|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
General |
|
1 |
General |
means of transport n.
|
taşıtlar |
|
By what means of transport did you get here?
Buraya hangi taşıt aracıyla geldiniz?
More Sentences
|
2 |
General |
means of transport n.
|
ulaşım aracı |
|
Rail is a more sustainable means of transport, entailing fewer external costs than road transport.
Demiryolu, karayolu taşımacılığına göre daha az dış maliyet gerektiren daha sürdürülebilir bir ulaşım aracıdır.
More Sentences
|
3 |
General |
means of transport n.
|
ulaşım araçları |
|
In other words, not only aviation but also other means of transport should be discussed.
Başka bir deyişle sadece havacılık değil, diğer ulaşım araçları da tartışılmalıdır.
More Sentences
|
4 |
General |
other means n.
|
diğer araçlar |
|
If they do not cooperate, they will have to face other means being used to make them do so.
İşbirliği yapmazlarsa, bunu yapmalarını sağlamak için kullanılan diğer araçlarla yüzleşmek zorunda kalacaklar.
More Sentences
|
5 |
General |
ends and means n.
|
amaçlar ve araçlar |
|
Firstly, I make a very clear distinction between ends and means.
İlk olarak, amaçlar ve araçlar arasında çok net bir ayrım yapıyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
financial means n.
|
mali imkan |
|
Can Europe's rural environment count on adequate care and financial means?
Avrupa'nın kırsal çevresi yeterli bakım ve mali imkanlara güvenebilir mi?
More Sentences
|
7 |
General |
by no means adv.
|
hiçbir şekilde |
|
This instrument can only be complementary, and by no means represents an alternative, to important legislative measures.
Bu araç sadece tamamlayıcı olabilir ve hiçbir şekilde önemli yasal tedbirlere bir alternatif teşkil etmez.
More Sentences
|
8 |
General |
by means of adv.
|
yoluyla |
|
It will enhance the impact of public investment by means of a more coherent and targeted approach.
Bu, daha tutarlı ve hedefe yönelik bir yaklaşım yoluyla kamu yatırımlarının etkisini arttıracaktır.
More Sentences
|
9 |
General |
by all means adv.
|
elbette |
|
Let us admit the immediate family by all means, but not the entire extended family.
Yakın aileyi elbette kabul edelim ancak tüm geniş aileyi kabul etmeyelim.
More Sentences
|
10 |
General |
by no means adv.
|
kesinlikle |
|
This is by no means the case at the present time.
Şu anda durum kesinlikle böyle değildir.
More Sentences
|
11 |
General |
by means of adv.
|
aracılığıyla |
|
These could be ensured by means of a safeguard clause.
Bunlar bir koruma maddesi aracılığıyla sağlanabilir.
More Sentences
|
|
12 |
General |
by this means adv.
|
bu sayede |
|
By these means, we will ensure that the final product satisfies high standards of quality.
Bu sayede nihai ürünün yüksek kalite standartlarını karşılamasını sağlayacağız.
More Sentences
|
13 |
General |
by means adv.
|
şekilde |
|
We suggest, partly by means of the following proposals, that it be scrutinised more carefully.
Kısmen aşağıdaki önerilerle bu konunun daha dikkatli bir şekilde incelenmesini öneriyoruz.
More Sentences
|
14 |
General |
by all means adv.
|
muhakkak |
|
The plan must be carried out by all means.
Plan, muhakkak gerçekleştirilmelidir.
More Sentences
|
15 |
General |
as a means adv.
|
bir araç olarak |
|
War must definitely be rejected as a means of resolving conflicts.
Savaş, çatışmaların çözümünde bir araç olarak kesinlikle reddedilmelidir.
More Sentences
|
16 |
General |
by other means adv.
|
başka yollarla |
|
They have succeeded in organising matters efficiently and cost-effectively by other means.
Meseleleri başka yollarla verimli ve düşük maliyetli bir şekilde organize etmeyi başardılar.
More Sentences
|
17 |
General |
through legal means adv.
|
yasal yollardan |
|
We will solve this through legal means.
Bunu yasal yollarla çözeceğiz.
More Sentences
|
Phrases |
|
18 |
Phrases |
this means that expr.
|
bu demektir ki |
|
This means that if you try to protect yourself too much, you will only make bigger mistakes.
Bu demektir ki, kendinizi çok fazla korumaya çalışırsanız sadece daha büyük hatalar yaparsınız.
More Sentences
|
19 |
Phrases |
that means expr.
|
demek oluyor ki |
|
That means these guys are all going to be my brothers.
Bu da demek oluyor ki bu adamların hepsi benim kardeşim olacak.
More Sentences
|
20 |
Phrases |
it means that expr.
|
demek ki |
|
It means that Percy was planning on ripping off the Russians this whole time.
Bu da demektir ki Percy bunca zamandır Ruslara kazık atmayı planlıyormuş.
More Sentences
|
Colloquial |
|
21 |
Colloquial |
by no means expr.
|
hiçbir şekilde |
|
That is by no means a luxury.
Bu hiçbir şekilde bir lüks değildir.
More Sentences
|
Idioms |
|
22 |
Idioms |
by all means expr.
|
her halükarda |
|
I will do it by all means.
Her halükarda onu yapacağım.
