while

Significados de "while" en diccionario turco inglés : 32 resultado(s)

	Categoría	Inglés	Turco
Common Usage
1	Common Usage	while conj.	sırasında
While we were in Uzbekistan, we also met the British Ambassador, Craig Murray. Özbekistan'da bulunduğumuz sırada İngiliz Büyükelçisi Craig Murray ile de görüştük. More Sentences
2	Common Usage	while conj.	iken
Labour costs are high while at the same time there is considerable unemployment in Europe. Avrupa'da önemli ölçüde işsizlik var iken iş gücü maliyetleri de yüksektir. More Sentences
General
3	General	while n.	vakit
This may take me a while. Bu biraz vaktimi alabilir. More Sentences
4	General	while n.	süre
While it was in operation its Member States did not wage war on each other. Faaliyette olduğu süre boyunca Üye Devletleri birbirlerine savaş açmamıştır. More Sentences
5	General	while n.	müddet
Quinn waited a while before answering his text. Quinn mesajına cevap vermeden önce bir müddet bekledi. More Sentences
6	General	while n.	zaman
This is quite a while ago now. Bu oldukça uzun bir zaman önceydi. More Sentences
7	General	while v.	vakit geçirmek
They whiled away the time watching movies and eating popcorn. Film izleyerek ve patlamış mısır yiyerek vakit geçirdiler. More Sentences
8	General	while conj.	esnasında
Steiger discovered this while working on a book on space. Steiger bunu uzay hakkında bir kitap üzerinde çalıştığı esnada keşfetti. More Sentences
9	General	while conj.	sırasında
It was the first time a president was married while in office. İlk defa bir cumhurbaşkanı, görev sırasında evlenmiş oldu. More Sentences
10	General	while conj.	hazır
While you're nearby, make sure to check out Blue Lagoon, another of Jamaica's most beautiful spots. Hazır buralardayken Jamaika'nın en güzel yerlerinden biri olan Blue Lagoon'a da uğramayı unutmayın. More Sentences
11	General	while conj.	-ken
The doorbell rang while I was watching TV. Ben televizyon izlerken kapı çaldı. More Sentences
12	General	while conj.	ise
This bike looks cool, while the other seems more comfortable. Bu bisiklet havalı duruyor, diğeri ise daha rahat gibi. More Sentences
13	General	while conj.	olmasına rağmen
While there were lots to eat, she didn't offer us drinks. Yiyecek çok şey olmasına rağmen, bize içki teklif etmedi. More Sentences
Common Usage
14	Common Usage	while conj.	olduğu halde
General
15	General	while n.	kısa zaman
16	General	while n.	(bir eylemin gerçekleştirilmesi için) gerekli zaman dilimi
17	General	while n.	(bir eylem için) harcanan çaba ve zaman
18	General	while v.	(vakti) boşa geçirmek
19	General	while v.	(vakti) hoş geçirmek
20	General	while adv.	bazen
21	General	while conj.	oysa
22	General	while conj.	-iken
23	General	while conj.	-e rağmen
24	General	while conj.	-diği halde
25	General	while conj.	-e karşın
26	General	while conj.	-mekle birlikte
27	General	while conj.	olmakla beraber
28	General	while conj.	halbuki
29	General	while conj.	süresince
30	General	while conj.	olduğu sırada
Computer
31	Computer	while expr.	koşul
Archaic
32	Archaic	while n.	sıkıntılı dönem

Significados de "while" con otros términos en diccionario inglés turco: 374 resultado(s)

	Categoría	Inglés	Turco
General
1	General	a while n.	bir süre
You must wait a while. Bir süre beklemelisin. More Sentences
2	General	take a while v.	biraz vakit almak
It's just going to take a while. Bu gerçekten biraz vakit alacak. More Sentences
3	General	after a while adv.	bir süre sonra
After a while, though, these, too, add up. Ancak bir süre sonra bunlar da birikiyor. More Sentences
4	General	a while ago adv.	bir süre önce
The Commission spoke about this a while ago and this is certainly a subject to examine in greater depth. Komisyon bir süre önce bu konu hakkında konuştu ve bu kesinlikle daha derinlemesine incelenmesi gereken bir konu. More Sentences
