|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
ölüm hücresi |
death row n.
|
|
Men and women are left to rot on death row and Mumia Abu-Jamal is one of these.
Erkekler ve kadınlar ölüm hücrelerinde çürümeye terk ediliyor ve Mumia Abu-Jamal da bunlardan biri.
More Sentences
|
2 |
General |
ölüm mangası |
death squad n.
|
|
First there were the death squads and the extreme right governments.
Önce ölüm mangaları ve aşırı sağ hükûmetler vardı.
More Sentences
|
3 |
General |
ölüm perisi (irlanda ve iskoçya) |
banshee n.
|
|
The banshee let out a blood-curdling scream.
Ölüm perisi kan donduran bir çığlık sesi çıkardı.
More Sentences
|
4 |
General |
yaşam ve ölüm |
life and death n.
|
|
Talk of life and death distort reality.
Yaşam ve ölümden bahsetmek gerçekliği çarpıtmaktır.
More Sentences
|
|
5 |
General |
ani ölüm |
sudden death n.
|
|
BSE is a degenerative disease which does not cause sudden death anyway.
BSE zaten ani ölüme neden olmayan dejeneratif bir hastalıktır.
More Sentences
|
6 |
General |
ölüm odası |
death chamber n.
|
|
Sami was led to the death chamber.
Sami ölüm odasına götürüldü.
More Sentences
|
7 |
General |
ölüm meleği |
angel of death n.
|
|
I am the angel of death and I have come to get you all.
Ben ölüm meleğiyim ve hepinizi almaya geldim.
More Sentences
|
8 |
General |
ölüm vadisi |
death valley n.
|
|
The Death Valley National Park is known for its dark skies.
Ölüm Vadisi Ulusal Parkı karanlık gökyüzü ile bilinir.
More Sentences
|
9 |
General |
ölüm döşeği |
deathbed n.
|
|
He got religion on his deathbed.
Ölüm döşeğindeyken dindar oldu.
More Sentences
|
10 |
General |
ölüm cezası |
capital punishment n.
|
|
Capital punishment, though permitted under law, has not been exercised since 1984.
Mevzuatta var olmakla beraber, ölüm cezası 1984'ten beri uygulanmamıştır.
More Sentences
|
11 |
General |
ölüm (kaza sonucu olan) |
fatality n.
|
|
Unfortunately accidents involving lorries often result in fatalities.
Ne yazık ki kamyonların karıştığı kazalar genellikle ölümle sonuçlanıyor.
More Sentences
|
12 |
General |
ölüm ilanları |
obituaries n.
|
|
I used to think obituaries were depressing.
Eskiden ölüm ilanlarının iç karartıcı olduğunu düşünürdum.
More Sentences
|
13 |
General |
çocuk ölüm oranı |
child mortality n.
|
|
There is a clear link between child mortality rates and the level of parental education.
Çocuk ölüm oranları ile ebeveynlerin eğitim düzeyi arasında açık bir bağlantı vardır.
More Sentences
|
14 |
General |
ölüm tehdidi |
death threat n.
|
|
We do not give in to death threats.
Ölüm tehditlerine boyun eğmeyiz.
More Sentences
|
15 |
General |
ölüm nedeni |
cause of death n.
|
|
It is now the commonest cause of death in Sub-Saharan Africa.
Şu anda Sahra Altı Afrika'da en yaygın ölüm nedenidir.
More Sentences
|
16 |
General |
ölüm oranı |
death rate n.
|
|
The birth rate and death rate were nearly equal.
Doğum ve ölüm oranları neredeyse eşitti.
More Sentences
|
17 |
General |
ölüm bölgesi |
death zone n.
|
|
The zone above 8000m is known as the death zone.
8000 metrenin üzerindeki bölge ölüm bölgesi olarak bilinir.
More Sentences
|
18 |
General |
ölüm oranı |
fatality rate n.
|
|
Life has a 100% fatality rate.
Hayatın %100 ölüm oranı vardır.
More Sentences
|
19 |
General |
ölüm oranı |
mortality rate n.
|
|
The mortality rate was initially estimated at 4%, now there are estimates of 19%.
Ölüm oranı başlangıçta %4 olarak tahmin edilirken şimdi %19 olarak tahmin edilmektedir.
More Sentences
|
20 |
General |
ölüm makinesi |
killing machine n.
|
|
This is a killing machine.
Bu bir ölüm makinesi.
More Sentences
|
21 |
General |
ölüm sessizliği |
dead silence n.
|
|
There was a dead silence.
Ölüm sessizliği oldu.
More Sentences
|
22 |
General |
erken ölüm |
premature death n.
|
|
Cigarette smoking is the single biggest cause of premature death and illness in the whole of the European Union.
Sigara kullanımı tüm Avrupa Birliği'nde erken ölüm ve hastalıkların en büyük nedenidir.
More Sentences
|
23 |
General |
ölüm korkusu |
fear of death n.
|
|
I have no fear of death since that experience.
O deneyimden beri ölümden korkum kalmadı.
More Sentences
|
24 |
General |
ölüm belgesi |
death certificate n.
|
|
There will remain problems caused by different national requirements such as those on death certificates and autopsies.
Ölüm belgeleri ve otopsiler gibi farklı ulusal gerekliliklerden kaynaklanan sorunlar devam edecektir.
More Sentences
|
25 |
General |
ölüm tehditleri almak |
receive death threats v.
|
|
She moved away after having received death threats.
Ölüm tehditleri aldıktan sonra taşınmıştı.
More Sentences
|
26 |
General |
(ölüm yıldönümü vb) anmak |
mark v.
|
|
Colleagues, it is my sad duty today to mark the deaths of innocent people in two recent attacks.
Meslektaşlarım, bugün iki yeni saldırıda masum insanların ölümünü anmak benim için üzücü bir görev.
More Sentences
|
Phrases |
|
27 |
Phrases |
ölüm kalım |
do-or-die expr.
|
|
It's a do-or-die situation.
O, bir ölüm kalım meselesidir.
More Sentences
|
Idioms |
|
28 |
Idioms |
ölüm kalım mücadelesi |
life-or-death struggle n.
|
|
That fight seemed like a life-or-death struggle.
