|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
pek mümkün olmayan |
unlikely adj.
|
|
Tom knew that Mary was unlikely to be there on time.
Tom, Mary'nin zamanında orada olmasının pek mümkün olmadığını biliyordu.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
mümkün görünmeyen |
unlikely adj.
|
|
It is therefore unlikely that the meeting can be organised before June at the earliest.
Bu nedenle toplantının en erken Haziran ayından önce düzenlenmesi pek mümkün görünmüyor.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
mümkün olmak |
may v.
|
|
By doing what we are doing we may also be pushing the limit for what is possible.
Yaptığımız şeyi yaparak mümkün olanın sınırlarını da zorluyor olabiliriz.
More Sentences
|
4 |
General |
mümkün olmak |
be possible v.
|
|
Unfortunately, that hasn't been possible.
Ne yazık ki, bu mümkün olmadı.
More Sentences
|
5 |
General |
mümkün kılmak |
make it possible v.
|
|
In so far, I am in favour of making it possible to opt in and out.
Şu ana kadar ben de katılma ve çıkmanın mümkün kılınmasından yanayım.
More Sentences
|
6 |
General |
mümkün kılmak |
make possible v.
|
|
In this way, it is made possible for the market to reward them.
Bu şekilde piyasanın onları ödüllendirmesi mümkün kılınmaktadır.
More Sentences
|
7 |
General |
mümkün görünmek |
look possible v.
|
|
It now also looks possible that Romania and Bulgaria could join in 2007.
Romanya ve Bulgaristan'ın da 2007'de katılması artık mümkün görünüyor.
More Sentences
|
8 |
General |
mümkün görünmek |
seem possible v.
|
|
It just doesn't seem possible.
Bu sadece mümkün görünmüyor.
More Sentences
|
9 |
General |
mümkün görünmek |
appear possible v.
|
|
This finally appears possible now, thanks to the proposed decision.
Önerilen karar sayesinde bu nihayet mümkün görünüyor.
More Sentences
|
10 |
General |
mümkün olmayan |
impossible adj.
|
|
This has been impossible, however, due to the lack of a legal base.
Ancak yasal dayanak eksikliği nedeniyle bu mümkün olmamıştır.
More Sentences
|
11 |
General |
mümkün olmayan |
not possible adj.
|
|
However, it was not possible for the Council to accept our amendments on the legal framework at that stage.
Ancak Konsey'in bu aşamada yasal çerçeveye ilişkin değişikliklerimizi kabul etmesi mümkün olmamıştır.
More Sentences
|
12 |
General |
mümkün görünmeyen |
improbable adj.
|
|
It seemed improbable that Tom would succeed.
Tom'un başarılı olması mümkün görünmüyordu.
More Sentences
|
13 |
General |
gerçekleşmesi mümkün |
realizable adj.
|
|
Her dream of becoming an entrepreneur was realizable.
Kadının girişimci olma hayalinin gerçekleşmesi mümkündü.
More Sentences
|
14 |
General |
telafisi mümkün olmayan |
irretrievable adj.
|
|
The damage to the artwork was irretrievable.
Sanat eserine verilen zararın telafisi mümkün değildi.
More Sentences
|
15 |
General |
iadesi mümkün olmayan |
non-refundable adj.
|
|
The ticket purchase was non-refundable.
Satın alınan biletin iadesi mümkün değildi.
More Sentences
|
16 |
General |
mümkün olduğunda |
whenever possible adv.
|
|
Risk factors must be addressed through insurance and preventive measures whenever possible.
Risk faktörleri mümkün olduğunca sigorta ve önleyici tedbirler yoluyla ele alınmalıdır.
More Sentences
|
17 |
General |
mümkün olduğunda |
where possible adv.
|
|
Where possible, we are adopting a regionalised approach to any new outbreaks.
Mümkün olan her yerde, yeni salgınlara karşı bölgesel bir yaklaşım benimsiyoruz.
More Sentences
|
|
18 |
General |
mümkün olan yerlerde |
where possible adv.
|
|
The police are patrolling the area, rail capacity has been increased, where possible, from 1,200 to 1,600 tonnes.
Polis bölgede devriye geziyor, demiryolu kapasitesi mümkün olan yerlerde 1,200 tondan 1,600 tona çıkarıldı.
More Sentences
|
19 |
General |
mümkün olduğunda |
wherever possible adv.
|
|
The Commission feels that we should encourage market-led approaches and solutions wherever possible.
Komisyon, mümkün olan her yerde piyasa öncülüğündeki yaklaşımları ve çözümleri teşvik etmemiz gerektiğini düşünüyor.
More Sentences
|
20 |
General |
mümkün değil |
impossible interj.
|
|
Maybe we should revisit the underlying logic, but this is impossible, of course.
Belki de altta yatan mantığı yeniden gözden geçirmeliyiz, ancak bu elbette mümkün değil.
More Sentences
|
Phrases |
|
21 |
Phrases |
mümkün olursa |
if possible expr.
|
|
I'll be back by tomorrow, if possible.
Mümkün olursa, yarın döneceğim.
More Sentences
|
Colloquial |
|
22 |
Colloquial |
mümkün olduğunca çabuk |
soon as possible expr.
|
|
I'd appreciate an answer as soon as possible.
Mümkün olduğunca çabuk cevap verirseniz sevinirim.
More Sentences
|
23 |
Colloquial |
(bir şey) mümkün mü? |
wonder if (something) expr.
|
|
I wonder if we could have the table over there.
Oradaki masada oturmamız mümkün mü?
More Sentences
|
24 |
Colloquial |
mümkün değil! |
not likely! exclam.
|
|
They are not likely to make negotiations any easier, quite the contrary.
Müzakereleri kolaylaştırmaları da mümkün değil, tam tersine.
More Sentences
|
Speaking |
|
25 |
Speaking |
mümkün değil |
certainly not expr.
|
|
That is of course not always possible, and certainly not in the day-to-day retail market.
Bu elbette her zaman mümkün değildir ve kesinlikle günlük perakende piyasasında mümkün değildir.
