|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
(bina) zamanla çökme |
settlement n.
|
|
The buildings in this area are liable to settlement.
Bu alandaki binalar zamanla çökmeye meyillidir.
More Sentences
|
2 |
General |
zamanla yok olmak |
wear off v.
|
|
A novelty wears off in time.
Bir yenilik zamanla yok olur.
More Sentences
|
|
3 |
General |
zamanla sınırlı |
time-limited adj.
|
|
A concerted time-limited effort is needed, otherwise we are still going to be talking about this in ten years' time.
Zamanla sınırlı ortak bir çabaya ihtiyaç var, aksi takdirde on yıl sonra hala bu konuyu konuşuyor olacağız.
More Sentences
|
4 |
General |
zamanla kazanılan |
acquired adj.
|
|
Experience is acquired with time.
Tecrübe zamanla kazanılır.
More Sentences
|
5 |
General |
zamanla solmuşlık |
foxiness n.
|
|
6 |
General |
zamanla sınırlı |
limited by time n.
|
|
7 |
General |
zamanla oluşan hasar |
damage over time n.
|
|
8 |
General |
zamanla kazanılan nitelik |
acquirement n.
|
|
9 |
General |
zamanla kazanılan nitelik |
acquired characteristic n.
|
|
10 |
General |
zamanla kazanılan zevk |
acquired taste n.
|
|
11 |
General |
zamanla biriken ve hoşa gitmeyen her türlü hurda veya süprüntü |
cruft n.
|
|
12 |
General |
doğum oranının ölüm oranına eşit olması sebebiyle bir ırkın zamanla yok olması |
race suicide n.
|
|
13 |
General |
bir ırkın zamanla yok olması |
race suicide n.
|
|
14 |
General |
zamanla kazanılan nitelik |
acquired character n.
|
|
15 |
General |
zamanla daha sevimli hale gelen kimse |
grower n.
|
|
16 |
General |
zamanla biriken zararlı etkiler |
insidiousness n.
|
|
17 |
General |
zamanla gelenekselleşen davranış kalıpları |
institutions n.
|
|
18 |
General |
zamanla yerleşik hale gelen davranış kalıpları |
institutions n.
|
|
19 |
General |
zamanla kaybolmak |
dissolve v.
|
|
20 |
General |
zamanla büyüyüp bir giysinin ölçülerine uymak |
grow into v.
|
|
21 |
General |
zamanla yarışmak |
race against time v.
|
|
22 |
General |
zamanla birinin hoşuna gitmeye başlamak |
grow on someone v.
|
|
|
23 |
General |
zamanla yerleşmek |
establish in time v.
|
|
24 |
General |
zamanla yarışmak |
against time v.
|
|
25 |
General |
zamanla öğrenmek |
learn in time v.
|
|
26 |
General |
zamanla oluşmak |
occur in the course of time v.
|
|
27 |
General |
zamanla oturmak |
settle in time v.
|
|
28 |
General |
zamanla gelişmek |
march forward in time v.
|
|
29 |
General |
zamanla artmak |
build up over time v.
|
|
30 |
General |
zamanla aşınmak |
wear away v.
|
|
31 |
General |
zamanla gelişmek |
wear v.
|
|
32 |
General |
zamanla ve fark etmeden başka bir şeyin içinde kaybolmak |
glide v.
|
|
33 |
General |
zamanla şekil almak |
ingender v.
|
|
34 |
General |
(zamanla) unutturmak |
outlive v.
|
|
35 |
General |
zamanla harcanmak |
seep v.
|
|
36 |
General |
zamanla yok olan |
worn off adj.
|
|
37 |
General |
zamanla azalan |
sinking adj.
|
|
38 |
General |
zamanla ilgili |
time-related adj.
|
|
39 |
General |
zamanla ilgili |
temporal adj.
|
|
40 |
General |
hem zamanla hem mekanla ilgili |
temporospatial adj.
|
|
41 |
General |
hem zamanla hem mekanla ilgili |
spatiotemporal adj.
|
|
42 |
General |
zamanla ilgili olan |
temporaneous adj.
|
|
43 |
General |
sonsuzluktan ziyade zamanla ilişkili |
temporary [obsolete] adj.
|
|
44 |
General |
kullanılarak zayıflamış veya zamanla madden değilmiş (kimyasal çözelti) |
mellow adj.
|
|
45 |
General |
işlerin kesat olduğu zamanla ilgili |
off-season adj.
|
|
46 |
General |
trafiğin sıkışık olmadığı zamanla ilgili |
off-hour adj.
