means - Turco Inglés Diccionario

means

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "means" en diccionario turco inglés : 29 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
means n. araç
The budget is a means, not an end.
Bütçe bir araçtır, amaç değil.

More Sentences
means n. vasıta
He looked for every possible means of escape.
Mümkün olan her kaçış vasıtasını aradı.

More Sentences
General
means n. imkan
We must increase the means available to these organisations.
Bu kuruluşlara sağlanan imkanları artırmalıyız.

More Sentences
means n. araç
It is absurd to believe that if the end is noble any means can be justified.
Eğer amaç asilse her türlü aracın haklı gösterilebileceğine inanmak saçmadır.

More Sentences
means n. yol
It should be emphasised that this is also a means of promoting employment in Europe.
Bunun aynı zamanda Avrupa'da istihdamı teşvik etmenin de bir yolu olduğu vurgulanmalıdır.

More Sentences
means n. para
He lives beyond his means.
O, kazandığından çok para harcıyor.

More Sentences
means n. yöntem
They do not eschew highly repressive means.
Son derece baskıcı yöntemlerden kaçınmıyorlar.

More Sentences
Trade/Economic
means n. araç
We must seize this opportunity and we must give ourselves the means to take full advantage of this possibility.
Bu fırsatı değerlendirmeli ve kendimize bu imkandan tam olarak yararlanmak için gerekli araçları sağlamalıyız.

More Sentences
means n. para
She lives beyond her means.
O, kazandığından çok para harcıyor.

More Sentences
Technical
means n. araç
The policy areas mentioned are only the means of achieving those objectives.
Bahsedilen politika alanları sadece bu hedeflere ulaşmanın araçlarıdır.

More Sentences
means n. yöntem
This is therefore an ideal means of supplementing the demand.
Dolayısıyla bu, talebi desteklemek için ideal bir yöntemdir.

More Sentences
means yol
The widespread adoption of the MHP seems to be the most obvious means of achieving interoperability.
MHP'nin yaygın olarak benimsenmesi, birlikte çalışabilirliği sağlamanın en belirgin yolu gibi görünmektedir.

More Sentences
Linguistics
means n. aracı
The truth is that a terrorist is someone who thinks that an end justifies any means.
Gerçek şu ki bir terörist, amacın her türlü aracı haklı çıkardığını düşünen kişidir.

More Sentences
General
means n. vesile
means n. bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey
means n. varlık
means n. vasıta
means n. kolaylık
means n. zenginlik
means n. çare
means n. gelir
means n. vesait
means n. servet
means n. olanak
Trade/Economic
means n. araçlar
means n. servet
means n. varlık
means n. vesile
Math
means n. içler

Significados de "means" con otros términos en diccionario inglés turco: 417 resultado(s)

Inglés Turco
General
means of transport n. taşıtlar
By what means of transport did you get here?
Buraya hangi taşıt aracıyla geldiniz?

More Sentences
means of transport n. ulaşım aracı
Rail is a more sustainable means of transport, entailing fewer external costs than road transport.
Demiryolu, karayolu taşımacılığına göre daha az dış maliyet gerektiren daha sürdürülebilir bir ulaşım aracıdır.

More Sentences
means of transport n. ulaşım araçları
In other words, not only aviation but also other means of transport should be discussed.
Başka bir deyişle sadece havacılık değil, diğer ulaşım araçları da tartışılmalıdır.

More Sentences
other means n. diğer araçlar
If they do not cooperate, they will have to face other means being used to make them do so.
İşbirliği yapmazlarsa, bunu yapmalarını sağlamak için kullanılan diğer araçlarla yüzleşmek zorunda kalacaklar.

More Sentences
ends and means n. amaçlar ve araçlar
Firstly, I make a very clear distinction between ends and means.
İlk olarak, amaçlar ve araçlar arasında çok net bir ayrım yapıyorum.

More Sentences
financial means n. mali imkan
Can Europe's rural environment count on adequate care and financial means?
Avrupa'nın kırsal çevresi yeterli bakım ve mali imkanlara güvenebilir mi?

