|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
kötü |
wicked adj.
|
|
Nor are the poor more wicked than anyone else.
Yoksullar da diğerlerinden daha kötü değildir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
kötü |
evil adj.
|
|
All this casts a dangerous and evil shadow over the meeting of 26 August, the Johannesburg Summit.
Tüm bunlar 26 Ağustos Johannesburg Zirvesi'ne tehlikeli ve kötü bir gölge düşürmektedir.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
kötü |
poor adj.
|
|
The banning of the Fazilet party last year was a poor signal.
Fazilet partisinin geçen yıl yasaklanması kötü bir sinyaldi.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
kötü |
bad adj.
|
|
This is not to say that this is a bad intervention, but I would vote for an opt-in system for e-mails.
Bu, bunun kötü bir müdahale olduğu anlamına gelmiyor ancak ben e-postalar için bir katılım sistemini tercih ederdim.
More Sentences
|
General |
|
5 |
General |
kötü |
hard adj.
|
|
I already smacked the mailman's chin pretty hard.
Postacının çenesine yumruğu çok kötü çaktım zaten.
More Sentences
|
6 |
General |
kötü |
wretched adj.
|
|
There are people there living in extraordinarily wretched conditions, both within Chechnya and outside.
Orada hem Çeçenistan içinde hem de dışında olağanüstü kötü koşullarda yaşayan insanlar var.
More Sentences
|
7 |
General |
kötü |
foul adj.
|
|
I smell something foul.
Kötü bir koku alıyorum.
More Sentences
|
8 |
General |
kötü |
off adj.
|
|
We all have our off days.
Hepimizin kötü günleri olur.
More Sentences
|
9 |
General |
kötü |
sinister adj.
|
|
Some villains are more sinister than others.
Bazı kötüler diğerlerinden daha kötüdür.
More Sentences
|
10 |
General |
kötü |
malign adj.
|
|
We have already spoken in previous resolutions about maligning sanctions.
Daha önceki kararlarda yaptırımların kötüye kullanılması hakkında zaten konuşmuştuk.
More Sentences
|
11 |
General |
kötü |
bleak adj.
|
|
Prospects for progress are bleaker now than at any time this year.
İlerleme beklentisi bu yıl her zamankinden daha kötü.
More Sentences
|
12 |
General |
kötü |
lousy adj.
|
|
But we cannot penalise people when they have a lousy government.
Ancak kötü bir hükümete sahip olduklarında insanları cezalandıramayız.
More Sentences
|
13 |
General |
kötü |
ugly adj.
|
|
That's the ugliest hat I've ever seen.
Bu, şu ana kadar gördüğüm en kötü şapka.
More Sentences
|
14 |
General |
kötü |
nasty adj.
|
|
Citizens should, therefore, be well informed so that nasty surprises are avoided.
Bu nedenle, kötü sürprizlerin önlenmesi için vatandaşlar iyi bilgilendirilmelidir.
More Sentences
|
15 |
General |
kötü |
horrible adj.
|
|
That was a horrible thing to say to Tom.
Bu Tom'a söylenecek en kötü şeydi.
More Sentences
|
16 |
General |
kötü |
black adj.
|
|
Why does he look black?
O, niçin kötü görünüyor?
More Sentences
|
17 |
General |
kötü |
worse adj.
|
|
I thought I was immune, but Jenin was worse than I had imagined.
Bağışıklığım olduğunu sanıyordum ama Cenin hayal ettiğimden de kötüydü.
More Sentences
|
18 |
General |
kötü |
awful adj.
|
|
He is an awful ticket inspector.
O kötü bir bilet müfettişidir.
More Sentences
|
19 |
General |
kötü |
ill adj.
|
|
You achieve a signature now and ill feeling later.
Şimdi bir imza elde edersiniz ve sonra kendinizi kötü hissedersiniz.
More Sentences
|
20 |
General |
kötü |
vicious adj.
|
|
They're malicious and vicious, so in and out fast.
Kötü kalpli ve acımasızdırlar, onun için hemen girip çıkalım.
More Sentences
|
|
21 |
General |
kötü |
unsavoury adj.
|
|
Hussein is an unsavoury dictator whose military position has now been clearly undermined.
Hüseyin, askeri konumu artık açıkça zayıflamış olan kötü bir diktatördür.
More Sentences
|
22 |
General |
kötü |
mean adj.
|
|
I'm sorry that I said such mean things about you and Tom.
Sen ve Tom hakkında kötü şeyler söylediğim için özür dilerim.
More Sentences
|
23 |
General |
kötü |
terrible adj.
|
|
I have a terrible feeling, but that's not the only consequence.
İçimde kötü bir his var ama tek sonuç bu değil.
More Sentences
|
24 |
General |
kötü |
mean adj.
|
|
Tom never was mean.
Tom hiç kötü olmadı.
More Sentences
|
25 |
General |
kötü |
rotten adj.
|
|
What rotten luck!
Ne kötü bir şans!
More Sentences
|
26 |
General |
kötü |
foul adj.
|
|
The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
Kirli giysiler soyunma odasının havasında kötü bir koku bırakıyordu.
More Sentences
|
27 |
General |
kötü |
foul adj.
|
|
There was a foul smell.
Kötü bir koku vardı.
More Sentences
|
28 |
General |
kötü |
duff adj.
|
|
The movie received duff reviews.
Film, kötü eleştiriler aldı.
More Sentences
|
29 |
General |
kötü |
badly adv.
|
|
That is up to each Member State, but the functions should be separated so that they are both done well instead of badly.
Bu her Üye Devlete bağlıdır, ancak işlevler birbirinden ayrılmalıdır ki her ikisi de kötü yerine iyi yapılabilsin.
More Sentences
|
Technical |
|
30 |
Technical |
kötü |
ill adj.
|
|
The situation with regard to torture and ill treatment in Turkey remains largely unchanged.
Türkiye’de işkence ve kötü muamele açısından durum pek fazla değişmemiştir.
More Sentences
|
Apiculture |
|
31 |
Apiculture |
kötü |
vicious adj.
|
|
Tom is vicious.
Tom kötü biri.
More Sentences
|
Philosophy |
|
32 |
Philosophy |
kötü |
wrong adj.
|
|
It is not wrong to want to look better.
Daha iyi görünmek istemek kötü bir şey değil.
More Sentences
|
British Slang |
|
33 |
British Slang |
kötü |
shitty adj.
|
|
I'm in a shitty mood.
Kötü bir ruh hali içindeyim.
More Sentences
|
General |
|
34 |
General |
kötü |
evildoer n.
|
|
35 |
General |
kötü |
tant pis (fr) n.
|
|
36 |
General |
kötü |
wrongful adj.
|
|
37 |
General |
kötü |
nefarious adj.
|
|
38 |
General |
kötü |
pernicious adj.
|
|
39 |
General |
kötü |
devilish adj.
|
|
40 |
General |
kötü |
horrid adj.
|
|
|
41 |
General |
kötü |
miscreant adj.
|
|
42 |
General |
kötü |
evilest adj.
|
|
43 |
General |
kötü |
fierce adj.
|
|
44 |
General |
kötü |
portentous adj.
|
|
45 |
General |
kötü |
indifferent adj.
|
|
46 |
General |
kötü |
iniquitous adj.
|
|
47 |
General |
kötü |
graceless adj.
|
|
48 |
General |
kötü |
iniqultous adj.
|
|
49 |
General |
kötü |
hateful adj.
|
|
50 |
General |
kötü |
shady adj.
|
|
51 |
General |
kötü |
baneful adj.
|
|
52 |
General |
kötü |
rough adj.
|
|
53 |
General |
kötü |
sticky adj.
|
|
54 |
General |
kötü |
grotty adj.
|
|
55 |
General |
kötü |
unfortunate adj.
|
|
56 |
General |
kötü |
shabby adj.
|
|
57 |
General |
kötü |
gross adj.
|
|
58 |
General |
kötü |
malignant adj.
|
|
59 |
General |
kötü |
unholy adj.
|
|
60 |
General |
kötü |
eviler adj.
