|
- All of this is work that we can do together.
- Tüm bunlar birlikte yapabileceğimiz işlerdir.
- We have presented the proposal on biofuels together with a communication on alternative fuels.
- Biyoyakıtlara ilişkin teklifimizi alternatif yakıtlara ilişkin bir tebliğ ile birlikte sunduk.
- We worked together very well.
- Birlikte çok iyi çalıştık.
- Together with some Socialist members of the European Parliament, I went to Afghanistan in November.
- Avrupa Parlamentosu'nun bazı Sosyalist üyeleriyle birlikte Kasım ayında Afganistan'a gittim.
- The reason is that it contains fixed budget items, together with guidelines on agricultural spending.
- Bunun nedeni, tarımsal harcamalara ilişkin kılavuz ilkelerle birlikte sabit bütçe kalemlerini içermesidir.
- We should also recall that we have worked very closely together in the battle against international terrorism.
- Ayrıca uluslararası terörizme karşı mücadelede birlikte çok yakın çalıştığımızı da hatırlamalıyız.
- The Member States and the Union's institutions together represent a majority when a vote is to be taken.
- Oylama yapılacağı zaman Üye Devletler ve Birlik kurumları birlikte çoğunluğu temsil etmektedir.
- Therefore, if we now approved the report for both species together, it would be highly unbalanced.
- Bu nedenle, şimdi her iki tür için raporu birlikte onaylarsak, oldukça dengesiz olacaktır.
- We worked with these people, together with Israel and the United States.
- İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte bu insanlarla çalıştık.
- We are working closely together in the Balkans and Afghanistan.
- Balkanlar ve Afganistan'da birlikte yakın bir şekilde çalışıyoruz.
- We certainly always debated them together in committee.
- Komitede bu iki raporu her zaman birlikte tartıştık.
- This is the third year that we have launched the budget together.
- Bu, bütçeyi birlikte başlattığımız üçüncü yıl.
- Together with my group, I identify three key points in this context.
- Grubumla birlikte bu bağlamda üç kilit nokta belirledik.
- This, then, is the great objective towards which we are progressing together.
- O halde bu, birlikte ilerlediğimiz büyük hedeftir.
- We, together with the Council, make up the budgetary authority.
- Konsey ile birlikte bütçe otoritesini oluşturuyoruz.
- It is time that the various directives were combined and restructured together.
- Çeşitli direktiflerin birleştirilmesi ve birlikte yeniden yapılandırılmasının zamanı gelmiştir.
- I think that we should celebrate together and that greetings should be sent to Carol Belami.
- Birlikte kutlamamız gerektiğini ve Carol Belami'ye selam gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum.
- We will stand together in attacking the major threat represented by large-scale terrorism.
- Büyük ölçekli terörizmin temsil ettiği büyük tehdide karşı birlikte duracağız.
- Together, they produce more than half of what is produced throughout the world.
- Birlikte, dünya genelinde üretilenin yarısından fazlasını üretiyorlar.
- We need to work more closely together to combat the scourge of human trafficking.
- İnsan kaçakçılığı belasıyla mücadele etmek için birlikte daha yakın çalışmamız gerekiyor.
- Europe also represents the law, the people's law, together with Grotius, Vattel, Pufendorf, Molina and Suarèz.
- Avrupa aynı zamanda Grotius, Vattel, Pufendorf, Molina ve Suarèz ile birlikte hukuku, halkın hukukunu temsil etmektedir.
- This is a question of adapting to change that we must address together.
- Bu, birlikte ele almamız gereken bir değişime uyum sağlama meselesidir.
- The Commission, together with other partners, will be giving humanitarian requirements a high priority.
- Komisyon, diğer ortaklarla birlikte insani gerekliliklere yüksek öncelik verecektir.
- It had always been our opinion that the Fiori report should be considered together with both the Caudron reports.
- Fiori raporunun her iki Caudron raporuyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği her zaman bizim görüşümüz olmuştur.
- I believe that Parliament and the Commission will, together, be able to get on top of this extremely difficult task.
- Parlamento ve Komisyon'un birlikte bu son derece zor görevin üstesinden gelebileceğine inanıyorum.
- We should try, together, to get rid of double-tracking when it comes to dealing with complaints.
- Şikâyetlerle ilgilenme konusunda çifte takibi ortadan kaldırmak için birlikte çalışmalıyız.
- The employment guidelines are being presented this year together with the economic guidelines.
- İstihdam kılavuzları bu yıl ekonomik kılavuzlarla birlikte sunuluyor.
- We initially have ten questions which are going to be taken together by the President-in-Office of the Council.
- İlk olarak Konsey Dönem Başkanı tarafından birlikte ele alınacak on sorumuz var.
- The Commission, together with the Member States, has made a great contribution to this.
- Komisyon, Üye Devletlerle birlikte bu konuda büyük katkı sağlamıştır.
- Yet, where is the European nation when it lacks what Renan called a desire to live together?
- Ancak Renan'ın birlikte yaşama arzusu dediği şeyden yoksun olan Avrupa ulusu nerededir?
- Here, the countries of Europe have a particular task to fulfil, both together and separately.
- Burada, Avrupa ülkelerinin hem birlikte hem de ayrı ayrı yerine getirmesi gereken özel bir görevi vardır.
- Together we have to do this.
- Bunu birlikte yapmak zorundayız.
- Together with non-governmental organisations, the committee arranged a conference for women from Afghanistan.
- Komisyon, sivil toplum örgütleriyle birlikte Afganistan'dan gelen kadınlar için bir konferans düzenledi.
- Together with the Council, we have done everything within our power.
- Konsey ile birlikte elimizden gelen her şeyi yaptık.
- These indicators will be defined together with the Member States.
- Bu göstergeler Üye Devletlerle birlikte belirlenecektir.
- Unfortunately, Asia wears that crown, together with the countries of Africa.
- Maalesef Asya, Afrika ülkeleriyle birlikte bu tacı giyiyor.
- Together we have reacted swiftly and effectively to unexpected disasters.
- Birlikte beklenmedik felaketlere karşı hızlı ve etkili bir şekilde tepki verdik.
- This is why my group, together with three other groups, has tabled an amendment in order to have such criteria included.
- Bu nedenle grubum, diğer üç grupla birlikte, bu tür kriterlerin dahil edilmesi için bir değişiklik önergesi sunmuştur.
- Ten years ago in Rio, we already identified commitments together, commitments which it has not been possible to keep.
- On yıl önce Rio'da, tutulması mümkün olmayan taahhütleri birlikte belirlemiştik.
- We learned a great deal together and from each other.
- Birlikte ve birbirimizden çok şey öğrendik.
- We will hope together for progress.
- İlerleme için birlikte umut edeceğiz.
- I wish to thank the Members and the Commission for the work we have carried out together.
- Birlikte yürüttüğümüz çalışmalar için Üyelere ve Komisyona teşekkür etmek istiyorum.
- Together we share the view that the North Korean position is untenable.
- Kuzey Kore'nin tutumunun savunulamaz olduğu görüşünü birlikte paylaşıyoruz.
- The fact the EU's defence policy and the defence industry are being discussed together speaks volumes.
- AB'nin savunma politikası ve savunma sanayinin birlikte tartışılıyor olması çok şey ifade etmektedir.
- When we began to work together in Kosovo and Macedonia we were able to improve.
- Kosova ve Makedonya'da birlikte çalışmaya başladığımızda ilerleme kaydetmeyi başardık.
- That would be splendid for the country which, together with France and Germany, has traditionally combated openness.
- Bu, Fransa ve Almanya ile birlikte geleneksel olarak açıklıkla mücadele eden bir ülke için muhteşem olurdu.
- Together we have achieved a great deal.
- Birlikte çok şey başardık.
- I will take questions 2 and 3 together.
- 2. ve 3. soruları birlikte alacağım.
- We had a number of preliminary discussions together.
- Birlikte bir dizi ön görüşme yaptık.
- This will bring us closer together, and, together, further forwards.
- Bu bizi birbirimize daha da yakınlaştıracak ve birlikte daha da ileriye götürecektir.
- Together with the general elections, local government elections were held.
- Genel seçimler ile birlikte, yerel yönetim seçimleri yapıldı.
- I believe it will enable us to continue this work together.
- Bu çalışmayı birlikte sürdürmemizi sağlayacağına inanıyorum.
- This is an important task which we need to carry out together step by step.
- Bu, birlikte adım adım gerçekleştirmemiz gereken önemli bir görevdir.
- Mr Cashman and I have worked together on openness a great deal in recent years.
- Sayın Cashman ve ben son yıllarda açıklık konusunda birlikte çok çalıştık.
- While this is happening, while we are evolving, we should have the generosity to do it together and to do it well.
- Bu gerçekleşirken, evrim geçirirken, bunu birlikte yapma ve iyi yapma cömertliğine sahip olmalıyız.
- The North must commit itself to the aim of together having produced additional resources for education by 2015.
- Kuzey, 2015 yılına kadar eğitim için birlikte ek kaynaklar üretme hedefine bağlı kalmalıdır.
- Thank you again and I know we can find the solution together.
- Tekrar teşekkür ederim ve çözümü birlikte bulabileceğimizi biliyorum.
- The only thing that makes sense is using enlargement to change what is wrong and, together, doing the right thing.
- Mantıklı olan tek şey, yanlış olanı değiştirmek için genişlemeyi kullanmak ve birlikte doğru olanı yapmaktır.
- I can answer all three together, or do I have to answer each question individually?
- Üçünü birlikte yanıtlayabilir miyim yoksa her bir soruyu ayrı ayrı mı yanıtlamam gerekir?
- That is the objective we decided on together in the framework directive.
- Çerçeve yönergede birlikte karar verdiğimiz hedef budur.
- I would like to ask you to answer the questions from the next two speakers together.
- Sizden sonraki iki konuşmacının sorularını birlikte yanıtlamanızı rica ediyorum.
- Together, we shall be able to solve Europe's cross-border environmental problems.
- Birlikte Avrupa'nın sınır ötesi çevre sorunlarını çözebiliriz.
- And that is another reason to stand together.
- Ve bu da birlikte durmak için bir başka nedendir.
- Together, the forestry and wood industries provide millions of jobs in Europe.
- Ormancılık ve ahşap endüstrileri birlikte Avrupa'da milyonlarca kişiye iş imkanı sağlamaktadır.
- However, more can be done, and we can work on this together in the coming months.
- Ancak daha fazlası yapılabilir ve önümüzdeki aylarda bu konuda birlikte çalışabiliriz.
- We do not have an economic policy which we can evaluate and monitor together.
- Birlikte değerlendirebileceğimiz ve izleyebileceğimiz bir ekonomi politikamız yok.
- Traditionally we have lumped this together with the Commission expenditure.
- Geleneksel olarak bu harcamaları Komisyon harcamaları ile birlikte ele alırdık.
- I believe we have found the right way forward together there.
- Burada birlikte ileriye dönük doğru yolu bulduğumuza inanıyorum.
- This does not prevent us from sharing and enjoying the same world together.
- Bu, aynı dünyayı birlikte paylaşmamızı ve tadını çıkarmamızı engellemez.
- I think we will continue to work very well together.
- Birlikte çok iyi çalışmaya devam edeceğimizi düşünüyorum.
- We should together discuss how we can deal with what, to me, looks like the worst scandal in the EU's history.
- Bana göre AB tarihindeki en kötü skandal gibi görünen bu durumla nasıl başa çıkabileceğimizi birlikte tartışmalıyız.
- The European Parliament, the Commission and the Presidency have together fought for enlargement.
- Avrupa Parlamentosu, Komisyon ve Başkanlık genişleme için birlikte mücadele etmiştir.
- If we do not succeed in resolving these problems together, we are not credible.
- Eğer bu sorunları birlikte çözmeyi başaramazsak inandırıcı olamayız.
- I urge them to act together and make greater progress in this area.
- Onları birlikte hareket etmeye ve bu alanda daha fazla ilerleme kaydetmeye çağırıyorum.
- That is no doubt an area we will have to look at together with our American friends.
- Hiç şüphesiz bu konuyu Amerikalı dostlarımızla birlikte ele almamız gerekecek.
- Why can we not sit down together and reach an interinstitutional agreement on governance?
- Neden birlikte oturup yönetim konusunda kurumlar arası bir anlaşmaya varamıyoruz?
- It must never be done by overriding these feelings and must be done preferably together with the citizens.
- Asla bu duyguların önüne geçilerek yapılmamalı ve tercihen vatandaşlarla birlikte yapılmalıdır.
- Together, we can take initiatives to reorganise the WTO and put them on the table.
- Birlikte DTÖ'nün yeniden düzenlenmesi için girişimlerde bulunabilir ve bunları masaya yatırabiliriz.
- Together with the other political prisoners in the country, Aung San Suu Kyi must be released immediately.
- Ülkedeki diğer siyasi mahkumlarla birlikte Aung San Suu Kyi de derhal serbest bırakılmalıdır.
- I would also point out that in Johannesburg we launched the energy initiative together with the Member States.
- Johannesburg'da Üye Devletlerle birlikte enerji girişimini başlattığımızı da belirtmek isterim.
- But if this future is shared, then obviously, they are together.
- Ancak bu gelecek paylaşılıyorsa, o zaman birlikte oldukları açıktır.
- This is a Europe that we are therefore going to build together.
- Dolayısıyla bu, birlikte inşa edeceğimiz bir Avrupa'dır.
- Mr Cornillet suggested that we should not take the two papers together.
- Bay Cornillet iki belgeyi birlikte ele almamamızı önerdi.
- What do we want to do together?
- Birlikte ne yapmak istiyoruz?
- Together, the fifteen EU Member States must take stock of the situation.
- On beş AB Üyesi Devlet birlikte durumu değerlendirmelidir.
- If we wish to tackle the problems of the Baltic region for the future, we can simply do it together.
- Baltık bölgesinin geleceğe yönelik sorunlarının üstesinden gelmek istiyorsak, bunu ancak birlikte yapabiliriz.
- Together we tried to bring out what was best for Parliament.
- Birlikte Parlamento için en iyi olanı ortaya çıkarmaya çalıştık.
- That is something we need to try to exploit together in the most effective way possible.
- Bu, birlikte mümkün olan en etkili şekilde kullanmaya çalışmamız gereken bir şeydir.
- We worked with these people, together with Israel and the United States.
- Bu insanlarla, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte çalıştık.
- Solidarity is a fundamental issue, which must be addressed together with the Community budgetary revenues.
- Dayanışma, Topluluk bütçe gelirleri ile birlikte ele alınması gereken temel bir konudur.
- Together with you, we have held discussions on the future of regional policy after 2006.
- Sizlerle birlikte 2006 sonrası bölgesel politikanın geleceğine ilişkin görüşmelerde bulunduk.
- In other words, we must get used to addressing all global political issues together with our Mediterranean partners.
- Başka bir deyişle tüm küresel siyasi meseleleri Akdenizli ortaklarımızla birlikte ele almaya alışmalıyız.
- Together, the EU and US are a formidable team.
- AB ve ABD birlikte zorlu bir ekip oluşturmaktadır.
- Indeed, this directive, together with the directive on procedures, is at the heart of the common system.
- Gerçekten de bu direktif, usullere ilişkin direktifle birlikte ortak sistemin merkezinde yer almaktadır.
- Yet, where is the European nation when it lacks what Renan called a desire to live together?
- Yine de, Renan'ın birlikte yaşama arzusu dediği şeyden yoksun olan Avrupa ulusu nerede?
- The four big companies together buy almost half the coffee beans produced around the world.
- Dört büyük şirket birlikte dünya genelinde üretilen kahve çekirdeklerinin neredeyse yarısını satın almaktadır.
- That is something we need to try to exploit together in the most effective way possible.
- Bu, birlikte mümkün olan en etkili şekilde kullanmaya çalışmamız gereken bir konudur.
- We could have laughed about it together.
- Buna birlikte gülebilirdik.
- These two aspects need to be considered together.
- Bu iki hususun birlikte ele alınması gerekmektedir.
- Together with the Danish Presidency, we have started thinking about the consequences of this.
- Danimarka Dönem Başkanlığı ile birlikte bunun sonuçlarını düşünmeye başladık.
- Industries and vulnerable sectors have to start working much better together.
- Endüstriler ve hassas sektörler birlikte çok daha iyi çalışmaya başlamalıdır.
- These indicators will be defined together with the Member States.
- Bu göstergeler Üye Devletler ile birlikte belirlenecektir.
- I would also like to thank those who worked together to help produce the budget for 2003.
- Ayrıca, 2003 yılı bütçesinin hazırlanmasına yardımcı olmak üzere birlikte çalışanlara da teşekkür etmek isterim.
- We need a body of food law, as you have said, and we need to agree this together.
- Sizin de söylediğiniz gibi bir grup gıda yasasına ihtiyacımız var ve bunu birlikte kabul etmeliyiz.
- I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
- Rüyamda Avrupa Parlamentosu'nun üç üyesinin birlikte yemek yemenin keyfini çıkardığını gördüm.
- Together with the Danish Presidency, we have started thinking about the consequences of this.
- Danimarka Dönem Başkanlığı ile birlikte bunun sonuçları üzerinde düşünmeye başladık.
- Torture, together with the death penalty, is a violation of the most fundamental of human rights.
- İşkence, ölüm cezasıyla birlikte en temel insan haklarının ihlalidir.
- While this is happening, while we are evolving, we should have the generosity to do it together and to do it well.
- Bu gerçekleşirken, bizler değişip gelişirken, bunu birlikte ve iyi bir şekilde yapma cömertliğine sahip olmalıyız.
- Health in developing countries is, together with education, one of the six priorities for the Commission for 2002.
- Gelişmekte olan ülkelerde sağlık, eğitim ile birlikte Komisyonun 2002 yılı için altı önceliğinden biridir.
- The Union, together with the United Nations, must take the lead in building the new Iraqi democracy.
- Birlik, Birleşmiş Milletler ile birlikte yeni Irak demokrasisinin inşasına öncülük etmelidir.
- We must fight together for greater environmental protection and greater safety.
- Çevrenin daha fazla korunması ve daha fazla güvenlik için birlikte mücadele etmeliyiz.
- It is also in our own interest that together we fight against organised crime.
- Organize suçlara karşı birlikte mücadele etmemiz bizim de menfaatimizedir.
- We would be very glad if Parliament and the Council together were to restore the former amounts.
- Parlamento ve Konsey birlikte eski miktarları geri getirirse çok memnun oluruz.
- I should like to answer the three questions together.
- Üç soruya birlikte cevap vermek istiyorum.
- We want you to be successful and we want to celebrate your success together.
- Başarılı olmanızı istiyoruz ve başarınızı birlikte kutlamak istiyoruz.
- These two articles, in whatever combination, have to be read together.
- Bu iki madde, hangi kombinasyonda olursa olsun, birlikte okunmalıdır.
- Together, we can build a greater, more independent, stronger Union.
- Birlikte daha büyük, daha bağımsız ve daha güçlü bir Birlik inşa edebiliriz.
- I believe this is an extremely important measure, together with the provision on green electricity.
- Yeşil elektriğe ilişkin hükümle birlikte bunun son derece önemli bir tedbir olduğuna inanıyorum.
- We, together with UNHCR, will also need to take action in Pakistan.
- Bizim, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile birlikte, Pakistan'da da harekete geçmemiz gerekecektir.
- We must bear in mind that we have to work together closely if we are to meet these challenges.
- Bu zorlukların üstesinden gelebilmemiz için birlikte sıkı bir şekilde çalışmamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
- This, ladies and gentlemen, is the task we have to tackle together.
- İşte bayanlar ve baylar, birlikte üstesinden gelmemiz gereken görev budur.
- The European Parliament, the Commission and the Presidency have fought together for enlargement.
- Avrupa Parlamentosu, Komisyon ve Başkanlık genişleme için birlikte mücadele etti.
- And all this requires that we Europeans re-establish our unity and act together.
- Ve tüm bunlar biz Avrupalıların birliğimizi yeniden tesis etmemizi ve birlikte hareket etmemizi gerektiriyor.
- Perhaps we shall finally find an answer to the question of what we want to do together.
- Belki de sonunda birlikte ne yapmak istediğimiz sorusuna bir cevap bulacağız.
- We must act, and act together.
- Harekete geçmeli ve birlikte hareket etmeliyiz.
- I am glad that we have come so far together on this road.
- Bu yolda birlikte bu kadar ilerlemiş olmamızdan memnuniyet duyuyorum.
- We should work on this together.
- Bu konuda birlikte çalışmalıyız.
- This will require creativity and imagination on the part of everyone and together we can face that challenge.
- Bu herkesin yaratıcılığını ve hayal gücünü gerektirecektir ve bu zorluğun üstesinden birlikte gelebiliriz.
- Rapid scientific and technological change, together with globalisation, demand superior educational standards.
- Küreselleşme ile birlikte hızlı bilimsel ve teknolojik değişim, üstün eğitim standartları gerektirmektedir.
- We were promised that this would be discussed together with the review of the Television without Frontiers Directive.
- Bu konunun Sınır Tanımayan Televizyon Direktifinin gözden geçirilmesi ile birlikte ele alınacağı sözü verilmişti.
- I feel that it is a political error not to accept all these candidate countries together.
- Bütün bu aday ülkeleri birlikte kabul etmemenin siyasi bir hata olduğunu düşünüyorum.
- This matter is once again dividing us, even though together we want to condemn the sanctions.
- Birlikte yaptırımları kınamak istememize rağmen bu mesele bizi bir kez daha bölüyor.
- We probably spend more nights together than we do with our respective wives.
- Muhtemelen eşlerimizle geçirdiğimizden daha fazla geceyi birlikte geçiriyoruz.
- We have worked hard together for the last 18 months.
- Son 18 ay boyunca birlikte çok çalıştık.
- This is something we must do together.
- Bu birlikte yapmamız gereken bir şeydir.
- If we wish to tackle the problems of the Baltic region for the future, we can simply do it together.
- Baltık bölgesinin sorunlarını geleceğe yönelik olarak ele almak istiyorsak, bunu birlikte yapabiliriz.
- That is the year when the new programming will start, together with some new rules.
- Bu yıl, bazı yeni kurallarla birlikte yeni programlamanın başlayacağı yıldır.