More Sentences
by no means adv. hiçbir şekilde
This instrument can only be complementary, and by no means represents an alternative, to important legislative measures.
Bu araç sadece tamamlayıcı olabilir ve hiçbir şekilde önemli yasal tedbirlere bir alternatif teşkil etmez.

More Sentences
by means of adv. yoluyla
It will enhance the impact of public investment by means of a more coherent and targeted approach.
Bu, daha tutarlı ve hedefe yönelik bir yaklaşım yoluyla kamu yatırımlarının etkisini arttıracaktır.

More Sentences
by all means adv. elbette
Let us admit the immediate family by all means, but not the entire extended family.
Yakın aileyi elbette kabul edelim ancak tüm geniş aileyi kabul etmeyelim.

More Sentences
by no means adv. kesinlikle
This is by no means the case at the present time.
Şu anda durum kesinlikle böyle değildir.

More Sentences
by means of adv. aracılığıyla
These could be ensured by means of a safeguard clause.
Bunlar bir koruma maddesi aracılığıyla sağlanabilir.

More Sentences
by this means adv. bu sayede
By these means, we will ensure that the final product satisfies high standards of quality.
Bu sayede nihai ürünün yüksek kalite standartlarını karşılamasını sağlayacağız.

More Sentences
by means adv. şekilde
We suggest, partly by means of the following proposals, that it be scrutinised more carefully.
Kısmen aşağıdaki önerilerle bu konunun daha dikkatli bir şekilde incelenmesini öneriyoruz.

More Sentences
by all means adv. muhakkak
The plan must be carried out by all means.
Plan, muhakkak gerçekleştirilmelidir.

More Sentences
as a means adv. bir araç olarak
War must definitely be rejected as a means of resolving conflicts.
Savaş, çatışmaların çözümünde bir araç olarak kesinlikle reddedilmelidir.

More Sentences
by other means adv. başka yollarla
They have succeeded in organising matters efficiently and cost-effectively by other means.
Meseleleri başka yollarla verimli ve düşük maliyetli bir şekilde organize etmeyi başardılar.

More Sentences
through legal means adv. yasal yollardan
We will solve this through legal means.
Bunu yasal yollarla çözeceğiz.

More Sentences
Phrases
this means that expr. bu demektir ki
This means that if you try to protect yourself too much, you will only make bigger mistakes.
Bu demektir ki, kendinizi çok fazla korumaya çalışırsanız sadece daha büyük hatalar yaparsınız.

More Sentences
that means expr. demek oluyor ki
That means these guys are all going to be my brothers.
Bu da demek oluyor ki bu adamların hepsi benim kardeşim olacak.

More Sentences
it means that expr. demek ki
It means that Percy was planning on ripping off the Russians this whole time.
Bu da demektir ki Percy bunca zamandır Ruslara kazık atmayı planlıyormuş.

More Sentences
Colloquial
by no means expr. hiçbir şekilde
That is by no means a luxury.
Bu hiçbir şekilde bir lüks değildir.

More Sentences
Idioms
by all means expr. her halükarda
I will do it by all means.
Her halükarda onu yapacağım.

More Sentences
Speaking
by no means expr. kesinlikle
I have published it in consolidated form, but I can by no means recommend the book.
Bunları birleştirilmiş bir şekilde yayınladım, ancak kitabı kesinlikle tavsiye edemem.

More Sentences
Trade/Economic
means of livelihood n. geçim kaynağı
Poverty and wealth used to depend more on means of livelihood.
Yoksulluk ve zenginlik eskiden daha çok geçim kaynaklarına bağlıydı.

More Sentences
means of payment n. ödeme araçları
Lower fees for credit cards and other electronic means of payment have been mentioned.
Kredi kartları ve diğer elektronik ödeme araçları için daha düşük ücretlerden bahsedilmiştir.

More Sentences
Law
means of livelihood n. geçim kaynağı
Poverty and wealth used to depend more on the means of livelihood.
Yoksulluk ve zenginlik eskiden daha çok geçim kaynaklarına bağlıydı.

More Sentences
Politics
diplomatic means n. diplomatik yol
This is a fight against terrorism, but we could employ diplomatic means to find a solution.
Bu terörizme karşı bir mücadeledir, ancak bir çözüm bulmak için diplomatik yolları da kullanabiliriz.

