|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
bir an |
for a moment adv.
|
|
I should therefore like, for a moment, to come back to the result.
Bu nedenle bir an için sonuca geri dönmek istiyorum.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
kur'an |
koran n.
|
|
The Koran too leaves no room for mutilation.
Kur'an da sakatlamaya yer bırakmaz.
More Sentences
|
3 |
General |
tarihi an |
historic moment n.
|
|
Let us make good use of this historic moment when we vote tomorrow!
Yarın oy kullanırken bu tarihi anı iyi değerlendirelim!
More Sentences
|
4 |
General |
şu an |
present n.
|
|
It seems that he likes his present job.
Şu andaki işinden hoşlanıyor gibi görünüyor.
More Sentences
|
5 |
General |
tarihi bir an |
a historic moment n.
|
|
This is an historic moment, and this point has been clearly made by previous speakers.
Bu tarihi bir andır ve bu husus önceki konuşmacılar tarafından açıkça ifade edilmiştir.
More Sentences
|
6 |
General |
son an |
eleventh hour n.
|
|
This is his eleventh hour.
Bu onun son anı.
More Sentences
|
7 |
General |
kapılmak (parti, yaşanan an vb.) |
catch v.
|
|
Yanni got caught in the flood.
Yanni sele kapıldı.
More Sentences
|
8 |
General |
şu an |
at present adv.
|
|
The woman sitting across from us is his wife at present.
Bizim karşımızda oturan kadın şu an onun karısı.
More Sentences
|
9 |
General |
şu an |
now adv.
|
|
In short, it does not appear that there will be any substantial progress between now and the summit.
Kısacası, şu an ile zirve arasında kayda değer bir ilerleme olacak gibi görünmüyor.
More Sentences
|
10 |
General |
an itibarıyla |
right now adv.
|
|
As of right now we have some powerful barriers.
Şu an itibariyle bazı büyük engeller önümüzde.
More Sentences
|
11 |
General |
her an |
at any time adv.
|
|
We wanted to be prepared at any time for the common position.
Ortak tutum için her an hazırlıklı olmak istedik.
More Sentences
|
12 |
General |
şu an |
at the moment adv.
|
|
For this reason this trial, which at the moment is experimental and temporary, should receive widespread support.
Bu nedenle şu an için deneysel ve geçici olan bu çalışma geniş çaplı destek görmelidir.
More Sentences
|
13 |
General |
şu an itibarıyla |
as of now adv.
|
|
Have you changed your daily routine as of now?
Şu an itibariyle günlük rutininizi değiştirdiniz mi?
More Sentences
|
14 |
General |
bir an önce |
right away adv.
|
|
Finally, I would ask the Council to launch initiatives for an in-depth summit with the US administration right away.
Son olarak, Konsey'den ABD yönetimi ile derinlemesine bir zirve için girişimleri bir an önce başlatmasını rica ediyorum.
More Sentences
|
15 |
General |
her an |
any moment adv.
|
|
I hope that she will be appearing any moment now.
Kendisinin her an ortaya çıkacağını umuyorum.
More Sentences
|
16 |
General |
her an |
at any moment adv.
|
|
Earthquakes may occur at any moment.
Depremler her an meydana gelebilir.
More Sentences
|
17 |
General |
bir an için |
momentarily adv.
|
|
Mr Watson, you, and some others with you were momentarily confused.
Bay Watson, siz ve yanınızdaki bazı kişilerin kafası bir an için karıştı.
More Sentences
|
18 |
General |
bir an önce |
forthwith adv.
|
|
Mechanisms must, therefore, be planned forthwith to address these situations.
Bu nedenle, bu durumları ele alacak mekanizmalar bir an önce planlanmalıdır.
More Sentences
|
19 |
General |
şu an için |
for now adv.
|
|
This will do for now.
Bu şu an için işe yarar.
More Sentences
|
20 |
General |
bir an için |
for an instant adv.
|
|
I was speechless for an instant.
Bir an için nutkum tutuldu.
More Sentences
|
21 |
General |
şu an için |
for the present adv.
|
|
On the other hand, no, we cannot for the present do it multilaterally.
Öte yandan hayır, şu an için bunu çok taraflı olarak yapamayız.
More Sentences
|
22 |
General |
şu an itibariyle |
as of yet adv.
|
|
As of yet, there is no method that can reliably cure all tumors.
Şu an itibariyle tüm tümörleri güvenilir şekilde tedavi edebilecek bir yöntem yoktur.
More Sentences
|
Phrases |
|
23 |
Phrases |
bir an olsun |
for a moment expr.
|
|
Tom can't sit still for a moment.
Tom bir an olsun yerinde duramaz.
More Sentences
|
24 |
Phrases |
şu an kullanımdaki |
in current use expr.
|
|
This word is not in current use.
Bu kelime şu an kullanımda değil.
More Sentences
|
Colloquial |
|
25 |
Colloquial |
şu an |
at the moment expr.
|
|
Option two seems more realistic to me at the moment.
Şu an için ikinci seçenek bana daha makul geliyor.
More Sentences
|
|
26 |
Colloquial |
bir an önce |
soon as possible expr.
|
|
Something must be done about this as soon as possible.
Bu konuda bir an önce bir şeyler yapılmalı.