|
|
47 |
General |
eski zamanla ilgili |
old-time adj.
|
|
48 |
General |
geçmiş zamanla ilgili |
old-time adj.
|
|
49 |
General |
zamanla bakış açısını değiştiren |
insinuating adj.
|
|
50 |
General |
geçmişte belirtilen bir zamanla çağdaş olan |
present adj.
|
|
51 |
General |
zamanla katılaşmış |
sclerotic adj.
|
|
52 |
General |
zamanla sertleşmiş |
sclerotic adj.
|
|
53 |
General |
zamanla kayıtsızlaşmış |
sclerotic adj.
|
|
54 |
General |
zamanla hasar görmüş |
beat-up adj.
|
|
55 |
General |
sonuçta zamanla |
in the course of events adv.
|
|
56 |
General |
zamanla ilişki içinde |
temporarily adv.
|
|
57 |
General |
zamanla yarışarak |
fine adv.
|
|
58 |
General |
-e kala (zamanla ilgili) |
to prep.
|
|
Phrasals |
|
59 |
Phrasals |
(bir şeyi) zamanla unutturmak |
live down v.
|
|
60 |
Phrasals |
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak |
live something down v.
|
|
61 |
Phrasals |
[zamanla) (çok da hoş olmayan) bir şeyi kabullenmek |
reconcile oneself to something v.
|
|
62 |
Phrasals |
(bir utancı) zamanla unutmak |
live something down v.
|
|
|
63 |
Phrasals |
(kötü bir deneyimi/olayı) (zamanla) unutmak |
live down something v.
|
|
64 |
Phrasals |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow upon (someone or something) v.
|
|
65 |
Phrasals |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow on (someone or something) v.
|
|
66 |
Phrasals |
zamanla büyüyüp (bir şey) olmak |
grow into (something) v.
|
|
67 |
Phrasals |
zamanla gelişip (bir şey) olmak |
grow into (something) v.
|
|
68 |
Phrasals |
zamanla olgunlaşıp (bir şey) olmak |
grow into (something) v.
|
|
69 |
Phrasals |
bir yeteneği/beceriyi zamanla geliştirmek |
grow into (something) v.
|
|
70 |
Phrasals |
zamanla (bir şeye) uygun hale gelmek |
grow into (something) v.
|
|
71 |
Phrasals |
(bir şeyi) zamanla azar azar yapmak |
hack away at (something) v.
|
|
72 |
Phrasals |
zamanla yok olup gitmek |
vanish into (something or some place) v.
|
|
73 |
Phrasals |
zamanla azaltmak/küçültmek |
phase down v.
|
|
74 |
Phrasals |
zamanla beceri kazanmak |
break in v.
|
|
75 |
Phrasals |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow upon (one) v.
|
|
76 |
Phrasals |
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
grow on (one) v.
|
|
77 |
Phrasals |
zamanla bitirmek |
wear out v.
|
|
78 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) zamanla erimek (para, kaynak) |
trickle out (of something or some place) v.
|
|
79 |
Phrasals |
(bir şeyden/bir yerden) zamanla akıp gitmek (para, kaynak) |
trickle out (of something or some place) v.
|
|
Proverb |
|
80 |
Proverb |
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir |
great oaks from little acorns grow v.
|
|
81 |
Proverb |
her şey başlangıçta küçüktür, zamanla büyüyüp serpilir |
tall oaks from little acorns grow v.
|
|
82 |
Proverb |
zamanla beraber biz de değişiriz |
times change and we with time
|
|
83 |
Proverb |
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir |
great oaks grow from small acorns
|
|
84 |
Proverb |
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir |
great oaks from little acorns grow
|
|
85 |
Proverb |
her şey başlangıçta küçüktür zamanla büyüyüp serpilir |
mighty oaks from little acorns grow
|
|
86 |
Proverb |
her şey zamanla kolaylaşır |
all things are difficult before they are easy
|
|
87 |
Proverb |
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar |
all things are difficult before they are easy
|
|
88 |
Proverb |
her şey zamanla kolaylaşır |
all things are difficult before they are easy
|
|
89 |
Proverb |
başta zor olan her şey alıştıkça/zamanla kolay gelmeye başlar |
all things are difficult before they are easy
|
|
90 |
Proverb |
görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir |
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship
|
|
Colloquial |
|
91 |
Colloquial |
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak |
grow to (do something) v.
|
|
Idioms |
|
92 |
Idioms |
zamanla büyüme/gelişme |
slow burn n.
|
|
93 |
Idioms |
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması |
code rot n.