5	General	all the while adv.	her zaman
He kept on working all the while. Her zaman çalıştı durdu. More Sentences
6	General	after a while adv.	biraz sonra
After a while, the children settled down. Biraz sonra çocuklar sakinleşti. More Sentences
7	General	for a while adv.	bir süre
I could quite easily go on like this for a while and fill my 3 minutes very quickly. Bu şekilde bir süre daha devam edebilir ve 3 dakikamı çok hızlı bir şekilde doldurabilirim. More Sentences
8	General	for a while adv.	bir süre için
Are you going to be there for a while? Bir süre için orada olacak mısın? More Sentences
9	General	quite a while adv.	uzun bir süre
This is quite a while ago now. Bu oldukça uzun bir süre önceydi. More Sentences
10	General	while [uk] prep.	dek
Wait while I make myself decent. Kendime çeki düzen verinceye dek bekleyin. More Sentences
Phrases
11	Phrases	while the others expr.	diğerleri ise
One gladiator's weapon of choice is the mace, while the other's is a sword. Bir gladyatörün tercih ettiği silah topuz, diğerininki ise kılıçtır. More Sentences
Colloquial
12	Colloquial	for a while expr.	bir süreliğine
Then her teacher had to stop the lessons for a while. Sonra öğretmeni derslere bir süreliğine ara vermek zorunda kaldı. More Sentences
13	Colloquial	wait a while expr.	biraz bekle
Wait a while, it's pouring. Biraz bekle, yağmur yağıyor. More Sentences
Common Usage
14	Common Usage	in a little while adv.	birazdan
General
15	General	a good while n.	uzun bir süre
16	General	betrothed while still an infant n.	beşik kertiği
17	General	cash withdrawal from an atm machine while abroad n.	yurtdışı atm'den nakit çekim
18	General	breathing while n.	kısa süre
19	General	breathing while n.	an
20	General	breathing while n.	nefes almak için yeterli süre
21	General	while away v.	vakti geçirmek
22	General	hold one's breath while straining v.	ıkınmak
23	General	rule a country while lying sick in bed v.	hasta yatağından ülkeyi yönetmek
24	General	while away the time v.	vakit geçirmek
25	General	be worth someone's while v.	birinin vaktini ayırmasına değmek
26	General	make hay while the sun shines v.	fırsattan istifade etmek
27	General	while away v.	zaman geçirmek
28	General	rub while washing v.	çitilemek
29	General	rub clothes while washing v.	çitilemek
30	General	stop for a while v.	aralık vermek
31	General	spoil something while trying to improve v.	kuşa benzetmek
32	General	be frantic while waiting for something v.	dokuz doğurmak
33	General	make matters worse while trying to be helpful v.	kaş yapayım derken göz çıkarmak
34	General	keep someone wait for a while v.	az bekletmek
35	General	wait a while v.	az beklemek
36	General	wait a little while v.	az beklemek
37	General	make hay while the sun shines v.	yağmur yağarken küpünü doldurmak
38	General	die while waiting for an ambulance v.	ambulans beklerken yaşamını yitirmek
39	General	die while waiting for an ambulance v.	ambulans beklerken ölmek
40	General	die while waiting for an ambulance v.	ambulans beklerken hayatını kaybetmek
41	General	quit while one is ahead v.	iyi giderken bırakmak
42	General	be disturbed while studying v.	ders çalışırken rahatsız edilmek
43	General	be interrupted while studying v.	ders çalışırken rahatsız edilmek
44	General	quit while one's ahead v.	öndeyken/avantajlı durumdayken bırakmak
45	General	talk on a cell phone while driving v.	araba kullanırken telefonla konuşmak
46	General	text while driving v.	araç kullanırken sms atmak
47	General	text while driving v.	araç kullanırken mesajlaşmak
48	General	while (away) v.	sıkılmadan vakit geçirmek
49	General	while (away) v.	keyifli bir şekilde vakit geçirmek
50	General	worth while adj.	zahmet veya masrafa değer
51	General	worth the while adj.	harcanan emeğe değer
52	General	worth the while adj.	sıkıntıya girmeye değer