More Sentences
|
General |
|
27 |
General |
ilk an |
first instance n.
|
|
28 |
General |
tek bir an |
eyewink n.
|
|
29 |
General |
ilk an |
first moment n.
|
|
30 |
General |
güçlü bir duygunun ortaya çıktığı an |
a fainting fit n.
|
|
31 |
General |
kritik an |
crux n.
|
|
32 |
General |
en kızışık an |
white heat n.
|
|
33 |
General |
her an savaşa hazır gönüllü asker |
minuteman n.
|
|
34 |
General |
önemli an |
juncture n.
|
|
35 |
General |
kritik an |
moment of truth n.
|
|
36 |
General |
ikinci an |
second moment n.
|
|
37 |
General |
önemli olayların gelişmesindeki kritik bir an |
juncture n.
|
|
38 |
General |
bir an |
pulse n.
|
|
39 |
General |
böyle bir an |
such a moment n.
|
|
40 |
General |
ilk an |
initial moment n.
|
|
41 |
General |
kur'an-ı kerim |
koran n.
|
|
42 |
General |
kur'an-ı kerim ve felsefe |
koran and philosophy n.
|
|
43 |
General |
büyük an |
moment of truth n.
|
|
44 |
General |
(kısa/belirsiz) an/dönem |
spell n.
|
|
45 |
General |
tuhaf an |
awkward moment n.
|
|
46 |
General |
son an |
nick n.
|
|
47 |
General |
kritik an |
nick n.
|
|
48 |
General |
an'ane |
tradition n.
|
|
49 |
General |
en şiddetli an |
throes n.
|
|
50 |
General |
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı |
ubiquitism n.
|
|
51 |
General |
isa'nın her an her yerde var olduğuna inanan, lüteriyen kilisesi mensubu kimse |
ubiquitist n.
|
|
52 |
General |
önemli an |
zero hour n.
|
|
53 |
General |
belirleyici an |
zero hour n.
|
|
54 |
General |
dokunaklı an |
moving moment n.
|
|
55 |
General |
kritik an |
bit [scotland] n.
|
|
56 |
General |
kritik an |
juncture n.
|
|
57 |
General |
kritik an |
crossroads n.
|
|
58 |
General |
bir an |
blink of an eye n.
|
|
59 |
General |
av köpeklerinin serbest bırakıldığı an |
breakaway n.
|
|
60 |
General |
kısa an |
gliff [scotland] n.
|
|
61 |
General |
belirli an |
dot n.
|
|
62 |
General |
o an |
dot n.
|
|
63 |
General |
önemli bir gelişme aşamasına gelinen an |
coming of age n.
|
|
64 |
General |
güçlü bir duygunun ortaya çıktığı an |
drow n.
|
|
65 |
General |
önemli an |
pinch n.
|
|
66 |
General |
sıranın geldiği an |
innings [uk] n.
|
|
67 |
General |
kritik an |
corner n.
|
|
68 |
General |
(yarışta) yarışmacı performansının zirve yaptığı an |
surge n.
|
|
69 |
General |
bir an için göstermek |
flash v.
|
|
70 |
General |
bir an için görmek (bir şeyi) |
glimpse v.
|
|
71 |
General |
her an birinin emrinde olmak |
be at someone's beck and call v.
|
|
72 |
General |
bir an için görmek |
catch a glimpse v.
|
|
73 |
General |
bir an evvel (yapmak) istemek |
be in a hurry to v.
|
|
74 |
General |
bir an gözüne çarpmak |
catch v.
|
|
75 |
General |
bir an için görmek |
glimpse v.
|
|
76 |
General |
bir an için görmek |
get a glimpse of v.
|
|
77 |
General |
have an essay translated |
makale çevirtmek v.
|
|
78 |
General |
(bir an) dikkatsiz davranmak |
nod v.
|
|
79 |
General |
bir an dokunuvermek |
tick v.
|
|
80 |
General |
bir an için bilincini yitirmek |
dover [scotland] v.
|
|
81 |
General |
bir an kendinden geçmek |
dover [scotland] v.
|
|
82 |
General |
bir an olsun bırakmamak |
shadow v.
|
|
83 |
General |
bir an süren |
momentary adj.
|
|
84 |
General |
her an bozulabilecek (koalisyon) |
uneasy adj.
|
|
85 |
General |
sadece bir an devam eden |
momentary adj.
|
|
86 |
General |
son an |
last-minute adj.
|
|
87 |
General |
her an bozulabilecek (barış/koalisyon) |
uneasy adj.
|
|
88 |
General |
an meselesi |
close at hand adj.
|
|
89 |
General |
an meselesi |
imminent adj.
|
|
90 |
General |
(o an için) duyularla algılanamayan |
remote adj.
|
|
91 |
General |
her an meydana gelen |
minutely adj.
|
|
92 |
General |
her an işleyen |
momentary adj.
|
|
93 |
General |
her an çalışan |
momentary adj.
|
|
94 |
General |
her an tekrar eden |
momentary adj.
|
|
95 |
General |
her an gerçekleşebilecek olan |
momentary adj.
|
|
96 |
General |
an meselesi |
looming adj.
|
|
97 |
General |
her an her yerden çıkan |
omnivagant adj.
|
|
98 |
General |
her an her yerde olan |
omnivagant adj.
|
|
99 |
General |
uygun an gelene kadar pasif veya az saldırgan davranılan (taktik) |
rope-a-dope adj.
|
|
100 |
General |
dığı an |
the minute (that) adv.
|
|
101 |
General |
her an |
any day of the week adv.
|
|
102 |
General |
bir an önce |
in no time adv.
|
|
103 |
General |
bir an önce |
anon adv.
|
|
104 |
General |
bir an önce |
as soon as possible adv.
|
|
105 |
General |
her an |
at every turn adv.
|
|
106 |
General |
o an |
the moment adv.
|
|
107 |
General |
şu an için |
for this moment adv.
|
|
108 |
General |
bir an için |
momently adv.
|
|
109 |
General |
bir an bile |
not even a moment adv.
|
|
110 |
General |
bir an dahi |
not even a moment adv.
|
|
111 |
General |
bir an önce |
as immediate as possible adv.
|
|
112 |
General |
şu an |
for the time being adv.
|
|
113 |
General |
her an |
any given time adv.
|
|
114 |
General |
her an |
any minute adv.
|
|
115 |
General |
bir an önce |
alsoone adv.
|
|
116 |
General |
her an |
minutely adv.
