two - Turc Anglais Dictionnaire

two

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "two" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 19 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
two n. iki
By presenting it with two main requests, Parliament asks the Commission to overcome its inertia.
Parlamento iki ana talepte bulunarak Komisyon'dan ataletinin üstesinden gelmesini istemektedir.

More Sentences
General
two n. 2
We met at two in the afternoon.
Öğleden sonra 2 de görüştük.

More Sentences
two n. saat 2
I am afraid your watch is two minutes slow.
Korkarım ki saatin 2 dakika geri.

More Sentences
two adj. iki tane
I am referring to the double hull, which consists of two layers of steel, with containers divided into two tanks.
Konteynerlerin iki tanka bölündüğü, iki kat çelikten oluşan çift gövdeye atıfta bulunuyorum.

More Sentences
two adj. iki adet
In addition, during the debate, we added two so-called 'safety nets'.
Buna ek olarak, tartışma sırasında iki adet 'güvenlik ağı' ekledik.

More Sentences
two pron. (bir şeylerin, birilerinin) ikisi
The linking of these two is therefore a very important element, as it is in General Morillon's report.
Bu nedenle General Morillon'un raporunda olduğu gibi bu ikisinin birbirine bağlanması çok önemli bir unsurdur.

More Sentences
Technical
two n. iki
These are two important areas to be considered in this context, public health and possible threats to the environment.
Bunlar bu bağlamda dikkate alınması gereken iki önemli alandır; halk sağlığı ve çevreye yönelik olası tehditler.

More Sentences
Card
two n. ikili
The two, however, ended their marriage last year.
Ancak ikili, evliliklerini geçen sene sonlandırdı.

More Sentences
General
two n. iskambilde ikili
two n. iki rakamı
two n. ikili grup
two n. serinin ikinci elemanı
two n. iki yarısından birinde iki benek olan domino taşı
two n. iki gelen zar
two adj. çift,iki
Trade/Economic
two n. iki dolarlık banknot
Textile
two n. iki beden giysi
two n. iki numara ayakkabı
Ottoman Turkish
two adj. koşa

Sens de "two" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
two-faced adj. iki yüzlü
I really must appeal to the Council not to be such a two-faced split personality.
Konseye bu kadar iki yüzlü ve bölünmüş bir kişilik olmaması için gerçekten çağrıda bulunmalıyım.

More Sentences
General
twenty two n. yirmi iki
When I was twenty two years old, I was the master of the breast stroke.
Yirmi iki yaşındayken, ben kurbağalama yüzüşün ustasıydım.

More Sentences
two dozen n. iki düzine
I bought a dozen spoons and two dozen forks.
Bir düzine kaşık ve iki düzine çatal aldım.

More Sentences
two thirds n. üçte iki
We provide about 55% of total international assistance and as much as two thirds of all grant aid.
Toplam uluslararası yardımın yaklaşık %55'ini ve tüm hibe yardımlarının üçte ikisini biz sağlıyoruz.

More Sentences
two step n. iki adım
Progress has definitely been made on the question of gender equality, even if it is two steps forward and one step back.
İki adım ileri bir adım geri olsa da cinsiyet eşitliği konusunda kesinlikle ilerleme kaydedilmiştir.

More Sentences
two weeks n. iki hafta
The next two weeks will be critical to finding a solution to this crisis.
Önümüzdeki iki hafta bu krize bir çözüm bulunması açısından kritik önem taşıyacak.

More Sentences
two pages n. iki sayfa
This book is missing two pages.
Bu kitap iki sayfa eksiktir.

More Sentences
two colors n. iki renk
It can even use two colors at once.
Aynı anda iki renk bile kullanabilir.

More Sentences
two equal parts n. iki eşit parça
The equator is an imaginary line which divides the globe into two equal parts.
Ekvator dünyayı iki eşit parçaya bölen hayali bir çizgidir.

More Sentences
two millions n. iki milyon
Two million children in the world, mainly girls, are being exploited by pimps.
Dünyada çoğu kız çocuğu olmak üzere iki milyon çocuk pezevenkler tarafından istismar ediliyor.

More Sentences
last two years n. son iki yıl
The Commission agrees with Parliament that Kyrgyzstan has put its good reputation on the line over the last two years.
Komisyon, Kırgızistan'ın son iki yılda itibarını tehlikeye attığı konusunda Parlamento ile hemfikirdir.

