yaşam - Turco Inglés Diccionario

yaşam

Significados de "yaşam" en diccionario inglés turco : 16 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
yaşam life n.
The EU Convention comes at a very important moment in the life of the European Union.
AB Kongresi, Avrupa Birliği'nin yaşamında çok önemli bir döneme denk gelmektedir.

More Sentences
General
yaşam living n.
It is a matter of guaranteeing a certain standard of living.
Bu, belirli bir yaşam standardını garanti altına alma meselesidir.

More Sentences
yaşam days n.
This was one of the best days of my life.
Bu, yaşamımın en iyi günlerinden biriydi.

More Sentences
yaşam life adj.
We roundly condemn the patenting and commercialisation of life, of the human being and of all natural heritage.
Yaşamın, insanın ve tüm doğal mirasın patentlenmesini ve ticarileştirilmesini şiddetle kınıyoruz.

More Sentences
Technical
yaşam life n.
Many pensioners purchase securities in an attempt to be better off in their later life.
Birçok emekli, ileriki yaşamlarında daha iyi durumda olmak amacıyla menkul kıymet satın almaktadır.

More Sentences
General
yaşam lifetime n.
yaşam vita n.
yaşam existence n.
yaşam experience n.
yaşam being n.
yaşam breath n.
yaşam being n.
yaşam livelihead [obsolete] n.
yaşam days n.
yaşam skin n.
Slang
yaşam puff [dated] n.

Significados de "yaşam" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
General
yaşam tarzı lifestyle n.
Type 2 diabetes is a lifestyle disease.
Tip 2 diyabet bir yaşam tarzı hastalığıdır.

More Sentences
yaşam ve ölüm life and death n.
Talk of life and death distort reality.
Yaşam ve ölümden bahsetmek gerçekliği çarpıtmaktır.

More Sentences
yaşam tarzı way of life n.
It is obviously in the immigrants' interest to adjust to our way of life and our values.
Yaşam tarzımıza ve değerlerimize uyum sağlamanın göçmenlerin yararına olduğu açıktır.

More Sentences
yaşam maliyeti cost of living n.
Which city has a lower cost of living?
Hangi şehirde yaşam maliyeti daha düşüktür?

More Sentences
yaşam hakkı right to life n.
Terrorist attacks are an attack on the most fundamental human right - the right to life.
Terörist saldırılar en temel insan hakkı olan yaşam hakkına yönelik bir saldırıdır.

More Sentences
yaşam tarzı life style n.
I am accustoming to this life style.
Bu yaşam tarzına alışıyorum.

More Sentences
yaşam biçimi way of life n.
We must therefore adopt initiatives to help the people of Madagascar to rediscover a dignified way of life.
Bu nedenle Madagaskar halkının onurlu bir yaşam biçimini yeniden keşfetmesine yardımcı olacak girişimlerde bulunmalıyız.

More Sentences
yaşam koşulları living conditions n.
Unfortunately, changes often bring about a deterioration of workers' living conditions.
Ne yazık ki değişimler çoğu zaman işçilerin yaşam koşullarının kötüleşmesine yol açıyor.

More Sentences
özel yaşam privacy n.
I value my privacy.
Özel yaşamıma önem veririm.

More Sentences
beklenen yaşam süresi life expectancy n.
By 2010, life expectancy in Africa will fall by 20 years.
2010 yılına kadar Afrika'da beklenen yaşam süresi 20 yıl azalacaktır.

More Sentences
yaşam alanı living space n.
The average American living space is twice as large as the living space in Japan.
Ortalama bir Amerikan yaşam alanı Japonya'daki yaşam alanının iki katı kadar büyüktür.

More Sentences
ortalama yaşam süresi life expectancy n.
One third of the population has a life expectancy of 40 years and 57% do not have access to drinking water.
Nüfusun üçte birinin ortalama yaşam süresi 40 yıldır ve %57'sinin içme suyuna erişimi yoktur.

More Sentences
yaşam gücü life force n.
In Feng Shui, Qi is a type of energy or life force.
Feng Shui'de Qi bir tür enerji veya yaşam gücüdür.

More Sentences
yaşam döngüsü lifecycle n.
The proposals relate to the whole lifecycle of Community acts.
Teklifler, Topluluk yasalarının tüm yaşam döngüsüyle ilgilidir.