More Sentences
|
Common Usage |
|
26 |
Common Usage |
muhafazası mümkün |
tenable adj.
|
|
General |
|
27 |
General |
mümkün kılan |
enabler n.
|
|
28 |
General |
kaçışı mümkün olmayan kafes |
iron cage n.
|
|
29 |
General |
çıkışın (mümkün) olmadığı nokta |
point of no escape n.
|
|
30 |
General |
kaçışın (mümkün) olmadığı nokta |
point of no escape n.
|
|
31 |
General |
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme |
nurse sow n.
|
|
32 |
General |
mantıklı düşünceyle cevaplanması mümkün olmayan sadece sezgilerle anlaşılabilen hikaye |
koan n.
|
|
33 |
General |
kaçınılması mümkün olmama |
ineluctability n.
|
|
34 |
General |
yakın dost olmaları mümkün olmayan |
unlikely bedfellows n.
|
|
35 |
General |
atom bombasında patlayan malzemenin genişlemesini geciktiren, ve daha şiddetli bir patlamayı mümkün kılan bir nötron reflektörü |
tapmer n.
|
|
36 |
General |
mümkün olan şey |
thinkable n.
|
|
37 |
General |
kanıtlanması mümkün olmayan şey |
unfact n.
|
|
38 |
General |
kanıtlanması mümkün olmayan olay |
unfact n.
|
|
39 |
General |
mümkün olmama |
unpossibility n.
|
|
40 |
General |
(sorun, zorluk) çözümü mümkün olmama |
unsolvability n.
|
|
41 |
General |
doğumu mümkün hale getirmek için rahimdeki ceninin pozisyonunu değiştirmek üzere uygulanan hareket |
manoeuver n.
|
|
42 |
General |
gerekenin ötesinde mümkün olan miktar |
margent n.
|
|
43 |
General |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margent n.
|
|
44 |
General |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margin n.
|
|
45 |
General |
mümkün olan en küçük parça |
minim n.
|
|
46 |
General |
mümkün olan en küçük tanecik |
minim n.
|
|
47 |
General |
yalnızca hava ile yaşamanın mümkün olduğuna inanan kimse |
breatharian n.
|
|
48 |
General |
telafisi mümkün olma |
retrievableness n.
|
|
49 |
General |
gerçekleştirilmesi mümkün olan şey |
deliverable n.
|
|
50 |
General |
mümkün şey |
deliverable n.
|
|
51 |
General |
mümkün olan en küçük miktar |
grain n.
|
|
52 |
General |
gerçekleştirilmesi mümkün görülmeyen siyasi amaç |
impossibilism n.
|
|
53 |
General |
mümkün olmayan şey |
impossible n.
|
|
54 |
General |
mümkün görülmeyen şey |
improbability n.
|
|
55 |
General |
mümkün olmama |
improbableness n.
|
|
56 |
General |
(hedef vurmada) mümkün olan en yüksek puan |
possible n.
|
|
57 |
General |
tedavisi mümkün olma |
sanability n.
|
|
|
58 |
General |
tedavisi mümkün olma |
sanableness n.
|
|
59 |
General |
yangın esnasında kaçışın mümkün olmadığı bina |
fire trap n.
|
|
60 |
General |
dünyada günahsız yaşamanın mümkün olduğuna olan inanç |
perfectibility n.
|
|
61 |
General |
anlaşılması mümkün olmayan şey |
sealed book n.
|
|
62 |
General |
çözümü mümkün olan problem |
soluble n.
|
|
63 |
General |
inanılması mümkün olmamak |
be beyond belief v.
|
|
64 |
General |
avantajından mümkün mertebe yararlanmak |
press one's advantage v.
|
|
65 |
General |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximize v.
|
|
66 |
General |
mümkün olan her şeyi yapmak |
move heaven and earth v.
|
|
67 |
General |
mümkün olan en büyük dereceye yükseltmek |
maximize v.
|
|
68 |
General |
mümkün kılmak |
make something happen v.
|
|
69 |
General |
mümkün olmak |
might v.
|
|
70 |
General |
mümkün mertebe azaltmak |
minimize v.
|
|
71 |
General |
mümkün kılmak |
render possible v.
|
|
72 |
General |
mümkün olanı yapmak |
do one's best v.
|
|
73 |
General |
mümkün olanı yapmak |
do the utmost v.
|
|
74 |
General |
mümkün olan her çareye başvurmak |
use every means possible v.
|
|
75 |
General |
mümkün olan her yola başvurmak |
use every means possible v.
|
|
76 |
General |
mümkün olan her aracı kullanmak |
use every means possible v.
|
|
77 |
General |
mümkün mertebe azaltmak |
minimise v.
|
|
78 |
General |
mümkün olan en büyük dereceye yükseltmek |
maximise v.
|
|
79 |
General |
mümkün olduğu kadar büyütmek |
maximise v.
|
|
80 |
General |
daha fazla ilerlemenin mümkün olmadığı noktaya ulaşmak |
max v.
|
|
81 |
General |
mümkün olmak |
micht [scotland] v.
|
|
82 |
General |
mümkün olmak |
mun v.
|
|
83 |
General |
mümkün olan en mükemmel hale getirmek |
optimalise v.
|
|
84 |
General |
mümkün olan en etkili hale getirmek |
optimalise v.
|
|
85 |
General |
mümkün olan en mükemmel hale getirmek |
optimalize v.
|
|
86 |
General |
mümkün olan en etkili hale getirmek |
optimalize v.
|
|
87 |
General |
(fikir veya sistem olarak) mümkün olduğunca geliştirmek |
push v.
|
|
88 |
General |
mümkün görünmek |
stand a show v.
|
|
89 |
General |
mümkün olmak |
stand a show v.
|
|
90 |
General |
miras kalması mümkün olan |
inheritable adj.
|
|
91 |
General |
geçirilmesi mümkün |
transmissible adj.
|
|
92 |
General |
iptali mümkün |
voidable adj.
|
|
93 |
General |
ayrılıp dağılması mümkün |
disintegrable adj.
|
|
94 |
General |
çözümü mümkün |
soluble adj.
|
|
95 |
General |
tayini mümkün olmayan |
unassignable adj.
|
|
96 |
General |
iadesi mümkün |
returnable adj.
|
|
97 |
General |
ispatı mümkün |
evincible adj.
|
|
98 |
General |
geri ödenmesi mümkün |
repayable adj.