53	General	worth the while adj.	zahmete değer
54	General	worth while adj.	saygıdeğer (kimse)
55	General	worth while adj.	itibar edilen (kimse)
56	General	worth while adj.	erdemli (kimse)
57	General	for a little while adv.	birsüre
58	General	in a while adv.	bir anda
59	General	while eating adv.	sofra başında
60	General	all the while adv.	belirli bir müddetin başından sonuna kadar
61	General	every once in a while adv.	nadiren
62	General	a little while ago adv.	henüz
63	General	every once in a while adv.	arada bir
64	General	once in a while adv.	arasıra
65	General	the while adv.	o esnada
66	General	once in a while adv.	arada bir
67	General	a little while ago adv.	biraz önce
68	General	in a while adv.	birden
69	General	once in a while adv.	ara sıra
70	General	every once in a while adv.	ara sıra
71	General	for a little while adv.	kısa bir süreden beri
72	General	for a while adv.	kısa bir süre
73	General	the while adv.	aynı zamanda
74	General	for a while adv.	bir süredir
75	General	for a long while adv.	uzun zamandır
76	General	quite a while ago adv.	epey önce
77	General	quite a while adv.	epey bir zaman
78	General	quite a while ago adv.	epeyce önce
79	General	quite a while ago adv.	bir hayli zaman önce
80	General	quite a while adv.	bir hayli zaman
81	General	quite a while ago adv.	bir süre önce
82	General	while living adv.	diri diri
83	General	while alive adv.	diri diri
84	General	after a while adv.	bir süreden sonra
85	General	after a while later adv.	kısa bir süre sonra
86	General	once in a while adv.	bazen
87	General	in a little while adv.	kısa sürede
88	General	for another while adv.	bir müddet daha
89	General	a while more adv.	bir müddet daha
90	General	for a while adv.	kısa süreliğine
91	General	for a while now adv.	bir süredir
92	General	for a while now adv.	bir süreliğine
93	General	until a short while ago adv.	kısa bir süre önceye kadar
94	General	short while ago adv.	kısa bir süre önce
95	General	a little while back adv.	yakın zaman önce
96	General	after a little while adv.	kısa bir süre sonra
97	General	after a while adv.	kısa bir süre sonra
98	General	on suspicion of driving while intoxicated and on causing an accident adv.	alkollü araç kullanma ve kazaya neden olma şüphesiyle
99	General	just a while ago adv.	demin
100	General	after a while adv.	kısa zaman sonra
101	General	once in a while adv.	arada sırada
102	General	once and a while adv.	arada sırada
103	General	for a long while adv.	nicedir
104	General	while trying to prep.	derken
105	General	while [uk] prep.	ila
106	General	while [uk] prep.	değin
107	General	even while conj.	-iken dahi
108	General	while as conj.	o sıralarda
109	General	while as conj.	o zamanlar
110	General	wae (while actually employed) [us] abrev.	fiilen çalışır durumdayken (ödenek alma)
Phrases
111	Phrases	a while longer adv.	bir müddet daha
112	Phrases	while not required expr.	gereği yokken
113	Phrases	while there is life, there is hope expr.	allah'tan ümit kesilmez
114	Phrases	while at the same time expr.	aynı zamanda
115	Phrases	while at the same time expr.	bu arada aynı zamanda
116	Phrases	it's been a while since we last wrote to each other expr.	bir süredir yazışmıyoruz
117	Phrases	after all this while expr.	bunca zaman sonra
118	Phrases	after all this while expr.	bu kadar zaman sonra
119	Phrases	we haven't corresponded for a while expr.	bir süredir yazışmıyoruz
120	Phrases	while in another case expr.	bir diğer vakada ise
121	Phrases	it has been a while since we last wrote to each other expr.	bir süredir yazışmıyoruz
122	Phrases	we haven't been in correspondence for a while expr.	bir süredir yazışmıyoruz
123	Phrases	a little while before expr.	çok az bir süre önce
124	Phrases	a little while before expr.	den/e bir süre önce
125	Phrases	while we are at it expr.	hazır bu iş üzerinde iken