O savaş, bir ölüm kalım mücadelesi gibi görünüyordu.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
29 |
Trade/Economic |
çocuk ölüm oranı |
infant mortality n.
|
|
Infant mortality stood at 42 deaths per 1000 live births.
Çocuk ölüm oranı, her 1000 canlı doğumda 42 idi.
More Sentences
|
30 |
Trade/Economic |
ölüm oranı |
death rate n.
|
|
Are you aware of the death rate?
Ölüm oranından haberiniz var mı?
More Sentences
|
31 |
Trade/Economic |
ölüm oranı |
mortality rate n.
|
|
The mortality rate among those who are subjected to this practice is high.
Bu uygulamaya maruz kalanlar arasında ölüm oranı yüksektir.
More Sentences
|
32 |
Trade/Economic |
ölüm oranı |
mortality rate n.
|
|
We must reduce the breast cancer mortality rate in the European Union.
Avrupa Birliği'nde meme kanseri ölüm oranını düşürmeliyiz.
More Sentences
|
Law |
|
33 |
Law |
ölüm cezası |
death sentence n.
|
|
We are deeply concerned about the death sentence passed on Lobsang Dhondup and Tenzin Delek on 2 December.
Lobsang Dhondup ve Tenzin Delek hakkında 2 Aralık'ta verilen ölüm cezasından derin endişe duyuyoruz.
More Sentences
|
34 |
Law |
ölüm cezası |
death penalty n.
|
|
The death penalty violates the right to life and is degrading.
Ölüm cezası yaşam hakkını ihlal eder ve onur kırıcıdır.
More Sentences
|
35 |
Law |
ölüm cezası |
death penalty n.
|
|
I can reassure him, however, as regards the moratorium on the death penalty.
Ancak ölüm cezasına ilişkin moratoryum konusunda kendisine güvence verebilirim.
More Sentences
|
36 |
Law |
ölüm cezası |
capital punishment n.
|
|
Many countries have abolished capital punishment.
Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.
More Sentences
|
Common Usage |
|
37 |
Common Usage |
ölüm oranı |
mortality n.
|
|
General |
|
38 |
General |
ani ölüm |
unexpected demise n.
|
|
39 |
General |
ölüm kalım meselesi |
a matter of life and death n.
|
|
40 |
General |
ölüm kalım meselesi |
a matter of life or death n.
|
|
41 |
General |
ölüm ve defin |
death and burial n.
|
|
42 |
General |
ölüm cezası |
the supreme punishment n.
|
|
43 |
General |
ölüm haberi |
death knell n.
|
|
44 |
General |
ölüm sigortası |
survivors insurance n.
|
|
45 |
General |
balinaların ölüm mücadelesi |
flurry n.
|
|
46 |
General |
ölüm ilanı |
obituary notice n.
|
|
47 |
General |
doğum ve ölüm istatistikleri |
vital statistics n.
|
|
48 |
General |
kayıp (ölüm nedeniyle) |
bereavement n.
|
|
49 |
General |
ölüm döşeğindekine verilen aşai rabbani |
viaticum n.
|
|
50 |
General |
ölüm oranı |
deathrate n.
|
|
51 |
General |
ölüm evi |
death house n.
|
|
52 |
General |
ölüm kalım meselesi |
matter of life or death n.
|
|
53 |
General |
ölüm haberi |
knell n.
|
|
54 |
General |
ölüm sigortası |
burial insurance n.
|
|
55 |
General |
ölüm kalım meselesi |
a matter of life an death n.
|
|
56 |
General |
ölüm sancıları |
death throes n.
|
|
57 |
General |
ölüm yıl dönümü |
death anniversary n.
|
|
58 |
General |
ölüm sandalyesi |
death chair n.
|
|
59 |
General |
ölüm tehlikesi olan yer |
deathtrap n.
|
|
60 |
General |
ölüm sonrası |
postmortem n.
|
|
61 |
General |
ölüm acısına son veren darbe |
coup de grace n.
|
|
62 |
General |
şüpheli ölüm olaylarını araştıran memur |
coroner n.
|
|
63 |
General |
soruşturma (nedeni bilinmeyen ölüm hakkında adli) |
inquest n.
|
|
64 |
General |
ölüm kalım mücadelesi |
life and death struggle n.
|
|
65 |
General |
manevi ölüm |
attainder n.
|
|
66 |
General |
failini ölüm cezasına çarptırabilen suç |
capital crime n.
|
|
67 |
General |
toplu ölüm |
holocaust n.
|
|
68 |
General |
yaşam ile ölüm arasındaki çizgi |
divide n.
|
|
69 |
General |
ölüm vergisi |
death tax n.
|
|
70 |
General |
zor ölüm |
violent death n.
|
|
71 |
General |
hinduizm ve budizm'de ölüm ve yeniden doğma devri |
samsara n.
|
|
72 |
General |
ölüm cezası |
doom n.
|
|
73 |
General |
ölüm tescili |
register of a death n.
|
|
74 |
General |
ani ölüm |
quick death n.
|
|
75 |
General |
ölüm sancısı |
death throes n.
|
|
76 |
General |
ölüm kalım meselesi |
life or death issue n.
|
|
77 |
General |
ölüm nedeniyle kayıp |
bereavement n.
|
|
78 |
General |
doğum ve ölüm kaydı |
vital record n.
|
|
79 |
General |
ölüm ilanı |
notice of death n.
|
|
80 |
General |
ölüm ilanı |
death announcement n.
|
|
81 |
General |
kanserden ölüm oranı |
mortality from cancer n.
|
|
82 |
General |
yetişkin ölüm oranı |
adult mortality n.
|
|
83 |
General |
yüksek ölüm oranı |
high mortality n.
|
|
84 |
General |
bebek ölüm oranı |
infant mortality n.
|
|
85 |
General |
ölüm sonrası yedi günlük yas |
shivah n.
|
|
86 |
General |
ölüm listesi |
hit list n.
|
|
87 |
General |
kayıp (ölüm) |
bereavement n.
|
|
88 |
General |
kuşkulu ölüm olaylarını kovuşturan görevli |
coroner n.