|
|
99 |
General |
telafisi mümkün |
recoverable adj.
|
|
100 |
General |
teslimi mümkün |
deliverable adj.
|
|
101 |
General |
keşfi mümkün |
discoverable adj.
|
|
102 |
General |
çözümü mümkün |
solvable adj.
|
|
103 |
General |
teyidi mümkün |
tenable adj.
|
|
104 |
General |
inkarı mümkün |
disputable adj.
|
|
105 |
General |
inkarı mümkün |
deniable adj.
|
|
106 |
General |
ispatı mümkün |
demonstrable adj.
|
|
107 |
General |
mal edilmesi mümkün veya caiz olan |
appropriable adj.
|
|
108 |
General |
yayılıp büyümesi mümkün |
expansible adj.
|
|
109 |
General |
transferi ya da devri mümkün olan |
transferable adj.
|
|
110 |
General |
telafisi mümkün |
retrievable adj.
|
|
111 |
General |
katılması mümkün |
joinable adj.
|
|
112 |
General |
anlaşılması mümkün |
understandable adj.
|
|
113 |
General |
iptali mümkün |
defeasible adj.
|
|
114 |
General |
hazmı mümkün |
digestible adj.
|
|
115 |
General |
elden çıkarılması mümkün |
disposable adj.
|
|
116 |
General |
ispatı mümkün olmayan |
nondemonstrable adj.
|
|
117 |
General |
nakit ödenmesi mümkün olmayan |
noncallable adj.
|
|
118 |
General |
miras kalması mümkün olmayan |
noninheritable adj.
|
|
119 |
General |
sayılması mümkün |
numerable adj.
|
|
120 |
General |
telafisi mümkün olmayan |
nonrecoverable adj.
|
|
121 |
General |
mümkün olmayan |
infeasible adj.
|
|
122 |
General |
anlatımı mümkün olmayan |
beyond expression adj.
|
|
123 |
General |
kaçınılması mümkün olmayan |
ineluctable adj.
|
|
124 |
General |
telaffuzu mümkün |
pronounceable adj.
|
|
125 |
General |
hayal edilmesi mümkün |
supposable adj.
|
|
126 |
General |
ispatı mümkün |
provable adj.
|
|
127 |
General |
izahı mümkün |
explainable adj.
|
|
128 |
General |
bulunması mümkün |
findable adj.
|
|
129 |
General |
bulunması mümkün olmayan |
unfindable adj.
|
|
130 |
General |
tayini mümkün |
certain adj.
|
|
131 |
General |
tatbiki mümkün |
practical adj.
|
|
132 |
General |
yapılması mümkün |
practicable adj.
|
|
133 |
General |
icrası mümkün |
practicable adj.
|
|
134 |
General |
icrası mümkün |
practical adj.
|
|
135 |
General |
tasarrufu mümkün |
disposable adj.
|
|
136 |
General |
tahsili mümkün olmayan |
irrevocable adj.
|
|
137 |
General |
tayini mümkün |
determinable adj.
|
|
138 |
General |
onarılması mümkün |
reparable adj.
|
|
139 |
General |
tamiri mümkün |
reparable adj.
|
|
140 |
General |
telaffuzu mümkün olmayan |
unpronounceable adj.
|
|
141 |
General |
teyidi mümkün |
sustainable adj.
|
|
142 |
General |
tesellisi mümkün olmayan |
disconsolate adj.
|
|
143 |
General |
tesellisi mümkün olmayan |
inconsolable adj.
|
|
144 |
General |
tesellisi mümkün olmayan |
unconsolable adj.
|
|
145 |
General |
tesellisi mümkün |
consolable adj.
|
|
146 |
General |
engellenmesi mümkün olmayan |
not preventable adj.
|
|
147 |
General |
engellenmesi mümkün olmayan |
unpreventable adj.
|
|
148 |
General |
anlaması mümkün |
ascertainable adj.
|
|
149 |
General |
nakit ödenmesi mümkün olan |
callable adj.
|
|
150 |
General |
mümkün görünmeyen |
remote adj.
|
|
151 |
General |
izahı mümkün |
accountable adj.
|
|
152 |
General |
yapılması mümkün |
agible adj.
|
|
153 |
General |
icrası mümkün |
agible adj.
|
|
154 |
General |
mümkün kılan |
enabling adj.
|
|
155 |
General |
eğlendirilmesi mümkün olmayan |
unamusable adj.
|
|
156 |
General |
eğlendirilmesi mümkün olmayan |
unamused adj.
|
|
157 |
General |
kaçınılması mümkün olmayan |
unavoided adj.
|
|
158 |
General |
daha iyi yapılması mümkün olmayan |
unbetterable adj.
|
|
159 |
General |
geliştirilmesi mümkün olmayan |
unbetterable adj.
|
|
160 |
General |
mümkün olmayan |
unpossible [obsolete] adj.
|
|
161 |
General |
hayal edilmesi mümkün olmayan |
unsupposable adj.
|
|
162 |
General |
mümkün değil |
nigh on impossible adj.
|
|
163 |
General |
mümkün olan |
mortal adj.
|
|
164 |
General |
yalnızca hava ile yaşamanın mümkün olduğuna inanmaya ait |
breatharian adj.
|
|
165 |
General |
yalnızca hava ile yaşamanın mümkün olduğuna inanma ile ilgili |
breatharian adj.
|
|
166 |
General |
mümkün olan az acıyı veren |
humane adj.
|
|
167 |
General |
miras kalması mümkün olmayan |
moveable adj.
|
|
168 |
General |
dönüşü mümkün olmayan |
reverseless adj.
|
|
169 |
General |
mümkün olan en düşük seviyede |
low adj.
|
|
170 |
General |
kabul edilmesi mümkün olmayan |
objectionable adj.
|
|
171 |
General |
bir şeyi mümkün kılan |
occasional adj.
|
|
172 |
General |
tahsili mümkün olmayan |
desperate adj.
|
|
173 |
General |
mümkün olduğu düşünülen |
on [uk] adj.
|
|
174 |
General |
mümkün olan iki veya daha fazla yöntemden yalnızca biri işe yarayan |
one-way adj.
|
|
175 |
General |
bertarafı mümkün |
dismissible adj.
|
|
176 |
General |
ispatı mümkün |
conclusible adj.
