1 |
apart |
ayrı |
adv. |
|
- Yet, there are Members of this Parliament who believe that the report should be taken apart.
- Yine de bu Parlamentonun üyeleri arasında raporun ayrı tutulması gerektiğine inananlar da var.
- We are not unsympathetic to the fact that some foreign families have to live apart.
- Bazı yabancı ailelerin ayrı yaşamak zorunda kalmasına anlayışsız değiliz.
- Yet, there are Members of this Parliament who believe that the report should be taken apart.
- Yine de, bu Parlamento'nun raporun ayrı tutulması gerektiğine inanan üyeleri var.
- We have kept food safety requirements apart from other consumer interests.
- Gıda güvenliği gerekliliklerini diğer tüketici menfaatlerinden ayrı tuttuk.
- Only the bridge over the Straits of Messina, which is a case apart, remains.
- Geriye sadece Messina Boğazı üzerindeki köprü kalmıştır ki bu da ayrı bir konudur.
- We would be putting motor vehicle accident victims in a class apart.
- Motorlu araç kazası mağdurlarını ayrı bir sınıfa koymuş oluruz.
- I don't understand why we fell apart after being friends forever.
- Sonsuza kadar arkadaş olacağız derken neden ayrı düştüğümüzü anlamıyorum.
- They live apart.
- Ayrı yaşıyorlar.
- There's nothing that can keep us apart.
- Bizi ayrı tutacak bir şey yok.
- Tom is living apart from his wife.
- Tom eşinden ayrı yaşıyor.
- Your parents can't keep us apart forever.
- Ailen bizi sonsuza kadar ayrı tutamaz.
- Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından giderek daha fazla ayrı kalıyordu.
- We have been apart for many months.
- Aylardır ayrıyız.
- He is living apart from his wife.
- Eşinden ayrı yaşıyor.
- I can't tell Tom and his younger brother apart.
- Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.
- We've never been apart.
- Hiç ayrı kalmadık.
- Let's never be apart again.
- Bir daha asla ayrı kalmayalım.
- He is living apart from his wife.
- Eşinden ayrı yaşamaya başladı.
- Tom and I have grown apart.
- Tom ve ben ayrı büyüdük.
- Their marriage was falling apart.
- Evlilikleri ayrı düşüyordu.
- They live apart.
- Onlar ayrı yaşarlar.
- Tom and Mary have grown apart.
- Tom ve Mary ayrıldılar.
- Their parents tried to keep them apart.
- Anne ve babaları onları ayrı tutmaya çalıştılar.
- He lives apart from his family.
- Ailesinden ayrı yaşıyordu.
- Tom wanted to keep John and Mary apart.
- Tom, John ve Mary'yi ayrı tutmak istedi.
- He lives apart from his parents.
- O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
- Tom and Mary have grown apart.
- Tom ve Mary ayrı yaşıyorlar.
- The two of them have grown apart.
- İkisi ayrı düşmüşler.
- Fadil and Layla began to drift apart.
- Fadıl ve Leyla ayrı düşmeye başladılar.
- He couldn't bear to be apart from her.
- Ondan ayrı kalmaya dayanamazdı.
- He lives apart from his family.
- O, ailesinden ayrı yaşıyor.
- Tom is living apart from his wife.
- Tom karısından ayrı yaşıyor.
- Sami and Layla lived apart.
- Sami ve Layla ayrı yaşıyorlardı.
- I don't ever want us to be apart.
- Asla ayrı kalmak istemiyorum.
- He lives apart from his parents.
- Ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
- Tom and I have grown apart.
- Tom ve ben ayrı ayrı geliştik.
Show More (33)
|
2 |
apart |
uzakta |
adv. |
|
- Despite a compromise, the European Parliament and the Council are still far apart.
- Uzlaşmaya varılmasına rağmen Avrupa Parlamentosu ve Konsey hala birbirlerinden çok uzaktadır.
- Do we compete if we are great distances apart, if we have different climates, if we have different conditions?
- Birbirimizden çok uzakta olsak da farklı iklimlerde olsak da farklı koşullara sahip olsak da rekabet edebilir miyiz?
- I wonder why they met in parallel, and thousands of kilometres apart, rather than together.
- Neden birlikte değil de paralel olarak ve binlerce kilometre uzakta bir araya geldiklerini merak ediyorum.
- For many books, the covers are too far apart.
- Birçok kitap için, kapaklar çok uzaktadır.
Show More (1)
|
3 |
apart |
birbirinden ayrı |
adv. |
|
- I think we should spend some time apart from each other.
- Bence birbirimizden ayrı biraz zaman geçirmeliyiz.
- Their parents tried to keep them apart.
- Ebeveynleri onları birbirinden ayrı tutmaya çalıştı.
Show More (-1)
|
4 |
apart |
ayrı olarak |
adv. |
|
- Both worlds exist apart from the human being.
- Her iki dünya da insandan ayrı olarak var olur.
Show More (-2)
|
5 |
apart |
aralıklı |
adv. |
|
- Dad and I are sixty years apart.
- Babamla aramızda 60 yaş var.
Show More (-2)
|