|
|
89 |
General |
ölüm kalım meselesi |
life and/or death situation n.
|
|
90 |
General |
kazara ölüm |
accidental death n.
|
|
91 |
General |
kazayla ölüm |
accidental death n.
|
|
92 |
General |
acısız ölüm |
painless death n.
|
|
93 |
General |
doğum-ölüm süreci |
birth-and-death process n.
|
|
94 |
General |
ölüm yardımı |
aid-assistance in case of death n.
|
|
95 |
General |
ölüm adetleri |
death customs-folklore in turkey n.
|
|
96 |
General |
ani ölüm |
instantaneous death n.
|
|
97 |
General |
yaklaşan ölüm |
approaching death n.
|
|
98 |
General |
ölüm aylığı |
widow's pension n.
|
|
99 |
General |
acısız ölüm |
euthanasia n.
|
|
100 |
General |
ölüm çanı |
death knell n.
|
|
101 |
General |
beklenen ölüm |
expected death n.
|
|
102 |
General |
ölüm günü |
date of death n.
|
|
103 |
General |
ölüm riski |
death risk n.
|
|
104 |
General |
ölüm tehlikesi |
danger of death n.
|
|
105 |
General |
ölüm eşiği |
the threshold of death n.
|
|
106 |
General |
ölüm tehlikesi |
death risk n.
|
|
107 |
General |
tahlili olmayan ölüm tablosu |
ultimate mortality table n.
|
|
108 |
General |
boğulmak suretiyle ölüm |
suffocation n.
|
|
109 |
General |
ölüm yarışı |
death race n.
|
|
110 |
General |
ölüm oranındaki düşüş |
decline in mortality rate n.
|
|
111 |
General |
ölüm oranındaki düşüş |
decrease in mortality rate n.
|
|
112 |
General |
bebek ölüm oranı |
baby death rate n.
|
|
113 |
General |
ölüm duyurusu |
death announcement n.
|
|
114 |
General |
genç yaşta ölüm |
death at a young age n.
|
|
115 |
General |
uzun süren ölüm |
protracted death n.
|
|
116 |
General |
ölüm dansı |
death dance n.
|
|
117 |
General |
ölüm hariç her şey |
everything but death n.
|
|
118 |
General |
bir ölüm meleği |
an angel of death n.
|
|
119 |
General |
ölüm dokunuşu |
dim mak n.
|
|
120 |
General |
ölüm dokunuşu |
death touch n.
|
|
121 |
General |
ölüm ilanı |
obituary n.
|
|
122 |
General |
ölüm ilanı |
necrology n.
|
|
123 |
General |
ölüm ilanı |
obit n.
|
|
124 |
General |
zamansız ölüm |
untimely death n.
|
|
125 |
General |
zamansız ölüm |
premature death n.
|
|
126 |
General |
vakitsiz ölüm |
premature death n.
|
|
127 |
General |
vakitsiz ölüm |
untimely death n.
|
|
128 |
General |
seyyar ölüm mangası |
mobile killing unit n.
|
|
129 |
General |
seyyar ölüm mangası |
mobile killing squad n.
|
|
130 |
General |
kızıl ölüm |
red death n.
|
|
131 |
General |
ölüm sonrası kariyer |
posthumous career n.
|
|
132 |
General |
ölüm sertliği/katılığı |
stiffness of death n.
|
|
133 |
General |
ölüm çubuğu |
killer stick n.
|
|
134 |
General |
ölüm müsabakası |
death match n.
|
|
135 |
General |
ölüm anında kişinin hayatının gözünün önünden geçmesi |
life review n.
|
|
136 |
General |
ölüm hücresi |
condemned cell n.
|
|
137 |
General |
ölüm marşı |
death march n.
|
|
138 |
General |
ölüm tuzağı |
deathtrap n.
|
|
139 |
General |
ölüm arzusu |
death wish n.
|
|
140 |
General |
ölüm hücresi |
death cell n.
|
|
141 |
General |
milyonda bir ölüm riski |
micromort n.
|
|
142 |
General |
ölüm tanrısı |
death deity n.
|
|
143 |
General |
ölüm tanrısı |
god of death n.
|
|
144 |
General |
ölüm tehlikesi olan yer |
death-trap n.
|
|
145 |
General |
ölüm tuzağı |
death-trap n.
|
|
146 |
General |
ölüm sonrası |
post-mortem n.
|
|
147 |
General |
ölüm dansı |
dance of death n.
|
|
148 |
General |
ölüm dansı |
danse macabre n.
|
|
149 |
General |
ölüm makinesi |
death machine n.
|
|
150 |
General |
ölüm çanı |
death bell n.
|
|
151 |
General |
en kötü ölüm şekli |
the worst way to die n.
|
|
152 |
General |
ölüm kaydı |
death certificate n.
|
|
153 |
General |
ölüm raporu |
death certificate n.
|
|
154 |
General |
ölüm kartı |
death card n.
|
|
155 |
General |
ölüm bekçisi |
death guard n.
|
|
156 |
General |
ölüm mangası |
suicide squad n.
|
|
157 |
General |
ölüm ekibi |
suicide squad n.
|
|
158 |
General |
ölüm notu |
death note n.
|
|
159 |
General |
hastalık ve ölüm oranı |
morbidity and mortality n.
|
|
160 |
General |
ölüm oranı tablosu |
table of mortality n.
|
|
161 |
General |
doğum oranının ölüm oranına eşit olması sebebiyle bir ırkın zamanla yok olması |
race suicide n.
|
|
162 |
General |
yaklaşan ölüm |
impending death n.
|
|
163 |
General |
istifa, emeklilik veya ölüm nedeniyle personel veya üyen kademeli olarak azalması |
natural wastage n.
|
|
164 |
General |
ölüm ilanları yazan kimse |
necrographer n.
|
|
165 |
General |
ölüm ilanları yazan kimse |
necrologist n.
|
|
166 |
General |
bir kimsenin ölüm üzerine yaşadıklarını anlatması |
thanatography n.
|
|
167 |
General |
ölüm döşeğinde yaşanan ıstırap |
throe n.