|
|
177 |
General |
tayini mümkün |
conclusible adj.
|
|
178 |
General |
değiştirilmesi mümkün olmayan (teslim tarihi) |
drop-dead adj.
|
|
179 |
General |
karşılıklı olarak mümkün olmayan |
incompossible adj.
|
|
180 |
General |
yapılması mümkün |
powerable adj.
|
|
181 |
General |
zar zor mümkün olan |
outside adj.
|
|
182 |
General |
mümkün görünmeyen |
outside adj.
|
|
183 |
General |
tabiri mümkün olmayan |
phraseless adj.
|
|
184 |
General |
kaçılması mümkün olmayan |
scapeless adj.
|
|
185 |
General |
mümkün mertebe |
as far as possible adv.
|
|
186 |
General |
mümkün olabildiğince |
as far as possible adv.
|
|
187 |
General |
mümkün mertebe |
as much as possible adv.
|
|
188 |
General |
mümkün olduğunca tamamen |
as fully as possible adv.
|
|
189 |
General |
mümkün olduğunca yakın |
as close as possible adv.
|
|
190 |
General |
mümkün olduğu kadar |
all the way adv.
|
|
191 |
General |
inkarı mümkün bir şekilde |
deniably adv.
|
|
192 |
General |
mümkün olduğunca en kısa zamanda |
as soon as possible adv.
|
|
193 |
General |
mümkün olduğunca çabuk |
as soon as possible adv.
|
|
194 |
General |
mümkün olduğu kadar çok |
as much as possible adv.
|
|
195 |
General |
mümkün olduğu kadar yakın |
as near as possible adv.
|
|
196 |
General |
mümkün olmayan bir şekilde |
unprobably adv.
|
|
197 |
General |
mümkün olur olmaz |
whenever possible adv.
|
|
198 |
General |
mümkün olan en erken sürede |
as early as possible adv.
|
|
199 |
General |
mümkün olduğu kadar erken |
as early as possible adv.
|
|
200 |
General |
mümkün olduğu kadar çabuk |
as soon as possible adv.
|
|
201 |
General |
mümkün olduğu kadar fazla |
as much as possible adv.
|
|
202 |
General |
mümkün olan en kısa sürede |
as soon as possible adv.
|
|
203 |
General |
mümkün olan en kısa sürede |
at the soonest time possible adv.
|
|
204 |
General |
mümkün olan en kısa zamanda |
at the soonest time possible adv.
|
|
205 |
General |
mümkün olan en kısa sürede |
as earliest as possible adv.
|
|
206 |
General |
mümkün olan en kısa zamanda |
as earliest as possible adv.
|
|
207 |
General |
mümkün olan en kısa zamanda |
as soon as possible adv.
|
|
208 |
General |
mümkün olduğunca erken |
as immediate as possible adv.
|
|
209 |
General |
mümkün olduğu yerde |
where possible adv.
|
|
210 |
General |
mümkün olduğunca basit/sade |
as simple as possible adv.
|
|
211 |
General |
mümkün olduğunca erken/en kısa zamanda |
as far in advance as possible adv.
|
|
212 |
General |
mümkün olduğunca süratli |
as swiftly as possible adv.
|
|
213 |
General |
mümkün mertebe |
by any means necessary adv.
|
|
214 |
General |
devri mümkün olmayan bir şekilde |
unalienably adv.
|
|
215 |
General |
mümkün olduğunca |
the whole way adv.
|
|
216 |
General |
mümkün olduğu kadar |
ever adv.
|
|
217 |
General |
çevrilmesi mümkün olmadan |
untranslatably adv.
|
|
218 |
General |
mümkün olan her şekilde |
hand and foot adv.
|
|
219 |
General |
mümkün olduğunca yakın halde |
chuck adv.
|
|
220 |
General |
mümkün olduğunca tam halde |
chuck adv.
|
|
221 |
General |
mümkün olduğunca tam halde |
chock-a-block adv.
|
|
222 |
General |
karşı konulması mümkün olmayan bir şekilde |
overpoweringly adv.
|
|
223 |
General |
mümkün olduğunca yakın bir şekilde |
chuck adv.
|
|
224 |
General |
mümkün olduğunca eksiksiz |
chuck adv.
|
|
225 |
General |
mümkün şekilde |
feasibly adv.
|
|
226 |
General |
mümkün mertebe |
ferforth adv.
|
|
227 |
General |
mümkün olduğunca doğrudan. |
proximally adv.
|
|
228 |
General |
mümkün olan |
possibly adv.
|
|
229 |
General |
mümkün olduğunca yakın |
cy pres prep.
|
|
230 |
General |
mümkün olduğu kadar çabuk |
as soon as conj.
|
|
231 |
General |
(mümkün olduğu) halde |
when conj.
|
|
232 |
General |
mümkün olan en fazla sayıda hidroksil grubu içeren anlamı veren ön ek |
hol- pref.
|
|
233 |
General |
bir elementten mümkün olduğunca fazla oranda içeren anlamı veren ön ek |
per- pref.
|
|
Phrasals |
|
234 |
Phrasals |
yelkeni mümkün olan en fazla derecede açmak |
carry on v.
|
|
235 |
Phrasals |
(bir şeyi) mümkün kılmak |
allow of (something) v.
|
|
236 |
Phrasals |
(bir şeyi) mümkün kılmak |
allow of (something) v.
|
|
Phrases |
|
237 |
Phrases |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
238 |
Phrases |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
239 |
Phrases |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
240 |
Phrases |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
241 |
Phrases |
mümkün olan en kısa sürede |
in the shortest possible time expr.
|
|
242 |
Phrases |
mümkün olan en makul sürede |
as soon as practicable expr.
|
|
243 |
Phrases |
mümkün oldukça |
whenever possible expr.
|
|
244 |
Phrases |
mümkün olan en kısa zamanda |
in the shortest time possible expr.
|
|
245 |
Phrases |
mümkün oldukça |
where possible expr.
|
|
246 |
Phrases |
mümkün olan en geniş şekilde |
(to) the greatest extent possible expr.
|
|
247 |
Phrases |
mümkün olan en kısa sürede |
in the shortest time possible expr.