|
|
61 |
General |
kötü |
ungodly adj.
|
|
62 |
General |
kötü |
unsavory adj.
|
|
63 |
General |
kötü |
disagreeable adj.
|
|
64 |
General |
kötü |
flyblown adj.
|
|
65 |
General |
kötü |
seamy adj.
|
|
66 |
General |
kötü |
haunted adj.
|
|
67 |
General |
kötü |
perverted adj.
|
|
68 |
General |
kötü |
obnoxious adj.
|
|
69 |
General |
kötü |
dark adj.
|
|
70 |
General |
kötü |
chintzy adj.
|
|
71 |
General |
kötü |
feeble adj.
|
|
72 |
General |
kötü |
villainous adj.
|
|
73 |
General |
kötü |
sorry adj.
|
|
74 |
General |
kötü |
crummy adj.
|
|
75 |
General |
kötü |
unhallowed adj.
|
|
76 |
General |
kötü |
hellish adj.
|
|
77 |
General |
kötü |
corrupt adj.
|
|
78 |
General |
kötü |
harmful adj.
|
|
79 |
General |
kötü |
dread adj.
|
|
80 |
General |
kötü |
reprobate adj.
|
|
|
81 |
General |
kötü |
offensive adj.
|
|
82 |
General |
kötü |
execrable adj.
|
|
83 |
General |
kötü |
vile adj.
|
|
84 |
General |
kötü |
stinking adj.
|
|
85 |
General |
kötü |
heinous adj.
|
|
86 |
General |
kötü |
purple adj.
|
|
87 |
General |
kötü |
unrighteous adj.
|
|
88 |
General |
kötü |
adverse adj.
|
|
89 |
General |
kötü |
transgressive adj.
|
|
90 |
General |
kötü |
not good adj.
|
|
91 |
General |
kötü |
dreadful adj.
|
|
92 |
General |
kötü |
frightful adj.
|
|
93 |
General |
kötü |
beastly adj.
|
|
94 |
General |
kötü |
bitter adj.
|
|
95 |
General |
kötü |
dissolute adj.
|
|
96 |
General |
kötü |
fatal adj.
|
|
97 |
General |
kötü |
miserable adj.
|
|
98 |
General |
kötü |
unfavourable adj.
|
|
99 |
General |
kötü |
unwell adj.
|
|
100 |
General |
kötü |
worthless adj.
|
|
101 |
General |
kötü |
black hearted adj.
|
|
102 |
General |
kötü |
unfavorable adj.
|
|
103 |
General |
kötü |
cruddy adj.
|
|
104 |
General |
kötü |
cheesy adj.
|
|
105 |
General |
kötü |
scabby adj.
|
|
106 |
General |
kötü |
ropey adj.
|
|
107 |
General |
kötü |
ailing adj.
|
|
108 |
General |
kötü |
back-alley adj.
|
|
109 |
General |
kötü |
unpleasing adj.
|
|
110 |
General |
kötü |
earthen-hearted adj.
|
|
111 |
General |
kötü |
unconsentaneous adj.
|
|
112 |
General |
kötü |
unfine adj.
|
|
113 |
General |
kötü |
unfortuned adj.
|
|
114 |
General |
kötü |
unhallowed adj.
|
|
115 |
General |
kötü |
unpitious adj.
|
|
116 |
General |
kötü |
unpleasive adj.
|
|
117 |
General |
kötü |
unrightful adj.
|
|
118 |
General |
kötü |
unrightwise [obsolete] adj.
|
|
119 |
General |
kötü |
execrable adj.
|
|
120 |
General |
kötü |
baseborn adj.
|
|
121 |
General |
kötü |
yvel [obsolete] adj.
|
|
122 |
General |
kötü |
malefactory adj.
|
|
123 |
General |
kötü |
wicke adj.
|
|
124 |
General |
kötü |
wikke adj.
|
|
125 |
General |
kötü |
mauvais adj.
|
|
126 |
General |
kötü |
helly [obsolete] adj.
|
|
127 |
General |
kötü |
budmash adj.
|
|
128 |
General |
kötü |
galsome [obsolete] adj.
|
|
129 |
General |
kötü |
gare adj.
|
|
130 |
General |
kötü |
ribby [uk] adj.
|
|
131 |
General |
kötü |
godless adj.
|
|
132 |
General |
kötü |
dark adj.
|
|
133 |
General |
kötü |
graceless adj.
|
|
134 |
General |
kötü |
odible adj.
|
|
135 |
General |
kötü |
off-colour [uk] adj.
|
|
136 |
General |
kötü |
rot adj.
|
|
137 |
General |
kötü |
rum adj.
|
|
138 |
General |
kötü |
ill-favoured adj.
|
|
139 |
General |
kötü |
impleasing [obsolete] adj.
|
|
140 |
General |
kötü |
disordeined [obsolete] adj.
|
|
141 |
General |
kötü |
distasteful adj.
|
|
142 |
General |
kötü |
distressing adj.
|
|
143 |
General |
kötü |
doomful adj.
|
|
144 |
General |
kötü |
paltry adj.
|
|
145 |
General |
kötü |
paultry adj.
|
|
146 |
General |
kötü |
currish adj.
|
|
147 |
General |
kötü |
felon adj.
|
|
148 |
General |
kötü |
felonous [obsolete] adj.
|
|
149 |
General |
kötü |
fendliche adj.
|
|
150 |
General |
kötü |
iniquous [obsolete] adj.
|
|
151 |
General |
kötü |
insalutary adj.
|
|
152 |
General |
kötü |
portentive [obsolete] adj.
|
|
153 |
General |
kötü |
potent adj.
|
|
154 |
General |
kötü |
oracular adj.
|
|
155 |
General |
kötü |
pettifogging adj.
|
|
156 |
General |
kötü |
scelestic [rare] adj.
|
|
157 |
General |
kötü |
scelestious adj.
|
|
158 |
General |
kötü |
sicko adj.
|
|
159 |
General |
kötü |
sinistrous adj.
|
|
160 |
General |
kötü |
siwash adj.
|
|
161 |
General |
kötü |
fourth-rate adj.
|
|
162 |
General |
kötü |
sodden adj.
|
|
163 |
General |
kötü |
snuffy adj.
|
|
164 |
General |
kötü |
stinko adj.
|
|
165 |
General |
kötü |
suburb [obsolete] adj.
|
|
166 |
General |
kötü |
suburban [obsolete] adj.
|
|
167 |
General |
kötü |
dismal adj.
|
|
168 |
General |
kötü |
mis pref.
|
|
169 |
General |
kötü |
caco- pref.
|
|
Colloquial |
|
170 |
Colloquial |
kötü |
birdturd adj.
|
|
171 |
Colloquial |
kötü |
cold adj.
|
|
172 |
Colloquial |
kötü |
beat adj.
|
|
173 |
Colloquial |
kötü |
cruddie adj.
|
|
174 |
Colloquial |
kötü |
crudy adj.
|
|
175 |
Colloquial |
kötü |
duff [uk] adj.
|
|
176 |
Colloquial |
kötü |
ordinary [australia/new zealand] adj.
|
|
177 |
Colloquial |
kötü |
stinky adj.
|
|
Idioms |
|
178 |
Idioms |
kötü |
a bit off adj.
|
|
179 |
Idioms |
kötü |
a little off adj.
|
|
180 |
Idioms |
kötü |
rough as bags adj.
|
|
181 |
Idioms |
kötü |
(as) sour as vinegar adj.
|
|
182 |
Idioms |
kötü |
black-hearted adj.
|
|
183 |
Idioms |
kötü |
sour as vinegar adj.
|
|
184 |
Idioms |
kötü |
go hard for expr.
|
|
185 |
Idioms |
kötü |
go hard with expr.
|
|
186 |
Idioms |
kötü |
black as a raven expr.
|
|
187 |
Idioms |
kötü |
as black as a raven expr.
|
|
188 |
Idioms |
kötü |
black as a raven's feather expr.
|
|
189 |
Idioms |
kötü |
as black as a raven's feather expr.
