics n.
|
|
39 |
General |
kısa yolculuk |
evagation n.
|
|
40 |
General |
doküman vb taşıyan kuryenin yaptığı yolculuk |
courier flight n.
|
|
41 |
General |
bekleme (uçak otobüs gemi veya trenle yolculuk ederken bir yerde) |
layover n.
|
|
42 |
General |
kısa yolculuk |
trip n.
|
|
43 |
General |
atla yapılan yolculuk |
ride n.
|
|
44 |
General |
yolculuk programı |
itinerary n.
|
|
|
45 |
General |
yurtdışına yolculuk |
foreign voyage n.
|
|
46 |
General |
son yolculuk |
final journey n.
|
|
47 |
General |
astral yolculuk |
astral travel n.
|
|
48 |
General |
astral yolculuk |
astral projection n.
|
|
49 |
General |
astral yolculuk |
astral journey n.
|
|
50 |
General |
lüks mavi yolculuk gemisi |
cruise liner n.
|
|
51 |
General |
yolculuk planı |
itinerary n.
|
|
52 |
General |
yolculuk el kitabı |
itinerary n.
|
|
53 |
General |
yolculuk yapma |
travelling n.
|
|
54 |
General |
kutsal yolculuk |
religious journey n.
|
|
55 |
General |
kutsal yolculuk |
pilgrimage n.
|
|
56 |
General |
zamanda yolculuk |
travel in time n.
|
|
57 |
General |
zamanda yolculuk |
journey through time n.
|
|
58 |
General |
zamanda yolculuk |
time travel n.
|
|
59 |
General |
umuda yolculuk |
journey to hope n.
|
|
60 |
General |
otostopla yolculuk etme |
hitch hike n.
|
|
61 |
General |
entelektüel veya spiritüel yolculuk/arayış |
odyssey n.
|
|
62 |
General |
yolculuk parası ve uçak bileti |
travel cash and airline ticket n.
|
|
63 |
General |
sonsuz yolculuk |
never-ending journey n.
|
|
64 |
General |
sonsuz yolculuk |
a journey without end n.
|
|
65 |
General |
sonsuz yolculuk |
endless journey n.
|
|
66 |
General |
sonsuz yolculuk |
eternal journey n.
|
|
67 |
General |
yolculuk rehberi |
baedeker n.
|
|
68 |
General |
yolculuk yapma |
traveling n.
|
|
69 |
General |
yolculuk günü |
day of travel n.
|
|
70 |
General |
huzura yolculuk |
journey to peace n.
|
|
71 |
General |
evden işe işten eve günlük yapılan yolculuk |
daily commute n.
|
|
72 |
General |
son yolculuk (cenaze merasimi) |
last respect n.
|
|
73 |
General |
içsel yolculuk |
inner journey n.
|
|
74 |
General |
yorucu yolculuk |
tiring journey n.
|
|
75 |
General |
zamanda yolculuk |
travelling through time n.
|
|
76 |
General |
katır üzerinde yapılan yolculuk |
mule ride n.
|
|
77 |
General |
iç yolculuk |
inner trip n.
|
|
78 |
General |
uzun heyecan verici yolculuk/seyahat |
odyssey n.
|
|
79 |
General |
kutsal topraklara yolculuk |
journey to the holy land n.
|
|
80 |
General |
altın veya köle bulmak amacıyla çıkılan yolculuk |
bandeira n.
|
|
81 |
General |
paylaşımlı yolculuk |
ride-hailing n.
|
|
82 |
General |
paylaşımlı yolculuk |
ride-hailing n.
|
|
83 |
General |
bisiklet arkasında yolculuk |
backie n.
|
|
84 |
General |
at üstünde yolculuk |
train [obsolete] n.
|
|
85 |
General |
uzun yolculuk |
trounce [dialect] n.
|
|
86 |
General |
özel yolculuk |
special journey n.
|
|
87 |
General |
uzun veya maceralı yolculuk |
safari n.
|
|
88 |
General |
yer altı dünyasına yolculuk etme |
katabasis n.
|
|
89 |
General |
ülkenin iç kısımlarından kıyı kesimine yolculuk etme |
katabasis n.
