Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | handle n. | sap | ||
The handle of the pitcher was broken. Sürahinin sapı kırılmış. More Sentences |
||||
Common Usage | handle n. | kulp | ||
The handle of the cup was already broken. Fincanın kulpu zaten kırılmıştı. More Sentences |
||||
Common Usage | handle v. | idare etmek | ||
I am amazed that she is quite good at handling such a big truck. Bu kadar büyük bir kamyonu idare etmekte oldukça iyi olmasına şaşırdım. More Sentences |
||||
Common Usage | handle v. | işlemek | ||
More and more people handle ever greater quantities of sensitive personal information. Her geçen gün daha fazla sayıda insan, daha büyük miktarlarda hassas kişisel bilgileri işlemektedir. More Sentences |
||||
Common Usage | handle v. | (meseleyi) ele almak | ||
In my view, the rapporteur has handled the topic of religious freedom in his articles very proficiently. Bana göre raportör makalelerinde din özgürlüğü konusunu son derece yetkin bir şekilde ele almıştır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | handle n. | kol | ||
Let go of the handle. Kolu bırak. More Sentences |
||||
General | handle v. | ellemek | ||
Please do not handle the exhibits. Lütfen sergilenenleri ellemeyin. More Sentences |
||||
General | handle v. | üstesinden gelmek | ||
How are you going to handle this? Bunun nasıl üstesinden geleceksiniz? More Sentences |
||||
General | handle v. | el sürmek | ||
Don't handle the merchandise. Mallara el sürme. More Sentences |
||||
General | handle v. | dokunmak | ||
Wash your hands before you handle the food. Yemeğe dokunmadan önce ellerini yıka. More Sentences |
||||
General | handle v. | meşgul olmak | ||
Let someone else handle it. Onunla başka biri meşgul olsun. More Sentences |
||||
General | handle v. | satmak | ||
The trift shop near my office handles the most beautiful antiques. Ofisimin yakınındaki eskici dükkânı en güzel antikaları satıyor. More Sentences |
||||
General | handle v. | geçinmek | ||
Tom is easy to handle. Tom'la geçinmek kolaydır. More Sentences |
||||
General | handle v. | başa çıkmak | ||
We need to teach our children how to handle stress and uncertainty. Çocuklarımıza stres ve belirsizlikle nasıl başa çıkacaklarını öğretmeliyiz. More Sentences |
||||
General | handle v. | halletmek | ||
The company handled most of the paperwork for her visa application. Vize başvurusu için gerekli evrak işlerinin çoğunu şirket halletti. More Sentences |
||||
General | handle v. | uğraşmak | ||
The old lady was quite difficult to handle because she was too demanding. Yaşlı kadınla uğraşmak oldukça zor oldu çünkü çok talepkâr biriydi. More Sentences |
||||
General | handle v. | dayanmak | ||
He couldn't handle the pressure so he quit his job. Baskıya dayanamayarak işinden ayrıldı. More Sentences |
||||
General | handle v. | tutmak | ||
She taught her sons to handle the cats gently. Oğullarına kedileri nazikçe tutmayı öğretti. More Sentences |
||||
General | handle v. | teslimat gerçekleştirmek | ||
The cargo company handles all types of deliveries. Kargo şirketi her türlü teslimatı gerçekleştiriyor. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | handle n. | kapı kolu | ||
You can tighten a loose door handle with a screwdriver. Gevşek kapı kolunu tornavida ile sıkabilirsiniz. More Sentences |
||||
Technical | handle n. | kol | ||
I turned the handle. Kolu çevirdim. More Sentences |
||||
Technical | handle n. | kulp | ||
The handle is broken. Kulp kırılmış. More Sentences |
||||
Technical | handle n. | sap | ||
The handle of the pitcher was broken. Sürahinin sapı kırıldı. More Sentences |
||||
Textile | ||||
Textile | handle v. | başa çıkmak | ||
We need a strategy on how to handle the demands which we will face in the months and years ahead. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda karşılaşacağımız taleplerle nasıl başa çıkacağımıza dair bir stratejiye ihtiyacımız var. More Sentences |
||||
Textile | handle v. | idare etmek | ||
Unfortunately the Iranian authorities do not know how to handle the situation. Ne yazık ki İranlı yetkililer durumu nasıl idare edeceklerini bilmiyorlar. More Sentences |
||||
Textile | handle v. | yönetmek | ||
She handles the business when the manager is away. Yönetici uzaktayken, işi o yönetir. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | handle n. | sap | ||