|
|
190 |
Idioms |
kötü |
black as a raven's wing expr.
|
|
191 |
Idioms |
kötü |
as black as a raven's wing expr.
|
|
192 |
Idioms |
kötü |
black as ink expr.
|
|
193 |
Idioms |
kötü |
as black as ink expr.
|
|
194 |
Idioms |
kötü |
as black as the devil expr.
|
|
195 |
Idioms |
kötü |
black as the devil expr.
|
|
196 |
Idioms |
kötü |
a cut below expr.
|
|
197 |
Idioms |
kötü |
from hunger expr.
|
|
Medical |
|
198 |
Medical |
kötü |
mis- pref.
|
|
Literature |
|
199 |
Literature |
kötü |
doggerel adj.
|
|
Religious |
|
200 |
Religious |
kötü |
luciferian adj.
|
|
Archaic |
|
201 |
Archaic |
kötü |
naught adj.
|
|
202 |
Archaic |
kötü |
enormous adj.
|
|
203 |
Archaic |
kötü |
circular adj.
|
|
204 |
Archaic |
kötü |
incommodious adj.
|
|
205 |
Archaic |
kötü |
felonious adj.
|
|
206 |
Archaic |
kötü |
piteous adj.
|
|
207 |
Archaic |
kötü |
scald adj.
|
|
208 |
Archaic |
kötü |
sideral adj.
|
|
Slang |
|
209 |
Slang |
kötü |
mickey mouse n.
|
|
210 |
Slang |
kötü |
shag-nasty n.
|
|
211 |
Slang |
kötü |
beasty adj.
|
|
212 |
Slang |
kötü |
poopy adj.
|
|
213 |
Slang |
kötü |
wack (rap slang) adj.
|
|
214 |
Slang |
kötü |
janky adj.
|
|
215 |
Slang |
kötü |
uncool adj.
|
|
216 |
Slang |
kötü |
wack adj.
|
|
217 |
Slang |
kötü |
fricking adj.
|
|
218 |
Slang |
kötü |
gronk adj.
|
|
219 |
Slang |
kötü |
icky-poo adj.
|
|
220 |
Slang |
kötü |
mungy adj.
|
|
221 |
Slang |
kötü |
obno adj.
|
|
222 |
Slang |
kötü |
obnoc adj.
|
|
223 |
Slang |
kötü |
pukey adj.
|
|
224 |
Slang |
kötü |
pukoid adj.
|
|
225 |
Slang |
kötü |
weak adj.
|
|
226 |
Slang |
kötü |
onkus [australia/new zealand] adj.
|
|
227 |
Slang |
kötü |
rasty adj.
|
|
228 |
Slang |
kötü |
ropy adj.
|
|
229 |
Slang |
kötü |
shank adj.
|
|
230 |
Slang |
kötü |
off the hook (rap slang) expr.
|
|
231 |
Slang |
kötü |
off the chain (rap slang) expr.
|
|
232 |
Slang |
kötü |
it blows expr.
|
|
233 |
Slang |
kötü |
like shit exclam.
|
|
British Slang |
|
234 |
British Slang |
kötü |
manky adj.
|
|
235 |
British Slang |
kötü |
clingin (socttish) adj.
|
|
236 |
British Slang |
kötü |
minging adj.
|
|
237 |
British Slang |
kötü |
gopping adj.
|
|
238 |
British Slang |
kötü |
poxy adj.
|
|
239 |
British Slang |
kötü |
god-awful adj.
|
|
240 |
British Slang |
kötü |
scrotty adj.
|
|
241 |
British Slang |
kötü |
pooey adj.
|
|
242 |
British Slang |
kötü |
ropy adj.
|
|
243 |
British Slang |
kötü |
boggin (scottish) adj.
|
|
244 |
British Slang |
kötü |
goppin' adj.
|
|
245 |
British Slang |
kötü |
rough adj.
|
|
246 |
British Slang |
kötü |
dicky adj.
|
|
247 |
British Slang |
kötü |
piss-poor adj.
|
|
248 |
British Slang |
kötü |
ropey adj.
|
|
249 |
British Slang |
kötü |
cruddy adj.
|
|
250 |
British Slang |
kötü |
naff adj.
|
|
251 |
British Slang |
kötü |
mingin adj.
|
|
252 |
British Slang |
kötü |
fart in a spacesuit expr.
|
|
253 |
British Slang |
kötü |
rough as robber's dog expr.
|
|
254 |
British Slang |
kötü |
no cop expr.
|
|
255 |
British Slang |
kötü |
like a plasterer's radio expr.
|
|
|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
kötü durum |
plight n.
|
|
It neglects the plight of many very poor black people in Zimbabwe.
Zimbabve'deki çok sayıda yoksul siyah insanın içinde bulunduğu kötü durumu göz ardı etmektedir.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
(öykü/film vb'de) kötü adam |
villain n.
|
|
With the help of the victims, what counts is getting at the big villains.
Kurbanların yardımıyla, önemli olan esas kötü adamlara ulaşmaktır.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
kötü beslenme |
malnutrition n.
|
|
It is a common misconception that malnutrition means not getting enough food.
Kötü beslenmenin yeterli gıda alamamak anlamına geldiği yaygın bir yanılgıdır.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
kötü kokmak |
stink v.
|
|
Do I stink?
Kötü kokuyor muyum?
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
kötü şöhretli |
infamous adj.
|
|
A man characterised in the European press as "the internationally infamous and hounded holocaust denier".
Avrupa basınında "uluslararası alanda kötü şöhretli ve takip edilen holokost inkârcısı" olarak nitelendirilen bir adam.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
kötü şöhretli |
notorious adj.
|
|
It was not to enter the history books as a notorious, cruel, narrow-minded and malicious dictator.
Tarih kitaplarına kötü şöhretli, zalim, dar görüşlü ve kötü niyetli bir diktatör olarak geçmemeliydi.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
çok kötü |
awful adj.
|
|
Tom has been awful.
Tom çok kötüydü.
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
kötü bir şekilde |
badly adv.
|
|
It is over-complicated and is badly presented.
Aşırı karmaşıktır ve kötü bir şekilde sunulmuştur.
More Sentences
|
General |
|
9 |
General |
kötü durum |
bad condition n.
|
|
The road's in bad condition.
Yol kötü durumda.
More Sentences
|
10 |
General |
kötü yönetim |
mismanagement n.
|
|
Fraud, mismanagement and nepotism do not come from nowhere.
Dolandırıcılık, kötü yönetim ve kayırmacılık durup dururken ortaya çıkmaz.
More Sentences
|
11 |
General |
kötü davranma |
abuse n.
|
|
One must not abuse animals.
Kimse hayvanlara kötü davranmamalı.
More Sentences
|
12 |
General |
kötü davranış |
misbehavior n.
|
|
What account can you give of your misbehavior?
Kötü davranışınla ilgili nasıl bir açıklama yapabilirsin?
More Sentences
|
13 |
General |
erteleme (kötü bir şeyi) |
reprieve n.
|
|
His colleague Lobsang Dhondup also faces the death penalty without reprieve.
Meslektaşı Lobsang Dhondup da ertelemesiz ölüm cezasıyla karşı karşıya.
More Sentences
|
14 |
General |
kötü davranış |
bad behavior n.
|
|
Tom is fed up with Mary's bad behavior.
Tom, Mary'nin kötü davranışlarından bıktı.
More Sentences
|
15 |
General |
kötü hava |
bad air n.
|
|
She's fainted because of the bad air.
O kötü havadan dolayı bayıldı.
More Sentences
|
16 |
General |
kötü kokma |
stinking n.
|
|
This fish is stinking.
Bu balık kötü kokuyor.
More Sentences
|
17 |
General |
kötü şöhret |
notoriety n.
|
|
Fadil craved notoriety.
Fadıl kötü şöhreti arzuluyordu.
More Sentences
|
18 |
General |
kötü koku |
stench n.
|
|
The stench is overpowering.
Kötü koku bayıltıyor.