|
|
90 |
General |
kısa yolculuk |
jolly [uk] n.
|
|
91 |
General |
kısa yolculuk |
jump n.
|
|
92 |
General |
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti |
marooning party n.
|
|
93 |
General |
kısa yolculuk |
whirl n.
|
|
94 |
General |
anılara yolculuk |
memory lane n.
|
|
95 |
General |
saman vagonunda yapılan yolculuk |
hayride [us] n.
|
|
96 |
General |
büyük bir grubun düşmanca çevreden kaçtığı yolculuk |
hejira n.
|
|
97 |
General |
özellikle istenmeyen veya tehlikeli bir ortamdan kaçma amacıyla yapılan yolculuk |
hijra n.
|
|
98 |
General |
arzu edilen bir varış noktasına gitme amacıyla yapılan yolculuk |
hijra n.
|
|
99 |
General |
özellikle istenmeyen veya tehlikeli bir ortamdan kaçma amacıyla yapılan yolculuk |
hijrah n.
|
|
100 |
General |
arzu edilen bir varış noktasına gitme amacıyla yapılan yolculuk |
hijrah n.
|
|
101 |
General |
araç ile yolculuk yapmak |
rider n.
|
|
102 |
General |
yolculuk paylaşımı |
ridesharing [us] n.
|
|
103 |
General |
müreffeh yolculuk |
godspeed n.
|
|
104 |
General |
at sırtında yolculuk |
road [obsolete] n.
|
|
105 |
General |
yolculuk mesafesi |
run n.
|
|
106 |
General |
araç sürerek yapılan kısa yolculuk |
drive n.
|
|
107 |
General |
yolculuk için atıştırmalıklar |
padkos [south africa] n.
|
|
108 |
General |
kısa yolculuk |
sashay n.
|
|
109 |
General |
kısa yolculuk |
outlope n.
|
|
110 |
General |
kısa yolculuk |
outroad [obsolete] n.
|
|
111 |
General |
(birini) yolculuk için hazırlama |
outsetting n.
|
|
112 |
General |
zahmetli yolculuk |
schlep n.
|
|
113 |
General |
zahmetli yolculuk |
schlepp n.
|
|
114 |
General |
zahmetli yolculuk |
shlep n.
|
|
115 |
General |
çetin yolculuk |
shlep n.
|
|
116 |
General |
Sonraki yolculuk |
next trip n.
|
|
117 |
General |
heyecanlı yolculuk |
a wild ride n.
|
|
118 |
General |
kaçamak yolculuk |
sortie n.
|
|
119 |
General |
(arabayla, bisikletle) yolculuk |
ride n.
|
|
120 |
General |
yolculuk etmek |
voyage v.
|
|
121 |
General |
yolculuk etmek |
peregrinate v.
|
|
122 |
General |
yolculuk etmek |
make a voyage v.
|
|
123 |
General |
jetle yolculuk yapmak |
jet v.
|
|
124 |
General |
yolculuk etmek |
traffic v.
|
|
125 |
General |
kaçak yolculuk yapmak |
stow away v.
|
|
126 |
General |
yolculuk etmek |
take a journey v.
|
|
127 |
General |
yolculuk etmek |
itinerate v.
|
|
128 |
General |
yolculuk etmek |
travel along with v.
|
|
129 |
General |
yat ile yolculuk etmek |
yacht v.
|
|
130 |
General |
yolculuk etmek |
journey v.
|
|
131 |
General |
tekerlekli bir vasıtayla yolculuk yapmak |
awheel v.
|
|
132 |
General |
yolculuk yapmak |
take a journey v.
|
|
133 |
General |
saman vagonunda yolculuk etmek |
hayride v.
|
|
134 |
General |
yolculuk yapmak |
take a ride v.
|
|
135 |
General |
yolculuk yapmak |
make an expedition v.
|
|
136 |
General |
yolculuk yapmak |
get over v.
|
|
137 |
General |
molasız yolculuk yapmak |
travel through v.
|
|
138 |
General |
yolculuk etmek |
fare v.
|
|
139 |
General |
(bir yolculuk vb) bir yerde bitmek |
end up at something v.
|
|
140 |
General |
zamanda yolculuk etmek |
travel through time v.