More Sentences
|
Speaking |
|
23 |
Speaking |
by no means expr.
|
kesinlikle |
|
I have published it in consolidated form, but I can by no means recommend the book.
Bunları birleştirilmiş bir şekilde yayınladım, ancak kitabı kesinlikle tavsiye edemem.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
24 |
Trade/Economic |
means of livelihood n.
|
geçim kaynağı |
|
Poverty and wealth used to depend more on means of livelihood.
Yoksulluk ve zenginlik eskiden daha çok geçim kaynaklarına bağlıydı.
More Sentences
|
25 |
Trade/Economic |
means of payment n.
|
ödeme araçları |
|
Lower fees for credit cards and other electronic means of payment have been mentioned.
Kredi kartları ve diğer elektronik ödeme araçları için daha düşük ücretlerden bahsedilmiştir.
More Sentences
|
Law |
|
26 |
Law |
means of livelihood n.
|
geçim kaynağı |
|
Poverty and wealth used to depend more on the means of livelihood.
Yoksulluk ve zenginlik eskiden daha çok geçim kaynaklarına bağlıydı.
More Sentences
|
Politics |
|
27 |
Politics |
diplomatic means n.
|
diplomatik yol |
|
This is a fight against terrorism, but we could employ diplomatic means to find a solution.
Bu terörizme karşı bir mücadeledir, ancak bir çözüm bulmak için diplomatik yolları da kullanabiliriz.
More Sentences
|
General |
|
28 |
General |
peaceful means n.
|
barışçı yollar |
|
29 |
General |
means of subsistence n.
|
nafaka |
|
30 |
General |
national technical means n.
|
ulusal teknik imkanlar |
|
31 |
General |
ways and means n.
|
bir işi başarı ile yapmanın yolları |
|
32 |
General |
means of production n.
|
üretim araçları |
|
33 |
General |
a man of means n.
|
han hamam sahibi |
|
34 |
General |
means of transportation n.
|
vesait |
|
35 |
General |
indirect means n.
|
dolambaçlı yol |
|
36 |
General |
means of propulsion n.
|
ilerleme yolu |
|
37 |
General |
means of subsistence n.
|
geçim yolu |
|
38 |
General |
means of existence n.
|
geçim kaynağı |
|
39 |
General |
means to an end n.
|
vasıta |
|
40 |
General |
means to an end n.
|
araç |
|
41 |
General |
lack of means n.
|
çaresizlik |
|
42 |
General |
a means of expression n.
|
ifade aracı |
|
43 |
General |
means of transport n.
|
bazı ulaşım araçları |
|
44 |
General |
means of livelihood n.
|
geçim yolu |
|
45 |
General |
means of transport n.
|
ulaşım imkanları |
|
46 |
General |
means of transportation n.
|
ulaşım imkanları |
|
47 |
General |
sufficient safety means n.
|
yeterli güvenlik önlemleri |
|
48 |
General |
comparable means of communication n.
|
benzer iletişim araçları |
|
49 |
General |
means to an end n.
|
başarıyı getiren hamle |
|
50 |
General |
means to an end n.
|
amaca ulaştıran adım |
|
51 |
General |
means to an end n.
|
sonuca götüren adım |
|
|
52 |
General |
means to an end n.
|
hedefe yönelik davranış |
|
53 |
General |
multinational technical means n.
|
çok uluslu teknik imkanlar |
|
54 |
General |
means of egress n.
|
(yangından vb) kaçış yolları |
|
55 |
General |
one with limited financial means n.
|
maddi olanağı kısıtlı |
|
56 |
General |
man of means n.
|
varlıklı/zengin adam |
|
57 |
General |
person of means n.
|
imkan sahibi kimse |
|
58 |
General |
means of living n.
|
geçim kaynağı |
|
59 |
General |
means of transportation n.
|
taşıma(cılık) araçları |
|
60 |
General |
means of transportation n.
|
taşıma araçları |
|
61 |
General |
means of transportation n.
|
taşımacılık araçları |
|
62 |
General |
the means of dealing with n.
|
ile mücadele araçları |
|
63 |
General |
a means of identification n.
|
kimlik belgesi |
|
64 |
General |
a means of identification n.
|
bir kişiyi tanımlamak için tek başına veya diğer bilgilerle birlikte kullanılabilecek isim veya numara |
|
65 |
General |
primary means n.
|
ana araç |
|
66 |
General |
find the means v.
|
çare bulmak |
|
67 |
General |
be within one's means v.
|
harcı olmak |
|
68 |
General |
use forcible means v.
|
kuvvet kullanmak |
|
69 |
General |
have a means of gaining advantage with v.
|
nüfuzu olmak (bir kurumda vb) |
|
70 |
General |
use as a means of v.
|
araç olarak kullanmak |
|
71 |
General |
filter by means of suction v.
|
emerek süzmek |
|
72 |
General |
filter by means of suction v.
|
emerek filtre etmek |
|
73 |
General |
work with limited means v.
|
sınırlı araçlarla çalışmak |
|
74 |
General |
use every means possible v.
|
mümkün olan her yola başvurmak |
|
75 |
General |
use every means possible v.
|
mümkün olan her çareye başvurmak |
|
76 |
General |
use every means possible v.
|
mümkün olan her aracı kullanmak |
|
77 |
General |
use every means possible v.
|
tüm yolları denemek |
|
78 |
General |
use illegal means v.