More Sentences
|
19 |
General |
kötü hava |
bad weather n.
|
|
The special lecture was put off until the next day due to the bad weather.
Kötü hava koşulları nedeniyle özel konferans ertesi güne ertelendi.
More Sentences
|
20 |
General |
kötü niyet |
ill will n.
|
|
I harbor no ill will towards Tom.
Tom'a karşı hiçbir kötü niyet beslemiyorum.
More Sentences
|
21 |
General |
kötü ruh |
evil spirit n.
|
|
With this talisman, you can ward off any and all evil spirits.
Bu tılsımla tüm kötü ruhları uzaklaştırabilirsin.
More Sentences
|
22 |
General |
kötü alışkanlıklar |
bad habits n.
|
|
If you've been struggling with smoking, check out these alternative ways to extinguish your bad habit.
Sigarayla mücadele ediyorsanız, kötü alışkanlığınızı ortadan kaldırmanın bu alternatif yollarına göz atın.
More Sentences
|
23 |
General |
kötü günler |
hard times n.
|
|
So, I'm really sorry that you're having a hard time.
Bu yüzden, kötü günler geçirmene gerçekten üzüldüm.
More Sentences
|
24 |
General |
kötü ruh hali |
bad mood n.
|
|
She helped him get over his bad mood.
Kötü ruh halini atlatmasına yardım etti.
More Sentences
|
25 |
General |
kötü kullanım |
misuse n.
|
|
The misuse of biotechnology for hostile purposes must be addressed straight away.
Biyoteknolojinin düşmanca amaçlarla kötüye kullanılması derhal ele alınmalıdır.
More Sentences
|
26 |
General |
kötü alışkanlık |
bad habit n.
|
|
You must get rid of that bad habit.
O kötü alışkınlıktan kurtulmalısın.
More Sentences
|
27 |
General |
kötü şeyler |
bad things n.
|
|
Not every bad thing that happens is an opportunity to heap censure on a specific regime.
Yaşanan her kötü şey, belirli bir rejimi kınamak için bir fırsat değildir.
More Sentences
|
28 |
General |
kötü niyet |
malice n.
|
|
He did it without malice.
Onu kötü niyet olmadan yaptı.
More Sentences
|
29 |
General |
kötü haber |
terrible news n.
|
|
We woke to terrible news this morning.
Bu sabah kötü habere uyandık.
More Sentences
|
30 |
General |
kötü koşullar |
poor conditions n.
|
|
Women are often easy prey, given the poor conditions they live under.
Kadınlar, yaşadıkları kötü koşullar göz önüne alındığında genellikle kolay avdır.
More Sentences
|
31 |
General |
kötü çocuk |
bad boy n.
|
|
I don't like bad boys.
Kötü çocukları sevmem.
More Sentences
|
32 |
General |
kötü deneyim |
bad experience n.
|
|
We have had a lot of bad experience with internal disciplinary councils.
Kurum içi disiplin kurullarıyla ilgili pek çok kötü deneyimimiz oldu.
More Sentences
|
33 |
General |
kötü arkadaş |
bad friend n.
|
|
The essence of a person depends on the influence of good or bad friends.
Bir kimsenin özü iyi ya da kötü arkadaşların etkisine bağlıdır.
More Sentences
|
34 |
General |
kötü adamlar |
bad guys n.
|
|
Tom was one of the bad guys.
Tom kötü adamlardan biriydi.
More Sentences
|
35 |
General |
kötü anılar |
bad memories n.
|
|
He wishes to erase bad memories.
O kötü anıları silmek istiyor.
More Sentences
|
36 |
General |
kötü niyet |
bad faith n.
|
|
It is the Council's bad faith that Parliament is condemning.
Parlamento'nun kınadığı Konsey'in kötü niyetidir.
More Sentences
|
37 |
General |
kötü karar |
bad decision n.
|
|
Tom has made several bad decisions.
Tom birkaç kötü karar aldı.
More Sentences
|
38 |
General |
kötü şans |
bad luck n.
|
|
Tom couldn't believe his bad luck.
Tom kötü şansına inanamadı.
More Sentences
|
39 |
General |
kötü insanlar |
bad people n.
|
|
I truly believe they're bad people.
Onların kötü insanlar olduğuna gerçekten inanıyorum.
More Sentences
|
40 |
General |
kötü bir fikir |
a bad idea n.
|
|
The idea of a European fund is therefore not a bad idea.
Dolayısıyla bir Avrupa fonu fikri kötü bir fikir değil.
More Sentences
|
41 |
General |
kötü koku |
unpleasant smell n.
|
|
I would like you to ask the relevant department to do something to get rid of these unpleasant smells.
İlgili departmandan bu kötü kokulardan kurtulmak için bir şeyler yapmasını rica ediyorum.
More Sentences
|
42 |
General |
kötü ikiz |
evil twin n.
|
|
The United States is Canada's evil twin.
Amerika Birleşik Devletleri Kanada'nın kötü ikizidir.
More Sentences
|
43 |
General |
kötü huy |
bad habit n.
|
|
Just kick this bad habit already, once and for all!
Şu kötü huyu temelli bırak artık be!
More Sentences
|
44 |
General |
kötü kurt |
bad wolf n.
|
|
Who's afraid of the big bad wolf?
Büyük kötü kurttan kim korkar?
More Sentences
|
45 |
General |
kötü muamele |
abuse n.
|
|
The torture and abuse of suspects are also common practice.
Şüphelilere işkence ve kötü muamele de yaygın bir uygulamadır.
More Sentences
|
46 |
General |
kötü zamanlama |
bad timing n.
|
|
If that is the case, I can forgive you for your bad timing.
Eğer durum buysa, kötü zamanlamanız için sizi affedebilirim.
More Sentences
|
47 |
General |
kötü muamele |
mistreatment n.
|
|
They are being subjected daily to mistreatment and torture and are being denied adequate food and health care.
Her gün kötü muamele ve işkenceye maruz kalıyorlar ve yeterli gıda ve sağlık hizmetlerinden mahrum bırakılıyorlar.
More Sentences
|
Common Usage |
|
48 |
Common Usage |
kötü bir şey olacağını sezme |
foreboding n.
|
|
49 |
Common Usage |
uğramak (kötü bir şeye) |
sustain v.
|
|
General |
|
50 |
General |
kötü not |
a bad mark n.
|
|
51 |
General |
kötü atılım |
fluff n.
|
|
52 |
General |
kötü yazar |
scribbler n.
|
|
53 |
General |
kötü halde olma |
seediness n.
|
|
54 |
General |
kötü kimse |
demon n.
|
|
55 |
General |
kötü ruh |
dybbuk n.
|
|
56 |
General |
üstü kapalı (kötü) söz |
insinuation n.
|
|
57 |
General |
kötü şaka |
trick n.
|
|
58 |
General |
kötü niyet |
animus n.
|
|
59 |
General |
daha kötü olma durumu |
deteriority n.
|
|
60 |
General |
ahlakça kötü bir şeyin bıraktığı leke |
taint n.
|
|
61 |
General |
kötü etki |
blight n.
|
|
62 |
General |
kötü bakış |
glare n.
|
|
63 |
General |
çok kötü olma |
beastliness n.
|
|
64 |
General |
kötü koşullar |
rigor n.
|
|
65 |
General |
kötü son (talihin belirlediği) |
doom n.
|
|
66 |
General |
kötü yönetim |
misgovernment n.
|
|
67 |
General |
işin kötü tarafı |
wrong end of the stick n.
|
|
68 |
General |
kötü niyetle yapılan dedikodu |
malicious rumor n.
|
|
69 |
General |
kötü yola sevkeden servet |
mammon n.
|
|
70 |
General |
çok kötü olma |
ickiness n.
|
|
71 |
General |
eşlerin birbirine kötü davranması |
spousal abuse n.
|
|
72 |
General |
kötü yazan kimse |
scrabbler n.
|
|
73 |
General |
kötü kimse |
evildoer n.
|
|
74 |
General |
büyücülük (kötü amaçla yapılan) |
witchcraft n.