- We need, in the future, to stick together not only in theory but also in practice.
- Gelecekte sadece teoride değil pratikte de birlikte hareket etmemiz gerekiyor.
- At present, we have relatively low inflation and low unemployment, together with stable state finances.
- Şu anda, istikrarlı devlet maliyesi ile birlikte nispeten düşük enflasyona ve düşük işsizliğe sahibiz.
- The past years have seen us working very closely together, which has involved the blurring of group boundaries.
- Geçtiğimiz yıllarda birlikte çok yakın çalıştık ve bu da grup sınırlarının bulanıklaşmasını beraberinde getirdi.
- Does Europe need common rules governing oil supplies, together with increased coordination?
- Avrupa'nın artan koordinasyonla birlikte petrol tedarikini düzenleyen ortak kurallara ihtiyacı var mı?
- The time has now come to go forward together.
- Artık birlikte ilerlemenin zamanı gelmiştir.
- Arjan's father is in the public gallery, together with representatives of Médecins sans Frontières.
- Arjan'ın babası, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü temsilcileriyle birlikte halka açık galeride bulunuyor.
- We can read it together afterwards.
- Daha sonra birlikte okuyabiliriz.
- Let us within the Community invest common resources in order to continue developing together and moving forward.
- Birlikte gelişmeye ve ilerlemeye devam etmek için Topluluk içinde ortak kaynaklara yatırım yapalım.
- We, together with UNHCR, will also need to take action in Pakistan.
- UNHCR ile birlikte Pakistan'da da harekete geçmemiz gerekecek.
- As we know, Parliament is a budgetary authority together with the Council.
- Bildiğimiz üzere Parlamento, Konsey ile birlikte bir bütçe otoritesidir.
- Together with the Council, we have made the right decision.
- Konsey ile birlikte doğru kararı verdik.
- I believe that Parliament and the Commission will, together, be able to get on top of this extremely difficult task.
- Parlamento ve Komisyon'un birlikte bu son derece zor görevin üstesinden gelebileceklerine inanıyorum.
- It is also the formalisation of the astute work carried out together by Parliament, the Commission and the Council.
- Bu aynı zamanda Parlamento, Komisyon ve Konsey tarafından birlikte yürütülen zekice çalışmanın resmileştirilmesidir.
- Together we shared the distress caused by these horrific events, and the subsequent reactions you are aware of.
- Bu korkunç olayların yol açtığı sıkıntıyı ve ardından gelen ve sizin de farkında olduğunuz tepkileri birlikte paylaştık.
- We will have to consider how to implement it and we can do so together.
- Bunu nasıl uygulayacağımızı düşünmemiz gerekecek ve bunu birlikte yapabiliriz.
- As you have already heard, set-aside areas have been provided, together with cheap grain for animal fodder.
- Daha önce de duyduğunuz gibi, hayvan yemi için ucuz tahıl ile birlikte ekim alanları sağlanmıştır.
- The Council must see Parliament and the Commission acting together.
- Konsey, Parlamento ve Komisyon'un birlikte hareket ettiğini görmelidir.
- Consequently it will be forwarded to the addressees and published together with the names of the signatories.
- Sonuç olarak bu mektup muhataplarına iletilecek ve imzacıların isimleriyle birlikte yayınlanacaktır.
- On category 4, we also need to find a solution together with the Council.
- Kategori 4 konusunda da Konsey ile birlikte bir çözüm bulmamız gerekiyor.
- That is the objective we decided on together in the framework directive.
- Bu, çerçeve yönergede birlikte kararlaştırdığımız hedeftir.
- To sum up, this venture that we are embarking upon together is of enormous scope, but it is also very exciting.
- Özetle, birlikte giriştiğimiz bu girişimin kapsamı çok büyük, ancak aynı zamanda çok heyecan verici.
- This instrument, together with the international ITER agreement, forms the current basis of our joint work.
- Bu belge, uluslararası ITER anlaşması ile birlikte ortak çalışmalarımızın mevcut temelini oluşturmaktadır.
- We must work just as hard as in the past and face future challenges together.
- Geçmişte olduğu gibi sıkı çalışmalı ve gelecekteki zorluklarla birlikte yüzleşmeliyiz.
- I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
- Rüyamda üç Avrupa Parlamentosu Üyesinin birlikte akşam yemeği yemekten keyif aldıklarını gördüm.
- We, together with the Council, make up the budgetary authority.
- Biz, Konsey ile birlikte bütçe otoritesini oluşturuyoruz.
- The Council and Parliament together comprise the budgetary authority.
- Konsey ve Parlamento birlikte bütçe otoritesini oluşturur.
- Together with non-governmental organisations, the committee arranged a conference for women from Afghanistan.
- Komite, sivil toplum örgütleriyle birlikte Afganistan'dan gelen kadınlar için bir konferans düzenlemiştir.
- Together, they produce more than half of what is produced throughout the world.
- Birlikte, dünya genelinde üretilenin yarısından fazlasını üretmektedirler.
- This, ladies and gentlemen, is the task we have to tackle together.
- Bayanlar ve baylar, birlikte üstesinden gelmemiz gereken görev budur.
- Together with you, we have held discussions on the future of regional policy after 2006.
- Sizlerle birlikte 2006 yılından sonra bölgesel politikanın geleceği üzerine tartışmalar yürüttük.
- Enlargement will only succeed if we realise that it actually is something we must work on together.
- Genişleme ancak bunun gerçekten üzerinde birlikte çalışmamız gereken bir şey olduğunu fark edersek başarılı olacaktır.
- This is something we must do together.
- Bu birlikte yapmamız gereken bir şey.
- I wonder why they met in parallel, and thousands of kilometres apart, rather than together.
- Neden birlikte değil de paralel olarak ve binlerce kilometre uzakta bir araya geldiklerini merak ediyorum.
- If it comes to war it must be the international community that acts together, not the United States unilaterally.
- Savaş söz konusu olursa, ABD tek taraflı olarak değil, uluslararası toplum birlikte hareket etmelidir.
- The employment guidelines are being presented this year together with the economic guidelines.
- İstihdam kılavuzları bu yıl ekonomik kılavuzlarla birlikte sunulacak.
- To me they are similar so we can vote on them together, if possible.
- Bana göre ikisi de birbirine benziyor, dolayısıyla mümkünse ikisini birlikte oylayabiliriz.
- Nevertheless, we continue to battle on together; we will get there one day.
- Yine de birlikte mücadele etmeye devam ediyoruz; bir gün oraya varacağız.
- We should try, together, to get rid of double-tracking when it comes to dealing with complaints.
- Şikayetlerle ilgilenme konusunda çifte takibi ortadan kaldırmayı birlikte denemeliyiz.
- They swim together and the sooner we work that out the better.
- Birlikte yüzüyorlar ve bunu ne kadar çabuk çözersek o kadar iyi.
- However, the grey and green would not sit well together.
- Ancak, gri ve yeşil birlikte güzel durmazdı.
- The whole time you were together, he never asked you for anything?
- Birlikte olduğunuz süre boyunca senden hiç mi bir şey istemedi?
- We were convicted together and now we ask you to reach a decision for us all.
- Birlikte mahkûm edildik ve şimdi sizden hepimiz için bir karara varmanızı istiyoruz.
- Kelly Clarkson and Pink then performed together for the first time.
- Kelly Clarkson ve Pink daha sonra ilk kez birlikte sahne aldı.
- Together we will live with respect for one another.
- Birlikte birbirimize saygı duyarak yaşayacağız.
- The two women became fast friends and eventually decided to write the book together.
- İki kadın yakın arkadaş oldular ve sonunda kitabı birlikte yazmaya karar verdiler.
- Eventually, the two start to spend more time together.
- Sonunda ikili birlikte daha fazla zaman geçirmeye başlıyor.
- There's nothing to stop us from being together.
- Birlikte olmamızı engelleyecek hiçbir şey yok.
- Seriously, I really think that we should stay together.
- Cidden, gerçekten birlikte kalmamız gerektiğini düşünüyorum.
- For us, moving in together was absolutely the right decision.
- Bizim için birlikte yaşamak kesinlikle doğru bir karardı.
- Then he started posting videos of the two doing yoga together.
- Sonra ikisinin birlikte yoga yaptığı videoları yayınlamaya başladı.
- Jackie, you and I have had some times together.
- Jackie, sen ve ben birlikte bazı zamanlar geçirdik.
- The whole time you were together, he never asked you for anything?
- Birlikte olduğunuz süre boyunca sizden hiçbir şey mi istemedi?
- Bread, rose and freedom have never been alternatives together.
- Ekmek, gül ve hürriyet hiçbir zaman birlikte alternatif olmamıştır.
- The three rules together are more powerful than any of them alone.
- Üç kural birlikte, herhangi birinin tek başına olduğundan daha güçlüdür.
- Then he started posting videos of the two doing yoga together.
- Daha sonra ikilinin birlikte yoga yaptığı videoları yayınlamaya başladı.
- The three rules together are more powerful than any of them alone.
- Üç kural birlikte diğer herhangi birinin tek başına olduğundan daha güçlüdür.
- We eat breakfast together and take the kids to school.
- Birlikte kahvaltı yapıyoruz ve çocukları okula götürüyoruz.
- We could've been together this whole time Instead of alone.
- Bunca zaman yalnız olmak yerine birlikte olabilirdik.
- We eat breakfast together and take the kids to school.
- Kahvaltıyı birlikte yapıyoruz ve çocukları okula götürüyoruz.
- We spent the whole day together, getting to know one another.
- Bütün günü birbirimizi tanımak için birlikte geçirdik.
- Nurture one another whenever possible and play this beautiful game together well.
- Mümkün olduğunca birbirinizi besleyin ve bu güzel oyunu birlikte iyi oynayın.
- There's nothing to stop us from being together.
- Birlikte olmamıza engel olacak hiçbir şey yok.
- We've built this story and world together.
- Bu hikayeyi ve dünyayı birlikte inşa ettik.
- The two women became fast friends and eventually decided to write the book together.
- İki kadın sıkı dost oldular ve sonunda kitabı birlikte yazmaya karar verdiler.
- Seriously, I really think that we should stay together.
- Ciddiyim, gerçekten birlikte kalmamız gerektiğini düşünüyorum.
- The three rules together are more powerful than any of them alone.
- Üç kural birlikte, tek başına hepsinden daha güçlüdür.
- We need to remember that we are all on this planet together.
- Hepimizin bu gezegende birlikte olduğumuzu hatırlamamız gerekiyor.
- The couple has been living happily together since.
- Çift o zamandan beri mutlu bir birliktelik yaşıyor.
- You two just looked so happy together.
- Siz ikiniz birlikte çok mutlu görünüyordunuz.
- We came in together.
- Birlikte içeri girerdik.
- Tom and I used to do a lot of things together.
- Tom ve ben birlikte bir çok şey yapardık.
- That dinner they had together was delicious.
- Birlikte yedikleri o akşam yemeği lezzetliydi.
- They were so cute together.
- Birlikte çok güzeller.
- Tom and Mary celebrate Christmas together every year.
- Tom ve Mary her yıl birlikte Noel'i kutlarlar.
- Our therapist suggested we go camping together and leave the kids at home.
- Terapistimiz kampa birlikte gitmemizi ve çocukları evde bırakmamızı önerdi.
- We've been together long enough.
- Yeterince uzun süredir birlikteyiz.
- Tom and Mary sat on the sofa together watching TV.
- Tom ve Mary TV izlerken birlikte kanapede oturdu.
- We'll be together again, Tom.
- Tekrar birlikte olacağız, Tom.
- I know that you and Tom did that together.
- Bunu Tom'la birlikte yaptığınızı biliyorum.
- We were supposed to have lunch together, remember?
- Birlikte öğle yemeği yiyecektik, hatırladın mı?
- We'll be traveling together.
- Biz birlikte seyahat edeceğiz.
- We had lunch together.
- Birlikte yemek yedik.
- We'll have a great time together.
- Birlikte çok eğleneceğiz.
- Chocolate and strawberries eaten together is sheer heaven.
- Çikolata ve çileğin birlikte yenmesi tam bir cennettir.
- The oboes need to play together.
- Obuaların birlikte çalması gerek.
- Tom and I never eat together.
- Tom ve ben asla birlikte yemek yemeyiz.
- Tom and Mary hurried up the steps together.
- Tom ve Mary birlikte merdivenlerden aceleyle yukarı çıktı.
- They ate lunch together.
- Birlikte öğle yemeği yediler.
- Let's get a picture of us together for my mom.
- Annem için birlikte bir resmimizi çektirelim.
- Let's go fishing together sometime.
- Bir ara birlikte balığa gidelim.
- The children work well together.
- Çocuklar birlikte iyi çalışırlar.
- They had a lovely time together.
- Onlar birlikte güzel bir zaman geçirdiler.
- We went to Laramie together, but afterwards we parted.
- Laramie'ye birlikte gittik ama sonra ayrıldık.
- Tom and I used to play tennis together.
- Tom ve ben eskiden birlikte tenis oynardık.
- I thought you and I could eat together.
- Senin ve benim birlikte yemek yiyebileceğimizi düşündüm.
- Tom and I go cycling together.
- Tom ve ben birlikte bisiklete biniyoruz.
- We had three wonderful years together.
- Birlikte harika üç yıl geçirdik.
- We are happy together.
- Birlikte mutluyuz.
- Tom and Mary argue a lot, but they still get along quite well together.
- Tom ve Mary çok tartışırlar ama yine de birlikte oldukça iyi geçinirler.
- If you want to dance, let's dance together.
- Dans etmek istersen, birlikte dans edelim.
- We go out together sometimes.
- Bazen birlikte dışarı çıkıyoruz.
- Maybe we could spend some time together.
- Belki birlikte biraz zaman geçirebiliriz.
- We used to play basketball together.
- Eskiden birlikte basketbol oynardık.
- Tom and I used to work together in Boston.
- Tom ve ben birlikte Boston'da çalışırdık.
- Tom and Mary had dinner together.
- Tom ve Mary birlikte akşam yemeği yediler.
- He and I walked together.
- O ve ben birlikte yürüdük.
- Tom and Mary rarely do anything together.
- Tom ve Mary nadiren birlikte bir şey yaparlar.
- We spent some happy years together.
- Birlikte mutlu yıllar geçirdik.
- We have to travel together.
- Birlikte seyahat etmeliyiz.
- Layla and Sami made a picture together.
- Leyla ve Sami birlikte bir resim yaptılar.
- Everyone coming together is an example of fusion.
- Birlikte gelen herkes füzyonun bir örneğidir.
- We often have lunch together.
- Biz sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- Tom and I did our homework together.
- Tom ve ben ödevlerimizi birlikte yapardık.
- Tom and I enjoy spending time together.
- Tom ve ben birlikte vakit geçirmekten hoşlanıyoruz.
- Call me if you want to do something together tomorrow.
- Yarın birlikte bir şey yapmak istiyorsan, beni ara.
- We're meant to be together.
- Birlikte olmamız gerekiyordu.
- Let's all pray together.
- Hepimiz birlikte dua edelim.
- Do you think Tom and Mary will do that together?
- Sence Tom ve Mary bunu birlikte yaparlar mı?
- We had coffee together.
- Birlikte kahve içtik.
- The clarinets need to play together.
- Klarnetlerin birlikte çalması gerek.
- Do you two work together?
- Siz ikiniz birlikte mi çalışıyorsunuz?
- Tom and Mary used to go fishing together, didn't they?
- Tom ve Mary eskiden birlikte balığa giderlerdi, değil mi?
- My wife and I prefer to spend time at home together.
- Eşim ve ben evde birlikte vakit geçirmeyi tercih ediyoruz.
- Tom and Mary danced together all night long.
- Tom ve Mary birlikte bütün gece dans ettiler.
- Tom and I could do that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yapabiliriz.
- After we finished working, we enjoyed talking together.
- Çalışmayı bitirdikten sonra, birlikte konuşmanın tadını çıkardık.
- We were in Boston together.
- Biz birlikte Boston'daydık.
- When was the last time you and Tom played chess together?
- Tom'la en son ne zaman birlikte satranç oynadınız?
- From tomorrow on we can go to work together.
- Yarından itibaren işe birlikte gidebiliriz.
- You two look so happy together.
- İkiniz birlikte çok mutlu görünüyorsunuz.
- Tom and Mary sat together on the bench.
- Tom ve Mary bankta birlikte oturdular.
- How about studying together in the library?
- Kütüphanede birlikte çalışmaya ne dersin?
- They go to movies together.
- Onlar birlikte sinemaya gittiler.
- They came back from the cinema together.
- Onlar sinemadan birlikte geri geldiler.
- Tom and Mary studied together.
- Tom ve Mary birlikte okudular.
- Tom and I are traveling together.
- Tom ve ben birlikte seyahat ediyoruz.
- They spent time together in Paris.
- Paris'te birlikte vakit geçirdiler.
- I thought we could visit the museum together.
- Birlikte müzeyi ziyaret edebileceğimizi düşündüm.
- Maybe this weekend we could go to the beach together.
- Belki bu hafta sonu birlikte sahile gidebiliriz.
- We can still do stuff together.
- Hâlâ birlikte bir şeyler yapabiliriz.
- Would you like to go on a trip together?
- Birlikte bir geziye çıkmak ister misiniz?
- We often play tennis together.
- Biz sık sık birlikte tenis oynarız.
- They spent a lot of time together.
- Birlikte çok zaman geçirdiler.
- We play basketball together.
- Birlikte basketbol oynarız.
- Last Monday, Tom and Mary ate lunch together.
- Geçen Pazartesi, Tom ve Mary birlikte öğle yemeği yediler.
- Tom and I often study together.
- Tom ve ben sık sık birlikte ders çalışırız.
- Friends do things together.
- Arkadaşlar şeyleri birlikte yaparlar.
- Tom and I had a cup of coffee together this morning.
- Tom ve ben bu sabah birlikte birer fincan kahve içtik.
- Tom and I eat together.
- Tom ve ben birlikte yiyoruz.
- Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sessiz bir anın tadını çıkardılar.
- The family is watching a movie together.
- Aile birlikte bir film izliyor.
- Tom and Mary go to church together.
- Tom ve Mary kiliseye birlikte gidiyorlar.
- I want you and Tom to do that together.
- Bunu Tom'la birlikte yapmanızı istiyorum.
- Tom and I had to go there together.
- Tom ve ben oraya birlikte gitmek zorunda kaldık.
- Tom and Mary did that together, didn't they?
- Tom ve Mary bunu birlikte yaptılar, değil mi?
- Tom and I have to go there together.
- Tom ve ben oraya birlikte gitmeliyiz.
- Tom and Mary always walk to school together.
- Tom ve Mary her zaman okula birlikte yürürler.
- Let's write a book together.
- Birlikte bir kitap yazalım.
- Tom and I are happy together.
- Tom ve ben birlikte mutluyuz.
- Tom and Mary sometimes play tennis together.
- Tom ve Mary bazen birlikte tenis oynuyorlar.
- You and I've had a lot of fun together, haven't we?
- Sen ve ben birlikte çok eğlendik, değil mi?
- We go out together every weekend.
- Her hafta sonu birlikte dışarı çıkarız.
- Do you remember the first time we went to Boston together?
- Boston'a birlikte ilk gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
- Peter met Pearl when they were at school together.
- Birlikte okuldayken Peter Pearl ile karşılaştı.
- Tom and Mary never should've tried doing that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapmayı asla denememeliydiler.
- You're always together.
- Siz her zaman birliktesiniz.
- You and I've had some really good times together, haven't we?
- Sen ve ben gerçekten birlikte iyi zamanlar geçirdik, değil mi?
- Did your family eat dinner together last night?
- Dün gece aileniz birlikte yemek yedi mi?
- Do you and Tom often eat lunch together?
- Sen ve Tom sık sık birlikte yemek yer misiniz?
- We should do something together next weekend.
- Gelecek hafta sonu birlikte bir şey yapmalıyız.
- The family dined together.
- Aile birlikte akşam yemeği yedi.
- We made the decision together.
- Birlikte karar aldık.
- Tom and I studied together in the library.
- Tom ve ben kütüphanede birlikte çalıştık.
- We could do it together.
- Birlikte yapabiliriz.
- We wrote the report together.
- Birlikte raporu yazdık.
- The band is still together.
- Grup hala birlikte.
- Tom and I go fishing together every summer.
- Tom ve ben her yaz birlikte balığa gideriz.
- Mary and her friend took a selfie together.
- Mary ve arkadaşı birlikte selfie çektiler.
- Tom and I like spending time together.
- Tom ve ben birlikte vakit geçirmeyi seviyoruz.
- I'm glad you and I did that together.
- Bunu birlikte yaptığımıza sevindim.
- Do you and your husband usually eat meals together?
- Siz ve kocanız genellikle birlikte yemek yer misiniz?
- We spent time together in Boston.
- Boston'da birlikte vakit geçirdik.
- Tom and Mary are playing together.
- Tom ve Mary birlikte oynuyorlar.
- Long long ago in India, a monkey, a fox, and a rabbit lived happily together.
- Uzun zaman önce Hindistan'da bir maymun, bir tilki ve bir tavşan birlikte mutlu yaşarlarmış.
- We need to think together about the future of Europe.
- Avrupa'nın geleceği hakkında birlikte düşünmeliyiz.
- Call me if you want to do something together tomorrow.
- Yarın birlikte bir şey yapmak istersen beni ara.
- Stay together, no matter what happens.
- Ne olursa olsun birlikte kalın.
- Tom and Mary went to the fair together.
- Tom ve Mary fuara birlikte gittiler.
- Tom and Mary do almost everything together.
- Tom ve Mary neredeyse her şeyi birlikte yaparlar.
- Do you have any pictures of Tom and Mary together?
- Sende hiç Tom ve Mary'nin birlikte resimleri var mı?
- We went to school together.
- Birlikte okula gittik.
- Tom and I have to do that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yapmalıyız.
- Tom and Mary look happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutlu görünüyor.
- We spend a lot of time together.
- Birlikte çok zaman geçiriyoruz.
- Tom and I don't very often do that together.
- Tom ve ben bunu çok sık birlikte yapmıyoruz.
- I always pay for dinner whenever we go out together.
- Ne zaman birlikte dışarı çıksak akşam yemeğini ben öderim.