|
|
117 |
General |
bir an |
momentally [obsolete] adv.
|
|
118 |
General |
bir an için |
momentally [obsolete] adv.
|
|
119 |
General |
her an |
momentarily adv.
|
|
120 |
General |
her an |
momently adv.
|
|
121 |
General |
her an |
of all time adv.
|
|
122 |
General |
bir an önce |
first off adv.
|
|
123 |
General |
bir an için |
fleetingly adv.
|
|
124 |
General |
… olduğu an |
soon at adv.
|
|
125 |
General |
-an |
whose pron.
|
|
126 |
General |
-an |
which pron.
|
|
127 |
General |
-an |
that conj.
|
|
128 |
General |
-an |
who conj.
|
|
Phrasals |
|
129 |
Phrasals |
an meselesi olmak |
close in v.
|
|
130 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) bir an için (bir şey) göstermek |
flash (something) at (someone or something) v.
|
|
Phrases |
|
131 |
Phrases |
bir an bile duraksamadan |
without taking a moment to pause adv.
|
|
132 |
Phrases |
her an |
at any given time adv.
|
|
133 |
Phrases |
an itibarıyla |
as of the moment expr.
|
|
134 |
Phrases |
an itibarıyla |
as of this moment expr.
|
|
135 |
Phrases |
an itibari ile |
as of the moment expr.
|
|
136 |
Phrases |
an itibari ile |
as of this moment expr.
|
|
137 |
Phrases |
an itibariyle |
by the moment expr.
|
|
138 |
Phrases |
bir an önce |
from the off expr.
|
|
139 |
Phrases |
bir an bile düşünmeden |
without a second thought expr.
|
|
140 |
Phrases |
en azından şu an için |
for the moment at least expr.
|
|
141 |
Phrases |
şu an itibari ile |
as of the moment expr.
|
|
142 |
Phrases |
şu an itibari ile |
as of this moment expr.
|
|
143 |
Phrases |
şu an |
this instant expr.
|
|
144 |
Phrases |
kritik an geldiğinde |
when the balloon goes up expr.
|
|
145 |
Phrases |
kritik an geldiğinde/gelmeden |
before the balloon goes up expr.
|
|
146 |
Phrases |
an meselesi |
close to hand expr.
|
|
Proverb |
|
147 |
Proverb |
iti an çomağı hazırla |
talk of the devil and he is bound to appear
|
|
148 |
Proverb |
iti an çomağı hazırla |
talk of the devil and he is sure to appear
|
|
149 |
Proverb |
her an her şey olabilir |
every silver lining has a cloud
|
|
150 |
Proverb |
şu an gelecekten daha değerlidir |
one today is worth two tomorrows
|
|
151 |
Proverb |
iti an çomağı hazırla |
speak of the devil, and he appears
|
|
152 |
Proverb |
iti an çomağı eline al |
speak of the devil, and he appears
|
|
Colloquial |
|
153 |
Colloquial |
tek bir an |
throw n.
|
|
154 |
Colloquial |
an meselesi |
a matter of time n.
|
|
155 |
Colloquial |
büyüleyici bir an |
a magic moment n.
|
|
156 |
Colloquial |
bir an için tanıdık gelme |
sparkle of familiarity n.
|
|
157 |
Colloquial |
bir an tanıdık gelme |
sparkle of familiarity n.
|
|
158 |
Colloquial |
hatırlanacak bir an |
a moment to remember n.
|
|
159 |
Colloquial |
sihirli bir an |
a magic moment n.
|
|
160 |
Colloquial |
unutulmaz an |
unforgettable moment n.
|
|
161 |
Colloquial |
dramatik bir hareket/an |
hollywood moment n.
|
|
162 |
Colloquial |
filmlerde olacak kadar etkileyici/duygusal bir an |
hollywood moment n.
|
|
163 |
Colloquial |
hollywood filmlerindeki gibi bir an |
hollywood moment n.
|
|
164 |
Colloquial |
(boğa güreşinde) matadorun boğayı öldürdüğü an |
moment of truth n.
|
|
165 |
Colloquial |
şu an |
the present day n.
|
|
166 |
Colloquial |
güneşin parlamaya başladığı an |
day-clean n.
|
|
167 |
Colloquial |
bir an önce hazırlanmak |
get busy v.
|
|
168 |
Colloquial |
bir an önce kaçmak |
be off v.
|
|
169 |
Colloquial |
zor bir işi bir an önce bitirmek |
pass go v.
|
|
170 |
Colloquial |
bir işe, göreve bir an önce başlamak |
go to it v.
|
|
171 |
Colloquial |
her an cezalandırılabilir olmak |
be for it v.
|
|
172 |
Colloquial |
bir an önce |
toot sweet adv.
|
|
173 |
Colloquial |
şu an |
the here and now adv.
|
|
174 |
Colloquial |
bir an önce |
on the nail expr.
|
|
175 |
Colloquial |
her yere her an anında teslim |
instant delivery anywhere anytime expr.
|
|
176 |
Colloquial |
iti an çomağı hazırla! |
speak of the devil! expr.
|
|
177 |
Colloquial |
iti an çomağı hazırla |
speak/talk of the devil expr.
|
|
178 |
Colloquial |
iti an çomağı hazırla! |
talk of the devil! expr.
|
|
179 |
Colloquial |
iti an çomağı hazırla |
talk of the devil (and he is sure to appear) expr.
|
|
180 |
Colloquial |
iti an çomağı hazırla |
speak of the devil and in he walks expr.
|
|
181 |
Colloquial |
iti an çomağı hazırla |
speak of the devil (and in he walks) expr.
|
|
182 |
Colloquial |
kısacık bir an için |
for a split second expr.
|
|
183 |
Colloquial |
tam şu an |
just now expr.
|
|
184 |
Colloquial |
ve kızılca kıyametin koptuğu an |
all hell breaks loose expr.