More Sentences
cinsel yaşam sex life n.
They are ordinary men and women made extraordinary by society's preoccupation with their sex lives.
Onlar, toplumun cinsel yaşamlarıyla meşgul olması nedeniyle sıra dışı hale gelen sıradan erkek ve kadınlardır.

More Sentences
siyasi yaşam political life n.
The National Security Council continues to play a major role in political life.
Milli Güvenlik Kurulu, siyasi yaşamda büyük bir rol oynamaya devam etmektedir.

More Sentences
özel yaşam private life n.
The crimes in question can have long-term consequences, and they have direct effects upon people's private lives.
Söz konusu suçların uzun vadeli sonuçları olabilir ve insanların özel yaşamları üzerinde doğrudan etkileri vardır.

More Sentences
sağlıklı bir yaşam/hayat a healthy life n.
I am firmly convinced that kicking the habit is the best way of achieving a healthier life.
Alışkanlıktan kurtulmanın daha sağlıklı bir yaşama ulaşmanın en iyi yolu olduğuna kesinlikle inanıyorum.

More Sentences
yaşam bilimleri life sciences n.
This proposal runs diametrically contrary to the EU's life science and biotechnology action plan.
Bu teklif AB'nin yaşam bilimleri ve biyoteknoloji eylem planıyla taban tabana zıttır.

More Sentences
yaşam kalitesi quality of life n.
Food is the most basic prerequisite for people's health and quality of life.
Gıda, insanların sağlığı ve yaşam kalitesi için en temel ön koşuldur.

More Sentences
kamusal yaşam public life n.
They were banned from public life.
Kamusal yaşamdan men edildiler.

More Sentences
yaşam temposu pace of life n.
The people in the south worry about the disturbance of the pace of life, but that is not a constant.
Güneydeki insanlar yaşam temposunun bozulmasından endişe ediyor ancak bu sürekli bir durum değil.

More Sentences
yaşam süresi life n.
The average length of working life is to be extended by five years.
Ortalama çalışma yaşamı süresi beş yıl uzatılacak.

More Sentences
yaşam biçimi lifestyle n.
Layla loved the country lifestyle.
Leyla kırsal yaşam biçimini seviyordu.

More Sentences
yaşam stili lifestyle n.
You need to change your lifestyle.
Yaşam stilini değiştirmen lazım.

More Sentences
kırsal yaşam rural life n.
Fishing is one of the mainstays of rural life in Scotland.
Balıkçılık, İskoçya'da kırsal yaşamın temel dayanaklarından biridir.

More Sentences
sosyal yaşam social life n.
The Japanese public bathhouse was once used as a center of social life in one's neighborhood.
Japon hamamı bir zamanlar mahalledeki sosyal yaşamın merkezi olarak kullanılırdı.

More Sentences
yaşam bilimci life scientist n.
These questions have puzzled life scientists since ancient times.
Bu sorular çok eski zamanlardan beri yaşam bilimcilerin kafasını kurcalıyor.

More Sentences
sağlıklı yaşam healthy life n.
Tom has a healthy life style.
Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.

More Sentences
günlük yaşam daily life n.
All this certainly makes the daily lives of the Cuban citizens difficult.
Tüm bunlar Küba vatandaşlarının günlük yaşamlarını kesinlikle zorlaştırmaktadır.

More Sentences
doğal yaşam alanı natural habitat n.
Elephants are poached for their ivory and their natural habitat has been considerably altered and reduced.
Filler fildişleri için kaçak avlanmaktadır ve doğal yaşam alanları önemli ölçüde değiştirilmiş ve azaltılmıştır.

More Sentences
duygusal yaşam emotional life n.
People's emotional lives are becoming more and more unstable.
İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.

More Sentences
yaşam çeşitliliği diversity of life n.
I just admire the diversity of life on our planet.
Gezegenimizdeki yaşam çeşitliliğine hayranım.

More Sentences
yaşam formu life form n.
Still no readings of life forms on the planet surface.
Gezegen yüzeyinde yaşam formu olduğuna dair hala bir bulgu yok.

More Sentences
yaşam standardı living standard n.
It is they who feel the pinch of recession, constantly eroded incomes and falling living standards.
Durgunluğun, sürekli erozyona uğrayan gelirlerin ve düşen yaşam standartlarının acısını en çok onlar hissediyor.