- Tom and Mary were together.
- Tom ve Mary birlikteydi.
- Sami and Layla had dinner together.
- Sami ve Layla birlikte yemek yediler.
- Did you all go shopping together?
- Birlikte alışverişe gittiniz mi?
- Layla and Sami went to the mosque together.
- Leyla ve Sami birlikte camiye gittiler.
- Tom and Mary did that together, didn't they?
- Tom ve Mary bunu birlikte yaptı, değil mi?
- Tom and Mary sat on the couch together.
- Tom ve Mary kanepede birlikte oturdular.
- We go to the movies together once in a while.
- Arada bir birlikte sinemaya gidiyoruz.
- I'm glad we're doing this together.
- Bunu birlikte yaptığımıza sevindim.
- Tom and Mary washed the dishes together.
- Tom ve Mary bulaşıkları birlikte yıkadılar.
- Tom and Mary were often seen together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte görülüyorlardı.
- Tom and I had lunch together.
- Tom ve ben birlikte öğle yemeği yedik.
- We have to stay together.
- Biz birlikte kalmak zorundayız.
- Tom and Mary have spent a lot of time together.
- Tom ve Mary birlikte çok zaman geçirdiler.
- We came in together.
- İçeri birlikte girdik.
- Would you like us to go to the game together?
- Maça birlikte gidelim mi?
- My boyfriend and I have been together for seven years already.
- Erkek arkadaşım ve ben neredeyse yedi yıldır birlikteyiz.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
- Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- Tom and I aren't going to study together this evening.
- Tom ve ben bu akşam birlikte ders çalışmayacağız.
- We went to college together.
- Birlikte üniversiteye gittik.
- We'll do it together.
- Onu birlikte yapacağız.
- Maybe you and I can go there together.
- Belki sen ve ben oraya birlikte gidebiliriz.
- Didn't you know that Tom and Mary often eat together?
- Tom ve Mary'nin sık sık birlikte yemek yediklerini bilmiyor muydun?
- How long did Tom and Mary go out together?
- Tom ve Mary ne zamandır birlikte çıkıyorlardı?
- Why did you pretend not to see me when we were on the bus together?
- Otobüste birlikteyken neden beni görmemiş gibi davrandın?
- We agreed that all the kids would stay together.
- Biz bütün çocukların birlikte kalacakları konusunda anlaştık.
- If you don't have other plans, let's go out for dinner together.
- Eğer başka bir planın yoksa, birlikte akşam yemeğe çıkalım.
- Do you remember the time you and I went hiking together?
- Senin ve benim birlikte yürüyüş yaptığımız zamanı hatırlıyor musunuz?
- Whatever happens, we need to stay together.
- Ne olursa olsun, birlikte kalmalıyız.
- Tom and Mary have never sung together in public.
- Tom ve Mary toplum içinde hiç birlikte şarkı söylemediler.
- Tom and Mary often play tennis together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte tenis oynuyorlar.
- Tom and I might go camping together.
- Tom ve ben birlikte kamp yapmaya gidebiliriz.
- Do you think that you and I could do that together?
- Senin ve benim bunu birlikte yapabileceğimizi düşünüyor musun?
- Tom and I seldom eat together.
- Tom ve ben nadiren birlikte yemek yeriz.
- The flutes need to play together.
- Flütlerin birlikte çalması gerekiyor.
- Now that you're here in Boston, we can spend more time together.
- Mademki sen burası Boston'dasın, birlikte daha fazla zaman geçirebiliriz.
- We're going to watch the game together.
- Biz maçı birlikte izleyeceğiz.
- All the students sang the song together.
- Bütün öğrenciler şarkıyı birlikte seslendirdiler.
- Aren't you guys still together?
- Hâlâ birlikte değil misiniz arkadaşlar?
- We go to church together.
- Kiliseye birlikte gidiyoruz.
- We go to school together.
- Okula birlikte gidiyoruz.
- We've been through a lot together.
- Birlikte çok şey yaşadık.
- Sami and Layla wanted to be alone together.
- Sami ve Layla birlikte yalnız kalmak istediler.
- We should go to the party together.
- Partiye birlikte gitmeliyiz.
- I was hoping we could do that together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi umuyordum.
- I just wanted to have some time together.
- Birlikte biraz zaman geçirmek istedim.
- We came to Boston together.
- Biz birlikte Boston'a geldik.
- Tom and I probably won't travel together.
- Tom ve muhtemelen birlikte seyahat etmeyeceğiz.
- Tom and Mary had a nice time together.
- Tom ve Mary birlikte güzel vakit geçirdiler.
- I don't think Tom and Mary go swimming together.
- Tom ve Mary'nin birlikte yüzmeye gideceğini sanmıyorum.
- Tom says the two of us should do that together.
- Tom bunu ikimizin birlikte yapması gerektiğini söylüyor.
- Tom and I wanted to travel together.
- Tom ve ben birlikte seyahat etmek istiyorduk.
- Tom and Mary spent all Saturday morning together.
- Tom ve Mary bütün Cumartesi sabahını birlikte geçirdiler.
- Tom and Mary often study together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte ders çalışırlar.
- Tom and Mary eat dinner together almost every evening.
- Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte yemek yiyorlar.
- We'll go to the prom together.
- Baloya birlikte gideceğiz.
- Sami and Layla had a nice dinner together.
- Sami ve Layla birlikte güzel bir akşam yemeği yediler.
- I know that Tom and Mary studied French together.
- Tom ve Mary'nin birlikte Fransızca çalıştıklarını biliyorum.
- I suspect that Tom and Mary did that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte yaptığından şüpheleniyorum.
- Tom and Mary built the doghouse together.
- Tom ve Mary köpek kulübesini birlikte inşa ettiler.
- Tom and I sang the song together.
- Şarkıyı Tom'la birlikte söyledik.
- I definitely remember seeing a picture of you and Tom together.
- Tom'la birlikte bir resminizi gördüğümü hatırlıyorum.
- Why don't you and Tom do that together?
- Neden onu sen ve Tom'la birlikte yapmıyorsun?
- Tom and Mary rode on the ski lift together.
- Tom ve Mary telesiyeje birlikte bindiler.
- If you were here, we would bake cookies together.
- Burada olsan birlikte kurabiye pişiririz.
- They go to movies together.
- Birlikte sinemaya gidiyorlar.
- We've now been together for nearly three years.
- Neredeyse üç yıldır birlikteyiz.
- Tom and Mary left the bar together.
- Tom ve Mary birlikte bardan ayrıldılar.
- We do things together.
- Biz işleri birlikte yaparız.
- Tom and Mary often travel together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte seyahat ederler.
- We were at school together.
- Biz birlikte okuldaydık.
- Tom and Mary were very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutluydu.
- It was fun to celebrate together.
- Birlikte kutlamak eğlenceliydi.
- Tom and I might go fishing together.
- Tom ve ben birlikte balığa çıkabiliriz.
- We were together a long time.
- Uzun süre birlikte olduk.
- Are you guys still together?
- Hala birlikte misiniz?
- Tom and his squirrel were buried together.
- Tom ve sincabı birlikte gömüldüler.
- When was the last time Tom and you went out for dinner together?
- Tom ve sen en son ne zaman birlikte yemeğe çıktınız?
- Tom thought we'd all die together.
- Tom hepimizin birlikte öleceğini düşünüyordu.
- It's nice to be back together.
- Birlikte dönmek güzel.
- Let's sing some English songs together.
- Birlikte İngilizce şarkılar söyleyelim.
- We attended school together.
- Okula birlikte gittik.
- We played together when we were kids.
- Çocukken birlikte oynardık.
- When I was young, Tom and I used to often go swimming together.
- Ben gençken, Tom ve ben sık sık birlikte yüzmeye giderdik.
- We should eat lunch together sometime.
- Bir ara öğle yemeğini birlikte yemeliyiz.
- They loved to spend all day playing together.
- Bütün günü birlikte oynayarak geçirmeyi seviyorlardı.
- Tom and Mary wanted to spend the rest of their lives together.
- Tom ve Mary hayatlarının geri kalanını birlikte geçirmek istiyorlardı.
- I hope you'll be very happy together.
- Birlikte çok mutlu olacağınızı umuyorum.
- If you want to dance, let's dance together.
- Dans etmek istiyorsan, birlikte dans edelim.
- Tom and Mary were happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutluydular.
- Tom and Mary never should've tried traveling together.
- Tom ve Mary birlikte seyahat etmeyi hiç denememeliydiler.
- Do you remember the first time you and I went to Boston together?
- Boston'a ilk kez birlikte gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
- When was the last time you and Tom went to Boston together?
- Sen ve Tom en son ne zaman birlikte Boston'a gittiniz?
- And we had spent hours talking together.
- Ve birlikte konuşarak saatler geçirmiştik.
- Tom and Mary ate together.
- Tom ve Mary birlikte yemek yedi.
- Are we going out together?
- Birlikte mi çıkıyoruz?
- Tom and Mary are studying together in the library.
- Tom ve Mary kütüphanede birlikte ders çalışıyorlar.
- We often eat together.
- Sık sık birlikte yemek yeriz.
- We've been through a lot together.
- Birlikte çok şey atlattık.
- It's been a while since you and I've gone camping together.
- Sen ve ben birlikte kamp yaptığımızdan beri bir süre oldu.
- Tom and Mary always seem to have a wonderful time together.
- Tom ve Mary her zaman birlikte harika vakit geçiriyor gibi görünüyorlar.
- I hope Tom and Mary do that together.
- Umarım Tom ve Mary bunu birlikte yaparlar.
- Three small cats lived together in a tree.
- Üç küçük kedi birlikte bir ağaçta yaşıyordu.
- Layla and Sami did drugs together.
- Layla ve Sami birlikte uyuşturucu kullandılar.
- Tom and Mary moved in together to save money on rent.
- Tom ve Mary kiradan tasarruf etmek için birlikte yaşamaya başladılar.
- Let's eat together tonight.
- Bu gece birlikte yiyelim.
- We get on well together.
- Biz birlikte iyi geçiniyoruz.
- They went there together.
- Oraya birlikte gittiler.
- Let's go to a concert together.
- Hadi birlikte konsere gidelim.
- Tom and Mary are studying together in the library.
- Tom ve Mary birlikte kütüphanede çalışıyorlar.
- We could've been great together.
- Birlikte harika olabilirdik.
- Sami and Layla grew up together.
- Sami ve Layla birlikte büyüdüler.
- Tom and Mary seemed perfect together.
- Tom ve Mary birlikte mükemmel görünüyordu.
- We'll go to the prom together.
- Birlikte baloya gideceğiz.
- Did you go to the party together?
- Birlikte partiye gittiniz mi?
- We're in this thing together.
- Bu işte birlikteyiz.
- Last Sunday, Mary and I went to the library together.
- Geçen Pazar, Mary ve ben birlikte kütüphaneye gittik.
- And we had spent hours talking together.
- Ve birlikte saatlerce konuşmuştuk.
- We're very happy together.
- Birlikte çok mutluyuz.
- I knew I'd find the two of you together.
- Sizin ikinizi birlikte bulacağımı biliyordum.
- Tom and Mary are planning on going to a movie together on Friday evening.
- Tom ve Mary Cuma akşamı birlikte sinemaya gitmeyi planlıyorlar.
- From tomorrow on we can go to work together.
- Yarından itibaren birlikte işe gidebiliriz.
- They did that together.
- Bunu birlikte yaptıklar.
- I know that Tom and Mary did that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte yaptıklarını biliyorum.
- Tom and I did that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yaptık.
- Perhaps you and Tom should do that together.
- Belki de sen ve Tom bunu birlikte yapmalısınız.
- They did that together.
- Bunu birlikte yaptılar.
- Tom and Mary have dinner together almost every night.
- Tom ve Mary her gece birlikte yemek yiyorlar.
- We used to go fishing together.
- Biz birlikte balık tutmaya giderdik.
- Tom and Mary wrote a paper together.
- Tom ve Mary birlikte bir makale yazdılar.
- Tom and I went to school together.
- Tom ve ben okula birlikte giderdik.
- Tom and Mary were at home together.
- Tom ve Mary evde birlikteydiler.
- We got drunk together.
- Birlikte sarhoş olmuştuk.
- We're going to watch the game together in Tom's basement.
- Maçı Tom'un bodrumunda birlikte izleyeceğiz.
- Tom and Mary take a walk together after dinner every evening.
- Tom ve Mary her akşam yemekten sonra birlikte yürüyüşe çıkarlar.
- We're stronger and safer together.
- Birlikte daha güçlü ve daha güvendeyiz.
- Sami and Layla were building a life together in Cairo.
- Sami ve Layla Kahire'de birlikte bir hayat kuruyorlardı.
- Being together all the time, my Japanese classmates got to know each other very well.
- Japon sınıf arkadaşlarım sürekli birlikte oldukları için birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.
- I suspected Tom and Mary were planning to do that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte yapmayı planladıklarından şüphelendim.
- They ruined each other by being together.
- Birlikte olarak birbirlerini mahvettiler.
- Tom and Mary never do anything together anymore.
- Tom ve Mary artık birlikte hiçbir şey yapmıyor.
- Sami and Layla danced together.
- Sami ve Layla birlikte dans ettiler.
- They're always together.
- Her zaman birlikteler.
- Tom and I often go mountain climbing together.
- Tom ve ben sık sık birlikte dağ tırmanışına gideriz.
- Sami and Layla have been together for 16 years.
- Sami ve Layla 16 yıldır birlikteler.
- I can't picture Tom and Mary together.
- Tom ve Mary'yi birlikte hayal edemiyorum.
- Tom and Mary went to the park together.
- Tom ve Mary parka birlikte gittiler.
- We had lunch together.
- Birlikte öğle yemeği yedik.
- Tom and Mary often go shopping together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte alışverişe giderler.
- Tom and Mary are often seen together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte görülürler.
- Tom and Mary were sitting on the couch together.
- Tom ve Mary birlikte kanepede oturuyorlardı.
- You two should stay together.
- Siz ikiniz birlikte kalmalısınız.
- Going out together is not the same thing as getting married.
- Birlikte çıkmak evlenmekle aynı şey değildir.
- I enjoyed our trip together.
- Birlikte yolculuğumuzun tadını çıkardım.
- Tom and Mary don't travel together very often.
- Tom ve Mary pek sık birlikte seyahat etmezler.
- Together or separately?
- Birlikte ya da ayrı?
- Tom and I went to high school together.
- Tom ve ben birlikte liseye gittik.
- Tom and Mary traveled together, didn't they?
- Tom ve Mary birlikte seyahat ettiler, değil mi?
- Tom and Mary enjoy playing music together.
- Tom ve Mary birlikte müzik yapmaktan hoşlanıyorlar.
- I wonder why Tom suggested we do that together.
- Tom neden bunu birlikte yapmamızı önerdi merak ediyorum.
- The family ate dinner together.
- Aile, akşam yemeğini birlikte yedi.
- We'll all die together.
- Biz hepimiz birlikte öleceğiz.
- Tom and I used to watch movies together.
- Tom ve ben eskiden birlikte film izlerdik.
- How about eating together?
- Birlikte yemek yemeye ne dersiniz?
- Were we ever really happy together?
- Birlikte gerçekten mutlu olduk mu?
- We've been playing music together for years.
- Yıllardır birlikte müzik yapıyoruz.
- I'd never forget the moments we've spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz dakikaları asla unutmayacağım.
- Layla and Sami went to junior high school together.
- Leyla ve Sami ortaokula birlikte gittiler.
- Tom and Mary posed for a picture together.
- Tom ve Mary birlikte bir fotoğraf için poz verdiler.
- We visited Boston together.
- Boston'u birlikte ziyaret ettik.
- Tom and Mary are now together.
- Tom ve Mary şimdi birlikteler.
- They have even slept together.
- Hatta birlikte bile yatmışlar.
- We went to the library together.
- Birlikte kütüphaneye gittik.
- We could do that together.
- Bunu birlikte yapabiliriz.
- We should do something together next weekend.
- Gelecek hafta sonu birlikte bir şeyler yapmalıyız.
- Tom and Mary probably went to the beach together.
- Tom ve Mary muhtemelen sahile birlikte gitmişlerdir.
- Tom and Mary will be eating together.
- Tom ve Mary birlikte yemek yiyecekler.
- Why can't Tom and I eat together?
- Tom ve ben neden birlikte yemek yiyemiyoruz?
- Should we go have ramen together again?
- Yine birlikte ramen yemeye gidelim mi?
- I know that Tom and Mary are planning to do that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte yapmayı planladıklarını biliyorum.
- Do you remember the first time you and I went swimming together?
- Sen ve ben birlikte ilk kez yüzmeye ilk gittiğimiz seferi hatırlıyor musun?
- Let's sing some English songs together.
- Birlikte bazı İngilizce şarkıları söyleyelim.
- The hammer and sickle together are the symbol of communism.
- Orak ve çekiç birlikte komünizmin sembolüdür.
- We are a happy couple who've been together for more than twenty years.
- Biz yirmi yılı aşkın süredir birlikte olan mutlu bir çiftiz.
- Tom and Mary work well together.
- Tom ve Mary birlikte iyi çalışıyorlar.
- Tom and Mary probably traveled together.
- Tom ve Mary muhtemelen birlikte seyahat ettiler.
- I always thought that Shirley and Alan would get together.
- Ben her zaman Shirley ve Alan'ın birlikte olacaklarını düşündüm.
- Tom and Mary didn't go to the dance together.
- Tom ve Mary birlikte dans etmeye gitmediler.
- We would like to eat the lunch together.
- Öğle yemeğini birlikte yemek istiyoruz.
- Tom and Mary always seem to have a wonderful time together.
- Tom ve Mary her zaman birlikte harika bir zaman geçiriyor gibi görünüyorlar.
- Why don't we have lunch together?
- Niçin birlikte öğle yemeği yemiyoruz?
- Are you guys still together?
- Siz hâlâ birlikte misiniz?
- Tom and Mary played table tennis together.
- Tom ve Mary birlikte masa tenisi oynadılar.
- Let's walk together.
- Birlikte yürüyelim.
- Tom and Mary were always traveling together.
- Tom ve Mary birlikte seyahat ediyorlardı.
- They're playing together.
- Birlikte oynuyorlar.
- Tom and Mary sometimes go jogging together.
- Tom ve Mary bazen birlikte koşuya çıkıyorlar.
- We had a good time together.
- Birlikte iyi vakit geçirdik.
- We are going to stay some weeks, together.
- Birlikte birkaç hafta kalacağız.
- They were always together.
- Onlar hep birlikteydiler.
- Tom and Mary enjoy doing things together.
- Tom ve Mary birlikte bir şeyler yapmaktan hoşlanırlar.
- Tom and I often go fishing together.
- Tom ve ben sık sık birlikte balığa gideriz.
- Tom and Mary have to do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapmalı.
- Spending time together is important.
- Birlikte zaman geçirmek önemlidir.
- Tom and Mary will do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapacaklar.
- Tom and Mary sometimes play tennis together.
- Tom ve Mary bazen birlikte tenis oynarlar.
- I'll do whatever it takes to keep our family together.
- Ailemi birlikte tutmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
- We take long walks together.
- Birlikte uzun yürüyüşler yaparız.
- I suspect that Tom and Mary have never done that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte hiç yapmadığından şüpheleniyorum.
- It would be great if you and I could do that together.
- Bunu birlikte yapabilseydik harika olurdu.
- Tom and I sat together at the counter.
- Tom ve ben birlikte tezgahta oturduk.
- Tom and I ate together in the school cafeteria.
- Tom ve ben okul kafeteryasında birlikte yedik.
- What kind of things do you and Tom do together?
- Tom'la birlikte ne tür şeyler yapıyorsunuz?
- I saw Tom and Mary at a party together.
- Tom ve Mary'yi bir partide birlikte gördüm.
- Tom and Mary ate dinner together.
- Tom ve Mary birlikte akşam yemeği yedi.
- Tom and Mary worked very closely together.
- Tom ve Mary birlikte çok yakından çalıştılar.
- We play well together.
- Birlikte iyi oynarız.
- We were teachers together in Boston.
- Boston'da birlikte öğretmendik.
- Tom and Mary were sitting on the couch together.
- Tom ve Mary kanepede birlikte oturuyorlardı.
- We are all in this together.
- Biz hepimiz burada birlikteyiz.
- We've had some really good times together.
- Birlikte gerçekten iyi zamanlar geçirdik.
- Can we do this together?
- Biz bunu birlikte yapabilir miyiz?
- We went as far as Boston together.
- Boston'a kadar birlikte gittik.
- We've only been together three months.
- Sadece üç ay birlikte olduk.
- What do Tom and Mary do together?
- Tom ve Mary birlikte ne yapar?
- Tom and Mary did that together.
- Tom ve Mary onu birlikte yaptı.
- Tom and Mary have been studying French together all afternoon.
- Tom ve Mary bütün öğleden sonra birlikte Fransızca çalıştılar.
- Tom and Mary wanted to go to Boston together.
- Tom ve Mary birlikte Boston'a gitmek istediler.
- We hid in the cave together.
- Birlikte mağarada saklandık.
- We work really well together.
- Birlikte çok iyi çalışıyoruz.
- Tom and I'll come together.
- Tom ve ben birlikte geleceğiz.
- We're going to watch the game together in Tom's basement.
- Tom'un bodrumunda birlikte maç izleyeceğiz.
- Tom and Mary do everything together.
- Tom ve Mary her şeyi birlikte yaparlar.
- Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids.
- Tom ve Mary çocukken birlikte çok zaman geçirmişler.
- Do you remember the time we went to the zoo together when we were kids?
- Çocukken birlikte hayvanat bahçesine gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
- Let's study together.
- Birlikte çalışalım.
- They walked together.
- Onlar birlikte yürüdüler.
- I can't believe Tom and Mary have been together for ten years.
- Tom ve Mary'nin on yıldır birlikte olduklarına inanamıyorum.
- Tom and I have taken a lot of trips together.
- Tom ve ben birlikte bir sürü seyahat ettik.
- The cellos need to play together.
- Çelloların birlikte çalması gerekiyor.
- Tom's grandfather and Mary's grandfather fought together in World War II.