|
|
75 |
General |
birinin en kötü huyu |
one's besetting sin n.
|
|
76 |
General |
kötü emilim |
malabsorption n.
|
|
77 |
General |
çok kötü olma |
atrociousness n.
|
|
78 |
General |
kötü kadın |
jezebel n.
|
|
79 |
General |
kötü ruhun musallat olduğu kimse |
energumen n.
|
|
80 |
General |
kötü ve ahlaksızca hareket |
misdeed n.
|
|
81 |
General |
kötü havadan aşınma |
weathering n.
|
|
82 |
General |
kötü koku |
reek n.
|
|
83 |
General |
kötü bir şey olacağını önceden hissedebilme |
forebodingness n.
|
|
84 |
General |
kötü idare |
mismanagement n.
|
|
85 |
General |
kötü kokan |
stinker n.
|
|
86 |
General |
kötü sulu yemek |
wash n.
|
|
87 |
General |
kutsal nesnelere kötü davranma ve kullanma durumu |
sacrilegiousness n.
|
|
88 |
General |
kötü koku |
malodor n.
|
|
89 |
General |
kötü kader |
bad fate n.
|
|
90 |
General |
kötü taraflarını açığa vurma (insan/davranış vb'nin) |
denunciation n.
|
|
91 |
General |
kötü şöhretli avukat |
shyster n.
|
|
92 |
General |
kötü hükümet |
misrule n.
|
|
93 |
General |
kötü niyetli bir şekilde bakma |
knowing look n.
|
|
94 |
General |
kötü niyetle yapılan dedikodu |
vicious rumor n.
|
|
95 |
General |
kötü el yazısı |
scribble n.
|
|
96 |
General |
kötü haber |
bitter pill to swallow n.
|
|
97 |
General |
kötü ruh |
dybbukim n.
|
|
98 |
General |
kötü iletken |
bad conductor n.
|
|
99 |
General |
kötü yapılan iş |
botchery n.
|
|
100 |
General |
kötü amaçla yapılan gizli anlaşma |
conspiracy n.
|
|
101 |
General |
kötü etki |
contagion n.
|
|
102 |
General |
kötü davranış |
misdemeanor n.
|
|
103 |
General |
çevreye yayılan kötü ya da zararlı madde |
effluvia n.
|
|
104 |
General |
işin kötü tarafı |
dirty end of the stick n.
|
|
105 |
General |
kötü ahlak |
antisocial behaviour n.
|
|
106 |
General |
kötü kokulu nefes |
halitosis n.
|
|
107 |
General |
kötü gün |
a dark day n.
|
|
108 |
General |
polis kötü muamelesi |
police misconduct n.
|
|
109 |
General |
kötü şey |
cancer n.
|
|
110 |
General |
kötü koku |
malodour n.
|
|
111 |
General |
kötü kadın |
streetwalker n.
|
|
112 |
General |
kötü şöhret |
disrepute n.
|
|
113 |
General |
kötü ruh |
fiend n.
|
|
114 |
General |
kötü şöhret |
infamy n.
|
|
115 |
General |
kötü niyetlilik |
maliciousness n.
|
|
116 |
General |
kötü hareket |
misdeed n.
|
|
117 |
General |
kötü vaziyet |
predicament n.
|
|
118 |
General |
kötü niyetle bakma |
leering n.
|
|
119 |
General |
kötü yazan kimse |
scribbler n.
|
|
120 |
General |
kötü politika |
impolicy n.
|
|
121 |
General |
allah hakkında kötü konuşma |
blasphemy n.
|
|
122 |
General |
kötü bir amaç için yapılan büyü |
black magic n.
|
|
123 |
General |
kötü yönetim |
misrule n.
|
|
124 |
General |
kötü sonuç |
aftermath n.
|
|
125 |
General |
kötü gün |
an off day n.
|
|
126 |
General |
çocuğa kötü muamele |
child abuse n.
|
|
127 |
General |
kötü muamele |
unfriendliness n.
|
|
128 |
General |
kötü niyetli dedikodu |
malicious gossip n.
|
|
129 |
General |
kötü insanlar |
scum n.
|
|
130 |
General |
en kötü oyuncuya verilen ödül |
booby prize n.
|
|
131 |
General |
kötü anlamda ün |
notoriety n.
|
|
132 |
General |
kötü durum |
predicament n.
|
|
133 |
General |
kötü ruh |
demon n.
|
|
134 |
General |
yahudi inancındaki kötü ruhlardan biri |
daimon n.
|
|
135 |
General |
kötü koşullar |
rigour n.
|
|
136 |
General |
kötü niyet |
malevolence n.
|
|
137 |
General |
kötü vicdan |
bad conscience n.
|
|
138 |
General |
kötü hal |
predicament n.
|
|
139 |
General |
muhtemel en kötü hal |
reasonable worst case n.
|
|
140 |
General |
kötü davranma |
snub n.
|
|
141 |
General |
kötü koku |
effluvium n.
|
|
142 |
General |
kötü kız |
tart n.
|
|
143 |
General |
eğilim (kötü) |
twist n.
|
|
144 |
General |
kötü muamele |
battery n.
|
|
145 |
General |
kötü kadın |
prostitute n.
|
|
146 |
General |
kötü kişi |
bad person n.
|
|
147 |
General |
tamirci (kötü) |
tinker n.
|
|
148 |
General |
kötü el yazısı |
cacography n.
|
|
149 |
General |
kötü beslenme |
malnutrion n.
|
|
150 |
General |
kötü muamele edilmiş çocuklar |
abused children n.
|
|
151 |
General |
kötü telaffuz etme |
slur n.
|
|
152 |
General |
işin kötü tarafı |
short end of the stick n.
|
|
153 |
General |
kötü davranma |
mistreatment n.
|
|
154 |
General |
kötü niyetli dedikodu |
vicious rumor n.
|
|
155 |
General |
kötü ruhlu |
demon n.
|
|
156 |
General |
kötü şöhretlilik |
disreputableness n.
|
|
157 |
General |
kötü yola düşen kimse |
backslider n.
|
|
158 |
General |
kötü el yazısı |
scrawl n.
|
|
159 |
General |
kötü kimse |
miscreant n.
|
|
160 |
General |
kötü bir şey yapma |
perpetration n.
|
|
161 |
General |
çalışma şartları kötü işyeri |
sweatshop n.
|
|
162 |
General |
ağır/kötü koku |
foul smell n.
|
|
163 |
General |
kötü yazı |
scribble n.
|
|
164 |
General |
kötü kokulu olma |
malodorousness n.
|
|
165 |
General |
kötü niyetle yapılan dedikodu |
malicious gossip n.
|
|
166 |
General |
en kötü örnek |
shocker n.
|
|
167 |
General |
kötü koku |
effluvia n.
|
|
168 |
General |
kötü doktor |
leech n.
|
|
169 |
General |
irlandalı (kötü) |
mick n.
|
|
170 |
General |
kötü biçimde kaçırılmış fırsat |
badly missed opportunity n.
|
|
171 |
General |
çok kötü durum |
ruin n.
|
|
172 |
General |
kötü söz veya iftira |
mud n.
|
|
173 |
General |
çocuklara kötü davranma |
bad behaviour against children n.
|
|
174 |
General |
kötü haber |
sad news n.
|
|
175 |
General |
kötü muamele edilmiş kadınlar |
abused women n.
|
|
176 |
General |
kötü olma durumu |
ominousness n.
|
|
177 |
General |
kötü davranma |
maltreatment n.
|
|
178 |
General |
kötü ruhlu |
daemon n.
|
|
179 |
General |
kötü kokulu olma |
smelliness n.
|
|
180 |
General |
kötü kokma |
smelliness n.
|
|
181 |
General |
kötü telafuz etme |
slurring n.
|
|
182 |
General |
kötü idare |
misconduct n.
|
|
183 |
General |
kötü davranış |
misconduct n.
|
|
184 |
General |
kötü tavır ve hareket |
misconduct n.
|
|
185 |
General |
kötü hat |
bad line n.