126	Phrases	things will happen while they can expr.	her şey olacağına varır
127	Phrases	while nobody is around expr.	hazır kimse yokken
128	Phrases	while no one is around expr.	hazır kimse yokken
129	Phrases	while there is bet time expr.	iş işten geçmeden
130	Phrases	while I'm with him/her expr.	onun yanında
131	Phrases	while it is light expr.	ortalık kararmadan
132	Phrases	while busy expr.	meşgulken
133	Phrases	in a short while expr.	kısa bir süre içerisinde
134	Phrases	while the iron is hot expr.	sıcağı sıcağına
135	Phrases	while we are at it expr.	(hazır) başlamışken
Proverb
136	Proverb	make hay while the sun shines	yağmur yağarken küpünü doldur
137	Proverb	strike while the iron is hot	demir tavında dövülür
138	Proverb	while there's life there's hope	çıkmadık candan umut kesilmez
139	Proverb	while there's life there's hope	çıkmadık candan ümit kesilmez
140	Proverb	gather ye rosebuds while ye may	gençliğinin tadını çıkar
141	Proverb	reed before the wind lives on while mighty oaks do fall	rüzgara karşı kadim meşeler devrilirken incecik sazlar ayakta kalır
142	Proverb	even a blind pig can find an acorn once in a while	bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir
143	Proverb	while there is a while there is a hope	nefes alıyorsak umut var
144	Proverb	while there is a while there is a hope	nefes alıyorsak umut var demektir
145	Proverb	even a blind pig can find an acorn once in a while	bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
146	Proverb	even a blind pig can find an acorn once in a while	durmuş saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
147	Proverb	even a blind pig can find an acorn once in a while	bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir
148	Proverb	even a blind squirrel finds a nut once in a while	bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir
149	Proverb	a false friend and a shadow stay only while the sun shines	dost kara günde belli olur
150	Proverb	a false friend and a shadow stay only while the sun shines	iyi gün dostu kara günde yok olur
151	Proverb	a false friend and a shadow stay only while the sun shines	samimiyetsiz/iki yüzlü insanlar yalnızca iyi günde dostluk eder
152	Proverb	a false friend and a shadow stay only while the sun shines	dostun iyisi iyi günde değil zor günde belli olur
153	Proverb	a reed before the wind lives on(, while mighty oaks do fall)	rüzgara karşı kadim meşeler devrilirken incecik sazlar ayakta kalır
154	Proverb	a reed before the wind lives on(, while mighty oaks do fall)	değişime ayak uydurabilen ayakta kalır
155	Proverb	while the cat's away	kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır
156	Proverb	while the cat's away	kedi gidince meydan farelere kalır
157	Proverb	while two dogs are fighting for bone, a third one runs away with it	iki kişi bir şey için kavga ederken/çekişirken üçüncü kişi o şeyi alır gider
Colloquial
158	Colloquial	walk for a while v.	biraz yürümek
159	Colloquial	get while the getting is good v.	zarardan dönmek
160	Colloquial	get while the getting is good v.	fırsat varken bırakmak/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
161	Colloquial	get while the getting is good v.	fırsatını bulduğunda vazgeçmek
162	Colloquial	get while the getting is good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
163	Colloquial	get while the getting is good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
164	Colloquial	get while the getting is good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
165	Colloquial	get while the gettin's good v.	zarardan dönmek
166	Colloquial	get while the gettin's good v.	fırsat varken bırakmak/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
167	Colloquial	get while the gettin's good v.	fırsatını bulduğunda vazgeçmek