|
|
248 |
Phrases |
mümkün olduğu kadar çok kez |
as many times as possible expr.
|
|
249 |
Phrases |
mümkün olduğu kadarıyla |
(to) the greatest extent possible expr.
|
|
250 |
Phrases |
mümkün olan en kısa zamanda |
in the shortest possible time expr.
|
|
251 |
Phrases |
kesin olmamakla birlikte mümkün |
possible but not necessarily expr.
|
|
252 |
Phrases |
mümkün olduğunca doğru |
as accurate as possible expr.
|
|
253 |
Phrases |
mümkün olduğu ölçüde |
insofar as possible expr.
|
|
254 |
Phrases |
mümkün olduğunca |
as far as possible expr.
|
|
255 |
Phrases |
mümkün olduğu kadar yakın bir zamanda |
at your convenience expr.
|
|
256 |
Phrases |
her şey mümkün |
anything can happen expr.
|
|
257 |
Phrases |
her şey mümkün |
anything might happen expr.
|
|
258 |
Phrases |
daha iyisi mümkün değil |
as good as it gets expr.
|
|
259 |
Phrases |
(bir şey) pek mümkün değil |
(the) odds are against (something) expr.
|
|
260 |
Phrases |
uygun/mümkün olan en kısa zamanda |
at one's convenience expr.
|
|
261 |
Phrases |
uygun/mümkün olan en kısa zamanda |
at one's earliest convenience expr.
|
|
Proverb |
|
262 |
Proverb |
işleri mümkün olan en kolay yoldan yapmak |
cross the stream where it is shallowest
|
|
263 |
Proverb |
hızlı/acele yapılan şeyin iyi olması pek mümkün değildir |
good and quickly seldom meet
|
|
264 |
Proverb |
orta yaşlarında hala aptalca davranan birinin akıllanması pek mümkün değildir |
a fool at 40 is a fool forever
|
|
265 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you cannot get blood from a stone
|
|
266 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you cannot get blood from a turnip
|
|
267 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't get blood from a stone
|
|
268 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't get blood from a turnip
|
|
269 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't get blood out of a turnip
|
|
270 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't squeeze blood from a stone
|
|
271 |
Proverb |
ne kadar çabalarsan çabala mümkün değil |
you can't squeeze blood from a turnip
|
|
Colloquial |
|
272 |
Colloquial |
(bir şey) mümkün değil |
there's no question of (something) n.
|
|
273 |
Colloquial |
(bilardoda) oyuncunun 147 puan topladığı mümkün olan en büyük seri |
maximum n.
|
|
274 |
Colloquial |
mümkün olduğunca çok ödül kazanmak için çok sayıda yarışmaya katılma |
comping n.
|
|
275 |
Colloquial |
mümkün olmama |
fat chance n.
|
|
276 |
Colloquial |
mümkün olduğunca ucuza getirmek |
cheap out v.
|
|
277 |
Colloquial |
mümkün olan her şeyi yapmak |
stand on one's head v.
|
|
278 |
Colloquial |
kötü bir durumdan mümkün olduğunca çok yarar sağlamaya çalışmak |
make the best of it v.
|
|
279 |
Colloquial |
zor koşullara mümkün olduğunca uyum sağlamaya çalışmak |
make the best of it v.
|
|
280 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
can't very well (do something) v.
|
|
281 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak |
couldn’t very well (do something) v.
|
|
282 |
Colloquial |
mümkün değil |
be on v.
|
|
283 |
Colloquial |
(olaydan) mümkün olan en büyük avantajı elde etmek |
milk v.
|
|
284 |
Colloquial |
mümkün olan her özelliğe sahip |
all-singing all-dancing adj.
|
|
285 |
Colloquial |
kar potansiyeli olan ancak yatırımcı yaşlanmadan önce beklentileri karşılaması mümkün olmayan (şirket, yatırım) |
gray-wave adj.
|
|
286 |
Colloquial |
kar potansiyeli olan ancak yatırımcı yaşlanmadan önce beklentileri karşılaması mümkün olmayan (şirket, yatırım) |
grey-wave adj.
|
|
287 |
Colloquial |
mümkün olabildiğince |
so far as possible expr.
|
|
288 |
Colloquial |
mümkün olduğunca |
so far as possible expr.
|
|
289 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don't suppose you expr.
|
|
290 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don’t suppose you could... expr.
|
|
291 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
(something) is one thing, (something else) is (quite) another expr.
|
|
292 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
|
293 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
a is one thing, b is (quite) another expr.
|
|
294 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
|
295 |
Colloquial |
bir şeyi yapmak mümkün değil |
there is no doing something expr.
|
|
296 |
Colloquial |
(bir kaçağın/suçlunun) fark edilmeden yaşamasının mümkün olmadığı yer |
too hot to hold (someone) expr.
|
|
297 |
Colloquial |
bir kaçağın/suçlu olarak fark edilmeden yaşamanın mümkün olmadığı yer |
too hot to hold you expr.
|
|
298 |
Colloquial |
olması pek mümkün değil |
(one) should be so lucky expr.
|
|
299 |
Colloquial |
olması pek mümkün değil |
(one) will be lucky expr.
|
|
300 |
Colloquial |
olması pek mümkün değil |
(one) would be lucky expr.
|
|
301 |
Colloquial |
tahmin etmek mümkün değil |
(there's) no saying expr.
|
|
302 |
Colloquial |
emin olmak mümkün değil |
(there's) no way to tell expr.
|
|
303 |
Colloquial |
kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil |
(there's) no way to tell expr.
|
|
304 |
Colloquial |
her defasında kazanmak mümkün olmamak |
can't win em all expr.
|
|
305 |
Colloquial |
her defasında kazanmak mümkün olmaz |
can't win them all expr.
|
|
306 |
Colloquial |
her defasında kazanmak mümkün olmaz |
can't win 'em all expr.
|
|
307 |
Colloquial |
mümkün değil |
for the life of expr.
|
|
308 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don't suppose expr.
|
|
309 |
Colloquial |
… mümkün mü? |
I don't suppose you could... expr.
|
|
310 |
Colloquial |
(bir şey) pek muhtemel/olası/mümkün değil |
I wouldn't bet on (something) expr.
|
|
311 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's another thing to (do something else) expr.