|
|
186 |
General |
kötü hat |
poor line n.
|
|
187 |
General |
kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği |
go bad cop on someone n.
|
|
188 |
General |
hem iyi hem kötü |
a curate's egg n.
|
|
189 |
General |
kötü haber |
communicating bad news n.
|
|
190 |
General |
kötü adam |
baddie n.
|
|
191 |
General |
kötü yol |
gutter n.
|
|
192 |
General |
kötü bahane |
pathetic excuse n.
|
|
193 |
General |
kötü davranış |
villainy n.
|
|
194 |
General |
kötü hava |
vitiated air n.
|
|
195 |
General |
kötü temsil etme |
misrepresentation n.
|
|
196 |
General |
kötü fabrikasyon |
poor fabrication n.
|
|
197 |
General |
kötü fabrikasyon |
bad fabrication n.
|
|
198 |
General |
kötü koku |
stinker n.
|
|
199 |
General |
kötü ün |
disrepute n.
|
|
200 |
General |
hayatımın en kötü anı |
the lowest point in my life n.
|
|
201 |
General |
kötü yönetim |
mishandling n.
|
|
202 |
General |
kötü idare |
mishandling n.
|
|
203 |
General |
kötü tasarım |
poor design n.
|
|
204 |
General |
kötü kullanım |
improper use n.
|
|
205 |
General |
kötü şaka |
dirty joke n.
|
|
206 |
General |
kötü şaka |
blue humor n.
|
|
207 |
General |
kötü şart |
bad condition n.
|
|
208 |
General |
kötü söz |
snub n.
|
|
209 |
General |
kötü işçilik |
poor workmanship n.
|
|
210 |
General |
kötü işçilik |
bad workmanship n.
|
|
211 |
General |
kötü işçilik |
shoddy workmanship n.
|
|
212 |
General |
kötü şoför |
road hog n.
|
|
213 |
General |
kötü adam |
villain n.
|
|
214 |
General |
kötü hava |
asperity n.
|
|
215 |
General |
kötü emel |
bad intention n.
|
|
216 |
General |
(kötü yola) sapma |
relapse n.
|
|
217 |
General |
kötü kayıt |
poor record n.
|
|
218 |
General |
kötü talih |
tough luck n.
|
|
219 |
General |
kötü haber |
doom n.
|
|
220 |
General |
kötü niyet |
bad intention n.
|
|
221 |
General |
kötü talih |
ill luck n.
|
|
222 |
General |
kötü talih |
misfortune n.
|
|
223 |
General |
kötü talih |
bad luck n.
|
|
224 |
General |
kötü sonuçlanma |
anti-climax n.
|
|
225 |
General |
kötü sonuç |
anti-climax n.
|
|
226 |
General |
kötü gün dostu |
foul-weather friend n.
|
|
227 |
General |
kötü şaka |
off-color humor n.
|
|
228 |
General |
en kötü durum senaryosu |
worst-case scenario n.
|
|
229 |
General |
kötü hava şartlarından dolayı limanda mahsur kalmış (gemi) |
weather-bound n.
|
|
230 |
General |
kötü hava |
inclement weather n.
|
|
231 |
General |
kötü sürpriz |
bombshell n.
|
|
232 |
General |
kötü yapılmış iş |
botch n.
|
|
233 |
General |
kötü adam |
demon n.
|
|
234 |
General |
kötü nam |
disrepute n.
|
|
235 |
General |
kötü talih |
doom n.
|
|
236 |
General |
kötü ruhları kovan kimse |
exorcist n.
|
|
237 |
General |
kötü çalışma |
malfunction n.
|
|
238 |
General |
kötü davranış |
misuse n.
|
|
239 |
General |
kötü yönetim |
misconduct n.
|
|
240 |
General |
kötü ayar |
maladjustment n.
|
|
241 |
General |
kötü davranış |
misbehaviour n.
|
|
242 |
General |
kötü şöhret |
bad name n.
|
|
243 |
General |
kötü adam |
scoundrel n.
|
|
244 |
General |
(filmdeki) kötü adam |
villain n.
|
|
245 |
General |
kötü niyetli hareketler |
malicious acts n.
|
|
246 |
General |
iyi ve kötü zamanlar |
ups and downs n.
|
|
247 |
General |
iyi ve kötü zamanlar |
highs and lows n.
|
|
248 |
General |
kötü imaj |
bad image n.
|
|
249 |
General |
hem iyi hem kötü |
mixed blessing n.
|
|
250 |
General |
kötü etki |
detrimental effect n.
|
|
251 |
General |
kötü telaffuz |
cacology n.
|
|
252 |
General |
kötü konuşma |
cacology n.
|
|
253 |
General |
kötü performans gösteren |
underperformer n.
|
|
254 |
General |
performansı kötü |
poor performer n.
|
|
255 |
General |
performansı kötü |
underperformer n.
|
|
256 |
General |
kötü performans gösteren |
poor performer n.
|
|
257 |
General |
kötü taklit |
poor imitation n.
|
|
258 |
General |
kötü şartlar |
poor conditions n.
|
|
259 |
General |
sahneye çıkmadan önce kendini kötü hissetme |
stage struck n.
|
|
260 |
General |
kötü alışkanlıklar |
harmful habits n.
|
|
261 |
General |
duayla kötü ruh veya cin kovma |
exorcism n.
|
|
262 |
General |
kötü söylenti |
bad rumor n.
|
|
263 |
General |
kötü hava koşulları |
adverse weather conditions n.
|
|
264 |
General |
kötü niyet |
malicious intentions n.
|
|
265 |
General |
kötü tecrübe |
bad experience n.
|
|
266 |
General |
kötü tanıtım |
adverse publicity n.
|
|
267 |
General |
kötü söz |
evil tongue n.
|
|
268 |
General |
kötü davranış |
ill conduct n.
|
|
269 |
General |
kötü davranış |
bad behaviour n.
|
|
270 |
General |
kötü davranış |
bad conduct n.
|
|
271 |
General |
kötü davranış |
misdeed n.
|
|
272 |
General |
kötü zan |
bad suspicion n.
|
|
273 |
General |
kötü şüphe |
bad suspicion n.
|
|
274 |
General |
kötü/olumsuz fırsatlar |
bad opportunities n.
|
|
275 |
General |
kötü evlilik |
bad marriage n.
|
|
276 |
General |
kötü/zayıf/olumsuz koşullar |
poor conditions n.
|
|
277 |
General |
kötü koku |
fetid odor n.
|
|
278 |
General |
kötü yeme alışkanlıkları |
bad eating habits n.
|
|
279 |
General |
her şeyin kötü olduğu durum |
dystopia n.
|
|
280 |
General |
kötü koku |
stink n.
|
|
281 |
General |
kötü aktör |
bad actor n.
|
|
282 |
General |
kötü ikiz |
doppelganger n.
|
|
283 |
General |
kötü vücut kokusu |
body odour n.
|
|
284 |
General |
kötü vücut kokusu |
body odor n.
|
|
285 |
General |
(kötü) vücut/beden kokusu |
body odour n.
|
|
286 |
General |
(kötü) vücut/beden kokusu |
body odor n.
|
|
287 |
General |
kötü bir sürpriz |
a bad surprise n.
|
|
288 |
General |
kötü sürpriz |
unwelcome surprise n.
|
|
289 |
General |
kötü sürpriz |
bad surprise n.
|
|
290 |
General |
kötü sürpriz |
unpleasant surprise n.
|
|
291 |
General |
kötü hava koşulları |
bad weather conditions n.
|
|
292 |
General |
kötü hava şartları |
bad weather conditions n.
|
|
293 |
General |
kötü hava koşulları |
unfavorable weather conditions n.
|
|
294 |
General |
kötü hava şartları |
unfavorable weather conditions n.
|
|
295 |
General |
kötü bir şeyler olacağına dair içinde bir his olma |
impending sense of doom n.
|
|
296 |
General |
kötü niyetli kimse |
ill-wisher n.
|
|
297 |
General |
(film/hikaye) kötü karakter |
villain n.