More Sentences
yaşam boyu öğrenme life-long learning n.
This investment particularly needs to go towards education, training and life-long learning.
Bu yatırımın özellikle eğitim, öğretim ve yaşam boyu öğrenmeye yönelik olması gerekmektedir.

More Sentences
zeki yaşam intelligent life n.
Is there intelligent life on other planets?
Başka gezegenlerde zeki yaşam var mı?

More Sentences
akıllı yaşam intelligent life n.
Is there intelligent life on Earth?
Dünya üzerinde akıllı yaşam var mıdır?

More Sentences
sürmek (yaşam/ömür) live v.
Layla lived a good life.
Leyla iyi bir yaşam sürüyordu.

More Sentences
yaşam sürdürmek lead a life v.
Being able to lead a life free from poverty and social exclusion is a fundamental human right.
Yoksulluktan ve sosyal dışlanmadan uzak bir yaşam sürdürebilmek temel bir insan hakkıdır.

More Sentences
yaşam dolu lively adj.
Tom is very lively.
Tom çok yaşam dolu.

More Sentences
yaşam destek life-support adj.
The so-called market economy is on a life-support machine, kept alive by the state on a saline drip.
Sözde piyasa ekonomisi, devlet tarafından salin serumuyla canlı tutulan bir yaşam destek makinesine bağlıdır.