|
|
185 |
Colloquial |
bir an bile |
not for a instant expr.
|
|
186 |
Colloquial |
bir an bile |
not for one instant expr.
|
|
187 |
Colloquial |
bir an/dakika bile |
not for one moment expr.
|
|
188 |
Colloquial |
her an |
(at) any moment (now) expr.
|
|
189 |
Colloquial |
her an |
(at) any minute (now) expr.
|
|
190 |
Colloquial |
bir şey olduğu an |
minute something happens expr.
|
|
191 |
Colloquial |
her an |
any second now expr.
|
|
192 |
Colloquial |
aradığınız şeye şu an ulaşılamıyor |
four-oh-four (404) expr.
|
|
193 |
Colloquial |
her an |
any minute now expr.
|
|
194 |
Colloquial |
her an |
any minute now expr.
|
|
195 |
Colloquial |
her an |
any minute/moment expr.
|
|
196 |
Colloquial |
her an |
(at) any minute/moment (now) expr.
|
|
197 |
Colloquial |
her an |
any moment now expr.
|
|
198 |
Colloquial |
her an |
any second expr.
|
|
199 |
Colloquial |
kritik zaman/an |
it's crunch time expr.
|
|
200 |
Colloquial |
şu an müsait değilim |
ctn (can't talk now) expr.
|
|
201 |
Colloquial |
her an |
every waking moment expr.
|
|
202 |
Colloquial |
şu an durum çok farklı |
that was then, and this is now expr.
|
|
203 |
Colloquial |
şu an |
this (very) minute expr.
|
|
204 |
Colloquial |
tam şu an |
this (very) minute expr.
|
|
205 |
Colloquial |
şu an nerede çalışıyorsun? |
where you at? [us] expr.
|
|
206 |
Colloquial |
her an ölebilir |
ftd (fixing to die) abrev.
|
|
Idioms |
|
207 |
Idioms |
nahoş bir an |
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n.
|
|
208 |
Idioms |
sinir bozucu bir an |
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n.
|
|
209 |
Idioms |
zorlayıcı bir an |
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n.
|
|
210 |
Idioms |
tatsız bir an |
a bad quarter of an hour [old-fashioned] n.
|
|
211 |
Idioms |
her an patlamaya hazır bomba |
a (ticking) time bomb n.
|
|
212 |
Idioms |
isa mesih'in kurtarıcı olarak kabul edildiği an |
come-to-jesus moment n.
|
|
213 |
Idioms |
iman duymaya başlanılan an |
come-to-jesus moment n.
|
|
214 |
Idioms |
imana gelinen an |
come-to-jesus moment n.
|
|
215 |
Idioms |
bir meselenin iç yüzünün birdenbire kavrandığı an |
come-to-jesus moment n.
|
|
216 |
Idioms |
hayatındaki önceliklerin sorgulandığı an |
come-to-jesus moment n.
|
|
217 |
Idioms |
hayatının gözden geçirdiğin an |
come-to-jesus moment n.
|
|
218 |
Idioms |
yaşamının anlamını sorguladığın an |
come-to-jesus moment n.
|
|
219 |
Idioms |
her an yok olabilecek şey |
candle in the wind n.
|
|
220 |
Idioms |
zayıf bir an |
a moment of weakness n.
|
|
221 |
Idioms |
aciz bir an |
a moment of weakness n.
|
|
222 |
Idioms |
heyecanın doruğa ulaştığı an |
when the cream rises to the top n.
|
|
223 |
Idioms |
her şeyin birden bire netleştiği an |
a moment of clarity n.
|
|
224 |
Idioms |
herkesin beklediği an |
big moment n.
|
|
225 |
Idioms |
kritik an |
the moment of truth n.
|
|
226 |
Idioms |
patlamaya hazır/patlaması an meselesi bomba (sorun) |
a powder keg n.
|
|
227 |
Idioms |
soruna çözümün bulunduğu an |
aha moment n.
|
|
228 |
Idioms |
(olması) an meselesi |
a heartbeat away from being (something) n.
|
|
229 |
Idioms |
bir şeylerin değişmesi gereken an |
nut-cutting time n.
|
|
230 |
Idioms |
akla karanın gün yüzüne çıkacağı an |
date with destiny n.
|
|
231 |
Idioms |
ölümün an meselesi olduğu iç karartıcı yer |
valley of death n.
|
|
232 |
Idioms |
ölümün an meselesi olduğu iç karartıcı yer |
valley of the shadow of death n.
|
|
233 |
Idioms |
her an kötü bir şey yapacakmış gibi olan kişi |
fox in the henhouse n.
|
|
234 |
Idioms |
sıkıcı bir an |
a bad quarter of an hour [uk] n.
|
|
235 |
Idioms |
dokunaklı bir an |
hallmark moment n.
|
|
236 |
Idioms |
etkili bir an |
hallmark moment n.
|
|
237 |
Idioms |
yıkıcı bir an |
hallmark moment n.
|
|
238 |
Idioms |
unutulmaz bir an |
hallmark moment n.
|
|
239 |
Idioms |
duygusal bir an |
hallmark moment n.
|
|
240 |
Idioms |
şanssız bir zaman/an |
inopportune moment n.
|
|
241 |
Idioms |
uygun olmayan bir zaman/an |
inopportune moment n.
|
|
242 |
Idioms |
talihsiz bir zaman/an |
inopportune moment n.
|
|
243 |
Idioms |
kötü bir zaman/an |
inopportune moment n.
|
|
244 |
Idioms |
uygunsuz bir zaman/an |
inopportune moment n.
|
|
245 |
Idioms |
elverişsiz bir zaman/an |
inopportune moment n.
|
|
246 |
Idioms |
biçimsiz bir zaman/an |
inopportune moment n.
|
|
247 |
Idioms |
dokunaklı bir an |
kodak moment n.
