|
- A green label for sustainable timber and a red label for incorrectly produced timber.
- Sürdürülebilir kereste için yeşil etiket ve yanlış üretilmiş kereste için kırmızı etiket.
- It can be likened to driving through a set of red traffic lights.
- Bu, bir dizi kırmızı trafik ışığından geçmeye benzetilebilir.
- If anyone misunderstands that, we will have to show them the red one.
- Eğer bunu yanlış anlayan olursa, onlara kırmızı olanı göstermemiz gerekecek.
- It will be a red line for us.
- Bu bizim için kırmızı çizgi olacaktır.
- If anyone misunderstands that, we will have to show them the red one!
- Eğer bunu yanlış anlayan olursa, onlara kırmızı olanı göstermemiz gerekecek!
- We consider this kind of proposal to be a red herring.
- Bu tür bir öneriyi kırmızı bir ringa balığı olarak görüyoruz.
- The color red provides power and gives energy on all levels.
- Kırmızı renk güç sağlar ve her seviyede enerji verir.
- The other rule is you must stay inside the red boundary.
- Diğer kural ise kırmızı sınırın içinde kalmanız.
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- Üstümde o kırmızı yağmurlukla beni bulmaları güç olmadı.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Yeşil, kırmızı, mor renkliler ve hepsi yuvarlak şekillerdedir.
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- O kırmızı yağmurluğu giyerken beni bulmaları zor olmadı.
- The benefits of the currency plunged down and started to trade in the red.
- Para biriminin faydaları azaldı ve kırmızı renkte işlem görmeye başladı.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu döneminde kırmızı ve yeşil her yerdedir.
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- O kırmızı yağmurluğu giydiğim için beni bulmak zor olmadı.
- The other rule is you must stay inside the red boundary.
- Diğer bir kural da kırmızı sınırların içinde kalmak.
- During strenuous exercise, muscle cells break down; in some people, enough myoglobin is released to turn urine red.
- Aşırı egzersiz sırasında kas hücreleri parçalanır; bazı kişilerde idrarı kırmızıya çevirecek kadar miyoglobin salınır.
- Our Kaiju alert level is red, which is the highest.
- Kaiju uyarı seviyemiz kırmızıda, yani en yüksekte.
- The benefits of the currency plunged down and started to trade in the red.
- Para biriminin faydaları düştü ve kırmızıda işlem görmeye başladı.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Onlar yeşil, kırmızı, mor renktedir ve tümü yuvarlaktır.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Yeşil, kırmızı, mor ve hepsi yuvarlak şekillerdir.
- The benefits of the currency plunged down and started to trade in the red.
- Para biriminin faydaları düşerek kırmızıda işlem görmeye başladı.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu zamanında kırmızı ve yeşil her yerdedir.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu zamanında her yer kırmızı ve yeşillere bürünmüş.
- The other rule is you must stay inside the red boundary.
- Diğer kural ise kırmızı sınırın içinde kalmanız gerektiğidir.
- Tom wore a red and white striped tie.
- Tom kırmızı ve beyaz çizgili bir kravat taktı.
- They are bright red!
- Onlar parlak kırmızı!
- The colors of the American flag are red, white and blue.
- Amerikan bayrağının renkleri kırmızı, beyaz ve mavidir.
- If something strange happens, press the red starter-button.
- Eğer tuhaf bir şey olursa kırmızı marş düğmesine basın.
- Why is your eye red?
- Gözün niçin kırmızı?
- That house, the roof of which is red, is my uncle's.
- Çatısı kırmızı olan şu ev amcamın.
- She wore a red blouse.
- O, kırmızı bir buluz giymişti.
- He was driving a new red convertible.
- O yeni kırmızı üstü açılabilir bir araba sürüyordu.
- How much for that red hat?
- Kırmızı şapka ne kadar?
- What does the red plaque say?
- Kırmızı plakada ne yazıyor?
- She was clothed in a black blouse and red skirt.
- Siyah bir bluz ve kırmızı bir etek giymişti.
- The Norwegian flag has a dark blue Nordic cross with white border on a red background, and it is from 1821.
- Norveç bayrağında kırmızı zemin üzerinde beyaz kenarlıklı koyu mavi Nordik haç vardır ve 1821 yılından kalmadır.
- These green leaves turn red or yellow in autumn.
- Bu yeşil yapraklar sonbaharda kırmızıya ya da sarıya döner.
- I like red meat.
- Kırmızı etten hoşlanırım.
- Have you seen my red tie?
- Kırmızı kravatımı gördün mü?
- The sun is red.
- Güneş kırmızıdır.
- Tom's eyes are red, and he looks very tired.
- Tom'un gözleri kırmızı ve o çok yorgun görünüyor.
- Paint one end of the rod red and the other end blue.