|
|
312 |
Colloquial |
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
it's one thing to (do something), it's quite another to (do something else) expr.
|
|
313 |
Colloquial |
emin olmak mümkün değil |
no way to tell expr.
|
|
314 |
Colloquial |
kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil |
no way to tell expr.
|
|
315 |
Colloquial |
mümkün olduğunca en kısa zamanda |
soon as possible expr.
|
|
316 |
Colloquial |
mümkün olduğu kadar çabuk |
soon as possible expr.
|
|
317 |
Colloquial |
mümkün olan en kısa sürede |
soon as possible expr.
|
|
318 |
Colloquial |
mümkün olan en kısa zamanda |
soon as possible expr.
|
|
319 |
Colloquial |
yapmak mümkün değil |
there is no doing expr.
|
|
320 |
Colloquial |
(bir şey) mümkün mü? |
wonder whether (something) expr.
|
|
321 |
Colloquial |
baş etmek mümkün değil |
you can't win expr.
|
|
322 |
Colloquial |
mümkün değil! |
no sir! exclam.
|
|
323 |
Colloquial |
mümkün değil! |
no sirree! exclam.
|
|
324 |
Colloquial |
mümkün değil |
no way, josé exclam.
|
|
Idioms |
|
325 |
Idioms |
ertelenmesi mümkün olmayan şey |
ox-in-the-ditch n.
|
|
326 |
Idioms |
ertelenmesi mümkün olmayan bir durum |
the ox is in the ditch n.
|
|
327 |
Idioms |
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje |
lots of irons in the fire n.
|
|
328 |
Idioms |
aynı anda yapılması mümkün olmayacak kadar çok iş/proje |
too many irons in the fire n.
|
|
329 |
Idioms |
mümkün dünyaların en kötüsü |
the worst of both worlds n.
|
|
330 |
Idioms |
mümkün değil yapamamak |
can't for the life of me v.
|
|
331 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not have an earthly chance v.
|
|
332 |
Idioms |
mümkün olmamak |
stand no earthly chance v.
|
|
333 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not stand an earthly chance v.
|
|
334 |
Idioms |
mümkün olduğunca doğru ve iyi davranmaya çalışmak |
be on one's best behavior v.
|
|
335 |
Idioms |
mümkün olmayanı arzulamak |
ask for the moon v.
|
|
336 |
Idioms |
mümkün olduğunca fazla yararlanmak |
get as much out of it as possible v.
|
|
337 |
Idioms |
mümkün olduğunca doğru ve iyi davranmaya çalışmak |
be on one's best behaviour v.
|
|
338 |
Idioms |
mümkün olduğunca davranışlarına dikkat etmek |
be on one's best behaviour v.
|
|
339 |
Idioms |
bir şeye daha inandırıcı ve mümkün kılmak için detaylandırmak, açmak ya da ek bilgi vermek |
lend support to (something) v.
|
|
340 |
Idioms |
kazanması/yapması mümkün olmamak |
not have an earthly chance [uk] v.
|
|
341 |
Idioms |
kazanması/yapması mümkün olmamak |
stand no earthly chance v.
|
|
342 |
Idioms |
mümkün olan her şeyi yapmaya çalışmak |
try (one's) utmost v.
|
|
343 |
Idioms |
mümkün olan her şeyi yapmak/yapmaya çalışmak |
do/try your utmost (to do something) v.
|
|
344 |
Idioms |
(bir şeyi yapması) mümkün olmamak |
not have a chance in hell (of doing something) v.
|
|
345 |
Idioms |
imkansızı mümkün kılmaya çalışmak |
milk the pigeon [obsolete] v.
|
|
346 |
Idioms |
kazanması/başarılı olması pek mümkün olmamak |
be (batting) on a losing wicket [uk] v.
|
|
347 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not stand an earthly [uk] v.
|
|
348 |
Idioms |
mümkün olmamak |
not have an earthly [uk] v.
|
|
349 |
Idioms |
başarılı olması pek mümkün görünmeyen bir şey için çabalamak |
be fighting a losing battle v.
|
|
350 |
Idioms |
mümkün olmamak |
be out of the question v.
|
|
351 |
Idioms |
birinin aklına saçma sapan/mümkün olmayan fikirler sokmak |
give somebody ideas v.
|
|
352 |
Idioms |
mümkün olan her şeyi yapmak |
stand on head v.
|
|
353 |
Idioms |
mümkün dünyaların en kötüsü |
the worst of both worlds adj.
|
|
354 |
Idioms |
mümkün dünyaların en kötüsü |
the worst of all possible worlds adj.
|
|
355 |
Idioms |
zaten mümkün bile değil |
never mind adv.
|
|
356 |
Idioms |
mümkün olduğunca az |
to a (bare) minimum adv.
|
|
357 |
Idioms |
mümkün olan her şekilde |
forty ways from sunday adv.
|
|
358 |
Idioms |
mümkün olduğunca çok karla |
as much as the traffic will bear adv.
|
|
359 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın |
as the white on rice adv.
|
|
360 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın |
like (the) white on rice adv.
|
|
361 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğunca çok/fazla |
to beat all adv.
|
|
362 |
Idioms |
mümkün görünmeme |
as much chance as a wax cat in hell adv.
|
|
363 |
Idioms |
artık mümkün değil |
there go expr.
|
|
364 |
Idioms |
artık mümkün değil |
there goes expr.
|
|
365 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a frosty friday expr.
|
|
366 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a frosty friday in july expr.
|
|
367 |
Idioms |
mümkün değil |
a cold day in hell expr.
|
|
368 |
Idioms |
mümkün değil |
a cold day in july expr.
|
|
369 |
Idioms |
mümkün olduğunca yapmaya/yapmamaya çalışma |
as much as (one) could do (not) (to do something) expr.
|
|
370 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a stone expr.
|
|
371 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a turnip expr.
|
|
372 |
Idioms |
her şey mümkün |
all bets are off expr.
|
|
373 |
Idioms |
mümkün görünmüyor ama imkansız değil |
stranger things have happened expr.
|
|
374 |
Idioms |
mümkün olduğunca güvenli şekilde |
as safely as possible expr.
|
|
375 |
Idioms |
olması mümkün |
on the cards expr.
|
|
376 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday wouldn't be too soon expr.
