Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | knee n. | diz | ||
The power of a united Security Council must bring Saddam to his knees, and we must take time to do that. Birleşik bir Güvenlik Konseyi'nin gücü Saddam'ı dize getirmelidir ve bunu yapmak için zaman ayırmalıyız. More Sentences |
||||
General | ||||
General | knee n. | diz | ||
Show me your knee. Bana dizini göster. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | knee n. | diz | ||
Tom's knee hurts when he walks up or down stairs. Tom'un dizi merdivenlerden inip çıkarken ağrıyor. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medical | knee n. | diz | ||
He was knee deep in mud. O, dizine kadar çamurun içindeydi. More Sentences |
||||
Anatomy | ||||
Anatomy | knee n. | diz | ||
He hurt his knee when he fell. O, düştüğünde dizini incitti. More Sentences |
||||
General | ||||
General | knee n. | paraçol | ||
General | knee n. | dirsek | ||
General | knee n. | oynak | ||
General | knee n. | dirsek biçiminde parça | ||
General | knee n. | çerçeve köşesi | ||
General | knee n. | insan dizine benzeyen şey | ||
General | knee n. | boru dirseği | ||
General | knee v. | diz ile vurmak | ||
General | knee v. | dizle vurmak | ||
Textile | ||||
Textile | knee n. | diz kısmı | ||
Textile | knee n. | diz bölgesi | ||
Botanic | ||||
Botanic | knee n. | bataklıkta yetişen ağaçların köklerinden yukarı doğru çıkıntı yapan dikey ve genelde konik olan odunsu yapı | ||
Botanic | knee n. | bataklık servisinin köklerinden yukarı doğru çıkıntı yapan içi boş yuvarlak yumrular |