168	Colloquial	get while the gettin's good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
169	Colloquial	get while the gettin's good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
170	Colloquial	get while the gettin's good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
171	Colloquial	get while the getting's good v.	zarardan dönmek
172	Colloquial	get while the getting's good v.	fırsat varken bırakmak/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
173	Colloquial	get while the getting's good v.	fırsatını bulduğunda vazgeçmek
174	Colloquial	get while the getting's good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
175	Colloquial	get while the getting's good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
176	Colloquial	get while the getting's good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
177	Colloquial	get while the goin's good v.	zarardan dönmek
178	Colloquial	get while the goin's good v.	fırsat varken bırakmak/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
179	Colloquial	get while the goin's good v.	fırsatını bulduğunda vazgeçmek
180	Colloquial	get while the goin's good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
181	Colloquial	get while the goin's good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
182	Colloquial	get while the goin's good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
183	Colloquial	get while the going is good v.	zarardan dönmek
184	Colloquial	get while the going is good v.	fırsat varken bırakmak/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
185	Colloquial	get while the going is good v.	fırsatını bulduğunda vazgeçmek
186	Colloquial	get while the going is good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
187	Colloquial	get while the going is good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
188	Colloquial	get while the going is good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
189	Colloquial	wait for a short while please interj.	biraz bekleyin lütfen
190	Colloquial	after (a) while, crocodile expr.	güle güle, öpsün seni kertenkele
191	Colloquial	after (a) while, crocodile expr.	iyi akşamlar, kovalasın seni tavşanlar
192	Colloquial	after (a) while, crocodile expr.	iyi geceler, öpsün seni yedi cüceler
193	Colloquial	after while expr.	görüşürüz
194	Colloquial	after while expr.	görüşmek üzere
195	Colloquial	after while expr.	hoşça kal
196	Colloquial	while someone's back is turned expr.	arkası dönükken
197	Colloquial	for quite a while expr.	bir süreliğine
198	Colloquial	take it for a while expr.	bir süre sende kalsın
199	Colloquial	for a while expr.	bir süredir
200	Colloquial	for quite a while expr.	bir süre
201	Colloquial	for quite a while expr.	belli bir süre
202	Colloquial	while we're at it expr.	başlamışken tam olsun deyip
203	Colloquial	while the going is good expr.	durum uygun iken
204	Colloquial	while you are alive expr.	hayattayken
205	Colloquial	while you are at it expr.	hazır oradayken
206	Colloquial	while I think of expr.	hazır aklımdayken
207	Colloquial	while you are at it expr.	hazır elin değmişken
208	Colloquial	while you are at it expr.	hazır ayaktayken
209	Colloquial	while you're living expr.	hayattayken
210	Colloquial	while I think of expr.	hatırımdayken
211	Colloquial	while you're at it expr.	hazır elin değmişken
212	Colloquial	while someone's back is turned expr.	sırtı dönükken
213	Colloquial	enjoy it while it lasts expr.	şansın varken keyfini çıkar
214	Colloquial	it’s been a while since you and i talked expr.	seninle konuşmayalı uzun zaman oldu
215	Colloquial	use of cameras is forbidden while the meeting is in session expr.	toplantı sırasında kameraların kullanılması yasaktır
216	Colloquial	go while the going is good expr.	fırsat varken topla
217	Colloquial	go while the going is good expr.	fırsat varken biriktir