- Tom'un büyükbabası ve Mary'nin büyükbabası İkinci Dünya Savaşı'nda birlikte savaşmışlar.
- Tom and Mary started taking their lunches together in the park.
- Tom ve Mary öğle yemeklerini parkta birlikte yemeye başladılar.
- Tom and I wanted to go to Boston together.
- Tom ve ben birlikte Boston'a gitmek istedik.
- Tom and his brother did that together.
- Tom ve erkek kardeşi bunu birlikte yaptı.
- Tom and Mary took the train together.
- Tom ve Mary birlikte trene bindiler.
- Let's be together forever.
- Sonsuza dek birlikte olalım.
- Tom and Mary celebrate Christmas together every year.
- Tom ve Mary her yıl Noel'i birlikte kutluyorlar.
- We have a good life together.
- Birlikte iyi bir hayatımız var.
- Let's play together.
- Haydi birlikte çalalım.
- Tom and I are planning on visiting Boston together.
- Tom ve ben birlikte Boston'u ziyaret etmeyi planlıyoruz.
- We don't spend enough time together.
- Birlikte yeterince zaman geçirmiyoruz.
- Tom and Mary had a nice dinner together.
- Tom ve Mary birlikte güzel bir akşam yemeği yediler.
- Tom and Mary often play cards together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte kart oynarlar.
- Tom and Mary are studying French together.
- Tom ve Mary birlikte Fransızca okuyorlar.
- Tom and Mary seem so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlardı.
- Tom and Mary aren't very likely to travel together.
- Tom ve Mary'nin birlikte seyahat etmeleri pek olası değil.
- The three of us spend a lot of time together.
- Üçümüz birlikte çok vakit geçiriyoruz.
- Tom and Mary played in the sandbox together and made sand castles.
- Tom ve Mary kum havuzunda birlikte oynadılar ve kumdan kaleler yaptılar.
- When I was young, Tom and I used to often go swimming together.
- Ben gençken Tom ve ben sık sık birlikte yüzmeye giderdik.
- Tom and Mary played cards together all evening.
- Tom ve Mary bütün akşam birlikte kağıt oynadılar.
- They were so cute together.
- Birlikte çok tatlılardı.
- Why not go and have ramen together?
- Neden gidip birlikte ramen yemiyoruz?
- You and your spouse should spend time together.
- Siz ve eşiniz birlikte vakit geçirmelisiniz.
- We baked it together.
- Birlikte pişirdik.
- Let's walk to the station together.
- İstasyona birlikte yürüyelim.
- We're all together right now.
- Şu anda hepimiz birlikteyiz.
- It's clear they both want to spend time together.
- İkisinin de birlikte vakit geçirmek istediği açık.
- We came to Boston together.
- Boston'a birlikte geldik.
- Tom and I often go fishing together.
- Tom ve ben birlikte sık sık balık tutmaya gideriz.
- I know that Tom and Mary went to Boston together.
- Tom ve Mary'nin Boston'a birlikte gittiklerini biliyorum.
- I thought you and I were supposed to do that together.
- Senin ve benim bunu birlikte yapmamız gerektiğini düşündüm.
- We can still do stuff together.
- Biz hâlâ birlikte bir şeyler yapabiliriz.
- Friends do things together.
- Arkadaşlar birlikte bir şeyler yaparlar.
- Tom and his cousin went into business together.
- Tom ve kuzeni birlikte iş yapmaya başladılar.
- Tom and I went hiking together.
- Tom ve ben birlikte yürüyüşe çıktık.
- Tom and Mary walked to school together.
- Tom ve Mary okula birlikte yürüdüler.
- Let's think about it together.
- Birlikte düşünelim.
- The first violins need to play together.
- Birinci kemanların birlikte çalması gerekiyor.
- Tom and Mary are traveling together.
- Tom ve Mary birlikte seyahat ediyorlar.
- Tom and Mary never should've done that together.
- Tom ve Mary bunu asla birlikte yapmamalıydı.
- Tom and I went to church together.
- Tom ve ben birlikte kiliseye gittik.
- Tom and Mary must be happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutlu olmalılar.
- Tom and Mary rarely do anything together.
- Tom ve Mary nadiren birlikte bir şey yapar.
- Tom and I ate lunch together.
- Tom ve ben öğle yemeğini birlikte yedik.
- Tom and Mary are playing Minecraft together.
- Tom ve Mary birlikte Minecraft oynuyorlar.
- Perhaps Tom and Mary should do that together.
- Belki de Tom ve Mary bunu birlikte yapmalılar.
- Tom and Mary seemed happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutlu görünüyordu.
- We often eat lunch together.
- Biz sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- We'll be together.
- Birlikte olacağız.
- Tom and I studied French together yesterday.
- Tom ve ben dün birlikte Fransızca çalıştık.
- Tom and Mary went skating together.
- Tom ve Mary birlikte paten kaymaya gittiler.
- They both left together.
- Her ikisi de birlikte gitti.
- I would like it if we could spend more time together.
- Birlikte daha fazla vakit geçirebilirsek, bunu isterim.
- It'll be more fun if we do it together.
- Birlikte yaparsak daha eğlenceli olur.
- Tom, Mary, John and Alice came here together.
- Tom, Mary, John ve Alice buraya birlikte geldi.
- Tom and Mary never eat together.
- Tom ve Mary asla birlikte yemezler.
- We're great together.
- Birlikte harikayız.
- I thought going out to eat together would cheer you up.
- Birlikte yemeğe çıkmanın seni neşelendireceğini düşündüm.
- We'll always be together.
- Biz her zaman birlikte olacağız.
- We've had a lot of fun together.
- Birlikte çok eğlendik.
- Tom told Mary that he thought they'd been spending too much time together.
- Tom, Mary'ye birlikte çok fazla zaman geçirdiklerini düşündüğünü söyledi.
- Tom and Mary often played tennis together after school.
- Tom ve Mary okuldan sonra sık sık birlikte tenis oynarlardı.
- We have a lot of fun together.
- Biz birlikte çok eğleniyoruz.
- Tom and I often eat lunch together.
- Tom ve ben sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- Tom and Mary had a great time together.
- Tom ve Mary birlikte harika vakit geçirdiler.
- Tom and I jog together.
- Tom ve ben birlikte koşarız.
- Tom and I went to Boston together.
- Tom ve ben birlikte Boston'a gittik.
- Tom got acquainted with Mary on Tatoeba last year and now they live together.
- Tom geçen yıl Mary ile Tatoeba'da tanıştı ve şimdi onlar birlikteler.
- Let's go to Boston together.
- Birlikte Boston'a gidelim.
- Haven't Tom and Mary ever sung together?
- Tom ve Mary hiç birlikte şarkı söylenmedi mi?
- I saw Tom and Mary leave together.
- Tom ve Mary'yi birlikte giderken gördüm.
- We've been together about three years.
- Yaklaşık üç yıldır birlikteyiz.
- Let's live life together!
- Hayatı birlikte yaşayalım!
- Tom and Mary explored Boston together.
- Tom ve Mary Boston'u birlikte keşfettiler.
- Tom and Mary will be eating together.
- Tom ve Mary birlikte yiyecekler.
- Tom and I stuck together.
- Tom ve ben birlikte kaldık.
- They spent time together in Paris.
- Onlar Paris'te birlikte vakit geçirdi.
- Let's get a picture of us together for my mom.
- Annem için birlikte bir resmimizi çekelim.
- Tom and Mary decided to go out together.
- Tom ve Mary birlikte çıkmaya karar verdiler.
- I just want us to be together.
- Sadece birlikte olmamızı istiyorum.
- Let's walk to the station together.
- Birlikte istasyona yürüyelim.
- I miss the high school days we spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz lise günlerini özlüyorum.
- Tom and Mary were alone together on the porch.
- Tom ve Mary verandada birlikte yalnızdılar.
- Tom and I do a lot together.
- Tom ve ben birlikte çok şey yapıyoruz.
- We had so many good times together.
- Birlikte çok iyi zamanlarımız oldu.
- Do you think that you and I could do that together?
- Sizce bunu birlikte yapabilir miyiz?
- Tom and Mary look cute together.
- Tom ve Mary birlikte çok tatlı görünüyorlar.
- Let's go to Boston together.
- Boston'a birlikte gidelim.
- Tom and Mary look happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutlu görünüyorlar.
- We run together.
- Birlikte koştuk.
- They go to the movies together once in a while.
- Arada bir birlikte sinemaya giderler.
- I thought we were supposed to do this together.
- Bunu birlikte yapmamız gerektiğini düşünüyordum.
- Tom and Mary look really good together, don't you think?
- Tom ve Mary gerçekten birlikte iyi gözüküyorlar, sen öyle düşünmüyor musun?
- Tom and Mary often do that together.
- Tom ve Mary onu sıklıkla birlikte yaparlar.
- Tom and Mary rarely go out together.
- Tom ve Mary nadiren birlikte dışarı çıkar.
- Tom and Mary don't often eat lunch together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte öğle yemeği yemiyorlar.
- We took a shower together.
- Biz birlikte duş aldık.
- We're going to listen to their new record together.
- Onların yeni plaklarını birlikte dinleyeceğiz.
- Tom and I used to do that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yapardık.
- Tom and I often traveled together.
- Tom ve ben sık sık birlikte seyahat ederdik.
- I suspected Tom and Mary were planning on doing that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte yapmayı planladıklarından şüphelendim.
- Mary spotted Tom and Conchita flirting together.
- Mary, Tom ve Conchita'nın birlikte flört ettiğini gördü.
- They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged.
- Köye varana kadar yol boyunca birlikte yürüdüler, ama sonra yolları ayrıldı.
- We go to the movies together once in a while.
- Arada bir birlikte sinemaya gideriz.
- Just being together is enough for me.
- Sadece birlikte olmak benim için yeterli.
- I'm hoping we can room together.
- Birlikte kalabileceğimizi umuyorum.
- We're supposed to be together.
- Birlikte olmamız gerekiyordu.
- They enjoy playing together.
- Onlar birlikte oynamaktan hoşlanırlar.
- Maybe we should do this together.
- Belki de bunu birlikte yapmalıyız.
- We will come together.
- Birlikte geleceğiz.
- We should do that together sometime.
- Bunu bir ara birlikte yapmalıyız.
- Do you remember the time you and I went to the zoo together when you and I were in elementary school?
- Sen ve ben ilkokuldayken sen ve ben birlikte hayvanat bahçesine gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
- Tom and I have to do that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yapmak zorundayız.
- We had dinner together.
- Birlikte yemek yedik.
- Tom and Mary never should've traveled together.
- Tom ve Mary asla birlikte seyahat etmemeliydi.
- Tom and Mary never should've tried traveling together.
- Tom ve Mary asla birlikte seyahat etmeyi denememeliydi.
- Are you and Tom working together?
- Sen ve Tom birlikte mi çalışıyorsunuz?
- Do you want to walk together?
- Birlikte yürümek ister misin?
- We do everything together.
- Her şeyi birlikte yapıyoruz.
- We are going to stay some weeks, together.
- Birkaç hafta birlikte kalacağız.
- Tom and Mary go jogging together.
- Tom ve Mary birlikte koşuya çıkarlar.
- Let's spend all weekend together.
- Bütün hafta sonunu birlikte geçirelim.
- Tom and I take a walk in the park together every morning.
- Tom ve ben her sabah birlikte parkta yürüyüşe çıkarız.
- Tom and I did everything together.
- Tom ve ben her şeyi birlikte yaptık.
- Perhaps Tom and Mary ought to do that together.
- Belki de Tom ve Mary bunu birlikte yapmalıdır.
- Did you two play golf together?
- Siz ikiniz birlikte golf oynadınız mı?
- I remember the happy days we spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz mutlu günleri hatırlıyorum.
- Sami and Layla went to the office together.
- Sami ve Layla ofise birlikte gittiler.
- They ate lunch together.
- Öğle yemeğini birlikte yediler.
- When we were in high school, Tom and I used to hang out a lot together.
- Lisedeyken Tom ve ben birlikte çok takılırdık.
- Would you like to eat lunch together?
- Öğlen birlikte yemek ister misiniz?
- Why don't you two go on a date together?
- Neden ikiniz birlikte bir randevuya çıkmıyorsunuz?
- Tom and Mary seemed happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutlu görünüyorlardı.
- We're all in this together now.
- Artık hepimiz burada birlikteyiz.
- We watched movies together.
- Birlikte film izlerdik.
- We did that together.
- Bunu onu birlikte yaptık.
- I'm waiting for the day that we eat breakfast together.
- Birlikte kahvaltı yapacağımız günü bekliyorum.
- Every now and then they went shopping together.
- Arada sırada birlikte alışverişe gittiler.
- We were probably in junior high the last time we went there together.
- Oraya en son birlikte gittiğimizde muhtemelen ortaokuldaydık.
- Tom and I could do that together.
- Tom ve ben bunu birlikte yapabilirdik.
- We decided to speak together in French.
- Biz birlikte Fransızca konuşmaya karar verdik.
- We should do that together.
- Bunu birlikte yapmalıyız.
- Tom and I ate together in the school cafeteria.
- Tom ve ben okul kafeteryasında birlikte yemek yedik.
- We eat lunch together every day at school.
- Okulda her gün öğle yemeğini birlikte yiyoruz.
- Tom and I rarely eat together.
- Tom ve ben nadiren birlikte yiyoruz.
- Tom and Mary will do that together.
- Tom ve Mary onu birlikte yapacak.
- We left the house together.
- Evden birlikte çıktık.
- We could do a lot if we stood together.
- Birlikte durursak çok şey yapabiliriz.
- I suspect Tom and Mary are planning on eating together.
- Tom ve Mary'nin birlikte yemek yemeyi planladıklarından şüpheleniyorum.
- They say that a family that eats together, stays together.
- Onlar birlikte yemek yiyen bir aile birlikte kalır diyor.
- When they were kids, Tom and Mary did a lot of things together.
- Çocukken Tom ve Mary birlikte pek çok şey yaparlardı.
- We spent yesterday morning together.
- Dün sabahı birlikte geçirdik.
- I'm glad we were able to spend some time together.
- Birlikte vakit geçirebildiğimize sevindim.
- We go to school together.
- Okula birlikte gideriz.
- We have a couple of classes together.
- Birlikte birkaç dersimiz var.
- I don't think Tom and Mary have ever traveled together.
- Tom ve Mary'nin şimdiye kadar birlikte seyahat ettiklerini sanmıyorum.
- They were very happy together.
- Onlar birlikte çok mutluydular.
- We could still have breakfast together.
- Hâlâ birlikte sabah kahvaltısı yiyebiliriz.
- We ate dinner together every night.
- Her akşam yemeği birlikte yedik.
- Tom and Mary went to Boston together.
- Tom ve Mary birlikte Boston'a gittiler.
- Tom and Mary began spending more time together.
- Tom ve Mary birlikte daha çok zaman harcamaya başladı.
- Tom and I watched TV together.
- Tom ve ben birlikte televizyon izledik.
- Tom and I ate dinner together.
- Tom ve ben birlikte akşam yemeği yedik.
- We're gonna find a way for us to be together.
- Birlikte olmamız için bir yol bulacağız.
- Let's solve this problem together.
- Bu sorunu birlikte çözelim.
- Why don't we spend some time together?
- Neden birlikte biraz zaman geçirmiyoruz?
- Tom and Mary spent as much time together as they could.
- Tom ve Mary, ellerinden geldiğince birlikte çok zaman geçirdiler.
- Would you like to do something together?
- Birlikte bir şeyler yapmak ister misin?
- Layla and Sami were going to do whatever it took to be together for ever.
- Leyla ve Sami sonsuza kadar birlikte olmak için ne gerekiyorsa yapacaklardı.
- Together, anything is possible.
- Birlikte, her şey mümkün.
- The second violins need to play together.
- İkinci kemanların birlikte çalması gerekiyor.
- Tom and Mary sat together at the counter.
- Tom ve Mary tezgâhta birlikte oturuyorlardı.
- We used to do a lot of things together.
- Eskiden birlikte çok şey yapardık.
- We plan on doing that together.
- Bunu birlikte yapmayı planlıyoruz.
- We have a chemistry class together.
- Birlikte bir kimya dersimiz var.
- It was fun celebrating together.
- Birlikte kutlamak eğlenceliydi.
- Tom and I ate lunch together.
- Tom ve ben birlikte öğle yemeği yedik.
- We ate dinner together every night.
- Her akşam birlikte yemek yedik.
- You and I should go to Boston together.
- Senin ve benim birlikte Boston'a gitmemiz gerek.
- We played together every day when we were kids.
- Çocukken her gün birlikte oynardık.
- Usually when Tom and Mary go out for dinner together, they split the bill.
- Genellikle Tom ve Mary birlikte yemeğe çıktıklarında hesabı bölüşürler.
- It would be great if we could do that together.
- Bunu birlikte yapabilseydik harika olurdu.
- Tom and Mary both left together.
- Tom ve Mary her ikisi de birlikte gitti.
- Tom and Mary spent a romantic evening together.
- Tom ve Mary birlikte romantik bir akşam geçirdiler.
- Haven't you and Tom ever danced together?
- Sen ve Tom hiç birlikte dans etmediniz mi?
- Tom and Mary didn't go to school together.
- Tom ve Mary birlikte okula gitmedi.
- Tom and Mary sat on the sofa together watching TV.
- Tom ve Mary kanepede birlikte oturup televizyon izlediler.
- We've come a long way together.
- Birlikte uzun bir yol kat ettik.
- Do you want to eat lunch together?
- Birlikte öğle yemeği yemek ister misin?
- They look cute together.
- Birlikte çok tatlı görünüyorlar.
- Tom and I always do that together.
- Tom ve ben her zaman bunu birlikte yaparız.
- They spent a lot of time together.
- Onlar birlikte çok zaman geçirdiler.
- May you both have a long and happy life together.
- İkinizin de birlikte uzun ve mutlu bir hayatı olsun.
- Tom and Mary often play cards together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte kağıt oynarlar.
- Are you and Tom still together?
- Sen ve Tom hâlâ birlikte misiniz?
- You and I should've celebrated together.
- Sen ve ben birlikte kutlamalıydık.
- We need to think together about the future of Europe.
- Avrupanın geleceği hakkında birlikte düşünmemiz gerekiyor.
- I think that would be fun to do together.
- Birlikte yapmanın eğlenceli olacağını düşünüyorum.
- They were so happy together.
- Birlikte çok mutluydular.
- Let's do some exploring together.
- Birlikte biraz keşif yapalım.
- What did you and Tom do together?
- Sen ve Tom birlikte ne yaptınız?
- The second violins need to play together.
- İkinci kemanlar birlikte çalmalı.
- We agreed that all the kids would stay together.
- Tüm çocukların birlikte kalması konusunda anlaştık.
- We've decided to do that together.
- Biz bunu birlikte yapmaya karar verdik.
- I just saw Tom and Mary together.
- Ben az önce Tom ve Mary'yi birlikte gördüm.
- We often play tennis together.
- Sık sık birlikte tenis oynarız.
- Tom and his friends rode their bicycles together around the neighborhood.
- Tom ve arkadaşları mahalle çevresinde birlikte bisiklet sürdü.
- The oboes need to play together.
- Obua'ların birlikte çalmaları gerekiyor.
- How about eating together?
- Birlikte yemeye ne dersin?
- We have a chemistry class together.
- Birlikte kimya dersimiz var.
- Let's do that together.
- Onu birlikte yapalım.
- Have you ever seen Tom and Mary dancing together?
- Tom ve Mary'yi hiç birlikte dans ederken gördün mü?
- They do everything together.
- Onlar her şeyi birlikte yaparlar.
- Tom and Mary traveled together as often as they could.
- Tom ve Mary mümkün olduğunca sık birlikte seyahat ediyorlardı.
- We moved in together.
- Biz birlikte taşındık.
- Tom and I roomed together in college.
- Tom ve ben üniversitede birlikte kaldık.
- Tom and Mary took a selfie together.
- Tom ve Mary birlikte bir selfie çektiler.
- Tom and Mary go to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah birlikte okula gidiyorlar.
- I saw Tom and Mary together.
- Tom ve Mary'yi birlikte gördüm.
- We should go to a party together.
- Birlikte bir partiye gitmeliyiz.
- Tom and Mary probably ate together.
- Tom ve Mary muhtemelen birlikte yemek yemişlerdir.
- I'll never forget the time we've spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz zamanı asla unutmayacağım.
- Layla and Sami went to junior high school together.
- Layla ve Sami ortaokula birlikte gittiler.
- How long were you and Tom together?
- Tom'la ne zamandır birlikteydiniz?
- Tom and Mary spent Valentine's Day together.
- Tom ve Mary, Sevgililer Günü'nü birlikte geçirdiler.
- We do things together.
- Birlikte bir şeyler yaparız.
- There is only one way Sami and Layla can be together.
- Sami ve Leyla'nın birlikte olmasının yalnızca tek yolu var.
- We have to get it together.
- Onu birlikte almak zorundayız.
- Tom and Mary are sitting together.
- Tom ve Mary birlikte oturuyorlar.
- You look good together.
- Birlikte iyi görünüyorsunuz.
- Why don't Tom and Mary do that together?
- Neden Tom ile Mary bunu birlikte yapmıyor?
- When women are together, they always laugh.
- Kadınlar birlikteyken hep gülerler.
- We ate lunch together and then we chatted for an hour.
- Öğle yemeğini birlikte yedik ve sonra bir saat boyunca sohbet ettik.
- Now we can be together.
- Şimdi birlikte olabiliriz.
- We were supposed to go swimming together.
- Birlikte yüzmeye gitmemiz gerekiyordu.
- Tom and Mary spent as much time together as they could.
- Tom ve Mary birlikte olabildiğince çok zaman geçirdiler.
- They spend the night together.
- Geceyi birlikte geçiriyorlar.
- Layla and Sami did drugs together.
- Leyla ve Sami birlikte uyuşturucu aldılar.
- I'm glad we're together now.
- Artık birlikte olduğumuza sevindim.
- Tom and Mary probably didn't do that together.
- Tom ve Mary muhtemelen bunu birlikte yapmadı.
- Didn't you know that Tom and Mary often travel together?
- Tom ve Mary'nin sık sık birlikte seyahat ettiğini bilmiyor muydunuz?