More Sentences
two hundred billion n. iki yüz milyar
In this respect, sooner or later, these two hundred billion will, of course, force us to establish a European tax.
Bu bakımdan, er ya da geç, bu iki yüz milyar elbette bizi bir Avrupa vergisi oluşturmaya zorlayacaktır.

More Sentences
two lines n. iki sıra
Form two lines.
İki sıra oluşturun.

More Sentences
two lines n. iki hat
There is a risk that the needs for 2003 will be higher for two lines.
İki hat için 2003 yılı ihtiyaçlarının daha yüksek olması riski var.

More Sentences
two lines n. iki satır
The very few instances of lobbying we have encountered concern one or two lines relating to category 4.
Karşılaştığımız çok az sayıdaki lobicilik örneği, kategori 4 ile ilgili bir ya da iki satırla ilgilidir.

More Sentences
two lines n. iki çizgi
These two lines cut across each other at right angles.
Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesiyor.

More Sentences
two types n. iki tür
We have two types of external action.
İki tür dış eylemimiz var.

More Sentences
two decades n. yirmi yıl
The last two decades have unfortunately seen a sharp decline in the number of EU seafarers.
Ne yazık ki son yirmi yılda AB denizcilerinin sayısında keskin bir düşüş yaşanmıştır.

More Sentences
two cups n. iki kap
I feed my dog two cups of dog food every evening.
Köpeğimi her akşam iki kap köpek mamasıyla besliyorum.

More Sentences
sixty-two n. altmış iki
And all the days of Jared were nine hundred and sixty-two years, and he died.
Jared'in bütün ömrü dokuz yüz altmış iki yıl sürdü ve öldü.

More Sentences
two-car garage n. iki arabalık garaj
It is quite common in North America for homes to have a one or two-car garage.
Kuzey Amerika'da evlerin bir veya iki arabalık garaja sahip olması oldukça yaygındır.

More Sentences
with two children adj. iki çocuklu
I heard she is married with two children.
Evli ve iki çocuklu olduğunu duydum.

More Sentences
two-stroke adj. iki zamanlı
For those particular uses, two-stroke technology is the only viable option.
Bu özel kullanımlar için iki zamanlı teknoloji tek uygun seçenektir.

More Sentences
two-stage adj. iki aşamalı
That is why we opted for the two-stage procedure that has already proven its worth in the past.
Bu nedenle geçmişte faydasını kanıtlamış olan iki aşamalı prosedürü tercih ettik.

More Sentences
two-year adj. iki yıllık
The district attorney wasn't content with a two-year sentence.
Bölge savcısı iki yıllık cezayla yetinmedi.

More Sentences
two-hour adj. iki saatlik
The departure of my plane had a two-hour delay.
Uçağımın kalkışında iki saat gecikme oldu.

More Sentences
two piece of adj. iki tane
I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
Kahvaltı için iki tane tost ve üç yumurta yedim.

More Sentences
two-bedroom adj. iki yatak odalı
One and two-bedroom units offer all of the comforts of home.
Bir ve iki yatak odalı daireler ev konforunun tamamını sunuyor.

More Sentences
two-tier adj. iki kademeli
Temporary agency working would become an ever-growing bottom tier in a two-tier labour force.
Geçici taşeron işçiliği, iki kademeli bir işgücünde giderek büyüyen bir alt kademe haline gelecektir.

More Sentences
two times adv. iki kez
He looked at me and blinked two times.
Bana baktı ve iki kez göz kırptı.

More Sentences
two by two adv. ikişer ikişer
The students entered the classroom two by two.
Öğrenciler sınıfa ikişer ikişer girdiler.

More Sentences
two weeks ago adv. iki hafta önce
Two weeks ago I went to Hobart in Tasmania in less time than it takes to get to Strasbourg.
İki hafta önce Tazmanya'daki Hobart'a Strasbourg'a gideceğimden daha kısa bir sürede gittim.

More Sentences
two months ago adv. iki ay önce
When one or two months ago the Commission presented its proposal for the first time, there was some doubt.
Bir ya da iki ay önce Komisyon teklifini ilk kez sunduğunda bazı şüpheler vardı.