More Sentences
Common Usage
vahşi yaşam wild life n.
General
konforsuz ve dünyevi zevklerden yoksun bir yaşam austerity n.
yaşam amacı life purpose n.
entelektüel yaşam intellectual life n.
yaşam tarzı life n.
toplumsal yaşam communal living n.
yaşam çevresi living environment n.
yaşam tarzı ürünleri lifestyle products n.
ortalama yaşam beklentisi average life expectancy n.
özgür yaşam wastefulness n.
yaşam standardı ve maliyet cost and standard of living n.
yaşam beklentisi expectancy of life n.
bütün yaşam ve tabiatın görünmez ve sonsuz olanın ruhani simgeleri ve anlamlarıyla dolu olduğuna inanan bir görüş sacramentalism n.
yaşam tablosu life table n.
uzun yaşam longevity n.
özgür yaşam waxing n.
bitkisel yaşam vegetable existence n.
orta yaşam mid life n.
yaşam sınırı base for living n.
diğer gezegenlerde yaşam life on other planets n.
yaşam savaşı struggle for life n.
yaşam boyu gelir income for life n.
aile yaşam araştırmaları family life surveys n.
yaşam öyküsü biography n.
yaşam biçimi form of life n.
yaşam süresi time of life n.
çağdaş yaşam modern life n.
eski hindu hekimlik ve uzun yaşam sanatı ayurveda n.
tinsel yaşam spiritual life n.
sosyal yaşam ve gelenekler romanı social life and customs fiction n.
yaşam ile ölüm arasındaki çizgi divide n.
entelektüel yaşam intellectual life n.
özgür yaşam wander idly n.
yaşam standardı ve maliyeti cost and standard of living n.
beklenimli yaşam süresi life expectancy n.
yaşam biçimi life style n.
dini yaşam religious life n.
insanların seçim yapma ve bu seçimleri yaşam içerisinde uygulama kapasitesi human agency n.
yaşam savaşı struggle to survive n.
avuç içinde görülen yaşam çizgisi life line n.
yaşam standardı life standard n.
medeniyet ve sosyal yaşam civilization and social life n.
yaşam sigortası life insurance n.
yaşam biçimi manner of life n.
yaşam tarzı living n.
yeryüzünde yaşamın başlangıcı olduğu varsayılan ilk yaşam biçimi eobiont n.
yaşam savaşı battle of life n.
yaşam öyküsü yazan biographer n.
yaşam şekilleri modes of living n.
aşırı lüks yaşam highlife n.
aile yaşam eğitimi family life education n.
yahudi yaşam tarzı jewish way of life n.
yaşam kalitesi life quality n.
doğal yaşam natural life n.
ikinci yaşam second life n.
yaşam ağacı life tree n.
temiz yaşam clean life n.
güncel yaşam current life n.
yaşam süreci the course of life n.
özellikle büyük şehirlerdeki kaymak tabakada görülen uçarı yaşam biçimi vanity fair n.
sosyetik yaşam vanity fair n.
yaşam merkezi wellness center n.
sivil yaşam civilian life n.
yaşam tehlikesi vital danger n.
temel yaşam desteği basic life support n.
kısa yaşam short life n.
yaşam şartları living conditions n.
yaşam çevrimi life cycle n.
ilkel yaşam primitive life n.
yaşam biçimi existence n.
yaşam beklentisi average life-span n.
yaşam boyu spor life-long sport n.
yaşam dünyası life-world n.
yaşam biçimi life-style n.
baskılı yaşam high-pressure living n.
yaşam tablosu life-table n.
yaşam bilimi biology n.
yaşam iksiri elixir n.
yaşam kaygıları cares of life n.
sivil yaşam civil life n.
yaşam süresi lifetime n.
yaşam stili life style n.
yaşam stili life-style n.
yaşam tarzı life-style n.
yaşam biçimi modus vivendi n.
yaşam tarzı modus vivendi n.
yaşam stili modus vivendi n.
yaşam öyküsü memoirs n.
yaşam koçu life coach n.
umulan yaşam süresi (doğum anında) life expectancy at birth n.
yaşam felsefesi a philosophy of life n.
yaşam felsefesi life philosophy n.
yaşam düzeyi level of living n.
yaşam ritüelleri life rituals n.
yaşam mücadelesi struggle for life n.
yaşam tehlikesi death risk n.
yaşam deneyimi human experience n.
yaşam becerileri life skills n.
doğal yaşam parkı wild life park n.
kaliteli yaşam quality living n.
doğal yaşam parkı natural life park n.
kaliteli yaşam quality life n.
yaşam belirtisi spark of life n.
etrafı çevrili güvenlikli yaşam alanı gated community n.
toplu yaşam communal life n.
rahat yaşam tarzı laid-back lifestyle n.
yaşam sevinci joy of living n.
yaşam borcu life debt n.
yardımlı yaşam tesisi assisted living facility n.