|
|
377 |
Idioms |
kazanmam/başarılı olmam pek mümkün değil. ibre benden yana değil |
the odds are stacked against me expr.
|
|
378 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
as quickly as possible expr.
|
|
379 |
Idioms |
mümkün değil |
it would take an act of congress to do something expr.
|
|
380 |
Idioms |
olabilmesi/gerçekleşmesi mümkün değil |
it'll be a long day in january (when something happens) expr.
|
|
381 |
Idioms |
tahmin etmek mümkün değil |
there is no telling expr.
|
|
382 |
Idioms |
tahmin etmek mümkün değil |
there's no telling expr.
|
|
383 |
Idioms |
bıraktığın yere geri döndüğünde orayı aynı bulmak mümkün değildir |
you can't go home again expr.
|
|
384 |
Idioms |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
385 |
Idioms |
mümkün değil |
not in a month of sundays expr.
|
|
386 |
Idioms |
mümkün değil |
never in a month of sundays expr.
|
|
387 |
Idioms |
kazanması/başarılı olması pek mümkün olmayan bir durumda |
on a losing wicket expr.
|
|
388 |
Idioms |
mümkün değil |
not for a month of sundays expr.
|
|
389 |
Idioms |
mümkün değil |
not in a month of sundays expr.
|
|
390 |
Idioms |
ileri gitmenin/gelişmenin mümkün olmadığı bir noktada |
at a dead end expr.
|
|
391 |
Idioms |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
392 |
Idioms |
mümkün dünyaların en iyisi |
the best of all possible worlds expr.
|
|
393 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a stone expr.
|
|
394 |
Idioms |
ne kadar çabalasan da mümkün olmayan şey/durum |
one can't get blood from a turnip expr.
|
|
395 |
Idioms |
(bir şeyi) mümkün olan her şekilde deneyerek |
by all means of (something) expr.
|
|
396 |
Idioms |
(bir şeyin) mümkün olan her yoluyla/yöntemiyle |
by all means of (something) expr.
|
|
397 |
Idioms |
mümkün olabilecek herhangi bir şekilde |
by any stretch expr.
|
|
398 |
Idioms |
mümkün olabilecek/akla gelebilecek/hayal edilebilecek herhangi bir şekilde |
by any stretch of the imagination expr.
|
|
399 |
Idioms |
yapmak mümkün değil |
it would take an act of congress to do expr.
|
|
400 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a cold day in hell expr.
|
|
401 |
Idioms |
mümkün değil |
it'll be a long day in january expr.
|
|
402 |
Idioms |
anlaması mümkün olmayan birine bir şey anlatma |
like showing a card trick to a dog expr.
|
|
403 |
Idioms |
anlaması mümkün olmayan birine bir şey anlatmak |
like showing a dog a card trick expr.
|
|
404 |
Idioms |
tekrarlanması mümkün olmayacak bir deneyim |
once-in-a-lifetime experience expr.
|
|
405 |
Idioms |
mümkün olan her şekilde |
six ways to sunday expr.
|
|
406 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması çok zor/pek mümkün değil |
the odds are against (someone or something) expr.
|
|
407 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması çok zor/pek mümkün değil |
the odds are against something/somebody doing something expr.
|
|
408 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması çok zor/pek mümkün değil |
the odds are stacked against (someone or something) expr.
|
|
409 |
Idioms |
(birinin/bir şeyin) başarıya ulaşması mümkün |
the odds are stacked in (someone's or something's) favor expr.
|
|
410 |
Idioms |
olabildiğince/mümkün olduğu kadar yakın |
white on rice expr.
|
|
411 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday isn't soon enough expr.
|
|
412 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday isn't too soon expr.
|
|
413 |
Idioms |
mümkün olduğunca çabuk |
yesterday wouldn't be soon enough expr.
|
|
Speaking |
|
414 |
Speaking |
bu nasıl mümkün olabilir? |
how is that possible? expr.
|
|
415 |
Speaking |
bu mümkün değil |
it's not possible expr.
|
|
416 |
Speaking |
bunun mümkün olmadığı ortada |
that's obviously not possible expr.
|
|
417 |
Speaking |
bunu yapmam nasıl mümkün olabilir? |
how am I supposed to do that? expr.
|
|
418 |
Speaking |
her şey mümkün |
everything is possible expr.
|
|
419 |
Speaking |
her şey mümkün |
anything is possible expr.
|
|
420 |
Speaking |
iç denetleme sonuçlarını mümkün olan en kısa zamanda sizlere bildireceğiz |
we will inform you of the outcome of the internal review as soon as possible expr.
|
|
421 |
Speaking |
mümkün değil |
no chance expr.
|
|
422 |
Speaking |
olabilmesi/gerçekleşmesi mümkün değil/olmayan |
It'll be a long day in january when something happens expr.
|
|
423 |
Speaking |
mümkün değil |
not a chance expr.
|
|
424 |
Speaking |
onunla birkaç dakika yalnız kalmam mümkün mü? |
do you mind if I have a couple of minutes alone with him/her? expr.
|
|
425 |
Speaking |
o da mümkün |
it is also possible expr.
|
|
426 |
Speaking |
oraya gitmem mümkün değil |
there's no way that i'll go expr.
|
|
427 |
Speaking |
söz konusu/mümkün değil |
it is quite out of the question expr.
|
|
428 |
Speaking |
sen olmasaydın bunların hiçbiri mümkün olmazdı |
none of this would have been possible without you expr.
|
|
Trade/Economic |
|
429 |
Trade/Economic |
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum |
pareto optimality n.
|
|
430 |
Trade/Economic |
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum |
pareto efficiency n.
|
|
431 |
Trade/Economic |
borçlunun haczi mümkün olan malları |
leviable property n.
|
|
432 |
Trade/Economic |
bir kişinin bir başkasına zarar vermeden kar yapmasının mümkün olmadığı durum |
pareto efficient situation n.
|
|
433 |
Trade/Economic |
değiştirilmesi mümkün olma |
commutability n.
|
|
434 |
Trade/Economic |
cirosu mümkün araçlar karşılığı avans |
advance on negotiable instruments n.
|
|
435 |
Trade/Economic |
cirosu ve devri mümkün kıymetli evraklar |
negotiable documents n.