|
yasal olmayan yollara başvurmak |
|
79 |
General |
use every means available to help someone v.
|
birine yardım etmek için tüm imkanlarıyla seferber olmak |
|
80 |
General |
use every means available v.
|
tüm imkanları seferber etmek |
|
81 |
General |
use every means available v.
|
tüm olanakları seferber etmek |
|
82 |
General |
settle a conflict by peaceful means v.
|
sulh yoluyla çözmek |
|
83 |
General |
settle a conflict by peaceful means v.
|
sulh yolu ile çözmek |
|
84 |
General |
means-test v.
|
devlet desteği için başvuran kişinin mali durumuna yönelik araştırma yapmak |
|
85 |
General |
means-test v.
|
devlet desteği için başvuran kişinin mali durumuna yönelik araştırma gerektirmek |
|
86 |
General |
means-test v.
|
devlet desteği başvurusunda mali duruma yönelik teste tabi olmak |
|
87 |
General |
of moderate means adj.
|
orta halli |
|
88 |
General |
by no means unique adj.
|
benzersizlikten uzak |
|
89 |
General |
of/having limited means adj.
|
maddi olanağı kısıtlı |
|
90 |
General |
of little means adj.
|
dar gelirli |
|
91 |
General |
of little means adj.
|
fakir |
|
92 |
General |
of little means adj.
|
yoksul |
|
93 |
General |
by no manner of means adv.
|
hiçbir şekilde |
|
94 |
General |
by all means adv.
|
aşikar olarak |
|
95 |
General |
by some means or other adv.
|
herhangi bir şekilde |
|
96 |
General |
by all manner of means adv.
|
her halde |
|
97 |
General |
by any means adv.
|
ne şekilde olursa olsun |
|
98 |
General |
by any means adv.
|
her ne şekilde olursa olsun |
|
99 |
General |
by this means adv.
|
bu suretle |
|
100 |
General |
by any means adv.
|
hiç |
|
101 |
General |
by means of adv.
|
yardımıyla |
|
102 |
General |
by natural means adv.
|
doğal nedenlerle |
|
103 |
General |
by no manner of means adv.
|
asla |
|
104 |
General |
by means of adv.
|
kanalıyla |
|
105 |
General |
by no means adv.
|
asla |
|
106 |
General |
by devious means adv.
|
gizlice |
|
107 |
General |
by fair means adv.
|
doğrulukla |
|
108 |
General |
by means of adv.
|
sureti ile |
|
109 |
General |
by any means adv.
|
ne yapıp yapıp |
|
110 |
General |
by means of adv.
|
sayesinde |
|
111 |
General |
by no means adv.
|
hiç değil |
|
112 |
General |
by no means adv.
|
hiçbir suretle |
|
113 |
General |
by all means adv.
|
şüphesiz |
|
114 |
General |
by means of adv.
|
suretiyle |
|
115 |
General |
by any means adv.
|
ne sebeple olursa |
|
116 |
General |
by other means than adv.
|
-den başka yollarla |
|
117 |
General |
by no manner of means adv.
|
hiçbir zaman |
|
118 |
General |
by fair means adv.
|
dürüst şekilde |
|
119 |
General |
by devious means adv.
|
el altından |
|
120 |
General |
by good means adv.
|
iyilikle |
|
121 |
General |
by all manner of means adv.
|
her halukarda |
|
122 |
General |
by any means adv.
|
herhangi bir suretle |
|
123 |
General |
by no manner of means adv.
|
katiyen |
|
124 |
General |
by any means adv.
|
her veçhile |
|
125 |
General |
by all manner of means adv.
|
muhakkak |
|
126 |
General |
by no means adv.
|
katiyen |
|
127 |
General |
by fair means adv.
|
hilesiz |
|
128 |
General |
by any means adv.
|
ne pahasına olursa olsun |
|
129 |
General |
by some means or other adv.
|
şu veya bu şekilde |
|
130 |
General |
by violent means adv.
|
cebren |
|
131 |
General |
by violent means adv.
|
şiddetle |
|
132 |
General |
by means of adv.
|
marifetiyle |
|
133 |
General |
by means of adv.
|
vasıtasıyla |
|
134 |
General |
by no means universal adv.
|
evrensel olmaktan uzak |
|
135 |
General |
by no means universal adv.
|
evrensellikten uzak |
|
136 |
General |
by this means adv.
|
bu biçimde |
|
137 |
General |
by this means adv.
|
şu şekilde |
|
138 |
General |
through legal means adv.
|
yasal yoldan |
|
139 |
General |
by all means of transportation adv.
|
her tür taşıma aracıyla/yöntemiyle/olanağıyla |
|
140 |
General |
by any means necessary adv.
|
mümkün mertebe |
|
141 |
General |
by artificial means adv.
|
suni yollarla |
|
142 |
General |
by all manner of means adv.
|
her hâlükârda |
|
143 |
General |
by any means necessary adv.
|
her türlü yola başvurarak |
|
144 |
General |
by means of prep.
|
ile |
|
145 |
General |
as a means of prep.
|
yoluyla |
|
146 |
General |
by means of prep.
|
vasıtasıyla |
|
147 |
General |
by any manner of means expr.
|
herhangi bir şekilde |
|
148 |
General |
by any manner of means expr.