218	Colloquial	go while the going is good expr.	fırsat varken kazancına kazanç kat
219	Colloquial	after while(, crocodile) expr.	güle güle, öpsün seni kertenkele
220	Colloquial	after while(, crocodile) expr.	güle güle, öpsün seni kertenkele
221	Colloquial	dwai (driving while ability impaired) expr.	alkollü/uyuşturucu etkisinde araç kullanma
222	Colloquial	see you in a (little) while exclam.	birazdan görüşürüz
223	Colloquial	see you in a (little) while exclam.	gün içerisinde görüşürüz
Idioms
224	Idioms	make hay while the sun shines v.	çeşme akarken küpü doldurmak
225	Idioms	strike while the iron is hot v.	demiri tavındayken dövmek
226	Idioms	strike while the iron is hot v.	demiri tavında dövmek
227	Idioms	make hay while the sun shines v.	çeşme akarken testisini doldurmak
228	Idioms	get out while the going's good v.	fırsatını bulduğunda gitmek
229	Idioms	get out while the getting's good v.	fırsatını bulduğunda gitmek
230	Idioms	make hay while the sun shines v.	fırsattan yararlanmak
231	Idioms	make hay while the sun shines v.	fırsattan yararlanmak
232	Idioms	make hay while the sun shines v.	fırsatlardan sonuna kadar yararlanmak
233	Idioms	get out while the going's good v.	fırsat varken gitmek
234	Idioms	get out while the getting's good v.	fırsat varken gitmek
235	Idioms	make hay while the sun shines v.	fırsat varken yapmak
236	Idioms	make hay while the sun shines v.	fırsattan istifade etmek
237	Idioms	make hay while the sun shines v.	fırsattan yararlanmak
238	Idioms	assume someone's aim contrastly while its other way declared v.	niyet okumak
239	Idioms	fiddle while rome burns v.	kılını bile kıpırdatmamak
240	Idioms	strike while the iron is hot v.	sıcağı sıcağına yapmak
241	Idioms	make hay while the sun shines v.	şansını kullanmak
242	Idioms	make hay while the sun shines v.	şansını değerlendirmek
243	Idioms	while a period of time away (doing something) v.	(bir süre bir şeyle) meşgul olmak
244	Idioms	make hay while the sun shines v.	yağmur yağarken küpünü doldurmak
245	Idioms	make it worth someone's while v.	(birinin gösterdiği emek/sergilediği çaba için) bahşiş/para vermek
246	Idioms	quit while the going is good v.	fırsat varken bırakmak/vazgeçmek
247	Idioms	quit while the going is good v.	hala şans varken bırakmak/vazgeçmek
248	Idioms	quit while the going is good v.	yol yakınken geri dönmek/vazgeçmek
249	Idioms	quit while the going is good v.	işler daha da zorlaşmadan bırakmak/vazgeçmek
250	Idioms	quit while the going is good v.	çok kötü sonuçlar yaşamadan vazgeçmek
251	Idioms	quit while the going is good v.	durum iyice kötüye gitmeden bırakmak/vazgeçmek
252	Idioms	make (something) worth (one's) while v.	(bir şeyin) zaman harcamaya değeceğinden emin olmak
253	Idioms	make (something) worth (one's) while v.	(bir şeyi) zaman harcamaya değer/değecek hale getirmek
254	Idioms	make (something) worth (one's) while v.	(bir şeyi) yaparken vaktini boşa harcamadığından emin olmak
255	Idioms	be worth (one's) while v.	(birinin) ayırdığı vakte değmek
256	Idioms	be worth (one's) while v.	(birinin) zamanına/vaktine değmek
257	Idioms	be worth (one's) while v.	(birinin) harcadığı zamana değmek
258	Idioms	get out while the gettin's good v.	fırsat varken gitmek/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
259	Idioms	get out while the gettin's good v.	fırsatını bulduğunda gitmek
260	Idioms	get out while the gettin's good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
261	Idioms	get out while the gettin's good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
262	Idioms	get out while the gettin's good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
263	Idioms	get out while the gettin's good v.	zarardan dönmek
264	Idioms	get out while the getting is good v.	fırsat varken gitmek/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