- We used to watch movies together.
- Eskiden birlikte film izlerdik.
- Tom and Mary are probably together.
- Tom ve Mary muhtemelen birlikteler.
- That dinner they had together was delicious.
- Birlikte yedikleri akşam yemeği çok lezzetliydi.
- Tom and I sat together.
- Tom ve ben birlikte oturduk.
- You're always together.
- Her zaman birliktesiniz.
- Tom and Mary do everything together.
- Tom ve Mary her şeyi birlikte yapar.
- You and I should spend more time together.
- Sen ve ben birlikte daha fazla zaman geçirmeliyiz.
- We often do that together.
- Bunu sık sık birlikte yaparız.
- My wife and I prefer to spend time at home together.
- Karım ve ben birlikte evde vakit geçirmeyi tercih ediyoruz.
- Tom and Mary aren't together anymore.
- Tom ve Mary artık birlikte değiller.
- They ate together.
- Onlar birlikte yemek yediler.
- Tom and Mary often eat dinner together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte yemek yerler.
- Tom and Mary will go to the dance together.
- Tom ve Mary dansa birlikte gidecekler.
- Tom suggested that we do that together.
- Tom onu birlikte yapmamızı önerdi.
- Tom and Mary had a wonderful time together.
- Tom ve Mary birlikte harika bir zaman geçirdiler.
- We have to do this together.
- Bunu birlikte yapmak zorundayız.
- I thought you and I could eat together.
- Birlikte yiyebileceğimizi düşünmüştüm.
- How about having dinner together?
- Akşam birlikte yemek yemeye ne dersiniz?
- I suspect Tom and Mary studied French together.
- Tom ve Mary'nin birlikte Fransızca çalıştıklarından şüpheleniyorum.
- We could learn together.
- Birlikte öğrenebiliriz.
- Didn't you know that Tom and Mary often travel together?
- Tom ve Mary'nin sık sık birlikte seyahat ettiklerini bilmiyor muydun?
- We should celebrate together.
- Biz birlikte kutlamalıyız.
- Tom and I could go fishing together.
- Tom ve ben birlikte balık tutabiliriz.
- Let's have dinner together.
- Birlikte yemek yiyelim.
- Suppose your father saw us together, what would he say?
- Varsay ki baban bizi birlikte gördü, ne derdi?
- Sami and Layla were walking together.
- Sami ve Layla birlikte yürüyorlardı.
- We'll be listening to their new album together.
- Onların yeni albümünü birlikte dinleyeceğiz.
- The teacher once suggested to Emma that they should have a child together.
- Öğretmen bir keresinde Emma'ya birlikte bir çocuk sahibi olmalarını önermişti.
- Are you two back together?
- Siz ikiniz tekrar birlikte misiniz?
- Tom and Mary didn't travel together.
- Tom ve Mary birlikte seyahat etmediler.
- We're coming together as a team.
- Birlikte bir takım olarak geliyoruz.
- Tom and Mary were dancing together.
- Tom ve Mary birlikte dans ediyorlardı.
- Why don't you and Tom do that together?
- Neden sen ve Tom bunu birlikte yapmıyorsunuz?
- We have to do this together.
- Bunu birlikte yapmamız gerekiyor.
- Tom and Mary spent Christmas together.
- Tom ve Mary Noel'i birlikte geçirdiler.
- They were always together.
- Hep birlikteydiler.
- Tom and I often go mountain climbing together.
- Tom ve ben sık sık birlikte dağa tırmanmaya gideriz.
- Tom and Mary had dinner together.
- Tom ve Mary birlikte yemek yediler.
- Tom and I need to stay together.
- Tom ve ben birlikte kalmalıyız.
- We'll be traveling together.
- Birlikte seyahat edeceğiz.
- When we were kids, Tom and I did a lot of things together.
- Çocukken Tom ve ben birçok şeyi birlikte yapardık.
- I understand you and Tom were together last night.
- Anladığım kadarıyla dün gece sen ve Tom birlikteymişsiniz.
- We have to go there together.
- Oraya birlikte gitmeliyiz.
- Tom and I came together.
- Tom ve ben birlikte geldik.
- Tom and Mary danced together.
- Tom ve Mary birlikte dans ettiler.
- The violas need to play together.
- Viyolaların birlikte çalması gerekir.
- Tom and I often take long walks together.
- Tom ve ben sık sık birlikte uzun yürüyüşlere çıkıyoruz.
- Let's study for next week's test together.
- Gelecek haftanın sınavına birlikte çalışalım.
- Tom and Mary sat together three rows behind John.
- Tom ve Mary, John'un üç sıra arkasında birlikte oturdular.
- We should travel together sometime.
- Bir ara birlikte seyahat etmeliyiz.
- Tom and Mary watched the fireworks together.
- Tom ve Mary havai fişekleri birlikte izlediler.
- Have you ever seen Tom and Mary in the same room together?
- Sen hiç Tom ve Mary'yi aynı odada birlikte gördün mü?
- When shall we get together next?
- Tekrar ne zaman birlikte olalım?
- I thought it would be fun for us to go skiing together.
- Birlikte kayağa gitmemizin eğlenceli olacağını düşündüm.
- You'll be stronger together.
- Birlikte daha güçlü olacaksınız.
- You and I should do that together.
- Sen ve ben bunu birlikte yapmalıyız.
- What did you and Tom do together?
- Tom'la birlikte ne yaptınız?
- Let's go swimming together.
- Hadi birlikte yüzmeye gidelim.
- Do you remember the time you and I went hiking together?
- Birlikte yürüyüşe çıktığımız zamanı hatırlıyor musun?
- Tom and I drove to Boston together.
- Tom ve ben Boston'a birlikte gittik.
- Tom and Mary sat together at the counter.
- Tom ve Mary tezgahta birlikte oturdular.
- My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
- I saw them leave together.
- Onların birlikte çıktığını gördüm.
- Tom and Mary have been together for more than thirty years.
- Tom ve Mary otuz yılı aşkın süredir birlikteler.
- Tom and Mary did everything together.
- Tom ve Mary her şeyi birlikte yaptılar.
- Tom and Mary went to junior high school together.
- Tom ve Mary ortaokula birlikte gittiler.
- Tom and Mary often complain that they never get to be together without the children.
- Tom ve Mary sık sık çocuklar olmadan birlikte olamadıklarından şikayet ederler.
- Tom and I enjoy taking walks together.
- Tom ve ben birlikte yürüyüşe çıkmaktan keyif alırız.
- Tom and I often dine together.
- Tom ve ben sık sık birlikte yemek yeriz.
- Let's do something together.
- Birlikte bir şeyler yapalım.
- Tom and Mary swam in the pond together.
- Tom ve Mary gölette birlikte yüzdüler.
- The hammer and sickle together are the symbol of communism.
- Çekiç ve orak birlikte komünizmin sembolüdür.
- Tom and I won't walk home together.
- Tom ve ben birlikte eve yürümeyeceğiz.
- Let's go to the theater together.
- Birlikte tiyatroya gidelim.
- Tom and Mary broke up, so they won't be going to the dance together on Friday.
- Tom ve Mary ayrıldılar, bu yüzden Cuma günü dansa birlikte gitmeyecekler.
- I thought you and I could do that together.
- Sen ve ben bunu birlikte yapabileceğimizi düşündüm.
- I was hoping we could eat together.
- Birlikte yemek yiyebileceğimizi umuyordum.
- Let's go to lunch together.
- Birlikte öğle yemeğine gidelim.
- Tom and I hid in the cave together.
- Tom ve ben mağarada birlikte saklandık.
- Tom and Mary were having a drink together.
- Tom ve Mary birlikte içiyordu.
- Tom and I used to have a lot of fun together.
- Tom ve ben birlikte çok eğlenirdik.
- We partied together.
- Birlikte parti yaptık.
- Tom and Mary had a lot of fun together.
- Tom ve Mary birlikte çok eğlendiler.
- We were together for a long time.
- Biz uzun süredir birlikteydik.
- I suspect Tom and Mary are planning to eat together.
- Tom ve Mary'nin birlikte yemek yemeyi planladıklarından şüpheleniyorum.
- They play together a lot.
- Birlikte çok oynuyorlar.
- We went to school together.
- Okula birlikte gittik.
- Tom and I used to do a lot of things together.
- Tom ve ben eskiden birlikte çok şey yapardık.
- Tom and Mary left together.
- Tom ve Mary birlikte çıktılar.
- Tom and Mary enjoyed singing songs together.
- Tom ve Mary birlikte şarkılar söylemekten zevk aldılar.
- Tom and I often traveled together.
- Tom ve ben sık sık birlikte seyahat ettik.
- Tom and Mary are often together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte olurlar.
- Tom and Mary often eat together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte yemek yerler.
- It's nice to be back together.
- Tekrar birlikte olmak güzel.
- How long have you and Tom been together?
- Sen ve Tom ne zamandır birliktesiniz?
- We work really well together.
- Biz birlikte gerçekten iyi çalışırız.
- Tom and Mary are planning to go swimming together this afternoon.
- Tom ve Mary bu öğleden sonra birlikte yüzmeye gitmeyi planlıyorlar.
- Please do that together.
- Lütfen bunu birlikte yapın.
- We walked together as far as the next station.
- Bir sonraki istasyona kadar birlikte yürüdük.
- Are we going out together?
- Birlikte çıkıyor muyuz?
- Sami and Layla do spend a lot of time together.
- Sami ve Leyla birlikte çok zaman geçiriyorlar.
- Fadil suggested to Layla that they move together.
- Fadıl Layla'ya birlikte yaşamayı teklif etti.
- Tom and Mary travelled together around the world for three years.
- Tom ve Mary üç yıl boyunca birlikte dünya çapında seyahat ettiler.
- They're still together.
- Hâlâ birlikteler.
- Let's do that together, OK?
- Bunu birlikte yapalım, tamam mı?
- It would be nice if we could go there together.
- Oraya birlikte gidebilirsek iyi olur.
- Perhaps Tom and Mary should be doing that together.
- Belki de Tom ve Mary bunu birlikte yapmalılar.
- Sami and Layla pray together.
- Sami ve Leyla birlikte dua ediyorlar.
- She's my best friend and we do everything together.
- O benim en iyi arkadaşım ve biz her şeyi birlikte yaparız.
- Tom and I worked together in Boston.
- Tom ve ben birlikte Boston'da çalıştık.
- Tom and I eat dinner together every night.
- Tom ve ben her akşam birlikte yemek yeriz.
- Tom and Mary have dinner together almost every night.
- Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte yemek yiyorlar.
- I enjoyed our trip together.
- Birlikte yaptığımız yolculuktan zevk aldım.
- Tom and I had coffee together.
- Tom ve ben birlikte kahve içtik.
- They'll be very happy together.
- Birlikte çok mutlu olacaklar.
- Tom and his cousins went into business together.
- Tom ve kuzenleri birlikte iş kurdular.
- They both left together.
- İkisi de birlikte gitti.
- I know that you and Tom didn't do that together.
- Tom'la bunu birlikte yapmadığınızı biliyorum.
- Maybe we can sit together.
- Belki birlikte oturabiliriz.
- We are together in the garden.
- Bahçede birlikteyiz.
- Tom and Mary both left together.
- Tom ve Mary birlikte gittiler.
- We play games together.
- Birlikte oyunlar oynarız.
- Tom and Mary don't often do things together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte bir şeyler yapmazlar.
- We walk to school together.
- Okula birlikte yürüyoruz.
- The team spirit was unbelievable, we were all in this together.
- Takım ruhu inanılmazdı, hepimiz birlikte bunun içindeydik.
- Tom and Mary are together right now.
- Tom ve Mary şu an birlikte.
- Tom and I often did that together.
- Tom ve ben bunu sık sık birlikte yapardık.
- I arranged my schedule so we can spend more time together.
- Birlikte daha fazla zaman geçirebilmemiz için programımı ayarladım.
- The family dined together.
- Aile birlikte yemek yedi.
- We usually eat together at the table.
- Genellikle masada birlikte yeriz.
- We went to high school together.
- Biz liseye birlikte gittik.
- Tom and Mary don't do that together very often.
- Tom ve Mary sık sık bunu birlikte yapmazlar.
- Tom and Mary have decided to eat together.
- Tom ve Mary birlikte yemek yemeye karar verdiler.
- Fadil and Layla spent the money together.
- Fadıl ve Layla parayı birlikte harcadılar.
- You'll be stronger together.
- Birlikte daha güçlü olursunuz.
- They're probably together.
- Muhtemelen birliktedirler.
- You and I have got to stay together.
- Sen ve ben birlikte kalmak zorundayız.
- Tom and I study French together.
- Tom ve ben birlikte Fransızca çalışıyoruz.
- Aren't Tom and Mary still together?
- Tom ve Mary hala birlikte değiller mi?
- Tom and Mary are very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlular.
- Tom and Mary travel together as often as they can.
- Tom ve Mary mümkün olduğunca sık birlikte seyahat ediyorlar.
- Sami and Layla are together now.
- Sami ve Leyla şimdi birlikteler.
- Tom's parents only stayed together for the sake of the children.
- Tom'un ebeveynleri sadece çocukların hatırı için birlikte kaldı.
- Tom and I often go shopping together.
- Tom ve ben sık sık birlikte alışverişe gideriz.
- I thought we were supposed to eat lunch together.
- Öğle yemeğini birlikte yiyeceğimizi sanıyordum.
- Tom and I have a few classes together.
- Tom ve benim birlikte birkaç dersimiz var.
- We spent some time together last summer.
- Biz geçen yaz birlikte biraz zaman geçirdik.
- Tom and I study together.
- Tom ve ben birlikte ders çalışıyoruz.
- Do you remember the first time we went swimming together?
- İlk kez birlikte yüzmeye gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
- We'll be listening to their new album together.
- Yeni albümlerini birlikte dinleyeceğiz.
- They look cute together.
- Onlar birlikte sevimli görünüyor.
- Why can't Tom and I do that together?
- Tom ve ben neden bunu birlikte yapamıyoruz?
- Fadil and Layla chose to spend their time together as boyfriend and girlfriend.
- Fadıl ve Leyla, erkek arkadaş ve kız arkadaş olarak vakitlerini birlikte geçirmeyi seçtiler.
- Tom and I went sailing together.
- Tom ve ben birlikte denize açıldık.
- Tom and Mary wanted to be together.
- Tom ve Mary birlikte olmak istiyorlardı.
- Tom and I study together.
- Tom ve ben birlikte çalışıyoruz.
- Let's decide together where to go first.
- Önce nereye gideceğimize birlikte karar verelim.
- We've been together for 2 years.
- Biz 2 yıldır birlikteyiz.
- I think we can do business together.
- Birlikte iş yapabileceğimizi düşünüyorum.
- Tom and Mary entered the church together.
- Tom ve Mary kiliseye birlikte girdiler.
- The woodwinds need to play together.
- Tahta nefeslilerin birlikte çalması gerekiyor.
- Are you two traveling together?
- Siz ikiniz birlikte seyahat ediyor musunuz?
- They danced merrily together on the grass.
- Onlar çimenlerin üzerinde birlikte neşeyle dans ettiler.
- How long have you two been together?
- Siz ikiniz ne zamandır birliktesiniz?
- I thought we could do that together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi düşünmüştüm.
- We watch TV together almost every evening.
- Neredeyse her akşam birlikte TV izleriz.
- We've been together for almost three years.
- Biz neredeyse üç yıldır birlikteyiz.
- We had so many good times together.
- Birlikte çok güzel zamanlarımız oldu.
- Tom and I have some classes together.
- Tom ve benim birlikte bazı derslerimiz var.
- Last Monday, Tom and I ate lunch together.
- Geçen pazartesi, Tom ve ben birlikte öğle yemeği yedik.
- You and I are going to have a lot of fun together.
- Sen ve ben birlikte çok eğleneceğiz.
- Maybe you and I could go fishing together sometime.
- Belki sen ve ben bir ara birlikte balık tutabiliriz.
- You and I've had some really good times together, haven't we?
- Sen ve ben birlikte çok güzel zamanlar geçirdik, değil mi?
- We often travel together.
- Sık sık birlikte seyahat ederiz.
- Tom and Mary didn't leave together.
- Tom ve Mary birlikte gitmediler.
- Tom and Mary were sitting together.
- Tom ve Mary birlikte oturuyorlardı.
- Tom and Mary had fun together.
- Tom ve Mary birlikte eğlendiler.
- Tom and Mary went to Boston together.
- Tom ve Mary birlikte Boston'a gitti.
- Tom and Mary are very comfortable together.
- Tom ve Mary birlikte çok rahatlar.
- It seems Ann and Zachary ran off together.
- Görünüşe göre Ann ve Zachary birlikte kaçmışlar.
- We've been playing golf together for years.
- Yıllardır birlikte golf oynuyoruz.
- It seems like yesterday that we skated together.
- Birlikte paten kaydığımız dün gibi aklımda.
- Tom and Mary were alone together.
- Tom ve Mary birlikte yalnızdılar.
- Should we go have ramen together again?
- Birlikte tekrar ramen yemeye gidelim mi?
- I wish that you and I could spend more time together.
- Keşke birlikte daha çok vakit geçirebilseydik.
- Tom and Mary used to often do things together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte bir şeyler yaparlardı.
- Perhaps Tom and Mary should eat together.
- Belki de Tom ve Mary birlikte yemeli.
- You and I used to have a lot of fun together, didn't we?
- Sen ve ben birlikte çok eğlenirdik, değil mi?
- We have a few classes together.
- Birlikte birkaç dersimiz var.
- What do you and Tom do together?
- Sen ve Tom birlikte ne yapıyorsunuz?
- Tom and his friends rode their bicycles together around the neighborhood.
- Tom ve arkadaşları mahallede birlikte bisiklet sürerlerdi.
- I can't tell you how much I've enjoyed our time together.
- Birlikte geçirdiğimiz zamandan ne kadar keyif aldığımı anlatamam.
- Tom and I had dinner together when you and Mary were visiting Boston.
- Sen ve Mary Boston'ı ziyaret ettiğinizde Tom ve ben birlikte yemek yedik.
- Tom and I might go fishing together.
- Tom ve ben birlikte balık tutabiliriz.
- Tom and I walked home together.
- Tom ve ben birlikte eve yürüdük.
- A blender lets you mix different foods together.
- Bir blender birlikte farklı gıdaların karışımı sağlar.
- The two of us ate together.
- İkimiz birlikte yedik.
- Let's sing something together.
- Hadi birlikte biraz şarkı söyleyelim.
- Tom and Mary do lots of things together.
- Tom ve Mary birlikte pek çok şey yaparlar.
- Tom and Mary are standing together.
- Tom ve Mary birlikte duruyor.
- Tom and Mary are studying together.
- Tom ve Mary birlikte çalışıyorlar.
- This house was the first thing my parents ever bought together.
- Bu ev annemle babamın birlikte aldıkları ilk şeydi.
- Do you think Tom and Mary will go to the dance together?
- Sence Tom ve Mary birlikte dansa mı gidecekler?
- Tom and Mary walked to school together.
- Tom ve Mary okula birlikte yürüyorlardı.
- Tom and Mary had an enjoyable day together at the zoo.
- Tom ve Mary hayvanat bahçesinde birlikte keyifli bir gün geçirdi.
- Tom and Mary took the train together.
- Tom ve Mary trene birlikte bindiler.
- We've experienced so much together.
- Birlikte çok şey deneyimledik.
- Tom and I are going to travel together.
- Tom ve ben birlikte seyahat edeceğiz.
- Tom and I used to watch movies together.
- Tom ve ben birlikte film izlerdik.
- Tom and Mary hurried up the steps together.
- Tom ve Mary merdivenleri birlikte çıktılar.
- Tom and Mary spent a romantic night together.
- Tom ve Mary birlikte romantik bir gece geçirdiler.
- You and I have never played backgammon together, have we?
- Sen ve ben hiç birlikte tavla oynamadık, değil mi?
- I should've known Tom and Mary would be together.
- Tom ve Mary'nin birlikte olacağını bilmeliydim.
- It's going to be easier if we do that together.
- Onu birlikte yaparsak daha kolay olur.
- Tom and Maria waited for the lift together.
- Tom ve Maria birlikte asansör bekledi.
- We will have lunch together at twelve-thirty.
- 12.30'da birlikte öğle yemeği yiyeceğiz.
- Now that you're here in Boston, we can spend more time together.
- Şimdi sen burası Boston'dayken birlikte daha fazla zaman geçirebiliriz.
- Tom and Mary played cards together all evening.
- Tom ve Mary bütün akşam birlikte kâğıt oynadılar.
- Tom and I had a lot of fun together.
- Tom ve ben birlikte çok eğlendik.
- That was our first opportunity to spend some time together.
- Bu, birlikte biraz zaman geçirmek için ilk imkânımızdı.
- As far as I know, they are still together.
- Bildiğim kadarıyla hala birlikteler.
- We've spent a lot of time together.
- Biz birlikte çok zaman geçirdik.
- I'm glad we did that together.
- Bunu birlikte yaptığımıza memnun oldum.
- Do you think Tom and Mary will go to the dance together?
- Sence Tom ve Mary dansa birlikte giderler mi?
- I wish we could sing together more often.
- Keşke birlikte daha sık şarkı söyleyebilseydik.
- We're doing that together.
- Bunu birlikte yapıyoruz.
- Tom and Mary enjoy singing together.
- Tom ve Mary birlikte şarkı söylemekten hoşlanıyorlar.
- We run together.
- Birlikte koşarız.
- They went ice-skating together.
- Birlikte buz patenine gittiler.
- Tom and Mary play tennis together every afternoon.
- Tom ve Mary her öğleden sonra birlikte tenis oynarlar.
- We're going to be together.
- Biz birlikte olacağız.
- Tom and Mary often played tennis together after school.
- Tom ve Mary sık sık okuldan sonra birlikte tenis oynadı.
- Tom and Mary enjoyed singing songs together.
- Tom ve Mary birlikte şarkı söylemekten keyif alırlardı.
- It's going to be easier if we do that together.
- Bunu birlikte yaparsak daha kolay olur.
- Sami and Layla had a great time together.
- Sami ve Layla birlikte harika vakit geçirdiler.
- We were together about three years.
- Yaklaşık üç yıldır birlikteydik.
