violence - Turc Anglais Dictionnaire

violence

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "violence" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 18 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
violence n. şiddet
Violence has no role to play in healing the divisions.
Şiddetin bölünmüşlüğün iyileştirilmesinde oynayacağı bir rol yoktur.

More Sentences
General
violence n. şiddet
There is no specific provision on violence against women in marriage in the Criminal Code; general provisions apply.
Ceza Kanunu'nda, evlilik içinde kadınlara yönelik şiddet konusunda özel hükümler yoktur; genel hükümler uygulanır.

More Sentences
violence n. zorbalık
I can't put up with his violence any longer.
Ben artık onun zorbalığına katlanamam.

More Sentences
violence n. şiddet olayları
There is serious concern about the violence on the southern border of Lebanon.
Lübnan'ın güney sınırındaki şiddet olaylarından ciddi endişe duyulmaktadır.

More Sentences
violence n. şiddet eylemi
The report concerns modern slavery and threats and violence on the part of terrorist groups.
Rapor, modern kölelik ve terörist grupların tehdit ve şiddet eylemleriyle ilgilidir.

More Sentences
violence n. ırza tecavüz
violence n. zorlama
violence n. zecir
violence n. cebir
violence n. hiddet
violence n. bozma
violence n. tecavüz
violence n. sertlik
violence n. zorla tecavüz
violence n. vahşet
violence n. hakaret
violence n. ağır söz
Law
violence n. maddi cebir

Sens de "violence" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 178 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
domestic violence n. aile içi şiddet
Since 1991, Portugal has had a law to protect women who suffer domestic violence.
1991 yılından beri Portekiz'de aile içi şiddete maruz kalan kadınları korumak için bir yasa bulunmaktadır.

More Sentences
General
school violence n. okulda şiddet
School violence is a big problem.
Okulda şiddet büyük bir sorun.

More Sentences
violence against women n. kadınlara şiddet
Violence against women is one of the most frequent violations of human rights worldwide.
Kadına şiddet dünya çapında sıkça yaşanan insan hakları ihlallerindendir.

More Sentences
act of violence n. şiddet eylemi
Many arbitrary acts of violence committed by the police against the indigenous communities go unpunished.
Polis tarafından yerli topluluklara karşı işlenen pek çok keyfi şiddet eylemi cezasız kalmaktadır.

More Sentences
violence against women n. kadına karşı şiddet
I'm against violence against women.
Kadına karşı şiddete karşıyım.

More Sentences
propensity for violence n. şiddet eğilimi
Sami has propensity for violence.
Sami'nin şiddete eğilimi var.

More Sentences
armed violence n. silahlı şiddet
Since the last Regular Report, large scale armed violence in the Southeast seems to have stopped.
Son Düzenli Rapor’dan bu yana, güneydoğuda geniş ölçekte silahlı şiddet durmuş görünmektedir.

More Sentences
verbal violence n. sözlü şiddet
This is evidence of the way verbal violence leads to physical violence.
Bu, sözlü şiddetin fiziksel şiddete yol açtığının bir kanıtıdır.

More Sentences
resort to violence v. şiddete başvurmak
A considerable leap is required to resort to violence.
Şiddete başvurmak için önemli bir sıçrama gereklidir.

More Sentences
engage in violence v. şiddet uygulamak
It has not acted forcefully towards those engaged in violence or it has only done so unilaterally.
Şiddet uygulayanlara karşı güçlü bir şekilde hareket etmemiş veya bunu sadece tek taraflı olarak yapmıştır.

More Sentences
through violence adv. şiddet yoluyla
Are we to solve conflicts like human beings, through negotiation, or like animals, through violence?
Çatışmaları insanlar gibi müzakere yoluyla mı yoksa hayvanlar gibi şiddet yoluyla mı çözeceğiz?

More Sentences
Law
domestic violence n. aile içi şiddet
Women suffer heavily from domestic violence.
Kadınlar aile içi şiddetten büyük ölçüde zarar görmektedir.

More Sentences
sexual violence n. cinsel şiddet
The same applies to sexual violence, which is a real and widespread phenomenon.
Aynı şey gerçek ve yaygın bir olgu olan cinsel şiddet için de geçerlidir.

More Sentences
crime of violence n. şiddet suçu
Rape is at present the world's most common crime of violence.
Tecavüz şu anda dünyanın en yaygın şiddet suçudur.