|
|
298 |
General |
kötü yön |
bad side n.
|
|
299 |
General |
kötü yan |
bad side n.
|
|
300 |
General |
kötü muamele |
maltreating n.
|
|
301 |
General |
beklenmedik kötü sonuç |
backlash n.
|
|
302 |
General |
kötü yola sapma |
backsliding n.
|
|
303 |
General |
kötü komşu |
bad neighbor n.
|
|
304 |
General |
kötü komşu |
bad neighbour n.
|
|
305 |
General |
kötü ahlak |
bad character n.
|
|
306 |
General |
kötü adam |
baddy n.
|
|
307 |
General |
kötü şöhret |
bad title n.
|
|
308 |
General |
kötü kişi |
bad character n.
|
|
309 |
General |
en kötü oyuncu |
booby n.
|
|
310 |
General |
kötü taklit |
caricature n.
|
|
311 |
General |
kötü latince |
dog latin n.
|
|
312 |
General |
kötü şeyler yapan kimse |
evildoer n.
|
|
313 |
General |
kötü/başarısız vuruş |
mishit n.
|
|
314 |
General |
kötü koku |
pong n.
|
|
315 |
General |
kötü bir şeyler olacağına dair içinde bir his olma |
sense of impending doom n.
|
|
316 |
General |
kötü tat |
bad taste n.
|
|
317 |
General |
kötü davranış |
misdemeanour n.
|
|
318 |
General |
kötü yönler |
bad sides n.
|
|
319 |
General |
gelmiş geçmiş en kötü günlerden biri |
one of the worst days ever n.
|
|
320 |
General |
kötü bir durum karşısında espri/mizah yapabilme |
wry humour n.
|
|
321 |
General |
kötü bir şeye son verme |
closure n.
|
|
322 |
General |
kötü yüzücü |
a poor swimmer n.
|
|
323 |
General |
kötü ruhlar |
evil spirits n.
|
|
324 |
General |
kötü bir amaç uğruna insanların sevgisini kazanma |
charm offensive n.
|
|
325 |
General |
kötü adam |
bad guy n.
|
|
326 |
General |
en kötü ölüm şekli |
the worst way to die n.
|
|
327 |
General |
kötü etki |
ill effect n.
|
|
328 |
General |
bir tür kötü fen shui enerjisi |
sha chi n.
|
|
329 |
General |
bir tür kötü fen shui enerjisi |
poison arrow n.
|
|
330 |
General |
kötü geçen gün |
off day n.
|
|
331 |
General |
kötü kalpli cadı |
wicked witch n.
|
|
332 |
General |
kötü kesik |
bad cut n.
|
|
333 |
General |
aşağılayıcı/kötü eleştiri |
snark n.
|
|
334 |
General |
kötü güçler |
bad forces n.
|
|
335 |
General |
kötü kadın |
villainess n.
|
|
336 |
General |
kötü huy |
ill temper n.
|
|
337 |
General |
kötü niyetli kimse |
grinch n.
|
|
338 |
General |
kötü kullanım |
abusion n.
|
|
339 |
General |
bir insanın kötü bir ruh tarafından ele geçirilip kontrol edildiğine inanması |
cacodemonia n.
|
|
340 |
General |
beklenmedik bir olayın kötü neticesi |
fallout n.
|
|
341 |
General |
kötü niyetli kişi |
malevolent person n.
|
|
342 |
General |
kötü ilan etme |
ban n.
|
|
343 |
General |
kötü telaffuz |
acyrology n.
|
|
344 |
General |
kötü konuşma |
acyrology n.
|
|
345 |
General |
kötü davranış |
abuse n.
|
|
346 |
General |
kötü muamele eden kimse |
abuser n.
|
|
347 |
General |
kötü kokma |
rammishness n.
|
|
348 |
General |
tadı kötü olma |
rammishness n.
|
|
349 |
General |
kötü tat |
rammishness n.
|
|
350 |
General |
kötü taklit |
caricatura [obsolete] n.
|
|
351 |
General |
kötü tanınan kimse |
rapscallion n.
|
|
352 |
General |
kötü alışkanlığa yeniden başlayan kimse |
recidivist n.
|
|
353 |
General |
kötü alamet |
ceremony [obsolete] n.
|
|
354 |
General |
kötü kokan şey |
reeker n.
|
|
355 |
General |
kötü kokan kimse |
reeker n.
|
|
356 |
General |
kötü konuşma |
ill speech n.
|
|
357 |
General |
başkaları hakkında kötü konuşma |
evil speaking n.
|
|
358 |
General |
mezarlıkta kötü havalarda cenaze hizmetlerinin verildiği yer |
chapel n.
|
|
359 |
General |
bir evi kötü ruhlardan koruyan içi tohumlarla dolu cam çubuk |
charm wand n.
|
|
360 |
General |
kimyasal maddelerin kötü amaçlı kullanımı |
chemical abuse n.
|
|
361 |
General |
kötü şöhretli kimse |
notoriety n.
|
|
362 |
General |
kötü şöhretli olma |
notoriousness n.
|
|
363 |
General |
herkesçe kötü bilinme |
notoriousness n.
|
|
364 |
General |
yeniden kötü yola sapan kimse |
relapser n.
|
|
365 |
General |
kötü yola sapma |
relapsing n.
|
|
366 |
General |
bir şeyin kötü kullanım veya zorlanma neticesinde ziyan olması veya veriminin azalması |
natural wastage n.
|
|
367 |
General |
şehrin işlenen suçlardan dolayı kötü üne sahip bölgesi |
tenderloin n.
|
|
368 |
General |
çok kötü olma |
terribility [rare] n.
|
|
369 |
General |
düşüncesi bile kötü olan şey |
the unthinkable n.
|
|
370 |
General |
yaşanılmayacak kötü bir yer veya durum |
the pits n.
|
|
371 |
General |
kötü kadınlar |
tibs n.
|
|
372 |
General |
kötü muamele eden ebeveynler |
abusive parents n.
|
|
373 |
General |
(kötü alışkanlığı) tek seferde birdenbire bırakma |
turkey n.
|
|
374 |
General |
kötü şans |
ambes-as [obsolete] n.
|
|
375 |
General |
kötü şans |
ambs-ace n.
|
|
376 |
General |
kötü niyet |
ambition [dialect] n.
|
|
377 |
General |
kötü şans |
amesace n.
|
|
378 |
General |
kötü kokulu ve siyah renge sahip lahana v.b bitki haşeresi |
cabbage bug n.
|
|
379 |
General |
kötü sonuç |
disappointing result n.
|
|
380 |
General |
kötü şans |
ames-ace n.
|
|
381 |
General |
kötü şöhretli kadın |
anonyma n.
|
|
382 |
General |
kötü taklit |
apology n.
|
|
383 |
General |
kötü huylu kimse |
attercop [dialect] n.
|
|
384 |
General |
kötü huylu kimse |
ettercap [scottish] n.
|
|
385 |
General |
çirkin ve kötü yaşlı kadın |
aunt [obsolete] n.
|
|
386 |
General |
kötü tat |
austerity n.
|
|
387 |
General |
kötü lezzet |
austerity n.
|
|
388 |
General |
daha kötü duruma getirme |
embitterment n.
|
|
389 |
General |
kötü niyet |
unbenevolence n.
|
|
390 |
General |
kötü niyet |
unfriendship n.
|
|
391 |
General |
kötü talih |
unhap n.
|
|
392 |
General |
kötü talih |
unheal n.
|
|
393 |
General |
kötü talih |
unhele [obsolete] n.
|
|
394 |
General |
manhattan'da bir zamanlar adı suçla, gecekondularla, kötü olaylarla anılan bir bölge |
hell's kitchen n.
|
|
395 |
General |
kötü niyet |
enmity n.
|
|
396 |
General |
kötü cinsel ilişki |
entanglement n.
|
|
397 |
General |
kötü niyet |
envy [obsolete] n.
|
|
398 |
General |
kötü şöhretli olma |
unrespectability n.
|
|
399 |
General |
kötü koşul |
basement n.