|
|
168 |
General |
ölüm döşeğinde yaşanan ıstırap |
throes n.
|
|
169 |
General |
ölüm zamanı |
time n.
|
|
170 |
General |
ölüm kaldırışı |
deadlift n.
|
|
171 |
General |
ölüm griliği |
ashes n.
|
|
172 |
General |
ölüm sessizliği |
deathly silence n.
|
|
173 |
General |
ölüm günü |
ending day n.
|
|
174 |
General |
yaşam sevgisi ve ölüm korkusu |
vitativeness n.
|
|
175 |
General |
insanları ülke dışına kaçırarak ölüm tehlikesinden kurtaran kimse |
scarlet pimpernel n.
|
|
176 |
General |
ölüm veya cenaze olduğunu bildirmek üzere dakikada bir çalınan çan |
minute bell n.
|
|
177 |
General |
(kenan mitolojisinde) ölüm ve yeraltı tanrısı |
mot n.
|
|
178 |
General |
ölüm kaydı |
obit n.
|
|
179 |
General |
ölüm ilanı |
obital [obsolete] n.
|
|
180 |
General |
ölüm ilanlarını yazan kimse |
obituarist n.
|
|
181 |
General |
ölüm ilanı yazarı |
obituarist n.
|
|
182 |
General |
ölüm ilanını andıran şey |
obituary n.
|
|
183 |
General |
(ölüm yılıyla kullanılır) ölü |
gest n.
|
|
184 |
General |
ölüm yardımı |
gratuity n.
|
|
185 |
General |
(mecaz) ölüm |
heart attack n.
|
|
186 |
General |
(ölüm gibi nedenlerle) yoksun bırakma |
bereaving n.
|
|
187 |
General |
ölüm uykusu |
dormition n.
|
|
188 |
General |
ölüm mahkumları |
the doomed n.
|
|
189 |
General |
sonu ölüm olan durum |
fatal n.
|
|
190 |
General |
gece görülen ve ölüm habercisi olduğuna inanılan ışık |
fetch candle n.
|
|
191 |
General |
ölüm cezası |
scaffold n.
|
|
192 |
General |
kişinin doğum ve ölüm yılları |
date n.
|
|
193 |
General |
kişinin doğum ve ölüm yılları |
dates n.
|
|
194 |
General |
ölüm hali |
deadlihood n.
|
|
195 |
General |
erken ölüm |
predecease n.
|
|
196 |
General |
ölüm sonrası hal |
silence n.
|
|
197 |
General |
ölüm aylığı |
foster lean n.
|
|
198 |
General |
savaş-kıtlık-salgın-ölüm dörtlüsü |
four horsemen n.
|
|
199 |
General |
ölüm içeceği |
suicide n.
|
|
200 |
General |
(sevilen biri) ölüm |
loss n.
|
|
201 |
General |
ölüm tehditi almak |
receive death threat v.
|
|
202 |
General |
ölüm döşeğinde olmak |
be one's deathbed v.
|
|
203 |
General |
ölüm tehdinde bulunmak |
make a death threat against v.
|
|
204 |
General |
ölüm tehdidi almak |
receive death threat v.
|
|
205 |
General |
ölüm korkusuyla yaşamak |
live in fear for one's life v.
|
|
206 |
General |
ölüm tehdidinde bulunmak |
make a death threat against (someone) v.
|
|
207 |
General |
ölüm riski taşımak |
have a risk of death v.
|
|
208 |
General |
babasının ölüm haberini almak |
take the news of one's father's death v.
|
|
209 |
General |
annesinin ölüm haberini almak |
take the news of one's mother's death v.
|
|
210 |
General |
ölüm kol gezmek |
death (be) all around v.
|
|
211 |
General |
ölüm karşısında çaresiz olmak |
be helpless in the face of death v.
|
|
212 |
General |
ölüm karşısında çaresiz olmak |
be helpless against death v.
|
|
213 |
General |
ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almak |
be the second most common cause of death v.
|
|
214 |
General |
ölüm belgesi çıkartmak |
issue a death certificate v.
|
|
215 |
General |
ölüm belgesini cesedi görmeden imzalamak |
sign the death certificate without seeing the body v.
|
|
216 |
General |
ölüm cezasına izin vermek |
allow the death penalty v.
|
|
217 |
General |
ölüm cezasını kaldırmak |
abolish the capital punishment v.
|
|
218 |
General |
ölüm cezasını kaldırmak |
remove the death penalty v.
|
|
219 |
General |
ölüm cezasını kaldırmak |
abolish the death penalty v.
|
|
220 |
General |
ölüm ihbarında bulunmak |
report a death v.
|
|
221 |
General |
(özellikle ölüm yoluyla) elinden almak |
bereave v.
|
|
222 |
General |
ölüm ızdırabı çekmek |
die v.
|
|
223 |
General |
ölüm gibi |
deathly adj.
|
|
224 |
General |
ölüm gibi |
deathlike adj.
|
|
225 |
General |
cezası ölüm olan |
capital adj.
|
|
226 |
General |
ölüm halinde |
moribund adj.
|
|
227 |
General |
ölüm saçan |
murderous adj.
|
|
228 |
General |
ölüm tehlikesi taşıyan |
life-critical adj.
|
|
229 |
General |
ölüm tehlikesi taşıyan |
safety-critical adj.
|
|
230 |
General |
ölüm geçirmez |
deathproof adj.
|
|
231 |
General |
ölüm öncesi |
antemortem adj.
|
|
232 |
General |
ölüm öncesi |
preterminal adj.
|
|
233 |
General |
ölüm bildiren |
necrologic adj.
|
|
234 |
General |
ölüm bildiren |
necrological adj.
|
|
235 |
General |
ölüm saçan |
assassinous [obsolete] adj.
|
|
236 |
General |
ölüm kalım |
life-or-death adj.
|
|
237 |
General |
ölüm dansına benzer |
macaberesque adj.
|
|
238 |
General |
ölüm dansını hatırlatan |
macaberesque adj.
|
|
239 |
General |
insanların yaralanma veya ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğu duruma ilişkin |
humanitarian adj.