More Sentences
General
peaceful means n. barışçı yollar
means of subsistence n. nafaka
national technical means n. ulusal teknik imkanlar
ways and means n. bir işi başarı ile yapmanın yolları
means of production n. üretim araçları
a man of means n. han hamam sahibi
means of transportation n. vesait
indirect means n. dolambaçlı yol
means of propulsion n. ilerleme yolu
means of subsistence n. geçim yolu
means of existence n. geçim kaynağı
means to an end n. vasıta
means to an end n. araç
lack of means n. çaresizlik
a means of expression n. ifade aracı
means of transport n. bazı ulaşım araçları
means of livelihood n. geçim yolu
means of transport n. ulaşım imkanları
means of transportation n. ulaşım imkanları
sufficient safety means n. yeterli güvenlik önlemleri
comparable means of communication n. benzer iletişim araçları
means to an end n. başarıyı getiren hamle
means to an end n. amaca ulaştıran adım
means to an end n. sonuca götüren adım
means to an end n. hedefe yönelik davranış
multinational technical means n. çok uluslu teknik imkanlar
means of egress n. (yangından vb) kaçış yolları
one with limited financial means n. maddi olanağı kısıtlı
man of means n. varlıklı/zengin adam
person of means n. imkan sahibi kimse
means of living n. geçim kaynağı
means of transportation n. taşıma(cılık) araçları
means of transportation n. taşıma araçları
means of transportation n. taşımacılık araçları
the means of dealing with n. ile mücadele araçları
a means of identification n. kimlik belgesi
a means of identification n. bir kişiyi tanımlamak için tek başına veya diğer bilgilerle birlikte kullanılabilecek isim veya numara
primary means n. ana araç
find the means v. çare bulmak
be within one's means v. harcı olmak
use forcible means v. kuvvet kullanmak
have a means of gaining advantage with v. nüfuzu olmak (bir kurumda vb)
use as a means of v. araç olarak kullanmak
filter by means of suction v. emerek süzmek
filter by means of suction v. emerek filtre etmek
work with limited means v. sınırlı araçlarla çalışmak
use every means possible v. mümkün olan her yola başvurmak
use every means possible v. mümkün olan her çareye başvurmak
use every means possible v. mümkün olan her aracı kullanmak
use every means possible v. tüm yolları denemek
use illegal means v. yasal olmayan yollara başvurmak
use every means available to help someone v. birine yardım etmek için tüm imkanlarıyla seferber olmak
use every means available v. tüm imkanları seferber etmek
use every means available v. tüm olanakları seferber etmek
settle a conflict by peaceful means v. sulh yoluyla çözmek
settle a conflict by peaceful means v. sulh yolu ile çözmek
means-test v. devlet desteği için başvuran kişinin mali durumuna yönelik araştırma yapmak
means-test v. devlet desteği için başvuran kişinin mali durumuna yönelik araştırma gerektirmek
means-test v. devlet desteği başvurusunda mali duruma yönelik teste tabi olmak
of moderate means adj. orta halli
by no means unique adj. benzersizlikten uzak
of/having limited means adj. maddi olanağı kısıtlı
of little means adj. dar gelirli
of little means adj. fakir
of little means adj. yoksul
by no manner of means adv. hiçbir şekilde
by all means adv. aşikar olarak
by some means or other adv. herhangi bir şekilde
by all manner of means adv. her halde
by any means adv. ne şekilde olursa olsun
by any means adv. her ne şekilde olursa olsun
by this means adv. bu suretle
by any means adv. hiç
by means of adv. yardımıyla
by natural means adv. doğal nedenlerle
by no manner of means adv. asla
by means of adv. kanalıyla
by no means adv. asla
by devious means adv. gizlice
by fair means adv. doğrulukla
by means of adv. sureti ile
by any means adv. ne yapıp yapıp
by means of adv. sayesinde
by no means adv. hiç değil
by no means adv. hiçbir suretle
by all means adv. şüphesiz
by means of adv. suretiyle
by any means adv. ne sebeple olursa
by other means than adv. -den başka yollarla
by no manner of means adv. hiçbir zaman
by fair means adv. dürüst şekilde
by devious means adv. el altından