|
herhangi bir yolla |
|
Phrasals |
|
149 |
Phrasals |
govern by means of v.
|
ile yönetmek |
|
150 |
Phrasals |
govern by means of v.
|
yoluyla yönetmek |
|
151 |
Phrasals |
send (someone or something) by (some means) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) yoluyla göndermek |
|
152 |
Phrasals |
send (someone or something) by (some means) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey) aracılığıyla göndermek |
|
Phrases |
|
153 |
Phrases |
the end justifies the means n.
|
amaç aracı meşru kılar |
|
154 |
Phrases |
a means rather than an end n.
|
amaç değil araç |
|
155 |
Phrases |
a means to an end expr.
|
araçlar amaçlar içindir |
|
156 |
Phrases |
by means of this expr.
|
bunun sayesinde |
|
157 |
Phrases |
by means of computer expr.
|
bilgisayar yardımıyla |
|
158 |
Phrases |
this means that expr.
|
bunun anlamı şudur ki |
|
159 |
Phrases |
this means that expr.
|
bu şu anlama geliyor |
|
160 |
Phrases |
this means expr.
|
bu demek oluyor ki |
|
161 |
Phrases |
so it means that expr.
|
demek oluyor ki |
|
162 |
Phrases |
without means expr.
|
çaresiz |
|
163 |
Phrases |
within one's means expr.
|
gelirine uygun bir şekilde |
|
164 |
Phrases |
through legal means expr.
|
hukuki yollardan |
|
165 |
Phrases |
through legal means expr.
|
hukuki yoldan |
|
166 |
Phrases |
through one's own means expr.
|
kendi imkanlarıyla |
|
167 |
Phrases |
within the means expr.
|
kudreti dahilinde |
|
168 |
Phrases |
with one's own means expr.
|
kendi imkanlarıyla |
|
169 |
Phrases |
only means of escape expr.
|
tek kaçış yolu |
|
Proverb |
|
170 |
Proverb |
the end justifies the means
|
iyi niyetle söylenen yalan mubahtır |
|
171 |
Proverb |
cut cloth according to means
|
ayağını yorganına göre uzat |
|
172 |
Proverb |
cut your cloth according to your means
|
ayağını yorganına göre uzat |
|
173 |
Proverb |
the ends justify the means
|
hedefe giden her yol mubahtır |
|
174 |
Proverb |
silence means consent
|
sükut ikrardan gelir |
|
175 |
Proverb |
silence means consent
|
sessiz kalmak kabul etmektir |
|
176 |
Proverb |
silence means consent
|
bir şeye itiraz etmezsen onu desteklediğin zannedilir |
|
177 |
Proverb |
silence means consent
|
susmak kabul etmek demektir |
|
178 |
Proverb |
the end justifies the means
|
amaca giden her yol mubahtır |
|
179 |
Proverb |
any time means no time
|
belirsiz bir zaman hiçbir zaman demektir |
|
180 |
Proverb |
any time means no time
|
zamanı belli olmayan şey hiçbir zaman yapılmaz |
|
181 |
Proverb |
any time means no time
|
sürüncemede bırakılan şey hiçbir zaman yapılmaz |
|
Colloquial |
|
182 |
Colloquial |
by all available means v.
|
mevcut olan bütün imkanları kullanarak |
|
183 |
Colloquial |
by means of prep.
|
dolayı |
|
184 |
Colloquial |
by no means expr.
|
asla |
|
185 |
Colloquial |
not by any means expr.
|
asla |
|
186 |
Colloquial |
by any means necessary expr.
|
eldeki tüm imkanları kullanarak |
|
187 |
Colloquial |
by any means necessary expr.
|
her türlü yola başvurarak |
|
188 |
Colloquial |
not by any means expr.
|
hiçbir şekilde |
|
189 |
Colloquial |
by all available means expr.
|
her türlü yola başvurarak |
|
190 |
Colloquial |
by no means expr.
|
hiçbir surette |
|
191 |
Colloquial |
not by any means expr.
|
hiçbir surette |
|
192 |
Colloquial |
by all means expr.
|
hayhay |
|
193 |
Colloquial |
by all means expr.
|
elbette ki |
|
194 |
Colloquial |
by all available means expr.
|
eldeki tüm imkanları kullanarak |
|
195 |
Colloquial |
by any means expr.
|
öyle ya da böyle |
|
196 |
Colloquial |
by means of expr.
|
nedeniyle |
|
197 |
Colloquial |
by any means necessary expr.
|
mevcut olan bütün imkanları kullanarak |
|
198 |
Colloquial |
by all means expr.
|
şüphesiz |
|
199 |
Colloquial |
water means life expr.
|
su hayattır |
|
200 |
Colloquial |
by means of expr.
|
sayesinde |
|
201 |
Colloquial |
by all means expr.
|
tabiatıyla |
|
202 |
Colloquial |
by means of expr.
|
yüzünden |
|
203 |
Colloquial |
yes means yes expr.
|
ancak evet derse rızası vardır |
|
204 |
Colloquial |
yes means yes expr.
|
evet demediği sürece rızası yoktur |
|
205 |
Colloquial |
no means no expr.
|
hayır diyorsa hayır |
|
206 |
Colloquial |
no means no expr.
|
hayır, hayır demektir |
|
207 |
Colloquial |
no means no expr.