|
|
94 |
Idioms |
zamanla yarış |
a race against time n.
|
|
95 |
Idioms |
zamanla yarış |
a race against the clock n.
|
|
96 |
Idioms |
zamanla kazanılan zevk |
an acquired taste n.
|
|
97 |
Idioms |
zamanla kazanılan zevk |
an acquired taste n.
|
|
98 |
Idioms |
zamanla yıpratmak/aşındırmak |
put wear (and tear) on something v.
|
|
99 |
Idioms |
zamanla tanınmak |
come out in the wash v.
|
|
100 |
Idioms |
zamanla bilinirlik kazanmak |
come out in the wash v.
|
|
101 |
Idioms |
(biriyle) iletişimi zamanla kesilmek |
lose trace of (someone) v.
|
|
102 |
Idioms |
zamanla (biriyle) teması yitirmek |
lose trace of (someone) v.
|
|
103 |
Idioms |
zamanla yarışmak |
beat the gun v.
|
|
104 |
Idioms |
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak |
grow to do v.
|
|
105 |
Idioms |
zamanla yıpratmak/aşındırmak |
put wear on v.
|
|
106 |
Idioms |
zamanla yarışmak |
race against the clock v.
|
|
107 |
Idioms |
zamanla görülecek olmak |
remain to be seen v.
|
|
108 |
Idioms |
zamanla görülecek/ortaya çıkacak |
(only) time will tell expr.
|
|
109 |
Idioms |
zamanla görülecek/ortaya çıkacak |
time (alone) will tell expr.
|
|
110 |
Idioms |
zamanla düzelir |
it all comes out in the wash expr.
|
|
Speaking |
|
111 |
Speaking |
beni zamanla tanırsın |
you will know me in time expr.
|
|
112 |
Speaking |
tanırsın beni zamanla |
you will know me in time expr.
|
|
113 |
Speaking |
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız |
in time we will know each other better expr.
|
|
114 |
Speaking |
zamanla birbirimizi daha iyi tanıyacağız |
in time, we'll get to know each other better expr.
|
|
115 |
Speaking |
zamanla görülecek |
it remains to be seen expr.
|
|
Trade/Economic |
|
116 |
Trade/Economic |
zamanla sınırlı gemi kiralama sözleşmesi |
time charter n.
|
|
Law |
|
117 |
Law |
müruru zamanla kazanmak |
prescribe v.
|
|
Technical |
|
118 |
Technical |
hızın zamanla değişim miktarı |
acceleration n.
|
|
119 |
Technical |
motorlardaki silindir çaplarının zamanla aşınma nedeniyle bozulması |
out-of-roundness n.
|
|
120 |
Technical |
motorlardaki silindir çaplarının yuvarlaklığını zamanla kaybetmesi |
out-of-roundness n.
|
|
121 |
Technical |
plastik işleme hattının eriyik ile temas halindeki sıcak ve soğuk metal yüzeylerinde zamanla oluşan birikme |
plate-out n.
|
|
122 |
Technical |
zamanla malzemesini kaybeden anot |
sacrificial anode n.
|
|
123 |
Technical |
zamanla değişen sistem |
time varying system n.
|
|
124 |
Technical |
zamanla değişen parametre modeli |
time-varying parameter (tvp) model n.
|
|
125 |
Technical |
zamanla eskime |
ageing n.
|
|
126 |
Technical |
zamanla değişen |
time-varying adj.
|
|
127 |
Technical |
zamanla salınımlı |
time-released adj.
|
|
Computer |
|
128 |
Computer |
bir bilgisayar programının zamanla bozulmaya yüz tutması |
code decay n.
|
|
129 |
Computer |
iş zamanla |
schedule job expr.
|
|
130 |
Computer |
işleri zamanla |
schedule jobs expr.
|
|
131 |
Computer |
işi yeniden zamanla |
reschedule work expr.
|
|
132 |
Computer |
yeniden zamanla |
reschedule expr.
|
|
133 |
Computer |
veriyi zamanla |
schedule data expr.
|
|
Informatics |
|
134 |
Informatics |
zamanla değişen sistem |
time-variant system n.
|
|
Telecom |
|
135 |
Telecom |
zamanla-sıcaklık arasındaki ilişkiyi ölçen regresyon analizi |
time temperature regression n.
|
|
Automotive |
|
136 |
Automotive |
zamanla malzemesini kaybeden anot |
sacrificial anode n.
|
|
Medical |
|
137 |
Medical |
sağlığa zamanla etki eden faktörlerin tamamı |
exposome n.