by good means adv. iyilikle
by all manner of means adv. her halukarda
by any means adv. herhangi bir suretle
by no manner of means adv. katiyen
by any means adv. her veçhile
by all manner of means adv. muhakkak
by no means adv. katiyen
by fair means adv. hilesiz
by any means adv. ne pahasına olursa olsun
by some means or other adv. şu veya bu şekilde
by violent means adv. cebren
by violent means adv. şiddetle
by means of adv. marifetiyle
by means of adv. vasıtasıyla
by no means universal adv. evrensel olmaktan uzak
by no means universal adv. evrensellikten uzak
by this means adv. bu biçimde
by this means adv. şu şekilde
through legal means adv. yasal yoldan
by all means of transportation adv. her tür taşıma aracıyla/yöntemiyle/olanağıyla
by any means necessary adv. mümkün mertebe
by artificial means adv. suni yollarla
by all manner of means adv. her hâlükârda
by any means necessary adv. her türlü yola başvurarak
by means of prep. ile
as a means of prep. yoluyla
by means of prep. vasıtasıyla
by any manner of means expr. herhangi bir şekilde
by any manner of means expr. herhangi bir yolla
Phrasals
govern by means of v. ile yönetmek
govern by means of v. yoluyla yönetmek
send (someone or something) by (some means) v. (birini/bir şeyi bir şey) yoluyla göndermek
send (someone or something) by (some means) v. (birini/bir şeyi bir şey) aracılığıyla göndermek
Phrases
the end justifies the means n. amaç aracı meşru kılar
a means rather than an end n. amaç değil araç
a means to an end expr. araçlar amaçlar içindir
by means of this expr. bunun sayesinde
by means of computer expr. bilgisayar yardımıyla
this means that expr. bunun anlamı şudur ki
this means that expr. bu şu anlama geliyor
this means expr. bu demek oluyor ki
so it means that expr. demek oluyor ki
without means expr. çaresiz
within one's means expr. gelirine uygun bir şekilde
through legal means expr. hukuki yollardan
through legal means expr. hukuki yoldan
through one's own means expr. kendi imkanlarıyla
within the means expr. kudreti dahilinde
with one's own means expr. kendi imkanlarıyla
only means of escape expr. tek kaçış yolu
Proverb
the end justifies the means iyi niyetle söylenen yalan mubahtır
cut cloth according to means ayağını yorganına göre uzat
cut your cloth according to your means ayağını yorganına göre uzat
the ends justify the means hedefe giden her yol mubahtır
silence means consent sükut ikrardan gelir
silence means consent sessiz kalmak kabul etmektir
silence means consent bir şeye itiraz etmezsen onu desteklediğin zannedilir
silence means consent susmak kabul etmek demektir
the end justifies the means amaca giden her yol mubahtır
any time means no time belirsiz bir zaman hiçbir zaman demektir
any time means no time zamanı belli olmayan şey hiçbir zaman yapılmaz
any time means no time sürüncemede bırakılan şey hiçbir zaman yapılmaz
Colloquial
by all available means v. mevcut olan bütün imkanları kullanarak
by means of prep. dolayı
by no means expr. asla
not by any means expr. asla
by any means necessary expr. eldeki tüm imkanları kullanarak
by any means necessary expr. her türlü yola başvurarak
not by any means expr. hiçbir şekilde
by all available means expr. her türlü yola başvurarak
by no means expr. hiçbir surette
not by any means expr. hiçbir surette
by all means expr. hayhay
by all means expr. elbette ki
by all available means expr. eldeki tüm imkanları kullanarak
by any means expr. öyle ya da böyle
by means of expr. nedeniyle
by any means necessary expr. mevcut olan bütün imkanları kullanarak
by all means expr. şüphesiz
water means life expr. su hayattır
by means of expr. sayesinde
by all means expr. tabiatıyla
by means of expr. yüzünden
yes means yes expr. ancak evet derse rızası vardır
yes means yes expr. evet demediği sürece rızası yoktur
no means no expr. hayır diyorsa hayır
no means no expr. hayır, hayır demektir
no means no expr. hayır diyorsa istemiyor demektir
no means no expr. hayır demek rızası yok demektir
no means no expr. hayır dediği sürece rızası yok demektir