|
hayır diyorsa istemiyor demektir |
|
208 |
Colloquial |
no means no expr.
|
hayır demek rızası yok demektir |
|
209 |
Colloquial |
no means no expr.
|
hayır dediği sürece rızası yok demektir |
|
Idioms |
|
210 |
Idioms |
a man/woman of means n.
|
çok parası olan kimse |
|
211 |
Idioms |
a man/woman of means n.
|
para babası |
|
212 |
Idioms |
a means to an end n.
|
bir amaca giden yol |
|
213 |
Idioms |
a means to an end n.
|
bir amaca hizmet eden şey |
|
214 |
Idioms |
(be) a means to an end n.
|
amaca götüren bir araç (olmak) |
|
215 |
Idioms |
(be) a means to an end n.
|
amaca ulaştıracak bir yol (olmak) |
|
216 |
Idioms |
(be) a means to an end n.
|
bir amaca hizmet eden bir şey (olmak) |
|
217 |
Idioms |
live within one's means v.
|
ayağını yorganına göre uzatmak |
|
218 |
Idioms |
live beyond one's means v.
|
kazandığından çok para harcamak |
|
219 |
Idioms |
live beyond means v.
|
kazandığından çok para harcamak |
|
220 |
Idioms |
live beyond means v.
|
harcamaları kazancını aşmak |
|
221 |
Idioms |
live beyond/within your means v.
|
kazandığından çok/kazandığı kadar harcamak |
|
222 |
Idioms |
live beyond/within your means v.
|
harcamaları kazancını aşmak/ayağını yorganına göre uzatmak |
|
223 |
Idioms |
live within means v.
|
ayağını yorganına göre uzatmak |
|
224 |
Idioms |
this means war expr.
|
bu bir savaş ilanıdır |
|
225 |
Idioms |
by fair means or foul expr.
|
hangi araçla olursa olsun |
|
226 |
Idioms |
by fair means or foul expr.
|
her yolu deneyerek |
|
227 |
Idioms |
by fair means or foul expr.
|
her ne pahasına olursa olsun |
|
228 |
Idioms |
beyond the means of somebody expr.
|
imkanlarının ötesinde |
|
229 |
Idioms |
beyond one's means expr.
|
imkanlarının ötesinde |
|
230 |
Idioms |
by fair means or foul expr.
|
nasıl olursa olsun |
|
231 |
Idioms |
by fair means or foul expr.
|
öyle ya da böyle |
|
232 |
Idioms |
by fair means or foul expr.
|
ne yapıp edip |
|
233 |
Idioms |
by fair means or foul expr.
|
ne pahasına olursa olsun |
|
234 |
Idioms |
beyond (one's) means expr.
|
(birinin) imkanlarını/gücünü aşan |
|
235 |
Idioms |
beyond (one's) means expr.
|
(birinin) maddi olanaklarının ötesinde/üstünde |
|
236 |
Idioms |
beyond means expr.
|
imkanlarının ötesinde |
|
237 |
Idioms |
beyond means expr.
|
imkanlarını/gücünü aşan |
|
238 |
Idioms |
beyond means expr.
|
maddi olanaklarının ötesinde/üstünde |
|
239 |
Idioms |
by all means expr.
|
her şekilde |
|
240 |
Idioms |
by all means expr.
|
ne olursa olsun |
|
241 |
Idioms |
by all means expr.
|
her pahasına |
|
242 |
Idioms |
by all means expr.
|
ne pahasına olursa olsun |
|
243 |
Idioms |
by all means of expr.
|
muhakkak |
|
244 |
Idioms |
by all means of expr.
|
her halde |
|
245 |
Idioms |
by all means of expr.
|
her halükarda |
|
246 |
Idioms |
by all means of expr.
|
her şekilde |
|
247 |
Idioms |
by all means of expr.
|
her pahasına |
|
248 |
Idioms |
by all means of expr.
|
her tür taşıma aracıyla/yöntemiyle/olanağıyla |
|
249 |
Idioms |
by all means of (something) expr.
|
(bir şeyin) her yolunu/yöntemini deneyerek |
|
250 |
Idioms |
by all means of (something) expr.
|
(bir şeyin) her yolunu/yöntemini kullanarak |
|
251 |
Idioms |
by all means of (something) expr.
|
(bir şeyi) mümkün olan her şekilde deneyerek |
|
252 |
Idioms |
by all means of (something) expr.
|
(bir şeyin) mümkün olan her yoluyla/yöntemiyle |
|
253 |
Idioms |
by means of (something) expr.
|
(bir şey) sayesinde |
|
254 |
Idioms |
by means of (something) expr.
|
(bir şey) yardımıyla |
|
255 |
Idioms |
by means of (something) expr.
|
(bir şey) yoluyla |
|
256 |
Idioms |
by means of (something) expr.
|
(bir şey) suretiyle |
|
257 |
Idioms |
by means of something expr.
|
bir şey yardımıyla |
|
258 |
Idioms |
by means of something expr.
|
bir şey aracılığıyla |
|
259 |
Idioms |
by means of something expr.
|
bir şey vasıtasıyla |
|
260 |
Idioms |
of course, you know this means war! expr.
|
bu kesinlikle savaş ilanıdır! |
|
261 |
Idioms |
of course, you know this means war! expr.