265	Idioms	get out while the getting is good v.	fırsatını bulduğunda gitmek
266	Idioms	get out while the getting is good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
267	Idioms	get out while the getting is good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
268	Idioms	get out while the getting is good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
269	Idioms	get out while the getting is good v.	zarardan dönmek
270	Idioms	get out while the goin's good v.	fırsat varken gitmek/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
271	Idioms	get out while the goin's good v.	fırsatını bulduğunda gitmek
272	Idioms	get out while the goin's good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
273	Idioms	get out while the goin's good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
274	Idioms	get out while the goin's good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
275	Idioms	get out while the goin's good v.	zarardan dönmek
276	Idioms	get out while the going is good v.	fırsat varken gitmek/kaçmak/çıkmak/kurtulmak
277	Idioms	get out while the going is good v.	fırsatını bulduğunda gitmek
278	Idioms	get out while the going is good v.	işler iyice kötüleşmeden kaçıp kurtulmak
279	Idioms	get out while the going is good v.	fırsat varken paçayı kurtarmak
280	Idioms	get out while the going is good v.	çok geç olmadan kendini kurtarmak
281	Idioms	get out while the going is good v.	zarardan dönmek
282	Idioms	make hay while the sun is shining v.	fırsattan istifade etmek
283	Idioms	make hay while the sun is shining v.	yağmur yağarken küpünü doldurmak
284	Idioms	make hay while the sun is shining v.	çeşme akarken küpü doldurmak
285	Idioms	make hay while the sun is shining v.	fırsatlardan sonuna kadar yararlanmak
286	Idioms	make hay while the sun is shining v.	fırsat varken yapmak
287	Idioms	make hay while the sun is shining v.	şansını değerlendirmek
288	Idioms	make hay while the sun is shining v.	şansını kullanmak
289	Idioms	make hay while the sun is shining v.	fırsatı kaçırmamak
290	Idioms	make hay while the sun is shining v.	fırsatı değerlendirmek
291	Idioms	make hay while the sun is shining v.	su akarken testiyi doldurmak
292	Idioms	make it worth while v.	harcadığı zamana değmek
293	Idioms	make it worth while v.	zamanını iyi değerlendirmek
294	Idioms	make it worth while v.	harcadığı zamanın/emeğin karşılığını vermek/ödemek
295	Idioms	make it worth while v.	yaptığı işin karşılığını vermek/ödemek
296	Idioms	make something worth somebody's while v.	harcadığı vaktin karşılığını vermek/ödemek
297	Idioms	make something worth somebody's while v.	yaptığı işin karşılığını vermek/ödemek
298	Idioms	make something worth somebody's while v.	işinin/emeğinin karşılığını vermek/ödemek
299	Idioms	while the time away v.	vakit geçirmek
300	Idioms	while the time away v.	tembel tembel/boş boş vakit geçirmek
301	Idioms	while the time away v.	aylak aylak vakit geçirmek
302	Idioms	worth (one's) while adj.	(birinin) ayırdığı vakte değer
303	Idioms	worth (one's) while adj.	(birinin) zamanına/vaktine değer
304	Idioms	worth (one's) while adj.	(birinin) harcadığı zamana değer
305	Idioms	(well) worth your while (to do something) adj.	(bir şey yapmak) harcadığı zamana değer
306	Idioms	(well) worth your while (to do something) adj.	(bir şey yapmak) ayırdığın zaman değer
307	Idioms	strike while the iron is hot expr.	demir tavında dövülmeli
308	Idioms	make hay while the sun shines expr.	su akarken testiyi doldurmalı
309	Idioms	make hay while the sun shines expr.	yağmur yağarken küpünü doldur
310	Idioms	a while back expr.	bir süre önce
311	Idioms	a while back expr.	eskiden
Speaking
312	Speaking	live while we're young n.	gençken yaşa
313	Speaking	while I'm thinking of it expr.	aklımdayken
314	Speaking	I spilled coffee on myself while I was driving expr.	araba sürerken üzerime kahve döktüm
315	Speaking	it took a while to get up expr.	ayağa kalkmak biraz zaman aldı
316	Speaking	let me think a while expr.	biraz düşüneyim
317	Speaking	I rested for a while expr.	biraz dinlendim
318	Speaking	it might take a while expr.	biraz zaman alabilir
319	Speaking	I'll have to think about that for a while expr.	bunu biraz düşünmeliyim
320	Speaking	let them rest a little while longer expr.	bırak da biraz daha dinlensinler
321	Speaking	i kind of lived there for a while expr.	bir süre orada yaşadım sayılır
322	Speaking	wait a while expr.	bekle biraz
323	Speaking	what are we going to do while we wait? expr.	beklerken ne yapacağız?