- Çubuğun bir ucunu kırmızıya, diğer ucunu maviye boya.
- The leaves turn red in the fall.
- Yapraklar sonbaharda kırmızıya döner.
- I love red parrots.
- Kırmızı papağanları seviyorum.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
- Sami, kendisinin Leyla'nın kırmızı taytını giyerken çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.
- That red sweater looks good on you.
- Bu kırmızı kazak sana çok yakışmış.
- I notice the sale prices are written in red ink.
- Satış fiyatlarının kırmızı mürekkeple yazıldığını fark ettim.
- This house has a red roof.
- Bu evin kırmızı bir çatısı var.
- The boy had a red face.
- Çocuğun kırmızı bir yüzü vardı.
- She wore a red shirt and a black skirt.
- Kırmızı bir gömlek ve siyah bir etek giymişti.
- Tom's new bicycle is metallic red.
- Tom'un yeni bisikleti metalik kırmızı.
- He saw something red there.
- Orada kırmızı renkli bir şey gördü.
- He has red spots all over his body.
- Vücudunun her tarafında kırmızı benekler var.
- Her hair was as red as fire.
- Onun saçları ateş kadar kırmızıydı.
- Tom is wearing a red shirt.
- Tom kırmızı bir gömlek giyiyor.
- The roof of Tom's house is red.
- Tom'un evinin çatısı kırmızı.
- Is this pencil red or white?
- Bu kalem kırmızı mı beyaz mı?
- How many red flowers are there?
- Kaç tane kırmızı çiçek var?
- There are many red flowers in the garden.
- Bahçede birçok kırmızı çiçek var.
- The leaves of the trees in the garden have turned completely red.
- Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kırmızıya döndü.
- My blood is no redder than yours.
- Benim kanım seninkinden daha kırmızı değil.
- Jupiter's Great Red Spot is a giant storm.
- Jüpiter'in Büyük Kırmızı Leke'si dev bir fırtınadır.
- The Italian flag is green, white and red.
- İtalyan bayrağı yeşil, beyaz ve kırmızıdır.
- He wore red pants.
- O, kırmızı pantolon giydi.
- I have a new red car.
- Yeni bir kırmızı arabam var.
- I've never seen a red refrigerator.
- Hiç kırmızı buzdolabı görmemiştim.
- The sky is red.
- Gökyüzü kırmızı.
- She was clothed in a red blouse and a black skirt.
- Kırmızı bir bluz ve siyah bir etek giymişti.
- I don't think this shirt goes with that red tie.
- Bu gömleğin o kırmızı kravatla uyacağını sanmıyorum.
- The flowers were red.
- Çiçekler kırmızıydı.
- She was wearing a red blouse.
- Kırmızı bir bluz giyiyordu.
- His eyes are red.
- Gözleri kırmızı.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- We must cut the red tape within the EU.
- AB içindeki kırmızı bandı kesmeliyiz.
- My favourite colour is red.
- En sevdiğim renk kırmızı.
- Her face was red.
- Yüzü kırmızıydı.
- A purple carpet will not go with this red curtain.
- Bu kırmızı perdeye mor halı yakışmaz.
- Tom is most likely going to buy the red car.
- Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- Tom wasn't wearing a red tie.
- Tom kırmızı bir kravat takmıyordu.
- Which shirt do you like better, the red one or the blue one?
- Hangi gömleği daha çok seviyorsun, kırmızı olanı mı yoksa mavi olanı mı?
- Items with a red price tag are on sale.
- Kırmızı fiyat etiketi olan ürünler indirimde.
- That red car hit the blue van.
- O kırmızı araba mavi kamyonete çarptı.
- Tom was wearing a gray suit with a red tie.
- Tom kırmızı kravatla gri bir takım elbise giyiyordu.
- I saw a house whose roof was red.
- Çatısı kırmızı olan bir ev gördüm.
- How about this red hat?
- Bu kırmızı şapkaya ne dersiniz?
- Your blood is red.
- Kanın kırmızı.
- I didn't notice the light turn red.
- Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.
- Some are red and others are white.
- Bazıları kırmızı ve diğerleri beyazdır.
- Green doesn't go with red.
- Yeşil kırmızı ile gitmez.
- He has red flowers.
- Kırmızı çiçekleri var.
- My favourite colour is red.
- En sevdiğim renk kırmızıdır.
- There's no red thread.
- Kırmızı iplik yok.
- Mary has a red ribbon in her hair.
- Mary'nin saçında kırmızı bir kurdele var.
- I want a blue, a red and a black pencil.
- Bir mavi, bir kırmızı ve bir siyah kalem istiyorum.
- Red, as opposed to green, is a sign of danger.
- Yeşilin aksine kırmızı, tehlike işaretidir.
Show More (93)
|