|
bu alenen savaş ilan etmektir! |
|
262 |
Idioms |
of course, you know this means war! expr.
|
bu savaşa giriyoruz demektir! |
|
263 |
Idioms |
of course, you realize this means war! expr.
|
bu kesinlikle savaş ilanıdır! |
|
264 |
Idioms |
of course, you realize this means war! expr.
|
bu alenen savaş ilan etmektir! |
|
265 |
Idioms |
of course, you realize this means war! expr.
|
bu savaşa giriyoruz demektir! |
|
Speaking |
|
266 |
Speaking |
you don't even know what love means expr.
|
aşkın ne demek olduğunu bilmiyorsun bile |
|
267 |
Speaking |
do you know what that means? expr.
|
bunun anlamını biliyor musun? |
|
268 |
Speaking |
you know what that means? expr.
|
bu ne anlama geliyor biliyor musun? |
|
269 |
Speaking |
do you understand what that means? expr.
|
bunun anlamını biliyor musunuz? |
|
270 |
Speaking |
do you know what this means? expr.
|
bunun ne demek olduğunu biliyor musun? |
|
271 |
Speaking |
which means expr.
|
bu demek oluyor ki |
|
272 |
Speaking |
I wonder what that means expr.
|
bunun ne anlama geldiğini merak ediyorum |
|
273 |
Speaking |
can you tell me what it means? expr.
|
bana bunun ne anlama geldiğini söyleyebilir misin? |
|
274 |
Speaking |
I don't think it means anything expr.
|
bir anlamı olduğunu sanmıyorum |
|
275 |
Speaking |
I don't know what that means expr.
|
bu ne anlama geliyor bilmiyorum |
|
276 |
Speaking |
your support means a lot to me expr.
|
desteğiniz benim için çok şey ifade ediyor. |
|
277 |
Speaking |
that's exactly what it means expr.
|
işte tam olarak bu demek |
|
278 |
Speaking |
I know what it means expr.
|
ne demek olduğunu biliyorum |
|
279 |
Speaking |
it means nothing to them expr.
|
onlar için hiçbir anlamı yok |
|
280 |
Speaking |
not by any means expr.
|
kesinlikle |
|
281 |
Speaking |
for whatever that means expr.
|
ne anlama geliyorsa artık |
|
282 |
Speaking |
what do you think it means? expr.
|
ne anlama geliyor dersin? |
|
283 |
Speaking |
what do you think it means? expr.
|
sence ne anlama geliyor? |
|
284 |
Speaking |
that means she's eating expr.
|
bu yemek yediği anlamına gelir |
|
285 |
Speaking |
that means he's eating expr.
|
bu yemek yediği anlamına gelir |
|
286 |
Speaking |
by no means expr.
|
tabi ki hayır |
|
Trade/Economic |
|
287 |
Trade/Economic |
living beyond the means n.
|
borçla yaşama |
|
288 |
Trade/Economic |
means of exchange means n.
|
değişim aracı |
|
289 |
Trade/Economic |
means of exchange n.
|
değiş tokuş vasıtası |
|
290 |
Trade/Economic |
ways and means n.
|
geliri çoğaltma usulleri |
|
291 |
Trade/Economic |
means of existence n.
|
geçim kaynağı |
|
292 |
Trade/Economic |
means of support n.
|
geçim vasıtaları |
|
293 |
Trade/Economic |
means of support n.
|
geçim araçları |
|
294 |
Trade/Economic |
donation fees collected by means of gsm companies n.
|
gsm şirketleri marifetiyle toplanan bağış bedelleri |
|
295 |
Trade/Economic |
available means n.
|
her an paraya dönüştürülebilecek şeyler |
|
296 |
Trade/Economic |
living beyond the means n.
|
imkanlarının ötesinde yaşama |
|
297 |
Trade/Economic |
meta-means n.
|
kapitalizmin tüketimi kolaylaştırmak için kullandığı tüketim araçları |
|
298 |
Trade/Economic |
sufficient means n.
|
kafi vasıtalar |
|
299 |
Trade/Economic |
financial means n.
|
mali olanaklar |
|
300 |
Trade/Economic |
means of conveyance n.
|
nakil aracı |
|
301 |
Trade/Economic |
pecuniary means n.
|
nakdi araç |
|
302 |
Trade/Economic |
means of transport n.
|
nakil aracı |
|
303 |
Trade/Economic |
means of exchange means n.
|
mübadele aracı |
|
304 |
Trade/Economic |
means of conveyance n.
|
nakil vasıtaları |
|
305 |
Trade/Economic |
means of exchange n.
|
mübadele vasıtası |
|
306 |
Trade/Economic |
means of conveyance n.
|
nakil vasıtası |
|
307 |
Trade/Economic |
means of transport n.
|
nakil vasıtaları |
|
308 |
Trade/Economic |
inspecting means of transport n.
|
nakil araçlarının kontrolü |
|
309 |
Trade/Economic |
means-end chain theory n.
|
neden-sonuç zinciri teorisi |
|
310 |
Trade/Economic |
private means n.
|
özel gelirler |
|
311 |
Trade/Economic |
pecuniary means n.
|
ödeme aracı |
|
312 |
Trade/Economic |
ways and means n.
|
para bulma araçları |
|
313 |
Trade/Economic |
means of purchase n.
|
satın alma aracı |
|
314 |
Trade/Economic |
other means n.
