grip - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
grip kavramak v.
  • The child gripped my hand in fear.
  • Çocuk korku içerisinde elimi kavradı.
  • Until grip requirements are applied, these three amendments are therefore unacceptable.
  • Kavrama gereklilikleri uygulanana kadar, bu üç değişiklik bu nedenle kabul edilemez.
  • I believe that we must keep a grip on reality and focus on what is tangible.
  • Gerçeği kavramamız ve elle tutulur olana odaklanmamız gerektiğine inanıyorum.
Show More (5)
grip kontrol n.
  • Karen keeps a firm grip on her children.
  • Karen çocuklarını sıkı kontrol altında tutuyor.
  • As democratic representatives of our citizens, we would like a grip on these subsidies.
  • Vatandaşlarımızın demokratik temsilcileri olarak, bu sübvansiyonların kontrol altına alınmasını istiyoruz.
  • He got a grip on his emotions.
  • Duygularını kontrol altına aldı.
Show More (1)
grip tutmak v.
  • You must grip that dagger this way.
  • O hançeri bu şekilde tutmalısın.
  • The owner of the small dog gripped its neck and scolded it.
  • küçük köpeğin sahibi onu boynundan tuttu ve onu azarladı.
  • You must grip that dagger this way.
  • Hançeri bu şekilde tutmalısın.
Show More (1)
grip tutuş n.
  • Tom has a strong grip.
  • Tom'un güçlü bir tutuşu var.
  • Tom has a powerful grip.
  • Tom'un güçlü bir tutuşu var.
  • Tom relaxed his grip.
  • Tom tutuşunu gevşetti.
Show More (1)
grip pençe n.
  • And today we are watching as this island is caught in the grip of the same hellish spiral.
  • Ve bugün bu adanın da aynı cehennem sarmalının pençesine düştüğünü izliyoruz.
  • Consequently, the European Union has left the women of Poland in the grip of a particularly reactionary church!
  • Sonuç olarak, Avrupa Birliği Polonya'daki kadınları özellikle gerici bir kilisenin pençesine bıraktı!
  • The dictator rules the country with an iron grip.
  • Diktatör ülkeyi demir bir pençeyle yönetiyor.
Show More (0)
grip el n.
  • What we have to do is get to grips with how we put it into practice.
  • Yapmamız gereken şey, bunu nasıl uygulamaya koyacağımız konusunu ele almaktır.
  • Tom relaxed his grip.
  • Tom elini gevşetti.
Show More (-1)
grip sıkmak v.
  • I gripped your arm until it reddened.
  • Kızarana kadar kolunu sıktım.
  • I gripped your arm until it reddened.
  • Kolunu kızarana kadar sıktım.
Show More (-1)
grip anlama n.
  • He stood still, trying to get a grip on what was happening.
  • Kıpırdamadan durdu, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Show More (-2)
grip toka n.
  • She removed nearly 30 grips from her hair.
  • Saçından yaklaşık 30 toka çıkardı.
Show More (-2)
grip tutma n.
  • She kept a tight grip on his arm.
  • Adamın kolunu sıkıca tuttu.
Show More (-2)
grip çanta n.
  • Our tickets and passports are in the travel grip.
  • Biletlerimiz ve pasaportlarımız seyahat çantasında.
Show More (-2)
grip etkilenmek v.
  • He was gripped by the tragic stories on the news.
  • Haberlerdeki trajik hikayelerden etkilenmişti.
Show More (-2)
grip (yol) kavramak v.
  • Wide tires grip the road better.
  • Geniş lastikler yolu daha iyi kavramaktadır.
Show More (-2)
grip kameraman n.
  • The grips assembled the equipment according to specifications.
  • Kameramanlar ekipmanı teknik şartnameye uygun şekilde monte etmiştir.
Show More (-2)
grip sarmak v.
  • Her novel really gripped me from start to finish.
  • Romanı beni başından sonuna kadar sardı.
Show More (-2)
grip sap n.
  • That is not my tennis racket; mine has a blue grip.
  • Bu tenis raketi benim değil; benimkinin mavi sapı var.
Show More (-2)
İngilizce Türkçe
flu grip n.
  • This illness usually turns out to be a cold or flu.
  • Bu hastalık genellikle soğuk algınlığı ya da grip olarak ortaya çıkıyor.
  • Every year millions of people suffer from symptoms of a cold and flu.
  • Her yıl milyonlarca insan soğuk algınlığı ve grip semptomlarından muzdariptir.
  • The common cold and flu usually produce a dry cough.
  • Soğuk algınlığı ve grip genellikle kuru öksürüğe neden olur.
Show More (91)
influenza grip n.
  • There is also talk of an imminent pandemic, an outbreak of influenza.
  • Ayrıca yakın bir pandemiden, bir grip salgınından söz ediliyor.
  • There is also talk of an imminent pandemic, an outbreak of influenza.
  • Ayrıca yakın bir pandemiden, bir grip salgınından da söz ediliyor.
  • This medicine is no protection against influenza.
  • Bu ilacın gribe karşı koruyuculuğu yoktur.
Show More (3)