|
|
240 |
General |
ölüm zamanına ait |
mortal adj.
|
|
241 |
General |
ölüm zamanıyla ilgili |
mortal adj.
|
|
242 |
General |
ölüm getiren |
mortiferous adj.
|
|
243 |
General |
ucunda ölüm olan |
life-and-death adj.
|
|
244 |
General |
ölüm tarihini belgeleyen |
obital adj.
|
|
245 |
General |
bir kimsenin ölüm tarihini anan |
obital adj.
|
|
246 |
General |
ölüm ilanıyla ilgili |
obitual adj.
|
|
247 |
General |
ölüm ilanıyla ilgili |
obitual adj.
|
|
248 |
General |
ölüm ilanlarına ilişkin |
obituary adj.
|
|
249 |
General |
ölüm ilanlarını kaydeden |
obituary adj.
|
|
250 |
General |
ölüm kalım mücadelesi veren |
desperate adj.
|
|
251 |
General |
ölüm hakkında hastalık derecesinde meraklı |
ghoulish adj.
|
|
252 |
General |
ölüm anında olan |
in articulo mortis (at the point of death) adj.
|
|
253 |
General |
ölüm ve hastalığa dirençle ilgili |
vitative adj.
|
|
254 |
General |
ölüm ile ilişkili |
dying adj.
|
|
255 |
General |
ölüm içermeyen |
dry [obsolete] adj.
|
|
256 |
General |
ölüm sonrası gelişen |
post mortem adj.
|
|
257 |
General |
ölüm sonrası uygulanan |
post mortem adj.
|
|
258 |
General |
ölüm sonrası meydana gelen |
posthume adj.
|
|
259 |
General |
ölüm sonrası |
postmortal adj.
|
|
260 |
General |
ölüm sonrası gelişen |
postmortal adj.
|
|
261 |
General |
ölüm gibi |
dead adj.
|
|
262 |
General |
ölüm döşeğinde meydana gelen |
predeath adj.
|
|
263 |
General |
ölüm halinde |
at the point of death adv.
|
|
264 |
General |
ölüm bizi ayırana kadar |
until death do us part adv.
|
|
265 |
General |
ölüm cezasıyla |
on pain of death adv.
|
|
266 |
General |
ölüm tehdidi altında |
on the pain of death adv.
|
|
267 |
General |
ölüm anında |
in extremis adv.
|
|
268 |
General |
ölüm anında |
at the point of death adv.
|
|
269 |
General |
ölüm tehdidi altında |
under pain of death adv.
|
|
270 |
General |
ölüm döşeğinde |
on her/his deathbed adv.
|
|
271 |
General |
ölüm yatağında |
on her/his deathbed adv.
|
|
272 |
General |
ölüm onları ayırıncaya kadar |
until death do them part adv.
|
|
273 |
General |
ölüm ilanına göre |
obituarily adv.
|
|
274 |
General |
ölüm ilanı aracılığıyla |
obituarily adv.
|
|
275 |
General |
ölüm anında |
in articulo mortis adv.
|
|
276 |
General |
ölüm sırasında |
dyingly adv.
|
|
277 |
General |
ölüm gibi |
deadly adv.
|
|
278 |
General |
ceset ve/veya ölüm anlamı veren önek |
necro- pref.
|
|
279 |
General |
ceset ve/veya ölüm anlamı veren ön ek |
necr- pref.
|
|
280 |
General |
ölüm anlamı veren ön ek |
thanato- pref.
|
|
281 |
General |
….'e ölüm! |
murdabad [indian] expr.
|
|
282 |
General |
ölüm anında |
in the article of death expr.
|
|
283 |
General |
ya da ölüm |
or bust expr.
|
|
Phrasals |
|
284 |
Phrasals |
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak |
weep about someone v.
|
|
285 |
Phrasals |
(ölüm vb yüzünden) biri için gözyaşı dökmek |
cry about someone v.
|
|
286 |
Phrasals |
(ölüm vb yüzünden) biri için gözyaşı dökmek |
weep over someone v.
|
|
287 |
Phrasals |
(ölüm vb yüzünden) biri için gözyaşı dökmek |
weep about someone v.
|
|
288 |
Phrasals |
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak |
weep over someone v.
|
|
289 |
Phrasals |
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak |
cry about someone v.
|
|
290 |
Phrasals |
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak |
weep over v.
|
|
291 |
Phrasals |
(ölüm, kayıp yüzünden) biri için gözyaşı dökmek |
weep over v.
|
|
Phrases |
|
292 |
Phrases |
ya (bir yer) ya ölüm/fiyasko/iflas |
(somewhere or something) or bust expr.
|
|
293 |
Phrases |
ölüm tehdidiyle |
at gunpoint expr.
|
|
294 |
Phrases |
ölüm bizi ayırana kadar |
til death do us part expr.
|
|
295 |
Phrases |
ölüm sizi ayırana dek |
till death do you part expr.
|
|
296 |
Phrases |
ya zafer ya ölüm |
either victory or death expr.
|
|
297 |
Phrases |
zorbalara ölüm |
sic semper tyrannis (thus always to tyrants) expr.
|
|
298 |
Phrases |
ya zafer, ya ölüm! |
either victory or death! expr.
|
|
299 |
Phrases |
ya özgürlük ya ölüm! |
give me liberty, or give me death! expr.
|
|
Proverb |
|
300 |
Proverb |
ölüm herkese eşit mesafededir |
death is the great leveler
|
|
301 |
Proverb |
ölüm karşısında herkes eşittir |
death is the great leveler
|
|
302 |
Proverb |
ölüm de hayatın bir parçası |
dying is as natural as living
|
|
303 |
Proverb |
ölüm de yaşam kadar normal |
dying is as natural as living
|
|
304 |
Proverb |
ölüm de yaşam kadar kaçınılmaz |
dying is as natural as living
|
|
Colloquial |
|
305 |
Colloquial |
acı dolu bir ölüm |
a painful death n.
|
|
306 |
Colloquial |
hızlı bir ölüm |
a quick death n.
|
|
307 |
Colloquial |
ölüm tehlikesi |
jaws of death n.