Idioms
a man/woman of means n. çok parası olan kimse
a man/woman of means n. para babası
a means to an end n. bir amaca giden yol
a means to an end n. bir amaca hizmet eden şey
(be) a means to an end n. amaca götüren bir araç (olmak)
(be) a means to an end n. amaca ulaştıracak bir yol (olmak)
(be) a means to an end n. bir amaca hizmet eden bir şey (olmak)
live within one's means v. ayağını yorganına göre uzatmak
live beyond one's means v. kazandığından çok para harcamak
live beyond means v. kazandığından çok para harcamak
live beyond means v. harcamaları kazancını aşmak
live beyond/within your means v. kazandığından çok/kazandığı kadar harcamak
live beyond/within your means v. harcamaları kazancını aşmak/ayağını yorganına göre uzatmak
live within means v. ayağını yorganına göre uzatmak
this means war expr. bu bir savaş ilanıdır
by fair means or foul expr. hangi araçla olursa olsun
by fair means or foul expr. her yolu deneyerek
by fair means or foul expr. her ne pahasına olursa olsun
beyond the means of somebody expr. imkanlarının ötesinde
beyond one's means expr. imkanlarının ötesinde
by fair means or foul expr. nasıl olursa olsun
by fair means or foul expr. öyle ya da böyle
by fair means or foul expr. ne yapıp edip
by fair means or foul expr. ne pahasına olursa olsun
beyond (one's) means expr. (birinin) imkanlarını/gücünü aşan
beyond (one's) means expr. (birinin) maddi olanaklarının ötesinde/üstünde
beyond means expr. imkanlarının ötesinde
beyond means expr. imkanlarını/gücünü aşan
beyond means expr. maddi olanaklarının ötesinde/üstünde
by all means expr. her şekilde
by all means expr. ne olursa olsun
by all means expr. her pahasına
by all means expr. ne pahasına olursa olsun
by all means of expr. muhakkak
by all means of expr. her halde
by all means of expr. her halükarda
by all means of expr. her şekilde
by all means of expr. her pahasına
by all means of expr. her tür taşıma aracıyla/yöntemiyle/olanağıyla
by all means of (something) expr. (bir şeyin) her yolunu/yöntemini deneyerek
by all means of (something) expr. (bir şeyin) her yolunu/yöntemini kullanarak
by all means of (something) expr. (bir şeyi) mümkün olan her şekilde deneyerek
by all means of (something) expr. (bir şeyin) mümkün olan her yoluyla/yöntemiyle
by means of (something) expr. (bir şey) sayesinde
by means of (something) expr. (bir şey) yardımıyla
by means of (something) expr. (bir şey) yoluyla
by means of (something) expr. (bir şey) suretiyle
by means of something expr. bir şey yardımıyla
by means of something expr. bir şey aracılığıyla
by means of something expr. bir şey vasıtasıyla
of course, you know this means war! expr. bu kesinlikle savaş ilanıdır!
of course, you know this means war! expr. bu alenen savaş ilan etmektir!
of course, you know this means war! expr. bu savaşa giriyoruz demektir!
of course, you realize this means war! expr. bu kesinlikle savaş ilanıdır!
of course, you realize this means war! expr. bu alenen savaş ilan etmektir!
of course, you realize this means war! expr. bu savaşa giriyoruz demektir!
Speaking
you don't even know what love means expr. aşkın ne demek olduğunu bilmiyorsun bile
do you know what that means? expr. bunun anlamını biliyor musun?
you know what that means? expr. bu ne anlama geliyor biliyor musun?
do you understand what that means? expr. bunun anlamını biliyor musunuz?
do you know what this means? expr. bunun ne demek olduğunu biliyor musun?
which means expr. bu demek oluyor ki
I wonder what that means expr. bunun ne anlama geldiğini merak ediyorum
can you tell me what it means? expr. bana bunun ne anlama geldiğini söyleyebilir misin?
I don't think it means anything expr. bir anlamı olduğunu sanmıyorum
I don't know what that means expr. bu ne anlama geliyor bilmiyorum
your support means a lot to me expr. desteğiniz benim için çok şey ifade ediyor.
that's exactly what it means expr. işte tam olarak bu demek
I know what it means expr. ne demek olduğunu biliyorum
it means nothing to them expr. onlar için hiçbir anlamı yok