|
|
400 |
General |
kötü bir olayın odak noktası |
epicenter n.
|
|
401 |
General |
kötü bir olayın odak noktası |
epicentre n.
|
|
402 |
General |
kötü ün |
esclandre n.
|
|
403 |
General |
kötü davranış |
jadery [obsolete] n.
|
|
404 |
General |
kötü niyet |
unthank n.
|
|
405 |
General |
kötü yetiştirme |
updragging n.
|
|
406 |
General |
kötü eğitilme |
updragging n.
|
|
407 |
General |
kötü hava |
weather n.
|
|
408 |
General |
kötü kalplilik |
malevolence n.
|
|
409 |
General |
kötü kalplilik |
malevolency n.
|
|
410 |
General |
kötü kalpli kimse |
maligner n.
|
|
411 |
General |
kötü niyetli kimse |
maligner n.
|
|
412 |
General |
kötü kalplilik |
malignity n.
|
|
413 |
General |
kötü niyetlilik |
malignity n.
|
|
414 |
General |
siyah bir kuş olarak temsil edilen kötü fırtına tanrısı |
zu n.
|
|
415 |
General |
siyah bir kuş olarak temsil edilen kötü fırtına tanrısı |
zubird n.
|
|
416 |
General |
kötü kalplilik |
villainy n.
|
|
417 |
General |
kötü huylu kimse |
ettercap n.
|
|
418 |
General |
kötü cazibeyle hayal kırıklığına uğrama |
excantation n.
|
|
419 |
General |
bir şeyin kötü haldeki uç kısmı |
fag end n.
|
|
420 |
General |
yıpranmış, kötü halde veya işe yaramaz artık |
fag end n.
|
|
421 |
General |
(oliver twist romanında) erkek çocuklara hırsızlık yaptıran kötü yaşlı adam |
fagin n.
|
|
422 |
General |
kötü kelime oyunu |
joe miller n.
|
|
423 |
General |
kötü koku |
malaroma n.
|
|
424 |
General |
kötü yönetim |
maleadministration [obsolete] n.
|
|
425 |
General |
kötü idare |
maleadministration [obsolete] n.
|
|
426 |
General |
başkaları hakkında kötü konuşma |
maledicency n.
|
|
427 |
General |
kötü amel |
malefice [obsolete] n.
|
|
428 |
General |
zararlı veya kötü davranış |
maleficence n.
|
|
429 |
General |
çok kötü koku |
male-odor n.
|
|
430 |
General |
tehditkar ve kötü olma |
malevolency n.
|
|
431 |
General |
kötü uygulama |
malexecution n.
|
|
432 |
General |
(atlarda, köpeklerde) kötü numara |
vice n.
|
|
433 |
General |
(atlarda, köpeklerde) kötü yetenek |
vice n.
|
|
434 |
General |
kötü davranış |
villany n.
|
|
435 |
General |
kötü eylem |
villany n.
|
|
436 |
General |
kötü hareket |
villany n.
|
|
437 |
General |
kötü bir amacı gizleyen şey |
visor n.
|
|
438 |
General |
kötü bir amacı gizleyen şey |
vizor n.
|
|
439 |
General |
kötü eğitim |
poor education n.
|
|
440 |
General |
kötü niyet |
maltalent n.
|
|
441 |
General |
kötü muamele eden kimse |
maltreater n.
|
|
442 |
General |
kötü davranan |
wronger n.
|
|
443 |
General |
kötü ruh |
black man [dialect] [obsolete] n.
|
|
444 |
General |
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse |
whited sepulcher n.
|
|
445 |
General |
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse |
whited sepulchre n.
|
|
446 |
General |
kötü ruh |
hag n.
|
|
447 |
General |
kötü kimseleri uzaklaştırmak veya baskı altında tutmak için linç kanunu yöntemlerini kullanan kanun dışı bir teşkilat |
white cap n.
|
|
448 |
General |
kötü kimse |
the wicked n.
|
|
449 |
General |
kötü yönetim |
wickedness n.
|
|
450 |
General |
kötü davranış |
wickedness n.
|
|
451 |
General |
kötü eylem |
wickedness n.
|
|
452 |
General |
kötü hareket |
wickedness n.
|
|
453 |
General |
hayali kötü kimse |
windmill n.
|
|
454 |
General |
kötü niyetlilik |
low-mindedness n.
|
|
455 |
General |
kötü fikirlilik |
low-mindedness n.
|
|
456 |
General |
kötü kalplilik |
low-mindedness n.
|
|
457 |
General |
kötü etki yapan kimse |
blighter n.
|
|
458 |
General |
kötü ve ucuz macera |
blood [uk] n.
|
|
459 |
General |
kötü ve ucuz polisiye roman |
blood [uk] n.
|
|
460 |
General |
uyuşturucu kullanımından sonra oluşan kötü etki |
hangover n.
|
|
461 |
General |
kötü anı |
hangover n.
|
|
462 |
General |
kötü bir deneyimden kalanlar |
hangover n.
|
|
463 |
General |
kötü alışkanlıklarıyla bilinen kimse |
hard case n.
|
|
464 |
General |
kötü şans |
hard lines [uk] n.
|
|
465 |
General |
kötü niyet |
hardness [us] n.
|
|
466 |
General |
kötü şeylerin gerçekleşebileceği kısa zaman dilimi |
mauvais quart d'heure [france] n.
|
|
467 |
General |
kötü niyetli olma özelliği |
mean-spiritedness n.
|
|
468 |
General |
kötü niyetli yorum |
meow n.
|
|
469 |
General |
kötü koku |
mephitism n.
|
|
470 |
General |
kötü niyetli yorum |
mew n.
|
|
471 |
General |
kötü niyetli görüş |
mew n.
|
|
472 |
General |
kötü niyetle sinsice dolaşan kimse |
micher n.
|
|
473 |
General |
en kötü nitelik veya durum |
(at) worst n.
|
|
474 |
General |
daha kötü olma |
worseness n.
|
|
475 |
General |
en kötü şey |
worst n.
|
|
476 |
General |
kötü davranan kimse |
wronger n.
|
|
477 |
General |
kötü olma |
heinousness n.
|
|
478 |
General |
kötü karışım |
hellbroth n.
|
|
479 |
General |
kötü kimse |
hellhound n.
|
|
480 |
General |
kötü yaratık |
hellicat n.
|
|
481 |
General |
kötü varlık |
hellicat n.
|
|
482 |
General |
kötü kimse |
hellion n.
|
|
483 |
General |
kötü kimse |
hellkite n.
|
|
484 |
General |
kötü taklit |
mimic n.
|
|
485 |
General |
kötü yapılmış iş |
botch-up n.
|
|
486 |
General |
kötü yapılmış tamirat |
botch-up n.
|
|
487 |
General |
kötü işçilik örneği |
botchery n.
|
|
488 |
General |
metinlerdeki müstehcen veya kötü bölümleri çıkaran kimse |
bowdleriser n.
|
|
489 |
General |
metinlerdeki müstehcen veya kötü bölümleri çıkaran kimse |
bowdlerizer n.
|
|
490 |
General |
kötü davranışlı bir grup genç |
bratpack n.
|
|
491 |
General |
kendinden küçük veya zayıf insanlara kötü davranan kimse |
browbeater n.
|
|
492 |
General |
kötü davranma |
brush n.
|
|
493 |
General |
(afrikalı amerikanlar tarafından kötü anlamda kullanılır) beyaz |
buckra [dialect] n.
|
|
494 |
General |
(afrikalı amerikanlar tarafından kötü anlamda kullanılır) beyaz |
buccra [dialect] n.
|
|
495 |
General |
kötü ruh |
bug [obsolete] n.
|
|
496 |
General |
kötü niyet |
hostility n.
|
|
497 |
General |
kötü öğüt |
misadvice n.
|
|
498 |
General |
kötü mizaç |
misaffection [obsolete] n.
|
|
499 |
General |
kötü niyetli olma |
misaffection [obsolete] n.
|
|
500 |
General |
kötü madde |
misagent n.
|
|