324	Speaking	I'll see you in a little while expr.	birazdan görüşürüz
325	Speaking	I want to be alone for a while expr.	bir süre yalnız kalmak istiyorum
326	Speaking	I rested for a while expr.	bir süre dinlendim
327	Speaking	hang on a while expr.	bir dakika hatta bekler misiniz?
328	Speaking	could you cover for me for a while? expr.	biraz yerime bakar mısın?
329	Speaking	it might take a while expr.	biraz uzun sürebilir
330	Speaking	it took a while expr.	biraz zaman aldı
331	Speaking	while I'm gone expr.	ben yokken
332	Speaking	it isn't worth while expr.	değmez
333	Speaking	it was fun while it lasted expr.	devam ettiği sürece eğlenceliydi
334	Speaking	while there's still a chance expr.	henüz fırsat varken
335	Speaking	since you had such thoughts why didn't you let me know while we were together expr.	madem öyle bir düşüncen vardı niye biz beraber iken söylemedin
336	Speaking	since you had such thoughts why didn't you let me know while we were together expr.	mademki öyle bir düşüncen vardı niye biz beraberken söylemedin
337	Speaking	for a while expr.	kısa bir süre için
338	Speaking	I haven't heard from him for a while expr.	ondan bir süredir haber alamıyorum
339	Speaking	but it took me a while to figure out what happened expr.	ne olduğunu anlamam biraz zaman aldı
340	Speaking	I haven't heard from her for a while expr.	ondan bir süredir haber alamıyorum
341	Speaking	why don't you sleep for a while? expr.	neden biraz uyumuyorsun?
342	Speaking	it took me a while to figure out that I was in somewhere else expr.	orasının başka bir yer olduğunu anlamak bir hayli zamanımı almıştı
343	Speaking	why don't you sleep for a while? expr.	neden bir süre uyumuyorsun?
344	Speaking	since you had such thoughts why didn't you let me know while we were together expr.	mademki öyle bir düşüncen vardı niye biz beraber iken söylemedin
345	Speaking	while he was alive expr.	sağlığında
346	Speaking	get out of town for a while expr.	şehir dışına çık bir süreliğine
347	Speaking	I haven't heard from you for a while expr.	senden bir süredir haber alamıyorum
348	Speaking	do not use this function while driving expr.	sürüş esnasında bu fonksiyonu kullanmayınız
349	Speaking	let's get/turn back while we still can/there's still time! expr.	yol yakınken dönelim
350	Speaking	not worth your while expr.	zaman ayırdığına değmez
Trade/Economic
351	Trade/Economic	issue while in stock n.	stok halinde iken dağıtım
352	Trade/Economic	once in a while adv.	ara sıra
353	Trade/Economic	while supplies last expr.	stoklarla sınırlıdır
Politics
354	Politics	vote of confidence while in office n.	hükümete görev sırasında verilen güvenoyu
Technical
355	Technical	electronic equipment not portable by hand while working n.	çalışır durumdayken elle taşınamayan elektronik donanım
356	Technical	read while writing n.	yazarken okuma
Computer
357	Computer	error while copying files n.	dosyaları kopyalama hatası
358	Computer	read while writing n.	yazarken okuma
359	Computer	mark revisions while editing expr.	düzenlerken düzeltmeleri imle
360	Computer	error while recording expr.	kayıt yapılırken hata
361	Computer	hide while not playing expr.	yürütülmezken gizle
Informatics
362	Informatics	while construct n.	while döngüsü
Construction
363	Construction	matters to be taken into account while carrying out large repairs and renovations and setting up a brand new building n.	yeniden yaptırılacak binalarda, büyük onarım ve tadilatlarda dikkat edilecek hususlar
Traffic
364	Traffic	talking on a cell phone while driving n.	araba kullanırken telefonla konuşma
365	Traffic	dwi (driving while intoxicated) abrev.	alkollü araç kullanma
366	Traffic	dwi (driving while intoxicated) abrev.	alkollü araç kullanmaktan suçlanan kimse
367	Traffic	dwi (driving while intoxicated) abrev.	alkollü araç kullanmaktan hüküm giyme
368	Traffic	dwi (driving while intoxicated) abrev.	alkollü araç kullanma suçundan tutuklanma
Medical
369	Medical	falling asleep while driving n.	direksiyon başında uyuklama
Education
370	Education	points to be paid attention to while cleaning n.	temizlik sırasında dikkat edilecek hususlar
Slang
371	Slang	dwb (driving while black) expr.	siyahi olarak araç kullanma (polisin siyahi sürücülere yaptığı ayrımcılığa bir gönderme)
372	Slang	dwb (driving while black) expr.	siyahiyken araç kullanma (polisin siyahi sürücülere yaptığı ayrımcılığa bir gönderme)
373	Slang	while we're young expr.	haydi
374	Slang	while we're young expr.	vakit geç olmadan/geçmeden