|
|
141 |
General |
zamanda yolculuk etmek |
travel through time v.
|
|
142 |
General |
yolculuk etmek |
tote [dialect] v.
|
|
143 |
General |
yolculuk etmek |
trek v.
|
|
144 |
General |
(yolculuk sırasında) (ata/ineğe/köpeğe) su vermek |
bait v.
|
|
145 |
General |
(yolculuk sırasında) konaklamak |
bait v.
|
|
146 |
General |
(yolculuk esnasında) yemek ve su molası vermek |
bait v.
|
|
147 |
General |
kamyonet ile yolculuk etmek |
van v.
|
|
148 |
General |
engebeli arazide yolculuk etmek |
off-road v.
|
|
149 |
General |
uçakla yolculuk yapmak |
plane v.
|
|
150 |
General |
yolculuk yapmak |
fettle [dialect] [uk] v.
|
|
151 |
General |
yolculuk yapılabilecek |
excursionary adj.
|
|
152 |
General |
yaya yolculuk eden |
wayfaring adj.
|
|
153 |
General |
yolculuk eden |
wayfaring adj.
|
|
154 |
General |
yolculuk halinde |
travelling adj.
|
|
155 |
General |
yolculuk halinde |
traveling adj.
|
|
156 |
General |
gece vakti yolculuk yapan |
nightfaring adj.
|
|
157 |
General |
gece vakti yolculuk yapan |
night-faring adj.
|
|
158 |
General |
uzaklara yolculuk yapmamış |
untraveled adj.
|
|
159 |
General |
yolculuk yapılmamış |
untraversed adj.
|
|
160 |
General |
birinci sınıf yolculuk ile ilgili |
first-class adj.
|
|
161 |
General |
yolculuk halinde |
on the wing adv.
|
|
162 |
General |
kısa yolculuk |
ex (excursion) abrev.
|
|
163 |
General |
kısa yolculuk |
exc (excursion) abrev.
|
|
Phrasals |
|
164 |
Phrasals |
bir şeye (seyahat/yolculuk) başlamak |
launch out on v.
|
|
165 |
Phrasals |
zamanda ileriye/geleceğe doğru gitmek/yolculuk yapmak (kitap, tv programı, film) |
flash forward v.
|
|
166 |
Phrasals |
(bir şey) yoluyla yolculuk etmek |
travel by (something) v.
|
|
167 |
Phrasals |
(gece/gündüz) seyahat/yolculuk etmek |
travel by (something) v.
|
|
Phrases |
|
168 |
Phrases |
dışarıya yolculuk sırasında |
on the voyage out expr.
|
|
Colloquial |
|
169 |
Colloquial |
yolculuk giderleri |
travel expenses n.
|
|
170 |
Colloquial |
uzun süre hareketsiz yolculuk etmekten kaynaklı derin toplardamar pıhtılaşması |
economy class syndrome n.
|
|
171 |
Colloquial |
sabit hızla yolculuk |
cruisin n.
|
|
172 |
Colloquial |
otostopla yolculuk |
hitch n.
|
|
173 |
Colloquial |
yolculuk esnasında |
on your way expr.
|
|
174 |
Colloquial |
yolculuk esnasında |
on the way expr.
|
|
175 |
Colloquial |
yolculuk esnasında |
on its way expr.
|
|
Idioms |
|
176 |
Idioms |
yolculuk yapan evanjelist vaizin izlediği güzergah ya da yol |
the sawdust circuit [dated] n.
|
|
177 |
Idioms |
son yolculuk |
celestial transfer n.
|
|
178 |
Idioms |
anılara yolculuk |
a trip down memory lane n.
|
|
179 |
Idioms |
çok kısa yolculuk |
a sabbath day's journey n.
|
|
180 |
Idioms |
sonsuzluğa yolculuk |
the eternal checkout n.
|
|
181 |
Idioms |
son yolculuk |
the eternal checkout n.
|
|
182 |
Idioms |
eski günlere/anılara yolculuk |
down memory lane expr.
|
|
183 |
Idioms |
(yolculuk/seyahat) kendi planlayarak |
under your own steam expr.
|
|
Speaking |
|
184 |
Speaking |
yolculuk nereye? |
where are you heading? expr.