More Sentences
Psychology
sexual violence n. cinsel şiddet
The subject of sexual violence is shrouded in strict social taboos.
Cinsel şiddet konusu katı toplumsal tabularla örtülüdür.

More Sentences
Cinema
gratuitous violence n. gereksiz şiddet
This is most obvious in the fields of overt sexual material and gratuitous violence.
Bu durum en belirgin şekilde açık cinsel materyal ve gereksiz şiddet alanlarında görülmektedir.

More Sentences
General
domestic violence n. ev içi şiddet
violence in the family n. aile içi şiddet
violence and children n. şiddet ve çocuklar
victims of family violence n. aile içi şiddetin kurbanları
monopoly of violence n. şiddet tekeli
seizure by violence n. gasp
symbolic violence n. simgesel şiddet
violence prone n. şiddet yanlısı
violence prone n. şiddete eğimli
violence on television n. televizyonda şiddet
violence in children n. çocuklarda şiddet
violence in mass media n. kitle iletişim araçlarında şiddet
gang violence n. çete dehşeti
violence against children n. çocuklara şiddet
violence in sports n. sporda şiddet
violence in motion pictures n. sinemada şiddet
act of violence n. şiddet olayı
violence to women n. kadına şiddet
students exposed to violence n. şiddete maruz kalan öğrenciler
using violence n. şiddet kullanma
inter-communal violence n. halklararası şiddet
inter-ethnic violence n. etnik gruplararası şiddet
gender-based violence n. cinsel şiddet
drug-related violence n. uyuşturucuyla bağlantılı şiddet
porno-violence n. porno-şiddet
husband-to-wife violence n. koca dayağı
spousal violence n. eş dayağı
spousal violence n. eş şiddeti
husband violence n. koca zulmü
spousal violence n. eş zulmü
husband violence n. koca dayağı
violence in the name of honor n. namus adına şiddet
violence in the name of honour n. namus adına şiddet
violence against women n. kadına uygulanan şiddet
violence against animals n. hayvanlara uygulanan şiddet
gun violence n. silahlı şiddet
violence shown on television n. televizyonda gösterilen şiddet
victims of family violence n. aile içi şiddetin mağdurları
victims of family violence n. aile içi şiddet mağdurları
victims of family violence n. aile içi şiddet kurbanları
gang violence n. çete şiddeti
violence risk assessment n. şiddet riski değerlendirilmesi
violence victimization n. şiddet mağduriyeti
violence victimization n. gaddarlık mağduriyeti
non-violence n. eylemsiz direniş
non-violence n. pasif direniş
the violence culture n. şiddet kültürü
acts of violence n. şiddet içeren davranışlar
tendency to violence n. şiddet eğilimi
increase of violence against women n. kadınlara yönelik şiddetin artması
fighting domestic violence n. aile içi şiddet ile mücadele
combating domestic violence n. aile içi şiddet ile mücadele
family violence n. aile içi şiddet
intimate partner violence n. aile içi şiddet
violence victim n. şi̇ddet mağduru
acquaintance violence n. tanıdık şiddeti
blood-chilling violence n. kan dondurucu vahşet
public violence n. kamusal şiddet
public violence n. ayaklanma
public violence n. izdiham
self-violence n. intihar
self-violence n. özkıyım
self-violence n. kendi canına kıyma
self-violence n. kendi hayatına son verme
self-violence n. kendine zarar verme
do violence to v. bozmak
do violence to v. zorlamak
be exposed to violence v. şiddet görmek
resort to violence v. şiddet uygulamak
use violence v. şiddet kullanmak
be exposed to violence v. şiddete maruz kalmak
use violence v. şiddet uygulamak
be subjected to violence v. şiddet görmek
be subjected to violence v. şiddete maruz kalmak
use violence v. şiddet göstermek
inflict violence v. şiddet uygulamak
turn to violence v. şiddet uygulamak
engage in violence v. şiddet göstermek
turn to violence v. şiddet göstermek
commit violence v. şiddet uygulamak
inflict violence v. şiddet göstermek
perpetrate violence v. şiddet uygulamak
perpetrate violence v. şiddet göstermek
commit violence v. şiddet göstermek
resort to violence v. şiddet göstermek
be exposed to violence v. şiddete uğramak
contain violence v. şiddet içermek
be subject to violence v. şiddete uğramak
lose a friend to gang violence v. bir arkadaşını çete kavgasında kaybetmek
do violence on v. saldırmak
do violence to v. tecavüz etmek
do violence on v. öldürmek
do violence to v. yaralamak
do violence to v. incitmek