|
suveri saire |
|
315 |
Trade/Economic |
means of conveyance n.
|
taşıma aracı |
|
316 |
Trade/Economic |
means of stimulus n.
|
teşvik araçları |
|
317 |
Trade/Economic |
means of conveyance n.
|
taşıma vasıtası |
|
318 |
Trade/Economic |
means of transport n.
|
taşıtlar |
|
319 |
Trade/Economic |
transportation means n.
|
taşıma araçları |
|
320 |
Trade/Economic |
means of transport n.
|
taşıma araçları |
|
321 |
Trade/Economic |
means of conveyance n.
|
taşıt |
|
322 |
Trade/Economic |
means of transport n.
|
ulaşım imkanları |
|
323 |
Trade/Economic |
production means n.
|
üretim araçları |
|
324 |
Trade/Economic |
means of transport n.
|
ulaşım olanakları |
|
325 |
Trade/Economic |
means of production n.
|
üretim araçları |
|
326 |
Trade/Economic |
means of production n.
|
üretim araçları |
|
327 |
Trade/Economic |
means of production n.
|
üretim aracı |
|
328 |
Trade/Economic |
unlawful means n.
|
yasal olmayan yollar |
|
329 |
Trade/Economic |
affidavit of means n.
|
yeminli mal bildirimi |
|
330 |
Trade/Economic |
sufficient means n.
|
yeterli araçlar |
|
331 |
Trade/Economic |
local means n.
|
yerli imkan |
|
332 |
Trade/Economic |
ways and means n.
|
yollar ve araçlar |
|
333 |
Trade/Economic |
ways and means n.
|
abd temsilciler meclisi'nin tüm mali mevzuatı denetleyen bir komitesi |
|
334 |
Trade/Economic |
ways and means committee n.
|
geliri arttıracak poliçelere ilişkin abd temsilciler meclisi'ne tavsiyelerde bulunan bir daimi komite |
|
335 |
Trade/Economic |
possess ample means v.
|
geniş imkanlara sahip olmak |
|
336 |
Trade/Economic |
without means adj.
|
araçsız |
|
337 |
Trade/Economic |
without means adj.
|
vasıtasız |
|
Law |
|
338 |
Law |
delivery of means of proof n.
|
esbabı sübutiyenin teslimi |
|
339 |
Law |
delivery of means of proof n.
|
esbabı sübutlyenin teslimi |
|
340 |
Law |
means of proof n.
|
esbabı subutiye |
|
341 |
Law |
unlawful means n.
|
gayrimeşru yollar |
|
342 |
Law |
means of appeal n.
|
itiraz (temyize gitme) yolları |
|
343 |
Law |
law on regulation of publications on the internet and suppression of crimes committed by means of such publications n.
|
internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun |
|
344 |
Law |
unlawful means n.
|
kanunsuz yollar |
|
345 |
Law |
limited means n.
|
mahdut imkanlar |
|
346 |
Law |
means of defence n.
|
müdafaa araçları |
|
347 |
Law |
offense committed by means of publication n.
|
neşir vasıtasıyla işlenen suç |
|
348 |
Law |
felonies against means of transportation and communication n.
|
nakliye ve muhabere vasıtaları aleyhinde cürümler |
|
349 |
Law |
committing crime by means of publication n.
|
neşir vasıtası ile suç işleme |
|
350 |
Law |
means of defence n.
|
savunma vasıtaları |
|
351 |
Law |
limited means n.
|
sınırlı sorumluluklar |
|
352 |
Law |
limited means n.
|
sınırlı imkanlar |
|
353 |
Law |
means of appeal n.
|
temyiz yolları |
|
354 |
Law |
unlawful means n.
|
yasal olmayan yollar |
|
355 |
Law |
unlawful means n.
|
yasa dışı yollar |
|
356 |
Law |
illegally use the state's financial means v.
|
devletin kasasını soymak |
|
357 |
Law |
by means of deduction expr.
|
tevkifat yoluyla |
|
358 |
Law |
monetary means expr.
|
parasal yollar(la) |
|
Politics |
|
359 |
Politics |
means standards n.
|
araç standartlar |
|
360 |
Politics |
means-tested benefit n.
|
bütçe hesaplı yardım |
|
361 |
Politics |
means test n.
|
devlet desteği için başvuran kişinin mali durumunu ortaya koymaya yönelik bir araştırma |
|
362 |
Politics |
means testing n.
|
devlet desteği için başvuran kişinin mali durumunu ortaya koymaya yönelik bir araştırma |
|
363 |
Politics |
broadcasting by wireless means n.
|
kablosuz vasıtalarla yayınlama |
|
364 |
Politics |
european agreement concerning programme exchanges by means of television films n.
|
televizyon filmleri yoluyla program değişimlerini içeren avrupa sözleşmesi |
|
Tourism |
|
365 |
Tourism |
transportation means n.
|
ulaştırma aracı |
|
Technical |
|
366 |
Technical |
measurement of hardness by means of a barcol impressor n.
|
barcol sertlik cihazıyla sertlik ölçümü |
|
367 |
Technical |
determination of indentation hardness by means of a durometer n.
|
batma sertliğinin durometre ile belirlenmesi |
|
368 |
Technical |
determination of indentation hardness by means of a durameter n.