- You and I should study together.
- Senin ve benim birlikte ders çalışmamız gerek.
- Please do that together.
- Lütfen bunu birlikte yapınız.
- We ate together at the club.
- Kulüpte birlikte yemek yedik.
- Anyway, I am grateful that we're still together.
- Her neyse, hâlâ birlikte olduğumuz için minnettarım.
- We walked together as far as the next station.
- Biz istasyona kadar birlikte yürüdük.
- They carpool together.
- Onlar otomobili birlikte kullandılar.
- Tom and Mary watched the fireworks together.
- Tom ve Mary birlikte havai fişekleri izlediler.
- We don't do that together anymore.
- Bunu artık birlikte yapmıyoruz.
- We train together.
- Biz birlikte antrenman yapıyoruz.
- I thought we could visit the museum together.
- Müzeyi birlikte gezebileceğimizi düşünmüştüm.
- Tom and Mary drank beer together.
- Tom ve Mary birlikte bira içtiler.
- They look so cute together.
- Onlar birlikte çok sevimli görünüyorlar.
- Tom said he was hoping we could do that together.
- Tom, bunu birlikte yapabileceğimizi umduğunu söyledi.
- Would you like to spend some time together this evening?
- Bu akşam birlikte biraz zaman geçirmek ister misiniz?
- I'm sure they'll be very happy together.
- Onların birlikte çok mutlu olacaklarına eminim.
- My husband and I prefer to spend time at home together.
- Kocam ve ben evde birlikte zaman geçirmeyi tercih ediyoruz.
- Sami and Layla took their shahada together.
- Sami ve Leya birlikte Müslüman oldu.
- The three of us spend a lot of time together.
- Üçümüz birlikte çok zaman geçiriyoruz.
- I suspect Tom and Mary are planning to eat together.
- Tom ve Mary'nin birlikte yemeyi planladıklarından şüpheleniyorum.
- Are you two working together again?
- Yine birlikte mi çalışıyorsunuz?
- Tom and Mary are often together.
- Tom ve Mary sık sık birlikteler.
- Sami and Layla prayed together.
- Sami ve Leyla birlikte dua ettiler.
- Tom and Mary watched the sunset together.
- Tom ve Mary gün batımını birlikte izlediler.
- Tom and Mary used to often do things together.
- Tom ve Mary çoğu zaman işleri birlikte yapardı.
- Mary and her boyfriend are planning to visit Boston together.
- Mary ve erkek arkadaşı Boston'u birlikte ziyaret etmeyi planlıyorlar.
- Layla and Sami made a picture together.
- Layla ve Sami birlikte bir tablo yaptılar.
- They're still together.
- Hala birlikteler.
- Tom and Mary have been together for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır birlikteler.
- Tom and Mary did their homework together.
- Tom ve Mary ev ödevlerini birlikte yaptılar.
- They went on vacation together.
- Birlikte tatile gittiler.
- Tom and Mary ran away together.
- Tom ve Mary birlikte kaçtılar.
- Tom and Mary frequently study together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte çalışıyorlar.
- I thought we were supposed to do this together.
- Bunu birlikte yapacağımızı sanıyordum.
- Why can't we be together?
- Neden birlikte olamıyoruz?
- Sami and Layla were building a life together in Cairo.
- Sami ve Leyla birlikte Kahire'de bir hayat kuruyorlardı.
- What do you say to dining out together?
- Birlikte dışarıda akşam yemeği yemeye ne diyorsun?
- Tom and Mary did that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yaptılar.
- Tom and Mary don't get along together.
- Tom ve Mary birlikte geçinemiyorlar.
- We worked really well together.
- Biz gerçekten birlikte iyi çalıştık.
- I thought we were going to do this together.
- Bunu birlikte yapacağımızı sanıyordum.
- Tom and I'll hang up the laundry together.
- Tom ve ben çamaşırları birlikte asacağız.
- Tom and I make decisions together.
- Tom ve ben birlikte karar veririz.
- It's been a while since you and I've gone camping together.
- Birlikte kampa gitmeyeli uzun zaman oldu.
- Tom and I swim together three times a week.
- Tom ve ben haftada üç kez birlikte yüzüyoruz.
- Tom always pays for dinner whenever we go out together.
- Ne zaman birlikte dışarı çıksak akşam yemeğini hep Tom öder.
- Do you want to watch the game together?
- Maçı birlikte izlemek ister misin?
- Let's walk home together.
- Birlikte eve yürüyelim.
- Did you and Tom go on lots of trips together?
- Sen ve Tom birlikte bir sürü geziye gittiniz mi?
- Tom and I wanted to go to Boston together.
- Tom ve ben Boston'a birlikte gitmek istiyorduk.
- Together, everything is possible!
- Birlikte, her şey mümkün!
- Tom and I want to spend the rest of our lives together.
- Tom ve ben hayatımızın geri kalanını birlikte geçirmek istiyoruz.
- The violins need to play together.
- Kemanların birlikte çalması gerekiyor.
- We swim together once a week.
- Haftada bir kez birlikte yüzüyoruz.
- Aren't you and Tom still together?
- Sen ve Tom hâlâ birlikte değil misiniz?
- Tom and I had to go there together.
- Tom ve ben oraya birlikte gitmek zorundaydık.
- Tom and Mary walk to school together.
- Tom ve Mary okula birlikte yürüyorlar.
- Layla and Sami were together.
- Layla ve Sami birlikteydi.
- Our therapist suggested we go camping together and leave the kids at home.
- Terapistimiz birlikte kampa gitmemizi ve çocukları evde bırakmamızı önerdi.
- The entire ceiling, which was supported by the wall, collapsed together with it.
- Duvarın desteklediği tüm tavan, duvarla birlikte çöktü.
- We have to stay together now.
- Artık birlikte kalmalıyız.
- They danced awkwardly together.
- Birlikte beceriksizce dans ettiler.
- Haven't Tom and Mary ever danced together?
- Tom ve Mary hiç birlikte dans etmediler mi?
- We were supposed to sit together during the fight.
- Kavga sırasında birlikte oturmamız gerekiyordu.
- My husband and I prefer to spend time at home together.
- Kocam ve ben evde birlikte vakit geçirmeyi tercih ediyoruz.
- Tom and Mary are sitting together on the couch.
- Tom ve Mary kanepede birlikte oturuyorlar.
- They came together.
- Onlar birlikte geldiler.
- Going out together is not the same thing as getting married.
- Birlikte dışarı çıkmak evlenmekle aynı şey değildir.
- Birds often fly together.
- Kuşlar sık sık birlikte uçar.
- I should tell Tom what you and I did together.
- Senin ve benim birlikte yaptığımız şeyi Tom'a söylemeliyim.
- Let's be together forever.
- Sonsuza kadar birlikte olalım.
- That was our first opportunity to spend some time together.
- Bu birlikte vakit geçirmek için ilk fırsatımızdı.
- They were very happy together.
- Birlikte çok mutluydular.
- Tom and I work well together.
- Tom ve ben birlikte iyi çalışıyoruz.
- All of the students stood up together.
- Öğrencilerin hepsi birlikte ayağa kalktı.
- Tom and Mary were sitting together on the couch when I came into the room.
- Ben odaya girdiğimde Tom ve Mary kanepede birlikte oturuyorlardı.
- Tom and Mary won't play tennis together this week.
- Tom ve Mary bu hafta birlikte tenis oynamayacaklar.
- We're going to be together.
- Birlikte olacağız.
- Sami and Layla went to middle school together.
- Sami ve Layla ortaokula birlikte gitmişler.
- Perhaps Tom and Mary shouldn't be doing that together.
- Belki de Tom ve Mary bunu birlikte yapmamalı.
- Do you think Tom and Mary will travel together?
- Tom ve Mary'nin birlikte seyahat edeceğini düşünüyor musun?
- They looked so happy together.
- Birlikte çok mutlu görünüyorlardı.
- Birds often fly together.
- Kuşlar genellikle birlikte uçar.
- Tom and I like spending time together.
- Tom ve ben birlikte vakit geçirmekten hoşlanırız.
- There is only one way Fadil and Layla can be together.
- Fadıl ve Leyla'nın birlikte olabilmelerinin tek bir yolu var.
- Our wives went shopping together.
- Karılarımız birlikte alışverişe çıktılar.
- We're in this thing together, right?
- Bu işte birlikteyiz, değil mi?
- Tom and I were sitting together at the concert.
- Tom ve ben konserde birlikte oturuyorduk.
- Tom and Mary never do anything together anymore.
- Tom ve Mary artık birlikte hiçbir şey yapmıyorlar.
- Sami and Layla pray together.
- Sami ve Layla birlikte dua ediyor.
- The flutes need to play together.
- Flütlerin birlikte çalması gerekir.
- We left together.
- Birlikte gittik.
- Did you know that Tom and Mary often eat together?
- Tom ve Mary'nin sık sık birlikte yemek yediklerini biliyor muydun?
- I'd never forget the moments we've spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz anları asla unutmayacağım.
- Let's try write a song together.
- Birlikte bir şarkı yazmaya çalışalım.
- The family is watching a movie together.
- Aile birlikte film izliyor.
- Let's do the homework together.
- Ev ödevini birlikte yapalım.
- What do you say we work on this together?
- Bunun üzerinde birlikte çalışmaya ne dersin?
- Tom and I have a lot of fun together.
- Tom ve ben birlikte çok eğleniyoruz.
- How would you feel if my father said we couldn't go out together?
- Babam birlikte dışarı çıkamayacağımızı söylese ne hissederdin?
- We were all on the bus together.
- Hepimiz birlikte otobüsteydik.
- Tom and Mary had a wonderful time together.
- Tom ve Mary birlikte harika zaman geçirdiler.
- Tom and Mary plan to be together for the rest of their lives.
- Tom ve Mary hayatlarının geriye kalan kısmı boyunca birlikte yaşamayı planlıyorlar.
- I know that you and Tom did that together.
- Bunu sen ve Tom'un birlikte yaptığını biliyorum.
- We dance together.
- Birlikte dans ederiz.
- Usually when Tom and Mary go out for dinner together, they split the bill.
- Tom ve Mary akşam yemeği için birlikte dışarı çıktıklarında, genellikle hesabı bölüşürler.
- Tom and I walked together.
- Tom ve ben birlikte yürüdük.
- Tom is a liar if he says he saw us together.
- Tom bizi birlikte gördüğünü söylüyorsa yalancıdır.
- Sami and Layla have been together eight years.
- Sami ve Layla sekiz yıldır birlikteler.
- Tom and Mary are always doing that together.
- Tom ve Mary her zaman birlikte bunu yapıyorlar.
- We take a lot of trips together.
- Biz birlikte çok geziye çıkarız.
- Tom and Mary are going to a concert together.
- Tom ve Mary birlikte bir konsere gidiyorlar.
- Together they had eight children.
- Birlikte sekiz çocukları oldu.
- Sami and Layla wanted to be alone together.
- Sami ve Leyla birlikte yalnız olmak istiyorlardı.
- The important thing is that we are together.
- Önemli olan birlikte olmamız.
- Do you remember the first time we went out together?
- Birlikte ilk çıktığımız zamanı hatırlıyor musun?
- We'll go back to Boston together.
- Birlikte Boston'a döneceğiz.
- Tom and Mary aren't supposed to be together.
- Tom ve Mary'nin birlikte olmamaları gerekiyordu.
- We've been together for a very long time.
- Biz çok uzun zamandır birlikteyiz.
- He says that they will spend New Year's Eve together.
- Yılbaşı gecesini birlikte geçireceklerini söylüyor.
- Tom and Mary don't often eat lunch together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte öğle yemeği yemezler.
- Tom and Mary are planning on going to a movie together on Friday evening.
- Tom ve Mary cuma akşamı birlikte bir sinemaya gitmeyi planlıyor.
- I believe we can do business together.
- Birlikte iş yapabileceğimize inanıyorum.
- Tom and I ate together.
- Tom ve ben birlikte yedik.
- Mary and Tom are happy together.
- Mary ve Tom birlikte mutlular.
- Tom and Mary used to go out together.
- Tom ve Mary birlikte dışarı çıkarlardı.
- Tom and Mary wanted to go to Boston together.
- Tom ve Mary Boston'a birlikte gitmek istiyorlardı.
- All the students sang the song together.
- Tüm öğrenciler şarkıyı birlikte söyledi.
- We should go there together.
- Oraya birlikte gitmeliyiz.
- Tom and Mary often eat dinner together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte akşam yemeği yer.
- I thought that we'd be together forever.
- Sonsuza dek birlikte olacağımızı sanmıştım.
- I hope Tom and Mary sit together.
- Umarım Tom ve Mary birlikte oturur.
- Tom and I do things together.
- Tom ve ben işleri birlikte yaparız.
- We used to be in school together.
- Birlikte okula giderdik.
- Tom and I were kids together.
- Tom ve ben birlikte çocuktuk.
- They left together.
- Birlikte gittiler.
- Tom and I'll stick together.
- Tom ve ben birlikte olacağız.
- He and I will come together.
- O ve ben birlikte geleceğiz.
- I thought we'd have fun together.
- Birlikte eğleneceğimizi düşündüm.
- Are Tom and Mary working together?
- Tom ve Mary birlikte mi çalışıyorlar?
- We do everything together.
- Biz her şeyi birlikte yaparız.
- We should be together.
- Birlikte olmalıyız.
- How long were you and Tom together?
- Sen ve Tom ne kadar süredir birlikteydiniz?
- If you were here, we would bake cookies together.
- Burada olsaydın, birlikte kurabiye pişirirdik.
- Shall we speak Swiss German together?
- Birlikte İsviçre Almancası konuşalım mı?
- We eat lunch together every day at school.
- Her gün okulda birlikte öğle yemeği yeriz.
- We've now been together for nearly three years.
- Şimdi yaklaşık üç yıldır birlikteyiz.
- Tom and Mary had a cup of coffee together.
- Tom ve Mary birlikte bir fincan kahve içtiler.
- We don't do that together anymore.
- Bunu artık birlikte yapmayız.
- Do you remember the first time you and I went swimming together?
- Sen ve ben birlikte ilk kez yüzmeye ilk gidişimizi hatırlıyor musun?
- They're always together.
- Onlar her zaman birlikteler.
- They're so cute together.
- Birlikte çok tatlılar.
- You and Tom were happy together, weren't you?
- Sen ve Tom birlikte mutluydunuz, değil mi?
- Let's stay up all night and watch the sunrise together.
- Bütün gece yatmayalım ve birlikte güneşin doğuşunu izleyelim.
- We went to Boston together.
- Birlikte Boston'a gittik.
- They stayed one more day together.
- Bir gün daha birlikte kaldılar.
- Sami and Layla had a nice dinner together.
- Sami ve Leyla birlikte güzel bir akşam yemeği yediler.
- Tom and Mary went on a long hike together.
- Tom ve Mary birlikte uzun bir yürüyüşe çıktılar.
- Tom and Mary often take walks together.
- Tom ve Mary birlikte sık sık yürüyüş yaparlar.
- We've been together for three years.
- Üç yıldır birlikteyiz.
- Tom and I go to school together.
- Tom ve ben birlikte okula gideriz.
- Tom and I had fun together.
- Tom ve ben birlikte eğlendik.
- We were together for about three months.
- Yaklaşık üç aydır birlikteydik.
- We should've celebrated together.
- Birlikte kutlamalıydık.
- We go out and have dinner together sometimes.
- Bazen birlikte dışarı çıkıp akşam yemeği yiyoruz.
- We learned French together.
- Biz birlikte Fransızca öğrendik.
- Sami and Layla were in the car together.
- Sami ve Layla arabada birlikteydiler.
- Tom and Mary had fun together.
- Tom ve Mary birlikte eğlendi.
- I thought going out to eat together would cheer you up.
- Birlikte yemek yemek için dışarıya çıkmanın seni neşelendireceğini düşünüyordum.
- Tom and I often eat together.
- Tom ve ben sık sık birlikte yeriz.
- Tom and Mary moved in together last month.
- Tom ve Mary geçen ay birlikte yaşamaya başladılar.
- You can come together.
- Siz birlikte gelebilirsiniz.
- Tom and Mary have been studying French together.
- Tom ve Mary birlikte Fransızca okuyorlar.
- We did have fun together, didn't we?
- Biz birlikte eğlendik, değil mi?
- Aren't they adorable together?
- Birlikte çok tatlı değiller mi?
- Tom and Mary take every opportunity to find time in their busy schedules to spend time together.
- Tom ve Mary birlikte vakit geçirmek için kendi yoğun programları içinde zaman bulmak için her fırsatı değerlendirirler.
- Tom and I sometimes travel together.
- Tom ve ben bazen birlikte seyahat ediyoruz.
- They vacationed together.
- Birlikte tatile çıktılar.
- Tom and I go to church together.
- Tom ve ben kiliseye birlikte gideriz.
- We were eating lunch together.
- Birlikte öğle yemeği yiyorduk.
- Do you think Tom and Mary will eat together?
- Sence Tom ve Mary birlikte yemek yerler mi?
- The two of us did that together.
- Bunu ikimiz birlikte yaptık.
- Tom and I need to stay together.
- Tom ve benim birlikte kalmamız gerekir.
- Sami and Layla do spend a lot of time together.
- Sami ve Layla birlikte çok zaman geçiriyorlar.
- We can travel together.
- Birlikte seyahat edebiliriz.
- Haven't Tom and Mary ever sung together?
- Tom ve Mary hiç birlikte şarkı söylemediler mi?
- We often spend the weekends together.
- Hafta sonlarını sık sık birlikte geçiririz.
- Let us together save the planet!
- Birlikte gezegeni kurtaralım!
- As Tom and Mary spent time together, they began to get to know each other better.
- Tom ve Mary birlikte vakit geçirdikçe birbirlerini daha iyi tanımaya başladılar.
- Dan and Linda seemed perfect together.
- Dan ve Linda birlikte mükemmel görünüyordu.
- We cried together.
- Birlikte ağladık.
- Sami and Layla raised that child together.
- Sami ve Layla o çocuğu birlikte büyüttüler.
- Tom and Mary aren't together anymore.
- Tom ve Mary artık birlikte değil.
- Do you remember the time you and I went to the zoo together when you and I were in elementary school?
- Sen ve ben ilkokuldayken birlikte hayvanat bahçesine gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
- Tom and Mary will be playing tennis together on Monday.
- Tom ve Mary Pazartesi günü birlikte tenis oynayacaklar.
- I saw Tom and Mary dancing together at John's party.
- John'un partisinde Tom ve Mary'yi birlikte dans ederken gördüm.
- Tom and Mary don't want to do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapmak istemiyorlar.
- Would you like to watch the game together?
- Maçı birlikte izlemek ister misin?
- Now that you're here in Boston, we can spend more time together.
- Artık Boston'da olduğuna göre, birlikte daha çok vakit geçirebiliriz.
- Tom and Mary often play cards together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte iskambil oynarlar.
- Maybe you and I could go fishing together sometime.
- Belki bir ara birlikte balığa çıkabiliriz.
- Tom and Mary swam in the pond together.
- Tom ve Mary birlikte gölette yüzdüler.
- Tom said he was hoping we could do that together.
- Tom bunu birlikte yapabileceğimizi umduğunu söyledi.
- Tom and Mary look good together.
- Tom ve Mary birlikte iyi görünüyorlar.
- We go out together sometimes.
- Bazen birlikte dışarıya çıkarız.
- We probably won't travel together.
- Muhtemelen birlikte seyahat etmeyeceğiz.
- What do you and Tom usually do together?
- Siz ve Tom genellikle birlikte ne yapıyorsunuz?
- What are they doing here together?
- Onlar burada birlikte ne yapıyorlar?
- Would you like to have lunch together?
- Birlikte öğle yemeği yemek ister misin?
- Tom and Mary began spending more time together.
- Tom ve Mary birlikte daha fazla zaman geçirmeye başladılar.
- Tom and Mary went skiing together.
- Tom ve Mary birlikte kayak yapmaya gittiler.
- Tom and Mary sat down together.
- Tom ve Mary birlikte oturdu.
- Tom and Mary were sitting together at the bar.
- Tom ve Mary barda birlikte oturuyorlardı.
- Tom and Mary are sitting together on the couch.
- Tom ve Mary birlikte kanepede oturuyorlar.
- I hope Tom and Mary sit together.
- Umarım Tom ve Mary birlikte otururlar.
- We've been very happy together.
- Birlikte çok mutluyduk.
- The woodwinds need to play together.
- Tahta nefesli çalgıların birlikte çalması gerekiyor.
- Now we're together again.
- Şimdi yine birlikteyiz.
- Tom has been in love with Mary since they were both in elementary school together.
- Tom, Mary'ye birlikte okudukları ilkokul yıllarından beri aşıktır.
- Tom and Mary are doing that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapıyor.
- The violins aren't playing together.
- Kemanlar birlikte çalmıyorlar.
- We had to go there together.
- Oraya birlikte gitmek zorundaydık.
- As far as I know, they are still together.
- Bildiğim kadarıyla, onlar hâlâ birlikte.
- Do you have any pictures of Tom and Mary together?
- Tom ve Mary'nin birlikte çekilmiş fotoğrafları var mı?
- Are you still together?
- Siz hâlâ birlikte misiniz?
- Sami and Layla prayed together.
- Sami ve Layla birlikte dua ettiler.
- The president of Tanzania was on a state visit to Finland in 1998 together with his wife.
- Tanzanya başkanı 1998'de eşiyle birlikte Finlandiya'ya resmi bir ziyarette bulunmuştu.
- We went shopping together.
- Biz birlikte alışverişe gittik.
- Maybe you should do this together.
- Belki de bunu birlikte yapmalısınız.
- Tom and Mary went skiing together.
- Tom ve Mary birlikte kayak yapmaya gitti.
- Tom and Mary approached together.
- Tom ve Mary birlikte yaklaştılar.
- Tom and I watched the sunrise together.
- Tom ve ben güneşin doğuşunu birlikte izledik.
- Tom and Mary do many things together.
- Tom ve Mary birçok şeyi birlikte yapıyorlardı.
- My boyfriend and I have been together for seven years already.
- Erkek arkadaşım ve ben yedi yıldır birlikteyiz.
- Sami and Layla were together.