More Sentences
two years ago adv. iki yıl önce
Two years ago, we ran a conference on this subject in Brussels.
İki yıl önce Brüksel'de bu konuda bir konferans düzenledik.

More Sentences
two weeks later adv. iki hafta sonra
Now, nearly two weeks later, 476 bodies have been recovered from the sea and 500 remain missing.
Şimdi, yaklaşık iki hafta sonra, denizden 476 ceset çıkarıldı ve 500 kişi hala kayıp.

More Sentences
two hours ago adv. iki saat önce
The guy you want to talk to left two hours ago.
Konuşmak istediğin adam iki saat önce gitti.

More Sentences
every two months adv. iki ayda bir
We read the meter once every two months.
Her iki ayda bir sayacı okuyoruz.

More Sentences
forty-two pron. kırk ikisi
Forty-two per cent of the Community population smokes and they are starting younger and younger.
Toplum nüfusunun yüzde kırk ikisi sigara içiyor ve giderek daha genç yaşta başlıyorlar.

More Sentences
sixty-two pron. altmış iki tanesi
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.

More Sentences
two wing flying fish n. iki kanatlı uçan balık
two winged insects n. iki kanatlı böcek
two facedness n. iki yüzlülük
two headed snake n. çift başlı yılan
two dimensionality n. iki boyutluluk
two inseparable chums n. çifte kumrular
the lesser of two evils n. ehvenişer
logarithm to the base two n. iki tabanına göre logaritma
bicycle built for two n. iki kişilik bisiklet
two party system n. iki partili sistem
a word or two n. iki çift söz
two piece suit n. iki parçalı elbise
two facedness n. riya
the last two n. son ve sondan önceki
a word or two n. iki çift laf
a matter of two dollars n. iki dolar meselesi
two dimensional model n. iki boyutlu model
the father of two children n. iki çocuk babası
the father of two n. iki çocuk babası
a mixture of the two n. ikisi arası
a combination of the two n. ikisi arası
(someone/something) which is a blend of the two n. ikisi ortası
a blend of the two n. ikisi ortası
(someone/something) which is a blend of the two n. ikisinin ortası
a blend of the two n. ikisinin ortası
rowboat with two pairs of oars n. iki çifteli
rowboat with two pairs of oars n. iki çifte kayık
family with two children n. iki çocuklu aile
two equal pieces n. iki eşit parça
a two-and-a-half lira coin n. iki buçukluk
two-seater n. iki kişilik araba
two-piece suit n. döpiyes
two-way communication n. çift yönlü iletişim
two-edged sword n. acem kılıcı
two-star petrol n. normal benzin
two-piece n. bikini
two-way radio n. alıcı verici
two-chamber system n. çift meclis sistemi
one-two n. verkaç
two-way communication n. ikili iletişim
two-horse race n. iki başlı yarış
two-roomed house n. iki odalı ev
two-facedness n. ikiyüzlülük
two-facedness n. iki yüzlülük
two-horse race n. sadece iki kişi arasında geçen mücadele
two-piece n. döpiyes
two-timer n. ihanet eden
two-seater n. iki kişilik uçak
thirty-two n. otuziki
two-by-four n. iki birim kalınlığında tahta
two-piece dress n. döpiyes
two-horse race n. iki başlı mücadele
two-family house n. iki ailelik ev
two-family house n. iki daireli ev
two pairs n. iki çift
two pairs n. dö per
two-timer n. ikiyüzlü
two-layered bus n. çift katlı otobüs
two-layered bus n. iki katlı otobüs
two year experience n. iki yıllık deneyim
two out of five n. beşte ikisi
two pieces n. iki tane
two and a half n. iki buçuk
thirty two n. otuz iki
forty two n. kırk iki
twenty two n. 22
thirty two n. 32
forty two n. 42
fifty two n. 52
fifty two n. elli iki
sixty two n. altmış iki
sixty two n. 62
seventy two n. 72
seventy two n. yetmiş iki
eighty two n. 82
eighty two n. seksen iki
ninety two n. doksan iki
ninety two n. 92
two consecutive years n. iki sene üst üste
two hundred and fifty n. 250