not by any means expr. kesinlikle
for whatever that means expr. ne anlama geliyorsa artık
what do you think it means? expr. ne anlama geliyor dersin?
what do you think it means? expr. sence ne anlama geliyor?
that means she's eating expr. bu yemek yediği anlamına gelir
that means he's eating expr. bu yemek yediği anlamına gelir
by no means expr. tabi ki hayır
Trade/Economic
living beyond the means n. borçla yaşama
means of exchange means n. değişim aracı
means of exchange n. değiş tokuş vasıtası
ways and means n. geliri çoğaltma usulleri
means of existence n. geçim kaynağı
means of support n. geçim vasıtaları
means of support n. geçim araçları
donation fees collected by means of gsm companies n. gsm şirketleri marifetiyle toplanan bağış bedelleri
available means n. her an paraya dönüştürülebilecek şeyler
living beyond the means n. imkanlarının ötesinde yaşama
meta-means n. kapitalizmin tüketimi kolaylaştırmak için kullandığı tüketim araçları
sufficient means n. kafi vasıtalar
financial means n. mali olanaklar
means of conveyance n. nakil aracı
pecuniary means n. nakdi araç
means of transport n. nakil aracı
means of exchange means n. mübadele aracı
means of conveyance n. nakil vasıtaları
means of exchange n. mübadele vasıtası
means of conveyance n. nakil vasıtası
means of transport n. nakil vasıtaları
inspecting means of transport n. nakil araçlarının kontrolü
means-end chain theory n. neden-sonuç zinciri teorisi
private means n. özel gelirler
pecuniary means n. ödeme aracı
ways and means n. para bulma araçları
means of purchase n. satın alma aracı
other means n. suveri saire
means of conveyance n. taşıma aracı
means of stimulus n. teşvik araçları
means of conveyance n. taşıma vasıtası
means of transport n. taşıtlar
transportation means n. taşıma araçları
means of transport n. taşıma araçları
means of conveyance n. taşıt
means of transport n. ulaşım imkanları
production means n. üretim araçları
means of transport n. ulaşım olanakları
means of production n. üretim araçları
means of production n. üretim araçları
means of production n. üretim aracı
unlawful means n. yasal olmayan yollar
affidavit of means n. yeminli mal bildirimi
sufficient means n. yeterli araçlar
local means n. yerli imkan
ways and means n. yollar ve araçlar
ways and means n. abd temsilciler meclisi'nin tüm mali mevzuatı denetleyen bir komitesi
ways and means committee n. geliri arttıracak poliçelere ilişkin abd temsilciler meclisi'ne tavsiyelerde bulunan bir daimi komite
possess ample means v. geniş imkanlara sahip olmak
without means adj. araçsız
without means adj. vasıtasız
Law
delivery of means of proof n. esbabı sübutiyenin teslimi
delivery of means of proof n. esbabı sübutlyenin teslimi
means of proof n. esbabı subutiye
unlawful means n. gayrimeşru yollar
means of appeal n. itiraz (temyize gitme) yolları
law on regulation of publications on the internet and suppression of crimes committed by means of such publications n. internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi hakkında kanun
unlawful means n. kanunsuz yollar
limited means n. mahdut imkanlar
means of defence n. müdafaa araçları
offense committed by means of publication n. neşir vasıtasıyla işlenen suç
felonies against means of transportation and communication n. nakliye ve muhabere vasıtaları aleyhinde cürümler
committing crime by means of publication n. neşir vasıtası ile suç işleme
means of defence n. savunma vasıtaları
limited means n. sınırlı sorumluluklar
limited means n. sınırlı imkanlar
means of appeal n. temyiz yolları
unlawful means n. yasal olmayan yollar
unlawful means n. yasa dışı yollar
illegally use the state's financial means v. devletin kasasını soymak
by means of deduction expr. tevkifat yoluyla
monetary means expr. parasal yollar(la)
Politics
means standards n. araç standartlar
means-tested benefit n. bütçe hesaplı yardım
means test n. devlet desteği için başvuran kişinin mali durumunu ortaya koymaya yönelik bir araştırma
means testing n. devlet desteği için başvuran kişinin mali durumunu ortaya koymaya yönelik bir araştırma