|
|
308 |
Colloquial |
ölüm dirim sorunu |
a matter of life and death n.
|
|
309 |
Colloquial |
ölüm tehditleri |
death threats n.
|
|
310 |
Colloquial |
ölüm kalım meselesi |
a matter of life and death n.
|
|
311 |
Colloquial |
ölüm tuzağı |
a death trap n.
|
|
312 |
Colloquial |
denizde ölüm |
deep six n.
|
|
313 |
Colloquial |
ölüm oranındaki ani yükseliş |
death spike n.
|
|
314 |
Colloquial |
gazetede doğum, evlenme ve ölüm ilanlarının bulunduğu sayfa/sütunlar |
hatches, matches, and despatches [humorous] [dated] n.
|
|
315 |
Colloquial |
(şaka yollu) ölüm kalım savaşı |
strugglebus n.
|
|
316 |
Colloquial |
kendi ölüm fermanını imzalamak |
sign one's own death warrant v.
|
|
317 |
Colloquial |
ölüm bizi ayırana dek |
till death do us part v.
|
|
318 |
Colloquial |
… ölüm! |
down with expr.
|
|
319 |
Colloquial |
ölüm hayatın bir parçasıdır |
death is just a part of life expr.
|
|
320 |
Colloquial |
ölüm bizi ayırana kadar |
till death do us part expr.
|
|
321 |
Colloquial |
ölüm sadece başlangıçtır |
death is only the beginning expr.
|
|
322 |
Colloquial |
ölüm sadece bir başlangıçtır |
death is only the beginning expr.
|
|
323 |
Colloquial |
ölüm döşeğinde |
at death's door expr.
|
|
324 |
Colloquial |
(birine veya bir şeye) ölüm |
down with expr.
|
|
325 |
Colloquial |
ölüm döşeğinde |
on the way out expr.
|
|
326 |
Colloquial |
ölüm döşeğinde |
on one's way out expr.
|
|
327 |
Colloquial |
ölüm döşeğinde |
on the way out expr.
|
|
328 |
Colloquial |
hayat çok acımasız ve sonunda da ölüm var |
labtyd (life’s a bitch, then you die) expr.
|
|
329 |
Colloquial |
ya … ya ölüm |
... or bust expr.
|
|
Idioms |
|
330 |
Idioms |
ölüm için kullanılan bir hüsnütabir |
big sleep n.
|
|
331 |
Idioms |
(şaka yollu) ölüm kalım savaşı |
struggle bus n.
|
|
332 |
Idioms |
yazım denetimi tarafından ölüm |
death by spell check n.
|
|
333 |
Idioms |
etrafa ölüm saçan |
killing machine n.
|
|
334 |
Idioms |
gazetede doğum, ölüm ve evlenme ilanlarının bulunduğu sayfa |
the hatches, matches and despatches n.
|
|
335 |
Idioms |
ölüm kalım meselesi |
question of life and death n.
|
|
336 |
Idioms |
ölüm kavşağı |
black spot n.
|
|
337 |
Idioms |
ölüm listesi |
a hit list n.
|
|
338 |
Idioms |
ölüm meleği |
the grim reaper n.
|
|
339 |
Idioms |
ölüm kalım meselesi |
a matter of life and death n.
|
|
340 |
Idioms |
ölüm tehlikesi |
grave peril n.
|
|
341 |
Idioms |
ölüm sessizliği |
dead air n.
|
|
342 |
Idioms |
ölüm sessizliği |
deafening silence n.
|
|
343 |
Idioms |
ölüm vadisi |
valley of death n.
|
|
344 |
Idioms |
karanlık ölüm vadisi |
valley of the shadow of death n.
|
|
345 |
Idioms |
ölüm döşeğindeyken bir dini benimseme |
deathbed conversion n.
|
|
346 |
Idioms |
erken ölüm |
early grave n.
|
|
347 |
Idioms |
vaktinden önce ölüm |
early grave n.
|
|
348 |
Idioms |
ölüm fikri |
king of terrors n.
|
|
349 |
Idioms |
ölüm cezası |
cramp words [obsolete] n.
|
|
350 |
Idioms |
ölüm meleği |
grim reaper n.
|
|
351 |
Idioms |
ölüm sessizliği |
stunned silence n.
|
|
352 |
Idioms |
ölüm çanı |
passing bell n.
|
|
353 |
Idioms |
(şaka yollu) ölüm kalım savaşı vermek |
ride the struggle bus v.
|
|
354 |
Idioms |
ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olmak |
be in grave peril v.
|
|
355 |
Idioms |
ölüm kalım savaşı vermek |
fight/battle for one's life v.
|
|
356 |
Idioms |
ölüm kalım savaşı vermek |
fight for survival v.
|
|
357 |
Idioms |
ölüm döşeğinde olmak |
be at death's door v.
|
|
358 |
Idioms |
kendi ölüm fermanını imzalamak |
sign one's own death warrant v.
|
|
359 |
Idioms |
ölüm fermanını imzalamak |
sign one's own death warrant v.
|
|
360 |
Idioms |
ölüm çanını çalmak |
sound/toll the death knell v.
|
|
361 |
Idioms |
ölüm tehlikesiyle karşılaşmak |
take one's life in one's hands v.
|
|
362 |
Idioms |
ölüm kalım savaşı vermek |
struggle to stay alive v.
|
|
363 |
Idioms |
ölüm kalım savaşı vermek |
be fighting for your life v.
|
|
364 |
Idioms |
ölüm kalım savaşı vermek |
fight to survive v.
|
|
365 |
Idioms |
(ölüm anlamında) sırası gelmek |
one's number is up v.
|
|
366 |
Idioms |
yaşam ile ölüm arasında gidip gelmek |
hover between life and death v.
|
|
367 |
Idioms |
yaşamla ölüm arasında gidip gelmek |
lie hovering between life and death v.
|
|
368 |
Idioms |
ölüm listesinden çıkmak |
be off the danger list v.
|
|
369 |
Idioms |
ölüm korkusuyla yaşamak |
go in fear of (one's) life v.
|
|
370 |
Idioms |
ölüm döşeğinde olmak |
be knocking on heaven's door v.