|
|
185 |
Speaking |
yolculuk nasıl geçti? |
how was the trip? expr.
|
|
186 |
Speaking |
yolculuk nereye? |
where are you headed? expr.
|
|
187 |
Speaking |
yolculuk nasıldı |
how was the trip expr.
|
|
188 |
Speaking |
yolculuk nasıl geçiyor? |
how is your journey going? expr.
|
|
189 |
Speaking |
yolculuk nasıl gidiyor? |
how is your journey going? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
190 |
Trade/Economic |
gemiyle yolculuk |
sailing n.
|
|
191 |
Trade/Economic |
yolculuk üzerine carter |
voyage charter n.
|
|
192 |
Trade/Economic |
yolculuk ücreti |
passage money n.
|
|
193 |
Trade/Economic |
yolculuk navlunu |
voyage freight n.
|
|
194 |
Trade/Economic |
yurt dışına yolculuk |
foreign travel n.
|
|
195 |
Trade/Economic |
yurt dışına yapılan yolculuk |
overseas journey n.
|
|
196 |
Trade/Economic |
yolculuk sigortası |
voyage insurance n.
|
|
197 |
Trade/Economic |
yurt dışı yolculuk |
overseas travel n.
|
|
198 |
Trade/Economic |
yolculuk için verilen güvenli geçiş izni |
safe conduct n.
|
|
Tourism |
|
199 |
Tourism |
birden çok münferit ayağı olan yolculuk |
multi-sector n.
|
|
200 |
Tourism |
götürü yolculuk |
inclusive travel n.
|
|
201 |
Tourism |
iki nokta arasında yolculuk yapmaya uygun tarife |
through fare n.
|
|
202 |
Tourism |
kalkış noktasından varış noktasına kadar durulmayan yolculuk |
nonstop n.
|
|
203 |
Tourism |
kalkış noktasından varış noktasına kadar durulmayan yolculuk |
non-stop n.
|
|
204 |
Tourism |
mavi yolculuk |
blue cruise n.
|
|
205 |
Tourism |
mavi yolculuk |
blue voyage n.
|
|
206 |
Tourism |
yolculuk esnasındaki hareket kaynaklı mide bulantısı |
travel sickness n.
|
|
207 |
Tourism |
akşam yeniden kentsel alana dönülen yolculuk |
reverse commute n.
|
|
Technical |
|
208 |
Technical |
bölgeler arası yolculuk |
inter-zone trip n.
|
|
209 |
Technical |
yolculuk hızı |
journey speed n.
|
|
210 |
Technical |
ülkenin bir ucundan diğerine at sırtında yapılan yolculuk |
wild-goose chase [obsolete] n.
|
|
211 |
Technical |
sinyal yolculuk süresi |
round-trip light time n.
|
|
212 |
Technical |
sinyal yolculuk süresi |
rtlt (round-trip light time) abrev.
|
|
Computer |
|
213 |
Computer |
uzayda yolculuk |
flying through space n.
|
|
214 |
Computer |
yolculuk bip |
travel beep n.
|
|
215 |
Computer |
yolculuk taşı |
travel move n.
|
|
216 |
Computer |
yolculuk ışın |
travel beam expr.
|
|
217 |
Computer |
yolculuk bekle |
travel wait expr.
|
|
218 |
Computer |
yolculuk meşgul |
travel busy expr.
|
|
Automotive |
|
219 |
Automotive |
sabit hızla yolculuk |
cruising n.
|
|
220 |
Automotive |
yolculuk talebi yönetimi |
travel demand management n.
|
|
221 |
Automotive |
yolculuk planlayıcı |
journey planner n.
|
|
222 |
Automotive |
yolculuk öncesi bilgilendirme |
pre-trip travel information n.
|
|
223 |
Automotive |
genellikle arka kapısı ve dört yolculuk oturma yeri bulunan, eskiden taksi olarak kullanılmış hafif bir taşıt |
minibus n.
|
|
224 |
Automotive |
araçla yolculuk yapmak |
ride v.
|
|
Transportation |
|
225 |
Transportation |
faydacıl yolculuk (yürüyüş veya bisiklete binme) |
utilitarian travel n.
