parlamak - Turco Inglés Diccionario

parlamak

Significados de "parlamak" en diccionario inglés turco : 69 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
parlamak shine v.
It has been a pleasure to note and observe their commitment, which also shines through here in Parliament today.
Bugün burada Parlamento'da da parlayan kararlılıklarını not etmek ve gözlemlemekten memnuniyet duyuyorum.

More Sentences
General
parlamak glow v.
His eyes were glowing.
Gözleri parlıyordu.

More Sentences
parlamak light up v.
Her face lit up.
Onun yüzü parladı.

More Sentences
parlamak flash v.
Flashes of desire might create adverse effects because a "want" will push you to risk.
Arzu parlamaları olumsuz etkiler yaratabilir çünkü bir "arzu" sizi riske itecektir.

More Sentences
parlamak beam v.
Her face beamed with joy.
Sevinçten yüzü parlıyordu.

More Sentences
parlamak glisten v.
Drops of water glistened on the leaves of the tree after the brief downpour.
Kısa süren sağanaktan sonra su damlaları ağacın yaprakları üzerinde parlıyordu.

More Sentences
parlamak glitter v.
All that glitters is not gold.
Her parlayan şey altın değildir.

More Sentences
parlamak lighten v.
Maria's eyes lightened with pleasure.
Maria'nın gözleri zevkle parladı.

More Sentences
parlamak glint v.
Mary's eyes glinted with excitement.
Mary'nin gözleri heyecanla parlıyordu.

More Sentences
parlamak twinkle v.
The stars were twinkling in the sky.
Yıldızlar gökte parlıyordu.

More Sentences
parlamak blaze v.
Tom's eyes blazed with anger.
Tom'un gözleri öfke ile parlıyordu.

More Sentences
parlamak flare up v.
She flared up with anger.
O öfke ile parladı.

More Sentences
parlamak sparkle v.
The woman's eyes sparkled and her whole body trembled with excitement.
Kadının gözleri parladı ve tüm vücudu heyecandan titredi.

More Sentences
parlamak glare v.
There's a lot of glare.
Çok fazla parlama var.

More Sentences
parlamak glitter with v.
Their eyes are glittering with joy.
Gözleri sevinçle parlıyor.

More Sentences
parlamak shine v.
An exquisite location in which the beauty of the landscape shines almost as brightly as your love for one another.
Manzaranın güzelliğinin neredeyse birbirinize olan sevginiz kadar parladığı enfes bir yer.

More Sentences
parlamak scintillate v.
Her eyes scintillate with joy.
Gözleri sevinçle parlıyor.

More Sentences
Technical
parlamak shine v.
The light shines in the darkness.
Işık, karanlığın içinde parlar.

More Sentences
parlamak blaze v.
The big building was blazing with lights.
Büyük bina ışıklarla parlıyordu.

More Sentences
General
parlamak blow v.
parlamak flame up v.
parlamak brighten v.
parlamak gleam v.
parlamak coruscate v.
parlamak gloss v.
parlamak shone v.
parlamak kindle v.
parlamak shine out v.
parlamak flame v.
parlamak polish v.
parlamak acquire influence v.
parlamak fire v.
parlamak blink v.
parlamak loose off at v.
parlamak gild v.
parlamak fulminate v.
parlamak smile v.
parlamak flare v.
parlamak adjust v.
parlamak deflagrate v.
parlamak lamp v.
parlamak beacon v.
parlamak leme v.
parlamak leeme v.
parlamak blenk v.
parlamak bloom v.
parlamak low [scotland] v.
parlamak burn v.
parlamak gleen [obsolete] v.
parlamak glister v.
parlamak ignite v.
parlamak illuminate v.
parlamak inflame v.
parlamak dazzle v.
parlamak outflash v.
parlamak outshine [rare] v.
parlamak scour v.
parlamak shaft v.
parlamak foulder [obsolete] v.
parlamak slicken v.
parlamak spangle v.
parlamak sun v.
Phrasals
parlamak glow up v.
parlamak flash out v.
Technical
parlamak sheen v.
parlamak glaze v.
Lighting
parlamak rutilate v.
Automotive
parlamak flare v.
Archaic
parlamak glory v.

Significados de "parlamak" con otros términos en diccionario inglés turco: 121 resultado(s)

Turco Inglés
General
yüzü sevinçle parlamak beam v.
Her face beamed with joy.
Yüzü sevinçle parlıyordu.

More Sentences
Idioms
parlamak (ateş ile) glow with v.
She glows with happiness.
Mutluluktan parlıyor.