|
|
371 |
Idioms |
ölüm sessizliğinde olmak |
be (as) silent as the grave v.
|
|
372 |
Idioms |
ölüm sessizliğine bürünmüş olmak |
be (as) silent as the grave v.
|
|
373 |
Idioms |
ölüm kalım savaşı vermek |
be fighting for one's life v.
|
|
374 |
Idioms |
ölüm döşeğinde olmak |
be circling (the drain) v.
|
|
375 |
Idioms |
ölüm döşeğinde olmak |
be circling v.
|
|
376 |
Idioms |
birinin ölüm fermanını imzalamak |
sign someone's death warrant v.
|
|
377 |
Idioms |
kendi ölüm fermanını imzalamak |
sign your own death warrant v.
|
|
378 |
Idioms |
bir şeyin ölüm çanını çalmak |
sound the death knell of something v.
|
|
379 |
Idioms |
ölüm tehlikesiyle karşılaşmak |
take life in hands v.
|
|
380 |
Idioms |
ölüm döşeğinde |
knocking on heaven's door adj.
|
|
381 |
Idioms |
ölüm sessizliğinde |
(as) quiet as the grave adj.
|
|
382 |
Idioms |
ölüm sessizliğine bürünmüş |
(as) quiet as the grave adj.
|
|
383 |
Idioms |
ölüm sessizliğinde |
(as) silent as the dead adj.
|
|
384 |
Idioms |
ölüm sessizliğine bürünmüş |
(as) silent as the dead adj.
|
|
385 |
Idioms |
ölüm sessizliğinde |
(as) silent as the grave adj.
|
|
386 |
Idioms |
ölüm sessizliğine bürünmüş |
(as) silent as the grave adj.
|
|
387 |
Idioms |
(biri/bir şey) için ölüm |
death on (someone or something) adj.
|
|
388 |
Idioms |
(biri/bir şey) için ölüm |
death on someone/something adj.
|
|
389 |
Idioms |
(şaka yollu) ölüm kalım savaşı veren |
on the struggle bus adv.
|
|
390 |
Idioms |
hayat memat/ölüm kalım meselesi |
as if (one's) life depends on it expr.
|
|
391 |
Idioms |
ölüm kadar sessiz |
as silent as the dead expr.
|
|
392 |
Idioms |
mağrur olma ey ölüm! |
death be not proud! expr.
|
|
393 |
Idioms |
ölüm eşiğinde |
at death's door expr.
|
|
394 |
Idioms |
ölüm kadar sessiz |
as silent as the grave expr.
|
|
395 |
Idioms |
ölüm döşeğinde |
at death's door expr.
|
|
396 |
Idioms |
ölüm tehlikesi altında |
on/under pain of death expr.
|
|
397 |
Idioms |
ölüm döşeğinde |
on one's deathbed expr.
|
|
398 |
Idioms |
(eceli/ölüm vakti) geldi |
someone's time has come expr.
|
|
399 |
Idioms |
yaşamla ölüm arasında |
between life and death expr.
|
|
400 |
Idioms |
(eceli/ölüm vakti) geldi |
some creature's time has come expr.
|
|
401 |
Idioms |
ölüm kapıya dayanmış kişi |
dead man walking expr.
|
|
402 |
Idioms |
ölüm/azrail kapısına dayanmış |
at death's doorstep expr.
|
|
403 |
Idioms |
ölüm döşeğinde |
at death's doorstep expr.
|
|
404 |
Idioms |
ölüm döşeğinde |
at death's door expr.
|
|
405 |
Idioms |
ölüm eşiğinde |
at death's door expr.
|
|
406 |
Idioms |
ölüm kapısında |
at death's door expr.
|
|
407 |
Idioms |
ölüm döşeğinde |
near death's door expr.
|
|
408 |
Idioms |
ölüm eşiğinde |
near death's door expr.
|
|
409 |
Idioms |
ölüm kapısında |
near death's door expr.
|
|
410 |
Idioms |
(birinin/bir hayvanın) ölüm vakti geldi |
(someone's or something's) time has come expr.
|
|
411 |
Idioms |
ölüm döşeğinde |
on deathbed expr.
|
|
412 |
Idioms |
ölüm yatağında |
on deathbed expr.
|
|
413 |
Idioms |
ölüm bizi ayırana dek |
till death us do part expr.
|
|
414 |
Idioms |
ölüm bizi ayırana kadar |
till death us do part expr.
|
|
415 |
Idioms |
ölüm bizi ayırana kadar |
until death us do part expr.
|
|
Speaking |
|
416 |
Speaking |
bizi ölüm ayırana dek seni seveceğim |
I will love you till death do us part expr.
|
|
417 |
Speaking |
ölüm kalım davası |
it's a matter to life and death expr.
|
|
418 |
Speaking |
ölüm-kalım/hayat memat meselesi |
it's do or die expr.
|
|
419 |
Speaking |
ölüm saati |
the hour of death expr.
|
|
Trade/Economic |
|
420 |
Trade/Economic |
önceden ödenen ölüm yardımı |
advance death benefit n.
|
|
421 |
Trade/Economic |
çocuk ölüm oranı |
child death rate n.
|
|
422 |
Trade/Economic |
hayvan ölüm sigortası |
cattle insurance n.
|
|
423 |
Trade/Economic |
iş kazası ölüm yardımı |
industrial death benefit n.
|
|
424 |
Trade/Economic |
ölüm yardımı |
death benefit n.
|
|
425 |
Trade/Economic |
ölüm riski |
mortality risk n.
|
|
426 |
Trade/Economic |
ölüm tabloları |
mortality table n.
|
|
427 |
Trade/Economic |
ölüm izni |
bereavement leave n.
|
|
428 |
Trade/Economic |
ölüm aylığı |
survivor's pension n.
|
|
429 |
Trade/Economic |
ölüm haddi |
fatality rate n.
|
|
430 |
Trade/Economic |
ölüm haddi |
mortality n.
|
|
431 |
Trade/Economic |
ölüm haddi |
death rate n.
|
|
432 |
Trade/Economic |
ölüm tablosu |
mortality table n.