|
|
226 |
Transportation |
keyfekeder yolculuk |
discretionary travel n.
|
|
227 |
Transportation |
zorunlu yolculuk |
non-discretionary travel n.
|
|
228 |
Transportation |
arka koltukta yolculuk eden kimse |
pillion n.
|
|
229 |
Transportation |
arka koltukta yolculuk eden kimse |
pillion passenger n.
|
|
230 |
Transportation |
günübirlik yolculuk yapılan araba |
parlor car n.
|
|
231 |
Transportation |
günübirlik yolculuk yapılan araba |
parlour car n.
|
|
232 |
Transportation |
yolculuk iki saat sürmektedir |
the journey takes two hours expr.
|
|
233 |
Transportation |
yolculuk iki saat sürüyor |
the trip takes two hours expr.
|
|
Traffic |
|
234 |
Traffic |
yolculuk paylaşımı |
carpool n.
|
|
235 |
Traffic |
yolculuk paylaşımı |
carpooling n.
|
|
Railway |
|
236 |
Railway |
demiryoluyla yolculuk yapma |
rail travel n.
|
|
237 |
Railway |
indirimli yolculuk |
excursion n.
|
|
Aeronautic |
|
238 |
Aeronautic |
kapıdan kapıya yolculuk süresi |
door to door journey time n.
|
|
239 |
Aeronautic |
mevsimlik bilet alarak her gün aynı noktalar arasında yolculuk yapan kimse |
commuter n.
|
|
240 |
Aeronautic |
önceden yolculuk alım tarifesi |
apex n.
|
|
241 |
Aeronautic |
iki kabin memuru arasında anlaşmalı yolculuk değişikliği |
trip trade n.
|
|
Marine |
|
242 |
Marine |
gemi kıçının en gerisinde bulunan kamaralarda yapılan yolculuk |
steerage n.
|
|
243 |
Marine |
gemiye monteli yolculuk veri kaydetme cihazı |
shipborne voyage data recorder n.
|
|
244 |
Marine |
özellikle denizde yapılan yolculuk |
voyage n.
|
|
245 |
Marine |
yolculuk üzerine çarter |
trip charter n.
|
|
246 |
Marine |
gemi ile yolculuk etmek |
ship v.
|
|
247 |
Marine |
yolculuk sırasında |
en route adv.
|
|
Psychology |
|
248 |
Psychology |
araçla yolculuk etme tutkusu |
amaxomania n.
|
|
249 |
Psychology |
yolculuk endişesi/kaygısı |
travel anxiety n.
|
|
Astronomy |
|
250 |
Astronomy |
asteroit kuşağının dışına yolculuk yapmış ilk uzay sondası |
pioneer 10 n.
|
|
251 |
Astronomy |
ışığın dünya ve gök cismi arasındaki yolculuk süresi |
owlt n.
|
|
Literature |
|
252 |
Literature |
dünyanın merkezine yolculuk |
journey to the center of the earth n.
|
|
Cinema |
|
253 |
Cinema |
doctor who'da zaman makinesi ile uzay-zamanda yolculuk yapabilme olanağı sağlayan ortam |
time vortex n.
|
|
254 |
Cinema |
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk |
flash-forward n.
|
|
255 |
Cinema |
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk |
flash-ahead n.
|
|
256 |
Cinema |
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk |
flashforward n.
|
|
257 |
Cinema |
filmsel zamanda geriye değil ileriye yapılan yolculuk |
prolepsis n.
|
|
258 |
Cinema |
(bilimkurguda) zamanda yolculuk sonucu ortaya çıkan varsayımsal sebep-sonuç tutarsızlığı |
paradox n.
|
|
Archaic |
|
259 |
Archaic |
eziyetli yolculuk |
jaunt n.
|
|
260 |
Archaic |
yorucu yolculuk |
jaunt n.
|
|
261 |
Archaic |
kısa yolculuk |
diet n.
|
|
262 |
Archaic |
uzayan yolculuk |
stretch n.
|
|
263 |
Archaic |
yolculuk etmek |
wag v.
|
|
Slang |
|
264 |
Slang |
rahatsız yolculuk |
kidney-buster n.
|
|