two hundred fifty thousand n. iki yüz elli bin
two hundred fifty n. 250
two hundred and fifty thousand n. iki yüz elli bin
two-hour application n. 2 saatlik uygulama
two-hour application n. iki saatlik uygulama
two-faced person n. iki yüzlü kimse
two for each n. ikişer adet
two-seater n. iki kişilik taşıt
only two hundred dollars n. sadece iki yüz dolar
two third of the population n. nüfusun üçte ikisi
two types n. 2 tür/tip
two types n. iki tip
two-week american vacation n. iki haftalık amerika tatili
the train on platform two n. iki numaralı perondaki tren
two-year license n. iki yıllık lisans
two-year license n. 2 yıllık lisans
two hole paper perforator n. iki delikli delgi makinesi
two hole paper perforator n. iki delikli zımba makinesi
two of a kind n. benzer
two of a kind n. tıpatıp
number two n. iki numara
goody-two-shoes n. iyi/tatlı kimse
two thousand five hundred eleven n. iki bin beş yüz on bir
a two-person job n. iki kişilik bir iş
two tier cake n. iki katlı pasta
two-alarm apartment blaze n. alarm iki seviyesindeki daire yangını
two-grain spelt n. hayvan yemi olarak da kullanılan bir cins buğday
two-column layout n. her sayfayı çift sütun olarak düzenleme
two-year experience n. 2 yıllık deneyim
two-year experience n. iki yıllık deneyim
two-year experience n. iki yıllık tecrübe
two-year experience n. 2 yıllık tecrübe
two-slice toaster n. ikili ekmek kızartma makinesi
two-slice toaster n. iki dilimli ekmek kızartma makinesi
first two decades of the eighth century n. sekizinci yüzyılın ilk yirmi yılı
two-bedroom suite n. iki yatak odalı süit
two finger salute n. iki parmakla selam
two extra mags n. fazladan iki şarjör
two cups of tea n. iki fincan çay
a two-rakat prayer n. iki rekat namaz
two-for-one deal n. bir alana bir bedava
two-story house n. iki katlı ev
two-storey house n. iki katlı ev
two babies n. iki bebek
two babies n. 2 bebek
two plates of food n. iki tabak yemek
two vessels n. iki kap
two sides of the same coin n. aynı paranın iki yüzü
two faces of the same coin n. aynı paranın iki yüzü
two-up n. çift-para atma oyunu
two-digit numbers n. iki basamaklı sayılar
two-step verification n. iki aşamalı doğrulama
two bedroom flat n. iki odalı daire
two bedroom apartment n. iki odalı daire
number two n. saçın elektrikli tıraş makinesi ile kısa kesildiği bir model
thirty-two n. otuz iki elemanlı grup
thirty-two n. otuz iki birim
thirty-two n. arap rakamlarıyla otuz ikinin simgelediği numara
thirty-two n. serinin otuz ikinci elemanı
two-tier n. çifte standart
two tier n. çifte standart
twenty-two n. yirmi ikili grup
twenty-two n. serinin yirmi ikinci elemanı
two solitudes [canadian] n. kanada'da sosyal ve kültürel olarak birbirinden izole olan ingiliz ve fransız halk için kullanılan bir terim
two-a-day n. günde iki kez yapılan şey
two-facedness n. bulanıklık
two-facedness n. belirsizlik
two-man tent n. iki kişilik çadır
two-wheeler n. bisiklet
two-hander n. iki elle yapılan iş
two-holer n. iki kişilik tuvalet
two old cat n. iki kişilik bir tür top oyunu
two o' cat n. iki kişilik bir tür top oyunu
two-part [scottish] n. üçte iki
two-track n. atın ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmesi
two-way street n. karşılıklı özveri gerektiren ilişki
two-child family n. iki çocuklu aile
bicycle-built-for-two n. iki kişilik bisiklet
may two-four n. victoria günü'nün kanada'daki gayri resmi adı
one-two n. bir araya gelince güçlü etki oluşturan ikili
one-two punch n. belirli bir sonuç elde etmek için peş peşe yapılan iki hareket
goody two-shoes n. süt kuzusu
goody two-shoes n. muhallebi çocuğu
two scoops of ice cream n. iki top dondurma
forty-two n. kırk iki sayısı
forty-two n. kırk iki birim
forty-two n. kırk iki nesne