|
|
433 |
Trade/Economic |
ölüm günü |
day of death n.
|
|
434 |
Trade/Economic |
ölüm oranı |
mortality n.
|
|
435 |
Trade/Economic |
ölüm izni |
death leave n.
|
|
436 |
Trade/Economic |
ölüm haddi |
deathrate n.
|
|
437 |
Trade/Economic |
ölüm tescili |
death registration n.
|
|
438 |
Trade/Economic |
ölüm yardımı |
death benefits n.
|
|
439 |
Trade/Economic |
ölüm oranı |
deathrate n.
|
|
440 |
Trade/Economic |
ölüm haddi |
mortality rate n.
|
|
441 |
Trade/Economic |
ölüm tazminatı |
death indemnity n.
|
|
442 |
Trade/Economic |
ölüm tarihi |
date of death n.
|
|
443 |
Trade/Economic |
ölüm cezası hakkındaki hüküm |
capital sentence n.
|
|
444 |
Trade/Economic |
ölüm istatistiği |
mortality statistics n.
|
|
445 |
Trade/Economic |
ölüm oranı |
fatality rate n.
|
|
446 |
Trade/Economic |
ölüm eğrisi |
mortality curve n.
|
|
447 |
Trade/Economic |
yaşlılık ve ölüm sigortası |
old age and survivor's insurance n.
|
|
Law |
|
448 |
Law |
önden ödenen ölüm yardımı |
advance death benefit n.
|
|
449 |
Law |
adam öldürme için ölüm cezası |
death penalty for murder n.
|
|
450 |
Law |
ateşli silah yaralanmasına bağlı ölüm |
death by wounding by firearms n.
|
|
451 |
Law |
cezası ölüm olan suç |
capital offence n.
|
|
452 |
Law |
canterbury ve york bölgesi ölüm davaları mahkemesi |
prerogative court n.
|
|
453 |
Law |
cezası ölüm olan suç |
capital offense n.
|
|
454 |
Law |
elektrik çarpmasıyla ölüm |
death by electric shock n.
|
|
455 |
Law |
kaza sonucu ölüm kararı |
a verdict of accidental death n.
|
|
456 |
Law |
manevi ölüm |
attainder n.
|
|
457 |
Law |
manevi ölüm |
attainture n.
|
|
458 |
Law |
meclis tarafından ağır bir suç dolayısıyla verilen ölüm cezası |
bill of attainder n.
|
|
459 |
Law |
ölüm cezasının kaldırılması |
abolishment of death penalty n.
|
|
460 |
Law |
ölüm kütüğü |
register of deaths n.
|
|
461 |
Law |
ölüm fermanı |
execution warrant n.
|
|
462 |
Law |
ölüm sertifikası |
death certificate n.
|
|
463 |
Law |
ölüm olayı inceleme odası |
coroner's court n.
|
|
464 |
Law |
ölüm cezasının infazı |
execution n.
|
|
465 |
Law |
ölüm soruşturması |
coroner's inquest n.
|
|
466 |
Law |
ölüm cezası |
penalty of death n.
|
|
467 |
Law |
ölüm karinesi |
presumption of death n.
|
|
468 |
Law |
ömür boyunca devam eden ölüm sigortası |
whole life assurance n.
|
|
469 |
Law |
ölüm fermanı |
death warrant n.
|
|
470 |
Law |
ölüm ilmühaberi |
death certificate n.
|
|
471 |
Law |
ölüm belirtisi |
presumption of death n.
|
|
472 |
Law |
ölüm kütüğü |
register of death n.
|
|
473 |
Law |
ölen kimsenin ölüm anında yaptığı beyanlar |
dying declaration n.
|
|
474 |
Law |
ölüm olaylarının soruşturulduğu inceleme odası |
coroner's court n.
|
|
475 |
Law |
ölüm kararı |
declaration of death n.
|
|
476 |
Law |
ölüm karinesi |
presumptive death n.
|
|
477 |
Law |
ölüm cezası verme |
sentence to death n.
|
|
478 |
Law |
ölüm sicili |
register of death n.
|
|
479 |
Law |
ölüm cezası verme |
giving death penalty n.
|
|
480 |
Law |
ölüm fermanı |
death decree n.
|
|
481 |
Law |
ölüm orucu |
indefinite hunger strike n.
|
|
482 |
Law |
ölüm cezasına çarptırılmış olan kadının hamileliğine binaen yaptığı infazı geciktirme talebi |
plea of pregnancy n.
|
|
483 |
Law |
ölüm şekli |
manner of death n.
|
|
484 |
Law |
ölüm yardımı |
death benefit n.
|
|
485 |
Law |
ölüm cezasını gerektiren suç |
capital offense n.
|
|
486 |
Law |
ölüm yardımı sözleşmesi |
death benefit certificate n.
|
|
487 |
Law |
ölüm tazminatı |
damages for wrongful death n.
|
|
488 |
Law |
ölüm fermanı |
a death-warrant n.
|
|
489 |
Law |
ölüm cezası |
punishment of death n.
|
|
490 |
Law |
ölüm cezası hükmü |
sentence of death n.
|
|
491 |
Law |
ölüm cezası |
sentence of death n.
|
|
492 |
Law |
ölüm cezası |
death punishment n.
|
|
493 |
Law |
ölüm belgesi |
death certificate n.
|
|
494 |
Law |
tek taraflı ölüm |
single-party death n.
|
|
495 |
Law |
yasal ama haksız ölüm cezası |
judicial murder n.
|
|
496 |
Law |
belirli bir bölgedeki tüm doğum, evlilik ve ölüm bilgilerinin yer aldığı resmi kütük |
births, marriages, and deaths n.
|
|
497 |
Law |
ölüm olayı jürisi |
jury of inquest n.
|
|
498 |
Law |
ölüm cezasına çarptırılan kimsenin (temyize gitmek) direnmeyi reddetme hakkı |
right to die n.
|
|
499 |
Law |
adli tabip jürisinin nedenini belirtmeden ölüm bulgusuna ulaşması |
open verdict n.
|
|
500 |
Law |
ölüm cezası vermek |
give death penalty v.
|
|