1 |
grip |
kavramak |
v. |
|
- The child gripped my hand in fear.
- Çocuk korku içerisinde elimi kavradı.
- Until grip requirements are applied, these three amendments are therefore unacceptable.
- Kavrama gereklilikleri uygulanana kadar, bu üç değişiklik bu nedenle kabul edilemez.
- I believe that we must keep a grip on reality and focus on what is tangible.
- Gerçeği kavramamız ve elle tutulur olana odaklanmamız gerektiğine inanıyorum.
- Grip tighter.
- Daha sıkı kavra.
- Tom gripped Mary's arm tightly.
- Tom, Mary'nin kolunu sıkıca kavradı.
- He gripped the tennis racket tightly.
- Tenis raketini sıkıca kavradı.
- She gripped my arm tightly.
- O, kolumu sıkıca kavradı.
- She gripped my arm tightly.
- Kolumu sıkıca kavradı.
Show More (5)
|
2 |
grip |
kontrol |
n. |
|
- Karen keeps a firm grip on her children.
- Karen çocuklarını sıkı kontrol altında tutuyor.
- As democratic representatives of our citizens, we would like a grip on these subsidies.
- Vatandaşlarımızın demokratik temsilcileri olarak, bu sübvansiyonların kontrol altına alınmasını istiyoruz.
- He got a grip on his emotions.
- Duygularını kontrol altına aldı.
- Tom got a grip on his emotions.
- Tom duygularını kontrol altına aldı.
Show More (1)
|
3 |
grip |
tutmak |
v. |
|
- You must grip that dagger this way.
- O hançeri bu şekilde tutmalısın.
- The owner of the small dog gripped its neck and scolded it.
- küçük köpeğin sahibi onu boynundan tuttu ve onu azarladı.
- You must grip that dagger this way.
- Hançeri bu şekilde tutmalısın.
- The owner of the small dog gripped its neck and scolded it.
- Küçük köpeğin sahibi köpeğin boynunu tutarak onu payladı.
Show More (1)
|
4 |
grip |
tutuş |
n. |
|
- Tom has a strong grip.
- Tom'un güçlü bir tutuşu var.
- Tom has a powerful grip.
- Tom'un güçlü bir tutuşu var.
- Tom relaxed his grip.
- Tom tutuşunu gevşetti.
- Tom loosened his grip.
- Tom tutuşunu gevşetti.
Show More (1)
|
5 |
grip |
pençe |
n. |
|
- And today we are watching as this island is caught in the grip of the same hellish spiral.
- Ve bugün bu adanın da aynı cehennem sarmalının pençesine düştüğünü izliyoruz.
- Consequently, the European Union has left the women of Poland in the grip of a particularly reactionary church!
- Sonuç olarak, Avrupa Birliği Polonya'daki kadınları özellikle gerici bir kilisenin pençesine bıraktı!
- The dictator rules the country with an iron grip.
- Diktatör ülkeyi demir bir pençeyle yönetiyor.
Show More (0)
|
6 |
grip |
el |
n. |
|
- What we have to do is get to grips with how we put it into practice.
- Yapmamız gereken şey, bunu nasıl uygulamaya koyacağımız konusunu ele almaktır.
- Tom relaxed his grip.
- Tom elini gevşetti.
Show More (-1)
|
7 |
grip |
sıkmak |
v. |
|
- I gripped your arm until it reddened.
- Kızarana kadar kolunu sıktım.
- I gripped your arm until it reddened.
- Kolunu kızarana kadar sıktım.
Show More (-1)
|
8 |
grip |
anlama |
n. |
|
- He stood still, trying to get a grip on what was happening.
- Kıpırdamadan durdu, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Show More (-2)
|
9 |
grip |
toka |
n. |
|
- She removed nearly 30 grips from her hair.
- Saçından yaklaşık 30 toka çıkardı.
Show More (-2)
|
10 |
grip |
tutma |
n. |
|
- She kept a tight grip on his arm.
- Adamın kolunu sıkıca tuttu.
Show More (-2)
|
11 |
grip |
çanta |
n. |
|
- Our tickets and passports are in the travel grip.
- Biletlerimiz ve pasaportlarımız seyahat çantasında.
Show More (-2)
|
12 |
grip |
etkilenmek |
v. |
|
- He was gripped by the tragic stories on the news.
- Haberlerdeki trajik hikayelerden etkilenmişti.
Show More (-2)
|
13 |
grip |
(yol) kavramak |
v. |
|
- Wide tires grip the road better.
- Geniş lastikler yolu daha iyi kavramaktadır.
Show More (-2)
|
14 |
grip |
kameraman |
n. |
|
- The grips assembled the equipment according to specifications.
- Kameramanlar ekipmanı teknik şartnameye uygun şekilde monte etmiştir.
Show More (-2)
|
15 |
grip |
sarmak |
v. |
|
- Her novel really gripped me from start to finish.
- Romanı beni başından sonuna kadar sardı.
Show More (-2)
|
16 |
grip |
sap |
n. |
|
- That is not my tennis racket; mine has a blue grip.
- Bu tenis raketi benim değil; benimkinin mavi sapı var.
Show More (-2)
|