forty-two n. kırk ikili grup
forty-two n. kırk ikili dizi
forty-two n. kırk ikilik miktar
forty-two n. kırk ikinci öge
forty-two n. kırk iki beden kıyafet
forty-two n. yirmi sekiz domino taşı ile oynanan bir oyun
sixty-two n. altmış iki birim
sixty-two n. altmış iki nesne
sixty-two n. altmış ikili grup
sixty-two n. altmış ikili dizi
sixty-two n. altmış ikinci sıra
divide into two v. ikiye bölmek
be caught between two fires v. iki ateş arasında kalmak
seesaw between two opinions v. iki arada bir derede kalmak
be in two minds about v. birşey hakkında kesin bir karara varamamak
be in two minds v. bocalamak
kill two birds with one stone v. iki işi birden görmek
put one's two cents in v. fikrini söylemek
make two v. ikilemek
walk for two miles v. iki mil yürümek
be torn between two choices v. iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek
stand on one's own two feet v. kendi yağıyla kavrulmak
shuttle back and forth between two countries   v. iki ülke arasında mekik dokumak  
have a word or two v. iki çift laf etmek
be of two minds about v. birşey hakkında kesin bir karara varamamak
come between two friends v. iki arkadaşın arasına girmek
pull two people apart v. iki kişiyi zorla ayırmak
do number two v. büyük abdest yapmak
fold in two v. ikiye katlamak
fold in two v. ikiye kıvırmak
break in two v. ikiye bölmek (ekmeği vb)
rank number two v. ikinci sırada olmak
make a buck or two v. birkaç kuruş para kazanmak
two-time v. aldatmak
two-time v. ihanet etmek
two-time v. faka bastırmak
two-time v. ikili oynamak
have two spouses at the same time v. aynı anda iki eşe birden sahip olmak
be divided into two parts v. ikiye bölünmek
be split into two parts v. ikiye bölünmek
know a thing or two v. tecrübeli ve bilgili olmak
do two jobs at the same time v. iki iş birden yapmak
hear two gunshots v. iki el silah sesi duymak
raise two kids on one salary v. tek maaşla iki çocuğa bakmak
raise two kids on one salary v. bir maaşla iki çocuk büyütmek
raise two kids on one salary v. bir maaşla iki çocuğa bakmak
divide something into two equal parts v. yarı yarıya bölmek
divide something into two equal parts v. iki eşit parçaya bölmek
know a thing or two (about something) v. (bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek
triple one’s money in two weeks v. parasını iki haftada üçe katlamak
be killed two hours before the explosion v. patlamadan iki saat önce öldürülmek
go away for a week or two v. bir iki haftalığına gitmek
book a table for two v. iki kişilik bir masa ayırtmak
save the lives of two men v. iki adamın hayatını kurtarmak
reduce one's allowance by two dollars v. birisinin harçlığını iki dolar azaltmak/düşürmek
divide by two v. bir sayıyı ikiye bölmek
work in two-man teams v. ikili takımlar halinde çalışmak
work two jobs v. iki işte birden çalışmak
reduce someone's sentence from 10 years to two v. birinin cezasını 10 yıldan 2 yıla indirmek
be torn between two choices v. iki seçenek arasında kalmak
big two v. bir iskambil oyunu
sign a two-year contract v. iki yıllık kontrat imzalamak
sign a two-year contract v. iki yıllık kontrata imza atmak
sign a two-year contract v. iki senelik kontrata imza atmak
sign a two-year contract v. iki senelik kontrat imzalamak
sign a two-year contract v. iki senelik sözleşmeye imza atmak
sign a two-year contract v. iki senelik sözleşme imzalamak
sign a two-year contract v. iki yıllık sözleşmeye imza atmak
sign a two-year contract v. iki yıllık sözleşme imzalamak
two-track v. (at) ileriye doğru giderken boynunu veya vücudunu çevirmeden dönmek
be convicted of two counts of murder and two counts of conspiracy to commit murder v. iki cinayet işlemekten ve iki cinayet tasarlamaktan suçlu bulunmak