- Sami ve Layla birlikteydi.
- Tom and Mary wanted to play tennis together.
- Tom ve Mary birlikte tenis oynamak istedi.
- We decided to speak together in French.
- Birlikte Fransızca konuşmaya karar verdik.
- We watch TV together.
- Biz birlikte televizyon izleriz.
- They're probably together.
- Onlar muhtemelen birlikte.
- Are you and Mary still together?
- Sen ve Mary hala birlikte misiniz?
- We had coffee together.
- Biz birlikte kahve içtik.
- Don't you two ever play tennis together?
- Siz ikiniz hiç birlikte tenis oynamıyor musunuz?
- Do you want to do something together sometime?
- Bir ara birlikte bir şey yapmak ister misin?
- Dan and Linda spent the summer together.
- Dan ve Linda yazı birlikte geçirdiler.
- We're doing it together.
- Bunu birlikte yapacağız.
- We had a wonderful meal together.
- Birlikte harika bir yemek yedik.
- I saw Tom and Mary leave together.
- Tom ve Mary'nin birlikte ayrıldığını gördüm.
- We should celebrate together.
- Birlikte kutlamalıyız.
- Tom and Mary have decided to eat together.
- Tom ve Mary birlikte yemeye karar verdiler.
- Spending time together is important to me.
- Birlikte vakit geçirmek benim için önemli.
- Tom and Mary were happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutluydu.
- What do Tom and Mary do together?
- Tom ve Mary birlikte ne yapıyorlar?
- Tom and Mary are planning to do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapmayı planlıyorlar.
- I don't think Tom and Mary go swimming together.
- Tom ve Mary'nin birlikte yüzmeye gittiklerini sanmıyorum.
- Sami and Layla had a wonderful life together.
- Sami ve Layla'nın birlikte harika bir hayatı vardı.
- We never ate together.
- Hiç birlikte yemek yemedik.
- Tom and Mary wrote a song together.
- Tom ve Mary birlikte bir şarkı yazdılar.
- Tom and his uncle walked together in silence.
- Tom ve amcası sessizce birlikte yürüdüler.
- We're going to watch the game together.
- Maçı birlikte izleyeceğiz.
- It's been a while since we've gone swimming together.
- Birlikte yüzmeye gittiğimizden beri bir süre oldu.
- Tom and Mary left the bar together.
- Tom ve Mary bardan birlikte ayrıldılar.
- Suppose your father saw us together, what would he say?
- Diyelim ki baban bizi birlikte gördü, ne derdi?
- The children work well together.
- Çocuklar birlikte iyi çalışıyorlar.
- Tom and Mary are working on something together.
- Tom ve Mary birlikte bir şey üzerinde çalışıyorlar.
- Tom and Mary often complain that they never get to be together without the children.
- Tom ve Mary sık sık çocuksuz birlikte olmadıklarından şikayet ediyorlar.
- I know that Tom and Mary didn't travel together.
- Tom ve Mary'nin birlikte seyahat etmediklerini biliyorum.
- You and I should go to Boston together.
- Sen ve ben Boston'a birlikte gitmeliyiz.
- When we are together, I forget all the unhappy times we've had.
- Birlikte olduğumuzda, yaşadığımız tüm mutsuz zamanları unutuyorum.
- We probably should travel together.
- Muhtemelen birlikte seyahat etmeliyiz.
- We were always together.
- Her zaman birlikteydik.
- Tom and Mary had a candlelit dinner together on Valentine's Day.
- Tom ve Mary Sevgililer Günü'nde birlikte mum ışığında yemek yediler.
- Two brothers went to travel together.
- İki kardeş birlikte seyahate çıktılar.
- Let's go there together.
- Oraya birlikte gidelim.
- We could've had some fun together.
- Birlikte biraz eğlenebilirdik.
- Tom and Mary have a gas station together.
- Tom ve Mary'nin birlikte bir benzin istasyonu var.
- Two eagles do not nest together.
- İki kartal birlikte yuva yapmaz.
- We're going to take a shower together.
- Biz birlikte duş alacağız.
- Let's figure this out together.
- Bunu birlikte çözelim.
- We often have lunch together.
- Sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- Have Tom and Mary ever gone hiking together?
- Tom ve Mary hiç birlikte yürüyüşe çıktılar mı?
- Did you and Tom go on lots of trips together?
- Tom'la birlikte çok geziye çıktınız mı?
- We'll never have enough time together.
- Birlikte asla yeterli zamanımız olmayacak.
- The clarinets need to play together.
- Klarnetlerin birlikte çalması gerekiyor.
- Let's sing some French songs together.
- Hadi birlikte Fransızca şarkılar söyleyelim.
- We've been together for a long time.
- Uzun zamandır birlikteyiz.
- Tom and Mary are going to do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapacaklar.
- These two friends are always together.
- Bu iki arkadaş her zaman birlikteler.
- Were we really happy together?
- Birlikte gerçekten mutlu muyduk?
- We should do that together.
- Onu birlikte yapmalıyız.
- Tom and Mary ate a six-course meal together.
- Tom ve Mary birlikte altı çeşit yemek yedi.
- What do you say to dining out together?
- Birlikte dışarıda yemek yemeye ne dersiniz?
- We had a lot of fun together.
- Birlikte çok eğlenmiştik.
- Tom and Mary seem pretty happy together, don't they?
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar değil mi?
- Tom and I like to play badminton together.
- Tom ve ben birlikte badminton oynamayı severiz.
- We traveled together for three months.
- Üç ay boyunca birlikte seyahat ettik.
- Tom and Mary sat on the couch together.
- Tom ve Mary birlikte kanepede oturdu.
- Tom and I drank beer together.
- Tom ve ben birlikte bira içtik.
- We go out together every weekend.
- Her hafta sonu birlikte dışarı çıkıyoruz.
- Tom and Mary swam together every morning.
- Tom ve Mary her sabah birlikte yüzdüler.
- They are often together, and go to the opera or visit art galleries.
- Sık sık birlikte oluyorlar, operaya gidiyorlar ya da sanat galerilerini ziyaret ediyorlar.
- They talked together like old friends.
- Eski arkadaşlar gibi birlikte konuştular.
- We study together.
- Birlikte çalışıyoruz.
- We're very happy together.
- Biz birlikte çok mutluyuz.
- Birds often fly together.
- Kuşlar sık sık birlikte uçarlar.
- I was driving down Park Street when I saw Tom and Mary walking together.
- Park Caddesi'nde araba kullanırken Tom ve Mary'yi birlikte yürürken gördüm.
- Aren't you guys still together?
- Siz hala birlikte değil misiniz beyler?
- We've been together for about three years.
- Yaklaşık üç yıldır birlikteyiz.
- You and I should go to Boston together sometime.
- Senin ve benim bir ara birlikte Boston'a gitmemiz gerek.
- Tom and Mary look cute together.
- Tom ve Mary birlikte şirin görünüyorlar.
- Tom and Mary should be very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu olmalılar.
- Last Monday, Tom and Mary ate lunch together.
- Geçen pazartesi Tom ve Mary birlikte öğle yemeği yedi.
- I know that Tom and Mary went to Boston together.
- Tom ve Mary'nin birlikte Boston'a gittiklerini biliyorum.
- Tom and I wanted to travel together.
- Tom ve ben birlikte seyahat etmek istedik.
- Tom and Mary are going to be together.
- Tom ve Mary birlikte olacaklar.
- Maybe we shouldn't spend any more time together.
- Belki de birlikte artık daha fazla zaman geçirmemeliyiz.
- They look so cute together.
- Birlikte çok tatlı görünüyorlar.
- Tom and I'll do it together.
- Tom ve ben birlikte yapacağız.
- We get on well together.
- Birlikte iyi anlaşıyoruz.
- We traveled together.
- Birlikte seyahat ettik.
- Tom and I got drunk together.
- Tom ve ben birlikte sarhoş olduk.
- We always go home together.
- Biz her zaman eve birlikte gideriz.
- We have been together for a year.
- Bir yıldır birlikteyiz.
- I didn't know that Tom and Mary went to Boston together.
- Tom ve Mary'nin Boston'a birlikte gittiklerini bilmiyordum.
- Do you think Tom and Mary will leave together?
- Tom ve Mary'nin birlikte gideceğini düşünüyor musun?
- Do you remember the first time we went swimming together?
- Birlikte ilk yüzmeye gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?
- Together we can do it!
- Birlikte başarabiliriz!
- We came together.
- Birlikte geldik.
- Tom and Mary seem to be so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar.
- Tom and Mary are together.
- Tom ve Mary birlikteler.
- Tom and Mary often go out for dinner together on Fridays.
- Tom ve Mary cuma günleri akşam yemeği için sık sık birlikte dışarı çıkarlar.
- Tom and Mary do lots of things together.
- Tom ve Mary birlikte birçok şey yaparlar.
- Tom and Mary said they want to write a book together.
- Tom ve Mary birlikte bir kitap yazmak istediklerini söylediler.
- Layla and Sami went to the mosque together.
- Layla ve Sami birlikte camiye gittiler.
- I can still remember the time when we went on a picnic together.
- Birlikte pikniğe gittiğimiz zamanı hala hatırlayabiliyorum.
- They're so cute together.
- Birlikte çok sevimliler.
- We should eat together.
- Biz birlikte yemeliyiz.
- Tom and Mary went swimming together.
- Tom ve Mary birlikte yüzmeye gittiler.
- Tom and I frequently study together.
- Tom ve ben sık sık birlikte ders çalışırız.
- Tom and Mary do almost everything together.
- Tom ve Mary neredeyse her şeyi birlikte yapar.
- They're coming together.
- Birlikte geliyorlar.
- This is Dan and Linda's first night together.
- Bu Dan ve Linda'nın birlikte geçirdikleri ilk gece.
- I'm glad we did that together.
- Bunu birlikte yaptığımıza sevindim.
- Tom and Mary are planning to visit Boston together.
- Tom ve Mary Boston'u birlikte ziyaret etmeyi planlıyorlar.
- I thought we could do that together.
- Bunu birlikte yapabileceğimizi düşündüm.
- Do you know why Tom and Mary didn't go to the dance together?
- Tom ve Mary'nin dansa neden birlikte gitmediklerini biliyor musun?
- We came together.
- Biz birlikte geldik.
- Tom and Mary work really well together.
- Tom ve Mary birlikte çok iyi çalışıyorlar.
- Tom and Mary worked very closely together.
- Tom ve Mary birlikte çok yakın çalıştılar.
- Tom and I have some classes together.
- Tom ve benim birlikte derslerimiz var.
- Tom's parents only stayed together for the sake of the children.
- Tom'un anne ve babası sadece çocukların iyiliği için birlikte kaldılar.
- Tom and Mary said they take a walk together every day.
- Tom ve Mary her gün birlikte yürüyüşe çıktıklarını söylediler.
- Fadil and Layla committed those acts together.
- Fadıl ve Layla bu eylemleri birlikte gerçekleştirdiler.
- Tom and I often have lunch together.
- Tom ve ben sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- They were never seen together.
- Onlar asla birlikte görülmediler.
- Let's walk there together.
- Oraya birlikte yürüyelim.
- Let's try write a song together.
- Birlikte bir şarkı yazmayı deneyelim.
- I can't tell you how much I've enjoyed our time together.
- Birlikte geçirdiğimiz zamandan ne kadar keyif aldığımı sana söyleyemem.
- How many songs did Tom and Mary sing together?
- Tom ve Mary birlikte kaç şarkı söyledi?
- Spending time together is important.
- Birlikte zaman geçirmek önemli.
- Tom and Mary waited for the elevator together.
- Tom ve Mary asansörü birlikte beklediler.
- Tom and Mary sat down together.
- Tom ve Mary birlikte oturdular.
- The family ate supper together.
- Aile akşam yemeğini birlikte yedi.
- We ate lunch together and then we chatted for an hour.
- Birlikte öğle yemeği yedik ve sonra bir saat boyunca sohbet ettik.
- Tom and Mary could do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapabilirlerdi.
- We watch TV together.
- Birlikte televizyon izliyoruz.
- We've been very happy together.
- Biz birlikte çok mutluyuz.
- Pizza and beer go together well.
- Pizza ve bira birlikte iyi gider.
- It would be nice if we could go there together.
- Oraya birlikte gitsek güzel olurdu.
- Tom and I probably should do that together.
- Tom ve ben muhtemelen bunu birlikte yapmalıyız.
- Tom and Mary had lunch together in the cafeteria.
- Tom ve Mary kafeteryada birlikte öğle yemeği yediler.
- Tom and Mary danced together.
- Tom ve Mary birlikte dans etti.
- Fadil and Layla stayed together in Cairo for a couple of days.
- Fadıl ve Layla Kahire'de birkaç gün birlikte kaldılar.
- They got drunk together.
- Birlikte sarhoş oldular.
- I can't believe Tom and Mary are still together.
- Tom ve Mary'nin hâlâ birlikte olduklarına inanamıyorum.
- Tom and I like to play badminton together.
- Tom ve ben birlikte badminton oynamayı seviyoruz.
- Tom and Mary are going to travel together.
- Tom ve Mary birlikte seyahat edecekler.
- We've been together a long time.
- Uzun zamandır birlikteyiz.
- Tom and Mary never eat together.
- Tom ve Mary asla birlikte yemek yemezler.
- We have a lot of fun together.
- Birlikte çok eğleneceğiz.
- We used to play together.
- Biz birlikte oynardık.
- Tom and Mary are going back to Boston together.
- Tom ve Mary Boston'a birlikte dönüyorlar.
- Tom and Mary looked like they wanted to be alone together.
- Tom ve Mary birlikte yalnız kalmak istiyor gibi görünüyorlardı.
- I know that Tom and Mary didn't do that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte yapmadığını biliyorum.
- You two were good together.
- İkiniz birlikte iyiydiniz.
- Tom and Mary seem pretty happy together, don't they?
- Tom ve Mary birlikte oldukça mutlu görünüyorlar, değil mi?
- Tom and I left together.
- Tom ve birlikte ayrıldık.
- They spent the night together.
- Geceyi birlikte geçirdiler.
- Tom and Mary go hiking together every summer.
- Tom ve Mary her yaz birlikte yürüyüşe çıkarlar.
- Tom and I eat together every evening.
- Tom ve ben her akşam birlikte yemek yeriz.
- We could still have breakfast together.
- Hala birlikte kahvaltı edebiliriz.
- Tom and Mary will eat together.
- Tom ve Mary birlikte yemek yiyecek.
- Tom and Mary looked so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlardı.
- We play basketball together.
- Birlikte basketbol oynuyoruz.
- Tom and Mary walked back home together.
- Tom ve Mary eve birlikte yürüdüler.
- Tom and Mary wanted to spend the rest of their lives together.
- Tom ve Mary yaşamlarının geri kalanını birlikte geçirmek istediler.
- Let's spend some time together.
- Birlikte biraz zaman geçirelim.
- Yesterday was the first time in a long time that Tom and I ate together.
- Dün uzun süredir ilk kez Tom ve ben birlikte yemek yedik.
- They won't be together for long.
- Uzun süre birlikte olmayacaklar.
- Tom and Mary had a nice time together.
- Tom ve Mary ile birlikte güzel bir zaman geçirdiler.
- You and I should play tennis together sometime.
- Sen ve ben bir ara birlikte tenis oynamalıyız.
- They go to the movies together once in a while.
- Arada bir birlikte sinemaya gidiyorlar.
- Tom, Mary, John and Alice came here together.
- Tom, Mary, John ve Alice buraya birlikte geldiler.
- We've only been together three months.
- Sadece üç aydır birlikteyiz.
- Together we breathed a sigh of relief.
- Birlikte rahat bir nefes aldık.
- Tom and I have played poker together many times.
- Tom ve ben birlikte birçok kez poker oynadık.
- We suffered a lot together.
- Biz birlikte çok acı çektik.
- We took a shower together.
- Birlikte duş aldık.
- Tom and I played baseball together as kids.
- Tom ve ben çocukken birlikte beyzbol oynardık.
- Do Tom and Mary work together?
- Tom ve Mary birlikte mi çalışıyorlar?
- I asked Tom how often he and Mary played tennis together.
- Tom'a onun ve Mary'nin birlikte ne sıklıkla tenis oynadığını sordum.
- We eat together.
- Birlikte yemek yeriz.
- We jog together.
- Birlikte koşuyoruz.
- Let's all play together.
- Hepimiz birlikte oynayalım.
- Tom and I enjoy spending time together.
- Tom ve ben birlikte zaman geçirmekten keyif alıyoruz.
- Do you and Tom work together?
- Sen ve Tom birlikte mi çalışıyorsunuz?
- It's clear they both want to spend time together.
- Her ikisinin de birlikte vakit geçirmek istediği açık.
- They spent some time together and eventually fell in love with each other.
- Birlikte biraz zaman geçirdiler ve sonunda birbirlerine aşık oldular.
- I want us to be together again.
- Tekrar birlikte olmamızı istiyorum.
- I know you and I are going to get along together fine.
- Senin ve benim birlikte iyi anlaşacağımızı biliyorum.
- Tom and Mary played music together all evening.
- Tom ve Mary bütün akşam birlikte müzik yaptılar.
- I saw them leave together.
- Birlikte gittiklerini gördüm.
- I feel in my bones that they will never get along well together.
- Birlikte asla iyi geçinemeyeceklerini iliklerime kadar hissediyorum.
- I just saw Tom and Mary together.
- Az önce Tom ve Mary'yi birlikte gördüm.
- Tom and Mary work very well together.
- Tom ve Mary birlikte çok iyi çalışır.
- How could you do this to me after everything we've been through together?
- Birlikte geçirdiğimiz her şeyden sonra bunu bana nasıl yapabilirsin?
- Tom and I danced together.
- Tom ve ben birlikte dans ettik.
- It'll be more fun if we do it together.
- Onu birlikte yaparsak daha eğlenceli olur.
- Sami and Layla wanted to be alone together.
- Sami ve Leyla birlikte yalnız kalmak istiyorlardı.
- Please wrap these gifts up together.
- Lütfen bu hediyeleri birlikte paketleyin.
- We must stay together.
- Birlikte kalmalıyız.
- Tom and Mary seem happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutlu görünüyorlar.
- Would you like to have lunch together sometime?
- Bir ara birlikte öğle yemeği yemek ister misin?
- Tom and I train together.
- Tom ve ben birlikte antrenman yapıyoruz.
- Tom and Mary wanted to do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapmak istiyorlardı.
- Tom and Mary went shopping together.
- Tom ve Mary birlikte alışverişe gittiler.
- Weren't you together?
- Birlikte değil miydiniz?
- We learned French together.
- Birlikte Fransızca öğrendik.
- We'll get through this together.
- Bunu birlikte atlatacağız.
- Tom and Mary were sitting together on the couch when I came into the room.
- Odaya geldiğimde Tom ve Mary kanepede birlikte oturuyorlardı.
- We were out together.
- Birlikte dışarıdaydık.
- How could you do this to me after everything we've been through together?
- Birlikte atlattığımız onca şeyden sonra bunu bana nasıl yaparsın?
- Tom and Mary are no longer together.
- Tom ve Mary artık birlikte değil.
- We study together.
- Birlikte çalışırız.
- Tom and Mary are planning to go to Boston together.
- Tom ve Mary birlikte Boston'a gitmeyi planlıyorlar.
- Fish and red wine don't go well together.
- Balık ve kırmızı şarap birlikte iyi gitmez.
- Tom and Mary sat together on the couch.
- Tom ve Mary kanapede birlikte oturdu.
- Tom says that he and Mary will spend Christmas Day together.
- Tom, kendisinin ve Mary'nin Noel Günü'nü birlikte geçireceğini söylüyor.
- Sami and Layla took their shahada together.
- Sami ve Leyla birlikte şehadet getirdiler.
- We'll soon be together.
- Yakında birlikte olacağız.
- We jog together.
- Birlikte koşarız.
- We had a lot of fun together.
- Birlikte çok eğlendik.
- I want us to be together.
- Birlikte olmamızı istiyorum.
- Let's pretend we're happy together.
- Birlikte mutluymuşuz gibi yapalım.
- We're not going anywhere together.
- Birlikte hiçbir yere gitmiyoruz.
- Let's go shopping together.
- Birlikte alışverişe gidelim.
- I saw Tom and Mary dancing together.
- Tom ve Mary'nin birlikte dans ettiğini gördüm.
- We could do it together.
- Bunu birlikte yapabiliriz.
- Why don't Tom and Mary do that together?
- Neden Tom ve Mary bunu birlikte yapmıyorlar?
- I thought it'd be fun to sing a few songs together.
- Birlikte birkaç şarkı söylemenin eğlenceli olacağını düşündüm.
- Let's eat lunch together.
- Birlikte öğle yemeği yiyelim.
- Let's travel together.
- Birlikte seyahat edelim.
- Tom and I make decisions together.
- Tom ve ben kararları birlikte alırız.
- Have you ever seen Tom and Mary dancing together?
- Sen hiç Tom ile Mary'nin birlikte dans ettiğini gördün mü?
- Tom and Mary looked so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyordu.
- Tom and Mary went sailing together.
- Tom ve Mary birlikte denize açıldılar.
- As long as we're together, all the sorrow is nothing but an occasion to become closer.
- Birlikte olduğumuz sürece, tüm üzüntüler yakınlaşmak için bir vesileden başka bir şey değildir.
- Tom and I enjoy taking walks together.
- Tom ve ben birlikte yürümekten hoşlanıyoruz.
- Tom and Mary went on a picnic together.
- Tom ve Mary birlikte pikniğe gittiler.
- I thought we could travel together.
- Birlikte seyahat edebileceğimizi düşünmüştüm.
- They walked home together after school.
- Okuldan sonra eve birlikte yürüdüler.
- I want us to stay together.
- Birlikte kalmamızı istiyorum.
- Tom and Mary won't play tennis together this week.
- Tom ve Mary bu hafta birlikte tenis oynamayacak.
- We're happy together.
- Biz birlikte mutluyuz.
- Mary tried to imagine the two of them together.
- Mary ikisini birlikte hayal etmeye çalıştı.
- Why don't Tom and Mary travel together?
- Tom ve Mary neden birlikte seyahat etmiyorlar?
- The strings need to play together.