yardımlı yaşam tesisi assisted living n.
yaşam tarzı alışkanlıkları lifestyle habits n.
ortaklaşa yaşam collective living n.
yaşam tehdidi life threat n.
mutlu yaşam happy living/life n.
yaşam öpücüğü kiss of life n.
yaşam kalitesinin arttırılması increasing the quality of life n.
iç yaşam inner life n.
stres dolu hayat/yaşam stress-filled life n.
geleneksel hayat/yaşam traditional life n.
kişisel yaşam koçu personal life coach n.
yaşam çarkı wheel of life n.
yaşam süresi length of life n.
yaşam boyu başarı ödülü lifetime achievement award n.
daha iyi yaşam koşulları better living conditions n.
yaşam kavgası fight for life n.
yaşam kavgası life struggle n.
yaşam sanatı the art of life n.
nasa dünya dışı yaşam açıklaması nasa announcement on extraterrestrial life n.
toplumun alt kesimindeki yaşam low life n.
yaşam alanları living quarters n.
lüks yaşam dolce vita n.
lüks yaşam luxurious life n.
ileri yaşam desteği kursları advanced life support courses n.
destekli yaşam tesisi assisted living facility n.
yaşam hikayesi life story n.
yaşam sevinci joie de vivre n.
yaşam sevinci joy of life n.
yaşam sevinci zest for life n.
düzmece yaşam öyküsü pseudo-biography n.
uydurma yaşam öyküsü pseudo-biography n.
insana yaraşır bir yaşam life with dignity n.
onurlu bir yaşam life with dignity n.
vahşi yaşam wild life n.
gelecekteki yaşam life in the future n.
düzenli yaşam regular life n.
düzenli yaşam orderly life n.
yaşam yolu curriculum vitae n.
yeti yitimsiz yaşam beklentisi disability free life expectancy n.
sivil yaşam civvy street n.
yaşayış/yaşam durumu living status n.
yaşam hızı pace of life n.
yaşam döngüsü yönetimi lifecycle management n.
yaşam döngüsü yaklaşımı lifecycle approach n.
vahşi yaşam projesi wildlife project n.
zeki yaşam formu intelligent life form n.
uygar yaşam modern life n.
antik mısır sembolü yaşam çarmıhı ankh n.
bitkisel yaşam permanent vegetative state n.
bitkisel yaşam vegetative state n.
iş yaşam dengesi work life balance n.
sağlıklı yaşam healthy living n.
iş yaşam dengesi work-life balance n.
yaşam mahali accommodation n.
yaşam dünyası lifeworld n.
doğal yaşam alanı natural living environment n.
düşünsel yaşam intellectual life n.
yaşam kaynağı life source n.
dikey yaşam hattı vertical lifeline n.
yaşam mahalli living quarters n.
yaşam biçimi path n.
yaşam boyu onur ödülü lifetime honorary award n.
yaşam sevgisi love of life n.
yaşam koşulu condition of life n.
yaşam koşulu condition for living n.
yaşam koşulu condition of living n.
yaşam koşulu living condition n.
yaşam kanıtı proof of life n.
yaşam iradesi living will n.
doğal yaşam natural world n.
yaşam kaynağı lifeblood n.
hayvanların kullanılmasını desteklemeyen yaşam biçimi veganism n.
kalitesiz yaşam poor quality of life n.
düşük yaşam kalitesi poor quality of life n.
"rüzgâr" ve "su" anlamına gelen, doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekânlarda harekete geçirme yöntemlerini gösteren eski bir çin öğretisi feng shui n.
paleolitik yaşam tarzı paleolithic lifestlye n.
kısa yaşam short life n.
kısa yaşam brief life n.
erken yaşam early life n.
yaşam hatları lifelines n.
yaşam dayanağı sustenance n.
yaşam tarzı lifeway n.
sağlıklı yaşam süresi healthspan n.
maddi yaşam material life n.
kırsal yaşam rustic life n.
sağlıklı yaşam süresi healthspan n.
bir kişinin genellikle sağlıklı ve ciddi bir hastalığı olmadan geçirdiği yaşam süresi healthspan n.
engelsiz yaşam barrier-free living n.
yaşam döngüsü analizi life cycle analysis n.
danimarka yaşam tarzı hygge n.
kırsal yaşam ve tarımı toplumun temeli olarak gören akım agrarianism n.
medeni yaşam civic life n.
konargöçer yaşam nomady n.
medeniyet eli değmemiş vahşi ve ilkel yaşam koşulları natural state n.
yaşam alanı living arrangement n.
yaşam biçimi living arrangements n.
yoğun sosyal yaşam the social whirl n.
avuç içinde kalp, yaşam ve akıl çizgilerinin oluşturduğu düşünülen üçgen triangle of mars n.
avuç içinde kalp, yaşam ve akıl çizgilerinin oluşturduğu düşünülen üçgen great triangle n.
yaşam çizgisi twist [obsolete] n.