with two oars adj. çifte
one or two adj. bir iki
as cross as two sticks adj. siniri tepesinde
two way adj. çift taraflı
one or two adj. bir iki tane
two wheeler adj. iki tekerli
two eared adj. iki kulaklı
two phased adj. iki aşamalı
two winged adj. iki kanatlı
two colored adj. iki renkli
two speed adj. iki vitesli
two sided adj. iki kenarlı
having two parts adj. ikili
two party adj. iki partili
as cross as two sticks adj. huysuz
two lane adj. iki şeritli
two fold adj. iki katlı
two channel adj. iki kanallı
two cylinder adj. iki silindirli
one or two adj. birkaç tane
one or two adj. birkaç
in two minds adj. kararsız
two wing adj. iki kanatlı
two faced adj. iki yüzlü
two faced adj. yüze gülücü
two footed adj. iki ayaklı
two-color adj. çift renk
two-color adj. iki renk
two-page adj. iki sayfa
having two-components adj. ikibileşenli
two-layered adj. iki katlı
two-way adj. iki yollu
two-channel adj. iki kanallı
two-edged adj. iki etkili
two-stage adj. iki kademeli
two-sided adj. çift taraflı
two-sided adj. çatal
two-dimensional adj. iki boyutlu
two-storied adj. iki katlı
two-up adj. ikili
two-fold adj. iki katlı
two-storey adj. iki katlı
two-faced adj. ikiyüzlü
two-by-four adj. dört birim genişliğinde
two-edged adj. iki ağızlı
two-door adj. çift kapılı
two-way adj. iki doğrultuda
two-handed adj. her iki elini de kullanabilen
two-faced adj. yüzlü
two-storey adj. 2 katlı
two-phase adj. ikifazlı
two-sided adj. ikiyüzlü
two-faced adj. riyakar
two-bit adj. değersiz
two-wheeled adj. çift tekerlekli
two-edged adj. iki yüzü keskin
two-sided adj. çift yüzlü
two-fold adj. 2 katlı
two-door adj. iki kapılı
two-way adj. çift yönlü
two-dimensional adj. ikiboyutlu
two-edged adj. iki anlamlı
one or two of adj. -in bir iki tanesi
two-legged adj. iki ayaklı
two-handed adj. iki elli
two-piece adj. iki parçalı
two-children adj. iki çocuklu
two-timing adj. eşini aldatan eş
two-timing adj. aldatan eş
two of a kind adj. aynı iki tür
two-year adj. iki yıl süreli
two-year adj. iki yılda bir olan
two out of three adj. üçte ikisi
two pieces adj. iki adet
two piece of adj. iki adet
two-fold adj. iki tür
two-tier adj. iki katlı
two pairs adj. iki çift
two-a-penny adj. değersiz
two-a-penny adj. üç kuruşluk
two-gendered adj. iki cinsiyetli
two-sexed adj. iki cinsiyetli
two-month adj. 2 aylık
two-person adj. 2 kişilik
two-month adj. iki aylık
two-pronged adj. iki çatallı/yönlü
two side slit adj. iki yandan yırtmaçlı
two-career adj. iki kariyerli
two-year old adj. iki yaşında
thirty-two adj. otuz iki adet
two-tier adj. çifte standartlı
twenty-two adj. yirmi iki tane olan
two-a-day adj. günde iki kere olan
two-a-day adj. günde iki defa yapılan
two-a-day adj. günde iki kez olan
two-by-twice adj. küçük
two-by-twice adj. dar
two-by-twice adj. daraşmalık
two-dimensional adj. yüzeysel
two-faced adj. kafa karıştıran
two-faced adj. bulanık
two-faced adj. belirsiz
two-fisted adj. iki elle tutulan
two-fisted adj. iki elle kullanılan
two-fisted adj. iki elle yapılan
two-foot adj. 60 santimetre uzunluğunda
two-forked adj. iki parçaya ayrılmış
two-forked adj. çatal şeklinde
two-hand adj. iki elle kullanım için tasarlanmış
two-hand adj. çift el gerektiren
two-part adj. çift taraflı
two-part adj. iki kısımlı
two-part adj. çift yönlü
two-way adj. karşılıklı
two-way adj. mütekabiliyete dayalı
two-way adj. her iki tarafı da bağlayan
two-double adj. iki kat
two-double adj. çift
two-double adj. iki büklüm
two-footed adj. iki ayakla yapılan
two-man adj. iki kişiden oluşan
two-man adj. iki kişi tarafından yapılan
two-man adj. iki kişi tarafından üretilen
two-man adj. iki kişilik
two-man adj. iki kişi tarafından yönetilen
two-man adj. iki kişi tarafından kontrol edilen