More Sentences
General
yıldızı parlamak boom v.
göz kamaştıracak bir şekilde parlamak glare v.
öfkeyle parlamak blaze v.
yıldızı parlamak blaze v.
gözleri parlamak beam v.
titreyerek parlamak wink v.
yıldızı parlamak flash v.
titrek parlamak twinkle v.
parlamak (alev) blaze v.
titreşerek parlamak blink v.
gözleri parlamak eyes be bright with desire v.
parlamak (kor) glow v.
yıldızı parlamak be lucky v.
biteviye sönüp parlamak (ışık) wink v.
parıl parıl parlamak shine brightly v.
birden parlamak blaze up v.
yıldızı parlamak flourish v.
kor gibi parlamak glow v.
parlamak (alev) shoot up v.
parlamak (göz) snap v.
parlamak (gözler) twinkle v.
parlamak (yüzü) beam v.
daha çok parlamak outshine v.
gözleri parlamak beam on somebody v.
gözleri parlamak (one's eye) to light up v.
gözleri parlamak (one's eye) to spark v.
gözleri parlamak (one's eye) to smoulder v.
gözleri parlamak (one's eye) to shine v.
gözleri parlamak (one's eye) to glow v.
(kor) parlamak glow v.
birden parlamak flash v.
-den daha fazla parlamak outshine v.
pırıl pırıl parlamak glitter with v.
aniden parlamak flare up v.
saman alevi gibi parlamak flare up v.
(kısa sürede) yıldızı parlamak become an instant success v.
(kısa sürede) yıldızı parlamak become a shining star v.
parlamak (öfke ile) snap v.
yeniden parlamak reflourish v.
kesik kesik parlamak winkle v.
belli belirsiz parlamak blink v.
loş bir şekilde parlamak blink v.
sıcaklıkla parlamak bloom v.
sıcak bir renkle parlamak bloom v.
sürekli parlak ışınımlar yaparak parlamak glance v.
kısa süreliğine parlamak gleam v.
görünüşü ve çekiciliğiyle parlamak glitz (up) v.
fazla parlamak overshine v.
daha çok parlamak overshine v.
(ışık) bir şeyin içinden parlamak pierce v.
arasında parlamak intermicate v.
aniden parlamak flame v.
(gözler) tutku ve canlılıkla parlamak flash v.
(önemli biri) yaşadığı dönemde yıldızı parlamak floruit v.
daha çok parlamak outflash v.
daha çok parlamak outglare v.
daha çok parlamak outsparkle v.
pırıl pırıl parlamak beat v.
üzerine parlamak sun v.
Phrasals
arasından/içinden parlamak shine through v.
ile parlamak/ışıldamak sparkle with something v.
parlamak (ateş ile) glow with something v.
birinden/bir şeyden bir konuda daha çok parlamak exceed someone or something in something v.
bir şeyle parlamak glint with something v.
bir şeyle parlamak glisten with something v.
gözü parlamak glitter with something v.
yıldızı parlamak glow up v.
-in üstünde ışıl ışıl parlamak blaze down v.
(bir şeye) parlamak bristle at (something) v.
(bir konuda) daha çok parlamak exceed in v.
birine parlamak flash on someone v.
bir anda parlamak flash up v.
üzerinde güçlü bir şekilde parlamak glare down v.
üzerinde güçlü bir şekilde parlamak glare down on v.
(birinin/bir şeyin) üzerinde güçlü bir şekilde parlamak glare down on (someone or something) v.
gözleri parlamak glaze up v.
(birine/bir şeye) bir anda parlamak/patlamak lash out against (someone or something) v.
(birine/bir şeye) bir anda parlamak/patlamak lash out at (someone or something) v.
ile parlamak/ışıldamak sparkle with v.
gözleri (bir şeyle) parlamak twinkle with (something) v.
Colloquial
bir konuda (birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak have (got) it over (someone or something) v.
'-den daha fazla parlamak have it over v.
Idioms
yıldızı parlamak be in the ascendent v.
yıldızı parlamak (one's) star is rising v.
gözleri parlamak/parıldamak (one's) eyes are out on stalks v.
(sinirle) parlamak get off (one's) bike [australia/ireland/new zealand] v.
(sinirle) parlamak get off your bike [australia/ireland/new zealand] v.
(üstünde) ışıl ışıl parlamak blaze down on (someone or something) v.
gözleri gururla parlamak beam with pride v.
gözleri ışıldamak/parlamak get a twinkle in (one's) eye v.
gözleri parlamak flash with v.
yıldız gibi parlamak shine as a star v.
yıldızı parlamak rise in the world v.
yıldız gibi parlamak shine like a star v.
yıldızı parlamak be in the ascendant v.
gözleri (bir hisle) parlamak flash with (an emotion) v.
gözleri sinirle parlamak flash with anger v.
gözleri şevkle parlamak flash with eagerness v.
bir anda parlamak (ve sönmek) rise like a rocket (and fall like a stick) v.
yıldızı bir anda parlamak (ve kısa sürede sönmek) rise like a rocket (and fall like a stick) v.
hemen parlamak be on a short fuse v.
hemen parlamak have a short fuse v.
birden parlamak bristle with anger v.
birden parlamak bristle with indignation v.
birden parlamak bristle with rage v.
ile parlamak glint with v.
hemen parlamak have (got) a short fuse v.
(bir konuda(birinden/bir şeyden) daha fazla parlamak have (got) it over (someone or something) in (something) v.
yıldızı parlamak rise (up) in the world v.
bir anda parlamak rise like a rocket v.
eğik açı ile parlamak cut one's eye v.
Technical
(metal) soğuyup katılaşırken aniden parlamak recalesce v.
fosforlu gibi parlamak ya da parıldamak phosphoresce v.
Agriculture
toprak ile temas halindeyken parlamak scour v.
Archaic
hafifçe parlamak glimpse v.
daha çok parlamak dazzle (out) v.
daha çok parlamak dazzle (down) v.
daha çok parlamak dazzle (out) v.
Slang
birine parlamak flash on v.