|
|
436 |
Trade/Economic |
cirosu mümkün mevduat makbuzu |
certificate of deposit n.
|
|
437 |
Trade/Economic |
devri ve cirosu mümkün olmayan evrak |
non-negotiable instruments n.
|
|
438 |
Trade/Economic |
devri mümkün mülkiyeti gösteren belge |
equity security n.
|
|
439 |
Trade/Economic |
faydasından dışlamanın mümkün olduğu ve belirli bir kapasite noktasına kadar tüketiminde rekabetin olmadığı mallar |
club goods n.
|
|
440 |
Trade/Economic |
hukuki yollardan takip edilmesi mümkün olan borç |
legal liability n.
|
|
441 |
Trade/Economic |
itfası mümkün istikraz |
amortizable loan n.
|
|
442 |
Trade/Economic |
itfası mümkün istikraz |
amortisable loan n.
|
|
443 |
Trade/Economic |
icrası mümkün borç |
legal liability n.
|
|
444 |
Trade/Economic |
idaresi mümkün maliyet |
controllable cost n.
|
|
445 |
Trade/Economic |
iadesi mümkün olmayan akreditif |
non-refundable letter of credit n.
|
|
446 |
Trade/Economic |
mübadelesi mümkün mallar |
fungible things n.
|
|
447 |
Trade/Economic |
mümkün olan en üst düzey |
bound rate n.
|
|
448 |
Trade/Economic |
mukayeseyi mümkün kılacak şekilde hesap edilen maliyet |
comparative cost n.
|
|
449 |
Trade/Economic |
sarfı mümkün |
expendable n.
|
|
450 |
Trade/Economic |
satılması mümkün olmama |
unsalability n.
|
|
451 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün olmayan senet |
uncollectible bill n.
|
|
452 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün ürünler |
deliverable goods n.
|
|
453 |
Trade/Economic |
tahvili mümkün para |
convertible currency n.
|
|
454 |
Trade/Economic |
tekrar ortaya çıkması mümkün olmayan masraf |
non-recurring charge n.
|
|
455 |
Trade/Economic |
takdiri mümkün sermaye |
assessable capital stock n.
|
|
456 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün olan akit |
divisible contract n.
|
|
457 |
Trade/Economic |
tahsil edilmesi mümkün olmayan borç |
bad debt n.
|
|
458 |
Trade/Economic |
tahsil mümkün olmayan alacak |
uncollectible loans n.
|
|
459 |
Trade/Economic |
transferi mümkün kredi |
transmissible credit n.
|
|
460 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün olmayan hesap |
uncollectible account n.
|
|
461 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün olmayan malın mahkeme kararıyla satışı |
sale in partition n.
|
|
462 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün mallar |
deliverable goods n.
|
|
463 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün olan borç |
divisible obligation n.
|
|
464 |
Trade/Economic |
temyizi mümkün olan kararlar |
decisions that can be appealed from n.
|
|
465 |
Trade/Economic |
telafisi mümkün olmayan bir zarar |
irreparable damage n.
|
|
466 |
Trade/Economic |
teklif edilen parayla alınması mümkün olan en kaliteli mal |
best buy n.
|
|
467 |
Trade/Economic |
vadesinden önce itfası mümkün tahvil |
optional bond n.
|
|
468 |
Trade/Economic |
zaman aşımı nedeniyle tahsili mümkün olmayan alacak |
bad debt n.
|
|
469 |
Trade/Economic |
zaman aşımı nedeniyle tahsili mümkün olmayan alacaklar |
bad debts n.
|
|
470 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün olmamak |
be undeliverable v.
|
|
471 |
Trade/Economic |
tedariki mümkün |
acquirable adj.
|
|
472 |
Trade/Economic |
ertelenmesi mümkün olmayan |
nondeferrable adj.
|
|
473 |
Trade/Economic |
amortismanı mümkün |
amortisable adj.
|
|
474 |
Trade/Economic |
amortismanı mümkün |
amortizable adj.
|
|
475 |
Trade/Economic |
devri mümkün |
assignable adj.
|
|
476 |
Trade/Economic |
değişmesi mümkün |
exchangeable adj.
|
|
477 |
Trade/Economic |
devir ve ferağı mümkün |
alienable adj.
|
|
478 |
Trade/Economic |
dengelenmesi mümkün |
balanceable adj.
|
|
479 |
Trade/Economic |
geri ödenmesi mümkün |
repayable adj.
|
|
480 |
Trade/Economic |
havalesi mümkün |
remittable adj.
|
|
481 |
Trade/Economic |
icrası mümkün |
exercisable adj.
|
|
482 |
Trade/Economic |
ithali mümkün |
importable adj.
|
|
483 |
Trade/Economic |
itfası mümkün olmayan |
irredeemable adj.
|
|
484 |
Trade/Economic |
nakli mümkün |
transportable adj.
|
|
485 |
Trade/Economic |
nakit olarak ödenmesi mümkün |
callable adj.
|
|
486 |
Trade/Economic |
mümkün olan |
potential adj.
|
|
487 |
Trade/Economic |
ödenmesi mümkün olmayan |
irredeemable adj.
|
|
488 |
Trade/Economic |
mübadelesi mümkün |
exchangeable adj.
|
|
489 |
Trade/Economic |
nakli mümkün |
transferable adj.
|
|
490 |
Trade/Economic |
takdiri mümkün |
assessable adj.
|
|
491 |
Trade/Economic |
tahvili mümkün |
convertible adj.
|
|
492 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün olmayan |
uncollectible adj.
|
|
493 |
Trade/Economic |
tashihi mümkün |
rectifiable adj.
|
|
494 |
Trade/Economic |
teslimi mümkün |
deliverable adj.
|
|
495 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün |
recoverable adj.
|
|
496 |
Trade/Economic |
tazmini mümkün |
fungible adj.
|
|
497 |
Trade/Economic |
tahsili mümkün (senet) |
good adj.
|
|
498 |
Trade/Economic |
taksimi mümkün |
divisible adj.
|
|
499 |
Trade/Economic |
tedariki mümkün |
procurable adj.
|
|
500 |
Trade/Economic |
devri mümkün değil |
not negotiable expr.
|
|