broadcasting by wireless means n. kablosuz vasıtalarla yayınlama
european agreement concerning programme exchanges by means of television films n. televizyon filmleri yoluyla program değişimlerini içeren avrupa sözleşmesi
Tourism
transportation means n. ulaştırma aracı
Technical
measurement of hardness by means of a barcol impressor n. barcol sertlik cihazıyla sertlik ölçümü
determination of indentation hardness by means of a durometer n. batma sertliğinin durometre ile belirlenmesi
determination of indentation hardness by means of a durameter n. batma sertliğinin durometre ile tayini
means of connecting n. bağlantı elemanı
permanent means of access n. daimi erişme vasıtaları
measurement of fluid flow by means of pressure differential devices in circular cross-section conduits n. dairesel kesitli kanallarda farklı basınç cihazları ile akımın ölçülmesi
means of verification n. doğrulama araçları
physical means n. fiziki araçlar
fixed means of access between two levels n. iki seviye arasındaki sabit erişme vasıtaları
acceptable means of compliance n. kabul edilebilir uygunluk araçları
mechanical means n. mekanik yollar
automatic sampling by mechanical means n. mekanik araçlarla otomatik numune
means of containment n. muhafaza/taşıma araçları
determination of the slip resistance by means of the pendulum tester n. pandül deney donanımıyla kayma direncinin belirlenmesi
explosion detection and suppresion means n. patlama algılama ve bastırma yolları
control of film processing by means of reference values n. referans değerler vasıtasıyla film banyo işlemlerinin kontrolü
radioactive and non-radioactive means n. radyoaktif ve radyoaktif olmayan vasıtalar
drainage of fluids by means of gravity or negative pressure n. sıvıların yer çekimi veya negatif basınç yoluyla dışarı alınımı
standardized means n. standartlaşmış ortalama
means of dissemination n. yayım araçları
range/splitter type means n. vites serisi
range/splitter type means n. yavaş-hızlı vites
determining transformation temperature of a glass by means of the thermal expansion method n. camın dönüşüm sıcaklığının termal genleşme metodu ile tayini
bonded together by chemical or mechanical means adj. kimyasal veya mekanik yollarla birbirine bağlanmış
by means of prep. vasıtasıyla
Computer
press means n. basma anlamı
Aeronautic
means of aerial transportation n. hava taşıma vasıtaları
Marine
means of transportation on sea n. deniz taşıma vasıtaları
means of sea transportation n. deniz taşıma araçları
Medical
available means in the hospital n. hastanenin olanakları
available means in the hospital n. hastanedeki mevcut olanaklar
Psychology
means-ends analysis n. araç-amaç analizi
Food Engineering
monitoring of temperatures in the means of transport, warehousing and storage of quickfrozen foodstuffs intended for human consumption n. kişiler tarafından tüketimi öngörülen hızlı dondurulmuş gıda maddelerinin depolanması, muhafazası ve taşınması esnasındaki sıcaklıkların izlenmesi
determination of wet gluten content by mechanical means n. mekanik yollarla yaş gluten içeriğinin tayini
Statistics
unweighted means method n. ağırlıklandırılmamış ortalamalar yöntemi
k-means clustering n. k-ortalamalar kümesi
additivity of means n. ortalamaların toplanabilirliği
comparison of means n. ortalamaların karşılaştırılması
comparison of means n. ortalamaların mukayesesi
Chemistry
chemical means n. kimyasal yollar
Botanic
means grass n. köksapları yer altından sürünerek yayılan ve yem olarak yetiştirilen çok yıllık bir ot
means grass n. süpürge darısı
Military
deception means n. aldatma araçları
multi means n. çok vasıtalı
means of communications n. haberleşme vasıtaları
means of information collection n. haber toplama vasıtaları
means of communications n. iletişim araçları
administrative means n. idari araçlar
means of signal communication n. muhabere vasıtaları
nuclear delivery means n. nükleer atış vasıtaları
technical means n. teknik araçlar
means of transport n. ulaştırma vasıtaları