- Telli çalgıların birlikte çalması gerekiyor.
- Tom and I often jog together.
- Tom ve ben sık sık birlikte koşarız.
- Tom and I studied French together.
- Tom ve ben birlikte Fransızca çalıştık.
- Please wrap these gifts up together.
- Lütfen bu hediyeleri birlikte sarın.
- Tom and Mary often go to concerts together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte konserlere giderler.
- I arranged my schedule so we can spend more time together.
- Birlikte daha fazla zaman geçirebilelim diye programımı ayarladım.
- Haven't you and Tom ever sung together?
- Sen ve Tom hiç birlikte şarkı söylediniz mi?
- Have you and Tom ever gone ice skating together?
- Sen ve Tom hiç birlikte buz patenine gittiniz mi?
- I hope you'll be very happy together.
- Umarım birlikte çok mutlu olursunuz.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
- Bir Türk yumuşak G ve bir İspanyol H kaçarak evlendiler ve birlikte tamamen sessiz bir sürü çocukları oldu.
- Sami and Layla were in the car together.
- Sami ve Leyla arabada birlikteydiler.
- Tom and I went to the party together.
- Tom ve ben partiye birlikte gittik.
- We used to watch movies together.
- Biz birlikte filmler izlerdik.
- We're stronger and safer together.
- Birlikte daha güçlü ve güvendeyiz.
- Tom and Mary are working on something together.
- Tom ve Mary birlikte bir şey üzerinde çalışıyor.
- They're speaking together.
- Birlikte konuşuyorlar.
- Tom and I walked together.
- Tom ve ben birlikte yürürdük.
- Tom and Mary are doing that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte yapıyorlar.
- We went to the library together.
- Kütüphaneye birlikte gitmiştik.
- They walked together.
- Birlikte yürüdüler.
- Sami and Layla spent a lot of time together fishing.
- Sami ve Layla birlikte balık tutarak çok zaman geçirdiler.
- Tom and Mary do a lot together.
- Tom ve Mary birlikte çok şey yaparlar.
- We're not together anymore.
- Biz artık birlikte değiliz.
- You two look so happy together.
- Siz ikiniz birlikte çok mutlu görünüyorsunuz.
- Tom and Mary walked together.
- Tom ve Mary birlikte yürüdüler.
- Tom and Mary plan to stay together.
- Tom ve Mary birlikte kalmayı planlıyor.
- Tom and Mary approached together.
- Tom ve Mary birlikte yaklaştı.
- I thought you and I were supposed to do that together.
- Bunu birlikte yapacağımızı sanıyordum.
- We should play squash together sometime.
- Bir ara birlikte squash oynamalıyız.
- Tom and Mary went fishing together.
- Tom ve Mary birlikte balık tutmaya gittiler.
- Can we do this together?
- Bunu birlikte yapabilir miyiz?
- We run together.
- Birlikte koşuyoruz.
- Let's go on a picnic together.
- Birlikte pikniğe gidelim.
- Do you and your husband usually eat meals together?
- Siz ve kocanız genellikle birlikte mi yemek yersiniz?
- Tom and Mary like walking together in the woods.
- Tom ve Mary ormanda birlikte yürümeyi severler.
- When we are together, I forget all the unhappy times we've had.
- Birlikteyken yaşadığımız tüm mutsuz zamanları unuturum.
- Maybe you and I can sit together.
- Belki sen ve ben birlikte oturabiliriz.
- Together we can do it!
- Bunu birlikte yapabiliriz!
- You and I should travel together.
- Sen ve ben birlikte seyahat etmeliyiz.
- Tom and Mary play golf together.
- Tom ve Mary birlikte golf oynuyorlar.
- It's clear Tom and Mary want to spend time together.
- Tom ve Mary'nin birlikte zaman geçirmek istedikleri açık.
- They only stayed together for the sake of their children.
- Onlar sadece kendi çocuklarının hatırı için birlikte kaldılar.
- Tom and I used to have a lot of fun together.
- Tom ve ben eskiden birlikte çok eğlenirdik.
- Tom and Mary went on a long hike together.
- Tom ve Mary birlikte uzun bir yürüyüşe çıktı.
- Tom and Mary used to go out together.
- Tom ve Mary eskiden birlikte dışarı çıkarlardı.
- Tom and Mary decided to go out together.
- Tom ve Mary birlikte dışarı çıkmaya karar verdiler.
- We worked really well together.
- Birlikte çok iyi çalıştık.
- We often eat together.
- Çoğu zaman birlikte yemek yeriz.
- We've had a lot of fun together.
- Biz birlikte çok eğlendik.
- We partied together.
- Birlikte kutladık.
- Tom and Mary probably did that together.
- Tom ve Mary muhtemelen bunu birlikte yaptılar.
- Even though they're not still married, Tom and Mary still have dinner together once a week.
- Evli olmasalar bile Tom ve Mary hâlâ haftada bir kez birlikte akşam yemeği yerler.
- If I could rearrange the alphabet, I would put U and I together.
- Alfabeyi yeniden düzenleyebilseydim, U ve I'ı birlikte koyardım.
- I thought about all the times we used to play together as kids.
- Çocukken birlikte oynadığımız zamanları düşündüm.
- We have a few classes together.
- Bizim birlikte birkaç dersimiz var.
- You and I should study together.
- Sen ve ben birlikte çalışmalıyız.
- We have to go there together.
- Oraya birlikte gitmek zorundayız.
- We're gonna find a way for us to be together.
- Birlikte olmamızın bir yolunu bulacağız.
- I knew I'd find the two of you together.
- İkinizi birlikte bulacağımı biliyordum.
- Tom and I'll do it together.
- Tom ve ben onu birlikte yapacağız.
- Tom and Mary ate a six-course meal together.
- Tom ve Mary birlikte altı çeşit yemek yediler.
- We've been playing music together for years.
- Yıllardır birlikte müzik çalıyoruz.
- Tom and I work well together.
- Tom ve ben birlikte iyi çalışırız.
- Tom and I used to play tennis together.
- Tom ve ben birlikte tenis oynardık.
- Sami and Layla had a wonderful life together.
- Sami ve Leyla'nın birlikte muhteşem bir hayatları vardı.
- Tom says that he and Mary will spend Christmas Day together.
- Tom, Noel gününü Mary ile birlikte geçireceklerini söylüyor.
- Tom and I have taken a lot of trips together.
- Tom ve ben birlikte birçok seyahate çıktık.
- Tom and Mary play tennis together every afternoon.
- Tom ve Mary her öğleden sonra birlikte tenis oynar.
- Are you and Tom still together?
- Sen ve Tom hala birlikte misiniz?
- Tom and I go out together.
- Tom ve ben birlikte dışarı çıkıyoruz.
- It's been a while since we've had lunch together.
- Birlikte yemek yemeyeli uzun zaman oldu.
- How long have you two been together?
- Siz ikiniz ne kadar süredir birliktesiniz?
- I suspect Tom and Mary are planning on doing that together.
- Tom ve Mary'nin bunu birlikte yapmayı planladıklarından şüpheleniyorum.
- They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
- Tom and Mary seem to be very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar.
- Are you paying together or separately?
- Birlikte mi yoksa ayrı ayrı mı ödeme yapıyorsunuz?
- We take a lot of trips together.
- Birlikte pek çok seyahate çıkıyoruz.
- The only thing that matters is that we are all together.
- Önemli olan tek şey, hepimizin birlikte olmasıdır.
- We watch TV together almost every evening.
- Neredeyse her akşam birlikte televizyon izliyoruz.
- Kim lives together with Ken.
- Kim, Ken'le birlikte yaşıyor.
- I enjoy the time we spend together.
- Birlikte geçirdiğimiz zamandan zevk alıyorum.
- Sami and Layla did everything together.
- Sami ve Layla her şeyi birlikte yaptılar.
- We have to do it together.
- Onu birlikte yapmak zorundayız.
- We've been together for about three years.
- Biz üç yıldır birlikteyiz.
- We spent a lot of time together.
- Birlikte çok zaman geçirdik.
- Tom and I rarely eat together.
- Tom ve ben nadiren birlikte yemek yeriz.
- We'll do it together.
- Bunu birlikte yapacağız.
- We'll get through this together.
- Bunu birlikte başaracağız.
- We are studying French together.
- Birlikte Fransızca öğreniyoruz.
- We work well together.
- Birlikte iyi çalışırız.
- Aren't we happy together?
- Birlikte mutlu değil miyiz?
- It seems Ann and Zachary ran off together.
- Ann ve Zachary birlikte kaçmış gibi görünüyor.
- Aren't you the one who's always saying we should spend more time together?
- Her zaman birlikte daha fazla zaman geçirmemiz gerektiğini söyleyen sen değil miydin?
- Let's walk home together.
- Eve birlikte yürüyelim.
- I saw Tom and Mary dancing together at John's party.
- Tom ve Mary'nin John'un partisinde birlikte dans ettiğini gördüm.
- Tom and Mary traveled together as often as they could.
- Tom ve Mary birlikte mümkün olduğunca sık seyahat ettiler.
- Tom and I spent a lot of time together.
- Tom ve ben birlikte çok zaman geçirdik.
- Two eagles do not nest together.
- İki kartal birlikte yuva yapmazlar.
- Did you go to the party together?
- Partiye birlikte mi gittiniz?
- I'm thinking we should go somewhere together.
- Birlikte bir yerlere gitmeliyiz diye düşünüyorum.
- Tom and Mary are supposed to be together.
- Tom ve Mary'nin birlikte olması gerekiyor.
- She's my best friend and we do everything together.
- O benim en iyi arkadaşım ve her şeyi birlikte yaparız.
- Tom and Mary decided to go out together.
- Tom ve Mary birlikte dışarı çıkmaya karar verdi.
- Tom and Mary play golf together.
- Tom ve Mary birlikte golf oynarlar.
- We're planning on staying together.
- Birlikte kalmayı planlıyoruz.
- I wish that we could spend more time together.
- Keşke birlikte daha fazla zaman geçirebilsek.
- I wish that we could've spent more time together.
- Keşke birlikte daha fazla zaman geçirebilseydik.
- Tom and Mary went to junior high school together.
- Tom ve Mary birlikte ortaokula gittiler.
- We're studying together.
- Birlikte çalışıyoruz.
- Tom and I probably should go there together.
- Tom ve ben muhtemelen oraya birlikte gitmeliyiz.
- Tom and Mary went to school together.
- Tom ve Mary birlikte okula gittiler.
- We enjoyed singing songs together.
- Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
- We can do this together.
- Bunu birlikte yapabiliriz.
- Tom and I sang a duet together.
- Tom ve ben birlikte düet yaptık.
- This tie and that jacket go well together.
- Bu kravat ve o ceket birlikte iyi gider.
- Let's stay together.
- Birlikte kalalım.
- The last time we ate dinner together, you would only eat vegetables.
- En son birlikte yemek yediğimizde sadece sebze yiyordun.
- We had dinner together.
- Biz birlikte akşam yemeği yedik.
- I saw Tom and Mary dancing together.
- Tom ve Mary'yi birlikte dans ederken gördüm.
- Tom and I celebrated together.
- Tom ve ben birlikte kutladık.
- The flutes aren't playing together.
- Flütler birlikte çalmıyor.
- Tom and Mary went to church together.
- Tom ve Mary kiliseye birlikte gittiler.
- Tom and Mary could do that together.
- Tom ve Mary bunu birlikte başarabilirdi.
- Tom and Mary had a romantic dinner together.
- Tom ve Mary birlikte romantik bir akşam yemeği yedi.
- We went to law school together.
- Biz birlikte hukuk fakültesine gittik.
- We couldn't stay together.
- Biz birlikte kalamadık.
- We'll have a great time together.
- Birlikte harika vakit geçireceğiz.
- Tom and Mary went shopping together for their costumes.
- Tom ve Mary kostümleri için birlikte alışverişe gittiler.
- Tom and Mary have been together for thirty years.
- Tom ve Mary otuz yıldır birlikteler.
- Tom and I got to know each other quite well when we traveled together.
- Tom ve ben birlikte seyahat ettiğimizde birbirimizi oldukça iyi tanıdık.
- The cellos need to play together.
- Çellolar birlikte çalmalı.
- We just needed to stay together.
- Birlikte kalmaya ihtiyacımız vardı.
- We shouldn't be together.
- Birlikte olmamalıyız.
- Tom and I had dinner together when you and Mary were visiting Boston.
- Sen ve Mary Boston'u ziyaret ettiğinizde Tom ve ben birlikte yemek yemiştik.
- We did it together.
- Birlikte yaptık.
- We did that together.
- Bunu birlikte yaptık.
- Do you think Tom and Mary will do that together?
- Sence Tom ve Mary onu birlikte mi yapacaklar?
- Tom and Mary were always together.
- Tom ve Mary hep birlikteydi.
- They spent nearly a decade together.
- Onlar birlikte yaklaşık on yıl geçirdiler.
- We have to do it together.
- Bunu birlikte yapmalıyız.
- We study French together.
- Birlikte Fransızca çalışıyoruz.
- We should go to Boston together.
- Boston'a birlikte gitmeliyiz.
- We've come a long way together.
- Birlikte uzun bir yol geldik.
- They slept together under the stars.
- Birlikte yıldızların altında uyudular.
- Tom and I probably won't do that together.
- Tom ve ben muhtemelen bunu birlikte yapmayacağız.
- The colours of her dress and shoes go well together.
- Onun elbisesinin ve ayakkabısının renkleri birlikte iyi gidiyor.
- We built it together.
- Birlikte inşa ettik.
- We didn't do that together.
- Bunu birlikte yapmadık.
- We'll never have enough time together.
- Birlikte asla yeterince zaman geçiremeyeceğiz.
- I want to believe there's still a chance for us to be happy together.
- Birlikte mutlu olmamız için hâlâ bir şans olduğuna inanmak istiyorum.
- Do you think Tom and Mary will travel together?
- Sence Tom ve Mary birlikte mi seyahat edecekler?
- We attended school together.
- Biz birlikte okula gittik.
- Tom and Mary seem very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar.
- All of the students stood up together.
- Tüm öğrenciler birlikte ayağa kalktı.
- We've had some really good times together.
- Birlikte çok güzel zamanlarımız oldu.
- I want us to do it together.
- Bunu birlikte yapmamızı istiyorum.
- Maybe we should sit together.
- Belki de birlikte oturmalıyız.
- Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids.
- Tom ve Mary çocukken birlikte çok vakit geçirdiler.
- Are you two going out together?
- Siz ikiniz birlikte mi çıkıyorsunuz?
- I thought that we'd be together forever.
- Ben sonsuza dek birlikte olacağımızı düşündüm.
- We couldn't stay together.
- Birlikte kalamazdık.
- Perhaps Tom and Mary ought to do that together.
- Belki de Tom ve Mary bunu birlikte yapmalılar.
- It was fun celebrating together.
- Birlikte kutlama yapmak eğlenceliydi.
- Do you want to go have a meal together later?
- Daha sonra birlikte yemek yemeye gitmek istiyor musun?
- Tom and Mary frequently study together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte ders çalışırlar.
- I wonder why Tom suggested we do that together.
- Tom'un neden bunu birlikte yapmamızı önerdiğini merak ediyorum.
- We ate together at the club.
- Biz kulüpte birlikte yemek yedik.
- Do you ever think about the time we spent together when we were kids?
- Çocukken birlikte geçirdiğimiz zamanları hiç düşünüyor musun?
- Tom and Mary enjoyed being together.
- Tom ve Mary birlikte olmaktan keyif alıyorlardı.
- Tom suggested that we eat together.
- Tom birlikte yemek yememizi önerdi.
- We have fun together.
- Birlikte eğleniyoruz.
- Tom and Mary haven't gone swimming together in a long time.
- Tom ve Mary uzun zamandır birlikte yüzmeye gitmediler.
- We just want to be together.
- Sadece birlikte olmak istiyoruz.
- There is only one way Sami and Layla can be together.
- Sami ve Layla'nın birlikte olabilmelerinin tek bir yolu var.
- Tom and I have to go there together.
- Tom ve ben oraya birlikte gitmek zorundayız.
- Tom and I go jogging together almost every morning.
- Tom ve ben neredeyse her sabah birlikte koşuya gideriz.
- We all need to stay together.
- Hepimiz birlikte kalmalıyız.
- We played football together.
- Birlikte futbol oynadık.
- Tom and Mary don't travel together anymore.
- Tom ve Mary artık birlikte seyahat etmiyorlar.
- Tom and I probably won't do that together.
- Tom ve ben muhtemelen onu birlikte yapmayacağız.
- We'll all die together.
- Hepimiz birlikte öleceğiz.
- Tom and Mary wanted to be together.
- Tom ve Mary birlikte olmak istiyordu.
- Let's go out and eat dinner together from time to time.
- Zaman zaman çıkalım ve birlikte akşam yemeği yiyelim.
- We should do more stuff together.
- Birlikte daha çok şey yapmalıyız.
- Tom and Mary wrote many of their songs together.
- Tom ve Mary şarkılarının çoğunu birlikte yazdılar.
- Don't you two ever play tennis together?
- Siz ikiniz birlikte tenis oynamaz mısınız?
- Tom and Mary often play tennis together after school.
- Tom ve Mary okuldan sonra sık sık birlikte tenis oynarlar.
- Why can't Tom and I eat together?
- Neden Tom ve ben birlikte yiyemiyoruz?
- Come on, let's go to the market together.
- Hadi, birlikte pazara gidelim.
- We will learn together.
- Birlikte öğreneceğiz.
- We need to stick together.
- Birlikte kenetlenmeye ihtiyacımız var.
- Tom and Mary did everything together.
- Tom ve Mary her şeyi birlikte yaptı.
- Tom and Mary were very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutluydular.
- We are studying French together.
- Biz birlikte Fransızca okuyoruz.
- Tom and Mary have to travel together.
- Tom ve Mary birlikte seyahat etmek zorunda.
- Tom and Mary do a lot together.
- Tom ve Mary birlikte çok şey yapar.
- Were Tom and Mary together for a long time?
- Tom ve Mary uzun zamandır birlikte miydi?
- Let's go swimming together.
- Birlikte yüzmeye gidelim.
- Let's go to a concert together.
- Birlikte bir konsere gidelim.
- What do you say we work on this together?
- Bu konuda birlikte çalışmamıza ne dersin?
- We've made arrangements to spend tomorrow together.
- Yarını birlikte geçirmek için hazırlık yaptık.
- Tom and Mary spent the summer together.
- Tom ve Mary yazı birlikte geçirdiler.
- Tom and Mary went on a picnic together last weekend.
- Tom ve Mary geçen hafta sonu birlikte pikniğe gitti.
- You and I'll be doing that together tomorrow.
- Sen ve ben bunu yarın birlikte yapacağız.
- We can't be happy together.
- Biz birlikte mutlu olamayız.
- Tom and Mary danced together all night long.
- Tom ve Mary bütün gece birlikte dans ettiler.
- We look great together.
- Birlikte harika görünüyoruz.
- Tom and I went skating together on Monday.
- Tom ve ben pazartesi günü birlikte paten kaymaya gittik.
- Tom and Mary have a gas station together.
- Tom ve Mary'nin birlikte bir benzin istasyonları var.
- Tom and Mary walked up the street together.
- Tom ve Mary caddede birlikte yürüdüler.
- What else did you do together?
- Birlikte başka ne yaptınız?
- Let's do that together.
- Bunu birlikte yapalım.
- Tom and Mary usually have a good time together.
- Tom ve Mary genellikle birlikte iyi vakit geçirirler.
- We have to stay together.
- Birlikte kalmalıyız.
- We practically grew up together.
- Neredeyse birlikte büyüdük.
- You two are very cute together.
- Siz ikiniz birlikte çok sevimlisiniz.
- Tom and I frequently study together.
- Tom'la çoğu zaman birlikte ders çalışıyoruz.
- Tom knows Mary and John are no longer together.
- Tom, Mary ve John'un artık birlikte olmadıklarını biliyor.
- We often sing hymns together.
- Biz sık sık birlikte ilahiler söyleriz.
- I thought you were together.
- Birlikte olduğunuzu düşünüyordum.
- Did you all go shopping together?
- Hepiniz birlikte alışverişe gittiniz mi?
- How about having dinner together?
- Birlikte akşam yemeği yemeye ne dersin?
- I know that Tom and Mary have never danced together.
- Tom ve Mary'nin birlikte hiç dans etmediklerini biliyorum.
- Tom and I went camping together.
- Tom ve ben birlikte kampa gittik.
- The flutes aren't playing together.
- Flütler birlikte çalmıyorlar.
- I hope you're having a fabulous day and we need to celebrate our birthdays together soon!
- Harika bir gün yaşadığınızı umuyorum ve yakında birlikte doğum günlerimizi kutlamamız gerekiyor!
- Tom and I sat together at the concert.
- Tom ve ben konserde birlikte oturduk.
- Tom and Mary attended the party together.
- Tom ve Mary partiye birlikte katıldılar.
- Let's do this together.
- Bunu birlikte yapalım.
- We soon moved in together.
- Kısa süre sonra birlikte yaşamaya başladık.
- Tom and I are planning to eat together.
- Tom ve ben birlikte yemeyi planlıyoruz.
- It's hard to splice the two fragments together.
- İki bölümü birlikte eklemek zordur.
- Maybe this weekend we could go to the beach together.
- Belki bu hafta sonu birlikte plaja gidebiliriz.
- Tom and I walk to school together.
- Tom ve ben okula birlikte yürüyoruz.
- Tom and I had fun together.
- Tom ve ben birlikte çok eğlendik.
- Tom and I had dinner together.
- Tom ve ben birlikte akşam yemeği yedik.
- Sami and Layla had five children together.
- Sami ve Layla'nın birlikte beş çocuğu vardı.
- We often do that together.
- Sık sık bunu birlikte yaparız.
- Tom and I train together.
- Tom ve ben birlikte antrenman yaparız.
- Tom and Mary hung up the laundry together.
- Tom ve Mary çamaşırları birlikte astılar.
- We studied together in the library.
- Biz kütüphanede birlikte çalıştık.
- I can't believe Tom and Mary are still together.
- Tom ile Mary'nin halen birlikte olduklarına inanamıyorum.
Show More (1762)
|