yapay yaşam a-life n.
gündelik yaşam earth n.
evlilik dışı birlikte yaşam cohabitation n.
yaşam arzusu desire to live n.
yaşam döngüsü circle of life n.
yaşam tarzı bag n.
eskiden büyüme ve beslenmeyi kontrol ettiği düşünülen bir yaşam gücü bathmism n.
yaşam öyküsü life history n.
yaşam destek cihazı life support machine n.
yaşam destek ünitesi life-support system n.
yaşam destek cihazı life-support system n.
yaşam boyu yapılan meslek lifework n.
keyifli bir yaşam süren kimse jovialist [obsolete] n.
shiatsu gibi alternatif tıp tedavileri sırasında tespit edilen yaşam enerjisinin akışındaki eksilme kyo n.
fani yaşam vale n.
yaşam sevgisi ve ölüm korkusu vitativeness n.
yaşam gücü vril n.
(avuç içi) yaşam çizgisi line of life n.
(avuç içi) yaşam çizgisi life line n.
(avuç içi) yaşam çizgisi lifeline n.
yaşam kuvveti living force n.
(ev) yaşam alanı big house [dialect] n.
yaban kuşlarının doğal yaşam ortamlarında gözlemlenmesi bird-watching n.
yaşam alanlarının paylaşıldığı kimse mate n.
yaşam kaynağı lethee n.
(el falında) elde bulunan, yaşam ve kader çizgisinden daha uzun olan, evlilik ve gönül ilişkilerinin yaklaşık zamanları ile ilgili bilgi veren çizgi marriage lines n.
(el falında) elde bulunan, yaşam ve kader çizgisinden daha uzun olan, evlilik ve gönül ilişkilerinin yaklaşık zamanları ile ilgili bilgi veren çizgi line of marriage n.
(akupunkturda) vücudun yaşam enerjisinin aktığı kanallar meridian curve n.
ahırdan dönüştürülen yaşam alanları mews n.
vahşi hayvanların göç ettiği korunan bir doğal yaşam alanı şeridi migration corridor n.
bu yaşam here n.
belirli bir eylemin, yaşam tarzının sonucu için ayrılmış şey heritage n.
dini hizmetle geçen yaşam ministry n.
hipsterlerin yaşam tarzı hipsterism n.
doğal yaşam alanı home n.
(avustralasya'da) çiftlikteki yaşam alanları homestead n.
yaşam tarzı mode n.
yaşam şekli mode n.
yaşam, iş ve ilişkiler konusunda tavsiyeler almak üzere tutulan kimse lifestyle guru n.
yaşam koçu lifestyle guru n.
yaşam süreci livelode n.
yaşam alanları living accommodations n.
yaşam alanı bulunmayan dükkan lockup [uk] n.
yaşam alanı bulunmayan depo lockup [uk] n.
yaşam alanı bulunmayan dükkan lock-up [uk] n.
yaşam alanı bulunmayan depo lock-up [uk] n.
yaşam süreci goings n.
düzgün bir yaşam için gerekli görülen şeyler decencies n.
yaşam şekli governance [obsolete] n.
uzun yaşam grandevity [obsolete] n.
kişiye en uygun yaşam tarzı groove n.
gezgin veya alışılmadık bir yaşam tarzı olan kimse gypsy n.
kırsal yaşam savunuculuğu ruralism n.
kırsal yaşam ruralism n.
kırsal yaşam savunucusu ruralist n.
kırsal yaşam savunucusu ruralite n.
uzaylı yaşam formu alien life form n.
yaşam stresleri life stresses n.
düşük yaşam standardı ill-being n.
(ingiltere'de) üst sınıf entelektüel yaşam tarzı oxbridge n.
yaşam kaynağı oxygen n.
evlilikte cinsel yaşam conjugation n.
(evlilikte) cinsel yaşam conjunction [obsolete] n.
ahlaksız yaşam dissipation n.
uçarı yaşam dissipation n.
bireyin kültürel ve maddi gelişimini destekleyen uyumlu yaşam good life n.
düzensiz yaşam irregular life n.
serbest ve aktif sosyal yaşam circulation n.
küresel yaşam tarzını benimseyen varlıklı işletme fakültesi mezunu cosmocrat n.
yaşam maliyeti cost-of-living n.
(gündelik yaşam aktivitelerine yardımcı) vasıf gerektirmeyen kişisel bakım custodial care n.
fantastik yaşam fantasy life n.
fantezi dünyasında yaşanan hayali yaşam fantasy life n.
yaşam yolculuğunun özel bir bölümü pilgrimage n.
yüksek yaşam kalitesi fat city n.
yaşam süresi sand n.
yaşam için gerekli vücut sıvısı sap n.
(bir yerde) yaşam sürdürme conversation [obsolete] n.
yaşam tarzı conversation [obsolete] n.
yaşam tarzı converse [obsolete] n.
yaşam enerjisi divine spark n.
verimli yaşam biçimi dodge n.
dairede oturanların imkanları ve harcamaları paylaştığı yaşam şekli flat-share n.
beslenip yaşam sürdürme foison [scotland] n.
yaşam süreci orbit n.
hayali yaşam phantasy life n.
fantezi tarz yaşam phantasy life n.
yaşam gücü prana n.
yaşam enerjisi prana n.
önceki yaşam prelife n.
doğmadan önceki yaşam prelife n.