|
batma sertliğinin durometre ile tayini |
|
369 |
Technical |
means of connecting n.
|
bağlantı elemanı |
|
370 |
Technical |
permanent means of access n.
|
daimi erişme vasıtaları |
|
371 |
Technical |
measurement of fluid flow by means of pressure differential devices in circular cross-section conduits n.
|
dairesel kesitli kanallarda farklı basınç cihazları ile akımın ölçülmesi |
|
372 |
Technical |
means of verification n.
|
doğrulama araçları |
|
373 |
Technical |
physical means n.
|
fiziki araçlar |
|
374 |
Technical |
fixed means of access between two levels n.
|
iki seviye arasındaki sabit erişme vasıtaları |
|
375 |
Technical |
acceptable means of compliance n.
|
kabul edilebilir uygunluk araçları |
|
376 |
Technical |
mechanical means n.
|
mekanik yollar |
|
377 |
Technical |
automatic sampling by mechanical means n.
|
mekanik araçlarla otomatik numune |
|
378 |
Technical |
means of containment n.
|
muhafaza/taşıma araçları |
|
379 |
Technical |
determination of the slip resistance by means of the pendulum tester n.
|
pandül deney donanımıyla kayma direncinin belirlenmesi |
|
380 |
Technical |
explosion detection and suppresion means n.
|
patlama algılama ve bastırma yolları |
|
381 |
Technical |
control of film processing by means of reference values n.
|
referans değerler vasıtasıyla film banyo işlemlerinin kontrolü |
|
382 |
Technical |
radioactive and non-radioactive means n.
|
radyoaktif ve radyoaktif olmayan vasıtalar |
|
383 |
Technical |
drainage of fluids by means of gravity or negative pressure n.
|
sıvıların yer çekimi veya negatif basınç yoluyla dışarı alınımı |
|
384 |
Technical |
standardized means n.
|
standartlaşmış ortalama |
|
385 |
Technical |
means of dissemination n.
|
yayım araçları |
|
386 |
Technical |
range/splitter type means n.
|
vites serisi |
|
387 |
Technical |
range/splitter type means n.
|
yavaş-hızlı vites |
|
388 |
Technical |
determining transformation temperature of a glass by means of the thermal expansion method n.
|
camın dönüşüm sıcaklığının termal genleşme metodu ile tayini |
|
389 |
Technical |
bonded together by chemical or mechanical means adj.
|
kimyasal veya mekanik yollarla birbirine bağlanmış |
|
390 |
Technical |
by means of prep.
|
vasıtasıyla |
|
Computer |
|
391 |
Computer |
press means n.
|
basma anlamı |
|
Aeronautic |
|
392 |
Aeronautic |
means of aerial transportation n.
|
hava taşıma vasıtaları |
|
Marine |
|
393 |
Marine |
means of transportation on sea n.
|
deniz taşıma vasıtaları |
|
394 |
Marine |
means of sea transportation n.
|
deniz taşıma araçları |
|
Medical |
|
395 |
Medical |
available means in the hospital n.
|
hastanenin olanakları |
|
396 |
Medical |
available means in the hospital n.
|
hastanedeki mevcut olanaklar |
|
Psychology |
|
397 |
Psychology |
means-ends analysis n.
|
araç-amaç analizi |
|
Food Engineering |
|
398 |
Food Engineering |
monitoring of temperatures in the means of transport, warehousing and storage of quickfrozen foodstuffs intended for human consumption n.
|
kişiler tarafından tüketimi öngörülen hızlı dondurulmuş gıda maddelerinin depolanması, muhafazası ve taşınması esnasındaki sıcaklıkların izlenmesi |
|
399 |
Food Engineering |
determination of wet gluten content by mechanical means n.
|
mekanik yollarla yaş gluten içeriğinin tayini |
|
Statistics |
|
400 |
Statistics |
unweighted means method n.
|
ağırlıklandırılmamış ortalamalar yöntemi |
|
401 |
Statistics |
k-means clustering n.
|
k-ortalamalar kümesi |
|
402 |
Statistics |
additivity of means n.
|
ortalamaların toplanabilirliği |
|
403 |
Statistics |
comparison of means n.
|
ortalamaların karşılaştırılması |
|
404 |
Statistics |
comparison of means n.
|
ortalamaların mukayesesi |
|
Chemistry |
|
405 |
Chemistry |
chemical means n.
|
kimyasal yollar |
|
Botanic |
|
406 |
Botanic |
means grass n.
|
köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot |
|
407 |
Botanic |
means grass n.
|
süpürge darısı |
|
Military |
|
408 |
Military |
deception means n.
|
aldatma araçları |
|
409 |
Military |
multi means n.
|
çok vasıtalı |
|
410 |
Military |
means of communications n.
|
haberleşme vasıtaları |
|
411 |
Military |
means of information collection n.
|
haber toplama vasıtaları |
|
412 |
Military |
means of communications n.
|
iletişim araçları |
|
413 |
Military |
administrative means n.
|
idari araçlar |
|
414 |
Military |
means of signal communication n.
|
muhabere vasıtaları |
|
415 |
Military |
nuclear delivery means n.
|
nükleer atış vasıtaları |
|
416 |
Military |
technical means n.
|
teknik araçlar |
|
417 |
Military |
means of transport n.
|
ulaştırma vasıtaları |
|