do violence to v. zarar vermek
containing violence adj. şiddet içeren
prone to violence adj. şiddete eğilimli
prone to violence adj. şiddete meyilli
by violence and ruse adv. cebren ve hile ile
by violence and trickery adv. cebren ve hile ile
by violence adv. şiddet yoluyla
by way of violence adv. şiddet yoluyla
Colloquial
a wave of violence n. şiddet dalgası
violence breeds violence expr. şiddet şiddeti besler
violence breeds violence expr. şiddet şiddeti doğurur
Speaking
there's violence in it expr. içinde şiddet barındırıyor
Law
acquaintance violence n. tanıdık şiddeti
police violence n. polis şiddeti
domestic abuse, stalking and honour based violence n. aile içi istismar, takiple taciz ve namus gerekçesiyle şiddet
family violence n. aile içi şiddet
gang violence n. çete dehşeti
sexual and gender based violence n. cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet
physical violence n. cebir
(domestic) violence against men n. erkeğe karşı şiddet
physical violence n. fiziksel şiddet
dating violence n. flört şiddeti
family violence n. fena muamele
violence against government forces n. hükümet güçlerine karşı şiddet
violence against or resistance to government forces and opposition to the laws n. hükümete karşı şiddet veya mukavemet ve kanunlara muhalefet
violence against government n. hükümete karşı şiddet
convention on preventing and combating violence against women and domestic violence n. kadına karşı ve aile i̇çi şiddetle mücadele ve bunların önlenmesine dair anlaşma
physical violence n. müessir fiil
police violence n. polis şiddeti
non-violence n. şiddete başvurmama
non-violence n. şiddet yoluna başvurmama
non-violence n. şiddet uygulamama
non-violence n. tecavüz etmeme
by use of violence expr. şiddetle
Politics
domestic violence n. ev içinde şiddet
sectarian violence n. mezhep çatışması
political violence n. siyasal şiddet
european convention on spectator violence and misbehaviour at sports events n. sporda seyirci şiddeti ve taşkınlıklarını önlemeye ilişkin avrupa sözleşmesi
european convention on spectator violence and misbehaviour at sports events and in particular at football matches n. sportif karşılaşmalarda ve özellikle futbol maçlarında seyircilerin şiddet gösterilerine ve taşkınlıklarına dair avrupa sözleşmesi
it may be that, by violence and ruse, all the fortresses of your beloved fatherland may be captured, all its shipyards occupied, all its armies dispersed and every part of the country invaded. n. cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir
Institutes
violence prevention and monitoring center n. şiddet önleme ve izleme merkezi (şöni̇m)
Technical
graphic violence n. sansürlenmemiş şiddet
graphic violence n. tüm ayrıntısıyla ekrana yansıtılan şiddet görüntüsü
Computer
no violence expr. şiddet unsuru içermiyor
Medical
physical violence n. fiziki şiddet
Psychology
male violence n. erkek şiddeti
physical violence n. fiziksel şiddet
subculture of violence hypothesis n. şiddet altkültürü hipotezi
Social Sciences
victim of domestic violence n. aile içi şiddet kurbanı
victim of domestic violence n. aile içi şiddet mağduru
sexual and gender based violence (sgbv) n. cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet
spouse violence n. eş şiddeti
intimate partner violence n. eş şiddeti
marital violence n. evlilik içi şiddet
international day for the elimination of violence against women n. kadına şiddetle mücadele günü
domestic violence against women n. kadına yönelik aile içi şiddet
international day for the elimination of violence against women n. kadına yönelik şiddetle mücadele günü
international day for the elimination of violence against women n. kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü
combating domestic violence against women national action plan n. kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planı
the national action plan to combat violence n. şiddet ile mücadelede ulusal eylem planı
community violence n. topluluk şiddeti
horizontal violence n. yatay şiddet
intimate partner violence n. yakın partner şiddeti
patriarchal violence n. ataerkil şiddet
patriarchal violence n. erkek egemen şiddet
gender-based violence n. toplumsal cinsiyete dayalı şiddet
no to violence against women expr. kadına şiddete hayır de
Military
urban violence n. şehir zorbalığı