yaşam biçimi scene n.
benmerkezci yaşam self-life n.
keyfine düşkün yaşam free living n.
makama veya mevkiye yaşam boyu sahip olma hakkı freehold n.
yeraltında bulunan yaşam sub-surface life n.
yüzeyde bulunan yaşam surface life n.
uzaydaki yaşam alanı space habitat n.
bildiğimiz hâliyle yaşam life as we know it n.
silisyum bazlı yaşam silicon-based life n.
uzun yaşam süresi long lifespan n.
kısa yaşam süresi short lifespan n.
protestanlığı yaşam tarzı haline getirmiş kimse protestant n.
(yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) önemli ilke stamen [obsolete] n.
(yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) hayatta kalma kuvveti stamen [obsolete] n.
lüks yaşam superfluence [obsolete] n.
lüks yaşam superfluity n.
lüks yaşam superflux n.
dar bir kitleye hitap eden ultra lüks yaşam tarzı superluxury n.
şöhretini doğrulayacak bir yaşam sürmek live up to one's reputation v.
yaşam savaşı vermek scramble for a living v.
yaşam kalitesini artırmak enhance the quality of life v.
sürmek (yaşam) lead v.
yaşam kalitesini artırmak improve the quality of life v.
yaşam kalitesini artırmak enhance the quality of living v.
mutlu bir yaşam sürmek lead a happy life v.
yaşam kalitesini artırmak increase the quality of living v.
yaşam kalitesini artırmak raise quality of life v.
yaşam sürmek lead a life v.
yaşam kalitesini artırmak increase the quality of life v.
yaşam kalitesini artırmak improve one's quality of life v.
yaşam savaşı vermek a fight for life v.
yaşam için gereken koşulları yerine getirmek için bir gezegenin yüzeyinde ve atmosferinde değişiklik yapmak terraform v.
yaşam belirtisi göstermek show sign of life v.
yaşam bulmak animate v.
yaşam bulmak strengthen v.
yaşam bulmak energize v.
yaşam bulmak invigorate v.
yaşam bulmak enliven v.
yaşam savaşı vermek fight to survive v.
yaşam savaşı vermek struggle for one's life v.
yaşam savaşı vermek struggle to survive v.
yaşam savaşı vermek fight for one's life v.
yaşam standardı tutturmak maintain a standard of living v.
yaşam zevkini ya da coşkusunu yitirmek get into a rut v.
başka insanların arasına karışmadan sakin bir yaşam sürmek keep oneself to oneself v.
mütevazı bir yaşam sürmek live a modest life v.
mütevazı bir yaşam sürmek lead a modest life v.
mütevazı bir yaşam sürmek live a humble life v.
yaşam sürdürmek live a life v.
yaşam sürdürmek maintain life v.
mutlu bir yaşam sürmek live a happy life v.
yaşam alanı sağlamak provide living space v.
yaşam ve sağlık masraflarını karşılamak pay one’s living and medical expenses v.
yaşam kalitesini yükseltmek increase the quality of life v.
yaşam kalitesini yükseltmek improve the quality of life v.
yaşam kalitesini yükseltmek enhance the quality of life v.
yaşam kalitesini yükseltmek increase the quality of living v.
yaşam kalitesini yükseltmek enhance the quality of living v.
yaşam kalitesini yükseltmek improve one's quality of life v.
yaşam sigortası yaptırmak insure one's life v.
yaşam destek ünitesinin fişini çekmek turn off someone's life-support system v.
yaşam boyu öğrenci olmak be a lifelong learner v.
yaşam bulmak energise v.
aktif bir yaşam sürmek racket v.
aktif bir sosyal yaşam sürmek racket v.
kişisel hedef ve hayalleri sorgulayıp daha basit bir yaşam tarzına geçmek cash out v.
yeniden yaşam bulmak re-energize v.
kötü yaşam sürmek mislive v.
aşırı aktif bir yaşam sürmek overlive v.
yaşam enerjisi ile dolmak pulsate v.
yaşam mücadelesi vermek scuffle v.
yaşam desteklemek support life v.
yaşam bulundurmak support life v.
yaşam dolu bouncy adj.
yaşam dolu alive adj.
yaşam için gerekli vital adj.
yaşam yorgunu weary of life adj.
yaşam belirtisi göstermeyen nonliving adj.
yaşam boyu li̇felong adj.
hayat taşıyan veya yaşam olan life-bearing adj.
yaşam mahali ile ilgili accommodational adj.
fani yaşam ile ilgili earthborn adj.
fani yaşam ile ilgili earthen adj.
yaşam dolu olmayan unbouncy adj.
yaşam için gerekli olmayan unvital adj.
eskiden büyüme ve beslenmeyi kontrol ettiği düşünülen bir yaşam gücüyle ilgili bathmic adj.