|
|
248 |
Idioms |
unutulmaz bir an |
kodak moment n.
|
|
249 |
Idioms |
duygusal bir an |
kodak moment n.
|
|
250 |
Idioms |
hatırlanmaya değer bir an |
kodak moment n.
|
|
251 |
Idioms |
fotoğrafı çekilesi bir an |
kodak moment n.
|
|
252 |
Idioms |
kritik an |
high noon n.
|
|
253 |
Idioms |
belirleyici an |
high noon n.
|
|
254 |
Idioms |
şu an üzerinde çalışılan şey |
iron in the fire n.
|
|
255 |
Idioms |
aniden akla bir fikrin geldiği an |
a light-bulb moment n.
|
|
256 |
Idioms |
kafada bir ışık yandığı an |
a light-bulb moment n.
|
|
257 |
Idioms |
zayıf bir an |
a weak moment n.
|
|
258 |
Idioms |
boşluğuna denk gelen bir an |
a weak moment n.
|
|
259 |
Idioms |
düşünmeden/hızlıca karar verilen bir an |
a weak moment n.
|
|
260 |
Idioms |
zayıf bir an |
a moment of weakness n.
|
|
261 |
Idioms |
boşluğuna denk gelen bir an |
a moment of weakness n.
|
|
262 |
Idioms |
düşünmeden/hızlıca karar verilen bir an |
a moment of weakness n.
|
|
263 |
Idioms |
kafasında bir ışık yandığı an |
a-ha moment n.
|
|
264 |
Idioms |
soruna çözümün bulunduğu an |
a-ha moment n.
|
|
265 |
Idioms |
kafasında bir ışık yandığı an |
a-ha moment n.
|
|
266 |
Idioms |
soruna çözümün bulunduğu an |
a-ha moment n.
|
|
267 |
Idioms |
büyük an |
big moment n.
|
|
268 |
Idioms |
o an |
big moment n.
|
|
269 |
Idioms |
beklenen an |
big moment n.
|
|
270 |
Idioms |
özel an |
big moment n.
|
|
271 |
Idioms |
her an uçup gitmeye/yok olmaya/bozulmaya hazır şey |
candle in the wind n.
|
|
272 |
Idioms |
her an kötü bir şey yapacakmış gibi olan kişi |
a fox in the henhouse n.
|
|
273 |
Idioms |
son an |
last gasp n.
|
|
274 |
Idioms |
en son an |
the bitter end n.
|
|
275 |
Idioms |
son an |
the eleventh hour n.
|
|
276 |
Idioms |
(birinin) beklediği an |
the moment (one) has been waiting for n.
|
|
277 |
Idioms |
doğrudan/bir an önce konuya girmek |
skin the bear at once v.
|
|
278 |
Idioms |
bir an önce işe girişmek/başlamak |
skin the bear at once v.
|
|
279 |
Idioms |
her an birbirlerine girecek gibi davranmak |
come close to blows v.
|
|
280 |
Idioms |
her an tetikte olan birini atlatmak |
catch a weasel asleep v.
|
|
281 |
Idioms |
an meselesi olmak |
be only a matter of time v.
|
|
282 |
Idioms |
bir an durup düşünmek |
step back v.
|
|
283 |
Idioms |
bir an için durup derinlemesine düşünmek |
turn down a glass v.
|
|
284 |
Idioms |
bir an görmek |
catch sight of somebody/something v.
|
|
285 |
Idioms |
bir an için hızla bakmak |
dart a glance at v.
|
|
286 |
Idioms |
bir an durup düşünmek |
take a step back v.
|
|
287 |
Idioms |
birini bir an için görmek |
catch sight of someone v.
|
|
288 |
Idioms |
birini bir an için görmek |
catch a glimpse of someone v.
|
|
289 |
Idioms |
o an canı nasıl istiyorsa/plansız hareket etmek/karar vermek |
play by ear v.
|
|
290 |
Idioms |
(bir an için) basireti bağlanmak |
have a senior/blond etc. moment v.
|
|
291 |
Idioms |
(uçak veya araç için) düştü düşecek/her an parçalarına ayrılacakmış gibi gelmek |
arrive on a wing and a prayer v.
|
|
292 |
Idioms |
(uçak veya araç için) düştü düşecek/her an parçalarına ayrılacakmış gibi gelmek |
come in on a wing and a prayer v.
|
|
293 |
Idioms |
birine bir an gülümsemek |
flash somebody a smile v.
|
|
294 |
Idioms |
zor/stresli bir şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün |
the evil moment/hour/day v.
|
|
295 |
Idioms |
kaçışı olmayan an/saat/gün |
the evil moment/hour/day v.
|
|
296 |
Idioms |
yapmaktan kaçınılan şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün |
the evil moment/hour/day v.
|
|
297 |
Idioms |
sürekli ertelenen şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün |
the evil moment/hour/day v.
|
|
298 |
Idioms |
(birine/bir şeye) bir an bakıp geri dönmek |
steal a glance (at somebody/something) v.
|
|
299 |
Idioms |
(birine/bir şeye) bir an bakıp geri dönmek |
steal a look (at somebody/something) v.
|
|
300 |
Idioms |
halen/şu an devam etmekte olan bir şeyi olmak |
have something on the go [uk/australia] v.
|
|
301 |
Idioms |
(birini) bir an için heyecanlandırmak, üzmek, harekete geçirmek |
have (someone) going v.
|
|
302 |
Idioms |
her an değişebilecek bir durumda olmak |
have one foot in the grave and the other on a banana peel v.
|
|
303 |
Idioms |
her an (birinin) emrinde olmak |
be at (one's) beck and call v.
|
|
304 |
Idioms |
an meselesi olmak |
be just a matter of time v.
|
|
305 |
Idioms |
an meselesi olmak |
be just a question of time v.
|
|
306 |
Idioms |
an meselesi olmak |
be only a question of time v.