|
|
Psychology |
|
138 |
Psychology |
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi |
gaslighting n.
|
|
Pathology |
|
139 |
Pathology |
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu |
atheroma n.
|
|
140 |
Pathology |
atar damarın iç zarında birikerek zamanla kan akışını engelleyebilen yağ lezyonu |
plaque n.
|
|
Optics |
|
141 |
Optics |
yansıyan zayıf ışığın zamanla artması |
gleam n.
|
|
Math |
|
142 |
Math |
zamanla değişen gecikmeli nonlineer sistem |
nonlinear system with time-varying delay n.
|
|
143 |
Math |
zamanla değişen gecikme |
time-varying delay n.
|
|
Physics |
|
144 |
Physics |
halleri zamanla değiştiğinden zaman türevleri içeren diferansiyel denklemlere uygun parçacık |
dynamical system n.
|
|
145 |
Physics |
(atom fiziğinde parçacık) zamanla yörüngeden sapmayan |
secular adj.
|
|
Chemistry |
|
146 |
Chemistry |
zamanla düzensizce değişen |
tempolabile adj.
|
|
Zoology |
|
147 |
Zoology |
atın kesici dişlerinin taç yüzeyinde bulunan ve zamanla aşınması sebebiyle yaş tahmini yapılmasına imkan veren dar ve derin oyuk |
mark n.
|
|
Botanic |
|
148 |
Botanic |
ağaç kabuğunun zamanla mantar tabakası ile kaplanıp yok olan yeşil katmanı |
mesophloeum n.
|
|
Linguistics |
|
149 |
Linguistics |
ortaçağ'a ait, zamanla iskoç lallans diline dönüşen ingiliz dili lehçesi |
northern n.
|
|
150 |
Linguistics |
bir şeyin hızla söylenmesinden dolayı zamanla kısalmış hali |
allegro form n.
|
|
151 |
Linguistics |
bir sözcüğün anlamının veya yaptığı çağrışımının zamanla daha olumlu hale gelmesi |
melioration n.
|
|
152 |
Linguistics |
yakın geçmiş zamanla çekimlenmiş fiil |
present perfect n.
|
|
Archaeology |
|
153 |
Archaeology |
organizmaların zamanla nasıl fosilleştiğini inceleyen çalışma dalı |
taphonomy n.
|
|
Religious |
|
154 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
themistian n.
|
|
155 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoete n.
|
|
156 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoite n.
|
|
157 |
Religious |
milattan sonra 4. yüzyılda ortaya çıkan, tanrı'nın her şeyi bilme yeteneğinin yalnızca şimdiki zamanla kısıtlı olduğunu düşünen aryan tarikatı |
agnoetae n.
|
|
Geography |
|
158 |
Geography |
suyun zamanla çekilmesi |
reliction n.
|
|
159 |
Geography |
bölgenin zamanla bayırlarla dolması |
topographic maturity n.
|
|
160 |
Geography |
iklimin nispeten sıcak olduğu bir zamanla ilgili |
altithermal adj.
|
|
Geology |
|
161 |
Geology |
nehir deltasının zamanla denize doğru ilerlemesi |
progradation n.
|
|
162 |
Geology |
mineralin yerini zamanla organik maddenin aldığı fosilleşme süreci |
replacement n.
|
|
163 |
Geology |
ardışık stratigrafik tabakalarda bulunan bir dizi fosilde zamanla meydana gelen bir dizi küçük ve ilerleyici değişiklik |
mutation [dated] n.
|
|
Art |
|
164 |
Art |
zamanla sararmayan |
nonyellowing adj.
|
|
Music |
|
165 |
Music |
başta dinleyiciyi etkilemeyip zamanla hoşa giden müzik parçası |
grower n.
|
|
Cinema |
|
166 |
Cinema |
başlangıçta kızgın sert biri görünen zamanla iyi bir kişi olduğu anlaşılan anime karakteri |
tsundere n.
|
|
Latin |
|
167 |
Latin |
müruru zamanla iktisap |
usucapio n.
|
|
Archaic |
|
168 |
Archaic |
zamanla aşındıran şey |
moth n.
|
|
169 |
Archaic |
zamanla tüketen şey |
moth n.
|
|
170 |
Archaic |
zamanla çürüten kimse |
moth n.
|
|
171 |
Archaic |
zamanla tüketen kimse |
moth n.
|
|
172 |
Archaic |
zamanla aşinalık kazanmak |
converse v.
|
|
Modern Slang |
|
173 |
Modern Slang |
karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi |
ambient abuse n.
|
|