jet sosyetenin yaşam tarzı ile ilgili jet set adj.
yaşam dolu lifeful adj.
yaşam dolu lifesome adj.
yaşam destek life-support adj.
yaşam boyu lifetime adj.
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemine ait k-t adj.
dinozorlar dahil birçok yaşam formunun neslinin tükendiği, kretase ve tersiyer dönemleri arasında kalan jeolojik geçiş dönemi ile ilişkili k-t adj.
yaşam ile ilgili vitalic adj.
erişilmesi zor dağlık bölgede ilkel yaşam süren mountainous [obsolete] adj.
kuzey bölgesinde yaşam ile ilgili hyperborean adj.
belirli bir yaşam tarzına ilişkin lifestyle adj.
belirli bir yaşam tarzına hizmet eden lifestyle adj.
belirli bir yaşam tarzına ilişkin life-style adj.
belirli bir yaşam tarzına hizmet eden life-style adj.
normal yaşam süresinin sonuna yaklaşan old adj.
yaşam sevgisine ilişkin vitative adj.
yaşam sevgisinden gelen vitative adj.
rahat yaşam sunan independent adj.
zararlı yaşam tarzından vazgeçemeyen irreformable adj.
ölümle yaşam arası intervital adj.
(fikri, yaşam tarzını) yerleştiren planting adj.
(dini, felsefeyi, yaşam tarzını) uygulayan practical adj.
(dini, felsefeyi, yaşam tarzını) uygulayan practicing adj.
(dini, felsefeyi, yaşam tarzını) uygulayan practising adj.
önceki yaşam ile ilgili prelife adj.
kurallar ile korumaya alınmış (av hayvanı, doğal yaşam alanı) preserved adj.
düşük yaşam enerjili subvitalized adj.
ortak yaşam durumu ile ilgili symbiotical adj.
ortak yaşam ile öne çıkan symbiotical adj.
ortak yaşam döngüsünde yaşayan symbiotical adj.
yaşam dolu bir halde bouncily adv.
organik yaşam anlamı veren ön ek organo- pref.
yaşam destek sistemi lss (life support system) abrev.
Phrasals
yaşam sürdürmek make out v.
yaşam enerjisini almak wash out v.
emekli olup farklı bir yaşam kurmak retire in (something or some place) v.
emekli olup farklı bir yaşam kurmak retire into (something or some place) v.
emekli olup farklı bir yaşam kurmak retire to (something or some place) v.
emekli olup başka bir yere/yaşam tarzına geçmek retire into something v.
emekli olup başka bir yere/yaşam tarzına geçmek retire in something v.
Phrases
ekmek elden su gölden yaşam a life of leisure n.
yaşam enerjisini çekmek suck the blood of v.
hayat/yaşam sürprizlerle doludur life is like a box of chocolates expr.
Proverb
umut olmadan yaşam olmaz if it were not for hope, the heart would break expr.
yaşam hep eğlenceden oluşmaz life is not beer and skittles
yaşam hep eğlenceden oluşmaz not all beer and skittles
ölüm de yaşam kadar normal dying is as natural as living
ölüm de yaşam kadar kaçınılmaz dying is as natural as living
Colloquial
ölümden beter bir yaşam a living death n.
yaşam kaynağı meat and drink to n.
yaşam için ikinci bir şans new lease on life n.
zengin yaşam high living n.
mobil yaşam alanı wheel estate n.
kesintiz sosyal yaşam the social whirl n.
çılgınca ve eğlence kültürüne dayalı yaşam tarzını belirtmek için kullanılan bir ifade sex, drugs, and rock 'n' roll n.
hedonist bir yaşam tarzını belirtmek için kullanılan bir ifade (erkekler için) wine, women, and song n.
kadınlarla cinsel ilişkinin, alkol kullanımının ve eğlencenin özgürce yaşandığı yaşam tarzını belirtmek için kullanılan bir ifade wine, women, and song n.
çapkınlığın/hovardalığın ön planda olduğu bir yaşam tarzını belirtmek için kullanılan ifade wine, women, and song n.
aşina olunan yaşam alanı home turf n.
belirli bir yaşam biçimini benimsemiş kimse lifestyler n.
(şaka yollu) hayat/yaşam mücadelesi strugglebus n.
(şaka yollu) hayat/yaşam kavgası strugglebus n.
eski yaşam dengesini yitirmek go into a spin v.
yaşam dolu yauld [scottish] adj.
sefanın bittiği yerde yaşam başlar life begins at the end of your comfort zone expr.
yaşam dolu in good heart expr.
hayranlık bir yaşam tarzıdır fiawol (fandom is a way of life) expr.
bilim kurgu hayranlığı bir yaşam biçimidir fiawol (fandom is a way of life) expr.
yaşam bir şekilde gelişiyor life finds a way expr.
Idioms
ölümden sonra yaşam the life to come n.
(şaka yollu) hayat/yaşam mücadelesi struggle bus n.
(şaka yollu) hayat/yaşam kavgası struggle bus n.