A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces. Bir kazma, sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır. More Sentences |
||||
Marine | ||||
Marine | handle v. | elleçlemek | ||
It would have authorised shippers to use inexperienced, untrained and temporary labour to handle their own cargo. Göndericilerin kendi yüklerini elleçlemek için deneyimsiz, eğitimsiz ve geçici iş gücü kullanmalarına izin verecekti. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | handle n. | tutacak | ||
Common Usage | handle n. | tutamak | ||
Common Usage | handle n. | el tutma yeri | ||
General | ||||
General | handle n. | vesile | ||
General | handle n. | yol | ||
General | handle n. | kabza | ||
General | handle n. | bahane | ||
General | handle n. | tutak | ||
General | handle n. | imkan | ||
General | handle n. | olanak | ||
General | handle n. | çıkar yol | ||
General | handle n. | vasıta | ||
General | handle n. | tokmak | ||
General | handle n. | tutaç | ||
General | handle n. | tutamaç | ||
General | handle n. | alet | ||
General | handle n. | lakap | ||
General | handle n. | takma ad | ||
General | handle n. | anlama | ||
General | handle n. | kavrayış | ||
General | handle n. | yönetme | ||
General | handle v. | ele gelmek | ||
General | handle v. | eğitmek | ||
General | handle v. | eline almak | ||
General | handle v. | kıvırmak | ||
General | handle v. | köpürmek | ||
General | handle v. | ele almak | ||
General | handle v. | kullanmak | ||
General | handle v. | elden geçirmek | ||
General | handle v. | muamele etmek | ||
General | handle v. | elleri kullanmak | ||
General | handle v. | kendini savunabilmek | ||
General | handle v. | tabaklama işlemi sırasında çukurdaki derileri yukarı aşağı hareket ettirmek | ||
General | handle v. | vakıf olmak | ||
General | handle v. | yetkin olmak | ||
General | handle v. | başarmak | ||
General | handle v. | tamamlamak | ||
General | handle v. | kararında içmek | ||
General | handle v. | yargılama yetkisinin alanında olmak | ||
General | handle v. | görüşmek | ||
General | handle v. | tartışmak | ||
General | handle v. | yönetmek için belirli bir şekilde davranmak | ||
General | handle v. | ele almak | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | handle v. | ticaret yapmak | ||
Law | ||||
Law | handle v. | davaya bakmak | ||
Technical | ||||
Technical | handle n. | anahtar kolu | ||
Technical | handle n. | elcik | ||
Technical | handle n. | tutma yeri | ||
Technical | handle n. | tutum | ||
Technical | handle n. | tanıtıcı | ||
Technical | handle n. | tutamaç | ||
Technical | handle n. | en büyük endeks değeri | ||
Technical | handle n. | en yüksek fiyat | ||
Technical | handle n. | top ile homeomorfik olup iki alt boyutlu topun ürünü olarak görülen topolojik uzay | ||
Technical | handle v. | ele almak | ||
Technical | handle v. | kol tutamak | ||
Technical | handle v. | kullanmak | ||
Computer | ||||
Computer | handle n. | dosya aracı | ||
Computer | handle n. | işleyici | ||
Computer | handle n. | işleyici tanıtıcı dosya aracı | ||
Computer | handle n. | tanıtıcı değer | ||
Computer | handle n. | işleyici | ||
Computer | handle n. | tanıtıcı | ||
Textile | ||||
Textile | handle n. | manivela | ||
Textile | handle n. | tutum | ||
Textile | handle n. | (işte) kullanmak | ||
Textile | handle v. | bulundurmak | ||
Textile | handle v. | eline almak | ||
Textile | handle v. | el sürmek | ||
Textile | handle v. | ellemek | ||
Textile | handle v. | kontrol altında tutmak | ||
Textile | handle v. | tutamak | ||
Construction | ||||
Construction | handle v. | elden geçirmek | ||
Construction | handle v. | taşımak | ||
Automotive | ||||
Automotive | handle v. | başa çıkabilmek | ||
Marine | ||||
Marine | handle v. | eleçlemek | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | handle n. | alet edavat sapı | ||
Military | ||||
Military | handle n. | kabza | ||
Hunting | ||||
Hunting | handle v. | öldürmek | ||
Sport | ||||
Sport | handle v. | (topa) elle dokunmak | ||
Sport | handle v. | (topu) elle almak | ||
Football | ||||
Football | handle v. | elle topa dokunmak | ||
Football | handle v. | elle oynamak | ||
Wagering | ||||
Wagering | handle n. | belirli bir gün veya dönemde yapılan bahislerin toplamı | ||
Wagering | handle n. | hasılat | ||
Slang | ||||
Slang | handle n. | tutacaklı bira bardağı | ||
Slang | handle n. | birisinin ismi, soy ismi veya lakabı |