|
|
307 |
Idioms |
her an kavga edebilecek/tartışabilecek durumda olmak |
be on the warpath v.
|
|
308 |
Idioms |
her an kavga edebilecek/tartışabilecek durumda olmak |
go on the warpath v.
|
|
309 |
Idioms |
bir an basireti bağlanmak |
have a blond moment v.
|
|
310 |
Idioms |
bir an için zekasını yitirmek |
have a blond moment v.
|
|
311 |
Idioms |
bir an için beyni durmak |
have a blond moment v.
|
|
312 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) bir an için görmek |
catch a glimpse of (someone or something) v.
|
|
313 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) bir an için görmek |
catch sight of (someone or something) v.
|
|
314 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) bir an görmek |
catch sight of (someone or something) v.
|
|
315 |
Idioms |
(birine/bir şeye) bir an için hızla bakmak |
dart a glance at (someone or something) v.
|
|
316 |
Idioms |
-e bir an bakıp geri dönmek |
steal a glance at v.
|
|
317 |
Idioms |
-e bir an bakıp geri dönmek |
steal a glance at v.
|
|
318 |
Idioms |
her an yıkılması muhtemel |
built on sand adj.
|
|
319 |
Idioms |
iti an çomağı hazırla |
speak of the devil, and he shall appear expr.
|
|
320 |
Idioms |
iti an çomağı hazırla |
speak of the devil, and he will appear expr.
|
|
321 |
Idioms |
bu an için |
for the nonce expr.
|
|
322 |
Idioms |
bir an/dakika bile sıkıcı geçmez |
never a dull moment expr.
|
|
323 |
Idioms |
bir an/dakika bile sıkıcı geçmez |
there is never a dull moment expr.
|
|
324 |
Idioms |
dananın kuyruğunun kopacağı an |
the moment of truth expr.
|
|
325 |
Idioms |
iti an çomağı hazırla |
talk of the devil and you'll see his hoofs expr.
|
|
326 |
Idioms |
iti an çomağı hazırla |
speak of the devil expr.
|
|
327 |
Idioms |
şu an ihtiyacımız olan şey |
the need of the hour expr.
|
|
328 |
Idioms |
şu an için |
for the nonce expr.
|
|
329 |
Idioms |
bir yerlerde saat şu an beş |
it's five o'clock somewhere expr.
|
|
330 |
Idioms |
bir an bile |
not in a month of sundays expr.
|
|
331 |
Idioms |
bir an bile |
never in a month of sundays expr.
|
|
332 |
Idioms |
her an değişebilir bir halde |
have one foot on a banana peel expr.
|
|
333 |
Idioms |
her an bir şey olabilecek gibi |
have one foot on a banana peel expr.
|
|
334 |
Idioms |
her an her şey bozulabilirmiş gibi |
have one foot on a banana peel expr.
|
|
335 |
Idioms |
her an her şey ayağının altından/elinden kayacakmış gibi |
have one foot on a banana peel expr.
|
|
336 |
Idioms |
(bir şey) an meselesi |
a heartbeat away (from something) expr.
|
|
337 |
Idioms |
şu an tahmin edebileceğinin/öngörebileceğinin ötesinde |
beyond the horizon expr.
|
|
338 |
Idioms |
şu an bilebileceğinin ötesinde |
beyond the horizon expr.
|
|
339 |
Idioms |
her an tehlikede |
the sword of damocles hangs over someone's head expr.
|
|
340 |
Idioms |
her an tehlikede |
damocles' sword hangs over (one) expr.
|
|
341 |
Idioms |
her an tehlikede |
damocles' sword hangs over (one's) head expr.
|
|
342 |
Idioms |
her an |
from one moment to the next expr.
|
|
343 |
Idioms |
olduğu an |
minute happens expr.
|
|
344 |
Idioms |
son an gelince |
when the fat lady sings expr.
|
|
Speaking |
|
345 |
Speaking |
herkesin beklediği an |
moment everyone has been waiting for n.
|
|
346 |
Speaking |
herkesin beklediği an |
the moment everyone has been waiting for n.
|
|
347 |
Speaking |
baban her an gelebilir |
your dad's going to be here any minute expr.
|
|
348 |
Speaking |
bir an için |
for a moment expr.
|
|
349 |
Speaking |
bir an için beni endişelendirdiniz |
you had me worried for a second expr.
|
|
350 |
Speaking |
hayatımdaki en kötü an |
the worst moment of my life expr.
|
|
351 |
Speaking |
hayatımdaki en kötü an |
the worst moment in my life expr.
|
|
352 |
Speaking |
herkes gergin şu an |
everybody's on edge right now expr.
|
|
353 |
Speaking |
iti an çomağı hazırla |
speak/talk of the devil expr.
|
|
354 |
Speaking |
ilk gördüğüm an |
the first time I saw expr.
|
|
355 |
Speaking |
önemli an geldi çattı |
this is it expr.
|
|
356 |
Speaking |
mutlu olmak için ihtiyacımız olan her şey şu an burada |
we have everything we need right now to be completely happy expr.
|
|
357 |
Speaking |
odadaki tüm gözler onun üstünde şu an |
every eye in the room is on him right now expr.
|
|
358 |
Speaking |
şu an biraz meşgulüm |
I'm a bit tied up for the time being expr.
|
|
359 |
Speaking |
şu an uygun bir zaman değil |
this isn't a good time expr.
|
|
360 |
Speaking |
şu an düşündüğüm şey |
what's on my mind right now expr.
|
|
361 |
Speaking |
şu an iyi bir zaman değil |
this is not a good time expr.
|
|
362 |
Speaking |
şu an yerinde yoklar |
he/she is not available right now expr.
|
|
363 |
Speaking |
seninle bir an önce konuşmam gerek |
I need to talk to you immediately expr.
|
|
364 |
Speaking |
şu an onun ne düşündüğünü bilmiyorum |
I don't know what he's thinking right now expr.
|
|
365 |
Speaking |
şu an kapalıyız |
we're closed right now expr.
|
|
366 |
Speaking |
şu an bir toplantıda |
he is in a meeting right now expr.
|
|
367 |
Speaking |
şu an giyiniyorum |
I'm getting dressed expr.
|
|
368 |
Speaking |
şehre geldiğin an beni ara |
call me the minute you get to town expr.
|
|
369 |
Speaking |
şu an senin ne düşündüğünü bilmiyorum |
I don't know what you're thinking right now expr.
|
|
370 |
Speaking |
şu an bir toplantıda |
she is in a meeting right now expr.
|
|
371 |
Speaking |
şu an değeri ne kadar bilmiyorum |
I don't know how much it's worth now expr.
|
|
372 |
Speaking |
şu an neredesin? |
where are you right now? expr.
|
|
373 |
Speaking |
şu an hangi mevsimdeyiz? |
which season is it now? expr.
|
|
374 |
Speaking |
şu an neredesiniz? |
where are you right now? expr.
|
|
375 |
Speaking |
şu an hamileyim |
I'm pregnant right now expr.
|
|
376 |
Speaking |
şu an birine güvenip güvenmeyeceğimi bilmiyorum |
I don't know if I trust anybody right now expr.
|
|
377 |
Speaking |
şu an bir şeyle uğraşıyorum |
I'm in the middle of something expr.
|
|
378 |
Speaking |
şu an hangi yıldayız? |
what year is it now? expr.
|
|
379 |
Speaking |
şu an yerinde yok |
he/she is away from his/her desk (now) expr.
|
|
380 |
Speaking |
seni burada bulmaları an meselesi |
it's just a matter of time before they find you expr.
|
|
381 |
Speaking |
şu an nerdesin? |
where are you right now? expr.
|
|
382 |
Speaking |
şu an gerçekten konuşamam |
I really can't talk right now expr.
|
|
383 |
Speaking |
şu an işteyim |
I am at work now expr.
|
|
384 |
Speaking |
şu an yerinde değil |
he/she is away from his/her desk (now) expr.
|
|
385 |
Speaking |
şu an konuşmak için uygun bir zaman değil |
now's not a good time to talk expr.
|
|
386 |
Speaking |
şu an telefonu meşgul |
he is on the phone expr.
|
|
387 |
Speaking |
şu an bir tanesine bakıyorsun |
you're looking at one expr.
|
|
388 |
Speaking |
şu an ne kadar eder bilmiyorum |
I don't know how much it's worth now expr.
|
|
389 |
Speaking |
şu an buna ayıracak vaktimiz yok |
we don't have time for this right now expr.
|
|
390 |
Speaking |
şu an konuşamam |
I can't speak right now expr.
|
|
391 |
Speaking |
tam şu an |
at this very moment expr.
|
|
392 |
Speaking |
türkiye'de kış şu an |
this is winter in turkey expr.
|
|
393 |
Speaking |
türkiye'de yaz şu an |
this is summer in turkey expr.
|
|
394 |
Speaking |
(herkesin beklediği) işte o an geldi |
the big moment has come expr.
|
|
Chat Usage |
|
395 |
Chat Usage |
şu an saat kaç orda? |
what time is it there now? expr.
|
|
396 |
Chat Usage |
şu an saat kaç orada? |
what time is it there now? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
397 |
Trade/Economic |
açan banka tarafından her an iptal edilebilen akreditif |
revocable letter of credit n.
|
|
398 |
Trade/Economic |
her an paraya çevrilebilir aktif |
cash assets n.
|
|
399 |
Trade/Economic |
her an paraya dönüştürülebilecek şeyler |
available means n.
|
|
400 |
Trade/Economic |
tarihi an |
epoch-making n.
|
|
401 |
Trade/Economic |
yapılış özelliği dolayısıyla zaman içinde her an geçerli olan bir özdeşlik |
accounting identity n.
|
|
Politics |
|
402 |
Politics |
her an işkenceye alınacakmış duygusu yaratma |
creating a sense of being exposed to torture at any time n.
|
|
Technical |
|
403 |
Technical |
an diyagramı |
moment diagram n.
|
|
404 |
Technical |
an/arc 190v |
an/arc 190v n.
|
|
405 |
Technical |
an vektörü |
momentvector n.
|
|
Computer |
|
406 |
Computer |
bulunulan an veya gün dışında çekilmiş fotoğraf anlamına gelen bir ifade |
tbt (throwback thursday) expr.
|
|
407 |
Computer |
şu an doğrulanan |
now verifying expr.
|
|
Aeronautic |
|
408 |
Aeronautic |
şu an bir bilgi yok (askeri havacılık) |
no joy n.
|
|
409 |
Aeronautic |
roket motorlarının durduğu an |
brenschluss n.
|
|
410 |
Aeronautic |
kontrol çubuğunun ileri itildiği an |
pushover n.
|
|
Marine |
|
411 |
Marine |
gemiye yükün yüklendiği an ile gemiden yükün boşaltıldığı an arasında geçen dönem |
tackle to tackle n.
|
|
Medical |
|
412 |
Medical |
psikolojik an |
psychological moment n.
|
|
Astronomy |
|
413 |
Astronomy |
güneş veya ay tutulması sırasında ışığın tamamen kesildiği an |
totality n.
|
|
414 |
Astronomy |
gök cisimlerinin koordinatlarının belirlenmesi için referans olarak seçilen an |
epoch n.
|
|
415 |
Astronomy |
parlaklığı zaman içinde değişen yıldızın en parlak olduğu an |
maximum n.
|
|
Social Sciences |
|
416 |
Social Sciences |
şu an hayatta olan insan |
modern n.
|
|
Religious |
|
417 |
Religious |
kur'an'ın indirilmeye başlandığı gece olarak müslümanlarca kutsal sayılan dua gecesi |
lailat-ul-qadr n.
|
|
418 |
Religious |
kur'an vahiyleri |
quranic revelations n.
|
|
419 |
Religious |
Kur'an-ı Kerim'de Tanrı'nın İbrahim Peygamber'i test etmek amacıyla oğlu İSMAİL'ı kurban etmesini istemesi |
binding of isaac n.
|
|
420 |
Religious |
isa'nın her an her yerde var olduğuna inanan, lüteriyen kilisesi mensubu kimse |
ubiquist n.
|
|
421 |
Religious |
isa'nın her an her yerde var olduğuna inanan, lüteriyen kilisesi mensubu kimse |
ubiquitarian n.
|
|
422 |
Religious |
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı ile ilgili |
ubiquitarian adj.
|
|
423 |
Religious |
isa'nın her an her yerde var olduğu inancında |
ubiquitarian adj.
|
|
Geography |
|
424 |
Geography |
günümüzde çin'de yer alan xi'an (şian) kentinin çin imparatorluğu dönemindeki adı |
changan n.
|
|
425 |
Geography |
şu an arkeolojik sit alanı olan halabiye'ye roma dönemi'nde verilen isim |
zenobia n.
|
|
Military |
|
426 |
Military |
askeri uçağın saldırıya başlamak için doğrudan hedefe yönlendiği an |
run n.
|
|
Sport |
|
427 |
Sport |
silahların temasta olduğu an |
engagement n.
|
|
428 |
Sport |
oyunda kritik an |
clutch n.
|
|
Football |
|
429 |
Football |
topun son oynandığı an |
the last moment of the ball having played n.
|
|
Chess |
|
430 |
Chess |
an pasan |
en passant adv.
|
|
Music |
|
431 |
Music |
jim morrison'ın ölümünden 7 yıl sonra 1978'de piyasaya çıkan an american prayer albümünde yer alan the doors şarkısı |
the ghost song n.
|
|
432 |
Music |
müzisyenin performansa başladığı an |
entrance n.
|
|
433 |
Music |
dansçının belirli bir pozisyonda sabit kaldığı an |
pose n.
|
|
Theatre |
|
434 |
Theatre |
kışkırtan an |
inciting moment n.
|
|
435 |
Theatre |
(eserde) belirleyici an |
climax n.
|
|
436 |
Theatre |
perdenin kalkıp gösterinin başladığı an |
curtain-up n.
|
|
Archaic |
|
437 |
Archaic |
doğru an |
pudding time n.
|
|
Slang |
|
438 |
Slang |
utanç verici an |
bruh moment n.
|
|
439 |
Slang |
kolay/her an ulaşılabilir doktor/klinik |
mcdoc n.
|
|
440 |
Slang |
kolay/her an ulaşılabilir doktor/klinik |
mcdoctor n.
|
|
441 |
Slang |
kolay/her an ulaşılabilir doktor/klinik |
mcdoctors n.
|
|
442 |
Slang |
kolay/her an ulaşılabilir doktor/klinik |
mcdocs n.
|
|
443 |
Slang |
kolay/her an ulaşılabilir doktor/klinik |
mcdoc n.
|
|
444 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
drag (one's) ass v.
|
|
445 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
haul (one's) ashes v.
|
|
446 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
bag ass v.
|
|
447 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
barrel ass out of (somewhere) v.
|
|
448 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
cut ass out of (somewhere) v.
|
|
449 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
drag ass out of (somewhere) v.
|
|
450 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
shag ass (out of something or some place) v.
|
|
451 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
bag ass out of (somewhere) v.
|
|
452 |
Slang |
bir an önce harekete geçmek |
drag ass v.
|
|
453 |
Slang |
bir an önce harekete geçmek |
haul ass v.
|
|
454 |
Slang |
(bir an) basireti bağlanmak |
have a dumb moment v.
|
|
455 |
Slang |
(bir an) basireti bağlanmak |
have a blonde moment v.
|
|
456 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak |
drag/haul ass v.
|
|
457 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
barrel ass out of somewhere v.
|
|
458 |
Slang |
(uyuşturucu) bir an mutlu edip hemen sonra mutsuz etmek |
bring down v.
|
|
459 |
Slang |
bir yerden hızla/çabucak/bir an önce ayrılmak/uzaklaşmak |
shag ass out of somewhere v.
|
|
460 |
Slang |
bir an önce |
toot sweet expr.
|
|
British Slang |
|
461 |
British Slang |
bir an mala/aptala bağlama |
blonde moment n.
|
|
462 |
British Slang |
son derece heyecanlı/korku verici bir an |
brown trouser moment n.
|
|
Modern Slang |
|
463 |
Modern Slang |
kişinin kendi içinde yaşadığı tuhaf bir his/an |
acid moment n.
|
|
464 |
Modern Slang |
kişinin yaşadığı psikedelik bir deneyimde onun için önemli olan/dönüm noktası olan bir an |
acid moment n.
|
|
465 |
Modern Slang |
birinin/bir durumun aslının anlaşıldığı an |
ah ha moment n.
|
|
466 |
Modern Slang |
kişinin gerçeklik algısıyla oynayan tuhaf bir an/his |
acid moment n.
|
|
467 |
Modern Slang |
biri/bir durum hakkındaki gerçeğin anlaşıldığı/keşfedildiği an |
ah ha moment n.
|
|
468 |
Modern Slang |
bir kadının veya erkeğin partnerine aşırı derecede sinirlendiği bir an |
angela bassett moment n.
|
|
Star Wars |
|
469 |
Star Wars |
arazisel zırhlı ağır nakliye (az-an) |
all terrain armored heavy transport (at-aht) n.
|
|
470 |
Star Wars |
tammuz-an başkenti |
tammuz-an capital city n.
|
|