two-minded adj. bir şeye karşı tutarsız iki farklı tutum sergileyen
two-star adj. orta kalite
two-three adj. birkaç
two-three adj. bir miktar
two-three adj. iki üç
two-tone adj. iki renkten oluşan
two-tone adj. çift renkli
two-toned adj. iki renkten oluşan
two-toned adj. çift renkli
one-two adj. verkaç yapan
one-two adj. verkaçı andıran
one-two adj. önemli ve temel bir şeyin veya kimsenin, peşinden gelen başka bir tanesiyle kombininden oluşan
forty-two adj. kırk ikiye denk gelen
forty-two adj. kırk ikilik
sixty-two adj. altmış ikiye denk gelen
sixty-two adj. altmış ikilik
two times adv. iki katı
every two months adv. iki ay ara ile
in a day or two adv. bir iki gün içinde
for two pins adv. en sudan bir nedenle
in two shakes adv. bir lahzada
two by two adv. çifter çifter
in two adv. iki kısma
in two ticks adv. hemen
two times more adv. iki katı
for two weeks to come adv. gelecek iki hafta içinde
in two shakes adv. çok çabuk ve kolaylıkla
in under two months adv. iki aydan az bir zamanda
two each adv. ikişer
two times adv. iki misli
in two shakes adv. hemen
two at a time adv. ikişer
for more than two thousand years adv. iki bin yıldan daha fazla bir süredir
in two shakes adv. bir çırpıda
in two minutes flat adv. tam iki dakikada
over the last two decades adv. son yirmi yılda
two in a row adv. ikisi bir arada
one or two at a time adv. birer ikişer
two times a day adv. günde iki kez
in two rows facing each other adv. iki geçeli
in two steps adv. iki adımda
two-handedly adv. iki elini de kullanabilir bir halde
between two team adv. iki takım arasında
every two day adv. her iki günde bir
once in two days adv. her iki günde bir
once in two days adv. iki günde bir
every two days adv. iki günde bir
once every two days adv. iki günde bir
every two days adv. her iki günde bir
every two hours adv. iki saatte bir
once every two hours adv. iki saatte bir
once every two days adv. her iki günde bir
once in two hours adv. iki saatte bir
two weeks later adv. 2 hafta sonra
two consecutive years adv. iki yıl arka arkaya
two years in a row adv. iki yıl arka arkaya
two years in a row adv. iki yıl üst üste
two years in a row adv. iki sene üst üste
two consecutive years adv. iki yıl üst üste
within two months from adv. -den itibaren 2 ay içinde
two years at most/maximum adv. en fazla iki yıl
for a period of two years adv. iki yıllığına
for a period of two years adv. iki yıl süre ile
in the last two years adv. son iki sene içinde
first two adv. ilk iki
two seconds ago adv. iki saniye önce
two times a week adv. haftada iki kere
two times a week adv. haftada iki defa
two times a week adv. haftada iki kez
on two occasions adv. iki defa
in two days adv. iki gün içinde
two in one adv. ikisi bir arada
two times more adv. iki kat fazla
two times more adv. 2 kat fazla
for two days adv. 2 gündür
every two days adv. 2 günde bir
every two weeks adv. 2 haftada bir
every two years adv. 2 yılda bir
every two months adv. 2 ayda bir
two days before the meeting adv. toplantıdan 2 gün önce
only two months ago adv. sadece iki ay önce
once in two days adv. iki günde bir
two-blocks adv. tıklım tıklım
two-fold adv. iki misli
two-fold [scottish] adv. iki büklüm
in two ways adv. iki katlı bir şekilde
the two of us pron. ikimiz
the two (of them) pron. ikisi
thirty-two pron. (bir şeylerin, birilerinin) otuz ikisi
twenty-two pron. (bir şeylerin, birilerinin) yirmi ikisi
all two [dialect] pron. her ikisi
forty-two pron. kırk iki tanesi
sixty-two pron. altmış ikisi
two peas in a pod expr. çok benzeşen iki birey
two peas in a pod expr. benzer iki şey
two peas in a pod expr. hık demiş burnundan düşmüş
Phrasals
fall between (two things) v. (bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek